02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Harekâtlan" ile, bir süre denetim altına almabilen, Müzmin Anayasa Hastalığı'nın nedeni budur. Gerçekten, ne 1924'ün "Teşkilatı Esasiye Kanunu"; ne de 1961 ve 1982'nin, Demokratik Sosyal Hukuk Devleti'nin kurulduğunu ifade eden, anayasalannı "Fiilen" ve "Hukuken" "Koruyup Kollamak"la "Görevli" ve "Sorumlu", Milli İrade'ye dayalı Demokratik Milli Organlar kurulup, işletilmemiş; tlk'i: "Gençlik"e; İkincisi: "... hüriyete, adalete ve fazilete âşık evlatlarının uyanık bekçiliğine..."; Üçüncü'su ise: "...demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisin e . . . " emanet edilmiştir. Ne var ki, Caydıncı Ortak Guç Milli Potansiyeli'nde bir Kamuoyu mevcut olmadığı için, ne "Gençlik"; ve ne de "Uyanık Bekçilik" gibi soyut ve platonik kavramların, ne 1924'un Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu ve ne de 1%1'in Ânayasası'nı "Koruyup Kollama"ya yettiği görülmüştür; bu savımız, Milli Ordu'muzun girişmek zorunda kaldığı: 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 "Koruma Kollama Harekâtlan''nın tasdikindedir. Demokratik onak caydırıcı güç milli potansiyelinde bir Kamuoyu'nu, henüz, oluşturamamış "Mazlum milletler" kuracakları demokratik sosyal hukuk devletinin kesintisiz yaşatılabilmesi için, De\ıet Yasasfnı, dolayısıyla da Devlet'i, Hukuk'u ve Demokrasi'yi, güçlü bir kamuoyu oluşturuluncaya kadar, mevcut kamuoyuna ilaveten, Milli İrade'ye dayalı Demokratik Organlar kurup, işletmek zorundadırlar; söz konusu, Milli İrade'ye dayalı Demokratik Organlar'dan birisi ve kanımca en önemlisi: Devlet Mahkemesi ve Devlet Başsavcılığı (Anayasa Mahkemesi ve Anayasa Başsavcılığı )dır. Şurası gerçektir ki: Demokratik Sosyal Hukuk Devleti'nde Kutsal Yargı Hakkı'nı, Millet adına, doğrudan kullanan tüm yargı organları ve üyelerinin işİevlerini, "Tam" ve "Gölgesiz" bir "Hukuk Taraflısı" olarak yürütmekte olduklarına, Millet'i oluşturan "Vatandaşlar" ile, bağımiısı oldukları "Demokratik Çıkar Gruplan'nın (Sınıfların)" inanmaları şarttır; bunun tek ve vazgeçilemez koşulu. kuşkusuz, tüm yargı organları nı ve uyelerini, Devlet Başkanı ile, Yasama ve Yurütmenin etki alanları dışında, bağımsız ve geçim sıkıntısından uzak bir konuma getirmektir; böylece oluşan Güvenilir Yargı İnancı'nın "Vatandaş" ve "Demokratik Çıkar Gruplan " n ı n vicdanlarında yer etmesinden kaynakianan Giiven Duygusu'nun Demokratik Sosyal Hukuk Devleti'nin yaşamını kesintisiz sürdürmesi bakımından, yaşamsal önemi tartışılamaz. Kimi yönetimler, bizzat ürettikleri "Tehlike"leri ileri sürerek, yargı organlannın ve üyelerinin "Hukuk Taraflısı" konumlannı bozmak isterler; oysa, "Tehlike"nin en büyüğu ve İcorkuncu "Bagımlı Yargı Organı ve Üyesi"dir; bunun için: Millet, Kutsal Yargı Hakkı'na dayanıp, vatandaşlar ile bağımiısı oldukları Demokratik Çıkar Gruplan'nın bütününü, fark gözetmeden, kucakladığından, milli irade ile eşdeğerdeki Yargı İradesi'ni kullanarak, Devlet Mahkemesi ve Devlet Başsavcılığı'nı, demokratik yöntemlerle, dognıdan oluşturmalı; ve "Kayıtsız, Şartsız" sahibi olduğu Kutsal Yargı Hakkıru, kendi adına dognıdan kullanmak uzere, bu Demokratik Yargı ve Iddia Organı'na "Devir" ve "Teslim" etmelidir. Devlet Mahkemesi ve Devlet Başsavcılığı'nın "Kuruluş Yasa Tasansı", Devletin Kuruluş süreci içerisinde hazırlanmalı; ve Devlet Kurucusu tarafından, "Devlet Yasası Tasansı"ndan önce, Millet'in oyuna (referanduma) sunularak yasalaştınlıp, yürürlüğe konulmalıdır. Kanımca Devlet: Devlet Yasası'nın yürürlüğe konulmasından, bir başka deyimle, Devlet kurulmadan, önce atılan böyle bir Demokratik Yargı ve İddia Temeli üzerine inşa edilirse, "Adalet Mülkün Temelidir..." özdeyişi yasama geçirilmiş olur. Devlet Mahkemesi ve Devlet Başsavcılığı Demokratik Yargı ve İddia Organı'nın görevi; Devlet Yasası'nı, dolayısıyla da Devlet'i, Hukuk'u ve Demokrasi'yi "Hukuken" "Koruyup Kollamak"; yasalann, Devlet Yasası'nın çizdiği Hukuk Çerçevesi'ne uygunluklannı, "Re'sen (Kendi Başına) denetlemek ve yaptınmlara başlamak olmalı tüm "Yargı Organları", "Savcılıkla", "Barolar", "Noterler", "Cezaevleri", "Yargı Polisi" vb... gibi, yargı ile ilgili Milli Kunıluşlar, bu Demokratik Yargı ve iddia Organına doğrudan baglanmalı; hukümetlerin bünyesindeki Adalet Bakanlığı kaldınlmalıdır. Devlet Mahkemesi ve Devlet Başsavcılığı 'Üyeleri'nin her birisi, üyelerin Kuruluş Kanunu'nda saptanan nitelikleri korumaları bakımından, birbirleri hakkında Devlet Mahkemesi nezdinde dava açma yetkisine dayalı "Otokontrol Mekanizması"nın kurulması koşuluyla, seçildikleri görevi yaşamlan boyunca sürdürmeli; geçim sıkıntısından uzak bir konuma geçirilip, onurlandınlabilmeleri için kendilerine belli bir maaş yerine "Açık Devlet Ç«ki" tahsis edilmelidir. Kısa bir süre önce Kuruluş Yıldönümünii kutladjğımız Anayasa Mahkemesi'ni topluma kazandırarak demokratik varlığımıza hukuk güvencesi getiren 27 Mayıs'ı şükranla anarım. 27 MA YIS 1985 ERTUĞRUL ALATLI Emekli Kur. Albay, Kurucu Meclis Üyesi Bana göre Devlet Yasası (Anayasa): Millet'i oluşturan "Vatandaşlar" ile bağımiısı old u k l a n Demokratik Çıkar Gruplan'nın (Sınıfların), birlikte ve banş içinde, ozçıkarlannı gözeterek ve insanca yaşayabilmeleri için, "Özgür Ortak trade'leriyle (Milli Irade'leriyle) karşılıklı ödünler vererek mutabakata varıp uzlaştıkları: vazgeçilemez Temel İnsan Haklan, Vatandaş Haklan, Ortak Degerkr, Ortak Çıkarlar Asgari Muşterekleri'ni saptayıp, yine Milli îrade'leriyle, MiUi Kurallar'a (Hnkuk'a) dönüştürup, yaptınmlara (müeyyidelere) bağlayarak, Fiili ve Hukuki güvencelere alan, konulan Milli kurallar'ın çizdiği "Hukuk Çerçevesi" içerisinde, "Çıkar Kuralları'nı (Yasalan)" Koyup Yiirütecek, Koruyup Kollayacak Demokratik Yöntemler ile, Demokratik Organları ve Kunımlan belirleyip, kuruluş ve işieyiş yöntemlerini düzenleyen bir Demokratik Hukuk Belgesi'dir. Hukuk: Devlet Yasası'nın (Anayasa'nın) koyduğu Milli Kurallar'dır: Millet tarafından doğrudan konulur ve ancak yine Millet tarafından dogrudan değiştirilebilir; çok az değişkendir; ve Milli trade'ye (Özgür Ortak trade'ye) dayanır. Hukuk, Vatandaşlar ile bağımiısı oldukları Demokratik Çıkar Gruplan'nın (Sınıflar'ın) bütününü kapsayan Milli lrade'ye dayandığı için Müü'dir; bu nedenle: Yasama, Yünıtme ve Yargılama organları ile, tum bireysel, ya da toplumsal etkinlikler işlevlerini Devlet Yasası'nın çizdiği Hukuk Çerçevesi içerisinde yürutmek zorondadırlar. Yasa ise: Yasama Organı'nda çoğunluğu elinde bulunduran "Demokratik Çıkar Grubu'nun (SınıPın" özçıkarlarını, Devlet Yasası'nın çizdiği Hukuk Çerçevesinin içerisinde "tzle>ip Korumak", "Kurallaştınp Yürutmek'" için koyduğu "Çıkar Kurallan"dır; ve "Yasama İradesi'ne (Çıkar İradesi'ne)" dayanır; Yasama İradesi'nin, Milli Irade'nin Millet'in bü.ününü kucaklayan geniş kaRsamı içerisinde, "Karşıt Çıkar Iradeleri" halinde bulunması, demokrasinin doğasından soyutlanamaz. Demokratik Sosyal Hukuk Devleti, "Karşıt Çıkar İradeleri"ne saygılı olmak zorundadır. Yasama Iradesi kavramı ile Çıkar İradesi kavramı eşanlamh olduklarından Yasalar. çıkarlar kadar çok ve çok degişken olurlar. Devlet Yasası Ç t M1IURIYETV» OKURLARA... OKAY GÖNENStN Hukuk ve Yasa kavramları çağınşım yaparlar; ama Yasa, Hukuk demek değildir. Hukuk Dışı Yasa vardır; ve gerçek anlamda " F i i l i " ve " H u k u k i " güvenceye alınan "Demokratik Sosyal Hukuk Devleti" kurulup, işlerlik kazanıncaVa kadar, var olmaya devam edecektir. Hukuk Dışı Hukuk yoktur; var olamayacaktır. Demokratik Sosyal Hukuk Devleti'nde yasalar, hukuka uymak zorundadırlar. Devlet Yasası'nın, dolayısıyla da Devlet'in, Hukuk'un ve Demokrasi'nin en dogal, en sağlam ve en sağlıklı "Koruyup Kollama Güctt", hiç kuşkusuz, Kamuoyu sözcüğü ile seslendirebileceğimiz, Milli lrade'nin desteğindeki, "Demokratik Ortak Caydıncı Güç"tür. Ne var ki Kamuoyu'nun, Demokratik Ortak Caydıncı Güç Milli Potansiyeü'ne erişebilmesi, Millet'in çok ustün bir "Gelişme Duzeyi"ne ulaşmış olması koşuluna bağüdır. Bu savımız, Anayasa'nın (Devlet Yasası'nın) başka hiçbir "Demokratik Organ"a gereksinim duyulmaksızın "KorunupKollama" tekelinin, sadece Endüstri Devrimini tamamlayıp, çok üstün bir gelişme düzeyine erişen milletlerin elinde bulunmasının tasdikindedir; hatta, örnek bir Demokratik Sosyal Hukuk Devleti olan Birleşik Kırallık'ta (îngiltere'de), yazılı bir Devlet Y'asası'na gereksinim bile duyulmadığı biliniyor. Bir yasa, ne mükemmellikte hazırlanmış olursa olsun; toplum içi dengeleri düzenleyen ne kadar yaşamsal kuralları içerirse içersin; eğer O'nu uygulamakla Görevli ve Sorumlu Demokratik Organ, kesenkes, belirtilmemişse; dahası Sorumlu Organ, "Fiili" ve "Hukuki" Caydıncı Güçler (Polis ve Mahkeme) ile desteklenmemiş ise, O yasa, Resmi Gazete'nin sayfaları arasında bir dizi matbaa harfi halinde kalmaya mahkumdur. Yasaların tümü için geçerli olan bu İşlerlik Koşulu'nun, eğer Demokratik Ortak Caydıncı Güç Milli Potansiyeli'nde bir Kamuoyu, henüz mevcut değilse, Devlet YasasTnı da kapsadıgı kuşkusuzdur. Ülkemizde, Demokratik Ortak Caydıncı Güç Milli Potansiyeli'nde bir Kamuoyu'nun bugün bile, var olduğu söylenemez. Oysa, günümüze kadar, hiçbir Devlet Yasası'nın (Anayasa'nın) uygulanmasında İşlerlik Koşulu'nun gereklik ve önemi anlaşılamamıştır. Kanımca, Çok Partili Parlamenler Demokrasi Düzeni'ne geçtiğimiz 1946 yılından bu yana, 1961'de bir Demokratik Sosyal Hukuk Devleti'nin kurulduğu Anayasa'da belirtilmiş bulunmasına karşm, Devlet'e musallat olan ve ortalama her 10 yılda bir depreşip, ancak Milli Hiiviyeti'ni koruyan bir "Emir ve KomuU Heyeti"ne sahip Milli Ordu'muzun girişmek zorunda kaldığı "KorumaKollama Bağımsızlık H içbir siyasal iktidar "sadık" gazefe bulma tutkusundan kendini kurtaramıyor. Fransa'da gerileme ve gelecek seçimi yitirme kaygısı içindeki Mitterrand'ın sosyalist yönetimi de bir zamanlann prestijli gazetesi Le Matîn'e tam anlamıyla el koydu. Gazetenin yeni sahibi başta verdiği "yazı işlerine kanşmama" sözünü çiğneyip Sosyalist Parti'ye tam anlamıyla "sadık" bir yönetim oluşturmaya girişince, Le Matin'deki gazetecilerin tepkisi grev ve istifa oldu. "Siyasal el koymayı" kınayan gazeteciler, siyasal görüş ya da "duyarlık" olarak kendilerini açıkça "sol"nitelemekle birlikte, gazetecilikle "parti militanlığının" birbirinden kesinlikle farklı olduğunu vurguladılar. Her olayı mensubu olduğu parti ya da siyasal grubun gözlüğüyle görenler, bağımsız gazetecilik yapabilir mi? Dünyada olan biteni, öncelikle "gerçeği" yansıtma, aktarma görevini yapabilir mi? Le Matin'den ayrılan gazeteciler şöyle diyor: "Her gazetenin, hele ki kendini solda niteleyen bir gazetenin amacı, diğer iktidahar karşısında bir karşı güç olmaktır; siyasal kişilerin yönetiminde siyasal bağımlılık değil.." Gazeteierin siyasal, ekonomik ve toplumsal güç merkezlerinden bağımsızlığı güçlerini arttırır. Siyasal güç merkezleri için ise, hele ki bir gazete genel eğilimiyle kendilerine yakın görünuyorsa, amaç gazetenin olabildiğince "bağımlı" olmasıdır. Tersi durumlarda şaşırırlar, özellikle çeşitli çıkarlarla başkalannı kendilerine bağımlı k/lmaya ahşmış olanlar... • Trabzon'dan Cumhur Gazioğlu adlı okurumuz, kimi yetkili kişilerin hâlâ Cumhuriyet okuyanlara pek iyi gözle bakmamalanna, başarabildikleri oranda okunmasını engellemeye kalkışmalarına duyduğu haklı tepkinin ardından bir de karikatür çizmiş, yollamış. Duygulannı paylasmamak elde mi? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Istanbul'da temiz nefes ahnacak bir avuç yeşilliği ile gönülleri serinlendiren sayılı mesire yerlerinden biri daha kaybolmaktadır. Yakacık girişi (iki ayrı yönden) Dolayoba ve Samandıra yol güzergâhı çöplük haline gelmiştir. Pis kokular, sinekler, Yakacık 'ı istila etmiştir. Ayrıca otobüs meydarundaki inşaatı yarım Yakacık çöplük haline geliyor Çeyrek Yüzyıl Sonra: 27 Mayıs Tam yirmi beş yıl önceydi. 27 Mayıs 1960 sabahı Silahlı Kuvvetlerin yonetime el koyduklannı öğrendik. Sokağa çıkmak yasaktı. Evden fırladım, bir askeri jipe rastladım, gazeteci okJuğumu öğrenen teğmen beni Ankara Caddesi'ne kadar getirdi. Vilayette bir toplantı vardı. Kalabalık bir gazeteci topluluğu bekleşiyordu Derken. Istanbul'a Vali olarak atanan Tümgeneral Relık Tulga manevra giysisıyle geldi. Koca salonda devrimci atılımm nedenlerini, anlamını belirtti. Soruları yanıtladı. Sokaktan geçerken halk tanınmış gazetecileri alkışlıyordu. Bir sevinçtjr gidiyordu... Bakın, Hasan Âli Yücel ne yazmış 27 Mayıs için o günlerde: "Üç kelime, hep üç kelime ağızlarda: Hürriyet, Ordu, Atatürk. Bu kutsal teslis oldu Türk milleti için. Öyle bir üç ki, üçü bir ve biri üç"... Devrim hükümetinin Milli Eğıtım Bakanlığı'nagetirilen Prof. Fehmi Yavuz da radyoda şöyle konuşmuş: "Atatürk ideallerinin, hür ve müspet düşünce ışığının yurdun en uzak köşelerine kadar süratle yayılması yolundaki büyük vazifeye hassasiyetle devam edilecektir. 27 Mayıs Devrimini yaratan anlayış ve irade.nin devamı, açtığımız hürriyet devrinin idame ve muhafazası şarttır." Daha daha neler yazılmadı, neler denilmedi '27 Mayıs' için!.. Kitaplar dolup taşar övgü sözleriyle, yücellme söylevleriyle, kutlama yazılarıyla... Peki 27 Mayıs, niye oldu? Bunu kim istedi? Hiç kimse... Özlenen, beklenen, Türkiye'de çoğulcu demokrasinin düzgün biçimde işletilmesi idi. 14 Mayıs 1950'de özgür seçimle işbaşına gelen parti gide gide özgürlükleri kısıntıya uğratmaya, ulusu bölen 'Cephe'ler kurmaya başlamıştı. Gece gündüz radyolarda Vatan Cephesine katılan diriierölüler bir bir şıralanıyordu. Meclis'te ismet İnönü bile konuşturulmuyor, üniversite öğrencilerinin en haklı istekleri baskıcı yöntemlerle ezdirilıyordu. Basın özgürlüğü çıkmaza girmişti. Sansürcü güçler, gazeteierin sütunlarında hemen her gün bembeyaz boşluklar bıraktırıyordu. 1957 seçimlerinde oyların yarıya yakınını kazanan muhalefet partisinin, iktidarın yanlış tutumu yüzünden gazeteierin, yazarların sesi kısılıvordu. Soruşturma Komisyonlan kuruluyor, yurtsever aydınlar Ankara'da gözaltına alınıyordu. Herşey tam bir çıkmaza girmişti. Bir tek yol vardı, erken bir seçime gidildiğini bildirerek Menderes hükümetinin görevden ayrılması... 'Dereden geçilirken at değiştirilmez' dıyen o günün Devlet Başkanı bugünün 104 yaşındaki Bayar'ı 'tenkil tenkil' diye hükümeti baskıcılığa zorluyordu. 2829 Nisan olayları Türkiye'de ilk kez gençlığın güçlü sesini, eylemini, etkınliğini belirtiyordu. Bütün bunların bir anlamı vardı. Ama o günün yöneticileri zor silahını kullana(Arkası $ Sayfada) kalmif belediye dükkânları, çürük diş gibi sıntmaktadır. Meydandan Ayazma'ya giden kaldırımm yüz metrelik kısmı kaldınm olmaktan çıkmıştır. ZEKt ERCtNSU Yakacık Ayazma Cad. İSTANBUL Denizcilik Genel Müdürlüğü 'nün Cumhuriyet Gazetesi OKLRLARL\DAN Vapurlar için topl u bilet köşesindeki bir isteğe gösterdiği yakın ilgi çok sevindiricidir. Toplumsal sorunlar böyle çö'zümlenebilir. Genel Müdürliiğün açıklamasındaki şu bilgiye baknğımızda, halkm, bu kamusal kuruluşça uygukmmn, olan kolaylık sağlama yöntemine niçin az rağbet gösterdiği hemen anlaşılmaktadır: Çünkü, tarihli toplu bilet satışının sakıncası ortadadır, Bu biletler tarihinde kullanılmadığmda yanacaklardır. Yönetimin bugün uygulanmakta olan, 'akşamın biletlerini sabahtan alabilırsımz' kolaylığı, soruna çözüm getirmemektedir. Biz, baska bir kamu kuruluşunun, İETT'nin uyguladığı tarihsız toplu bilet satışını, Denizcilik İş. Gn. Müdürlüğü'nün de uygulamasını isüyoruz. RÜŞTÜ ERGUls" ÇEMBERLfTAŞtSTAKBUL Temiz, sağhklı, güzel cam. Eritilip, yeniden biçimlenen, tabiatı kirletmeyen cam. Mimariye yepyeni olanaklar açan, dünyayı daha güzel, daha yaşanılır yapan cam. Hayatımıza 'kalite' katan cam. Cam, başkadır. abiatı kirletmeyen, güzelleştiren cam... Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear