25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 TEMMUZ 1984 • * • HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/11 OLAYLAREV Hirfanlı (Baştarafı Sayfada) olduğu ARDENDAKI larıKazayı 1.belirtiliyor. ortaya çıkaran GERCEK (Baştarafı I. Sayfada) yanhştır. TRT iç politika konjonktürüyle ulusal davalarımızı birbirine karıştırmaktan özenle kaçınmalıdır. 1974'ten bu yana Türkiye'de hızlı yaşandı, sıcak aşamalardan geçildi; 12 Eylul'den sonra da kardeşlik döneminin açıldtğı ilan edildi ve ülkeyi iç savaşa dek sürükleyebilecek olan siyasal husumetlerin sona ermesi istendi Banş, kardeşlik ve hoşgörü çağrılarına önce TFT'nin uyması gerekmez miydi? Tarihsel gerçekleri bile gizleyecek ya da makaslayacak bir yayın politikası devletin televizyonuna yakışmaz bu tür davranışların yaratacağı tepkiler, serinkanlılık isteyen bir dönemde tersine yatmmlara yol açar. • * • Su Ürunleri Kooperatifleri Birliği görevlisi olayla ilgüi şu bilgileri verdi: "Hirfanlı Barajı 3 yıllığına kooperatif tarafından kiralannuştır. Gölde gece koatrolüne çıktığım sırada 67 metre boyunda bir sandalı batmış halde gördüm, daha sonra durumu ilgilileri haber verdim." Olayla ilgili soruşturma ve kurtarma çalışmalanna devam ediüyor. Carrington Atina'ya gidecek ANKARA, (a.a.) NATO'nun yeni Genel Sekreteri Lord Carrington, 2627 temmuz tarihlerinde Atina'yı ziyaret edecek. Atina'daki çevreler, Lord Carrington'un protokol gezileri çerçevesinde yer alan bu ziyaret sırasında NATO ve Yunanistan arasındaki "nazik" ilişkilerle ilgili derinlemesine görüşmeler yapılacağını belinivorlar. İstanbul Haber Servisi Emin Aktar Vakfı tarafından yaklaşık 200 öğrenciye verilecek olan burs çekilişi dün vakıf merkezinde noter huzurunda yapıldı. Vakıf Başkanı Emin Aktar törende yaptığı konuşmada, "12 ay sürey le verilecek burslann parasal değerinin diğer burslardan daha yuksek olduğunu kaydederek, burs miktarını ortaöğrenim için 5 bin lira, lise öğrenimi için 6.500 lira ve yükseköğrenim için 8 bin lira olarak saptadıklarını" bildirdi. Burs almaya hak kazanmış oğrencinin, öğrenim hayatının sonuna kadar karşıhksız olarak "Emin Aktar Vakfı" bursundan yararlanacağını belirten Emin Aktar. "Bini askın başvu Emin Aktar Vakfı 200 öğrenciye burs verecek UGUR MUMCU GOZLEM KURA İLE BELİRLENDİ Emin Aktar Vakfı'nm Karaköy'deki merkezinde düzenlenen çekilişle vakıftan burs almaya hak kazanmış 200 öğrenci belirlendi. Fotoğrafta öŞrencilerin bir bölümü ile birlikte Emin Aktar Vakfı yöneticileri görülüyor. (Fotoğraf: SERPİL GÜNDÜZ) nı arasından kendi ölçulerine göniğine gerekli bir cihazın alınmaKurulu Başkanı olan Emin Akre seçtikleri 200 oğrencinin bu tar, kendi öz sermayesi ile 1977 sı gibi çeşitli faaliyetlerde bulunyıl, gelecek öğrenim >ılından yılında kurduğu vakfın şimdiye duğunu bildirdi. başlayarak da 500 oğrencinin bu dek Haydarpaşa Göğüs CerrahiTören sonunda Vakfın Karaburslardan yararlanacagıu" si ek bina inşaatı ile Çapa Tıp koy merkezine gelen öğrenciler, söyledi. Fakültesi'nin çeşitli birimlerinde noter huzurunda yaptıklan çekiklinik restorasvonlan yarjtığım Türkeli Ticaret A.Ş.. Aksan lişle bin başvuru arasından burs aynca Kulak Burun Boğaz KliMetal Sanayı A.S.'nin Yönetim alacak 200öğrenciyi belirlediler. (Baştarafı 1. Sayfada) Sıcak bir yandan, tatilin getirdiği umursamazlık diğer yandan 19 temmuz gecesi kendi deyişleriyle, "Kıbns'ın işgalinin 10. yıldönürnünü protesto göslerisi" nin de bir hayli cansız geçmesinde etkili oldu. Ama kuşkusuz, daha önemli neden, Kıbrıs davasının burada giderek kanıksanmış ve kamuoyu ilgisinin yitirilmiş olmasında aranmalı. CANSIZ GÖSTERİ Yunanistan'da ilk kez gorecek olduğumuz için merakımızı kııştıran ve üstelik "10. yıl" munasebetiyle yapılan Kıbns gösterisi itiraf etmeli ki bizi hayli şaşırttı. Atina Üniversitesi'nin önünde saat 19.00'da yerimizi aldığımızda, en iyimser tahminlerle 10001500 cansız, ruhsuz insan toplanmıştı. Bu sayı, konuşmalar başladığında 2000'e, Türkiye Büyükelçiliği yakınlanndan geçip 4 kilometrelik bir güzergâhta ABD Büyükelçiliği 'ne yönelinerekyürüyüşe geçildiğinde ise, azami 3000'e çıktı. En garibi, bu 3000 kişide yapay bir öfke bile sezilmiyordu. Ortak slogan bile bağırmıyorlardı. Yürüyüşçülerden çoğu Kıbnslı Rum idi. Sendikalar, tüm partilerin gençlik kuruluşlannın ve meslek örgütlerinin çağrısı, ancak bu kadar kişiyi toplayabilmişti. Acaba Yunanistan'da gösteriler, genellikle bu kadar kişiyle mi yapılıyordu? Arkadaşımız Slelyo Berberakis, itiraz ediyor, "Ne mnnasebet" diyor, "Nükleer silahlan protesto göslerisi bile bunun 10 misli adam topluyor". Sokaklarda sezilen gariplik, kapalı kapılar ardındaki siyasal yaşamda da söz konusu. Yunan siyasal yaşamının şu andaki başlıca konusu, YunanAmerikan ve YunanSovyet ilişkilerinin durumu. Genellikle tartışmalar ve polemikler, bu konular üzerinde yoğunlaşıyor. Bilindiği gibi, Papandreu'nun Washington'u "emperyalizmin kâbesi" ilan etmesi ve Sovyetler'i övmesinin ardından tırmanan AmerikanYunan çekişmesi, Washington'u Yunanistan'ı F5 uçaklarından mahrum kılma tavrına sürüklemiş. Çekişme, Papandreu'nun ABD'nin Atina Büyükelçi"si Stearns ile yaptığı görüşmede biraz yatışmıştı. Bu gelişmenin ardından Yunanistan'da "asnn silah alımı" adı altında 4 milyar dolarlık askeri modernizasyon tasarısı gündeme gelmiş, bu önce Sovyetler'in, daha sonra da PASOK'u genellikle destekleyen Komünist Partisi lideri Florakis'in tepkisini çekmişti. Şimdi Yunan siyasal hayatının çekişmeleri, bu konular uzerinde cereyan ediyor. Kıbrıs konusunda, alan, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın önümüzdeki ay Viyana'da başlatacağı girişime terk edilmiş durumda. Bu konuda Cumhurbaşkanı Karamanüsin Kıbrıs Banş Harekâtı'nın 10. yılı nedeniyle yayınladığı mesajda kullandığı kendisinden beklenmedik ölçüdeki sert dil, kimseyi aldatmasın. Buna •karşıhk, antiTürk politikayı kamçılaması ile şöhret yapan Atinahnın aklı tatîlde Başbakan Papandreu da, kendisinden beklenendan daha yumuşak bir tonda, aynı konuda bir mesaj yayınlayarak Kıbns konusunu geçiştirdi. AKIMAN'I KABUL EDECEK Bu arada, ilginç bir gelişme Atina Büyükelçimiz Nazmi Akıman'ın göreve başladığı tarihten ikibuçuk ay sonra ilk kez Papandreu tarafından kabul edilecek olması. Akıman, Cumhurbaşkanı Karamanlis'e guven mektubunu sunduktan sonra, Papandreu'ya bir nezaket ziyareti yapıp görüşme fırsatı bulamamıştı. Akıman'a görüşmenin önumuzdeki hafta mümkün olabileceği bildirildi. Bu bir yumuşama ifadesi mi? Belki. Ama daha ziyade Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik politikasmdaki klasikleşmiş inişçıkışlardan biri olsa gerek. Zira bir yandan Karamanlis sert, Papandreu nispeten yumuşak Kıbns mesajları yayınlarken, bir yandan Papandreu'nun önumuzdeki günİerde kendisini kabul edeceği Akıman'a duyurulurken, bir yandan da fiili Dışişleri Bakanı, resmi sıfatıyla Dışişleri Bakan Yardımcısı Kapsis, Akıman'ı çağırtıp Türk uçaklannın Yunan hava sahasını ihlal ettiğine dair protesto notası veriyor. Bununla kalınsa iyi, Akıman'a protesto notası verilmeden önce Yunan kitle iletişim araçlanndan söz konusu davranış "Yunanistan Tiirkiye'ye karşı girişimde bulundu" cinsinden tumturakh bir biçimde duyurulup, kamuoyu önünde ulusal çıkarları enerjik biçimde savunma gösterisi yapılıyor. Her şeye rağmen, sıcak yaz günlerinde TürkYunan ikili ilişkileri ne dostluğun sıcaklığı, ne de gerginliğin sıcaklığı içinde. Su ne zaman geür, bizim kata çıkar mı? tstanbul Haber Servisi İstanbul'da sıcak arttıkca su sıkıntısı da kendini gösteriyor. Kuşkusuz bundan en çok etkilenenler de ev hanımlan ve sağlık kuruluşlan. Çeşitli semtlerde oturanlar ne diyorlar? İşte birkaç örnek... Moda'da oturan Ayşe Giil, "Bir haftadır sular akmıyordu. Dün gece gec saatlerde geldi. Zaten gelsede tazyikli olmuyor. O saatte bodrumlardan kovalarla su topluyoruz. Na yapacağımızı şaşırdık. Yetkililere soruyoruz. Omerli Barajı anzalı diyorlar. Ne biçim arıza bu? Yıllardır yapılamadı gitti" diye yakınırken, Beşiktaş'ta oturan Nalan Akkaya da aynı sorunu yoğun biçimde yaşadığını belirtiyor. Akkaya iki çocuk annesi olduğunu, sıcaklarda çok büyük zorluk çektiklerini ve sular geldiğinde yukarı çıkmadığı için alt katlara rica ederek su aldığını söylüyor. Küçükçekmece de su sorunundan gerekli payı alan semtkrin başında geliyor. Semt sakinlerinden İbrahim Akkız, soruna ilişkin olarak şunları söylüyor: "Sular ne zaman gelir bilmiyoruz. Bir haftadır sulanmız akmadı. Artık gece mi gelir, giindttz mii bilinmez..." Cennet Mahallesi'nden Bayram Şahin ise suları "tetikte" beklediklerini söylüyor. Şahin aynca sulannın bu sıcaklarda 10 gündür kesik olduğunu, normalde ise üç beş gunde bir eğer akarsa, çoluk çocuk çeşme başına dikilip su doldurduklarını da ekliyor. Bahçelievler'de oturan Yiiksel Topçu da su sorununu "eğer geldiğini duyarsa" kapıcı daıresinden aldığı kovalarla 5. kata çıkararak hallediyor. Ziraat Bankası Genel Müdürü; Kredi vermeyi durdurduk ANKARA, (a.a.) Ziraat Bankası Genel Müdürü Rabmi Önen, "Bankanın 30 haziran tarihi itibariyle yeni kredi vermeme kararı aldığını" söyledi. Onen, Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin 14. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, kredi faizleri konusundaki eleştirileri cevaplandırdı. Paranın bankaya pahalıya mal olduğunu, bunun da yüzde 20 faiz ile çiftçiye intikal ettirildiğini belirten Rahmi Önen, "Bizden, yüzde 28 faizi muhafaza etmemizi isteyin, indirimi değil" şeklinde konuştu. Ziraat Bankası Genel Müdürü sözlerini şöyle sürdürdü: "Merkez Bankası kaynağını kullanma imkânının kalmadığı şu ortamda, yüzde 28 faizle bile çok zorlanmaktayız. Tiiccan, sanayiciyi, çiftçiye tercih etmek gibi bir düşüncemiz yok. Önemli olan tarıma dayalı sanayii geliştirmektir. Bugıin Türkiye'nin önde gelen holding ve kuruluşları bizden kredi talep elmekledir. Ancak, biz bu talepleri karşılarken önceliği tanm kredilerine veriyoruz." (Baştarafı 1. Sayfada) Gaziosmanpaşa'ya, oradan da Fevzi Çakmak Mahallesi'ne gidiyoruz. Mahalleliler, "Burada kuyu yok" diyorlar. Çaresiz dönüp Belediye Başkanı Öztürk'ten rica ediyoruz bizi oralara götürmeleri için. öztürk, "İki kuyu da kapalıdır"ı yapıştırıyor hemen ve birazcık da serzenişte bulunuyor: "Aslında içilen su yok. Biraz da sansasyonel haoerler yayınlanıyor. Buyrun, birlikte gidelim.." Fevzi Çakmak Mahallesi'ni geçip toprak yoldan iki buyük tepenin yamacındaki "susuziuktan kıvranan" mahalleye geliyoruz. "Onca yoldan sonra burası da işte Fevzi Çakmak Mahallesi" diyor acı bir gülümseyişle Başkan öztürk ve kuçuk bir ku>uyu gösteriyor: "İçinde su var, ama göroyursunuz, kapalı..." Sonra öteki kuyuya gidiyoruz, "Bakın, bu da kapalı" diyor. Üzerinde hiçbir mühur olmayan kuyunun tulumba kolu çıkanlmış, ustünden pis bir lastik boru sarkıyor. Gelenin Belediye Başkanı olduğunu öğrenince kadını çocuğu, "Su mu gelecekmiş?" diyerek koşa koşageliyorlar üstumüze. Lastik ayakkabılı, beyaz başörtülü kadınlar... Yalınayak çocuklar... Kuyunun tepesindeki tulumbanın ucuna paslı bir tel dolanmış, duruyor. Tam kıyısında kırmızı bir boyayla yazılmış, "Su içmek tehlikelidir" sozleri, üzerine gelenlerin yüzüne gülüyor gibi.. Başkan Öztürk, çevresini saranlara, "Bu kuyu kullanılmıyor. Suyu ilerideki fabrikanın çeşmesinden mi alıyorsunuz?" diye soruyor. Ama sanırız sormasıyla birlikte pişman da oluyor. Şaşkınlığını anlamamak Mikroplu suya hücıun mumkün değil verilen yanıt karşısında: "V'ook.. Bu kuyudan kullanıyonız..." "Ama bu kapalı. Tulumbanın kolu da yok..." "Bizde var. Haftada iki giin kullanıyoruz.." Başkan şaşkınlıktan ııeredeyse konuşamaz halde. "Bakın, ben bunu bilmiyordum" diyor. "Bu su mikroplu ve kullanılması yasak, bilmiyor musunuz?.." Beyaz başörtülü bir kadın " N e edelim?" diye bağırıyor başkana. "Susuz mu yaşayalım?.. Çocuklanmız bitlendi. Hocası okuldan çagırdı bit var diye." "Yıkanmıyorlar mı?." Hep bir ağızdan bağırıyorlar: "Su mu var ki başkan?.." Başkan Öztürk, "Burada mahalle çeşmesi yapacağız" diyor hemen ve ekliyor: "Daha sonra imar planı tasdik olunca da İSKİ, su yolu döşeyecek." Sabri Öztürk, uzaktaki tepede kurulu Sultançiftliği MahalIesine tSKl'nin haftada iki gun tankerlerle su verdiğini, ancak Fevzi Çakmak Mahallesi'nin bu bolumune arabaların yetersizliğinden su getirilemediğini soyluyor. Kadın ve çocukların bağrış çığrışları arasında belediye görevlileri ile birlikte geriye, Gaziosmanpaşa'ya dönüyor Öztürk.. Başkan gider gitmez, " N e olur yazın.." diye atılıyor üstümüze Fatma Üstıin, "Altı yıldır buradayız. Çoluk çocuk tek işimiz bu kuyu kapanınca uzaktaki dereden su taşımak. Taşıyoruz dere suyunu, iki gunde kurtlanıyor. Hepimizin ağzı yara. Kızımın her yanı kaşınıyor, yara oldu. Geçen yı) bir doktor geldi, bu suları kullanmayacaksımz dedi. Ne yapalım, ölelim mi?..." Sivaslı Fatma Üstün, "Hem bu kuyunun suyunu içmiyonız, kullanıyoruz" diye duzeltmek istiyor sonra ama Giresunlu Hafize Sevinç sözunü yarıda kesiveriyor bir hışımla: "Nasıl içmiyoruz? İçen de var. Çocukların çoğu içiyor." Aıdından ötekiler de bağırmaya başlıyorlar: "İçen de var. İçen de. Ne yapalım?.." Kapatılan kuyunun anahtarı, uzun bir tulumba kolu. Tüm mahallenin kapatılan kuyuyu nasıl kullandığını şöyle anlatıyor Hafize Sevinç: "Tulumbanın kolu her giin değişik birinin evinde kalıyor. Su alacağımız zaman çocuklarla haber yolluyoruz, tüm mahalle loplanıyor. En az haftada iki giin bidonları dolduruyoruz..." Ardından "Ayşa, gıızz.. Kolu getir" diye bağırıyor biri. Çoluk çocuk, tulumba kolunun emanet bulunduğu eve koşuyor. Az sonra gelen kol, hemen tulumbaya takılıyor. O anda kuyu başında olmayanlar da kolun takıldığını görur gormez ellerinde bidonlarla hucum ediyorlar. "Bu da olmasa biz ne yaparız? Hadi resim de çekin." diye bağırıyorlar bir yandan da. Bir anda bir kuyruk oluşuyor, tulumbanın kolu çalışmaya başlıyor.. Kadınlar hemen cocuklarını soyup başlanndan suyu boca etmeye başlıyorlar "içilmesi tehlikeli ve mikroplu" su>u.. Üzerinde İstanbul Anakent Belediyesi'nin kocaman armasını taşıyan bidonlarla.. BELEDİYE BAŞKANI Gaziosmanpaşa'nın gecekondu semtlerindeki susuzluk konusunda konuştuğumuz Belediye Başkanı Sabri Özliirk, halkın su sıkıntısı olduğunu bildiklerini, ancak yöredeki evlerin çok dağınık oluşu nedeniyle altyapı tesisleri kurmanın çok büyük yatınmları gerektirdiğini belirtti. Öztürk şoyle dedi: "Tüm çevreye bir su şebekesi yapılabilmesi şu anda çok güç. Gaziosmanpaşa'daki yolların çoğu fiili yol. Yani kadostral olmayan yol. Bu yüzden İSKİ'nin şimdilik para olsa da yasal olarak altyapıya girişmesi imkânsız. Yeni imar affı ile bu yollar imar planına alınacakiar. Büyük Belediye, yol haritalarını ihale etti. Sonra imar iskân planlan yapılacak. Planlar tasdik olıınunca. sanınm 1985 nisanında bu tür çalışmalara başlanabilir." BAŞBAKANLIK HAZİNE VE DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI'NDAN BİLDİRİLMİŞTİR I (Baştarafı 1. Sayfada) kişi olarak sayın Ecevit'e Kıbrıs Tiirk halkının vefa borcunu bu vesileyle bir kez daba duyurmak imkânmı elde ettik" dedi. Girne Belediye Başkanı Ziya Rızkı ise, "Kıbrıs toplumuna hizmetlerinden dolayı içimizden silemeyeceğimiz hareket döneminin Başbakanı sayın Bülenl Ecevit'i ziyaretimlz bize büyük mutluluk bahşetmiştir" dedi. TRT'Yİ ELEŞTtRDİLER Öte yandan, KKTC'deki belediye başkanları Banş Harekâtının onuncu yıldönümü dolayısıyla TV'de yayınlanan programda, Biilent Ecevit'in isminin geçirilmeyişini eleştirdiler. Magosa Belediye Başkanı Mustafa Adaoğlu, tarihe mal olmuş olayların objektif olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Dileriz ki, devlet tarihi ile gerçek tarih aynı doğrultuda olsun" dedi. Lefkoşe Belediye Başkanı Mustafa Akıncı ise, "Harekâtın onuncu yılında bazı kurumlarda tarihi gerçeklerin zorlama ile tahrip edilmesinden üzüntü duyduk" şeklinde konuştu. KKTC Hazinece 6 ay vadeli, 30 milyar TL. itibari değerde Hazine bonoları ihraç olunmuştur. 6 ay vadeli bonoların satış dönemi içindeki satış fiyatları ve kupürleri aşağıdadır. Kupür değeri Satış fiyatı 500.000 TL. Hazine bonosu 395.260 TL. 1.000.000 TL. Hazine bonosu 790.510 TL. 2.000.000 TL. Hazine bonosu 1.58).020 TL. 5.000.000 TL. Hazine bonosu 3.952.560 TL. 10.000.000 TL. Hazine bonosu 7.874.010 TL. 50.000.000 TL. Hazine bonosu 39.370.070 TL. 100.000.000 TL. Hazine bonosu 78.740.150 TL. Bonolar 18 Temmuz 198424 Temmuz 1984 tarihleri arası satışta tutulacaktır. Bonolar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve T.C. Ziraat Bankası şubelerinde satılacaktır. Kamuoyuna duyurulur. (Basm:A8935) (Baştarafı 1. Sayfada) yasa gereği bu yöneticilerin maaşları, eski hakları korunarak veriliyor. Bu uygulama yılbaşına kadar sürecek. ANKA Ajansı'nın tüm bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarında yaptığı araştırmaya gore, 18 haziran tarihinde çıkarılan yasa hükmündeki kararnamelerle, bakanhkların merkez teşkilatlannda genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı, daire başkan yardımcısı ile şube müdürleri düzeyinde 638 dola>ında yöneticinin açığa alındığı saptandı. Bu şekilde görevden alınan bakanhkların taşra teşkilatındaki yönetici sayısı ise 870'i buluyor. Kararnamelerle en büyük "tasfiye" 927 yönetici ile Tanm, Orman ve Köyişleri Bakanhğı'nda olurken, bu bakanlığı 264 kişi ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı izliyor. Yasa hükmündeki kararnameler uyarınca en kapsamh duzenleme, Tanm, Orman ve Köyişleri Bakanlığı'ndayapılmıştı. Bu bakanlıkta daha önce 11 olan genel müdürlük sayısı beşe indirildi. Genel müdürlüklerden yalnr 1500 memur koltuksuz (Baştarafı I. Sayfada) leri, bir düzmece tarih yazan yok saydı diye tarihlerden sökülüp atılır mıydı hiç? İktidariarın siyasal eğilimlerine göre değiştirilen tarih, tarih olmaktan çıkar ve başlı başına bir saygısızlık örneği olur. Bu saygısızlığın hedefi yalnızca yok sayılan kişiler değil, devletin kendisidir. Çünkü devlet, dünden bugüne, bugünden yarına uzanan ve dünkü, bugünkü ve yarınki iktidarları kucaklayan bir kavramdır. Devleti ve devletle birlikte tarihi oluşturan halkalardan birini ya da birkaçını yok saymak yetkisi kimseye tanınamaz. Şimdi eiimizi, lürfen, vicdanlarımıza koyarak düşünelim: Kıbrıs Banş Harekâtı'nın hukuksal kaynağı Londra ve Zürih Antlaşmalandır. Bu antlaşmalan imzalayan Menderes Hükümeti, 27 Mayıs 1960 ihtilali ile devrilmiş, Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ihtilal mahkemesince ölüm cezalarına çarptırılmışlar ve bu kararlar İmralı Adası'nda infaz edilmişti. Demokrat Parti ıktidarı ve 27 Mayıs ihtilali konulannda dün olduğu gibi bugün de çok ayrı düşüncelere sahip olabiliriz. Ancak Kıbrıs Banş Harekâtının yapılmasına hukuksal dayanak sağlamış olan antlaşmalan imzalayanları bugün hiç anımsamazsak ya da anımsayıp bile bile yok sayarsak, tarihe karşı bağışlanmaz bir saygısızlık yapmış olmaz mıyız? Elbette oluruz. 1974 Kıbrıs Banş Harekâtı, CHPMSP ortak hükümetince kararlaştınlmış, ve silahlı kuvvetlerimizce gerçekleştirilmiştir. O günden bu güne, köprülerin altından çok sular geçmiş, o günkü hükümetin başbakanı ve başbakan yardımcısı çeşitli siyasal suçlamalar nedeniyle sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanmışlar ve bir süre de tutuklu kalmışlardır. Siyaset yapmaları da olağanüstü dönemin yasalannca engellenmiştir. Böyle olmuştur, ama bu olaylarla Kıbrıs Banş Harekâtı arasında ne gibi bir ilgi vardır ki, bugün bu hükümetten ve bu hükümetin başbakanından söz etmek suç sayılmaktadır? Bugün, Kıbrıs Banş Harekâtının 10. yıldönümünü kutlarken, o gün çıkartma kararı nı bir hükümetin aldığını, bu hükümetin bir başbakanı bulunduğununu, bu başbakanın adının Bülent Ecevit olduğunu belleklerden ve tarihlerden kazımak hiç olası mıdır? Oyleyse niçin bu sansür, öyleyse niçin, evet niçin bu yasaklar? Evet niçin ve ne adına bu yasaklı tarih anlayışı? "Devlet adına" denemez, çünkü, devlet dünü ve bugünü içine alan bir kavramdır. Dün, her siyasal eğilimdeki insanın, ulusal duygularla yürekten alkışladığı harekâtın siyasal sorumluluğunu üstlenen bir hükümet, aradan geçen 10 yıl içinde nasıl adından söz edılmesı neredeyse vatan ihaneti sayılacak bir kavrama dönüştürülür? Nasıl, Makarios'u ekranlara getiren televizyon yönetimi, çıkarma kararı veren hükümeti yok sayabilir? Hangi hakla, hangi yetkiyle ve hangi yasal dayanakla? Nasıl bir devlet ve nasıl bir tarih anlayışıdır ki, Türkiere kan kusturan Makarios'a cömertçe açılan ekranlar, 1974 yılında Kıbrıs Türklerini soykırımdan kurtaran çıkarma kararını veren hükümete ve bu hükümetin Başbakanına sıkı sıkı kapatılmıştır? Soralım yine: Ne adına? Bu, Sayın Ecevit'e değil, doğrudan doğruya devlete karşı yapılmış bir saygısızlıktır. Devletin kimsenin tapulu malı olmadığı bilinmelidir. Dün, devlete yapılmış hizmeti yok sayanlar, yarın kendi hizmetlerinin de gelecek iktidariarca yok sayılmasına kapı aralamaktadırlar. Tarih, gelip geçici iktidariarın keyiflerine göre tutulan bir bakkal defteri degildir. Televizyon ekranlarını da hiç kimse HacivatKaragöz perdesi sanmamalıdır Kimse unutmasın, sakın unutmasın bugünkü aferinler ve sırt sıvazlamalar geçicidir. Tarihin soracağı hesap ise, hesapların en ağırıdır. Beyler, beyefendiler, tarih saygı ister saygı!.. Orman Genel Müdürlüğü isim değişikliğine uğramadığı için genel müdurü görevinde kalırken, öteki 10 genel mudür ile 30 genel müdür yardımcısı açığa alındı. Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı'nın da genel müdürlüğe dönüştürülmesi sonucu görevinden alınan müsteşar ve yardımcıları da dikkate ahndığında, açığa alınan yönetici sayısı 44'ü buluyor. Bakanlıkta daha önce 3 ayrı genel müdürlük olan Toprak Su, Toprak İskân ve YSE'nin tek bir genel müdürlük olarak örgütlenmesi sonucu 26 olan daire başkanlığı 10'a indirilerek, daire başkanlığı sayısının azaltılması sonucu 16 daire başkanı görevden alınırken, kalan 10 daire başkanlığından 7'sinin de isminin değişmesi sonucu başında bulunan başkan fıilen açığa ahnmı$ oldu. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nda toplam 264, Milli Eğitim Bakanlığı'nda toplam 89, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nda toplam 116, Kültür ve Turızm Bakanlığı'nda ise toplam 112 yönetici fı:lpn açığa alınmış oldu. Ozal'a göre, geleceğimizin (Baştarafı 1. Sayfada) vam ediyor. Hatta artü. Biz vaktiyle ayrılan bütün grupları birleştirdik. Geçmişte kargaşa çıkaranlar bunun sonucunda para seref ve şan kazanmışlardır. Birliği, bütünlüğü saglamak için adaletli davranmak. adil olmak gereklidir. Bizim başanmız bundandır." ANAP'ın ve hükümetin kaderiyle Türkiye'nin kaderini özdeş olarak gösteren Başbakan, "Bizim düşmanlanmız aynı zamanda Türkiye'nin düşmanlan. Bizim birliğimizi ve beraberliğimizi bozmak ve parçalamak istiyorlar. Ancak ANAP olarak, tek bir yumruk gibiyiz. Bu birlik ve beraberliğimizin devamı yalnız bizim değil, Türkiye'nin geleceğinin de garantisidir" dedi. Ozal, konuşmasında partililere de öğüt vererek, sevginin ve ilginin devam etmesi için haksızlık yapılmasından kaçınılmasını istedi ve şoyle dedi: "Yani eski devirierde yapıldığı gibi birtakım yanlışhkları yapmamak lazım. Şunu değiştirelim, bunu alalım, onu atayalım bu yollara girmeyiniz, bunlara bakmayınız. Güç gösiermek için ben seni attırırım demeyelim. Bürokrasiyi ortadan kaldırmanın yolu da budur. Ne bana ne başkasına hiç kimseye tayin için gelmeyin. O zaman eskisine döneriz. Eskiler böyle yapıp, para mülk sahibi oldular." Daha sonra Medik Sahil Sulama Kanalı ile öğretmen evini hizmete açan Özal, özel sektöre ait 40 bin iğlik İpaş ek tesislerinin temelini attı. Özal Vali Naim Gömertoğlu'ndan kentin sorunlan hakkında bilgi aldıktan sonra Halk Eğitimi Merkezi'nde 12 meslek kuruluşu ile bir toplantı yaptı. Başbakan sorunlan dinlerken, Karakaya Barajı nedeniyle istimlâk edilen köylere paralannm devlet tahvilleriyle ödeneceğini bildirdi. Malatya Inönü Üniversitesi'nin 5. kısım inşaatının da temelini atan Özal daha sonra karayoluyla Elazığ'a geçti. Başbakan burada Vilayet, Belediye ve Kolordu Komutanlığı'nı ziyaret etti. Belediyenin balkonundan halka hitaben yaptığ; konuşmada, kalkınmada öncelikli yöreler için getirilen teşvikleri anlattı. "Milletin de kendileri ile birlikte ilerlemek için gayret gösterdiğinden emin olduğunu" söyledi. Pazaroyun Çözümleri Argo sözlüğü A) 1. AY, 2. NA, 3. AYNA. B) 1. HÜKÜM, 2. AT, 3. HÜKÜMAT G) 1. FAS, 2. ARYA, 3. FASARYA. D) 1. AF, 2. TOS, 3. AFTOS. E) 1. US, 2. TURA, 3. USTURA. F) 1. YEN, 2. GEN, 3. YENGEN. G) 1. POT, 2. AS, 3. POTAS.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear