02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Kahveci ve ÖzaVın komisyona verdiği ifadeler DIYDIK/GORDIK YALÇIH 30MAYIS 1985 HABERLER CUMHURİYET/7 Özal: Ozdağlar bana parayı aldıgını söyledi BETÜL UNCULAR ANKARA Komisyon göriılen lüzum üzerine Adnan Kahveci *yi tekrar komisyona davet etti. BAŞKAN ENER Sizin ifadenize göre 25 Aralık 1984 günü Mengenecioğlu telefon ediyor ve bandı almaya geliyor. önce bu konuyu 25 salı dediğiniz günü tekrar ve herhangi unuttuğunuz bir şeyin olup olmadığını da tartarak her şeyi hatırlamaya çalışarak Mengenecioğlu ile bir bant ve teyp ilişkiniz olup olmadığını açıkhkla izah eder misiniz? KAHVECt Hatırladığım kadanyla 25 aralık salı günü kendisine teybi verdim. Başka bir ifade verdiyse kendi hatırlayamıyorum. Daha önce bir teyp ilişkisi olmadı. Teyp bir defa daha verilmiş olsa yine üzerinde oynanmak ihtimali çok büyüklür. SABAHATTtN ERYURT Başka bir teyp bandı vermiş olsanız, bunu hatırlamaz mısınız? KAHVECİ Hatıriasam kesinlikle hemen söylerim. SABAHATTİN ERYURT Birlikte bir deneme falan yapmadınız mı? KAHVECt Kesinlikle hatırlamıyorum. HÜSEYtN AVNİ SAĞESEN Sayın Kahveci, çok özel bir soru, ama kaç para maa$ alıyorsunuz? Bellidir yani. KAHVECİ 179 bin lira. HÜSEYtN AVNt SAGESEN Bu teybin piyasa değeri nedir? KAHVECİ 45 bin lira. HÜSEYİN AVNt SAĞESEN Maaşınızın yaklaşık 1/4'ü civarında bir şey. Bu teybi, birine bir tarihte verip vermediğinizi hatırlamamanız diye bir şey olamaz. Ya hatırlıyorsunuz, ya böyle bir olay vardır, ya yoktur. Bu kâğıt parçası değil, bir sigara değil. KAHVECİ Eğer verdiysem ben bunu söylemekten dolayı çekindigim bir şey yok. AYHAN REYHAN SAKALr LIOCLU Sesi banda almaya siz kendi başınıza mı karar verdiniz, yoksa Mengenecioğlu ile birlikte oturup kararlaştırdınız veya bir talimat aldınız mı? KAHVECt O kararı o anda raecburiyetten dolayı alma durumundaydım. AYHAN REYHAN SAKAL LIOGLU Herhalde sizdeki bant ve teybi o gün Mengenecioğlu'na siz verdiniz değil mi? KAHVECt Evel. Bu işin arkasında başka art niyetimiz olsaydı, biz bunu gayet detaylı olarak halleder, zabıt tutar, daha takviye eder, daha iyi hazırlar, o şekilde hareket ederdik. İğrenerek baktığımız, inşallah bir daha tekerrur etmeyecek bir olay oiduğu için istemeye istemeye bulasüğımız bir ola> oiduğu için bu konuda her zaman bunu mümkün mertebe küçültmeye calıştık. KADtR DEMtR Bu olaydan bir hafta önce Mengenecioğlu makamınıza geldi veya gelmedi. Kendisine bandı ve teybi verdiniz. Acaba bir şey bulabıiir miyim diye yine Özdağlar'ın makamına gitti. Tekrar sizin odanıza döndu. Teybi birlikte incelediniz. Bu olayı hatırlıyor musunuz? KAHVECt Böyle bir olay hatırlami)onım. ÖZAL'IN İFADESt Özal, komisyonda verdiği ifadede, olayın gelişimini anlattı. Özal, ifadesini tamamladıktan sonra en önemli noktayı unuttuğunu belirterek şöyle dedi: "Bir noktayı da unutmadan söyleyeyim: Para konusu. (Para bende, evde) dedi. (Onu iade et) dedim. Ne yaptığını bilmiyorum." Başbakan Özal, şöyle konuştu: TURGUT ÖZAL: Sayın başkan müsaade ederseniz bende teybin gelme tarihi var. O tarihi esas alacak başlayacağım. Bu teybin bana gelme tarihi 26 aralık çarşamba günüdür. Benim hatırladıgım kadanyla bu gundür. Şimdi, bu tarihten takriben 1015 gün öncesi hadisenin bir başlangıç safhası var. O da şöyle: Müşavirim Adnan Kahveci bana gelmiş o söyledigim tarihi tam tespit etmiş degilim. Geldi dedi ki, "Ismail nan Bey, bu işleri yapanlar, bu firmalar umumiyetle birbiriyle çok rekabet içindedirler. Ben bunları çok iyi tanırım, bir çoklarını eski planlama müsteşarlığından. İşlerini yaptırmak için böyle şeyler de ileriye sürebilirler. Laflarla insan üzerine gidilmez. Ancak delil lazım ki, ciddi bir delil, ondan sonra bu mesele konuşulabilsin. Ama ben şahsen böyle bir durumun olabileAyın 28'inde de İstanbul'da ekspres yolu açılışı vardı. Yani o akşam biz İstanbul'a gittik, programı degiştirmedik. Arkasından da yılbaşı geldi. Salı günü yılbaşının birinci günüydü. Çarşamba günü buraya dondük ve perşembe gunü Bakanlar Kurulu toplantısı vapüdı. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra ben tsmail Özdağlar'ı >anıma aldım, teypteki şeyi bir sırayla anlata Tahtakale'de orman yasası TAHTAKALE'de eski giysiler alıp satan Sırn Ötçer, 53 yaşında, zayıf ve çelimsiz biri.. Geçenlerde gazetemize gelerek haksızlığa uğradığını söyledi ve başından geçenleri anlattı.. Sırrı Ölçer'in çalıştığı Tahtakale'de, "Vanlı Pala" adıyla bilinen bir eşkici daha yaşıyor. Fakat Sırrı Ölçer, ne kadar zayıf ve çelimsiz ise, Vanlı Pala da tam tersine o kadar iriyarı ve güçlü kuvvetli biri.. Olay günü eski elbiselerini satmak için Tahtakale'ye gelen bir vatandaş, Sırrı Ölçer ile pazarlık yaparken, Vanlı Pala yanlarına yanaşmış. Ölçer'in elindeki elbiseleri çekip alarak giysi satan vatandaşa, "Bunların ikisine kaç para istiyorsun" diye sormuş.. Sırrı Ölçer'in "Bunları ben alıyorum" yollu itirazlan, burnunun ortasına bir yumruk yemesinden başka hıçbir sonuç vermemiş... almış bilemiyorum" dedim. Bunu söyler soylemez, o noktada, yani bu hikâyeyi anlatır anlatmaz, "herhalde" dedi, " O adam almış bu teybi" dedi. İlk söylediği budur. Onun üzerine, "Peki niye sen bu işi yaptın?" dedim. "Bir ihtiyacın mı var?" dedi ki, "Ben çocukluğumda çok sıkıntı çektim. Kendimi bir nevi emniyete almak istedim. TAKSAN'dan ayrıldıktan sonra da çok sıkıntı çektim. Bir şey oldu, yani kendimi bir nevi emniyete almak istedim" esprisiyle geldi. "Niçin yaptın? Ben sana bunu söylemedim mi? Yani daha evvelden de ikaz ettim seni, o şeyi hatırlatarak" dedim. Bunun Üzerine, "istifa et, istifanı ver. Yarın bana istifayı gönder" dedim. " P e k i " dedi. Ertesi günü istifayı volladı. Cuma günüdür. Cumhurbaşkam'na gittim, dedim ki, "Hadise tamamdır. Yani benim anladığım konu budur." Bir noktayı da unutmadan söyleyeyim: Para konusu. "Para bende" dedi, " E v d e " dedi. "onu iade et" dedim. tade edipetmediğini, ne yaptığını bilemiyorum. YAKIV ÖZAL. "ÖZDAĞLAR AF DİLEMEDİ" SAMYER'K BİR UVMU... Bu yıl Araplann hücumuna uğrayan Sanyer'de sokaklara çöp dökülmesini önlemek için bulunabilecek en güzel söz, belkt de yukandaki. Ancak bunun sadece Turkçe değil, Arapça da yaalması gerekmez mî? Çünku makjm, şu sıralarda Sarıyer'in nufusunun buyük çoğunluğu Araplardan oluşuyor. Kahved: Bu işin arkasında başka artniyetimiz olsaydı, biz bunu gayet detaylı olarak halleder, zabıt tutar, daha takviye eder, daha iyi hazırlar, o şekilde hareket ederdik. özal: Odada yalmzız. "Niçin yaptın? Ben sana bunu söylemedim mi? Yani daha evvelden de ikaz ettim seni, o şeyi hatırlatarak" dedim. Bunun üzerine "Istifa et, istifanı ver" dedim. "Peki" dedi. Özdağlar hakkında falanca zatın, Uğur Mengenecioğlu'nun bazı iddiaları var, kendisinden rüşvet istediğine dair. Uğur Mengenecioğlu geldi, bana bunları söyledi" ne yalan söyleyeyim, katiyen inanmadım, ben ilk başta böyle bir laf geldiği zaman katiyen ihtimal vermedim. "Adceğine inanmıyorum" dedim. Teybi dinledim, tabii ilk başta anlaşılmıyor. Birkac kere dinledim oradaki ifadelerden, hatta kimlerdir, konuşmalar kimlerle yapılnuş.ertesi gün sayın Cumhurbaşkam'na normal randevu günümüz vardı, Cumhurbaşkanı'na da durumu arz ettim. rak: Sonra bir adamla içeriye, udaya giriyorsunuz, şöyle aranızda bir konuşma geçiyor: "25 tamam değil, yarısıdır, yarısı değildir" neyse yani birtakım konuşmalar var. Bunun üzerine ben, hatta bu arada dedim ki, "Bu söylediğim şeyler teybe alınmış. MİT mi almıs, başkası mı Çok şiddetli bir tekzip... 17 MAYIS'ta bu köşede yayımlanan "en küçük okur" başlıklı haberimiz "çok şiddetli bir tekzip yazısı" aldı. Okurlarımızdan Mehmet Emin Erdem aşağıdaki kupürü gönderdikten sonra şunları yazmış: Köşenizde 17 Mayıs 1985 günü hali hazır ve gelecektekı bilumum (ekonomik, sosyal, kültürel, ricasıyla. Çok şiddetli bir tekzip yazısı... "17.5.1985 tarihli gazetemizin "DuydukGördük" köşesinde sayın Ekin Ekim'in "en küçük okur" olduğuna dair, en küçük bir gerçek payı taşımayan bir yazı yazılmıştır. Haberinizin doğru olmadığının en açık kanıtı. ilişikte fotokopisini sunduğum 9 Nisan 1984 tarihli Cumhuriyet'in aynı köşesinde yayınlanan resim ve yazıdır. Söz konusu resim de göstermektedir ki sevgili kızım Ece Aybir Erdem, Türkiye, Balkanlar ve Ortadoğu'nun en küçük okurudur. Çünkü o zaman 10 aylıktı." Köprii 3 yılda bitecek İstanbul Habcr Servisi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve KmalıSakarya otoyolunun temel atma töreni dün yapıldı. Yapım çahşmalan, Cumhurbaşkanı Kenan Evrenin patlattığı dinamitlerle birlikte resmen başlamış oldu. Cumhurbaşkaru Evren, törende yaptığı konuşmada, tstanbul'un trafik yükünün hafîfletilmesi için, üçüncü köprünün Çanakkale'ye yapılması gerektiğini söyledi. Başbakan Turgut Özal da, "Bu önemli projeyle, Türkiye yeniden büyük bir kalkınma hamlesine başlamasının yeni bir işaretini vermiş oluyor" dedi. Köprü ihalesinin devletler arasında birtakım sürtüşmelere neden olduğunu belirten Özal, bunun da Türkiye'nin kredi itibarının fevkalade yükseldiğini gösterdiğini ifade etti. Kanlıca, Kavaak tepesinde dün saat 12.00'de yapılan törene Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanhğı Konseyi üyeleri Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tumer ve Sedat Celasun, TBMM Başkan Vekili Halil Aras, Başbakan Turgut Özal, Bakanlar Kurulu üyeleri, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necip Torumtay, milletvekilleri, İstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, bazı çevre il ve ilçe belediye başkanlan, paıtililer, bazı yabancı ülke temsilcileri ve binlerce yurttaş katıldılar. Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Istanbul'un ve köprülerinin, Türkiye ve Avrupa açısından önemini hatırlattı ve yakın bir gelecekte 3. bir köprünün yapılması gerekeceğini bildirdi. Çanakkale'den gelen grubun taşıdığı "Üçüncü köpriiyü Çanakkale'ye istiyoruz" yanlı pankartı işaret eden Cumhurbaşkanı Evren, tstanbul'un trafik yükünün hafifletilmesi için, üçüncü köprünün Çanakkale'ye yapılması gerektiğini vurguladı. Cumhurbaşkaru Kenan Evren, tstanbul'un bir dönemde anarşiden geçilmeyen, içine girilmeye korkulan bir şehir olduğunu hatırlattı ve "Bugün ise huzur ve güven içinde olduğunu Sayın Başbakan ifade ettiler ve bize minnetlerini, şükranlannı sundular" dedikten sonra şöyle konuştu: " H e r zaman ifade ettiğim gibi bugun de soyluyorum. 12 Eylül'den kısa bir süre sonra İstanbul gibi diger birçok şehirlerimizde de huzur ve güven ortamı sağlanabilmişse, bunun asıl sebebi, milletin birtik halinde, bütünlük halinde bizimk el ele olraasındadır. Yoksa bizim yaptıgımız vazife, bugün yapacağım gibi düğmeye basmak olmuştur. Millet eger bize inanmamış olsaydı, bize güvenmemiş olsaydı, bu huzur ve güveni sağlayamazdık. Onun için her zaman diyorum, milletçe birtik ve bütünlüğümüzü ber zaman muhafaza edelim. Ancak bu sayededir ki, hamlelerimizi, gelişmelerimizi daha kolay ve daha çabuk gerfekleştirebiliriz." Cumhurbaşkanı Kenan Evren, konuşmasından sonra temel atma düğmesine basarken heyecanlandı ve "Dinamiün patlamasını görebilecek miyiz?" diye sordu. Evren, daha sonra rengârenk dumanları görünce de, "Hadi hayırhsı" şeklinde konuştu. ÖZAL'IN TEŞEKKÜRÜ Başbakan Özal, köprüyle birlikte 216 kilometrelik otoyolun yapımının da gerçekleştirileceğini belinerek, Türkiye'yi 2 bin yıhna kadar kuzeyden güneye, doğudan batıya bir otoyollar ağıyla öreceklerini bildirdi. Başbakan Özal, 34 bin kilometrelik otoyol yapımının bu süre içinde gerçekleştirileceğini kaydetti. Dünyadaki bütün güzel şehirleri gördüğünü belirten Başbakan Turgut Özal, "Ama İstanbul gibisini görmedim" diyerek, İstanbul'u konu alan iki şiir okudu. Köprüye " F a t i h " adını vermekle, Istanbul'u fetheden orduya, onun şehitlerine, gazilerine ve o ordunun komutanı Fatih Sultan Mehmet'e "tarihi borcumuzun yerine getirildigine" inandığını söyledi. Köprünün, İstanbul Boğazı'na konulan yeni bir gerdanlık olacağını vurgulayan özal, bu projenin Turk mületinin hangi güçlükler içinden çıkarak, neler yapabileceğinin gösterilmesi açısından önemli olduğunu sövledi. özal, Türk milletinin zor durumlarda yapabileceği, yaptığı önemli şeylere, lstanbul'un Fethi'ni, Kurtuiuş Savaşı'nı örnek gösterdikten sonra konuşmasını şöyle tamamladı: "Bunun bir üçüncüsü, çok yakın tarihimizde yaşandı. Beş altı yıl önce bu memlekette, ekonomik sıkıntılar yanında, terör ve anarşiden geçilemiyordu ve Türkiye'ye Bogaziçi'nin hasta adamı diye bakılıyordu. Daha aradan beş altı yıl geçmeden, burada bugün dünyanın en büyük projelerinden birinin temelini atabilmek ve bunu yüzde yüz dış finansmanla yapabilmek becerisini gösteren millet, bu millettir. Cumhurbaşkanım, sizin ve arkadaşlannızın önderliği altında bu büyük başarı temin edilmiştir. Huzurunuzda bu bakımdan sizlere ve arkadaşlannıza teşekkür ediyonım. Sözlerimi bitirirken, bu millete olan büyük inancımızı, Atatürk'ün bir büyük sözüyle bitiriyor ve diyorum ki, ne mutlu Türküm diyene." Özal, akşam da Sezai TürkeşFevzi Akkaya Grubunun verdiği iftar yemeğine katıldı. Etraftan yetişenler, Sırrı 01çer'i, Pala'nın elinden kurtarmışlar. Sonra da kulağına, "Yahu bırak, uğraşma bu Pala ile.. Bu adam seni öldürür... Baksana ne kadar güçlü kuvvetli". demişler.. Sırrı Ölçer, her ne kadar "Bu memlekette kuvvetli adam zayıf adamı döver diye bir kanun mu var?" şeklinde itiraz ettiyse de, kimseye dinletememiş. Pazar kavgasında yenik düşen Sırrı Ölçer, durumu Tahtakale karakoluna iletmeyi düşünmüş. Fakat karakolda da aynı sözlerle karşılaşmış. "Pala ile uğraşma" demişler. "O adam seni öldürür. Baksana nasıl güçlü kuvvetli.." ö l çer'in direnmesi üzerine de, 'Peki demişler, git bize Pala'yı bul, buraya getir..." Tabii, Sırrı Ölçer, aklını peynir ekmekle yemediği için Pala'yı aramamış bile.. Çünkü eğer bulup da karakola davet etseymiş, işte o zaman herkesin dediği "öldürme olayı" gerçekleşebilirmiş. Son çare olarak bize gelip durumu anlattı. Kalplerin fatihi (Baştarafı 1. Sayfada) bakan Özal, başta ANAP'lılar olmak üzere törene katılanlarca bol bol alkışlandt. • Cumhurbaşkanı 'mn, konsey üyelerinin, başbakanın, bakanlarm ve öteki üst düzey konukların tam karşısına yerleştirilen ANAP'lılar, ellerinde taşıdıkları pankartlar ve küçük Türk bayraklarıyla bir renk cümbüşü oluşturuyorlardı. "FetihFatihÖza/", "Kalplerin Fatihi Özal" gibi Fatıh Sultan Mehmet Han ile özal'ı birlikte çağnştıran pankartların yani sıra, "Özal, Türk ekonomisini düze çıkaracak", ya da "Devlet millet el ele, gönülgönüle, bütün vatan koşuyor güzel günlere" gibisinden insana umut vermeye çalışan pankartlar da göze çarpıyordu. • Hemen bütün bakanların birbirleriyle yarışırcasına katıldığı temel atma törenindeki ikinci kalabalık grubu ANAP'lı milletvekilleri, üçüncü grubu da gazeteciler oluşturuyordu. Yerli yabancı 200 dolayında gazetecinin güneşin altında ve konuklarm önünde bir oraya bir buraya koşuşturması, bir yandan konuklarm kendilerinden başkatannı görmemelerine yol açarken, bir yandan da güvenlik güçleriyle itişip kakışmalarına neden oluyordu. • Bir gece önce oğlu Efe Özal'ın, Şişli Terakki Lisesi'ndeki "Sancak aevir teslim törenli", ' 7/rar yemekli'' diploma törenine katılan Semra Özal, henüz belirlenemeyen bir nedenle temel atma törenine de, tnönü Stadı'da düzenlenen Fetih Şöleni'ne de katılmadı. Gazetecilehn de konuklarm da, gözleri hep, Başbakanla birlikte görmeye alıştıkları Semra Özal'ı aradı. • Başbakan Özal törende yaptığı konuşmasında Hazreti Muhammed'in hadislerine ve bol şiireyer verdi. "Bu şehri Stanbul ki bîmislü bahadır" diye başlayan şiirin "Bir sengine bin acem mülkü fedadır" diye devam eden ikinci dizesini (İranlıları kırmamak için olmalı) okumadı ve "bu kadarı yeter" dedi. • Konuşmasında Türk ulusu için uç önemli olay olduğunu vurgulayan Başbakan Özal, bunlardan birincisinın lstanbul'un Fethi, ikincisinin Türkiye Cumhuriyet'nin kuruluşu olduğunu belirttikten sonra üçüncü önemli olayı da "Ekonomik sıkıntılar ve terör yüzünden bütün dünya Türkiye'ye Bogaziçi'nin hasta adamı diye bakıyordu. Beş altı yıl içinde böyle büyük bir projeyi yapacak hale geldik. Sayın Cumhurbaşkanım, bu sizin ve arkadaşlarımzın sayesinde oldu" cümleleriyle anlattı. CUMHURİYETİN NOTU: 17 mayısta yayımlanan en küçük okur Ekin Ekim tn küçük okurumuz ?£" anımsanacağı gibi Talip Apaydın'ın kitabı açısından en küçük okurdu. Ece Aybir moral ve statü açısından) Erdem Cumhuriyet yarar ve çıkarlarımıza hıçbir Gazetesi'nin en küçük şekilde kabul edilemez çok okuru olma özelliğini hâlâ ağır bir saldırıda sürdürmektedir. Ancak bulunulmuştur. Tüm ailece anlayamadığımız konu bizleri perişanlığa boğan bu şudur: Ece Aybir Erdem yazınızın ilk şoku geçtikten geçen yıl gazetemizi sonra, büyük bir zevkle size okuduğu halde, yazmayı bu tekzibi gönderiyorum. hâlâ öğrenemedi mi? Aynı sütunda aynı Öğrendiyse neden tekzibini puntolarla yayınlanması babası yazdı? ANKARA'mn tasına bak "Adnan'ın gabahatı..." BAŞBAKAN Turgut Özal, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'ı İstanbul'a uğurladıktan sonra hareket saatini beklerken. Esenboğa Şeref Salonu'nda bir saat kadar konuk edildi. Özal, gazetecilere Meclis çalışmalarından söz etti. Bir gazetecinin, İçişleri Bakanı Yıldınm Akbulut'un doğudaki olayiarı "gerilla savaşı" diye nitelemesini anımsatması üzerine, Özal, "Bak bak hassas konulara geldiler yine" dedi. Hemen sonra önünde duran küçük teybe doğru eğilen Özal. "Bunun kırmızı ışığı yandı söndü. Sesimi alamıyor galiba" diye konuştu. Özal, gazetecilere bir tavsiyede bulundu: "Çok fazla sofistike cihazlara gitmeyin. Başınız belaya girer." Bu tavsiyeye karşılık, gazetecilerin, "Adnan Kahveci gibi mi?" sorusunu duymazlıktan gelen Özal, teyp ile oynamayı sürdürdü. Gazeteciler, "gerilla savaşı" sorusunu yinelemelerine Özal'ın hızı kesildi BAŞBAKAN Turgut Özal'ın hızı, eşıyle birlikte geçırdiği kazadan sonra kesildi. Önceki gün Cumhurbaşkanı Kenan Evren'i İstanbul a uğurlamak için Esenboğa Havaalanı'na giderken de "yavaşladığı" dikkatı çekti. Daha önce şehir içerisinde 100 km'den aşağı hız yapmayan Özal ve korumaları, bu kez şehir içerisinde 60 km. hızla seyrettiler. Protokol Genel Müdürü Yalçın Kurtbay, arabası bozulduğu için Ulus'ta yol kenarında el salladı, ama farkedilemedi. Aydınlıkevler kavşağını geçtikten sonra, Özal'ın arabasının hızı önce 80 km'ye. Pursaklar'dan itibaren de 110 km'ye yükseldi. Oysa Özal'ın şehir dışındaki hızı, daha önce 120 km'den aşağı düşmüyordu. Özal'ın trafik kurallanna uyması için bir kaza mı olması gerekiyordu? EKSİKSİZ*A&. Çamaşır ınakinalannın kapasitesi "DIŞ BOYUTLARIYLA" değil. yıkaına alanının büyüklüğü ve vılcama alanının hiiviiklİİPİİ VP karşın Özal'dan yanıt almayınca, "Amerika'da da gazetecilerin hassas sorularına böyle yanıt verjyorlarmış" dediler Özal, gülerek, "Gezerken çok şey öğrendik" diye konuştu. Tam bu sırada teypten İçişleri Bakanı Akbulut'un sesi duyuldu. Özal, önce Akbulut'un "Gerilla savaşı sözünü yanlış kullandıysak düzeltiriz" sözlerinı ilgi ile dmledikten sonra gazetecilere döndü: "Hepiniz kullanıyorsunuz bu teypleri, ondan sonra Adnan kullandı mı, onunki gabahat oluyor." Zemzem suyu BAŞBAKAN Özal, Polıs Vazife ve Şelahiyetleri Yasası na ilişkin eleştiriler olduğunu belirten gazetecilere, bu yasada yer alan birçok ilkenin eskiden beri uygulandığını söyledi. Yasada en çok telefonların dinlenmesi konusunun eleştirildiğini söyleyen Özal'a, gazeteciler, "Bu, demokrasilerde olmaması gereken bir şey değil mi?" sorusunu yönelttiler. Özal bu soruya, "Mahkeme kararı ile dinlenebilir. Bütün dünyada da dinleniyor. Yoksa casuslar yakalanamaz" yanıtını verdi Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel'in atılarak, "Biraz sübvansiyon olur" demesi üzerine, bir gazeteci hemen, "Hükümet sübvansiyonları kaldırmıştı" dedi. Gezdiği ülkelerde gazetecilerin bazı toplantılan izlerken yapılan uygulamaları anlatan Özal. "Bir iki dakika duruyorlar. Ondan sonra da bir görevli, haydi çıkın diyor, onlar da kuzu kuzu çıkıyorlar. Bizde böyle yapmak mümkün mü" dedi. Özal, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz böyle yapamayız. Yaparsak, sızinle aramız bozulur. Bizım yaptıklarımız, onlarınkinin yanında zemzem suyuyla yıkanmış kalır." Vali değişikliği olacak mı? ^^K0& ^ ^^g^ M yıkaına süresiyle ölçülür... GEREKSİZ FAZLALIKLARDAN anndınlmış EVA'nın kazanı 24 litredir. Kullanımı kolay ve sessizdir. Yurt çapında 165 servis merkezi ile EVA, TSE garantili ilk taşınır. çamaşır makinasıdır.J Genel dağıtınv Dimpeks A.Ş. İstanbul: 172 29 38 172 29 39 Ankara.18 68 68 18 93 23 İzmir : 25 73 53 25 73 54 *r • •'•••••••••'•••••••••a** TASINTR ÇAMAŞIR MAKİNASI *24litre su seviyesine kadar olan kazan hacmıdır. alabütfr "kavnatır, vıkar. sıkar' BAŞBAKAN Özal, vali tayinlerine ilişkin haberler oiduğu dile getirilince, "Dün akşam yine sordular. Hepsi yalan dedim, düzeltmediler" karşılığını verdi. Daha sonra Özal ile gazeteciler arasında şu konuşma geçti: Doğrusunu açıklayacak mısınız? ÖZAL Doğrusunu çıkt'ğı zaman görürsünüz. Yani önümüzdeki günlerde kararnameler çıkıyor mu? ÖZAL Çıkar herhalde. Ne zaman çıkar? ÖZAL Her yaz başında olur bu. Kontrol edilir, bakılır. Kaymakamlardan terfi edenler var. Valilerden emekliye ayrılacaklar var.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear