Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER meye başlaması onyedinci, hatta onsekizinci yüzyılı bulur. İngiltere'de onsekizinci yüzyılın ortalarında çay, ancak prenslere sunulacak soylu bir içki sayılmıştır. Halka çay içmek yasaktı. rasında uyuya kalmış da, bir daha bu felakete uğramamak için Şunları da ekleyiverelim: Çin göz kapaklannı kesip toprağa atgeleneğine göre, en iyi çay, yapmış. tşte çay bitkisi o topraktan rağının tozundan yapılırmış. Suçıkmış. Uyku kaçırması bundanya gelince, en iyisi dağ suyu imiş. dır. Bizde "meditation" sözcü Ondan sonra ırmak suyu, daha ğünün karşılığı yok. "Derin düşsonra da âdi çeşme suyu geliyor. me" desek olur mu? Gerçi biz de ya kaynama? Bunun da üç tür"derin duşme"yi biliyoruz, ama lüsü varmış: Birincisi balık göonu anlatacak bir sözcük bulazüne benzeyen kabarcıklar sumamtşız. Sankritcesi Dyana. yun üstünde yüzmeye başladıgı zaman, ikincisi kabarcıklar bir Gerçekte Batılılar da tam olarak pınarda yuvarlanan billur bonanlamış değillerdir bunun ne de cuklar gibi dönmeye başladığı meğe geldiğini. Belki de, "düzaman, uçüncusü damlalar çavşunceyi kafadan çıkarıp yerini danlığa şiddetle sıçramaya başsezgiye bırakmak" anlamınadır. ladığı zaman. Demek eskilerin Batılılar, Latince "medilare" zamanı bolmuş. Bizim içtiğimikökenini kullanmışlar. Bilmem ze de çay mı denir? yerinde midir "düşünmeme" Çayın halka yasak edilmesi, için. Biz bu bakımdan Batılılabana Osmanlı dönemindeki ata ra göre o kavrama daha yakınız. binme yasağını ansıttı. Eskiden lstanbul'da ancak padişah ve Güney Zen mezhebi, çay için devlet büyükleri ata binerlermiş. dinsel tören düzenlemişti. Çayı topluyorlar ve bir tapınmanın Ala bineceklerin durumu bir yasa ve protokolle belirlenmiş. Sulsaygısı içinde tek bir kaptan içiyorlardı. İmparator Kiatung da tan İbrahim, kimi zaman koçuya. kimi zaman da tahtırevana ha değerli yeni bir çay lurü kabinerek kenttegeziyor. Eskipazanabilmek için bütün hazinesini açmıştı. Çayın yirmi türü us dışahların da koçuya bindikleri gorülmuş ise de resmi günlerde, tüne bir kitap yazdı, bu kitapta en lezzetli diye nitelediği "beyaz hele alaylarda, selamlık gunleçay"a birinciliği verir. Japonlar, rinde yüzde yüz hayvana binihalka çay içmeyi yasak lamışlar yorlar. Sultan Aziz'in son gundı. Ben Özbekistan'da, kulpsuz lerine değin bayram, mevlit alayfincanlarda sarı çay içmiştim, larında devlet büyükleri padişah ile birlikte at kullanıyorlar. Halhiç unutmam. kı bir yana bırakalım. devlet meAvrupa'nın onaltıncı yüzyılda murlarından ata binme hakkını haberi oldu çaydan, ama onu içyasal olarak kazanamayanlar. yaya gidip gelme zorundadırlar. Şunu okumuştum: Divanı Hümayun kalemi amirlerinden Hakani Mehmet Bey, Hilye (Peygamberin şemailini betimleyen bir manzume) adındaki yapıtını 1598 yılında bitirip padişaha sunmuş, şiir çok beğenilmiş ve ne dileği olduğu sorulduğunda Mehmet Bey şu yanıtı vermiş: "Yaşlıyım, evim FMirnekapı seratindedir. Memuriyetime hayvanla gidip geimeme müsaade buyurulmasını istirham ederim." Dileği incelenmiş. İsteğinin yasaya uygun olmadığı sonucuna varılmış, fakat Babı Âli civarında kendisine devletçe bir ev satın alınıp armağan edilmiş. Öyle ya, önune gelen ata binerse devletin düzeni bozulmaz mı? O zaman, kent içinde Hıristiyanların da Müslümanlar gibi ata binmeleri yasakmıs. Yalnız yabancı devletlerin elçilik ve konsolosluk memurlarının ata binmelerine müsaade edılirmiş. Halktan yaşlı ve hasta olanlar, ancak eşeğe binebilirlermiş. Halil Paşa'nın seraskerliği gununde dişçi Miskil adındaki Hıristiyana, yaşlı ve hasta olduğu için şu izin tezkeresi verilmiş: "Dişçi Mikali nam zimmî (reaya) alil ve ihti>ar olup \üruyemediginden merkep suvar olmasını bilis(ida ruhsat verilmi<; olmakla, merkum bundan böyle reayaya mahsus takım ile merkebe biıtdiği halde asakiri nizamiye zabilanı ve karakol memurlan tarafından mümanaat olunmamak \e icabı halinde ibra/ kılınmak için canibi Seraskerimizden işbu lezkere merkuma ila kılındı." Bugüne bakıldığında, "İnsanlık ne ilerlemiş. özgürlükler ne çoğalmış" dememeye olanak yok. İstediğin kahveye gir, çayını iç, istersen ata, istersen eşeğe bin... Kimse karışamaz. Çaydan, ata, eşeğe geldik ya, günümüzü göz onüne alırsak, bu tür yasakların bulunmadığına sevinmek elbette doğru olur; ama "köylümüz viski içmiyormuş" diyerek kızanları, ya da "herkesiıi arabası olmalı" diyenlere yan bakanları gördükçe, gene de butun nimetlerin herkese açık olmadığını duşünmekten kendimi alamıyorum. Bugünün ölçusü başkadır. "Çalış, kazan, sen de istedigini al. islediğini iç..." deyiveriyorlar adama. Demek, "çalışan kazanır" ahlakı egemendir gunumuzde. Emekli işadamımız Sayın Vehbi Koç, bir konuşmasında gençlere araba öğrenmeleri oğudunde bulunmadı mı? Nedir bunun anlamı? Çalışın, kazanın ki, otomobil alabilesiniz! Demek sanayileşme, tüccarlaşma, eski yasakları ortadan kaldırdı, onların yerine "çalışma"yı geçirdi. Ama bu tur "çalışma"nın başlaması üzerinden Batıda yüzelli, ikiyüz yıl geçtiğini unutmayalım. Görünüme bakılırsa, yeni ahlakın başarıya erdiği kolayca söylenemeyecektir. Işsizliğin bütun dunyayı sarması, herhalde tembellikten ötüru değildir. Bugün çay içmek gibi, ata, eşeğe binmej< gibi, yoksulluk da işsizlik de yasak değildir. MELİH CEVDET ANDAY Geçenlerde çay kalktı ortadan. Üretim, istemi karşılayamıyor mu, yoksa çay üreticisi sattığı malın fiyatmdan mı memnun değil, gereğince anlaşılamadı. Ayrıca içtiğimiz çayın kalitesi de nicedir tartışma konusu olmaktadır. Bilindiği gibi, çay bitkisinin uç yapraklarının ve tepe tomurcuklarının toplanmasından oluşan çaydır içilebilir. renkli, kokulu içkiyi yapmamıza yarayan. Fakat seçim kaygusu, iktidara gelen nice hükümeti, çayın işe yaramayan yapraklannı da üreticiden satın altnak zorunda bırakmıştır, bırakmaktadır. Böylece çay bizde renkli bir sıcak su durumuna gelir sık sık. Ama çay tiryakileri, çayın benzerine de katlanırlar. Sözgelimi ben, sabahları iki bardak çay içmesen, bütün gün aklım başıma gelmez, gebe de farkına varmam. Demek suç bende değil diye rahat ederim. Bizde çay üretimine 1878'de Japonya'dan getirilen tohumlann örnek çiftliklerde ekilmesi ile başlanmıştır. Ama o zaman kendi çayımızı içemiyorduk daha, dışarıdan getiriyorduk çayı. Yaygın ekim 1918 yıllarına diişüyor; Halkalı Ziraat Mektebi hocalanndan Ali RLza Bey'in Rize ve Artvin'deki incelemeleri üzerine. Bugün Rize, Artvin, Trabzon ve Giresun, çayımızı Eski Yasaklar yetiştiren bölgelerdir. Işe yaramayan yapraklar araya karıştırılmasa, Türk çayının olağanüstü güzellikte olduğunu söyleyen uzmaniar vardır. Kimbilir, ne büyük keyif alacağız o zaman çayımızdan. Gerçekten de çay içmek dünyanın en büyük keyiflerinden biri olagelrniştir, ama töresince ve halisinden içildiğinde. Başlangıçta ilaç olarak kullanılırdı çay, romatizmaya iyi gelinniş. Sekizinci yuzyıldan sonra ise Çin'de bir incelik ve kibarIık töreni durumunu aldı çay içmek. Gerçekte Çin uygarlığı, bütun buyuk buluşlarını sanat ve eğlence için kullanmıştır. Barut orada ha\a fişeği yapmaya yarardı. Çayın Japonya'ya geçmesi onbeşinci yüzyılda gerçekleşmiştir. Gecikmelerle de olsa, hep büyük Çin uygarlığının etkisinde kalmış olan Japon toplumunda da bu içki, soyluların, zenginlerin kultür gösterilerinden biri oldu. Orada bir zamanlar, kaba, uygunsuz, yabansı kişiler için "çayı eksik" deyimi kullanılırmış, Budistler, Zen rahipleri, çayı mediation yaptıklan sırada içerlermiş. Çok ilginç bir masa! vardır. Budizmin ünlü kurucusu Bodi Drahme, bir gün duvara bakarak yaptığı meditation sı PENCERE Zor durumdaki Şuayib. •• 15 HAZİRAN 1984 ARADA Bffi Bencilliğin getirdiği yanlışlık "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözü padişahtan, ağadan paşadan, şahtan, şehinşahtan yılmış, yüzyıllar boyu ezilmiş insanlar adına söylenmiş bir söz, bencilliğin, "Her koyun kendi bacağından asılır" düşünüşünün sünepeliğine bel bağlamış bir söz. Ne demek bana dokunmayan yılan? Yılan yılandır, bana dokunmazsa, başkasına dokunur. Yılanın kafasını ezmek varken, el birliğiyle ezmek varken, bırakacaksın onu, sokabildiğince soksun başkalarını. Sen kendini koruyacaksın. İşte, o kadar. Olacak şey mi? Atalanmızdan bize miras kalan bu sapık söz üzerinde düşünelim. Osmanlı imparatoriuğu döneminde, insan hakları diye bir şey yoktu. İnsan haklan kavramı, Selim III. dönemine rastlayan Fransız Devrimi'nde dile gelmişti. Daha önçelerine gidersek, İngiltere, sonra da Amerika çıkar karşımıza, İnsan Hakları Bildirisiyle. Yüzyılların deneyimı göstermiştir ki, insanlar, ezilmiş insanlar, elbiriiği etmeden, etmedikçe varamazlar mutluluğa, kendi postlarını kurtarma çabasının çıkmazında kaldıkları sürece. Ezilmiş birtoplumun küçücük insanlarının ereği ne olabilir, yeraltı evlerinde, yerüstü gece kondularında, çoluk çocuklanyla, günü gününe yaşanan sersefilliğin alışılmışlığını sürdürmekten başka? Köyünün sefilliğinden kopup, kentin sefilliğinde yaşayan insancıklar, kaşla göz arasında sağladıklan aşağı bir yaşam düzeyini sürdürmekte bulmaktadırlar mutlulugu. O düzeyin altına düşmemektir erekleri. Üst düzeyde insan haklarrydı, uygar dünyada yerimizi almak, dengeli gelir dağılımı umurtannda mı? Elverir ki, kendilerine sağladıklan o yaşam düzeyi ne denli kötü olursa olsun sürüp gitsin. Elli milyona varan Türk nüfusunun kırk milyonu bu durumdadır, ne yazık ki. Düşünce özgürlüğü, varsıl bir kültür yaşamı, yasal hakJannı kulianabilme diye bir şey bilmezler. Düşüncesini dile getiremeyen bir aydının çilesine yabancıdırlar. Onun için, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, diyebiliher. Bugün dünyanın her köşesinde, dün olduğu gibi, yılanlar sarmıştır ortalığı. Çok uluslu sermaye yılanları sarmış dört bir yanımızı. Nasıl kurtulabiliriz bu hınzırlığın çemberinden, bilemeyiz. Eğitim, bir kurtuluş yolu olabilir. Ama eğitime egemen olan güçler buna fırsat verirler mi? Baksanıza devrimler umurtannda değil. Osmanlıcaya, eski harflere can atıyorlar. Sanki bir matahmış gibi. Medrese kafasıyla, islam ortaçağını yaşatmak istiyorlar. Yılan yılandır. Yaşar Kemal, koca bir roman yazmıştı'r, ünü henüz dünyayı bulmasa da bizim için önemli olan, toplumumuzda yankıları büyük olan bir roman: Yılanı Öldürseler bu romanın adı. Fakir Baykurt da, nice önceteri, Yılanların Öcü'nü yazmıştı. Yılanların öcü korkunçtur, ama yılanın da başını ezmek gerekir. Çünkü beni sokmayan yılan, seni sokar bir gün. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın sözü korkunç bir aldatmacadır bence. Fakir Baykurt, romanında, yılanı, hakkı yenmiş insanların dostu, yardımcısı olarak betimler. Ama aslında yılan kimsenin dostu değildir, olamaz da doğası gereği. Türkiye bugün uluslararası para kuruluşlannın pençesinde, denize düşmüş insan durumundadır. Neye sarılacak? Yılana mı? Bir şair, yılana düştüm denize sanlıyorum, diyor. Yılana değil, denize sarılıyoruz biz. Ama deniz öylesine engin ki, kayık da öylesine küçük ki! Kimi deyişlerin, atasözlerinin yanlışlığını yaşayarak yeni kavrıyoruz, ne yazık ki! VEFAT Merhum ismail Hakkı ile Sabrıye Vata'nın kızı, Ulvi Vata ve merhum Bası ile Nuran Ramazanoğlunun kardeşleri, Tülin Olcayto ile Güiin Uras'ın halaları. Guner Akan, Halım ve Kerim Ramazanoğlu'nun teyzeieri. Ece Kapanalan'ın annesi ve Kemal Kapanalan'ın sevgılı eşi VEDAT GUNYOL ^ IBiivısıııı GAZETESİ İSTANBUL ŞÜKRAN KAPANALAN Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Azız naaşı 15 Haziran 1984 Cuma günü Erenköy Bağdat Caddesı Galip Paşa Camiı'nden öğle namazın) müteakıp ebedı istırahatgâhına tevdi edilecektir. AİLESİ İlân vererek yüksek tirajmdan yararlanablleceğiniz yegâne gazete, ofset baskılı İSTANBUL BAYRAM CAZETESidlr. Adres: Gazetecıter Cemıyeti CağaloğlutSTA SBVL Tel: 522 12 22522 54 08526 80 46 dlr. yabileceğlniz gazete ISTANBUL BAYRAM CAZETESİ Bayram günlerl yurdumuzun her yerinde oku Alpay Kabacalı ^FISHER Müzik Setleri IthalMalı TÜRKIYE'DE YAZARıN KAZANCı S. BASKI İlk baskısı basında genış yankılar uyandırmıştı. "Yalnız yazarları değil, herkesi ilgilendiren bir konu." "Bir roman gibi okunan bu eser, üniversitelerin bıle başlatamadığı edebiyat sosyolojisi çahşmalarına bir başlangıçtır." DEĞIŞEN DÜNYA YAYINLARI P K 764 SırkecıIstanbul TUHKrYE GENEL DAÖmMI istanbul YAOA A Ş Dr ŞevKl Bey Sok Dıva^yolu Te: 520 74 72 Anlıara YADA A Ş Konur Sok 17 5 Kızılay Tel 18 9C 99 Izır.ır DATIC Ikır.cl Beyler Nu^lar.zade So« Z7 A Kcnak Tel 13 8 8€ Şuayib'in yalnız bir tek bankaya borcu 10 milyar lira dolayına tırmanıyormuş. Eh, ana borcun üstüne faiz ve faiz borcunun üstüne faiz bindikçe borç bayırdan aşağıya yuvarlanan kartopu gibi büyüdükçe büyür Anasının gözü Şuayib, büyük Allah "yürü ya kulum" deyince yürümüş, yürütmüş; gıllı gışlı işlere dalmış çıkmış; yükünü tutmuş; bugüne bugün siyasette, ticarette, basında, Mafia'da, sosyetede kolları var. Ama fena içeri girmiş, 10 milyara tırmanan borcun faizi bir yılda en azından 6 milyar liradır. Nasıl ödenir? * Şuayib zor durumda. Şimdi elindekı arsaları devlete satarak işin içinden çıkmaya çabalıyormuş. Arsaları satabilirse... Postu kurtaracakmış. Malazgirt Meydan Savaşı'nda şehit olanların ruhuna, aziz İstanbul'un Fethinde cennetlık olanların hatırasına, mübarek yurdun saçı bitmedik yetimlerinin yaranna, elindeki arsaları devlete bir satarsa Şuayib... Gel keyfim gel. * Kimileri diyoriarmış ki: Şuayib, Şuayib, kendine gel!.. Neden? Ayıptır. Ayıbın önüne bir nokta korsun, kayıp olur. O eski yazıdaydı. Olsun! Biz de eskıye dönük değil miyiz? Atalarımız cennetmekân, bize dünyada mekân... Yapma Şuayib!. Şuayib mükrim adam, konaklarında, yalılarında, apartmanlannda nüfuzlu zevatı ağırlıyor, yediriyor, içiriyor, işini pişirmeye çabalıyor. Ne var ki, bu nüfuzlu zevatın cemaziyülevvelleri temizleme şırketıne makbuz karşılığında teslim edilmiş ıç çamaşırlan gibi kokuyor. Olsun... Şuayib herkesin çamaşırını koklayıp da seçecek değil ya, şu sıra her kapıyı aşındınyor, devlet ihalelerinde parsa kapmak için çırpınıyor. Ama Şuayib'in işi kolay değil. Neden değil? • Çünkü Şuayib son yıllarda büyük hatalar yaptı; kendisini elinden tutan, zengin eden, milyarlara boğan, köşeyi döndüren velinimetlerine, ağabeylerine, efendilerine büyük kazıklar attı. Şuayib'i piyasada kimse sevmiyor. Çekinenler az değil. Korkan da var. Diyorlar ki: Neme iazım, esmayı üstüme sıçratmayayım, bu herifle uğraşmak bana mı düştü? Sonra Şuayib iktidara hangi güçler tırmanırsa iskele alabanda yanaşır. Kapıdan kovsan, bacadan girer. Şuayib'in dini imanı paradır, namaz seccadesi banknottur, kişiliği bankadaki hesap numarasıdır, Şuayib ramazanda niyetli olsa iftar sofrasında orucunu parayla bozar; vicdanı cüzdanıdır, iş dünyasının cüzzamıdır * Şuayib son günlerde çok karamsar, işleri ters gittikce yakınlarına yakınıyormuş: Bana bir uğursuzluk musallat oldu!. Hayır Şuayib... Hayatın bundan böyle uğurlu geçecek, ama bu da sana hayır getirir mi, bilemem. S.S. ÖĞKO OĞRETMENLER YAPI KOOPERATİFİ'NDEN DUYURU Aşağıda adı \e soyadı >a/ılı ortaklarımızın adresini 26.2.1984'ten beri tespit edememi^ bulunmakıavı/. Yönetim Kurulu'nun 31 Mayıs 1984 tarih \e 13 nolu karanyle ihraç edilmişlerdir. İlan tarihinden iıibaren lOgun içinde kooperaııfimiz merkezine muracaatları halinde uını haklan saklı kalacaktır. İlan olunur. 13.6.1984 S.S. ÖĞKO YÖNETİM KL'RULU Üyenin adı soyadı Ü>e No Halice İzciler 75 Emiş (Emine) Göklaş 81 TEŞEKKUR Hastalığımın ledavisi için emek veren SSK Kıanbul Hastanesi 3. Dahiliye Servisi'nin tiım çalışanlanna. servis Müth. Dr. SAAPETTİN USER Asistan Dr. HÜSEYİN DAL Hemşire NECLA AYDIN Hemşire MERAL ÖZDEN'e yakın ilei gosteren Başhekim Ayda 42.250 TL. (6 GÜLTEÇEVALETLERÎ Halaskargazı Cad. 133 PangaltıİSTANBUL Tel: 146 03 93 / 94 Dr. İHSAN ÜNLÜER Kadın Hst. Uzmanı Bahariye Nisbiye Sok. No: 3 KAD1KÖY Dosl ve hastalannı bekler. Tel: 337 87 95 Opr. Dr. MÜCAHİT ATMANOGLL Müth. Dr. AZIZ ÇÖL Asistan Dr. ZAFER DOĞAIVa \e avrıca gazetemiz doktoru MASUME ÇÖL'e içten teşekkur ederim. FÜSUN ÖZBİLGEN OKTAY AKBAL Saııştaki oyku kıtapları: ÖNCE EKMEKLER BOZULDU, AŞKSIZ İNSANLAR, BIZANS DEFİNESİ, BULUTUN RENGİ ve BERBER AYNASI Bes kitap bırarada 5. Baskı, 450 TL. Tekın Yavınları Yeni V'lktl. T.C. Dz. K. k. TAŞKIZAK TERSANESİ DÖNER SERMAYE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HASKÖY İSTANBUL ONAY NO: 503 Genel Mudürlugümiızce aşağıda belırlilen malzeme, ilk ihalesinde taahhüdünü yerine getirmeyen firma namına ilgili İdari ve Teknik Şartnamesine göre KAPALI 2ARF DSULÜ ile satın alınacaktır. MALZEMENİN CINSİ: MİKTARI: T.C. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI İSTANBUL DEFTERDARLIĞI VASITASIZ V. GELİR MÜDÜRLÜĞÜ SATIŞ İLANI İSTANBUL DEFTERDARLIĞINDAN Dosya No: \del 1 IS^MO C i ns i Dtğeri Ulis Torino PB75 marka madeni renkte Plastik Enjeksiyon makinası 2.000.000 1 Moblen Plastik Hammaddesi. 1.000.000 Bayrampaşa Vergi Dairesine olan vergi borı.undan dolayı Valan Mh. Esenler Cad. Seymen Sok. No 10 Bayrampa>a mahalde tahıı hacze alınan ve yukarıda cins »e evsafı goMerjlen menkul malların 2] 6/1984 gun ve saat 11.00'de mezkur mahalde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tah>ıli Usulü Hakkındaki Kanun hukumlennin acık arttırma ve pesın para ile satılacağı, ancak verilen bedel tahmin edilen kıvmetin ^"0 75'inden aşağı olduğu veva hic alıcı bulunmadığı lakdirde2'ncı saıısın 28/6/1984 gunu saal 11.00'de aynı mahalde yapılacağı ve tazla nıâlumaı almak iste>enlcrin Bayrampaşa Vergi Dairesı Müdurlıığune muracaalları ilan olunur. Basın 18447 ERCEMENT MÜFTÜOĞLU ka>ıptır. Gorenlerin bildirrneleri rica olunur. Oğlunı peri>anız. sağlığından acele haber Kuruku\u Sok. Görkey Apt. 15/7 BostançıISTANBUL VEHBİ Mİ I T İ ' O Ğ L l KARŞI KIYILAR ve TARZAN ÖLDÜ 2. Bakı, Tekin YavınJarı İSTİNYE SULARI 2. Baskı, Tekm Ya>ınları İLKYAZ DEVRİMİ 2. Bastı, Tckin V ayınlar: HEY VAPURLAR TRENLER 2. Baskı, Ya/ko Yayınları LUNAPARK I. Baik;. Varlık Yavınluıı Ç a m ı bir de h'ude gorun ÇAMDAN MOBİLVA SANAYÜ ve Oturma ve yemek odası Ebeveyn yatak odası Çocuk yaıak odası Ran/3. o/el sıparıslcr her çeşit *;am mamul KAYIŞDAf, CAI). HAMUİBM 1)1 KA(,I ZİVKRBKV KADIMh 22 ADET PATLAMAYA MUKAVIM ARMATÜR 5 ADET YEDEK GLOP 1. Malzemenin Tahmıni bedcli 2.000.000. TL. (İkimilyonl liradır. 2. Geçici Teminaıı 73.750. TL. (Yeımışüçbinyediyüzelli) liradır. 3. Tekiifler Idarı Şartnamede belirtildiğı gibi verilecektir. 4. Salın alınacak malzemeye ait İdari ve Teknik Şartnameler Saıınalma Komisyonu ofisinden 1000 TL. (Bin) lira Dz. Kuvvetlerinı Guçlendirme Vakfına yardım makbuzu karşılığında temin edilir. 5. Posıa ile Şartname gönderilmez, bu husustaki muracaatlar cevaplandırılmaz. 6. Genel Müdurlüğümüz 2886 sayılı kanuna labi değildir. 7. Genel Müdürlüğümüzce herhangı bir reklıfin seçilmesi ve u/erinde muameleye geçilmesi Genel Mudurluk ile salıcı arasında bağlantı garanüsi yuklemez. 8. Geçici teminat olarak kabul edilecek degerler: Tedavüldeki Türk Parası, Maliye Bakanlığınca belirıilecek bankaların verecekleri suresiz leminaı mekupları, Devleı Tahvilleri ve Hazine kelalednı hai/ tahvilleri verilebilir. 9. Geçici Teminaı Döner Sermaye Muhasebe .Müdürlüğu veznesine makbuz karşılığı verilecek ve makbuz teklif zartının içine konıılacaktır. 10. Tekiifler 25 haziran 1984 pazarlesi gunü saat 10.00'a kadar Döner Sermaye Satınalma Komisyonu ofısine kayıt ettirilerek verilecek \e aynı saaue Sannaima Komsiyonu Başkanlığınca açılacaktır. TUM HASIŞ SENDİKASINDAN DUYURU1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından, 1984/1453776 sayılı emri ile sendikamızm FAALİYETİNE MÜSAADE EDjLMtŞTİR. Sendikami/C Isı. 3. İş Mahkemesinin 25.4.1984 tarihli kararı ile YÖNETİCİLERCE TESLİM ALINM1Ş ve GENEL MERKEZİMİZ aşağıdakı adresde faaliyetlerine başlamıştır. 1LGİL1LERE DUYURULUR. TÜM HASTANE İŞÇİLERİ ADRES: SENDİKASI Guraba Huseyinağa Mah. Dagarcık Sk. Sullan Mehmet Han N: 32 K 4 D: 22 AKSARAY IST. ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİNDEN Şırketimızin İslanbul ve havalısi (B) acenteli^ine tavin edilen Isranbul, Galaıasarav. İstıklâl Cad. No: 184 Gala han K 6da mukım İNTERNASİhracatHiztnetleri Nakliyal veTicaret Ltd.Şırketini şırketımizın faalıyette bulundugu, yangın, kaza naklıvar, havat ve dı5er bilcümle sıgorta branşlarında sıgorta mukavelelennın akdı ıçın aracılıkta bulunmak, sıgorta tekliflenni şırkete göndermek. şırketın kabulü üzerıne. şırketçe conderılccek polıveleri müşterıve tevdi ve sıgona ücretıni tahsıl eımek. aracıiıkta bulunduiSu mukaveleler ile ılgılı reblıpatı kabul ve şırket namınj vapmak selahıyetlerinin verildigı 7397 sayılı kanun hükümlerıne davanılarak ilan olunur. ÖZEL HAYAT DİSPANSERİ Ozürlu çocuklar için eğilsel tedavi Tel.: 350 16 33