24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
^uruımeıer: ıııAnaau Dilde özleşme akımına karşı çıkmak, demokratik bir toplumda olağandır. Ama bu hakkı kullanırken Atatürk'ün konudaki doğrultu ve tutumuna karşın, Atatürkçüluğün bütünlüğünü örselemek pahasına, O'nu sömürmek elbet doğru olmaz. Atatürk'e açıktan karşı çıkamamasının öfkesiyle özleşmeden hınç almaksa yıkıcı bir yöntemdir. SAMİ SELÇUK. Hukuk Doktoru Daha öncekı yazımda Ataurkçuluğun yaklaşım boyutuna ieğınmış, yorumda butunluk ılcesınden sapılmaması gerektığıu, bunun ıçın de, AtaturkçuluŞun, Ata'nın şu va da bu koşulan aJtında soyledığı sozlerle, ku;ük zaman dılımlerı ıçınde ırdeenemeyeceğını, bunun tehlıkelı )ir yontem olduğunu vurgulanaya çalışmıştım Bu tur tehlıkelı ve ters yaklajmlar.Ataturkçuluğun ulusçuuk ve çağdaşlıkla butunleşmeyı unaçla>an dılde ozleşme alanınla gorulmektedır. VTATURK'UN GİR1ŞİMİ Gerçek şudur. Ataturk, orta okul sıralarmdan ben dılın ozleşmesı ozlemını, anılarında, not defterlennde sık sık yansıtmıştır Bu hareket, once harf devnmıyle başlamıştır Ancak, yuzyılları yıllara, yıllan aylara sığdırmak zorunda olan eşsız de\rımcının yıtırılecek zamanı yoktur Ive:endır Nıtekım, 1928'de harf devrımını, beş yıllık surede ger;ekleştırme onenlennı uç aya ındırmış \e bunu başarmıştır da Ataturk, aynı ıvecenlığı, harf devrımının bir uzantısı olan dıl devrımınde de gostermıştır Buna bırazdan venıden geleceğım Ataturk, şu bılımsel cerçeğı çok ıyı kavramıştır Dıl savaşı, bağımsızlık savasının bir parcasıdır "Turkçe yabancı dılfer boyunduruğundan kurtarılmalıdır " (1930).Ozleşme demek, uluşçuluk demektır "Turk demek, dıl demektır Turk ulusundanım dıyen Turkçe konuşmalıdır Türkçe konuşmayan bir ınsan, Turk ekınıne, topluluğuna bağlılığını öne surse, buna ınanmamalıdır " Çağdaş dunyada, ulusal bılınç, bellek ve duygunun zengınlığı dıl zengınlığıyle olçulmektedır "Dıl duşuncenın evıdır" (Heıdegger) Bu evın zengınlığı, sozcuk zengınlığıne bağlıdır O yuzden cağdaş uygarlıkla butunleşen ulkelerın sanat ve bılım dılındekı sozcuk sayısı, mılyona doğru tırmanmıştır Dunya sozcuk patlaması çağını yaşamaktadır "Her sozcuk bir u>garlıktır " (Meılett) Bın sozcuklu bır beynın urunuyle, yuz bın sözcuklu bır beynın urunu elbette bır olamaz Şöyle bır benzetme yapılsa yendır Her sozcuk bır mumsa, bın mumla ışıtılan oda vuz bın mumla ışıtılandan elbette farklı olacaktır Bu aydınlık, kuşkusuz, kendı ozdeğerlerı olan, kök ve eklerle ozyatağında gelışıp tureyen anadüle olacaktır Çunku, ınsan ancak anadıl değerlenyle duşunebılır. algüayabılır, çagnşımdan çağnşıma koşabılır Duşuncede yalınlığa, saydamlığı, sağlamlığa ulaşmanın >olu budur Leyli, tahtelbahır, istikra sozcuklennı kaçTurkçocuğu anla>abılır kı 9 Ovsa >atılı, denızaltı, tumevanm dedığınız anda, beyın kımıldanacaktır Anadılın vurucu gucu ışte buradadır Bu guçten yararlanmamak, bu ışıktan Turk ınsanını voksun bırakmak nasıl bağışlanabılır9 Bolmelı kafalar yaratan ummet dılı Osmanlıca gıbı, Turk ulusuna seslenemeyen, bır montaj, yama, uyurgezer kast dılıyle, ınsan ezberleyebıhr belkı, ama duşunemez Devşirme dille ancak bir bilırn taşrası olunabilir. Ama bılım odagı asla olunamaz. Tersını savunmak, aydınlanmacılığa karşı duşmanlıktır "Obskurantızmdır " Karanlık karanlıkla ışıtılamaz Ustelık Turk ınsanının alacakaranlıkta saklambaç oynayarak yıtırecek zamanı voktur BİNLERCE SOZCUK Bu gerçeğı şaşmaz sezgısıyle kavravan Ataturk, 1932'de T Dıl Kurumunu kurarak butun gucuyle Osmanhca'ya yuklendı Halktan derlenen bınlerce sozcuk Ankara'va doğru yola çıktı Gunlerce ve gecelerce bu söz ya kesmış, buyuk onderı dınlemıştır 1935'te Ata'nın dılı oylesıne anlaşmıştır kı, bugun bıle yadırganabüır. Bunu sezınleyen Ataturk, özleşmeyı daha genış bır zaman dılımı ıçınde duşunmeye başlamış, bunu zaman zaman ozel soyleşılerınde yakın arkadaşlarına da so>lemış olabılır Ama O, dılı olabıldığınce anlaştırma ve uygaı .ığm getırdığı yenı sozcuklere oz Turkçe karşıbklar bularak dılı zengınleştırme amacından asla vazgeçmemıştır Nıtekım, harf devrımınden sonra da, Ataturk eski harflerle notlar yazmıştır Nasıl kı bu, O'nun harf de\rımınden vazgeçtığı bıçımınde yonımlanamazsa, dıl ıçın de gerçek aynıdır KURUMLARINA DUYDUĞU GÜVEN Ataturk, dılın ozleşmesı çabalarını butun gucuyle surdurmuştur. Şu sözler O'nundur "Turk Tanh ve Dıl Kurumlannın, Turk ulusal varlığını aydınlatan çok değerlı ve onemlı bırer bılım kurumu nıtehğını aldıklannı gormek, hepımız ıçın sevındırıcı bır olaydır"(l 11 1937) "Turk Tarıh ve Dıl Kurumlannın çalışmaları, ovguye değer bır nıtelık gostermektedır ( . ) Dıl Kurumu en guzel ve verımlı bır ış olarak turlu bılımlere ılışkın Turkçe terımlerı saptamış \e bo>lece dılımız yabancı dıllerın etkısınden kurtulma yolunda köklu adımını atmıştır Bu yıl okullanmızda oğretımın Turkçe terımlerle >azılmış kıtaplarla başlamış olmasını kultur yaşamımız ıçın onemlı bır olay olarak belırtmek ısterım " ( 1 11 1938)Göruluyorkı. Ataturk'un bujruğu, tum yabancı terımlerın Turkçeleştınlmesıdır uu uıuıtıııuc tuııı ymı v.u?nu vye aaamışıır 23 12 1937'de A tnan'a yazdığı bır mektubunda şoyle demektedır: "Gece uğraşımız, bıldığın gıbı, dıl derslerı Gunduz de yalnız olarak bu sorun uzennde bırkaç saat çalışıyorum " 19361937 yıllannda bır kıtap yazarak geometrı terımlennı ozleştırmıştır Alan, artı, eksi, bo>ııt, dikey, >atay, kesit, oran, teğet, uray, yuzey... gıbı yuzlerce sozcuk O'nundur Er, suba>, kunnay... gıbı askerlık terımlerının yanısıra, ozel, evrensel, kutsal, ısı, esenlik, erdem, kıvanç, konut, tum gıbı daha nıce sozcuk O'nundur Son soluğunu vermeden önce "dıl, dıl" dıye konuşmuş, 5 9 1938'dekı vasıyetnamesınde malvarlığının bır bolumunu T Dıl Kurumuna bırakmıştır Butun bunların anlamı açıktır Ataturk, dılın olabıldığınce anlaşarak zengınleşmesını, olumunden sonra da T Dıl Kurumunun yaşamasım ıstemıştır "Uydurma dıl" sozu bılınçsızlığın urunudur Hangı dılı ınsan >aratmamıştır kı 9 "Sozcuk açısından yaratıcılık çağındayız." (tmbs) Yukarıda belırttığım gıbı, bugun kullandığımız bır çok sozcuklen Ata yarattı, ya da karşı goruşun deyımıyle soyleyeyım, O uydurdu "Gelenek" tnonu'nun, "uygulama" T Banguoğlu'nun, "akaryakıt, savunma" F.R Atay'ın, "sıkıyonetım, tekel", O.A. Aksoy'un uydurdukları değıl, Turkçerun oz değerlenne dayanarak yaratiıkları sozcuklerdır Onları bugun hepımız severek kullanıyoruz Dahası, ozleşmeye karşı çıkanlar da kullanıyorlar Bunda şaşılacak bır vön yok Yanıtı açık ve ya zorla kullandırılmazlar, onerılırler T Dıl Kurumunun yaptığı da budur KARŞI ÇIKMA HAKKI Dılde ozleşme akımına karşı çıkmak demokratik bır toplumda olağandır Bu karşı çıkışı yasaklamak ve susturmaksa elbette haksızlıktır Ama bu hakkı kullanırken, Ataturk'un bu konudaki doğrultu ve tutumuna karşın Ataturkçuluğun butunluğunu örselemek pahasına, O'nu somurmek elbette doğru olamaz Atatürk'e açıktan karşı çıkamamanın ofkesı>le ozleşme akımından hıncını almaksa, Ataturkçuluğu dolanarak yıkma yontemıdır Bu yonteme başvuranlara bır çağrıda bulunmak ıstıyorum Önce bırbırımızı, vakıştırmalarla yargılayacak yerde, anlamava çalışahm "Gelın tanış olalım / Işı kolay kılalım" Sonra da Ataturk'un bu konudaki duşunce ve davranışlannı dunya tarıhını ınceleyerek bır kez daha gozden geçırınız Tomek Çekoslavakya'da, Quenzan Fılıpmlerde, Ben Gurıon Israıl'de dılı ozleştırıp yenı sozcukler yaratarak zengınleştırmışlerdır Bırakınız gehşmekte olan ulkelerı, gelışmışler bıle bu yolu ızlemektedırIer Fransa'da, para gıbı, yaratılan sozcuklen bınktıren ve odunç veren bır sozcuk bankası (la banquedes mots) vardır Bununla da yetınılmemıştır Aynı ulkede, Ingılızce ve Japonca'ya karşı amansız bır savaş açılmış ve bu amaçla bır >asa çıkarılmıştır Ustelık, Ata'nın dılı ozleştırme eylemınden de esınlenılerek ve Turk Dıl Kurumuna danışılaıak' Ilerde bu konuyu avrıca yazacağım Çare Çaresizlikten Doğacak.. "Ekonomıden Mesaj" adlı yenı bır dergı çıktı Grafik ve sayta düzenı başarısız, ama ıçerık açısından başanlı görünen bu dergı toplurnun ekonomıye artan ılgısını de vurgulamaktadır "Ekonomıden Mesaj"ın ıkıncı sayısında 'AET Türkıye ılışkısınde son durum" başlıklı yazıdakı şu satrlar öteden ben benım de yıneledığım bır gerçeğı yansıtmaktadır Türkıye temelde esneklığı düşük olan tarımsal mallar ıhrac eden bır ülke Bu nedenle, geçıcı olanaklar dışında, Türkıye1 nın ıhrac mallarına olan talep süreklılık kazanmıyor Dolar TL pantesının surekJı aleyfıte değışmesı, toplam dövız gırdısını sabıt tutabılmek ya da en azından düşmesını önlemek ıçın esneklığı düşük olan bu mallardan giderek daha fazla mıktarlarda ıhraç zorunluluğunu getınyor Dolar TL pantesının sureklı aleyhte gelışmesı ıse ıthale dayanan gırdılenn malıyetını yükseltmekte, bu yükselış esasen düşük kapasıtede çalışan sanayı sektörünün çıktı fiyatlarını artırmakta ( ) Sanayı mamullennın bu fıyat yükseklığı, (örneğın Türk otomotıv sanayı mamullerı gıbı) dışsatm olanaklannı kendılığmden kısarken üretlen mallann kalıtelennın düşüklüğü ve çesıtlılığının az olması Ortakpazar'a ıhracat olanaKlannı yapısal olarak düşürmekte" "Ekonomıden Mesaı"a başarılar dılerken dılinı değıştirmesınde ve "Ekonomıstler arası dıyalog" çerçevesını kırmasında yarar gördüğümü söyleyebılınm Çoğu ekonomı uzmanı gerçeklen dıle getırmekten çok terımlerın ve deyımlerın ardına saklanmayı yeğler, kendını güvenceye alır Genış kıtieye ulaşmak ıcın bu yöntemden vazgeçmek gerekır "Ekonomıden Mesaj" ne dıyor? {Yazann amacını aşarak) günlük dıle çevıreyım Türkıye AET ılışkılennde ülkemız sömürülüyor, ya da Prof Salıh Şanver'ın yenı bulduğu pek guzel deyımle" ütülüyor Dış sömürunün hızlanmasında göze çarpan etken "süreklı devaluasyon"dur IMF'nın dayatmasıyla benımsedığımız bu kural ne sonuç getınyor? Dışa bağımlı çarpık sanayıleşme Türkıye'de yapısal bozukluk yaratmıştır lcerdekı endüstrı carkını cevırmek ıçın Batı dan almak zorunda bulunduğumuz sanayi urünlen giderek pahalaşıyor, sattığımız tarım ürünlen giderek ucuzluyor Bır başka deyışle enflasyon ıthal edıyoruz, alıntenmızı ucuza ıhraç edıyoruz Sömüru, "süreklı devalüasyon"la ıvmesını artırıyor Eğer ekonomıde değer yaratan başlıca kaynağın emek olduğuna ınanıyorsanız, ulusal alıntenmızı 'süreklı devaluasyon' la yok pahasına satmaya yöneldığımızı düşünebılırsınız Ancak bu görüşü bır yana bırakın, "katı sermayecı" mantğıyla olaya bakın Kasım ayında bır Amenkan doları 180 lıra, bugün 220 lıra Bu da yetmıyor, ayrıca devlet ışadamına dışsatımdan sağladığı her dolar ıçın bır ya da ıkı dolar verıyor Demek kı ulkede uretılen mallan dışanya pazariayan ışadamına hem ucuz emek sağlanıyor, hem de parasal destek Nıcın? Isadamında bınkecek sermaye yatınma dönüşsün dıye değıl vnP Pekı, ısadamında odaklaşan sermaye ülkemızde yatınma donüşebılıyor m u ' Hıç kımse (ışadamının kendısı de) bu soruya "evet" dıyemıyor, dıyemez IMF'nın dayatmasıyla ışçı ucretJen, memur aylıkları, tarım taban fiyatlan dondurulmus "süreklı zam devaluasyon" kuralı benımsenmıs büyük ışadamlanna "açık kart" verılmış, ama Türkıye'de ekonomı çarkı yatınma doğru döndürülememıştır Ülkemız gelışmış bır Batı toplumu değildir Oralarda IMF'nın ıstıkrar polıtıkalan" uyjgulanabılır Cünkü sanayı devrımlen çoktan gercekleşmıştır, nüfus artıslan durmuştur, paraları sağlamdır, serbest pıyasada dengelennı az çok korur Turkıye'nın sorunu ıse çok değışıktır Bızım hastalığımız "Konjonktürel" değıl yapısaldır Pekı, çare7 Çare çaresizlikten doğacaktır 23 hazıran günlu Cumhunyet'te şu haber yer alıyordu Ekonomıde hızlı büyümeye geçışe devletın öncülük etmesı ıstenıyor" Üç ekonomıst (Prof Yüksel Ülken, Prof Erdoğan Alkın Dr Güngör Uras) bu yönde olumlu önerıler ılen sürüyorlar Ne var kı olayın sıyasal nıtelığını gözden kaçırmamak gerekır Devlet ekonomısı etkılı ışadamlannın elınde oyuncak oldukca devletın yatırımları da çarpılır Türkıye nın 11 eylul 1980'e sürüklen mesı, altyapısı bulunmayan bır ulkede 30 yıldan ben özel sektörcülük oynamaya kalkışanlar yüzündendır Devlet, ulusal ekonomı polıtıkasını halkcı nıtelıkte planlamaya dönusturemedıkce cıkış yolu yoktur Zaman geçtıkçe bu gerçek daha da belırgınleşecektır Nederr? Çünkü halkın zorunlu özverısınden kaynaklanan sermaye bınkımını yatınma dönuştüremeyecek kadar akılsız ışadamı Türkıye1 dekı kapıtalızmı de kendıne benzeüyor EVET/HAYIR OKTAY AKBAL IC BASEN MİLLİYET Evren'in İşareti Teoman Erel, 23 hazıranda Mıllıyet'ın 8 sayfasındakı "Teleks" koşesınde, ("Zamanında Seçim" Konusunda Evren'in İşareti) başlıkh yazısında, "Cumhurbaşkanı Evren'in Genelkurma)Başkanlıgı'nı seçımlen beklemeden "vakında" bırakması, ordu ust kademesındekı yeni hiverarşının bıçımlenme şekli kadar. hatta daha da onemlı olarak, venı sı>asi rejımin biçimlenme şekli ve zamanlanması hakkında da işaret teşkil ediyor. Bize göre bu açıklama "seçımlenn ertelenmeyeceğı" anlamında bir işarettir..." derken, aynı gun spor sayfasında da Trabzonspor ıle Fenerbahçe arasında oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını yazıyordu "...Maçı kazanan Trabzonspor takımı Cumhurbaşkanı'mn yanına çıktıgında, bır de baktık ki, en onde şişman, bı>ıklı bir adam var. Kaptan Şenol'dan bir adım onde Cumhurbaşkam'na ulaşan bu şahıs Kupajı leslim alıp muzaffer bır eda ıle havalara kaldırdı. Adı Mehmet \\\ Yılmaz'mış. Muteahhitmiş ve Trabzonspor'un Kulup Başkanıymış. Nıçin o aldı Kupayı Kaptan Şenol varken. Bınra bıldiğımiz at janşlannda bo>le olur. Atlar kupayı alama>acaklan ıçin o şerefi atlann sahipleri ustlenir. Futbol gibi insanlann yaptıklan sporiarda ıse kaptanlar >a da başannın asıl sahipleri annaganlannı bizzat alırlar. Demek kı anlavış değışmiş. Az buçuk holdıngleşmış..." leri sanıldıgından çoktor. Birini de ben anımsatavım: Hukumetkri ovme ozguriugu. Şaştınız mı? Şaka etmı>onım. Oyle bir sorun da var. Diyelım 1984 yılının haziran a>ında siz bir gazetenin Genel Vayın Mudurusunuz. Hukumetin u>gulamalannı çok olumlu buluyor, desteklenmesı gerektigine ınanıyor, coşku>la ovmek ıstiyorsunuz. Ne yapacaksınız? Bu da sorun mu, desteklerim, overim, o yuzden başıma bırşey gelecek değil ya! demeyin. Çok şey gelebilir başınıza. Kolayca dalkavuk durumuna duşebılırşınız. V e çok gecrneden kendinizi oyle bir yerde bulursunuz ki, kimi destekleyip, kimi SOZ CCCİNİN edemiyorsa, ozellikle basının tepesinde Demokles kılıcı yoksa, gorevlerin uygarca yapılması olağanlaşır. Ama dunım bunun karşıtıysa her ovgu ve destegin "Acaba?" sorusuyle karşılanması doğaldır. O zaman bırşey daha olur: Hukumetın kamuoyu onunde saglavabıldığı ıçten desteklerin bıle degeri kalmaz. Şakağına tabanca dayanmış bir insanın tuttugu alkışa kım kulak asar? Kısacası, ovulmeye layık şe>lenn etkın bıçımde o\ulmesi ancak eleşliri ozgurlugunun de bulunduğu yerlerde olasıdır. Danışma Meclisi uyeleri şu gunlerde basınla ılgilı tasanyı eie alırken bu gerçekleri gozonunde bulundumıiarsa ovulecek bir ı» "Cumhurbaşkanı, çok sayıda parti kurulmamasını istevebılir. Kendı açısından haklı da olabilir. Ama Sajın E>ren, sadece bir arzusunu dile getırmış, partı saMsını resmen dondurmamıştır. Anavasa'nın açık hukumlerine rafmen, venı partilenn kurulmasını >asaklamavacak kadar da, demokratik ilkelere bağlıdır. Nitekim, "Yenı Doguş" diye bir partı kurulmuş, kimse sesini çıkartmamış, sadece bazı ısimler veto edilmiştir. Milli Guvenlik Konseyi, sıyasi partiler uzerinde tasamıf yapabılir. Meselâ kunıcular ve mıllet\ekili adaylan Konsey tarafından veto edilebilecektir. Siyası Partiler ve Seçim kanunlannın gecicı maddeleri bu hakkı Mıllı Gu\enlık Konseyi'ne vermektedir. Eger Konsey, partı sayısını sınırlama yelkisini de almak ısteseydı, Anayasa ve kanunlardakı en son duzenlemelerı kendı yaptıgına gore, bo\le bır yetkıyı alırdı. Ama almamıştır Anayasa Mİ'jrtıler Kanunu açıktır: "Sıyası partiler, demokrasinin vazgevılmez unsurlandır. Ve her Turk vatandaşı, peşın ızin istemeden, partı kurmakta serbesttir." Şiirden, Bilimden... "Ozansam susmak yasak sesım kısılmayacak ölüm yığıtçe gelsın apansız gıdeceğım yaramı göstermeyeceğım" Ozanlar, yurdu bu yurt Ouygular, duygulanmalar kaynağı Toprağı srksan ozan, şaır fışkmyor' Aşıklar, ozanlar şaırler Duygu ınsantarı Ulusumuzun sözcülen En gerçek temsılcılen Antalya'dan saır öğretmen Abdullah Şanal şöyle yazmış "Şaırlık zor sanat Bır onur savaşımı, bıraz da alınganlık Şıınm bulutlanır bınkır bırıkır apansız sağnak gıbı gelır Öfkem, sabnm, onurum kavgalı türkülenır Amacım daha tyısı bıle değıl, en lyısı " "Bır gün olur bıter belkı hasretlık türküm kanşır türkülere gelır barış kardeşlık ahım dağları deler" dıyor "Duşlerden alıp çıktım hasretlı turkulen ey kerem'sız aslı'm benım yureğımde saklım benım sancıyor gecelenm" dıyor "Hayatım nehırdır tarladır dağdır ustam kı halk ormanı" diyor "Şıırlerle Antalya" seç'sisınden söz etmıştım ya, gencecık Antalya'lı şaırierden dızeler almıştım öğretmenlerı Abdullah Şanal'ı unutmuşum' "Körpecık öğrencılenm Semra, Kâmıle, Öngüç ne sıcak ve gereklıce kavranmışt dost ellennızle Sevındım, onur duydum Ben öğretmenlen saır Şanal anılmasam da olurdu" dıye yazmış Ne var kı, gönderdığı şıırlen okuyunca anladım gerçeğı Böyle bır şaır öğretmenın öğrencılen elbette kı şııre vurgun olurtar Ne mutlu böyle oğretmenlen olanlara' Yazın denen, sanat denen güç'ü sevmek, benımsemek, yaşamını o yolda harcamak taşının mutlu olmasına yeter Yaratmak, duygulannı söylemek, başkalarına sunmak, onlarla acıları, sevınçlen paylaşmak Şaırlerın baş özelığıdır bu, acıları duymak, duyurmak, yaygınlaştırmak, böylece o acılann yıtop gıtmesını ıstemek, bu yolda çaba harcamak Şanal, aylardır hasta yatan ünlü şaır Hasan Hüseyın Korkmazgıl'e bır sıır adamış ona "Olme Hasan Hüseyın" dıye seslenıyor "Gıtme Hasan Hüseyın yüreğın zaten yaralı köpüklü tay çakışı ortada kavgalanm an şahbazım an arslanım, cerenım Nazım1 dan önceydı koynumda resmın ecelın hükmü geçmezdelı dumrul yığıdım Anamas dağları, As dağları, dağlar hey 'haziranda ölmek zor"' • 18 yaşında bır ünıversıte öğrencısı okur da "Bılımde Yenı Aşamalar^' yazımla ılgılı uzun bır mektup yollamış Prof Jean Bernard1 ın bılım adamlannda, sanata, yazına yakınlık ve sevgı aramasını azıcık kınar gıbı1 Dıyor kı "Stendhal"ın Kanser olduğunu düşünelım, dıyelım kı ıkı yıllık ömrü var Soralım bakalım bu durumda kanserın nedenını bıılmayı mı ıster, yoksa "Kızıl ıle Kara'yı yazmayı mı?" Adını yazmamıs genc okurum, bana da soruyor "Bır gözünüzün önüne getırın bır yanda bır sanat esennden haz duyan sınırlı bır kıtlenın mutluluğu, öte yandan ölüm korkusu tüm benlığını sarmış, vaşama korku dolu gözlerle bakan mılyonlarca kanser kurbanının ınıltılen Sız, hangısını yeğlerdınız?" Üzerınde düsünülecek bır sorun bu elbet Genç okurumun yazdıktarı bır çok yönden tartısılabılır Önce bır yanılgısını duzeltmek ısterım sanat yapıtJan belırlı bır 'kıtle'yı, bır azınlığı 'eğlendırmek', onlara 'haz duyurmak' ıcın yaratılmaz, kuşaklarca, yıllarca, yüzyıllarca, mılyonlarca ınsanı etkıler, onlara yaşamayı, bu dünyayı duymayı, anlamayı, sevmeyı öğretır Dolayısıyla bılıme de yararlı olur Bır Dostoyevskı nın Freud üzerındekı etkısını düsünelım Daha pek cok sanatcının, yazann bılım adamlanna öncülük etmelennı Jean Bemard'm söyiedıklen benı de epey duşundürmüstü Genç okurumu da ılgılendırmıs, düşuncelere suruklemış lyıdır düsünmek konular,, sorunları hemencecık benımsememek, nedem'nı nıçınını aramak TurhanSeJcuk SON HAVADİS Hangi iki parti? 24 Haziran 1983 tarihli Milliyet desleklemediginizin onemi kalmaz." Refik Erduran, yazısında övtne eylemının eleştırı yuzunden belâ goğuslemeyı goze almaktan daha buyuk yureklılık gerektırebııeceğını behrterek"Tabii bu demek degil kı, o nedenle her zaman ıster ıslemez herşe\ karşısında olumsuz tavırlar takınmak ve omnınuzu anlamlıanlamsız kahramanlık gostenleny le gecirmek zorundasınız. Elbette goreviniz herşeyc karşın kendi mantığınızın ve vicdanınızın sesıne uymaktır." dıyor. Erduran yazısını şoyle bıtırıyor "Eğer ulkede genel ozguriuk ortamı varsa, hukumet "dilediğini ihya, diledigini perişan" yapmış oluriar!" Abdullah Uraz, 22 hazıranda Son Havadıs'te "Nasıl ve hangi iki parti?" başlıkh vazısında, daha öncelerı kapalı kapılar arkasında konuşan ışadamlarının artık açıkça sıyaset yapmaya başlamalanru sevındıncı bır gelışme şeklınde nıteledıkten sonra Sakıp Sabancı'nın "yeni siyası donemde iki siyasi parti en ideal model" goruşunu konu alıyor "Goruş" koşesınae Uraz, "Parti adedinı azaltmak, partileri tayin etmek oyle kolay ve hatta mumkun iş değildir"Çok partiyı savunmak hiç mumkun değildir!. Yapılacak ilk seçimde, ne kadar partı kurulursa kunılsun, sandıktan iki buyuk partiden başka bır şey çıkmaz ve siyasi arena, iki siyasi partiye kalır." TERCÜMAN Hükümet yokmuş gibi Nazlı Ilıcak, 24 hazıranda Tercuman'dakı yazısırda sıyası partı kurma konusuna değınıyor "Bir bardak su" başlıkh yazısında Ilıcak, Anavasa'nın 68 maddesmde, vatandaşlara sıyası partı kurma hakkı verıldığını ve bunun ıçın onceden ızın alınmayacağını belırterek, "Sanki böyle bır hukum yokmuş gibi, parti kurmaya soyunanlann" ızın'peşinde koşmalannı anlamak mumkun değildir." dıyor Nazlı Ihcak, şoyle yazıyor. GÜNEŞ Alkışın Değeri 24 hazıran tarıhlı Guneş'te Refik Erduran, Bakanlar Kurulu'nca Danışma Meclısı'ne gönderılen Basın Yasası tasansını "Alkışın Degeri" başlığı ıle ele alıyor. Erduran "Mercek" köşesınde şoyle dı>or "İnsanlara gerekli ozguriuk tur DIS BASEV Federal Almanya'nın "Der Spiegel" dergısı, Japonya hakkındakı yazısında Başbakan Nakasone'nın "Asya'nın De Gaulle"u olmaya çalıştığını ılen surüyor Dergının >orumu özetle şöyle "Yasuhiro Nakasone iktidardakı ilk altı ayında, Japon politikasımn bılınen klışelenne bağlı olmadıgını gosterdı. Başbakan Nakasone ozellikle uluslararası sahnede, govde gosterisınden hoşlanıyor. Nakasone ABD Başkanı Reagan'a Japonya'yı 'batınlamayan bır ucak gemisi' haline getirmeye soz vermiş durumda. Bunun için askeri harcamaları ynzde 6,5 artırdı. Nakasone'nin VVilliamsburg donığunda da Asya'nın De Gaulle'u gibi davranması, Japonya'nın buyuk devlet olarak ıtibarının yenıden saglanmasına çalışması buna eklenıyor. Muhafazakâr Tokyo Şimbun gazetesı bıle Nakasone'yi 'Reagan'ın stratejısınin sozcusu' olarak niteledi. Şimdiye kadar askeri ittıfaklara girmeyen Japonya'yı ilk defa Nakasone N 4TO'nun çizgısine soktu. Senato seçımlerinın kampanyasında Nakasone daha da ilen giderek, 'Savunma çabalanmm artırmazsak, Fınlandıya gibi Sovyetler'den aman dileyen bir ulke baline gelirız,' dedı. TASS ajansı da Nakasone'yi 'ABD Savunma Bakanlıgı'mn DER SPIEGEL Japonva'daki yeni De Gaulle tumuyle \a da azından kısmen yitirmış olacak. Ve yenı FKO liderleri ya da yeni bir çizgiye oluracak olan eskı liderler. daha sert tavırlar almak, daha keskin milita.ilık yapmak zorunda olacaktır. Belkı de terore de daha fazla başvuracaklardır. Arafat şimdiye kadar herkes tarafından sevilmiyordu, ama yakında onu herkes arar hale gelebilir." İLAN AHMET EMEKSİZ KONKORDATO KOMİSERLİĞİNDEN Eskı Sanav ı Çarşısı Me>danı \hmeı Be\ Sokak No 10 da zıraac makınala n ımalaıı ıle ıştıgal eden Ahmet Emeksız'ın konkordato leklıfi (kon\a lcra Tetkık Mcrcıı Hakımlığının 983 408 sıvıh ka.arı ıle) kabul edılerek borçluva ıkı avlık tnehıl verılmi} ve Konkordaıo kemı«erı olarak hakınılıkve ıa>ın edıl IDIŞ bulunmakıa\tm Borçlu \hmet Emeksız'den ala^aklı bulunanlann. bu ılanın \avını larıhın den başlamak kavdı ıle yırmı gunluk surc \ın<ie ala^aklannı levsık eder bel gclerle bırlıkıe ajajıda goslerılen adresıme her gun saaı 14 16 arası mura caaıla kayıı etıırmelerını Bu sure ıçınde gereklı kavıt ışlemını \ap(ırma\anların konkordaıo ırm/a kere«ıne kabul edılmeveceklerını Konkordaıo muzakeresı 22 7 1983 gunu saat 14 de leıkık merı.ıı hakımlığı nm dumşma salonunda vapılacağından alacaklılann hazır bulunmalan Alacakhlar leplamısıııdan on gun onıesına kadar alatakhlann do\adakı belgelen ınceleyebıleceklerı kra ve Iflas kanununun 292 ncı maddesı uvarını.a ılan olunur AHMET EMEkSlZ KONKORDATO KOMİSERİ IHSAN LĞLRLU (Konva 3 lcra Memuru) (Basın 20444) LÎBERATION Papa'nın Polonya gezisi Fransa'nın sol eğılımlı "Liberation" gazetesı, Papa'nın Polonya gezısınden sonra Polonya yönetımının ıçte baskıyı artıracağı goruşunde Gazetenın yorumu şoyle devam edıyor "Yetkililerin uyarısı bu kaygıları artırdı. Şu an için hukumetin bir girişimde bulunması pek beklenemez. \ncak onumuzdekı gunlerde vonetımın baskılarının arlması beklenmelıdır Bu baskılar dogrudan dogruva kılıseye yonelik olmavacaklır, çunku halkı yatıştırmak içın hukumetın kılıseye ihliyacı var. Ama katolık aydın gruplarına karşı baskılar artacaktır Halkın Papa'nın zıyareti sırasında vonelenlerin ugradıgı hayâl kınklıgına sevındıgı goruluyor. Çunku Papa'nın kendi saflannda olduğu biçımindeki ınanç halk arasında guçlendi Ama Papa Polonya'dan aynldıktan sonraki gunlerde Polonya'nın dunımu ic acıcı eorunmu>or." ANMA Eşim, arkadaşım, babamız H U. Oğretım uyesi, Doç. Dr. FKO uzerine bir Amerikan karikaturu. The Philadelphia Inquirer'den. eınrindeki militarist' olarak niteleyince, Moskova Tokyo ilişkileri epey sogudu." yanlar, sevinç gosterileri yapmazlarsa daha akıllıca davranmış oluriar. Çunku Arafat ılımlı bir Filistinlidir. İsrail ıse bunu kamuoyunda açıkça kabul etmeye yanaşmıyor. FKO uyelennın yuzde 8U'ıni banndıran El Fetih içindeki ısyana yol açan, Arafat'ın bu ılımhlığı, Filıstinlılenn kurtuluşu içın yuruttugu 10 >ıllık diplomalık çabalann meyve vermemesı oldu. Arafat belki orgutun lıderlığınden devrilebilır, ya da iktıdan dığerieriyle pavlaşmaya zorlanabilir, ya da sekiz örgutun koalısyonundan oluşan FKO iki ya da uç paryaya bolunebilir. Ama bunlardan hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin. üımlı Sİvasal cizeiler artık <in\aınlıdını YAŞAR ATAMAN'ı 26 Hazıran gunu aramızdan ayrılışının 4. yılında, ozlem, sevgı ve saygıyla anıyoruz. EŞİ VE ÇOCUK.LARI THirAr.O TİMRS Arafat tehlikede ABD'nın "Chicago Tıınes" gazetesı, FKO ıçındekı ısyana ılışkın yorumunda, Arafat'ın ıhmlı olduğunu vurgulayarak, zamanında buna rağmen onu sevmeyenlerın yakında onun varlığını aramaya başlaşabıleceklerı belırtıhyor Yorum şöyle devam edıyor "Filistin Kurtuluş Orgutu içinde Yaser Arafat'ın liderliği açıkv «phlike içinde. Fakat basit bir politika ızleyerek onun adını terorizm ilc aynı kefeve ko iivmııı • GAZETESI Bayram gunlerı yurdumuzun her yerınde okuyabılecegınız gazete İSTANBUL BAYRAM GAZETESI dır llân vererek yuksek tıraıından yararlanabılecegmız yegane gazete, ofset baskılı İSTANBUL BAYRAM GAZETESIdır •\dres Gazetecıler Cemıyetı CagaJo^lu ISTANBl I Tel 522 12 22 522 54 08 526 80 46 İSTANBUL Sakaılar kendılenne guç verenlere leşekkur eder Mübarck Ramazan Ba> ramı dola>ısı ıle her lurlu >ardımlarını bekler, saygılar sunarız SAKATLAR DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESt Türk Tıcaret Bankaa Çapa Şubesı 9743 Zıraal Bankası Şehremmı Şubesı 4228 Garantı Bankası Aksaray Şubesı 1604721 TEL 5 21 88 82 ADRES Vak.f Guraha Cad 31/33 AKSARAY İSTANBUL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear