25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 KASIM 1985 1 Gazetenizde yayımlanan "12 Mart'a Beş Kala" yazı dizisini dikkatle okudum. Cumhuriyet Gazetesi okurlanna saygım ve onlann aldatılmasına tnani olabilmek için cevaplamayı zorunlu gördum. Gerçeklere ve vesikalara dayaıunayan, yegâne dayanağı hayal ürunü olan, nefret ve hınç alma havası taşıyan diziyi cevaplamakta çok güçlük çektiğimi de itiraf etmek isterim. Yazı dizisinin başlangıcında E. Gen. Gttrkan tanıtılırken... "Okullannı altın saat alarak bitirdiği, Ingilizce ve Fransızca bildiği, çok önemli görevlerde bulunduğu, yabancı dillerden çevrilmiş kitaplan, broşürleri, makakleri, aynca askeri ve sivil yayın organlannda yayımlanıruş makaleleri bulunmaktadır" denümektedir, yani eli kalem tutan biri olduğu beürtümektedir. O haJde bu yetenekte bir insan kendi anı ve düsuncelerini yazamaz mıydı?... Elbette yazardı ama amaç başka... Bir defa E. Gen. Gurkan'ı Türk toplumunda kaç kişi tanırdı ki... O halde daha tanınmış biri tarafından okuyucuya lanse edilmeliydi... Kım olabilirdi bu kişi?... Sayın Uğur Mumcu olabilirdi. Neden Uğur Mumcu olabilirdi?... Çünkü gerek Gürkan gerekse Sayın Mumcu, kendilerinı 12 Mart döneminin mağdurlan saymışlar ve kendı terimleri ile SAKINCALIPÎYADE ve SAKINCALIGENERAL olarak bir araya gelmeyi ve böylece daha etkili bir hava yaratmayı tercih etmişlerdir. Sayın Mumcu kendı açısından haklı olabilır... Çunkü başından geçenler ve uğradığı haksızlıklar "düşuncelennden" dolayıdır ve benim kanıma göre de gadre uğramıştır. Ama yazdığı makaleler, kitap, pıyes ile yeteri kadar deşarj olmuş zannediyordum kendisini... Demek ki daha olmamış. E. Gen. Gurkan'a gelince, onun durumu farkhdır... O düşuncelennden ziyade Silahlı Kuvvetler disiplin anlayışına uymayan eylemlerinden dolayı bir seri muamele ile karşüaşmıştır. Ben iyi niyetle ve gelecekte "12 Mart" dönemini inceleyeceklere; vesikalara dayanan, bir insanın olabileceği kadar objektif davranmaya çalışarak, poütikaa ve asker kimseyi küçultecek bir ifade kullanmaksızın ve duyduklarımı değıl yalnız bildiklerimin bir bölümünü. "yalan soytemeden" ve olayian çar pıtmadan dile getirmeye çahştım. Anılanmın özeti 30 Nisan 25 Mayıs 1985 günleri arasında Milliyet Gazetesinde yayımlandı, haâran sonunda "ANILAR ve GORÜŞLER Üç Donemin Perde Arkası" adı altında kitap halınde basıldı, şu sıralarda dörduncü baskısı yapılmakta. Kitap yayımlanınca, 12 Temmuz 1985 günu Sayın Mumcu köşe yaasında kişisel eleştirisini yaptıktan sonra... "E. Tumg. CELtL GÜRKAN da bugüne kadar sürdurduğu suskunluğunu bir yana bırakarak konuşacak, o zaman 12 Mart öncesi ve sonrası daha iyı anlaşılacak" diyerek gazetenizde yayımlanan dizinin müjdesini vermişti. 12 Mart dönemi olaylarının içinde yajayan herkesin kendi anı ve görüşlerini yazması en tabii hakkıdır. GÜRKANMUMCU iküisi de bu haklannı kullanmışlardır... Ancak bu haklarını doğruları yazarak mı kullanmışlardır?... Bunu yarutlamaya çalışacağım. CUMHURİYET/13 Türkiye'yi kurtarma görevi, yalnız Gurkan'a mı verilmişti? Muhsin Batur yanıtlıyor Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Batur'un Celil Gürkan'ın anılanna açıklamalan Saptamak istediğim diğer bir konu, Batur Gürkan ilişkileri... Birbirimize çok mu yakındık? Arkadaş mıydık? Senli benli miydik? (...) Selamlaşmamn ötesinde bir dostluğumuz olmadı. Sıkıştığım zaman kendisini çağırır ve "Celilciğim" diye hitap edermişim. Beni tanıyan asker ve sivil herkes bilir... Ben en yakın arkadaşlarıma bile, "...ciğim" diye hitap etmem... önce 19701971 yılları arasında biz 4 komutan ile Tumg. Gürkan'ın statulen ne idi?... Bunu saptayalım. Org. TAĞMAÇ Genelkurmay Başkanı, Org. GURLEROramiral EYİCEOĞLU ve ben kuvvet komutanı idık ve bu görevlerimiz dolayısıyla da MİLLİ GÜVENLİK KURULU uyesi idik. Küçumsemek için söylemiyorum... Tumg. Gürkan kimdi?... Kara Kuvvetleri Karargâhında PlanPrensip Daire Başkanı... Bir odası, bir emir subayı ve maiyetinde bir kaç subay... \ani emri komuta yetkisi olmayan bir Karargâh elemanı... Asıl önemlisi Silahlı Kuvvetler'de kendisinden kıdem ve rütbece daha yüksek mev kılerde, Kara Kuvvetlerinde 66 general, Deniz Kuvvetlerinde 8 amiral ve Hava Kuvvetlerinde 17 general bulunuyor... Yani sıralamada Gürkan 91. Ondan kıdem ve rütbece büyük'olan bu 90 general ve amiral Turkiye"de yaşamıyor Hayatımda, yurt sorunları üzerinde Gen. Gürkan ile yalnız iki defa görüştüm. Birincisi: 1970 yılları sonlarına doğru albayken, genel sekreterim olanye generalliğe terfi edince 4. Üs Komutanlığına atadığım Aydın Kirişoğlu'nun ısrarı ve ricası ile halen emekli olan Hv. Kur. Albay Mehmet Sirer'in evinde (Gürkan'ın yazdığı gibi Kur. Alb. Kemal Tunusluoğlu'nun evinde değil... Mehmet Sirer de Kemal Tunusluoğlu da hayattalar, kendilerinden sorulabilir) ben, Gen. Gürkan, Amiral Bilget ve Gen. Kirişoğlu bir araya geldik. kü dizide (yeri gelince detaylı cevaplayacağım) sıkıştığım zaman kendisini çağırır "Celilciğim" diye hitap edermişim. Benı tanıyan asker ve sivil herkes bilir... Ben en yakın arkadaşlarıma bıle "..xiğim" diye hitap etmem... Bu mizaçta olsaydım çeşitli kademelerde komutanlık yapamazdım... Sanki bırbirimıze çok yakınmışız havası verebilmek için dizide özenle bazı fotoğraflar seçılmiş, uçaktan inerken arka arkaya çekılmış veya Genelkurmayda bir toplantıda görev ıcabı beraber bulunuşumuz gibı. Uçaktan inerken alınan fotoğraf, Yunanistan'a 1962 yüında yapılan bır ziyaret ile ılgUi, o dönemlerde Yunanistan ile aramız çok iyi idi... Genelkurmay Başkanı Org. Sımay, I. Ordu Komutanı, Trakya'daki bir kolordunun komutanı olarak Tuğgeneral Nihat Tulunay ve Eskişehir'deki I. Hava Kuvveti Komutanı olarak ben bu heyette bulunuyorduk ve ben tuğgeneraldim. Albay Celil Gürkan da Org. Sunay'ın özel Kalem Mudürü olarak kendisine refakat ediyordu, yani resmin altında yazıldığı gibı ben Hv. Kuv. Km. Org. Batur, kendisi Tümg. Celil Gurkan değildi. Hayatımda yurt sonınlan üzerinde Gen. Gürkan ile yalnız iki defa görüştüm. Birincisi: 1970 yıllan sonlanna doğru albayken genel sekreterim olan ve generalliğe terfı edince 4. Üs Komutanlığına atadığım (hakikaten yetenekli, dürüst ve merttı ve keşke yaşasaydı da şimdi yazacaklanmı doğrulasaydı) Aydın Kirişoğlu'nun ısrar ve ricası ile halen emekli olan Hv. Kur. Albay Mehmet Sirer in evinde (Gürkan'ın yazdığı gibi Kur. Alb. Kemal Tunusluoğlu'nun evinde değıl... Mehmet Sirer de Kemal Tunusluoğlu da hayattalar, kendilerinden sorulabilir) ben, Gen. Gürkan, Amiral Bilget ve Gen. Kirısoğlu, bir araya geldik. Toplantıda Tümg. Şükrü Köseoğlu ve Hv. Tuğg. ömer Çokgör yoktular. Toplantıya dolmuşla gelmedim... Gen. Kirişoğlu kendi özel Mersedesiyle komutanlık lojmanına gelip beni aldı... O dönemde kasketim yoktu ve giymezdim, şimdi var ve gıyiyorum. Bu kadar basit bir konuda Gürkan'ın bellefi kendini yanıltıyorsa veya olayı saptınnakta fayda göruyorsa çok daha önemli konulardaki iddia, görüş ve isnatlarına nasıl inanılabilir? tkiod bır araya gelişimiz ise... Hv. Kuvvetleri Karargâhında benim değil, fakat Org. Gürler'in isteği ile 9 Mart 1971 günü yapılan toplantıya Gen. Gürkan'ın da katümış olmasıdır ve orada da kendisi ağzmı açıp bir cumle dahi sarf etmedi. Benim anılanmın 12 Mart ile ilgili bölümü 300 sayfa ve Gürkan adı yalnızca 5..6 defadan fazla geçmemesine karşın kendisi Org. Gürler ve benden yüzlerce defa bahsederek yazı dizisi boyunca başımızda Org. Gürler ve Org. Batur vardı temasını işledi... Cevap vereyim: l%91970 arasında Gürkan, Adapazarında tümen komutanıdır. Kendi anlatışuıa göre asker, sivil, asker kökenli sivil kişilerle devamlı temas ve konuşmalar yapmaktadır. Gerek Cumhuriyet'teki anlatışı, gerekse Nokta dergisine verdıği demeçte bu konuştuğu insanlardan bazılannı küçümsemekte, iş ve para sahibi olanlan tenkit edici ifadeler kullanmakta, ama gene konuşmaya devam etmektedir. Ve Ankara'ya atanmasından sonra da bu temaslanna devam etmiştir. Demek ki kendisi o dönemde düşüncenin ötesinde bir eylem ve örgütlenmenin içinde bulunmaktadır. O tarihte ise Org. Gürler, Konya'da bulunan 2. Ordunun komutanıdır, kendisi ise I. Orduya bağlıdır. O halde Org. Gürler ıie Gen. Gürkan arasında ne organik ve ne de düşünsel bir bağ olamaz... Ben ise Hava Kuvvetleri Komutanıyım ve kendisiyle hiçbır bağlantım yok ve buna ihtıyacım da yok. O dönemde Gürkan hakkında yegâne bılgim şu; bölgeyi teftişe gittiğimızde GenelkuımayBaşkanı olan rahmetlı Org. Tağmaç; Kara Kuv. Kom. Org. Karakoç, Deniz Kuv. Kom. Ora. Eyiceoğlu ve bana Gen. Gürkan'ın birtakım temas ve eylem hazırlıklaniçındebulunduğu ve kendisinin yakından izlendiğini söylemesinden ibarettir. BATUR VE DEMİREL Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Suleyman Demirel. lar mıydi? Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlarla ilgılenmiyorlar mıydı?... Ataturk ilkelerine bağlı değıller miydı?.. Konuşmalan ve çözum yollannı komuta zinciri içinde aramalan yasaklanmış mıydı?... Elbette kı HAYIR...Yoksa yalnız Celıl Gurkan'a mı Türkiye'yi kurtarma görevi verilmişti?... Ve kim vermişti bu görevi?... Yazı dizisinin genel havasına bakıyorum... Buyük bir tevazuyla (!) bu görevi yalnız kendi yaparmış hayaliyle yaşamış . Gurkan, GenişletUmiş Komuta Konseyini de küçümsuyor ve yasal dayanağı olmayan bir kuruluş diyor, yani bu kuruluşu yasadışı sayıyor ve önem vermiyor... Kim ki bu toplananlar... ne yetkileri var, demeye getiriyor. GenişletUmiş Komuta Konseyı emirle toplanan, Genelkurmay Başkanı başkanhğında Kuvvet, Ordu, Donanma, Kolordu, Taktik Hava Kuvveti komutanlannın bir araya gelerek askeri sorunlar yanında, Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları değerlendiren ve komutanlar arasında bilgi aktarması yapılan bir kurul. Bu tur toplantılar küçümsenecek ve alaya alınacak ama Tumg. Gürkan, bir kaç ufak rutbelı general, albay, yarbay, emekli asker, sivil bir araya geldiklen zaman bu toplantılar yasal ve önemli olacak.. Işte acmacak ve gülünecek bir düşünce. Saptamak istediğim diğer bir konu BATURGÜRKAN ilişkileri... Birbirimize çok mu yakındık?... Arkadaş mıydık?... Senlibenli miydik?... E. Gen. Gürkan, Asken liseden ve Harp Okulundan benden bir yıl evvel mezun, o dönemde taruşmadık. 19461949 yıllan arasında Harp Akademisinde beraber bulunduk, müşterek ders ve gezilerimız vardı, selamlaşmanın ötesinde bir arkadaşlığımız olmadı... Bunu niçin söylnyorum, çün StRECEK BOMBA DAVASI UĞUR MUMCU "Oysa, Muhsin Batur. 12 Mart'tan sonra Gurier'den de umduğunu bulamamanın etkisi ile karşı grubun kendi desteğini sağlayan, Hava ku\vetlerindeki genç subaylann kıjımına seyirci kalmıştır. Ne yazık ki, bu kadarla da yetinmeyip, onlann ağzı ile dün destegindcn yanuiandığı bu kişileri saçlamıştır. Kendilerince oluştunılan bu ortamda, Sunay Tağmaç Turiin üçlusıi, General Tevfik Türung'ten de yararlanıp, Hava Kuvvetleri'nin genç subay kesimini budayınca Türun'un de>imi ile Batur "avize gibi" tavanda asılı kalmıştır. Gürler'in ise, hesabının başka olduğunu olaylar gostermiştir. Bu nedenle, bu grubun 12 Marttan sonra bir egUimi ve gonışiı olduğunu soylemek hatalı olur. Gerçekte bu grup 12 Marttan once 9 Martta tasviye edilen gonışu, kendi şahıslarında >ansıtmışlardı. Bu gonışu, (Jon Turk geleneğine uygun, kuçuk burjuvanın asker kesimine dayalı, Ataturkçu anlayışla, 27 Mayıs Anayasası'na daha da sosyal içerik vererek, zamanla halkla butunleşme amacına yonelmiş ve bir olçude, tam bağımstdığı kendine şiar edinmiş burjuva radikalizmi olarak niteleyebiliriz.) Gürler Batur Kayacan iıçlusu, bu özlemleri bir olçiıde pasifize etmek için, "Reformist girişimleri" onerdiler ve etkilerinin olduğu dönemde, 1. Erim hükumeti ile bazı çevrelerde umut yarattılar. Fakat 11 bakanın tasfiyesine seyirci kalmakla "haiktan kopuk" bu girişimin de iflasına tanık oldular. Sunay Tağmaç ilişkisi, dışa bağımlı gizli örgutlerin, entrika, şantaj, provokasyon, teror gucunden yararlanıp, bir yandan Gurler Batur Kayacan'ın aitlannı boşaltırken, ll'lerle simgelenen politik guçlerini de dağıtmayı başardılar. Tağmaç'ın ozlemleriyte tutucu politik güçlerin ozlemleri arasındaki paralellik, 1961 Anayasasının suçlu sandalyesine oturtulması ile sonuçlandı. Suçlanılan pariamento, bir yandan da reformist ozlemcilerin silahını elinden almak için reformlar yapıyor gorundü. (3) Bu dönemde, iktidara göz dikmiş her iki iktidar kliğinde de bir başka eğilimin filizlendiği gonıldu. Seçimleri ertelemek, şekli demokratik ve parlamenter gonınum içinde, perde gerisinden iktidan gutmek, bunun içinde kendi temsilcilerini cumtaurbaşkanı yapmak. (a) Gürler'in cumhurbaşkaolıgı ve (b) Sunay formulü bu ozlemlerin dışa vunılmuş yansımalandır. (4) 12 Mart sonrası uvgulamalann "sosyal uyanışma, ekonomik gelişmeyi aştı" gerekçesiyle, emekçi halka yoneltilmiş, birer hıyanet girişimi olduğunu anlamak için birkaç istatistiğe bakmak yeter. Buna karşın, halkın demokratik uyanıklıgı sonucu 14 ekim seçimleriyle Turk kamuoyu, bem 12 Martı hem de onun ardındaki, sara> entri kalanna taş çıkartan, makyavelist, oportunist kuçıik burjuva devrimi ozlemlerini mahkura etmiştir. Buyuk ıstıraplar ve kayıplar pabasına da olsa 12 Martın bu dolaylı yarannı gormemezlikten gelemeyiz. (5) Oyla halkın ozlemlerine cevap verilmeyen ülkelerde ise, emekçi halk kitleleri, aşağıdan yukan bir oluşumla, zor kullanıp iktidar olmaktadıriar. Bugun dunyada 1 milyar insan boyle bir duzen içinde yaşıyor. 1 milyarlık bir reaüteyi gormemezlikten gelip, bir ideolojiye savaş açmak, Don Kişol'luktur. Amerika bir yandan yumuşama politikası gereği sosyalist ülkelerle pazarlığa giriştiği dönemde "ulusal kurtuluş ozlemlerini" nötralize etme amacıyla az gelişmiş ulkeleri bir ideolojik kavgaya itmesi olgusunu da gormemezlikten gelemeyiz. 31. Bu açıklamadan sonra kendi durumumun eleştirisine geçebilirim: a. Askeri savcıya gore marksistleninist bir düzen getirmek için, silahla duzen degiştirecek bir cuntanın "Istanbul grubunun sivil kesimi başkanıyım." Bu cuntanın başı Faruk Gürler, mensuplan Batur, Kayacan ve 9 Martçüar ile, Milli Birlikçiler, aydınlar, yazarlar vs. Yani iki karşı grup, 9 Mart ve 12 Mart, bir potaya yeniden konulup, 12 Martın hesabı sorulmak söz konusudur. b. Anayasalann temel ilkelerinden biri, "yasa önunde eşitlik ilkesi"dir. iddianamelere göre, baş sanık olarak gösterilen kişiler dışarda iken, hangi hak hukuk, insaf vicdan olçüleriyle benden hesap soruluyor? c. Dunışmadaki beyanlanm bazı basın organları tarafından, ters bir yorumla aleyhimde kullanılıp, Gürler Batur • Kayacan cuntası içinde gosterildi. Oysa ben, bu kişilerle 1960 1961 doneminde kurulmuş olan "Silahlı Kuvvetler Birliği" orgutu içinde beraber olduğumu dile getirmiştim. Bu orgutun kuruluş gayesi ise, dıizeni demokrasiye donuşturmekti. Bu amaçla o dönemde hem, Gn. Kur. Bşk. ve hem de "Silahlı Kuvvetler Birliği orgutu başkanı" olan Sunay'ın denetimi altında her gun "Jandarma Subay Okulu"nda toplandık. Bu toplantı zabıtları, el değiştirmiş olmasına rağmen muhafaza altındadır. Kastettigim toplantılar bunlardır. Sırası gelmişken şu hususu da belirteyim ki Silahlı Kuvvetler Birliği'ni ilk önce eleştiren kişi de benim (Golgedeki Adam adlı kitabın sahife no 130135'e bakınız). d. 12 Mart öncesi T. Slh. K. içindeki gelişimlerden, 9 Martçı gonışu benimsediğimi ve bu goruşun uygulanması için, alınan karara katılmadıgımı ve buna olanak verilseydi tum sorumluluğunu da benimseyeceğimi duruşmada açıkladım. Kararlarına iştirak ettirilmediğim halde, bir muhayyel cunta adına senelerden beri yargüanıyorum. Cunta başı ilan edilenler, cumhurbaşkanlıgı denemelenne girişirken, cunta uyeleri olarak suçlanılanlar kuvvet komutanlan iken, bu hesap onlar adına benden soruluyor ve bu kişiler, Genç subaylar tasfiye edilince Batur avize gibi tavanda kaldı oynanan oyunun farkında olmaksızın hâlâ ikbal arıyorlar. e. 9 Martçı kadroya 1970'lerden sonra, 27 Mayıs modeli hâkim oldu. Bu goruşten hareketle, askerlerin her şeyi yapabileceklerine inandılar. Bu nedenle sivil dedikleri kişilerle ilişkilerini kestiler. Gerçekte, iktidan paylaşmada kolayhk saglamak. bir de bilinen isimlerı aralanna alıp, girişimlerinin yanhş degeriendirilecegi sanısı içinde, bu tutumla kendi sonlannı hazırladılar. Oysa Türkiye'nin 10 senelik doneminde butun olaylann suzgecinden geçmiş, başansızlıklanndan bik sonuç çıkarmış kişilerin en azından önerilerine sırt çevirmek gafletti. tlyas Albayrak'ın tanıklıgı. bu görüşumun doğruluğunun kesin bir kanıtıdır. Komiteler kurup anayasa taslağı hazırlatan sayın komutanlar, omuzlarının gucune ve iç hizolduğunu, bu anın saptanılmasında, en buyuk gafletin. "bugun erken. yarın geç" kuralını bilmemek olduğunu ornekleri ile açıklayabilirdi. Aynca, zarlannı atan ihtilalcilerin yaşama ve başarıya ulaşma şanslarının karşısına çıkması olastltğı olan, her engeli temizlemek azim ve kararına bağlı bulundugunu belirtip, bu engellerden en guçlü olanının da, meşruiyet ve hiyerarşi olduğunu açıklar, onlan uyarabilirdim. (3) Ne yazık ki çok yakın tarihten ders almaksızın, aynı hatalan tekrarlayıp, sonlannı hazıriadılar. Gerçekten bir ihtilal eylemine giren kişilerin sermayeleri kelleleridir. Kelle yerine rutbe bırakmak ise tek kelimeyle ucuz kurtulmaktır. (4) İdeolojileri, onu benimsemiş sınıflan, oncu kadrolann da katkısıyla iktidara ulaştınrlar. Talat Turhan'ın mahkemeye sunduğu savunmasından: BOMBA DAVASI Tarih S Arauk 1975. Bomba davasıntn karar oturumu. Samklar Talat Turhan, Hasan Yalçınkaya ve Ertuğ Reşit Karacibioğlu, karan dinliyorlar. met kanununun 35. maddesinin guvencesine sığındılar ama, Talat Turhan sanık sandalyesinde, üç senedir "on anayasa taslağı çalışmalan"ndan uzak kalmamak savı ile yargılanıyor. (II Biyoggrafik istihbaral dersi gormuş sayın kurmaylar. 10 senenin deneylerinden geçmiş kişilerin onerilerinden yararianmayı bile duşunmediler. Ornegin: (2) Bir Talat Turhan, 22 şubata kadar uzanan olaylar dizisi içinde, tstanbul grubu başkanı olan, Faruk Gürler'in son anda yan çizerek, sayısız kişinin felâketlerini hazırladığını, kader arkadaşlarımn sehpaya gidişine seyirci kalışının aynntılannı açıklayabilir ve belki onlann da 12 Martta aynı oyuna gelmemek için koşullarını açıklayabilirdi. Bunun yanında, ihtilale giden bir grubun, en önemli sorununun devrim anını saptamak (a) 27 Mayısı yapan kişilerin, tek tek bugun bulunduğu yere göz atmak; 27 Mayısın sonuca ulaşnıamasının nedenini anlamak için yeteriidir. (b) Benzeri göztemi, 9 Martcılar için de yapabiliriz. Emekli olduğunun haftasında, Sunay 'ın kapısını çalıp iş isteyen Hv. Generali iktidar olsaydı ne degişirdi? Dun, karşısında bulunduğu politik kadrolann saflannda, bugun millelvekilliği hayal eden kara generali iktidar olsaydı, hangi inancın savunuculuğunu yapacaktı? Emekli maaşına iki kuruş katkıda bulunmak için, dun karşısında bulunduğu karşı devrimci sınıf lemsilcilerinin, hamiyetine sığınanlar duzeni nasıl değiştirebilirdi? f. 27 Mayıs'ı gonulden destekleyip, ilkeleri uğnına geleceğimi feda etmiş bir kişiyim. Buna karşın 27 Mayısçıları en ağır bir dille ni yapan Sadi Koçaş, kontrgerilla konusunda 4 Nisan 1978 günu kontrgerilla konusunun General Memduh Ünlutürk'ten sorulmasını ıstemekteydı. Ünlütürk, Kocaş'a gönderdiğı yanıtta, kontrgerilla diye örgüt bulunmadığını soylüyor ve şu açıklamayı yapıyordu. "Bu yer sihirli bir koşk değildir. İlgili komutanların ve görevlilerin devamlı denetimi altında görev yapmıştır. Başta sıkıyonedm komutanı olmak uzere, y^rdımcılan, donanma komutanı Oramiral Kemal Kayacan, Kolordu Komutanı Korgeneral Turgut Sunalp, MİT Musteşan Korgeneral Nurettin Ersin, bölgedeki Garnizon Komutanı Tumgeneral Ruştu Naiboğlu, bazı askeri savcı ve gıivenlik kuvvetleri yetkileri sıksık buradaki çalışeleştirenlerden biri de benim. malan izlemişlerdir..." Yargüanmama neden olan, "Genç KemaÖzel arşivıme bakıyorum. Ünluturk'un bu listler Ordusu" büdirisinde M. B. K. uyelesözlerini, 13 Nisan 1978 gunu gözlem koşeri eleştirildiği için, dun cezalandınldım. sinde eleştirmiş ve 644 sayılı MİT yasasının Bugun, aynı kişilerie ihtilal bazniamakla suçbu örgüte "istihbarat hizmetlerinden başka lanıyonım. Fakat gene yargılanan benim... hizmet istikametlerine yoneltilmeyeceği" yo13 Kasım 1960'dan sonra kurulan, Silah lundaki 2'inci maddeyi anımsatmışım. lı Kuvvetler Birliği uyesi olmama rağmen, bu Kontrgerılla tartışması bugunlere kadar orgiitıi en ağır bir şekilde ilk once eleştiren surmuş. Talat Turhan bu konuda sayısız başde benim. Fakat, bu birtik eski uyelerinin kuvurularda bulunmuş, çeşitli yazılar yazmış. manda katiannı işgal ettiği bir dönemde, her Kontrgerüla konusu, Cuneyt Arcayurek'm türlu komplonun bedefi gene benim... gazetemızde yayımlanan "Demokrasinin Son 12 sene once subayken toplantı y aptığım için bahan" dizisinde yeniden gundeme gelmişyargılandım ve cezalandınldım. Buna kartir. Arcayurek, gazetemızde yayımlanan bu şın iki sene once kendileriyle ihtilal toplanyazı dizisinde, Sayın Bulent Ecevit'in eski tılanna katıldığım savlanan subay lar dışarda Cumhurbaşkanı Korutürk'e bu konuda yagezerken, ben onlar adına hesap veriyorum. zılı başvuruda bulunduğunu, konunun daO halde buna adalet denemez... ha sonra Ecevit ve Demirel arasında tartışma g. Aslında dış gorunumu ile beni bu çok konusu olduğunu yazıyordu. degişik grupların içinde gostermderinin neArcayurek'in yazı dizisinde, eski Milli Saden i, senelerden beri satın alamadıklan, pavunma Bakanlan'ndan Hasan Esat Işık'ın şu sifize edemedikleri, yıldıramadıkları, açıklaması yer alıyordu: devrimci inanç ve göruşlerimi mahkum et"Kontrgerilla her ulkede var. Genelkurmek cabasıdır." may bunun planlannı almtş. Amacı şu. Ülke işgal edilecek olursa iç direniş nasıl yapılacak? Bu fikir planında geçerli ve doğru. Yalnız şu durumlar var: 1 Fikri ABD vermiş. 2 Finansmanı yapEmekli Kurmay Yarbay Talat Turhan, tutuklu bulunduğu cezaevınden 12 Haziran mış. 3. Örgüte sızmalar olmuş. Bu sızmalar 1973 gunu genelkurmay başkanlığına, 11 Şu Pentagon'dan başlar CIA sumasına kadar bat 1974 gunü de zamanın Başbakanı Bulent s ü r e r . " Aynı dizide eski başbakanlardan Bulent Ecevit'e mektuplar gondererek, Erenköy'deki Ziverbey köşkunde ışkence gördüğünu, iş Ecevit'in şu sözleri yayımlanıyordu: "1974 yıhnda Genelkurmay Başkanı Sankencelerden Sıkıyöneüm Komutanı Faik Türun ile Tumgeneral Memduh Ünlüturk'u car, bana başbakanlığa ait örtulu odenekten bu daireye (özel harp dairesi) para vermemi suçluyordu. Talat Turhan, savunmasına Amerikan Si istedi. Hem de yukluce bir paraydı. Bütçeye lahlı Kuvvetleri'nde okunan "Counterguerilla baküm böyle bir daire yok. Ama o sırada Operations" adlı kitabı verıyor ve kontr Kıbns harekâtı vardı. Üstüne gidemedim. gerilla adlı orgutun butun dunyada yaygın ol Çunku diyorlardı ki Rum tarafında da ozel harp dairesinin adamlan var. Onlardan bilduğunu soyluyordu. Kontrgerilla konusu, daha sonra, emekli gi alıyormuş. Oysa bunlarla harekât sırasınOrgeneral Faık Turun'ün Hürnyet Gazetesi1 da telsiz irtibatı bile kuramadık. ... 1978'de Sayın Evren'i ozel harp dairende Cuneyt Arcayurek ile yaptığı konuşma ile gundeme geldi. 710 Şubat 1974 gunu ya sinin tasfiyesi için sıkıştırdım. Bana hep yayımlanan bu röportajdan sonra konu kamu pıyoruz, ediyoruz dedi. Ama yapılraadı. Tabii bir yandan Genelkurmayı sıkıştınoyunda tartışılmaya başlandı. Faik Turün, Arcayurek'e, kontrgerılla de yordum. Sonuç almaya çalışıyordum, bir yimini "Talat Turhan tarafından faşist bir or yandan da içimizdekikileri yatıştırmaya çalışıyordum. Başbakanım bunları yapıyorum. güttür diye ortaya cıkanlmıştır" diyordu. ... Özel harp dairesinin her ilde depolan Bu arada, bomba davasına bakan sıkıyonetım mahkemesi 1974 affını gözönünu ala vardı. Buraya bağlı olanlar, (çok memleket rak, davanın "düşmesine" karar vermış, Talat sever insanlar) diye alınmışlardı. Bu daire gerektiğinde bu silahları kullanacaktı... Turhan da cezaevınden çıkmıştı. ... Sankamış'daydım. Birlikte yemek yediTurhan, Faık Türun'un bu sözlerini, Yankı Dergisi'nin 5 Ekim 1975 günlü sayısında ğimiz komutana kontrgerilla (ozel harp dayanıtladı ve Turun'e bazı sorular sordu. Tur iresitni sordum. (var) dedi. (Hepsi çok han 10 Ağustos 1977 tarihinde Yedigun der memleketsever insanlardır) diye ekkdi. O sıgisınde de kontrgerilla konusunda ralar çevrede MHP il başkanı da geziniyordu. (MHP U başkanı da bu daireyle...) açıklamalar yaptı. Ziverbey koşku ve kontrgerilla konusu diyecek oldum. General (o başında) demez 1978 nisanında Milliyet Gazetesi'nde yayım mi? Anlaşılan bu tartışma hıç bitmeyecek. lanan bir yazı dizisi nedenıyle yeniden canlandı. 12 Mart doneminde Nihat Erim hukumetinin Başbakan Yardımcılığı görevi S Ü R E C E K V e kontrgerilla
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear