24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 AGUSTOS 1983 KÜLTÜRYAŞAM 9 CUMHURİYET/5 Bir Beyaz Rus'un IstanbuVda yazdıgı roman yeni keşfedildi "Kokainli Roman" önce Paris'te çıkan bir Rusça dergide yayımlandı. Daha sonra kitap haline getirildi. İlk kez bu yıl Fransızca basılan romanın İstanbul'da bir Beyaz Rus tarafından yazıldığı ortaya çıktı. Kültiir Servisi tstanbul'da yazıldığı sanılan, bir Beyaz Rusun kaleminden çıktığı anlaşılan ama yazarı kimse tarafından bilinemeyen bir roman Batı'da satış rekorları kırmaya aday. Romanlarm gizli bir yaşamı olduğu ve pek çok yazarın bu düşle yaşadığı bilinir. Kimi roman bir çırpıda gelir dünyaya, kimi yazannı epey uğraştırır, doğum sancıları çektirir. Kimi daha biter bitmez tükenir ve yeniden yazılır, yakıhr ve tekrar kaleme alınır. Uzun tünellerden geçip gün yüzüne çıktığında ne yazarı kalmıştır, ne onun kimliğini bilen. M. Agueev imzasını taşıyan "Kokainli R o m a n " da bunlardan biri. 1930'larda Beyaz Ruslann Paris'te çıkardıkları "Tchisva" (Sayılar) dergisinde Agueev adlı birinin "Kokainli Roman"ı yayımlanır. Fransızca çevirmeni Lydia Chweitzer de romanı o sıra ilk kez okumuştur. 50 yıl sonra, yine Paris'te 1935 yılında Rusça olarak basılmış olan romanın bir nüshasını bulur. Ancak yazarı Agueev'le ilgili bilgiler pek az ve de belirsizdir. O sıralar "Tchisva"dergisinde çahşan doksanlık bir Rus şair kadın (L.T.) romanını okuduktan sonra Agueev'le tanıştığını anımsamaktadır. Agueev, romanın müsvettelerini L.T.'nin annesiyle babasının yaşadığı Istanbul'dan göndermiştir. Ama karşı karşıya geldiklerinde, Agueev, Galata'daki SaintSebastien Akıl Hastanesi'ndedir ve elleri titrediği için tedavi görmektedir. Bankacı olan L.T.'nin babası Agueev'i hastaneden çıkarır ve yazarla genç kadın şair arasında kısa süren bir ilişki de kurulur. " Ç o k yakışıklıydı," demektedir L.T. yazar için. Agueev'in kendisine anlattığı, bir Kızılordu subayını tabancayla vurup öldürdükten sonra ellerinin titremeye başlamış olduğudur. Almanya'nın Leipzig kentine yerleşip kürkçülük yapmış, daha sonra tstanbul'a gelmiş ve bu hastaneye yatmıştır. Gerçek adı mıdır Agueev, yoksa değil mi. Bunu da bilene rastlanmıyor. Yalnız, L.T. onun Sovyetler Birliği'ne döndüğünü belirtiyor ve bir Sovyet ajanı olduğunu, romanmdan da kolay kolay söz etmediğini söylüyor. Titrek elli serüvenci ünlü romanın gerçek yazarı mı, yoksa roman başka birinin mi? Buna da kesin bir karşıhk vermek güç. Çok usta bir kalemin ürünü olan "Kokainli roman", 1919 yılında aşın dozda kokain aldığı için ölen Vadim Masleev'in itiraflannı içeriyor. Ancak, bunun ötesinde bir gerçeklikle anlatıyor. Agueev'in acımasız bakışı, sefalanmayı dilemiyor. Büyük ama kısa süren ve ayrılıkla sonuçlanan bir aşkın ardından Kahramanın kokaine teslim olmasıyla roman noktalanıyor. Agueev'in çağında kokainin bilindiği Freud'ün "Über Coc a " adh denemesi 1884 tarihlidir kullanımının bugUnkü gibi yaygm olmadığı kesin. Ancak Sovyetler Birliği'nin kuruluşunun ilk günlerinde, Moskova'da kokain bulunması yadırgatıcı. And Dağlarından çıkan beyaz tozun hangi yoldan Kuzey'in enginliklerine süzüldüğü belirsiz. Ama bu seçkin, esnek üslup kadar o yıllann Moskova'smda kokaine tutsak olanların anlatılışında garip ve çelişik bir tat var. Baudelaire'in ve "Thomas de Quincey'in yakını olan yazar Agueev, bu buruk romanıyla ölümünden uzun yıllar sonra bir meteor gibi edebiyat dünyasına giriyor. ı. ı r t E i ı Cb KOKflHHOM"b Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü kazananlar 4 eylülde belH oluyor Kültür Servisi 1983 Ağa Han Mimarlık ödülleri, bu yıl 4 eylülde İstanbul'da, Topkapı Sarayı ikinci avlusunda yapılacak bir törenle verilecek. Kerim Aga Han tarafından 1977 yılında konulan uluslararası ödül, çağdaş inşa edilmiş çevrenin milyonlarca kişinin yaşamı üzerindeki giderek artan etkisinin ortaya konması için düşünüldü. 20. yüzyıl lslam toplumları için uygun bir mimarlık ortamı yaratılması ve kültürel kimliklerinin bilinçle araştırılması yolunda bu toplumların desteklenmesi, ödülün amaçlannın başlıcalarından. Uluslararası seminerler düzenleyerek sürekli bir araştırma ve tartışma ortamı sağlamaya çalışan Ağa Han Mimarlık ödülü, son yedi yıl içinde belli başlı İslam merkezlerinde sekiz de seminer düzenledi.Bu seminerler,"konıma", " k o n u t " , "mimari simgeler", "kamu yapılan", "kırsal konutta degişme", "çağdaş Afrika kenti" ve "gelişmenin mimarlık ve planlamaya etkileri" gibi konuları içeriyordu. Duvduk Gördük İnşaat kişilerin, araçlar devletin Yukarıdaki fotoğraf, Silivri'nin Semizkumlar mevkünde çekildi. Denizciler Sitesi villa inşaatlannda. Fotoğrafta da görüldüğü gibi araçlar karayollarına ait resmi plakalı araçlar. Biri damperli bir kamyon ve 34 S 9867 plakalı. Ötekisiyse 34 FF 549 plakalı Dodge bir pikap. Bütün bunlarda ne var, diyeceksiniz. Birşey yok kuşkusuz. Birşey yok da.. Azıcık inşaat devletin değil, kişilerin. Araçlar ise devletin araçlan. Üstelik, kamyonun önünde durduğu yer de, projeye aykırı yapım nedeniyle bundan bir ay önce mühürlenmiş, ancak hâlâ yapımı süren bir bina.. İki aydan bu yana Karayollanmn damperli kamyonlan bu villa inşaatma malzeme taşıyor durmaksızın. Şöyle bir araştınyorsunuz, sahibinin Karayollan 12. Bölge Şefi Orhan Şanda olduğu ortaya çıkıyor. Bay mühendis atlıyor her cumartesi pazar, resmi plakalı pikabtna, hanl haru damperli resmi kamyonlann malzeme taştdığı villayı denetlemeye geliyor. Çevre sakinleri de tüm şikuyetlere karşın, devletin resmi arabalannm nasıl ö'zel bir işte çalıştınldığına, mühürlenmiş bir binanın nasıl hâlâ yapımının sürdüğüne şaşıyorlar.. (Fotoğraf: Ali ALAKUŞ) 1935'DE VE BUGIİN Agueev'in "Kokainli Roman"ı ilk kez 1935'te Rusça kitap haline getirilmişti. Geçtiğimiz günlerde Fransızca basıldı. Üstte iki kitabın kapağı göriilüyor. Polonyah müzisyen Krzysztof Penderecki: Kültiir Servisi Geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında ünlü Polonyah besteci Krzysztof Penderecki tngiltere'deydi. Penderecki, Londra'da kendi dev yapıtı "St. Luke Passion"ın yorumladığı konserde orkestrayı yönetti. Londra'da ilk kez 1967'de çalındığında birçoklarınca savaş soıırası avangard müziğin klasiği olarak nitelenen "St. Luke Passion"ın bestecisiyle, The Times gazetesinden Nicholas Kenyon bir konuşma yaptı. "Son zamanlarda ne tiir yapıtlar üstünde çalışıyorsunuz?" Benim yeni romantik dönemim sona erdi artık. Artık o kadar çok besteci bu romantik tarzda beste yapıyor ki, ben bunun ötesine geçmek zorundayım. Kaldı ki, Rostropoviç için bestelediğim Viyolonsel Konçertosunda bazı yeni teknikler denemiştim. Rostropoviç, bu konçertoyu Paris'te, Berlin'de, Floransa'da çaldı. Şu sıra, benim tarzımın eski ve yeni öğelerini birleştiren çok önemli bir yapıt üstünde çalışıyorum. "Polonya Requiem"i adını taşıyacak olan bu yapıt, Dayanışma Sendikası için bestelediğim 'Lacrimosa"yı ve Kardinal VVyszynski'nin ölümünün ardından bestelediğim "Agnus Dei"yi kapsayacak. "Lacrimosa"yı bestelememi benden Lech VValesa istemişti ve bu parçayı 1980 aralık ayında Gdansk'da çalmıştık. "Polonya Requiem"inin önümüzdeki yıl ilk kez Stuttgart'ta seslendirileceğini sanıyorum. Ama umarım, Polonya'da da çalınırî' "Böyle ani tarz değişikliklerini savunuyorsunuz demek?" Son bestemi Dayanışma için yaptım Galiba herşeyi alıp sınınnın uç noktasına vardırıyorum, sonra da başlıyorum yeni bir şey aramaya. Stravinsky için de aynı durum söz konusuydu; o büyük baIe yapıtlarının ardından "Pulcinella"yı besteleyince çok eleştirilmişti, ama şimdi onu daha iyi anlayabiliyoruz. Bilmeniz gerekir ki, ben beste yapmaya başladığımda Polonya çok farklı bir yerdeydi. Tümden tecrit olmuştuk. Ben kemancıydım ve Paganininin, Wieniawski'nin tarzında, dahası kimi zaman Bach tarzında beste yapıyordum! Krokow Konservaruvan'nda eğitim çok sınırhydı. Ne var ki, 1956'dan sonra Polonya'da büyük bir kültürel değişiklik meydana geldi. Yurtdışına çıkmamıza izin verilmeye başladı. Yanılmıvorsam, ilk kez Luigi Nono'yla tanıştım. No r| st , „ C a. İtalyan fotoğraf sanatçısı PaoloCresci, 18701940 yılU O g a n V e V r O Ç ları arasında Italya'dan ABD'ye ya da başka ülkelere göç etmiş ailelerin ve kişilerin o yıllara ait fotoğraflarını göç karikaturleriyle birleştirdi ve bir dizi posta kartı hazırladı. Bu dizide Ferruh Doğan'ın da yukarda görülen bir karikatürii yer aldı. Cresci'nin kart postallannda dünyanın belli başlı karikatürcülerinin çizgileri var. Tahtaya can veren bir "Ağaç Rurdu" Kültiir Servisi uosııarının "ağaç kurdu" diye adlandırdıklan bir sanatçımız var. Yurt içinde ve dıs.ında birçok kisisel sergi açan Atıf Özbilen'in en önemli özellığı, bir tek kıl testeresiyle tahtaya inanılmaz biçimler vermesi, seçtiği bu alet aracılığıyla hayranlık uyandıran motifler oluşturmaşı. 1975 yılında emekli olan Atıf Özbilen'in uzun süren bir de gazetecilik yaşamı var. Ama yılmadan çalışan, kendini karşılık beklemeksizin sanatına adamış bu kişinin derdi büyük. Hayır, derdinin "kadrinin, kıymetinin" bilinmemesiyle hiç ilgisi yok. İşin o yanı Ozbilen'in fazla umursadığı şey değil. Derdi başka onun. Ama daha önce, kısa yaşam oyküsünü kendi ağzından dinleyelim. Önumuzdeki eylulde 64 yaşımı geride bırakıp 65'e gireceğim. Adana'da doğdum. ükul duvar gazetesiyle başlayan merakım "Yeni Adana" gazetesinde sürdu. Öykuler, fıkralar ve daha sonra dergicilik. Önce Adana'da, sonra İstanbul'da "Güney"i çıkardım. Ta 1975'de, rahmetli Celal Kargılı' nın çıkardığı "Olay" gazetesinin Istanbul Temsilciliği'nden emekli olana dek. Sayın Özbilen, bir de sanat yaşamınızdan söz etseniz... Ilkokul çağında, elişi oğretmcninı Bosnakzade Hafız Ah Şimdi, \ukarda değindigiıtıi/ derdinizden söz etseniz. 22 haziran 1981 gunu baslayan Uluslararası 2. Folklor Kongresi dolayısıyla, Bursa Çelik Palas Oteli salonlarında açılan "Kİ Sanatlan" sergisine Alatürk ağırhklı ağaç oymalarıınla katıldım. Amacım, ağaç oynıa yoluyla Atatürk'ümuzü vurt dışında da tanıtmaktı. Ama "Atatiirk Yılı" boyunca ilgi görmedim. Son olarak da Kültür ve Turizm Bakanlığı'na Atatürk'le ilgili panolarımı Anıtkabir Ataturk Muzesi'ne armağan e(mek istediğimi bildirir birdilekçe verdim. 13/6/1983 gun ve 2361 sayıyla İzmir'in Göztepesi'ne postalanan, ama her nasılsa dönup dolaşıp lstanbul'un Go/tepesi'ne ulaşan Bakanlığın yanıtı beni pek şaşırttı. Anıtkabir Muzesi'nin Genelkurmay Bay kanlığı'na bağlı olduğu belirtiliyor ve ya/.ımın Milli Folklor Araştırma Dairesi Baskanlığı'na iletildiği bildiriliyordu. Ya/ımı ckli fotoğraflarla Genelkurmay Ba'jkanlığı'nagönderip bana bilgi verebilirlerdi. Milyonlar değerindeki yapıtlarımı karsjlık beklemeksizin bağışlaınak ıstivordum. Acınıın buyuklugıı, Anıtkabir Ataturk Mu/esi'ne armağan etmek istediğim yapıtlara .^IKV/UI edip ilgilennıemelerinden yeliyor. Sabahtuıı ak^ama dok sö/ıinu ettikleri '"Atalurk Sevgisi" hıı olsa ızeıek. Üçer yıllık dönemlerle verilen Ağa Han Mimarlık Ödülü'nün ilki, 1980 yılında Lahor'daki ünlü Şalimar Bahçelerinde dağıtılmıştı. 12 ülkeden 15 yapı arasında bölüştürülen ilk ödül'ün dağıtımı için düzenlenen törene, no bana VVebern sonrası tarzda aralarında Kerim Ağa Han, Payazılmış notaları gösterdi ve ben kistan Devlet Başkanı ZiyaÜI de birkaç yıl bunu denedim. Hak ve UNESCO Genel DirekAma genç bir besteciydim, asiytörü Amadou Nfuhtar M'Bowdim, müziğimin geçmişini tümun da bulunduğu beş yüzden den yok etmek istiyordum. Tutfazla çağrılı katılmıştı. kumdu bu benim; o güne kadar Ödüle aday olan yapılarda öğrendiklerimden tümüyle baaranan koşul, son yirmi yıl içinğımsız olmak, hocalarıma topde yapılmış olmaları ve kullanılumcu gfcrçekçiliğe, herşeye karcıların görüşlerinin alınabilmesi şı besteler yapmak istiyordum. için en az iki yıldır kullanılır halBöylece deneyler yapmaya başlade bulunmaları. Bu yıl ikincisi dım, ama bu kemancı olduğum verilecek olan Ödül'e 216 proje için yaylı çalgılarla elbette. Sanı aday gösterildi, 1983 yılının ocak rım 1958'de, elektronik bir stüdayında bunlardan 36'sı kesin yoda da çalıştım. Bu çalışma, aday olarak seçildi. Bu 36 yapıkulaklarımı daha Önce hiç düşnın her biri teknik inceleme grulemediğim seslere açtı. 1960 dobuna bağlı on görevlinin ayrınlaylarında "Anaklasis"i ve tılı incelemesine konu oldu ve "ThrenodyAğıt"ı, daha sonra Büyük Jüri son seçimini bu gruda "FluorescencesFloresanslar'ı bun hazırladığı raporlara dayabesteledim. Bunlar gerçekten de narak yaptı. Buna göre, Afrika, form'a, çalgılara, herşeye karşı Asya ve Avrupa'daki dokuz ayrı olan bestelerdi. ülkeden 11 yapı, lslam ülkelerin"Peki, bu çılgınca parçaların de 20. yüzyıla yaraşır bir mimarlık anlayışına öncülük eden niçalınmasında, yorumlanmasında teliklerinden ötürü ödüle layık bir güçliikle karşılaştınız mı?" Evet, tabii. Müzisyenler be görüldü. 500.000 dolar tutannni deli sandılar. ilk önce Stok daki ödül söz konusu 1) yapı holm'deki radyo orkestrası, son arasında bölüşturülecek. Ödül'e layık görülenler arasında, bir yara Roma, Köln ve Münih'deki radyo orkestraları direnişe geçti pının başarısında katkısı bulunan mimar, mühendis, usta, yaler benim bestelerime karşı. Bir pı sahibi ya da kurumlar da yerbesteci olarak ilk kez büyük bir bozguna uğruyordum. En so alabilecek. 4 eylul günü Topkapı SarayıL nunda, "ThrenodyAğıt"ı banda nda sahiplerini bulacak olan Ağa aldırmak zorunda kaldım, sonra o bandı Stokholm'daki müzis Han Mimarlık Ödül'leri, Cumyenlere dinlettim, o zaman kav hurbaşkanı Kenan Evren ve Ödül'ün kurucusu Kerim Ağa radılar durumu. Han tarafından verilecek. Töre"Sizin müziğiniz Polonya'da ne, bütün dünyadan çağrılan bikısa zamanda çok etkili oldu. Ye lim adamları, mimarlar ve hüküni bir besteci kuşağının çevresin met temsilcileri de katılacak. de birleştiği bir miizik olduğu bile söylenebilir. Ne diişiiniiyorsunuz bu konuda?" Doğrusu bu çok önemli bir soru, çünkü benim tarz değiştirmemle ilintili. Sözgelimi CE»JR. . y.Nfc "ThrenodyAgıf'taki tekniği geKÖTDiü&ıJNU liştirmem, bana büyük acılara mal oldu, neler çektim! Ama onu kopya etmek kolaydı. Sonradan beni izleyen taklitlerden pek memnun olduğumu söyleyemem. Ancak, hiç kuşkusuz, Polonya'da müziğin şu anda geldiği yerden çok memnunum. Gerçi bizim Chopin'imiz, Szymanowski'miz vardı; ama özellikle ileri bir müziğimiz yoktu. Oysa şimdi Polonya önemli bir merkez. Polonya müziği çok simgesel bir nitelik kazandı; çok şeyi, çok mücadeleyi simgeliyor. Yerel yönetimin sanatseverliği Cemil Başo, yıllardır Nişantaşı Karakolu 'nun karşı köşesinde, kaldınmın kenarında ve açık havada resimlerini sergiler. Gençler Başo 'nun resimleriyle ilgilenir, o da onlara yardım eder, hatta bazılarına ders bile verir. Ama gelin görün ki, bizde sanat oldum olası tu kakadır. Sanatçı da, ister kaldırımda sergi açsın ister galeride, "tehlikeli kişi". Yürüyüp yürüyüp bir arpa boyu yol almakta zorlanmamızın temelinde biraz da bu çağdışı kafanın yattığım anlamak istemeyiz nedense. Bu kafa, Cemil Başo 'yu da yıllardır insanlarla haşır neşir olduğu köşesinden edince, o da tstanbul Belediye Başkanlığı 'na bir dilekçe verdi. tşte aşağıda aldığı karşılık. Yılın 1983 olduğunu unutmadan birlikte okuyalım: T. C. Belediye Başkanlığı Istanbul Belediye Zabıta Müdürlüğü Hareket Şubesi Amirliği Tarih 25.5.1983 Sayt 1048/5404 tlgi: Eserlerinizi sergileyeceğintz yer talebi isteğiniz hakkında Cemil Başo Açık Hava Ressamı Osmanbey, Akbank Sanat Galerisi Şişli, İstanbul Başkanlık makamına göndermiş olduğunuz tarihsiz dilekçede şehir trafiğini aksatmıyacak ve görünümü bozmıyacak noktalarda resim sergisi açmak istediğinizi belirleyerek izin talep etmektesiniz. Sokaklarda resim yapmak ve sergilemek halkın birikimine ve istek sahiplerine emsal olacağtndan talebiniz 1580 sayılı belediye kanununun 15/10 m. istisnaden başkanlığımızca uygun görülmemiştir. Bilgi edinmenizi rica ederim. '' Belediye Başkanı emriyle "• Avni Saylam Başkan Yardımcısı Bu kadarı da olmaz Danışma Meclisi'nde bugüne dek çok ilginç olaylar gözlendi. Bunlardan en sonuncusu da Muzaffer Sağışman'ın en başında imzasımn bulunduğu önergenin aleyhinde konuşmasıydı. YÖK yasasmı değiştirerek öğrencilere iki sınav hakkı daha tanmmasım öngören yasa tasansının bu önemli maddesinin görüşülmesi sırasında, Muzaffer Sağışman ve çok sayıda üyenin imzasını taşıyan bir önerge başkanlığa verildi. Ancak, komisyonun maddeyi yeniden düzenleyip getirmesi üzerine Sağışman, ' 'Ben önergemi geri alıyorum" dedi. Önergede imzası bulunan çok sayıda üye ise imzalarına sahip çıkarak önergenin işleme konulmasını istediler. Bunun üzerine önergenin başındaki imzanın sahibi Muzaffer Sağışman önerge aleyhinde söz aldı ve görüş belirtti. Onergedeki öteki imza sahip Açhktan ölmedi ya Adam obur mu obur. Ne kadar yese doymuyor. Eşi dostu öğüt vermiş, doktorlar uyarmış, para etmemiş. Günün birinde de çatlaytp ölmüş. Kartsıyla çocuklarının dövünerek ağladıklarmı gören bir dostu onları şöyle avutmuş: "Üzülmeyin be çocuklar. Babanız öldüyse açhktan ölmedi ya!" leri de Sağışman 'ın bu davranışlanndan duydukları hayreti ve şaşkmlığt gizleyemediler... HAYVANLAR İsmail Gülgeç .. ANMEN. StN 4HL/AK&IZ VE BÜy KöTÜ . BU I l İNS/INLASMAVIN BE Özbilen'in dantel gibi oyduğu işlerden bir örnek mel Ktendi aşıladı bana ağae oyına sesgısinı. 1982 şıuııın 27 ekını 13 kasım gunleıı aıa>ında, Umıt Yaşar (ialerisi'ndcki sergimle 50. sanat > ılımı doldurdum. 1979 yılmda da, Brııksel ve Paıis'ıe açtığım sergilerle, adınıı vuıı dısındu da duvuıduııı. "Polonya muziği konusundaki bu yaklaşımınız, sizi yöneticiCONKBAY/Rl ZAF£Rİ lerle çatışmaya düşiirmedi mi?" Genç bir besteciyken, evet. î9fS' Ama artık başarılı olduğumdan, bana karşı hoşgörülü davranıPÜŞMAN KUW£rL£#MA/ GEÜ8OLU 'OA yorlar. Bildiğiniz gibi, "St. LuTUTUNMA V£ TÜBKLER/ SÖtOJPAnytA GA ke Passion" bir kilisede seslendiRBTLBR/ H£G 'Kİ yAMCAN DA SÜyÜK /C4 YtPLAGA YOl.AÇ'ya?DU.OüŞMAA/,y4# rilmesine izin verdikleri ilk dinBURNU VE SEDDÜLBAM#'P£/V£OMG4 sel bestemdi. Kilise, Polonya'da ÜÇJJNCÜ BİR CEPHE £>4H4 AÇA*f/fT/#: 20 yıl önce o kadar güçlü değilANAFA&AlAJ? C£PMES/ MST/İ^ ' di ama şimdi çok güçlü. MuziKEMAL,/SG4£LA ÛSTZEMDJgi'AA/Ağimin ne denli işe yaradığının, özellikle dinsel müziğimin insanYÜKL£r\tt>fât\ lara gündelik yaşamlarının ötesinde neler sağladığının bilincindeyim. BOĞüŞMA SOA/ÜA/G4 DÜfM4A/ G£R/ ÇEKİÜ/?.' "Polonya'dan ayrılıp Batı'da yaşamayı düşündünüz mii hiç? Böyle bir diişiince size çekici gelmedi mi?" Polonya'da yaşamak da ismuvakkat kadro ve teşkilâtla Üniversitede öğleye temiyorum, Polonya'dan ayrılidare olunacağmdan mak da. Anlayacağınız, işim güç. kadar ders usulil önümüzdeki sene yeniden Aslında, kalkıp örneğin İngiltekadroda ve teşkilâtta kalktı re'ye gelmem, rahat bir yaşam değişiklik olması tabiidir. Esas itibarile Üniversitede sürmem, tüm bestelerimi seslenÜniversitenin dişçi kısmı için öğleye kadar tedrisat şekli dirmem benim için çok kolay muallim muavini tayin kalkmaktadır. Zaten bütün olurdu. Ne var ki, Polonya'da edilmemişti. kalmamın benim için çok önemli fakültelerde ders ve tatbikat vardır. Bu seneden itibaren olduğu kanısındayım. Benim Mezunlara hukukta da öğleden sonra müziğim simgesel olduğundan ve verilecek ders ve seminer mesaisi şimdiye kadar bazı güçlüklerin şehadetnâmeler konacaktır. Talebenin devam üstesinden gelebildiğimden, birmecburiyeti de hususi bir Bu sene darülfünun çok şey mümkün duruma geldi. şekle bağlanacaktır. Hukuk fakültelerinden mezun Gdansk'da Dayanışma Sendikası fakültesinin dört seneye olanların eski Darülfünun için "Lacrimosa" adh yapıtımı çtkartlması mevzuu bahis şehadetnamesi mi, yoksa çaldığımızda, binlerce insan ayaÜniversite şehadetnamesi mi ğa kalkarak dinledi. Az şey mi değildir. Esasen Üniversite bir sene alacaklarına iair muhtelif bu! TARİHTE BUGÜN Mümtaz Arıkan 10 Ağustos 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 10 Ağustos 1933 şayialar çıkmıştır. Üniversitenin tesisinden beri hiçbir mezun şehadetname almamıştır. Darülfünunun ilgasından evvel şehadetnamelerini alanlar Darülfünun şehadetnamesi almışlardır. 19331983 Vatandaş! Yerti Malbr tergisini yit, gör de Törkfin zekft mile re aıkagögs&n Harice gitmek istiyen sabtk müderrisler Mülga Darülfünun heyeti ilmiyesi azasmdan bazıları muhtelif şark Darülfünunlarmda kürsü alırıak üzere teşebbüsata girişmişlerdir. barsın !
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear