02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dir." "Kadınlanmızın (erkeklerle) aynı eğitim derecelerinden geçerek yetışmelerine onem verilecektir." "Kimı yerlerde kadınlar göruyorum ki, başına bir bez ya da bir peştemal ya da benzerı bir şeyler atarak yuzunu gozunu gızler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur... Efendıler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı bıçime, bu vahşi duruma girer mi?" SÖYLEV'deki şu gozlemi yanlış mıdır ve haremselamlık peşinde olmanın nereye goturebileceğini ortaya kovmuyor mu? "Efendıler, yabancılar halıfeliğe saldırmıyorlardı. Ama Turk ulusu saldından kurtulamıyordu. Turk ulusuna daha kolaylıkla saldırabılmek için halifeliğın devam etmesi tercih ediliyordu." "Saıı Molla ile Rahıp Frevv el eie vermiş, ulusal bilinci kötıuum kılmaya cahşıyorlardı." DEMOKRASt EĞİTİMİMN GEREĞÎ Butun bu uyutma oyunlarını boşa çıkaracak en etkili yolu da bulmuştu Ataturk. Uygar bilinen dunya bir yandan faşizm, bir yandan komunizm belasına uğrarken, o buyuk insan bunların ikisınden de aynı biçımde sakınmak gerektiğini, bunun için "demokratik bir toplumsal duzenin meşruluk ilkelerini, otorite simgelerıni, kurumlarını ve kavramlarını tum yurttaşlara ve özellikle yetişen kuşaklara öğretmek" gerektiğini gormuştur. Bu amaçla onca ışı arasında bir de kıtap yazmıştır. Bugun de en ılerı demokrasi olçulerine uygunluk ozelliğıni koruyan "Vatandaş İçin Medeni Bilgiler" adlı kitabı, kendisı yaşadığı surece ortaokul ve lıselerde ders kitabı olarak okutuldu. Olumunden sonra ıse unutulmaya bırakıldı. Oysa bu kıtap faşizmin de komunızmın de ard nıyetsiz, özgur duşuncelı ve kendisinin de vurguladığı gıbi, demokrasinin belirgin niteliklerini olçiit alarak tam eleştirisıni yapan bir yapıttiBu kıtapta Ataturk, orneğın, "Turklerin Islam dınını kabul etmeden once de buyuk bır ulus olduğunu, bu dıni kabul ettikten sonra.. Tersine olarak, Turk ulusunun ulusal bağlarını gevşettiğıni" açıkça yazmaktadır. Ozgurluğun asla olçusuzluk ve kuralsızlık demek olmad; pnı, ancak demokratik olçuler iç'inde "duşuncelerın, ınanışların başka başka olmasından yakınmamak gerektiğini.. Bunun için gerçek ozgurlukseverlenn hoşgorunun genel bır huy olmasını diledıklerini" belirtmektedir. "(Hoşgörusuz) insanlar kendı ınandıkları gibı inanmayan kımseleri ıstediklerı gibi ezemezlerse kendilerıni cenderedeymiş gıbi hissederler" demektedır. "Kamuoyunun her zaman yararlanılabilecek, hazır bır durumda bulunabılmesı, onun bır orgutunun bulunmasıyla olanaklıdır. Bu orgut, özgur eleştiri ve tartışma alanıdır" demektedir. "Basın ozgurluğunden doğacak sakıncaları gıderme aracı yine basın ozgurluğunun kendısıdır" uyarısında bulunmaktadır. "Ulusal servetın dağıtımında daha yetkin bir adalet ve emek harcayanların daha yuksek gonenci, ulusal bırlığın korunması için şarttır. Bu şartı sureklı olarak gozonunde tjtmak, ulusal bırliğın temsılcisi olan devletin onemlı gorevıdır." "Yalnız yarışmayla (rekabetle) ekonomik duzen kurulamayacağını", "bıreylerin ozel çıkar duygusundan ne olçude uzaklaştırılabıleceğinın" ıncelenmeye değdiğinı, bu nedenle devletin "kimi ekonomik işlerle fıili olarak ügılenmesiru ılke olarak kabul etmek gerektığını"de belırtmekte; "devletın, bıreyin yerirıe geçmemesi, onun gehşımi için genel koşulları gozonunde bulundurması, bıreyin kişısel etkinliklennın ekonomik gelişmenin asıl kaynağı olarak kalması gerektiğini" de gerekçelerıyle pek guzel açıklamaktadır. "Demokrasinin kesinlikle dttşunsel olduğunu, mide sorunu olmadıgını" vurgulamakla diktacı göruşleri tanımada gerekli denek taşını sunmaktadır. Bir de "demokratik toplumun yurttaşı olma"nın anlamını, butun uygar insanlar a ornek olabilecek bir derınlik ve özle açıklamaktadır: "Ozgurluk ve bağımsızlık benım karaktenmdır.. Bence bır ulusta şerefın, haysıyetm, namusun ve insanlığın varlığı ve surekliliğı, kesinlikle o ulusun ozgurluk ve bağımsızlığına sahıp olmasıyla olanaklıdır. Ben bu nıteliklerin kendımde varlığını ilerı surebılmek için ulusumun da aynı nitehklere sahip olmasını temel koşul sayarım." İşte gunumuz dunyasında insanlara manevi zenginlik kazandıncı asıl soylu düşiınceler ve uyanlar bunlardır! lyıniyetli tum yurttaşlan gerçek bır barış ve dayanışma içınde tutabilecek duşunceler bunlardır. Ataturk'un bu duşuncelerini açıkladığı Vatandaş İçin Medeni Bilgiler adlı kıtap, yine kendisinin vasıyet değerındeki ısteği gereği, okul çağı ve okulsonrası çağdaki tum yurttaşlara ulaştınlmalıdır. Bakın o zaman haremselamlık aynmı yapmaya kalkışılabilır mi? "Dın oyunu aktorluğune" yeltenılebıİır mi? Vzunca bir süreden beri, toplumumuzda kadımn iffeîini kendisinin koruyamayacağı ilkel anlayışı işlenmektedir. Kadımn erkeklerden ayrı yaşaması, toplum yaşamında yargıç, savcı, tüccar, doktor, öğretmen... olmaması gerektiği savunulmaktadır. Toplum yaşamının her alanında görev alan kadın yurttaşların arkasındaki çağdaş devlet gücünün, tartışma konusu yapılabileceği kanısı oluşturulmak isteniyor. Böylece de devleti, siyaseti, hukuku, eğitimi, aileyi ve kültürü laikleştiren Ataturk Cumhuriyeünin temel dayanakları tartışma konusu yapılmak istenmektedir. Demokrasi Kültürü PENCERE 25 MA YIS 1985 Prof. Dr. ÖZER OZANKAYA SBF Öğretim Üyesi "Ilim ve Kultur Vakfı" adlı bir kuruluş, Istanbul'da düzenlediği bir toplantıda haremselâmhk uygulaması yapmış. Resimleri basında yayımlandı. Ilk seçimde iktidar olacağını öne suren bir siyasal partinin onde gelen iki yoneticısi de bu toplantıda hazır bulunmuş. Uzunca bir sureden beri, toplumumuzda kadmın iffetini kendisinin koruyamayacağı ilkel anlayışı işlenmektedir. Kadımn erkeklerden ayn yaşaması, toplum yaşamında yargıç, savcı, tuccar, doktor, öğretmen... olmaması gerektiği savunulmaktadır. Toplum yaşamının her alanında gorev alan kadın yurttaşların arkasındaki çağdaş devlet gücunun, tartışma konusu yapılabileceği kanısı oluşturulmak isteniyor. Böylece de devleti, siyaseti, hukuku, eğitimi, aileyi ve kulturu laikleştıren Ataturk Cumhuriyetinin temel dayanaklan tartışma konusu yapılmak istenmektedir. Bu davranışlara karşı izlenecek en etkili yol, Ataturk Cumhuriyeti'nin ilkelerini, kurumlarını ve kavramlarını, gerekçeleriyle, her duzeydeki eğitim kurumlarında ve yaygın eğitim araçları olması gereken radyo, TV ve basında sureklı olarak açıklamak, açıklamak ve açıklamaktır. Ataturk'u bir ad olarak sabah akşam anmak bir şeye yaramaz. O ustun insanın ovguye gereksınimı olmadığı açıktır. Butun insanlığın gonlunde taht kurmuş olduğunu bilmiyor muyuz? Her uygar ulusa yol gosterebilecek değerdekı duşünceleri, topluma hızmet bakımından işlevsellığını koru>or. Bize duşen, bu dıişunceleri ozu ve uyumlu bütunluğü ile anlatmak, vavmaktır. Çunku çağdaş uluslar ailesınin şereflı bir uyesi olabilmenin vazgeçılmez tum gerekleri bu duşüncelerde dile gelmektedır; bunların karşıtlarında değıl! DİNSEL DEĞİL, ULUSAL EĞtTİM GEREKLİ Haremselam aynmı gozupekliğı karşısında, Ataturk'un laıkliğı gerçek özuyle tanımlayan ilkesını tum topluma duyurmalıyız. Halifeliğı kaldıran 429 sayılı yasada yer alan, yani yururluktekı bir yasa hukum olan bu tanıma kulak verelim: "Turkiye Cumhunyeti'nde insan ilişkilerine aıt olan hukumlerin yasalaştırılması ve uygulanması Turkiye Buyuk Millet Meclisi ile onun kurduğu hukumete aıttir." Yanı, dınin yasa yapma yetkısı yoktur. Ataturk'un "kamu yaran her gun >enjden yeniye tartışılmalıdır" diyerek dile getirdiği demokrasi duzeni, ancak bu ilke gerekçesiyle birlikte kavranıp özumlendiği ölçude başanlabılır. "Kamu yarannın her gün yenıden yeniye tartışılabilmesi" ne demektir? 'Kamu yaşamına ılışkin hiçbir öneri kutsallık ve tartışılmazlık kılıfı altında ortaya atılamaz' demektir. Kutsallık adına, din adına yapılacak insan ilişkilerini duzenleyen yasalar tartışüır mı? Değiştirilmelennin önerilmesine bile izin verilir mi? Bunun herhangi bir diktacılıktan farkı kalır mı? Ataturk dinsel eğitirain ulusal olamayacağını da açıkca belirtir: ''. .Ne yazık kı gerçek durum şudur ki, yeryuzundeki uç yuz milyonu aşkın Musluman yığınları şunun ya da bunun tutsaklık ve aşağılayıcılık zıncirleri altındadır. Aldıklan manevi eğitim ve ahlâk, onlara bu tutsaklık zincırini kırabilecek insankk nıteliğım vermemıştır, veremiyor. Çunku eğitımlerinın hedefi ulusal değil EVET/HAYIR OK1M AKBAL OKURLARDAN Ormanlar nasıl korunur? Her yüın mart ayında, orman haftası ve ormancılık gunu kutlanır. Memleket çapında toplantılar, seminerler düzenlenir. Ormanın faydalan ve ormansızbğın doğuracağı zararlar anlatıhr. Bir bayram hava içerisinde oğrencilere fidanlar diktirilir, okullarda orman konulu kompozisyon ve şiir yarışmalan yapuır. Ormanın faydalan sayılamayacak kadar çoktur. Bu nedenle var olan ormanlan korumak, yeniden orman yetiftirmek hepimizin gorevi olmalıdır. Ama şu bir gerçek, ormanlanmızı gereği gibi koruyamıyoruz. Koruyamadığımız için de, ormansızlığın bir sonucu olarak başımıza çok felaketler gelmiştir ve hâlâ gelmektedır. Su taşkınları, toprak kaymaları, seller, kuraklık, erozyon olayları ormansızlığın doğal sonuçlarıdır. Bunun için bu topraklar üzerinde huzur ve guven içerisinde yasamak istiyorsak ormanlanmızı gozumüz gibi korumak zorundayız. O halde ormanlan nasıl koruyacağız? Bu konuda buyuk gorev Orman Idaresine düşmektedir. Bir kere Orman tdaresi, orman içinde ve civannda yaşayan köyuılere orman düşmanı gozüyle bakmayı bırakmalıdır. Şoyle bir kanı vardır, Orman Teşkilâtında. Ormanlan tahrip eden orman içinde ve civarı koylerde oturan koylulerdir. Bu koyleri kaldırmak buralarda yaşayanları uzaklastırmak ormanlan korumak için tek çıkar yoldur diye. Bunu gerçekleştirmek için projeler bile hazırlanmıstır. Bu projeleri uygulama olanağı var mıdır? Orman içi ve civarı koylerde yaşayan 10 milyon insanı nereye goç ettirip oturtacaksın, olacak şey midir? Ormanlan korumamn yolu, Orman tdaresinin, orman köylusu ile iyi geçinmesinden, iş birliği yapmasından geçer. Bu o kadar zor olmasa gerek. Bunu başardığımızda, orman yangınlarının, kaçakçılık ve açmacıhk olaylannın son derece azaldığı gorülecektir. BAHATTİN BAYRAKTAROĞLU EMEKLİ ORMAN YÜK. MÜH. Bir Geziden Izlenimler... Baktım, "Asiye" daha kurtulmamış! Kımse onu kurtaramamış bunca yıldır! Asıyeler hâlâ kendılerını kurtarmak savaşındalar Kurtuluş dıye seçtıklerı yol hıç değısmıyor Ezılmeyeceksm, ezeceksın! Tek çıkar yo), bir yolunu bulup koşeyı donmek, başkalarını somurerek uste cıkmaya bakmak . Uç gundur Samsun'daydım. Güzel bir rastlantıyla Dostlar Tıyatrosu'nun Karadenız Turnesı'ne rastladım. Vasıf Öngoren'ın ünlü "Asıye Nasıl Kurtulur''" oyununu, çıseleyen yağmur altında bir kez daha seyretmek olanağını buldum. On beş yıl önce bu ılgınç oyunu Istanbul'da ızlemıştım. Zelıha Berksoy, bunca yıl sonra yıne başarılı, yıne etkileyıcı Zaman Asıye'yı eskıtememış O gunlerde de Asıyeler boyle çıkmazlar onundeydıler Bugun de Kurtuluş yolu yok! Istedığıniz kadar arayın, inceleme konusu yapın, üstunde tartışın. Kurtulmak ıcın başkalarını sömurmek, başkalannın sırtından geçınmek gerekıyor Ne aa, ama ne kadar gerçekçı bir saptama'. * Samsun'da, Cumhunyet Kıtap Kulübu'nün Şenlık'ı vardı Orada Samsun gençlerıyle, kıtapsever ınsanlarıyla karşılaştım Zaman zaman konuştuk, tartıştık Ne lyı oluyor böyle yakınlaşmalar!.. Samsun'da Tıp Fakultesı, Eğıtım Fakültest gıbi kuruluşlar var Gençler yanıtlaması zor sorular soruyorlar Çözumlenmeyen sıkıntılar ıçindeler Bın "Boğuluyoruz" dıyor. "Hep susmak mı düşüyor bıze..." Ne demelı? Kuşkular, güvensizlikler sarmış dört yanımızı! Kitap, en tehlıkelı nesne! Oysa kıtaptır herkesı, hepımızi, bu arada tüm Asiye'lerı kurtaracak olan... Bilgi, kültür, bılınçlenme... Samsun'dan on ıkı kılometre otede bir yalı Sabah erkenden kalkıp dolaştım. Doğa uyandı uyanacak. Samsunlu gerçek bir aydın, muhendıs Yılmaz Öget'ın evındeyım Boyle bir kültür adamı az gorüluri 'Cumhunyet' Kıtap Kulubunun her sorunuyla ilgılenen bu dost ınsana ne denlı teşekkur etsek azdır Samsun'a bir kaç yıl önce gıtmıştım Onemlı bir değışıklık yok. Bir kente geldim mı ılle de yurüyerek sokak sokak gezmelıyim. Ancak yüruyerek tanıyabılırsınız bir kentı. Otobüsle, otomobılle geçıp gıtmek bir anlam taşımaz. Bir sınema perdesınde görmuş gıbı olursunuz . Samsun'dakı yararlı değişıklık, unıversıtenıh açılması, yaygınlaşması, aydınlık bir gençliğin ağırlığını duyurması.. Fırsat olsa, anlamsız kuşkulardan kopabılsek de bu gençlerle başbaşa uzun uzun konuşabılsek, tartışabılsek... Oysa acayıp kulaklar bızı dınlıyor, her sözden anlam çıkarıyor! Gençlerın ustelık de gençlik yılında seslerıni yükseltmeierı, duygularını açıklamaları, özlemlerını belırtmelerı nerdeyse "suç" kapsamına sokuluyor Hele bir yazarla konuşmaları, tartışmaları! Bu yüzden çağdaş sorunlar, konular üzerinde tartışmak ısteklısı gençlerın dileklerinı yeterınce karşılayamadım Hele ımam hatip öğrencısi gençlerle Kuran konusundakı soyleşmemız ilgınçtı, ama onu da yarıda kesmek zorunda kaldık. • Bugün Samsun'daki Kitap Şenlıği'ne Aziz Nesın katılacak. Samsunlular açısından ilgınç ve guzel bir olay.. Genç öğrencilerin yazarı ılgıyle bekledıklerını soylemek ısterim. Böyle geziler, böyle karşılaşmalar ne kadar yararlı oluyor! Özellikle bizler için!.. İstanbul'un kapalı yaşantısından, Babıali'nin dar havasından kurtulmak, Anadolu kent ve kasabalarına açılmak... Son gunlerde Adapazarı'na ve Samsun'a yapttğım kısa, ama yararlı gezıler bende yenı açılımlar yarattı. Kitapların, gazetelerın, okur mektuplarının sınırlannı aşıp yurt ınsanlarıyla, özellikle gençlerle ılışkiler kurabılmek, yurdun bırçok yöresini gezıp dolaşmak çok yararlı oluyor. Her yeni görüntü, her yenı insan, kişınin değişmesıne, olayları yeni bir ışık altında görmesine yol açıyor. • Evet, Asıye daha kurtulmamış. Kurtuluş sandığı yol gerçek bir kurtuluş değıl. başka tür bir tutsaklık! Gerçek kurtuluş, ınsanın ınsanı somürm'esinın, başkasının sırtından gecınrnesının ortadan kalkmasıyla olur Oysa denıze duşmus ınsanların başkasının boğulmasını sağlayarak su yüzeyıne çıkmasına benziyor bu tur "kurtuluş"lar!.. Sen ol, ben yaşayayım Sen yok ol, ben ayakta kalayım.. Bugunku toplumda "kurtuluş"tan anlaşılan yalnız bu... Işte sıze kısacık bir geziden kırık dökük ızlenimler Hat bakıcıları teknik hizmet zammı istiyor PTTde tesisatçı ve hatçüar olarak çalışan bizler, kar, yağmur demeden toprak altında ve direklerde gorev yapmaktayız. Yaptığımız işler teknik hizmet olmaktadır. Teknik hizmet zammutı bizler değil, başkalan almaktadır. Aynı isyerinde işçi statüsunde olanlar ve biz memurlar çahşmaktayız. İş bakımından yuk, tesisatçı ve hatçılann ustunde. Ama randıman primini işçiler almakta, bizler ise alamamaktayız. Biz memurların mesaileri dort senedir bir kuruş artmamaktadır. Cumartesi pazar mesai yaptığımız zaman 600 TL. almaktayız, Aynı koşullar altında çalışan bir işçi ise 6 bin lira almaktadır. Keza sosyal hakları da farklıdır. Bizlerin de işçiler gibi aynı haklardan yararlanmamız için ilgililerden bu sorunlara çozum getirilmesini bekliyoruz. BIR GRUP PTT HATÇISI İSTASBUL Çamaşırcı deresi pislik yuvası Biz Bostancı'mn bitiminde, Kuçukyalı 'nın başlangıcındaki Fidanlık mevkii, Değirmenyolu caddesi, Çamaşırcı deresinin kıyısında oturan, belki de tstanbuVun en şanssız yurttaşlarıyız. Butun girişimlerimize rağmen, pislik yuvası haline gelen derenin ustünu kapattıramadık. Kendimizden vazgeçtik, çocuklanmızm sağuğından endişeliyiz. Ayrıca Çamaşırcı deresinin, Ankara asfaltma doğru olan bolumu tam bir çopluk oldu. Önune gelen çopunu buraya atıyor. Sineği ve kokuyu anlatmaya gerek yok. Sayın başkan, yetkiniz dahilinde olan bu bolgedeki pislik manzaralanna daha ne kadar seyirci kalacaksınız? Duyduğumuz ve gorduğumuz olumlu çalışmalardan kuvvet alarak sorunumuzu çözeceğinize inanıyoruz. DEĞİRMENYOLU SAKİNLERİ ADINA FUAT ÖKSUZ Batılı için Doğu nedir? Bir Türk, bu sorunun yanıtını Batı'da bulabilir. Ancak yapacağı sorgulama, güncel sıyasa ve ekonomi alanında yürütülürse eksık kalır; tarihi ırdelemek ve edebiyata danışmak gerekir. Ortaçağ'da Türk'e Haçlı mantığıyla bakan Batılı ya göre "Müslüman şeytanın çocuğuydu." Uzak geçmişten kalan bu tortu, Batılının zamanla dönüşen düşüncesinden arıtılamadı. "Barbar Türk"ün gücünden korkulan dönemler aşılıp, Batı'nın üstünlüğü pekıştiğınde "Şarkiyatçılık" başladı. Şarkiyatçılık (Orientalisme) bilim diye sunuluyor; ama, sömürgeciliğın bir aracı olduğu da yadsınamıyor. Batılının Türklere bakışı bugün bile önyargılarını aşıp duruldu mu? • Jale Parla "Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik" adlı kitabında, (İletişim Yayınları) Batı edebiyatının ünlülerinı Doğu'ya dönük yüzleriyle ele alıyor. Byron, Victor Hugo, Lamartıne, Gerard de Nerval, Gustave Flaubert, Thackeray, Chartes Dıkens gibı sanatçıların Doğu'ya ilişkın ürunlerı nasıl değerlendırılebilır? sorusunun yanıtı BatıDoğu ya da AvrupaTürkıye arasındaki ilışkilerın tarihsel donüşumünde saklıdır. Görkemli Süleyman'da sımgeleşen "Türk miti" 19. yüzyılda romantizmin düşlerinı gıcıklamış; bu yolda epey kitap yayımlanmıştır. Ne var ki Batılı yazar ve şair, Doğu'yu otduğu gibi değil, görmek istediğini edebıyatlaştırdı. • Batı romantizmınin aynasında Türk nasıl göründü? Barbar, şeytan, kıskanç, acımasız, görkemli, korkunç, kösnük, zorba. gizemli, kurnaz... Saraylar, camiler, harem ve selamlıklar ülkesıne, gerçek dışılık yaraşıyordu. Batılı yazar Doğu'ya, çelişkıli, karmaşık, kuşkulu duygularla yaklaştı; Batı'da yasaklanan günahlan Dogu'da tadarak, ruhunu doyurmak ıstedı; ama şeytan Doğulunun bedenınde miydi, Batılının iç dunyasında mı? Ne var ki Batı romantizminin Şarkıyatçı soylemle bır noktada örtüsen bu düşlemi uzun sürmedi. Gerçekte, Doğu, Batı'daki gelışmenin etki alanına girmıştı. Sömürgecilik ve emperyalızm, Osmanlı İmparatorluğu'nu kucaklayıp emmeye başlayınca masal dönemı noktalandı. Bu kez Batı edebıyatında Doğu'nun aşağılanması ve yerılmesı dönemi başladı. Sömürulmesı gereken bır toplumun alay konusu olmasından doğal ne var? Batı, Doğu'nun efendısi Doğu, Batı'nın kölesi olacaktı kı, sömurü düzenı haklılık kazansın. Batılı şaır ve yazann Doğu'ya tepeden bakışı Kırım Savaşı'ndan sonra Avrupa edebıyatında geçerlı oldu. Doğu'nun geri Müslüman ülkelerını "kurtarmak" uygar Batı'nın görevı değil miydı? • Batı'nın ünlü yazar ve şaiıierinı, biz daha çok Batı'ya bakan yüzleriyle tanırız. Jale Parla, bu yazarların Türkıye'ye dönük kımlıklerinı toplumsal gerçekhğin derinliğinde ve tarihsel dönüşüm içinde sergiliyor; "Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik" bu bakımdan herkesin okuması gereken bir nitelık taşıyor Hugo, Türklere yönelırken ne yazık kı Hellenizmin etkisinden kurtulamamış... Byron için Türk insanı "Byronvari" edebiyatın konusu... Lamartıne, Fransız sömürgeciliğinin mantığında Türkiye'ye yaklaşıyor. • "Efendilik, Şarkıyatçılık, Kölelik" güncel sorunlarımıza da ışık serpen bir kıtaptır. Bugünkü toplumsal ve siyasal hayatımızda söylenen çoğu düşüncenin 19. yüzyıl ürünü olduğunu, kitabı okurken bir kez daha saptayacaksınız. Efendilik, Kölelik, Şarkiyatçılık... MEVLIT NEBİLE K. PASİNER'in Bugun oğle namazından sonra Şışli Camiı'nde mevlidı vardır Sevenlerıne duyurulur. ÇOCUKLARI Sevgılı annemız 0 S) Reklamcılar Derneği'nin ulusal ve uluslararası düzeyde mesleki faaliyetlerinde sorumluluk taşıyacak olgunlukta "Genel Sekreter" aranıyor. Bu aktif görevın emanet edileceğı kışi, muhtemelen, özel sektörde veya devlet sektörunde iıst duzeyde yöneticılık yapmış bıri: Başarılı bir meslek hayatı yaşamış ama "yaşlanmamış' belki emeklıye ayrılmış ama "emeklı" olmamış, çalışmayı sevdıği kadar çalıştırmayı" bilen, özellikle İngilizceyı her tur haberleşmede çok çok iyi kullanabilen... Yönetim Kurulu'na sunulmadan önce yapılacak elemeyi geçeceğinden emin olan adayların, ayrıntılı mektuplannı en geç 15 Hazıran 1985 e kadar P.K. 58 Teşvikıye Istanbul adresine "Genel Sekreter" rumuzuyla göndermelerini rica ederiz. TÜDKİYE 3. DİNÎ YAYINLAD FUADI FLARA tDLS ER* A CAGlTlM»DI>ANET ISLtRl BASKAM.MS) • ELIF VIOEO»cSSAR ^AKf • ENES • ERCEM • 6 P K A M » ' ~ A T ORNE^ER • HAVRAT J KMET •NiZM£TVAKFl#tBOA«IWLAS«INSAN««AND4L»ML CDAÛITIW«MIBAÇ«NUR • 3SVANU «OTAG «PtNAR • SALAH BHHCI • i c^GtN • SAMtL DAGIT1M • TENVlR • TIVAS«TUÛRA CAGIT M • TjROAV • TUfi", ECEBIVA") VAKF) •TUHKtVE DtVAN£T VAKFl «U »YAZARLABBlRLlGı» 'EN AS^A.ZAFER 24 MAYIS 4 HAZİRAN 1985 TÜRKİYE ODALAR BİRLİĞİ SALONLARI ANKARA )% TÜRKİYE DIYANET VAKFI Va>ın Matbaacılık \e Ticaret İşletmesi Meşrutıyel Cad Baymdır Sok Ho 55 Kızılay ' ANKARA Tel 18 59 49 25 27 75 Telex İ3 433 TDVK © ORGANIZASYON: 0 ZIRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ Dr. TURHAN ATAY (192625 Mayıs 1984) BİR YIL GEÇTİ ARADAN.. ACIMIZ BUYUK ÖZLEM SONSUZ AİLESİ TÜDKİYE 3.DİNÎYAYINLADrUADI 31 MAYIS 16 HAZİRAN 1985 SULTANAHMET CAMİİ AVLUSU İSTANBUL REKLAMCILAR DERNEĞİ 0
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear