28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
AĞUSTOS 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 YAYIN DUNYASINDA SANAT EDEBIYAT >ir edebiyatçı gözüyle, ma bilim adaııu yöntemiyle n ve Öteki / Tahsin Yücel'in Öyküleri / 272 fa / Ada Yaymları >NUR ERTOP stanbul Üniversitesi Fransız i ve Edebiyatı Bölümü profeü Tahsin Yücel'in son yıllarardarda bilimsel incelemeleri deneme kitaplan yayınlandı. Izac ve Bernanos'la ilgili Fran:a yazılmış bilimsel yapıtları"Yazjn ve Yaşam" özgün bili gene Fransızca olan "Anlaferlemleri", daha sonra "Dil ıvrimi ve Sonuçlan", "Yazının ıırian", "Yapısalcılık" »ibi inlemeleri izledi. Ama ovaratıcı ebiyatın çocuğudur! Daha 56'da "Haney Yaşamah" adh kü kitabı ile Sait Faik Hikâye mağanı'nı, 1959'da "Düşlerin ümü" ile TDK Ödülünü almışAncak öykücülüğümüze gerk katkısı doğum yeri olan Elstan'la ilgili, yerel niteliklerle rensel insan değerlerini birleşen bir dizi ürünü oluşturmakdır. Bunlan "Yaşadıktan Son"ve "Döniişttm" kitaplarında aımuştuk. Fantastik görünüm"ötegeçe"ye ait, bizim kasaı insanımızın günlük yaşamı ve dünyasından yola çıkan öykürdi bunlar. "Ben ve öteki" adıtaşıyan yeni kitabmda bu meıler yeni katkılarla bir araya Sirilmiştir. Tahsin Yücel'in ötegeçe'si doıp yetiştiği Elbistan'dan çizgir canlandırmaktadır. Dar, sıkı, duruk bir kasabanın yaşamıı sergilemektedir. Orada yaşam insanlar da dUnyanın her yendeki kardeşlerinden farksızdır Tia! tnsan kişilikleri karmaşaırla yüklüdür, ilişkileri akıl alıaz, şaşırtıcı nitelikler gösterir. •ykücü bütün bunları bize bir Uçtlk çocuğun, Memedali'nin örüp değerlendirmesiyle yansır. Karşımızdaki insan ilişkileri umağını onun yardımıyla açaız. Yetişkinlerin görüp geçtiklei, Ustünde durmadıkları, ele allaya girişip de çözümleyemedik;ri gizler Memedali'nin çarpıtııp yozlaştırılmamış sağduyusu, ezgisiyle ışığa kavuşturulur... Yücel'in "Yaşadıktan Sonra" lyküsünde anlatıcı çocuk, olayın :ahramanlarından Karadede'yi 'bir tek insan gibi değil birkaç nsan gibi" düşündüğünü açıkamaktadır. Bu anahtar, yapıtın )ütününü de çözümlemeye yarlımcı olmaktadır. öykülerin tününde davranışlar, dışardan bacacak gözün görebileceği tek tek joyutların dışında alt anlamlar, 'öteki" kişilikler, ikinci, üçün:ü... anlam katlarıyla birlikte îunulmaktadır. Karşımıza çıkan yadırgatıcı, ttrpertici, grotesk çizgiler derin ve insancıl anlamlar taşımaktadır: Köylüler kasabaya "gübre sandıklan içinde, çullara sanlı ölttler" getirirler; "Gariplik'in alt yanına, at, eşek, köpek ölülerinin atıldığı yere" bırakıp giderler... Uzak bir köyde mantar yiyip ölmüşlerdir, gömülmek için savcıyla hekimi beklemektedirler karlar üzerinde! Boyacı Topal Durmuş'a, eğlence için üç beş kuruş verip "Cahan'dan yeni cıkmış dipdiri bir balık" uzatılır; "kedi gibi sesler çıkararak, kıvrandıra kıvrandıra, kaşla göz arasında yiyiverir..." Yusufa, Altındiş'i elde etmek için Nurhakh'nın evine bacadan girmeye kalkışır, sıkışıp kalınca "Şişeden mantar cıkankr gibi bacadan aunıp kelepçelenir..." Ama bütün bu kaba, hantal dış görünüşler insan yaradıhşının anlamlı, yüceltici görünümlerini de birlikte getirmektedir: Sınıfta öğrencilerine tabanca çeken Fransızca öğretmeni "Ebe", dengesiz, maskara görünüşün altında yüreğini bir sevgiye sunmaktadır. Kasabanın bir ucunda her bakımdan kuşkulu tpsiz'in kahvesinin müşterisi Yarpızh'mn yaşamında 9. Senfoni, evrensel, insancıl anlamıvla ver edebilmektedir. Memedali'nin çocuk gözlerine görünen, sağduyusu ve sezgisiyle çözümlenen kasaba; çarşısı, mezarlığı, sokaklarıyla bize hem uzak hem yakın bir çerçevedir. "Yaşamboyu" bir sevgiyi içinde taşıyan Kâtiba, Zühre Bacı, bir çekişmeyi sürdüren Döndü Bacı'yla Nevruz Bacı, kendi geçmişine kapanıp kalmış yaşlı yosma Altındiş'le sevdalıları Yusufa ve Topal Durmuş ötegeçe'nin kenğunu ve ilkgençliğini geçirdiği "Albıstan"ın Ötegeçesinden insan yüzleri, evlerin duvarlan arasına sıkışmış serüvenler teker teker çıkarıhp önümüze serilir. Memedali'nin evinde büyükana Meryem'le torun Meryem'i ailenin istenmeyen kişileri oluşları birbirlerine yaklaştırır. Memedali kardeşinin konuşmaya başladığını bile bilmez daha. Küçük kızla yaşlı kadınsa birbirlerine açılmaktadır yalnızca. Birlikte evden kaçmayı düşlerler. Büyükana, üstlerinden yaşlılık akan, ölü görünüşlü bebekler yapıp saklar: Onlan satıp torunuyla geçimlerini sağlayacaktır. Biriktirdikleri paraları Memedali'nin bulup alması, küçük kızın bir yandan yıkımı, öte yandan bağımsızhğına kavuşması olur! Evlerin duvarları gizler saklar. Kızlığını ellisinden sonra ikinci kocasına verebilen Dudu Bacınm gizi, geceleriyle gündüzleri birbirinin tersi iki kimliğe bürünen Beşira'nın ikilemi, Nevruz Bacıyla Döndü Bacının tanıma sığmaz çekişmeleri, kızı gelin olunca da\ madı Çeten Ali'ye karşı bir gerilimi yaşayan, damadının anası Iraz Bacıyla bir sevecenliği paylaşan Hamida'nın serüveni bu uzak kasabının puslu görünümü içinde birleşir. "Sonu" adlı parçada Memedali, ayrıntılara girince kafasının kanştığını söyler. Ayrıntıları sev Çocukların da okuması gereken bir kitap Duyduk Gördük Belki bir gün, bir gün diye... Beklerim Ester ve Hüseyin Güven, birkaç ay öncesine kadar Ankara'da yaşamış, yakın geçmişte de Izmir'e taşınmış bir karıkoca. Ester Güven, 1982 yılı boyunca tçişleri Bakanhğı'na bağlı Sansür Kurulu'nda Ingilizce çevirmenliğiyaptı. Görevi, Türkiye'de oynatumak üzere çeşitli film şirketleri tarafından getirtilen yabancı filmleri izleyip anında Sansür Kurulu üyelerine çevirmekti. Bir yıl süren bu iş süresince KuruVla aralannda hiçbir terslik olmadı. Ester Güven üzerine düşeni yaptı, Kurul dafilm şirketlerince saptanan film başına 1000 T.L. 'lik ücreti alması için ona her türlü kolayhğı gösterdi. Bir ara, TV'de gösterilecek filmlerin de denetimi söz konusu oldu ve bu kez farklı bir uygulamayla Ester Güven ile TRT arasında sb'zleşme imzalandı. Bu sözleşme uyannca da Ester Güven 21 tane filmi Sansür Kurulu önünde çevirdi, ama iş bittikten sonra "mevzuat hazretleri" karşısına dikildi. Gerek kendisi, gerek kocası, defalarca TRT'ye gittiler, araya "tanıdıklar" soktular, alabildikleri tek karsılık "mevzuatın para ödenmesini engellediği'' oldu. En yetkili genel müdür yardımcısının, "Ben bu parayı ödemem, şimdiye kadar yapılan ödemelerin de hesabını sorarım, " dediği de kulaklanna geldi. Kurum topu Içişleri Bakanlığı 'na atıyor, parayı Bakanlığın ödemesini istiyordu. Oysa gerçek, yıllar boyu bu tür işlerin parasının TRT tarafından ödendiğiydi. Üstelik ortada bir de yazılı sözleşme vardı. Olay 1982 yılı haziranmda geçti. Ester ve Hüseyin Güven Izmir'e taşındılar. Bir oğulları oldu, neredeyse yaşına gelecek ("Umarım para oğlanın okul çağına yetişir de o zamanm ö'lçülerine göre belki bir okul çantası alabiliriz," diyor Hüseyin Güven) ve iki devlet kuruluşu hâlâ topu birbirlerine atmayı sürdürüyorlar. Dostla konuşur gibi, rahat, ılık şiîrler Kulağımız Kirişte / Rıfat Ilgaz'ın Şiirleri / 88 sayfa / Çınar Yayınlan İLHAN ÖZDEMİRCİ Okuyucular anımsayacaklardır; bir kooperatifin yayınlan arasından Rıfat Dgaz'ın tüm şiirlerinin yayınlanacağı duyurularını ve ardından başka bir yayınevince yayınlanacağına ilişkin Cumhuriyet'te çıkan haberleri... Şimdi elimizde somut bir ürün olarak Rıfat Ilgaz'ın son şiirlerini içeren bir kitap var: "Kulağımız Kirişte." mı daha önce dergilerde yayınlanmış şiirler bunlar. Yeni şiirlerle zenginleşmiş bir bütün. İlk bölümde Rıfat Ilgaz Kulağı Kirişte' başlıyor. Çünkü 'kapıyı kim vuracak belli olmaz", hazırhklı olmalı. Ve 'yaşamadan kimliklerini eskitenler'i tamyoruz, 'Kısalar, Köseler' şiirinde. Tanımamız gereklidir, çünkü 'biz korksak onlar yüreklenecekler...' Oysa 'ölmez sevgiden yana olanlar' dizisiyle birleştiriyor Rıfat ngaz bizim gibi düşünenlerin yüreklerini, defneler gibi bir araya getiriyor bir söz tomurcuğuyla. Son şiirler hakkında söylenmesi gereken bir özellik de, eski şiirlerinde yer alan öykülemelerin bunlarda azalmış olması. Hemen göze çarpan bir özellik. Bu Rıfat Dgaz şiirinin tek bir anlatım biçimine sığınmadan ancak biçim oyunlanna da sapmadan yaşamını sürdürdüğünün göstergesi olmalıdır. öykülemelerden bu şiirlere kalan özellik, aynı yalınlık, aynı konuşma biçimli rahat söyleyiş, kendini anlatırken, duygularmı kâğıda dökerken yaşamı, ülkeyi, insanları anlatması, onların derdini kendine dert edinmesi. Şiirlerin bir bölümü cocuklar için aynlmış. Çocuklann yaşamı öğrenişleri, kent çocuklannın sıkıntıları, yoksunlukları, çocukça ama yine de yiğitçe karşılanan, büyüklere örnek olacak cesaretleri, yaşamdan korkmamalan çocuklann; bu şiirlerde işlenmiş. 'Uçurtma' başlıklı şiir de özgürlüğü bir başka boyutuyla, çocuklann yüreğindeki o saf ama arzulu boyutuyla yakalamak olanakh: "Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki... / Uçurtmayı seviyorlar sözgelişi, / Bir havalandı mı uçurtmaları / Daha da güzelleşiyorlar. / Maviliklerde gözleri / özgürlüğü yaşıyorlar / uçurtmalarla birlikte.' Biraz da çocuk yüreklerimizde, imgelerimizde yaşayıp, yaşatmayız mı özgürlüğü? Jşte cocuklar, işte şiirleri, özgürlüğe çağrıları... Ve masallan yıkan, masallardan güçlü bir şiirde yine çocuklarla konuşuyor Rıfat Hoca: ' /Padişah bu, / Bizim gibi sıradan bir baba değil ki, / Anladın gerisini değil mi, / Cellat demiş padişah, / Uçurun başını / Demiş ama, benim güzel yavrum, / Dediğiylen kalmış!' Rahat, ılık, bir dostla koyulaşmış bir söyleşi içinde konuşurcasına rahat başlıyor şiire Ilgaz ve konduruyor bitiş noktasını, yeni bir başlangıç ıçın. Çocuklann da okuması gereken bir şiir kitabı çıkıyor karşımıza, sadece ikinci bölümü değil, hepsini okuyabilir çocuklar, büyükleriyle birlikte. Sizin de 'kulağınız kirişte' olacaktır o zaman... tnsan yutan evler ve sokaklar Köşemizin sadık konuğu Avukat tnci özol (biz kendisini hep önol diye tantttığımız için hem kendisinden, hem okurlanmızdan özür diliyoruz) her Istanbulluya benzemez. ' Başına hep garip olaylar gelir. Belki bütün Istanbullulann gelir de, Avukat înci özol'un gözlemci yanı daha gelişmiş deyip başından geçen son olaylardan birini aktarahm: "Türkiye'nin en uygar kentlerinden tstanbul'un en uygar semtlerinden Osmanbey'de günün kalabalık bir saati. Yanımda oğıtllanm, bir arkadaşım ve onun çocuklarıyla iist geçitten geçiyoruz. Geçidin ortasında çocuklan beklemek için bir an durunca titreşimle sallandığımızı duydum ve aklıma New York 'ta yeni çöken köprü geldi. tnsan her düşündüğünü söylememeli çocuklan toparladı ve aşağı indirdi. O an önümüzdeki iki kişi, 'Yukardan bir şeyler düşüyor,' diye kaçıştılar. Ne olduğunu anlamak için başımızı yukarı kaldırdık ki ne göretim? Eski bir evden aşağı bir şeyler düşüyor. Arkadaşım çocuklara, 'Kaçın, başınıza bir şey düşecek,' derken karşımızda iki üniformalı belediyeci belirdi. "Merak etmeyin, şu evden dökülüyor ama korkacak bir şey yok. Hemen yıkılmaz," demezler mi? Neyse, çabucak evin önünden geçtik, birkaç adım atmıştık ki, bir dükkan yıkıntısının aralığından delikanlımn biri: Yanan dükkanın malları bunlar! Batan geminin malları bunlar! Ucuz, ucuz! diye bağırmaya başlamaz mı? Arkadaşım yine, 'Aman, neresi bu yanan yer?' diye atılınca bir gün önce yangının çıktığı yer olduğunu gördük. Çocuklan hızla sürüklerken, bu kez 810 kattı bir binanın önünde insanlann toplandığı dikkatimizi çekti. Binanın önünde bir metrelik bir tahtaperde vardı, küçük bir kağıt üzerinde de kargacık burgacık bir yazı. Yaklaştık: 'Dikkat, mermerler düşüyor!' Başımızı kaldırıp bakınca gördük ki, binanın cephesini kaplayan mermer plakalar yer yer eksilmiş. Kaçıp canımızı kurtaralım derken olanlar oldu. Vesveseli arkadaşmun üniversite sınavlarına hazırlanan kızı, yolun ortasında açılıp yarı kapatılmış bir çukura düşerek bileğini burktu. Eve nasıl koştuğumuzu, yalnızca resimli romanlarda ve korku filmlerinde gördüğümüzü sandığımız 'insan yutan ev ve sokaklardan' kurtulduğumuza nasıl şükrettiğimizi anlatamam." Rıfat ngaz, yazının tüm dallarında ürün vermekle birlikte, gülmece alanında "Hababam Sınıfı"adlı romanıyla tanınmıştır. Kendisi de bunun farkındadır. Ancak şiir onun için her zaman baş köşede olmuştur uğraşlan arasında. Çünkü 1940 Kuşağı'nın şairlerindendir, o kuşağın ısrarlı savunuculanndandır. "Kırk Kuşağı" derken Rıfat ngaz, 1940'larda yaşayan şairlerin hepsinin değil, toplumcu şairlerin 40 Kuşağını oluşturduğunu yazılarında, özel söyleşilerinde ısrarla belirtir. tşte "Kulağımız Kirişte", 1940 Kuşağının bu ısrarlı savunucusu şairinden gelmektedir. Karşımıza çıkan yadırgatıcı, Bir birikimin, tarihselliğin bize ürpertici, erotesk çizgiler derin aktanlması açısından önemi vardır. ve insancu anlamlar taşımakta; "Kulağımız Kirişte"de ngaz, bütün bu kaba, hantal dış yaşamış, savaşım vermiş bir kişi olarak var yine. Artık 'Yaşlıgörünüşler insan ynradılışının lar adına konuşmanın tam zaanlamlı, yüceltici görünümlerini manı" diyebilir ve arkasından ekler "inanıvermeyin işimin bitde birlikte getirmektedir. tiğine" diye. Süren bir uğraşın mediğini belirtir, bir yandan da dine özgü kahramanlar kadrosu içinde olduğunu, şiiriyle eylemiçinde yer alır. Çocuk Memeda asıl büyük şeylerin ayrıntılar olli olarak içinde olduğunu vurguli, insanlann, gizlerin ardma dü duğunu dile getirir. lar. Özellikle şiirle vardır bu yaTahsin Yücel kabasada görüşer. lp uçlannı, insanlann kişişamın içinde. nümler arasındaki "ayrıntılar" a lik düğümleri arasından çekip çıRıfat Dgaz'ın şiirleri sesli okuyönelmiş, bunları çözümleyip karmaya koyulur: "Bizim Menacak şiirlerdir. Ancak bu şiirmedali böyleydi işte: usul usul önümüze sermiştir. Bunu yaparlerdeki lirik tadın, gülmece inceyaklaşarak cabucak kendine bağken bir edebiyatçı gözüyle fakat liğinin, Özellikle de gülmecenin İardı adamı, ama bir yandan zaman zaman da bir bilim adaişlenmişliğinin ayrıca belirtilmesi kendine bağlarken, bir yandan mı yöntemiyle yaklaşmıştır kogerekir, kitleler önünde okunda, hiç belli etmeden, usul usul nusuna. Onun bir araştırma kimak için yazılmış başka şairlerkendine göttirürdü onu." tabına konu olan, incelemeleriden farkını göstermek için. Şiirle ne yön veren ve kendisine ulusbaşlayıp, mizahla (gülmeceyle) ötegeçtilerin girdisini çıktısıdoruğa çıkan, ancak Rıfat Ilgaz nı öğrenmeye çabalar. Memeda lararası Un kazandıran "yapısalcılık" Ötegeçe insanlarını bize şiiri denen bir şiiri de ortaya koli. Geceleri kapıları dinler, pentanıtan anlatı türünün de temelyan öncelikle bu özellikler olsa cereleri gözler, koşuşturup durur. gerek. Bunların yanında en beIdiris'in evinden yayılan "katla lerinden biri olmuştur. Öykücü bilim adamı bir yerde "zamana lirgin bir özellik de şiirlerde günnılmaz koku", "insandışı sesler", göre dikey bir yol mu yatay bir lük yaşamın o kadar rahat, tatlı pencerede beliren "tüyler ürpertici görüntü", acımasız bir faiz yol mu izliyordu oynayıp söyle ve olağan bir biçimde yer almadikleri..." diye sorar. Karadedesıdır. "Şöyle bir demlenelim decinin dişli birine çattıktan sonra nin cenazesi Memedali'ye "gösse" bile, "Söz döner dolaşır / tşitildiği "cehennem'M gösterir bir tergeler" getirir! Beşira'nın soten el çektirilmesine gelir / Doyönüyle. ö t e yönden, bu donuk runları, Çetinali'nin karpuz sa kuz nüfuslu Gümrükçü'nün". kasabanın bütün insanları başka tışının "Bizim bilmediğimiz bir Şiir ve söyleşi... Ve yaşadığı yöbaşka üzünçlerle kendi cehendizgenin belirtileri" olup olma relerin özellikle son şiirlerinde nemlerinin ateşini duyarlar: Çodığı sorulur. Cide'nin de aynı rahatlık ve tatcuk Memedali düşünde ilk kez Tahsin Yücel'in öyküleri, göz lılıkla, sindirilmişlikle şiirlerde bir kadının sıcaklığını yaşayıp den uzak kalmış bir mekân içi yer aldığını görürüz. Burada delikanlılığa geçerken karşısına ne, başkalarının dikkatinden ka söylenmese bilinen bir şey, bu şidikilen görüntü, gencecik gelinçan insan ilişkilerini yerleştir ^irierde de yaşam savaşımının, ken yitirdiği kaçakcı kocasını mektedir. Çocuk Memedali'yle inanılmış bir uğraşın sürdürülotuz yıldır bekleyip duran Lembilim adamısanatçı elele verere düğünün görülmesidir. de Bacı'ya aitür. Başlangıçla türek bize içimizdeki "öteki" inKitabın ilk bölümünde yer keniş yaşamla ölüm birbirinin sanları göstermektedir. alan şiirler son şiirleri. Bir kısiçindedir... Öykücünün çocuklu derler. Bense boş bulunup bunu arkadaşıma anlattım. Kendisi, sağolsun biraz 'vesveseli'dir. Hemen Mazlum Bey, adının gündüzcüye çıkmasından korkuyor Berber Memed'in dükkam gene her zamanki gibi yükünü tutmuştu. Çaylar söylenmiş, sigaralar yakılmtş, sohbet iyice koyulaşmıştı. Konu da, yeni saat ayarı. Yeni yaz saati. Hemen herkes şikayetçiydi bu yeni durumdan. Kimi sabah kalkamadığından dem vuruyordu, kimi de günün bir türlü bitmediğinden. O sıra dükkana Günaydtn'dan Mazlum Bey girdi telaşla. "Aman ustam," dedi, "acele Bebek 'e, Şadtrvan 'a gitmem gerek. Şu saçımı bir iki dakikada kırpıversen." "Acelen ne yahu?" dediler dükkandakiler. "Şu guneşe baksana, daha tepede, gündüz. " Mazlum Bey, o kendine özgü tatlı, gevrek kahkahalarından birini attı. Güzelim Adana şivesiyle: "N'apahm, elimiz mahkum kardeş'' dedi. ' 'Mesaiye yetişeceğim. Yetişmezsem, ciğerim, ne derler sonra vallahi?" Berber Memed, çaresiz, "tt yesin, ciğer" dedi Mazlum Bey'den öğrendiği Adanacayla. Rica etti, koltuktaki müşteriyi kaldırdı, Mazlum Bey 'i aldı. Başladı saçlanm, kendi deyimiyle ' kırpmağa". Tabiihuyu... Kırparken de mutlaka konuşacak. "Yahu Mazlum Bey", dedi, "sen ne diyorsun bu yeni saatler için?" Mazlum Bey, yarasına dokunulmuş gibi, dikiliverdi birden. "Hiçsormabe. Vallahi şaşırdım kaldım. Kırk yıllık akşamcıyım. Ama Şadırvan'a gene her gunkü saatte gidiyoruz. Lakin, akşam olmak bilmiyor. Saat gecenin onunu buluyor, ortalık hâlâ gündüz. tnan, adımın gündüzcüye çıkmasından korkuyorum vallahi kardaş. Şaşırdım. .. Vallahi şaşırdım..." Yardımsever bir görevli Bir genç Bakanlıklar'da dolaşırken âmâ ve yaşlı bir kadına rastladı. Yaşlı ve âmâ kadın, Diyanet İşleri Başkanlığı na giderek kendisine maddi yardım yapılmasını isteyeceğini söyleyince, genç adam onu Diyanet tşleri Başkanlığı'na kadar götürdü. Genç adam Başkanlığın kapısında görevli kişiye durumu anlatarak yardımcı olmasını istedL Görevli kapıdan ayrılamayacağını söyleyerek, "Sen götür" dedi. Genç adam görevliye bir işi olduğunu ve gitmesi gerektiğini söylediği sıra başka bir görevli. arkadaşına seslendi: "Her zaman aynlıyorsun ya." Yas böyle tutulur Geçmiş zamanm birinde adamın karısı ölmüş. Birkaç gün olmuş olmamış,adam zenci halayığını nikahlayı vermiş. "Bre adam, ne yaptın?"diyenlere şu karşılığı yetiştirmiş: "Ne mıyaptım? Ölen karımın yasını tutuyorum yahu." Yayın raporu feni tktidar Yeni 3önem (19511954) ^ttneyt Arcayürek'in lnıları2 S74 sayfa/BUgi Yaymevi Otuzbeş yıllık gazeteci Cüneyt Vrcayürek, anılarının birinci ciliinde genç Türk demokrasisinin ılk yıllannı (194751) anlatmıştı. Çiçeği burnunda bir gazeteci Dİarak yaşadığı o yılların ardından, Demokrat Parti'nin iktidara gelişine koşut olarak, mesleğinde iyice pişmiş bir genç gazeteci». daha deneyimli bir Cüneyt Arcayürek değerlendiriyor bu kez Menderes hükümetinin ilk yıllarmı. Arcayürek, aynı zamanda da 27 Mayıs 1960'da devrilecek olan Demokrat Parti iktidarımn sonunun başlangıcına da bir parça ışık tutuyor yeni kitabında. Kitabın birbaşkailginç yanı, başta^ Ecevit olmak üzere, daha sönra Türk siyaset sahnesinde boy gösterecek kişilerle o günlerin adı sık geçen bazı politikacılannı aynntılı bir biçimde vermesi. Hiç kuşkusuz 1945'lerden günümüze Türk siyasal yaşamım en yakından izleyen kişilerden biri. Cüneyt Arcayürek ve anılarından öğrenilecek çok şey var. Son günlerin edinilmesi mutlaka gerekli kitaplarından. lemeler"i bütünlenmiş oluyor. Demek ki, Türk okuru, bugün artık gerek Payel Yayınevi'nin çıkaraıgı "Yanusama ve Gerçeklik", gerek art arda yayınlanan . "tncelemeler" ile Caudvvell'in bir yandan estetik üstüne düşüncelerini, öte yandan da diyalektik ve tarihsel maddeci bir bakış açısıyla kaleme aldığı çok yönlü denemelerini bir bütünlük içinde inceleme olanağına kavuştu. Bu bütünlük içinde okunduğunda, Caudwell'in, günümUzde bulanıklığını koruyan birçok noktaya aydınlık ışınlar tutabileceği kanısındayız. de Ölurken", "Ayı", "Ağustos Işığı" vb. gibi yapıtlarıyla bilinen bu büyük yazarın ilk kez bir çocuk öyküsü yayınlanıyor. Ama sanırız, küçükler kadar, belki onlardan da çok, Faulkner tutkunu büyüklerin ilgisini çekecektir "Dilek Ağacı". meye dayandığından, belgesel bir nitelik de taşımaktadır. Oyundaki kişiler, psikolojik karakterler olarak çizilmemiş, belli ilkelerin temsilcileri olarak işlenmiştir. Forte'nin geçmişi ele alarak bugünü anlatabildiği bu oyunuyla ilgili olarak çevirmeni Sargut Şölçün'e kulak verelim: "Forte'nin kitabını okurken soralım kendimize: tçinde yaşadığımız yıllarda (20. yüzyılın bitmesine yirmi yıldan az bir zaman kalmışken) dünyanın kaç ülkesinde hâlâ ortaçağ yaşanıyor? Yazar, oyunun güncelliğini belirtirken tamamen haklıdır." Yazan: Osman Yalçın/YaBa Yayınları/132 sayfa. Osman Yalçın, yaşamının uzun yıllarmı eğitim gibi çetin bir uğraşa vermiş bir kişi. 1931'de lstanbul öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra öğretmenliğe başlamış. Gazi Eğitim Enstitüsü Resimlş Bölümü'nü bitirdikten sonra, Çifteler Öğretmen Okulu Müdür Yardımcılığı, Kızılçullu Köy Enstitüsü öğretmenliği, Pamukpınar Köy Enstitüsü eğitimbaşıhğı, Pulur Köy Enstitüsü Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş. Uzun süre Istanbul'da llköğretim Müfettisligi vapmış. tşte, "Bir Eğitimcinin Anıları" adlı kitap, engin deneyimleri olan değerli bir eğitimcinin kırk altı yıllık anılarım içeriyor. HAYVANLAR îsmail Gülgeç ÖNEMU PE.&.L. BEN! V.VECEK DE T.V Pfc GÖR Gandi Yazan: Louis Fischer/Çeviren: Mehmet Harmancı/Milliyet Yayınları/232 sayfa Richard Attenborough'un yıllar süren tasarlamalardan sonra çevirdiği "Gandi" adlı filmin dünyada geniş yankılar uyandırması, daha doğrusu Oscar Ödüllerini silip süpürmesi, Hindistan halkının bağımsızlık önderi Mahatma Gandi'yi basın ve yayın alanında da güncel kıldı. Louis Fischer'in Gandi'yi doğumundan öldürülmesine kadar aynntılı belgelere dayanarak anlattığı bu kitap da, söz konusu güncelliğin ülkemizdeki bir yansıması. Kitabın arka kapağındaki tanıtma yazısından, filmi hazırlarken Attenborough'nun en büyük yardımcısının Fischer'in bu kitabı olduğunu öğreniyoruz. Ancak gene aynı tanıtma yazısmda Attenborough'dan "Amerikalı film yönetmeni" diye söz edildiğine göre, Ingiliz film yönetmeni Sir Richard Attenborough filmini hazırlarken nelerden yararlandı acaba, diye soruyor insan ister istemez. â **W Bu Sevda Ölmek Bir Eğitimcinin Anıları Yazan: Necati Güngör/Adam Yayıncılık/319 sayfa Kitap, Necati Güngör'Un daha önce yayınlanmış olan "Yolun Başı" ve "Sevgi Ekmektir" adlı yapıtlarındaki öyküleri ve son yıllarda kaleme aldığı yedi yeni öyküyü içeriyor. 1978 yılında "Sevgi Ekmektir" adlı yapıtıyla Türk Dil Kurumu Oykü ödülü'nü alan Necati Güngör, son öykülerini "Bu Sevda Ölmek" adı altında bir araya getiriyor. Güngör'Un öykücülük anlayışını kendi ağzından dinlersek: "Bir sevgi sözüyle, bir çocuğun güzelüğiyle, güneşin batış«yla, iki insanın el ele tutuşmasıyla, bir güvercinin kanadındaki ışütıyla, insanın ekmegini alınteriyle kazanma tutkusuyla etkilemek, sarsmak isterim ben okurumu. Çarpıcı gUzellikte aramak isterim. Kullandığım dilin tadıyla esrik etmek.. Yazacağım konuları işte bunlara göre seçiyonım." TARİHTE BUGÜ1N Mümtaz Ankan GOEBEN, BRESLAU... 19f4' TE BueÜN, ÎKİ ALMAN 3AI/AŞ6B. MİSİ, *# tE DENİZpe GÖGEI/ÜYKEM, YA ILB İHGİLTEGB ASASINOA ŞAVAŞ PATtAMAS/ ÜZE&NE İNGİLİZ6EAi/LERİ TARAFINOAN KOMLANMlÇLAfZDl.OSMANLt yÖHET/MİNİN SlNlfZLAftDAN GİRMESİNE t&N VE&DlĞl GEMİLEZe YAVU2 VB MİDlLLİ ADI VEBİLDİ,TÜRK BAYISASl ÇEk'P/ Ü Ri Î PİLONUN kOMU7XNf AMİRAL SOUCHON /££ O2MAML/ £>ONANMASl KOMUTtlNU&tN/l /tTANDt. 11 Ağustos AMIRAL SOUCUON, ve ĞOE6EN 50 YIL ÖNCE Cumhııriyet Küba adasında neler oluyor? La Havane 10 (a.a.) Reis Macbado, bütün adada örfi idari ilân etmiştir. Hydepark 10 (a.a.) Reisicumhur M. Ruzveltin siyasi mücadelenin bırakılması için Küba'ya gönderdiği telgraf M. Machadoya bir ihtar mahiyetinde tefsir olunmaktadır. Reisicumhur M. Ruzvelt bu telgrafında kuvvefe müracaat etmeksizin Küba'yı idare edemiyorsa iktidardan çekilmesi lâzım geldiğini, M. Machadoya btldirmistir. Zannolunduğuna göre, M. Ruzvelt Küba'da sükunu iade için derhal harekete geçmeyi düşünmektedir. Maamafih müsellâh bir müdahaleyi derpiş ettiğine dair şimdilik hiçbir ifade yoktur. Washington 10 (a.a.) Küba adasında olup biten işler bu adada birçok menfaatlere sahip tebaaları bulunan bazı ecnebi memleketleri büyük bir telaş ve korku içinde bırakmıştır. Bu cümleden olarak Ingiliz ve İspanyol elçileri Ingiliz ve Ispanyol tebaasmdan birkaçının öldürülmüş, mal ve mülklerinin zarara uğratılmış // Ağustos 1933 olmasmdan dolayı M. Velles nezdinde protestoda bulunmuşlardır. İspanyol elçisi dükkân ve mağazalannı açmak istfcmediklerinden dolayı üç tspanyol'un öldürülmüş ve 60 kadarınm da hapse atılmış olduğunu söylemiştir. 19331983 Bir Kültür Üıerine tncelemeler D Yazan: Christopher Caudwell/tngilizceden çeviren: Mehmeı Gökçen/Metis Yayınlan/ 244 sayfa Caudwell artık ülkemizde tanınan bir yazar. Metis Yayınları, bilindiği gibi bir süre önce "Incelemeler I" i de yayınlamıştı. Gene avnı çevirmenin. Mehmet Uökçen'in Türkçesiyle yaymlanan "tncelemeler U " ile birlikte Christopher Caudwell'in "Ölen Bir Kültür Üzerine tnce Martin Luther ve Thomas Münzer ya da Muhasebenin Başlangıcı Yazan: Dieter Forte/Çeviren: Sargut ŞölçUn/Kaynak Yayınlan 271 sayfa Dieter Forte'nin 1970'lerin başlarında üç yıl süreyle yoğun bir biçimde tartışılan Alman tiyatrolannda yıllarca oynanan bu oyunu, 15141525 yılları arasında geçer. Yazan, bu oyunu kaleme almak için Alman tarihindeki reform dönemini yıllarca araştırdı. Oyun, tarihsel malze Kötü Bir Yaratık Yazan: Zeynep Karabey/Yazko Yayınları/97 sayfa. Zeynep Karabey'in "Kötü Bir Yaratık" adlı yapıtı, "Kaval", "Bir tftar Öyküsü", "Pembe Eteklik", "Yeşil Erik", "Lütfen Bir Ceza", "Sessizlik', "Kötü Bir Yaratık", "Bir Sepet Çiçek","Korku", "Aklı Karalı Masal", "Kadın ve Koç", "Bir Ayaz ki", "Yatak" ve " S e s " başlıklı on dört kısa öyküden oluşuyor. Karabey'in 1977 ile 1983 arasında kaleme aldığı öyküler. BıNA ARANIYOR Btyaıtt ve ctvanle Odıkpnıa Dı v»ftyolu, SulUnahmet, Bınbırdırefc temt. Itrmdc mektep ıttıh*ıına «tvenflı bu* yuk bir bma aranriMktadır. Bu şcrartı haıı bınan olup U kıraya y«rm«k t n ı ı cdcnlcnn Fuat Pa|« Tdr. b«*: k.rşuınd. Irylî Tıp T»l«b« Yurd» modırir«Un« milntcut «jİMMUn. Dilek Ağacı Yazan: VVilliam Faulkner/Çeviren: Ülker tnce/Resimler: Don Bolognese/Can Yayınlan Çocuk Dizisi/80 sayfa. "DUek Ağacı", VVilliam Faulkner'ın cocuklar icin yazdığı bir kltap. Türkiye'de "Döseğim Kıbrıs'a un ithali memnu Kıbrıs Vali Umumiliği tarafından neşredilen bir kararname ile Kıbrıs'a un ithal menedilmiş bulunmaktadır. Buğday ithali serbesttir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear