26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURTYET/8 30 EYLÜL 1983 Nadir Nadi 10 SİRMEN Efendim, Viyana'da bulunduğunuz sırada bir de çok ilginç bir olay a taıtık olmuşsunuz: Arnavutluk Kralı Zogo'ya, Viyana Operası'nda yapılan soikast. Ve bunu hemen yazmışsımz 3 mart 1931 tarihli Cnrahuriyet'te yayınlanmış. tzin verirseniz önce yazıya bir göz atalım ve sonra sonılara geçelim. Amavutluk Kralına Suikast Nasıl Yapıldı? Hadise esnasında, operada hazır bulunan Viyana muhabirimizin mektubu şayani dikkattir. Viyana 22 Şubat (Hu.Mu) Cuma akşamı operadan dağılan halk, kapının önünde, biraz evvel içeride sahne üzerinde seyrettikleri faciamn hakikisine şahit oldular. Iki Arnavut zobiti taraftndan, Amavutluk Kralı Ahmet Zogo'ya bir suikast teşebbüsü yapıldı. Kralın yaverlerinden biri öldü, bir diğeri de yaralandı. Kendisi tarihin müstesna bir lütfu eseri olarak sağ salim. Evvelki akşam tesadufen ben de operada idim. Vak 'ayi en ince tefarrüatına kadar görebildim. Bazan öyle hadiseler karşısında lalihin böyle fevkaladeliklerine şaşmamak hakikatan kabil olmuyor. Düşünün bir kere... Kralı öldürmek için iki nişancı zabit sağdan, soldan ve ikı adım mesafeden tabancalarmda kurşun kalmaymcaya kadar ateş ediyorlar ve talih Kralı kurtanyor... O GÜNKÜ PROGRAM Operanm cuma günkü programı bilhassa enteresandı: Meşhur ttalyan bestekârı "Leoncavallo"nun en güzel eserlerinden biri olan "Bazajzo"su ve Almanya'mn en kıymetli modern bestekârlanndan "Richard Strauss"un bizzat idare edeceği bir baleti, Viyana'nın en kibar tabakasını muazzam yaldızlı salonlara doldurmuştu. Uzun etekli, rengarenk tuvaletli kadınlar ve smokinli, franklı erkekler arasında birçok Amerikalı da göze çarpıyordu. Her yerde olduğu gibi Viyana'da da operaya giden halk iki sını/a taksim olunabilir: "Operaya gittim" demek ve kendini göstermek için gidenler, hakiki sanat heyecanı duymak için gidenler. .. Birinciler bizim paramızla se,ciz on lira tutan en pahah yerlerde otururlar. Ellerinde şık dürbünlerle mütemadıyen kendilerini gösterecek tantdık, ahbap, dost ararlar Jkinciler ekseriya fakir sınıfma mensupturlar. Bunlar galerilerde veya "Steh Parterre "de ayakta yer bulabilmek için oyunun başlamasından saatlcrce evvel gelip kapının önünde sıra beklerler. Operada hakiki takdir alkışlan evvela en yukan kattan başlar. Asıl heyecan oradadır... KRAL ZOGU OPERADA... Perde arasında bir gazeteci arkadaşa rasgeldim. öteden beriden konuşurken: Ahmet B. burada gördunüz mü? dedi. Hangi Ahmet B. diye sormama meydan vermeden ilave etti: "Arnavut Kralı Ahmet Zogo B."Vesonraanlattı. Kendisibazı sıhhi sebeplerden dolayı 28 kanunusaniden beri Viyana'da imiş. Operayı çok severmiş. Hemen her akşam geliyormuş. Arnavut Kralı beni alakadar etmediği için fazla bahsetmedık. Bir saat sonra kanlı bir hadisenin kahramanı olacak olan bu adamm operada mevcudiyetinden kimse haberdar bile değil. Herkes "Josephs Legende" baletinin bestekârı meşhur Risar tstravs'u bekliyor... Temsil muvaffakiyet ile bitti. Istarvs hakikaten muvaffak olmuş. Miizık çok sanatkârane, insana efsanenin içinde yaşıyormuş hissini veriyor. Dakikalarca süren alkışlardan, bravolardan sonra halk geniş kapılardan taşmağa başladı. Hava müstesna olarak güzel yıldızlar ve ay burada nadiren görülen bir şekilde parlıyorlar .Fakat oldukça soğuk. Bir hafta evvel yağmış olan kar küme halinde şurada burada donmuş. StLAH SESLERÎ VE... Ellerim, paltomun cebinde, bir an evvel eve varabilmek için hızlı hızlı yürümeye başladım. Henüz kapıdan on beş yirmi adım ayrılmamıştım. Birden bir silah sesi. Arkasından birdaha, bir daha. Süratle gen dönerek silah seslerinin geldiğı yere koştum. Burası operanm yan kapısı. llk göze çarpan şey oraya buraya kaçışan bir kalabalık. Kapının önünde bir otomobil... Otomobilin sağından solundan birer saniye parlayan kısa atevler, sılah sesleri ve cam şıngırtılan... Bu sırada epey yaklaşmıştım. Otomobilin önünde bin yere duştü. Elini cebıne sokarak bir rovelver çıkardı. yattığı yerde ateş etmeye başladı. Keskin silah sesleri arasından canhıraş bırferyat. tkincı bir adam kocaman bir çuval gibi devrildi. Biriki saniye sonra da silah sesleri kesildi. anlatıyor BİR YAZARIN İLK GAZETECİLİK YILLARI ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKtMOĞLU Lozan'dan İzlenimler... İki.hafla yurt dışındaydım, önce Londra, sonra Roma. Türkiye İş Bankası'nın Londra şubesinin açılışı nedenıyle düzenlenen toplantılara katıldım. Savoy Oteli'nin görkemli salonlarında dalgalanan kalabalık, Londra'nın merkezi City'de yükselen banka binası değişik duygular verdi bana, kulağımda bankacılık dalında tartışmalar. ilginç öyküler karşımda. îngiliz bankalarıyia yanşa hazırlanan İş Bankası yöneticilerı. Hayii çelişik, yine de güzel, aynca yoruma açık bir olay. Herşeyden önce, tartışmalara, öykülere, serüvenlere karşın gerçekçi bir yöntemin başarısını kanıtlıyor. Türk bankacılığı hayli geç de olsa dışarı açılmış bulunuyor. Londra Büyükelçimiz Rahmı Gümrükçüoğlu tatilde olması nedeniyle bu toplantılara katılmadı. Oysa Türkiye İş Bankası ikkje bir şube açmıyor Londra'da, Cumhuriyet tarihınde yeni yaşanıyor bu tür olaylar, Rahmi Gümrükçüoğlu'nun bu olayın dışında kalması bana biraz ters geldi. Maklı gerekçeleri vardır elbet. Hemen belirteyim, Maslahatgüzar Turan Fırat ve arkadaşları bu olayı baştan sona güzel değerlendirdiler. Dışişlerinin genç kuşağını seyrederken büyük mutluluk duydum doğrusu. Şimdı her meslekte, her alanda bu genç kuşak var. Siyasal bilgilerin ya da başka bir fakültenin belli bir döneminden. Gözleri başka tür parlıyor, olaylar, koşullar ne olursa olsun sevgıyle, umutla çalışıyorlar. Onları bir çiçek bahçesi gibi seyrettim biraz, solmasalar, soldurmasak diye düşündüm. Bürokrasinin dar çenberinde bu gücü korumak kolay değil. Lady Thacher'in ülkesinde yaşam kolay değil ama güzel doğrusu. Londra'yı yaşamak insana başkka bir boyut katabilir. Ne yana baksa bir kürtür merkezinde yaşadığını hissediyor insan. Sergiler, konserler, oyunlar, müzikaller alabildiğine. Gittiğim gün National Gallery'ye Manet sergisine koştum. Sabahın erken bir saati, ama galeride iğne atsan yere düşmüyor. Herkes Manet ile gözlerini parlatmaya gelmiş, Tuileries'de müzik adlı tabloyu seyrederken benim de gönlüm müzikle doldu biraz. Manet'in solmayan yeşilliğini sevgryie selamladım, Paris'in rüzgârmı hıssettim birden. Londra onbir milyonluk bir kent, ingiliz toplumunun bellı özellikleri de var ama büyük çoğunluk küttürel olaylan yaşıyor bence. Nereye gitsen adam almıyor, tiyatrolarda bir yer bulmak için kuyruğa girmek, kimi zaman haftalarca beklemek zorunluğu var. Ben mutlu sayılırım. Ankara'dan ayrılmadan önce devlet tiyatroları Genel Sekreteri Gencay Gürün'e sordum. O sanat olaylarını yakmdan izler her zaman. Vakit ve olanak bulursam görmem gereken oyunlan yazdı bana. Önce Evila'yı gördüm. Sonra Kedileri, bir de Londra'da yılın oyunu diye nitelenen "MutsuzÇocuklar" adlı bir oyun seyrettim. Güçsüz bir tanrımn yarattığı çocuklar, sakat çocuklar. Sakatlar yılında sakat bir kızın armağanı bu oyun. Baştan sona sevgiyle, saygıyla seyrettim bu dilsiz kızı. Hiç acımadan, tersine güçsüz tanrıya meydan okur gibi, sakatlığa yenilmeden verdiği yürekli savaşı alkışlayarak... Sonra da düşündüm, konuşanlar mı daha çok şey anlatıyor, konuşmayanlar mı acaba? Evita dünya sahnelerınde kaç yıldır oynuyor. Bu yıl daha değışik çizgilerle sahneye konduğu söyleniyor. Yer yer siyasat bir karikatür seyreder gibi oluyor insan. Bu oyunu Türk seyircisi ne zaman seyredecek bakalım? Bu soruyu yanıtlarken efkâr basıyor doğrusu. Kimi olaylara ve de dayranışlara akıl ermiyor. İnsan tepki duyuyor, bir Manet sergisi seyretmek, ya da Evita'nın şarkılarını dinlemek neden Londra'ya, Paris'e giden'erin tekelinde oluyor? Neden ülkemizde seyretmeyelim? Kediler'i seyretmedım, yaşadım diyebilirim. Bu da bir müzikal. Kedilerin şarkılarını dinlerken. danslarını ızlerken Orhan Peker yanımda oturuyordu nerdeyse. Sahnedeki kedileri, Orhan'ın kedileri gibi gördüm oyun boyunca. Dişisi var, erkeği var, yavrusu var, anası var, karası, beyazı, tekiri var, ozanı var, düşünürü var. Ünlü Ozan Elliot'un şiirlerınden esinlenerek yazılmış bu müzikal. Yuvarlak bir sahnede kedilerle biriikte birkaç saat. Tatlı ve sıcak bir oyun. Arasıra sahneden atladı, yanımıza, kucağımıza geldi o güzel kediler. Başlarını uzattılar, sevgiyte uzanan elleri öptüler, kaçanlara miyavladılar. Tiyatrodan çıkarken bir tüy hafifliği hıssettim. Drury sokaklannda dolaştım biraz. Yağmur sicim gibi, Londra soğuk, ama içimde kedilerin sıcaklığı, bir şarkı tutturdum. O gün doğum günümdü, yaşamak güzel şey, diye düşündüm, bir taksiye atladtm. Cem Duna'lara geldım. Kalbım sevınçle çarpıyor, sevdiğim.dostlarla sarıldım birden, Ankara'dakıler, Londra'dakiler. Yaşam ne güzel, ne acı. Ne çelişık. Bu gece benim doğumumu kutluyoruz, yarın gece Faruk Güvenç'in ölüm yıldönümü. Ankara Oda Orkestrası Londra'da ılk konserini verecek. Sevdiklerimın ölümüne hiç inanmam ben. Yarın akşam Faruk da konser de olacak diye düşünüyorum. Ankara Oda Orkestrası da ne güzel çalacak kimbilir. Londra'da Oda Orkestrası'nın keyfini sürdüm, diyebilirim. Önce dinledim, sonra dinlediklerimle mutlandım, onurlandım. Bu duyguları tüm Türkler paylaştı sanınm. Güzel bir geceydi o. Benim yaşamımdaki parlak gecelerden biri... O geceyi ayrıca anlatacağım. lsıanbul Bakırköy Yerubosna Yolu No:5'de ıcraı ticaret eden MIZRAK AMBALAJ SANAYİ A.Ş.nin konkordato akdi için Bakırköy 4. İcra letkik mercii hakimliğine muracaatla talep ettığı konkordato akdi için mehil verilmesı hususu hakimlıkçe kabulu şayan görulmüş \e esas 983/261 karar 983/290 sayılı 14.9.983 tarihli karar ile mustediye karar tarihınden itibaren konkordato akdi için İKİ AY mehil verıİmesine ve karann ılanına, konkordato komiseri olarak Avukat Şinası Çetenkaya'nın tayinine karar verilmıştir. Yukarıda adı ve adresi'geçen MIZRAK AMBALAJ SANAYİ A.Ş. den alacaklı olan hakiki ve hükmi şahısların alacaklannı tevsik eden evrak ile hergun (pazar hariç) saat 3 ila 7 arası komıserlerın Bakırköy Istasyon Caddesı Cemal Iş Hanı Kat: 3 No: 2 adresisdekı bürosuna muraatla alacaklannı kaydettırrneleri lazım geldiği ve bu kayıt işleminin 3 Ekim 1983 pazartesi günunden başlayıp 29 gun devam ederek 24 Ekim 1983 pazartesi gunu akşamına kadar devam edeceği, bu sure içinde alacaklannı kaydettirmeyenlerin konkordato muzakerelenne kabul edilmeyecekleri, alacaklılann ibraz edilen vesikalan aynı yerde ve aynı saatlardetoplantıya takaddum eden O gun için de tetkik edebilecekleri ve ALACAKL1LAR TOPLANTIS1NIN Bakırköy 4. Asliye Hukuk duruşma salonlarında 3 kasım 1983 saat 4.00 icra kılınacağı, Konkordato muzakeresi neticesinde verilecek karara vaki iltihakların O gun içinde komiserin adresinden aynı saatler içinde kabul edilecegi I.I.K. 1292 maddesince ilan olunur. Basın1103 Zogn bir film >ıldızıyla evlenmişti. Hali (avnyla da lam bir operet kralını andınrdı. Resimde Zogo yegeni ve iıçii sara> muhafızı kılıgındaki dört kııkardeşi göruluyor. Amavutluk Kralı Zogo'ya yapılan suikast ve bir gazetecîlîk kabahati Bu esnada polisten ve halktan mürekkep müthiş bir kalabalık otomobilin etrafını sarmıştı. Her kafadan ses çıkıyor ya[nız ara sıra (Kral, Arnavut, Zogo) sesleri kulağa çarpıyordu. Polisler kalabalığı yararak dar bir yol açtılar. Onümüzden beş on polisin sıkı sıkı kollanna yapıştığı kürk paltolu, şık bir adam geçti. Ben yaralanıp yere düşen adamlara en yakın yerin opera olduğunu düsünerek yan kapıdan içeri girdim. KRAL... Biraz sonra polisler kucaklarında, biri tamamen kendinden geçmiş olan iki yaralıyı getirdiler. Yanlarında bir de kısa boylu, esmer, heyecandan sapsarı kesilmiş, zangır zangır titreyen bir adam vardı. Kendisinin kolundan tutan birisi: Hasmetmeap lütfen yukanda biraz istirahat buyursunlar. Diyerek ne yaptığım bilmeyecek kadar kendini kaybetmiş olan adamı merdivenlere kadar sürükledi. Bu Arnavut Kralı meşhur Ahmet Zogo Beydi. Hemen yanına yaklaştım ve Türkçe olarak: Geçmiş olsun efendim... dedim. Uzun uzun bana baktı. Bir şeyler söylemek istiyor, kekeliyorfakat muvaffak olamıyordu. Nihayet renksiz dudakları kımıldadt, işitilmeyecek kadar hafif bir sesle mırıldandı. ElhamdüliUah! Yanındaki, sıvıl memur olduğunu tahmin ettiğim zat bana Almanca, Kralın müteheyyiç olduğunu, fazla rahatsız etmememi söyleyerek onu yukan çıkardı. Maamafıh heyecanlanan yalnız Kral değildi, asayişi teminle mükellef olanlar bile sinirlenmişler, boş yere oraya buraya koşuyorlardı. Korıdorda amir kıyafetli bir adam bir memurla konuşuyor: det etti. Kralın refakatine birini katarak otele gönderdiler. Yaralılardan biri ölmüştü. Cesedi morga, diğer yaralı hastaneye kaldırüdı. Olen Zogo'nun yaverlerinden Topolay Bey 'dir. Bacağından ve omuzundan iki kurşunla yaralanan Saray nazırı (Hafminister) Ekrem Libo Hora Bey'dir. Katiller, Arnavut mültecilerinden iki zabit. Birinın ismi Aziz Kâmi, diğertninki Naok Bjeloasi. Suikastın sebebi Zogo Hükumeti'nın beşaltı sene evvel tatbik etmeye başladığı şiddet siyamuştur. Fakat gene meslek hayatımda daima durüst olmaya çalıştım. Yaptığım hatalar yanlış değerlendirmeler olabilir. Görüşlerimin olaylara aykırv kaçmış olmasından doğabilir bu hatalar. Fakat meslek anılarım içinde bir tanesi var ki, hatırladıkça bugün bile hâlâ utanç duyarım. Bu da bulunmamış olduğum bir olayı bulunmuş gibi gazeteye aktarmamdır. tşte sözü edilen olay, biraz önce okuduğun Zogo'ya suikast olayıdır. Zogo'ya Viyana'da filan tarihte bir suikast girişiminde bulunulduğunu operada görmedim, ertesi gün çıkan gazetelerde okudum. Olayı çok ilginç buldum ve sanki ben oradaymışım gibi okuduklarımı abartarak, hatta bazı olmamış şeyleri eklemek suretiyle gazeteye yazdım. Bu arada Zogc ile konuşmam "geçmiş olsun ekselans" demem tamamiyle uydurma şeylerdir. Sanırım olaydan o zamanki Arnavut yetkilileri de öfkeye kapılmış olacaklar ki, gazeteye basvurmuşlar, tekzip göndermeye falan kalkmışlar. Bu davramşımın gençliğime bağışlanmasını dilerim. O günden itibaren de böyle gitmediğim, şahit olmadığım olaylan gazeteye katiyen yazmadım. O gunden sonra bugune dek düşüncelerimi yazdım. Doğruları vardır. Yanlışları vardır. Düşünce olarak yazmışımdır. Olaylan gördüŞüm gibi yazdım, yanlış görmem ihtimali de azdır sanıyorum. Şimdi Zogo kaberini yeniden okuyunca düşüaüyonım da, bir Arnavut olan Zogo'nun ilk " h ö l " diyenin Rarşısında ellerini kaldırması, korkup titremesi de pek akla yakm gelmiyor. Biliyorsun, Arnavutlar kabadayı, gözünü budaktan sakınmaz adamlardır. Benim bu gazetecilik kabahatini işlememe neden, belki de Zogo'nun gaddar bir yönetici, çok antipatik bir uşi olmasının, zorbalık etmesinin ve adeta bir operet kralı olmasının rolu olmuştur. Zannedersem kendisi bir sinema artistiyle evlenmişti. Kendi memleketinde de hiç sevilmezdi. O yazıyı yazarken biraz da hislerime kapılmış olabilirim. Ama ne olursa clsun, Zogo'nun antipatik bir adam olmasına karşın yaptığın hareketten gerçekten utanç du uyorum. Gazetecilikte 50 yılı geride bırakmış bir kişi olarak, genç arkadaşlarıma bu tür gerçek dışı yollara sapmamalarmı yürekten tavsiye ederim. YARIN: VİYANA KUŞATMASININ 250. YILDÖNÜMİ) NASIL KUTLANDI? "Doğrusu yn her ne kadar operet kralı izlenimi de uyvndırsa ne de olsa bir Arnavuttu. Onun öyle kolay kolay korkması, titremesi bektenemezdi. Arnavutlar kabadayt, f özünü budaktan sakınmaz cesur işilerdir" Bütün kapıiara potis koyunuz. Kimseyi içeri sokmasınlar ve kimseyi dışarı çıkarmasınlar. Karşısmdaki şaşkın şaşkın cevap veriyor: Ya Kral çıkmak isterse ne yapalım? SÜKUNET DEVAM ETTİKTEN SONRA... Yarım saat sonra sükunet avsetidir. O zaman Tiran 'da yüzlerce kişiyi astırmış. Bunlar da onların mtikamını almak istemişler. Yani kan davası gibi bir şey. NADİR NADİ" SİRMEN Bu olayla ilgili olarak yazmadıgınız aynntılar var mı acaba? NADtR NADİ Meslek hayatımda kusurlarım elbette ol KONKORDATO KOMİSERLİCİNDEN • Genel İngilizce kursları yanısıra, •Export Import • Banking (Ticari), • TOEFL sınavına hazırlık, • Teknik İngilizce kursları ve • tlkokul 4 . 5 . sınıf öğrencileri özel kurslar. Rıdvan Cebiroğlu Çocuk Psikiyatristi Muayenehane Tayyarecı Fehmi S. 624 Dsmanbev Telefon (Ev): 1 60 07 26 Prof. Dr. Sürgünde Yozarlar Sanat Dergisi'nin yeni yazt dizisi 1 Ekim soyımnı önceden ayırtın • Emekli sağhk karnemi kaybettim. Geçersizdir. CELALETTtN KOCABURAK. T.C. MALİYE BAKANLIĞI'NDAN HAYDARPAŞA L1MANI ANON1M ŞİRKET1 TAHVİLLERİN1N anabedellerinin tediyesine 1 ekim 1983 tarihinden itibaren baslanacaktır. Soz konusu tahvillerin manto (Beden) kısımlarının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Şubelerıne ibraz edılmderi suretiyle A Terliplenne 250, B Teniplerine 1 250 İsviçre frangı karşılığı Türk liralan, I ekim 1983 tarihindekı resmi kur uzerinden 1 ekim 1993 tarihine kadar 10 yıl müddetle odenecektir. Bu müddet zarfında ibraz edılmeyen lahviller Hazine lehıne zamanaşımına uğrayacaktır. Basın 25107 "güz dönemi kayitları başlamıştır.,, ingıllzcede uzman Aydede Cad. No: 9 Taksim tst. Tel: 145 21 82 149 89 29 143 26 59 SESEMALAR TIYATROLAR NAŞAR HOLDING Sunar KOLTUKTAN KALKMAYAN ÇOCUK Çocuk Oyunu Her C tesı Pazar 10 30 Hodn Meydan Kultür Merkezı Zıncırlıkuyu Tel 166 74 19 Beş Kafadariar Tiyatrosu HADI ÇAMAN 7 TEPE OYUNCULARI z Konuk oyuncu: FÜSUN ÖNAL o 04 m TRANSANDANTAL MEDİTASYON TEKNİĞİ İLE HER GÜN HAYATINIZA DAHA FAZLA ENERJİ • BASARI • YARATICILIK GÜVEN • SAĞLIK VE MUTLULUK KATABİLİRSİNİZ Konferanslardan herhangı bırıne kaıüurak herkesın rahatlıkla uygulayabitdiği doğal ve kolay, bıhmsel olaıak kanıtlanmıs bu zıhin teknığı hakkında bılgi edinebilirsıniz Oiris ucretsiz, serbeslTEK.NİG1 TAN1TMA KONFERANSLAR1 Ko«fer»ns Her ÇARŞAMBA 14.00, Her ÇARŞAMBA 19.00 , „ Her CUMARTESI 14.00 Transandantal Medııasyon Dernegı, (Ttsvıkiye Postahanesı karşısı) Maçka Cad. Maçka Palas 41/7 Teşvikiyetstanbul Tel: 147 64 73147 10 05 r 528 66 29 522 89 97 Beyoğhi CKTAOYUNCULARÎSS^ BRECHT VVEILL ŞENSOY 1 AIİIANN 7ANAGÜNAM Cuma: 18.30 Cumartesi Pazar: 15.3018.30 Avni Dilligil yılın en iyi oyun ödülü L HARBİYE KENTfcR TİYATROSU'nda Tel.: 147 36 34
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear