26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/4 KÜLTÜRYAŞAM 10 AGUSTOS 1983 TELEVIZYON 20.00 Dünya Atletizm Şampiyonasından görüntüler 20.30 Haberler 21.00 Hava Durumtı 21.05 Halk Ezgileri Î21.10 Hedef 90 * Birincisi 27 temmuz 1983 tarihinde yaymlanan yarışmamn elemegrubunda, bu kez emekli kütüphaneci Bay Aydın Kuran ile, öğrenci Funda Kunurkaya karşı karşıya geliyorlar. înkılap tarihi, Türk ve * S ggtı edebiyatı, Türk ve Batı sanat ve klasik müziklerinden oluşan 9 soruyu yanıtlamaya çahşacaklar. Yarışmamn konuk sanatçıst Yük•, sel Kıp. Minik uzunçaların 1984'de öngörülen satışı 25 milyon Uretimine yeni başlanan minik uzunçalar, 33'lük ve 45'Iik plakların yerini şimdiden aldı bile. Üstelik 12 santimlik bir yüzeye 75 dakikalık kayıt depo edebiliyor ve laser ışınıyla çalındığı için hiç aşınmıyor. Kültiir Servisi Ses kaydı alanındaki üçüncü teknolojik devrim birçok ülkede yeni atılımlara yol açacağa benziyor. 78, 45 ve 33 devirli plaklardan sonra 1982 ekiminde Japonya'da, altı ay sonra Avrupa'da ve geçtiğimiz haziran ayında ABD'de de piyasaya sürülen sıkıştırılmış (compact) plak ya da "minik uzunçalar" şimdiden her türlü tahmini aşan bir ilgi görüyor. Yalnız Japonya'daki satışlar tahminlerin iki kat üzerinde. Eldeki az sayıda plağa karşın, bu yıl Fransa'da 40.000, dünyada da 300.000, gelecek yıl ise bir milyon "okuyucu kafa" satılacağı öngörülüyor. Buna koşut olarak plak satışları da hızla artıyor ve sıkıştırılmış plağm bildiğimiz 45'lik ve 33'lüklerin yerini alacağı anlaşılıyor. Gelen haberler üreticinin de bu gelişmeye hazır olduğunu gösteriyor. Tokyo'daki Sony fabrikası yılda 5 milyon plak çıkarabilecek durumda. Federal Almanya'nın Hannover kentindeki Polygram fabrikası da bir bu kadar plak üretebiliyor. 1984 yılı başında Sony ABD'de bir fabrika açacak. 1984 yılında, dünyada 25 milyon sıkıştırılmış plak satışı öngörülüyor. SIKIŞTIRILMIŞ PLAK NEDIR? Sıkıştırılmış plağın bildiğimiz plaklardan farkı, 12 santimetre eninde ve tek yüzlü olmasıdır. Bu 12 santimetreye 6075 dakikalık bir müzik parçasının kaydı sığdırılmıştır. Plak, bilinenin tersine, içeriden dışarıya doğru çalındığı ve üzerine yerleştirildiği tablo değişken bir hızla döndüğü için (başlangıçta dakikada 500 devirden plağın sonunda 215 devire) özel bir okuyucu kafa ge Ozetle Gözüpek bir İngiliz yayınevi zor durumda ^ 21.40 Dünya Atletizm Şampiyonasından c»^, görüntüler (Renkli) 22.55 Haberler ». 23.00 Kapanış * İZLEYİCİ GÖZÜYLE Sağır duymaz, uydurur? * Sayın Öngören, TRT'de olup bitenleri, TRT'nin kaliteli yayın üretmesi için neler yapması gerektiğini yazar yazar da bir türlü bitiremez. Hiç TRT gibi kör, sağır, atna garip dilli engin bir deniz tartışmakla biter mi? TRT, yaptığı kaliteli (!) yayınlarla televizyon vericilerini kapattırmayı, enerjiden tasarrufla ülke ""ekonomisine katkıda bulunmayı başarmıştır. Nüfusun belli bir yüzdesi televizyonlannı artık yalnız haberler sırasında açmakta, haberler bitince de kapatmaktadır. Ama TRT, anlaşılan bu yarım saatlik haberler programında da fazla elektrik harcandığına inanıyor ki, bilinen ciddiyetini (!) burada da göstermeye başladı. Hadi, boyalı basında yer alan yanlış, saptırılmış, abartmalı, şişirme haberlere şerbetliyiz diyelim. A ma ya TRT'ye ne demeli? O bir devlet kurumu, hepimizin malı değil mi? Bakın 26 temmuz 1983 tarihli TV son haber ve radyo 23.00 ana haber bühenlerinde 45 milyon insana duyurulanlara: "EskişehirAfyon karayolunda bugün meydana gelen trafik kazasında iki ölü, bir yaralı..." /. Söz konusu kaza TRT'nin verdiği gibi 26 temmuz günü değil, 25 temmuz günü saat 10.00 dolaylarmda, Başkent'e 220 kilometre uzaklıkta meydana gelmiştir. 2. Kazayı yapan yabancı plakalı minibüs, TR T'nin belirttiği gibi Eskişehir den Afyon'a değil, Afyon'a bağlı Emirdağ ilçesinden Eskişehir'e gelmekteydi. 3. Kazada yaralanan yurttaşımız, Eskişehir Devlet Hastanesi'ne •"' değil, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı. Ne denir şu bizim TRT'ye? Bir büyük iyi ki düşünmüş de bizden önce söylemiş: "Sağır duymaz, uydurur!" *. Dr. HARUN AKYÜZ / Ankara ARADAKt FARK Yukarda bir 33'lük uzunçalarla 12 santimlik sıkıştırılmış "kısa uzunçalar" arasındaki fark açık ve seçik olarak görülebiliyor. Ve altında uzaktan kumandalı, laser ışınlı okuyucu... 2. ÎSÜF yarışma sergisi üzerine Eğitim, sıralann, anfilerin dışındaki çalışmalarla amacına ulaşır ancak. Sayfalann arasına gömülüp kalmış bir öğrenci ile kavrayış ve yorum gücü gelişmiş bir başkası arasındaki fark büyüktür. MEHMET BAYHAN Istanbul Üniversitesi Fotoğraf Kulübü'nün düzenlediği 2. Üniversitelerarası Fotoğraf Yarışması Sergisi, 2 ağustos pazartesi günü İSOSEM Sanat Galerisi'nde açıldı. Ödül alan ve başarılı görülen yapıtların yer aldığı sergi 12 ağustosa kadar izlenebilecek. Fotoğraf Kulübü'nde başkan Şahin Selvi ve arkadaşlarının üstün gayretleri, MedikoSosyal Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aysel Ekşi'nin desteğiyle bütün yıl aralıksız çalışmalar sürdürüldü. Kurslar, gösteriler, sergiler düzenlendi. Geziler yapıldı. Şimdi de güzel bir sergiyle yılı noktalıyorlar. Salona girildiğinde sergilemenin düzeni dikkati çekiyordu. Gençler salonu doldurmuştu. Evlerinden çörekbörek getirmişler, limonata hazırlamışlardı. Ödül töreninden sonra kulüp üyeleri saydam gösterisi yaptılar. Ancak bu gösteri, sergi kadar başarılı değildi. Yarışmada ödüller şöyle dağılmıştı: Sarkis Baharoglu 1. ödül ve mansiyon: Merih Akoğlu 2. ödül ve iki mansiyon; Rıza Baloğlu 3. ödül; Mustafa Kocabaşı mansiyon ve Imge Grafik ödülü; İhsan Gerçelman mansiyon; Suha Şerbetçioğlu İFSAK ödülü. ödüller dışında bazı yarışmacılar sergilenen yapıtlanyla dikkati çekiyordu. Semin Yolaçan teknik düzeyi ve kompozisyon çalışması, Aydın Tunaoğlu makineden önce kafasını çalıştırışı ile sivriliyordu. Nuri Bilge Ceylan, Sema Erkan, Ibrahim Öğretmen, Sedat Uzaras, Mihriban Yiiksel, Abdullah Kırbaş aradan sıyrılan ve başka çalışmalarda da isimlerini duyuran gençler. Diğerleri de umut bağladığımız, güvendiğimiz, dualarımızla (!) desteklediğimiz sıcacık, yaşam ve sevgi dolu, heyecan dolu gençler. Geleceğin ustaları. Bazıları şimdiden usta diyemiyorum, alınanlar olur... Bize kalabilse, üniversite eğitimini sadece bu tür çalışmaların üzerine oturturduk. Eğitim, sıralann,anfilerin dışındaki çalışmalarla amacına ulaşır ancak. Güçlenir, çeşitlenir. Sayfalann arasına gömülüp kalmış bir öğrenci ile, her konudaki çalışmalar ile eli iş yapar, gözü görür. kavrayış ve yorum gücü gelişmiş söz söylemesini bilir, başkaları ile beraber olmasını ve beraber üretmesini öğrenmiş, konusu foroğraf ise onu da ömür boyu adım adım geliştiren bir genci düşünün. Sadece gençler değil, her yaşta ve meslekte herkes, tüm amatörler.. Bu gençler ve her ülkeden amatörler fotoğrafı oyun olsun diye yapmazlar. Onların uykularında, işlerinde, sevgilerinde, kanlannda fotoğraf vardır. Bu üstün çabayı, "derinliği yok" diye hafife almak günahtır. tçlerinde pek çok sanatçı vardır. Arkadaşlarımın bu sözcüğü kullanmalarına hep karşı çıktım. Ama galiba hata ettim, işlerimiz küçümsenir oldu. Bu güzel sergiyi bizlere hazırladıklan için İSÜF üyelerini ve yarışmaya katılanları kutluyorum. Hele bu kocaman yüreklerin üniversite öğrencisi gençler olduğunu düşünürseniz.. Esas duruş beyler, esas duruş.. RADYO j 05,00 Açılış, program ve kısa haberler 05.05 Ezgi kervanı. 05.30 Solistlorden birer şarkı. 06.00 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Gunaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Günün içinden. 10.00 Arkası yann. ""TT0.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haber• Ier. 11.05 Hafif müzik. 11.20 Tiirkü• ler ve oyun havaları. 11.45 Şarkılar. , 12.00 Kısa haberler. 12.05 Reklam. )ar. 12.10 Öğleüzeri. 12.55 Reklamlar ve radyo programlar|. 13.00 Haberler. 13.15 Hafif muzik. 13.30 Böl^'g'esel yayın ve reklamlar. 14.45 Öğleden sonra. 16.00 Kısa haberler. 16.05 Turküler. 16.20 Şarkılar. 16.40 Hafif müzik. 17.00 Olayların içinden. 17.30 Bölgesel yayın ve Reklamlar. 18.00 Çocuk bahçesi. 18.15 Haftanın çocuk şarkısı.18.20 Fasıl. 18.50 Hafif muzik ve reklamlar. 19.0001.00 TRTII ile ortak yayın. 19.00 Haberler. 19.30 Yurttan sesler. 20.00 Köyümüz koylumuz. 20.20 Günümüz bestekâr saz sanaıçıları. 20.40 Türkçe sozlü hafif muzik. 21.00 Kısa haberler. 21.02 Radyo tiyatrosu. 22.00 Türkuler. 22.20 Ku.. çuk konser.22.40 Şarkılar. 23.00 Haberler. 23.15 Gecenin içinden.00.55 Günün haberlerinden özetler. 01.00 Program ve kapanış. 01.0505.00 Gece yarısı. JRT l 08.00 Sabah için müzik. 09.00 Şarkılar. 09.15 Türk buyükleri. 09.30 Sabah konseri. 10.00 Şarkılar. 10.20 THM toplu programı. 10.40 Kadın ve çevresi. 11.00 Kadınlar topluluğu. 11.30 Türkçe sözlü hafif müzik. 11.45 Türkuler. 12.00 Dünya folkloru. 12.20 Şarkılar. 12.40 Turküler geçidi. 13.00 Haberler. 13.15 Saz eserleri. 13.30 Şarkılar. 13.45 Bir roman/Bir yazardan hikâyeler. 14.00 Bir album. 14.30 Yabancı dil öğrenelim. 15.30 Oda muziği. 16.00 Şarfcılar., 16.20 Arkast yann. 16.40 T4ır!ıüJer>geçidi. 17.00 Olayların içinden. 17.30 Çeş'itli sololar. 18.00 Erzurum Radyosu Türk halk müziği topluluğu. 18.30 Bilim dergisi. 18.50 Çocuklar şarkı söyluyor. 19.0001.00 TRT I ile ortak yayın rektiriyor. Gözle görülmeyen ve Bundan on yıl önce îngütere'plaktaki olağanüstü yoğunluğu çözebilen, çok ince bir laser ışı de gözüpek bir yaymcılık denenı aracıhğıyla çalınmakta. Odak yi olarak ortaya çıkan ve John noktasında laser ışınının eni an Berger, Arnold fVesker, Jonatcak milimetrenin binde sekizine han Miller, Susan Sontag gibi düşüyor. Plakla okuyucu kafa yazarların kitaplannı basan Yaarasında en ufak bir temas olma zarlar ve Okurlar Kooperatifi, dığından, aşınma neredeyse sıfır son zamanlarda ciddi parasal ve plak aşınmaz kabul edilebili güçlüklerle karşı karşıya. So, yor. Üstelik de kaydı içeren gi aylarda ödeme sorunlannı çözerintiler laser ışınlarına saydam, meyen kuruluş, bazı çalışanlann toza ve parmak izlerine karşı ko işine son verdi. Öte yandan, yöruyucu bir tabakayla kaplı. Ses neticilerin birçoğu şu sıralar aykalitesi mükemmel, ne en ufak lıklannı alamıyor. Kooperatifln Glen Thompson, bir soluk, ne de bir çıtırtı duyu kurucusu aralarında John labiliyor. Ama bu sonucu almak "önümüzde için çok iyi bir set gerekmiyor Berger'in bir kitabı da bulunan değil. Dolayısıyla, sıkıştırılmış kapsamh bir yayın programı var, plaklardan en iyi sonucu almak ama tüm borçlarımızı ödeyecek için önümüzdeki günlerde özel yeterince sermayemiz yok" dedi. müzik setlerinin piyasaya çıkmaJean Anouilh hasta sı bekleniyor. Ünlü Fransız oyun yazarı JePİYASAYA VERİLEN an Anouilh, geçlrdiği ani bir raTAZE KAN hatsızlık sonucu Marsilya'da hastaneye kaldırıldı. Daha geç1981," 1982 ve 1983 yıllarında tiğimiz yıl kendi oyununu sahneplak piyasasının alt üst olduğu, ye koyan Anouilh'un, Marsilyasatışların neredeyse yarı yarıya daki Timone Hastanesi'nin kardüştüğü düşünülürse, sıkıştırıldiyoloji bölümünde gözetim almış plağın piyasaya aşılanmış tında tutulduğu belirtiliyor. Antaptaze bir kan olduğu sonucuna varılabilir Ancak uzmanlar, cak yakınlarına göre, ünlü yazaolaya bu kadar basit bakılma nn rahatsızlığı ciddi değil. Daha ması ve sıkıştırılmış plağın henüz çok hüküm süren boğucu sıcaktüm öğeleri bilinmeyen bir zin ların yol açtığı bir geçici rahatcirin ilk halkası olduğu görüşün sızlık söz konusu. deler. Şimdiden Matsushita Electric adlı Japon firması, teyp Carolyn Sue Jones bandı gibi silinip yeniden kulla öldü nılabilen bir sıkıştırılmış plağın ABD'U sinema oyuncusu Cailk gösterilerini yapıyor. Böyle rolyn Sue Jones, 3 ağustos günü ce de, sıkıştırılmış plak, piyasa uzun bir hastalık sonunda ya sürülmesi on yıldır geciken Hollywood'da öldü. 54 yaşında "videoplak"ın en büyük raki ölen Jones, 1957 yılında en iyi bi durumuna geliyor. Çünkü yardımcı kadın oyuncu Oscar'ıMatsushita'nın ilk denemelerini nı almış, birçok TV dizisinde yaptığı yeni sıkıştırılmış plak 20 ' 'Kökler ", "A ddams A ilesi "vb. santimetrelik ve silinip yenilene oynayarak ülkesinde büyük ün bilen 15.000 belgeyi stok edebi kazanmıştu liyor. Maliyeti çok yüksek olan bu plağın şimdilik piyasada çok sayıda alıcı bulması olanaksız. Ancak ses devriminin başladığını çok iyi bilen ve aralarında Philips'den Sony'ye kadar yığınla devin bulunduğu firmalar, harekete geçerek yeni teknikler geliştirmeye başlamış durumdalar bile. Türk Dil Kurumu'nun ardından Dîl Devrlmine karşı devrim yürümez yanda yapay Osmanlıca, öte yanda Türkçe. Saray çevresi sa> natçıları buyapay Osmanlıcayj geliştirdiler. Türkçe zenginleşemedi. Çünkü dil yazı sanatçılarıyla zenginleşir. TDK Türkçe'yi zenginleştirmeye, özleştirmeye çalışıyordu bu politik bir konu oldu. Oysa dil, bilimcilerin, yazı sanatçılarının işidir, politikacıların değil. TDK'nın olumlu çabalan sürecektir. Yeni kurum henüz uygulamaya geçmediği için kesin birşey söylenemez ama özleştirme çalışmaları sürecektir. Nurullah Ataç tek başına bir kurum kadar yeni kelime türetmişti. Karamsarlığa kapılmayıp uygulamayı beklemeliyiz. Bu konunun bu kadar birikimi var, birden sıfıra düşmez. Bu birikim çıkacak engelleri aşacak güçtedir. Dil çalışmaları kopukIuklara değil, bütünleşmeye yönelik olmalıdır. Bundan sonra da bu dengeyi yazı 'sanatçıları sağlayacaktır, sağlamalıdır. TDK kapatılmasaydı iyi olurdu, çünkü bir Dil Akademisi boşluğunu dolduruyordu, ama dil çalışmalan durmaz, dil kendini yeniler." gı. Temel sorun, yeni Türkçe'ye değil, yeni bilgi alanlarına yabancı olmaktan doğuyor. îşin acı yönü bugün kimi Arap ülkelerinde günümüz Arapça'sının çağdaş bilimin gereklerini karşılamaktan yoksun oluşu tartışılır, Arap üniversitelerinde bu soruna çözüm yollan aranırken bizde sağlıklı bir gelişme örneği olan TDK yerin dibine batırılarak 19. yüzyıl öncesi Arapça'nın dilimizdeki kalıntılarına dört elle sarılınıyor. Bu özentinin yersizliğini, yararsızlığını gelecek yıllar gösterecektir." AYLA KUTLU "Türk Dil Kurumunun bürokratik çark içine alınmasıyla, kuşkusuz bu kurumun işlevinin yok edilmesi amaçlanmıştır. Ülkemizde bürokrasi büyük üstyapı kurumlarının tek politika saptayıcı ve yürütücüsü durumuna geçirilmek isteniyor. Böylece dile ilişkin çalışmalar da politik guçlerin emrine veriliyor. Bir devlet dairesinin bağlı olduğu katı kurallar, emir, kumanda zinciri gerçekten de TDK'nın yeniliklere açık yapısını yok edecek, geri dönüşü sağlayacaktır. Kişilere kızıp kurumları yaşatmamak kolay bir çözüm. Korkarım ki yüz yıl öncesindeki gibi, resmi dilyaşayan dil ikilemi büyüyecek, zamanla resmi dili halkın anlayacağı dile çeviren çevirmenler oluşacak. Kuşaklar arasında kopukluk yok değil. Ama bu insanın evriminden geliyor biraz da. Toplumsal birçok nedenleri var. En başta eğitim. Bu dilin yenileştirilmesinden de önde gelen bir neden. Teknolojik gelişim, haberleşme kaynaklarının değişimi, bunların oluşturduğu yeni değerler... Oysa ki, tek nedene indirgedi saldırılar bu kopukluğu. Kaldı ki bu duruma ilk savaşı açanlar, kopukluk derken başka birşeyi neden olarak görüyorlar. Kopukluğun nedeni Türk alfabesidir. Kopukluk alfabenin değişmesinden çıkmıştır. Yani Dil Devrimi'nden. Sıra ona da mı gelecek? Bunu da göreceğiz. Sonuçta, Atalürk'ün mirasınıparasal değil kültür mirasını sahiplenmek, ülkenin aydınına ve ek bir aracı dil bulunan yazarına düşüyor. Yasalara uymak yurttaşlık görevidir. Bizler de yasaya uyarız. Bunun yanında, Türk olarak kültür mirasımızı ve en büyüğün vasiyetini savunmak, Türkçe'nin gelişmesini sağlamak da görevimizdir. Ben yazarlar, aydınlarca kurulacak bir vakıf çağrısı yapıyorum. Kopmaları, dağılmaları önlemek, en azından yapılmış çalışmaların yaşarlığını sürdürebilmek için." YAŞAR KEMAL "Turk Dil Kurumu kimi zamanlarda bir siyasi tartışma konusu oldu. Ülkemizdeki tutucular bu kuruma saldırmayı amaç bildiler. Bu, anlaşılmaz bir tutum değildi. Atatürk Cumhuriyet'i kurarken Osmanlıyı da birçok ana kurumlarıyla birlikte yıkmıştı. Atatürk büyük bir devrime sıvanmıştı. Onun devrimirfHe en büyoifîlke, Türk ulusunun kendi kÖJttirüne, benliğine dönmesi, kişiliğine kavuşmasıydı. Bir ülkenin kendi benliğine kavuşması, kültürüne varması, kişiliğini bulmasının başlıca yolu da dilden geçerdi. Türk dili kendi özüne kavuşmalıydı. Ve bunun için büyük çabalarla Türk Dil Kurumu'nu kurdu. Bu kurumun kapatılması, kırk yıllık savaşımları sonunda tutucuların büyük bir utkusudur. Ama atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş, Atatürk'ün kendine dönüş ilkeleri başarı kazanmıştır. Türk Dil Kurumu'nun kapatılmasıyla, bundan sonra Max Gallo'ya yanıt , J'ranpç hükümetinin sözcüsü, Sosyalkt P$rtCmc* mlllet\)e%h\, tarihçil't•' romancı Max Gallonun sokaki aydınlarla ilgili sözleri, Sosyalist Parti'nin iktidar ortağı Aomünist Partisi'ni kızdırdı. Gtllo, soldaki aydınların suskunluÇunu biraz da, Komünist Partiıi'nin artık "önder" rolünü yitirnesine bağlamıştu Komünist Pfrtisi Siyasi Büro üyesi Maxime Gremetz, geçtiğimiz çarşamba günü "L'Humanite''gazetesinae Gallo'ya yanıt vererek şöyle d?di: "Soldaki aydınların suskuıluğu incelenirken, bunu otuz yıldır Komünist Partisi'yle aralurındaki ilişkiye bağlamak benceciddi değil. 1981'de Giscard'ın ikJdardan düşmesine sevinenlere iki yıl gibi kısa sürede düş kırıklıynın, isteksizltğin, küskünlüğün tgemen olması bu kadar kolay anklanabilir mi? TRT III 06.58 Açılış ve program. 07.00 Güne başlarken. 08.00 Sabah konseri. 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Barok muzik. 09.30 Chicago topluluğu. 10.00 Hafif Müzik dünyasından. 11.00 öğleye doğru. 12.00 Haberler.12.12 Diskoteğimizden. 13.00 Konser Saati 14.30 Caz müziği. 15.00 Muzikli dakikalar. 16.00 Günun Konseri. 17.00 Haberler. 17.12 Sizler için.18.00 Haftanın topluluğu. 19.00 Haberler. 19.12 Bir konser. 20.45 Saz eserleri. 21.00 Yeni tını Yeni müzik. 21.45 Halk çalgılanmızdan ezgiler. 22.00 Haberler. 22.12 Gecenin getirdikleri. 23.00 Çarşamba konseri. 24.00 Gece ve müzik. 01.00 ProRram ve kapanış. Bayun Mao*nun yusakladığı film dünya sinemalarında Kültiir Servisi Mao'nun sağlığında sansür tarafından yasaklanan ve Çin canlı resim sinemasının başyapıtlarından sayılan "Maymunlar Kralı" sonunda ortaya çıktı. Bir 16. yüzyıl romanından (Wu Çeng'in "Batıya Yolculuk"undan) uyarlanan film Maymunlar Kralı'nın kendine göre bir silah ararken Dragon Kral'ın saraymı bir sütun gibi ayakta tutan ve dalgaları durduran " k u r a l ı " nasıl sözle safına çektiğini anlatıyor. Ancak Dragon Kral da bu sözde hırsızlığı eöklere egemen olan Yeşim Tmpatarator'a şikâyet ediyor ve Maymun Kral'la halkı için dertler başlıyor. 1964 yılında çevrilen, ancak Bayan Mao'nun araya girmesiyle rafa kaldırılan filmin yönetmeni Wan Lai Ming de (bugün 85 yaşında) hapse atılmıştı. Bavan Mao'ya göre, Yeşim lmparator 1 un kıllı et beniyle "Mao'nunki arasında benzerlik büyüktü. Şimdi bütün dünya, bu hem sınema sanatının, hem de grafik sanatlarının başyapıtlarından sayılan filmi zevkle seyrediyor. TRT II 06.58 Açıhş ve program. 07.00 Solistlerden seçmeler. 07.30 Haberler 07.40 Turküler ve oyun havaları. BULMACA David Nivenhn cenazesinde Yehudi Menuhin konser verdi Kültiir Servisi Yetmiş üç yaşında ölen Iskoç asıllı sinema oyuncusu David Niven, yirmi yıldır yaşadığı Isviçre'nin Chateau d'Oex adlı kasabasında toprağa verildi. Ünlü sanatçının bir Anglikan Kilisesi'nde düzenlenen cenaze törenine katılan yakın dostu ve keman virtüozu Yehudi Menuhin, Jsviçre'nin Gstaad kentinden getirdiği yedi öğrencisiyle birlikte küçük bir konser verdi. Menuhin, David Niven'ı, Mendelssohn'un Yaylı Çalgılar İçin Sekizli'sinin andante bölümünü çalarak uğurladı. Menuhin, bu yapıtı seçmesinin nedenini, Mendelssohn'un David Niven'ın ülkesi İskoçya'yı çok sevmesiyle açıkladı. Törende, David Niven'ın karısı ve iki kızı, ilk evliliğinden olan oğulları ve erkek kardeşinin yanı sıra, eski arkadaşı Monaco Prensi Rainier, sinema oyuncusu Audrey Hepburn ve Prens Sadreddin Ağa Han da bulundu. İLHAN SELÇUK "Dil Devrimi nasıl yürüdü? Sağlam bir gerekçesi, bilimsel bir temeli vardı, aydınlar, sanatçılar, yazarlar, bilim adamları Devrimi benimsediler, halk tuttu, aşama aşama gerçekleşti dilde devrim... TDK'nın yaptırım gücü yoktu. Tepeden inme emirlerle Dil Devrimi yürümeyeceği gibi, "Dil Devrimi'ne karşı devrim' de yürümez. Bir şaire, romancıya, yazara 'şu sözii kullanma, bu terimi yasaklıyonım' denilebilir mi? Okunan yazarların diline ambargo mu konulacak? Tüm yayınlar sansürden mi geçirilecek? Dil Devrimi'ni kimse durduramaz. Çünkü yaşamın gereklerinden doğmaktadır bu devinim. Sürecektir. TDK'ya yazık olmuştur. Ama ulusal dilin işlenmesi, geliştirilmesi, yeni sözcüklerin üretilmesi, kavramların kullanımında bilimsel atılımlarda koşut çabanın gösterilmesi bir zorunluluktur. Cumhuriyet Devrimi gibi, Demokratik Devrim gibi, Sanayi Devrimi gibi, Dil Devrimi de Türkiye'nin çağdaşlaşması sürecinde kaçınılmaz bir devinimdir." Hindistanın ödülü büyük Hindistan'ın eı büyük edebiyat ödülü sayılan Jnanpith Ödülü, 1982 yılı için kadın şair Mahadevi Verma'ya vtrildu 150.000 rupi olan ödülün sıhlbesi 76 yaşında ve ödülü almaana yol açan yapıt "Yama"ilk ohrak 1939yılında basılmış. 1970lerin sonunda beşinci baskısını ulaşan bu kitaptaki şiirler, çcğdaş Hint Edebiyatı'nın en özgieı ve çarpıcı örneklerinden sayılıyır. hiçbir şey olmaz. Büyük Türk yazını dilini güzelleştirmeyi, arındırmayı, zenginleştirmeyi sürdürecektir. Dili halkla birlikte onun yazını yapar. "Atatürk'ün amaçladığı an ve zengin Türk dili düşü gerçekleşmiştir. Bunun da önüne Türk Dil Kurumlarını kapatmakla, sert, uygulanması sakıncah yasalar koymakla geçilmez. Bir dili vardığı aşamadan döndürmek, bir halkı kökünden koparmak kadar zordur. Doğanın yasaları olduğu gibi dillerin de gelişim yasaları vardır. Bu yasaları ortadan kaldırmaya çalışmak havaya çivi çakmak gibi birşey olur. Yaşam deneyleri, dünya deneyleri olanlar böyle bir işe kalkışmazlar. Türk Dil Kurumu Atatürk'ün büyüklüğünü gösteren başlıca yapıtları arasındadır. Ve bir çağa onur kazandıran büyük bir kültür kurumudur. Şimdiye kadar ulkemiz kültürüne yaptıkları da, tarama sözlüğünden derleme sözlüğüne kadar, daha yüzlerce yapıt, kültürümüzün temel taşiarıdır. Türk Dil Kurumu'nu kapatmak yanlış bir ulusal uygulama olduğu gibi, insanlık için de bir kültür suçudur. Ulusal kültürü yaratmaya çabalayan bir büyük adamın anısına, yapıtlarına karşı olan tutumları da, ne derlerse desinler, tarih kılı kılına değerlendirecektır." Budapeşte'de görsel sanatlar 18 ağustos2 eylül tanhleri arasında Macaristan'ın batfçenti Budapeşte'de plastik sanatçılar, mimarlar ve sinemacılar kir araya gelecek. Macar Mimarhr Birliği tarafından düzenleten bu "Görsel Sanatlar Atöiyesi"ni Uluslararası Mimarlar Birliği Onur Başkanı Pierre Vagoyönetecek. Atölye şefliklerini ie, mimarlıkta Otto Frei (F.Almanya) ve Yoma Friedman, yontuia Nicolas Schöffer ve Pierre S&kely (Fransa), sinemada da Alexcndre Trauner (Fransa) ve Mklos Jancso (Macaristan) yapacaklar. SAÖA " İ/ Monoton. 2/ Bir renk. 3/Jacq ö'nadlı unlü bir Amerikalı fizyoloji bilgini... Hızla bukülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle vucudun * V ! yatıştan ayak ustu duruşa geçmesi. " " " V Prusya ordıısunda acemi erlerin r sıkı çalışma ve mekanik hareketler| le yetiştirilmesi usulü... Irlanda deI .»nizinde bir lngiliz adası. 5/ Uyukla1 ma, pinekleme... Neodımin simgesi. • •6/ Rodyumun simgesi... Sitara benI zeyen telli bir Hint çalgısı. 7/ Sat| rançta kesin ycnilgi... Niğde'nin bir i ijceşj. 8/Amerika'dabir göl... Mud"S|t. 9/ Amerika Birleşik Devletlerinden biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Kadınların çarşaf yerine kullan'drkları hafif ustluk. 2/ Emek, çaba... I Menevişli mermer taşı. 3/ Monokrom resimleri ve "antropometri'Meri ile ıinlu, Yves önadlı Fransız ressamı... Ok. 4/ Ürdün'debirşehir... | \]â\e. 5/ Kasaplarda satıiır... Krnsl eı ıdlı XIX. \u/yıl Alman fi lozof ve pedagogu. 6/ Arabistan'ın çeşitli bölgelerinde kurulan panayırlara verilen ad... Stronsiyumun simgesi... Kalayın simgesi. 7/ Eskiden kullanılan ve çelik dilimlerden oluşan zırh... Içi patlayıcı maddeler ve küçük mermilerle dolu top güllesi. 8/ Açılınca içinde sadece umut kalan kutusu ile ünlü kadın. 9/ Bir ırmağın çizdiği düzenli dolambaç. ÇETİN ALTAN "Dil, politıka surunu dışında kalmalıdır. Bizde dil çatlaması var. Bir PROF. AKŞİT GÖKTÜRK "Türkçe'nin yenileşmesi, çağdaşlaşmanın, uygarlığın, tarihin akışının bir gereğidir. Tarihin akışı geriye çevrilemeyeceğine göre, dilde yenileşme de durmayacaktır. Türkçe'ye gönül vermiş yazarlar, çağdaş bilimin verilerini ulusal düşüncemize taşımaya çalışan bilim adamları, yeni Türkçe'yle, sürekli gelişen, değişen Türkçe'yle yazacaklardır. Türk düşüncesi ile yaratıcıhğının bağımsızlık ilkesidir bu. Bugün değişik bilim alanlarındaki, sözgelişi bilgisayar alanındaki son gelişmeleri Türkçe'ye elli yıl öncesinin diliyle aktarabilir misiniz? Hayır. Türkçe'de yeni kavramlar türetmek zorundasınız. Ama ne oluyor? Bilgisayarın ne olduğundan habersiz kimseler, hiç duraksamadan o kavramların anlamsız, uydurma, gereksiz olduğunu, yaşlılarca anlaşılmadığını söyleyebiliyorlar. Gerçekte burada başlıyor yanıl Çağdaş Polonya Sanatı Paris'in ünlü Georges Pomoidou Sanat Merkezi'nde lir "Çağdaş Polonya Sanatı" serjislaçıldL Sergininilginçyanlarn" dan birini de, büyük PolonyaL yazar Stanislas Ignacy Witkiemcz'in tablolan oluşturuyor. Renkleri uyumsuz olan ve pek usta işi sayılmayan bu resimlerde, yine de büyük bir kişilik var. 8 yaşında yazmaya başlayan, Hitler'in askerleri ve Kızılordu ülkesine girdiği gün, 18 eylül 1939'da intihar eden Witkiewicz'in ardından, bir başka yazarressam, Tadeusz Kantor sergide dikkati çekiyor. Stanislaw Sijalkov/ski, Alina Szapocznikovi, Jerzy Beres ve öbürleri Polonya sanatının iyiyolda olduğunu ortaya koyuyorlar. BtTTt
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear