Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 EKÎM 1983 CUMHURİYET SORDU ÇETİN ÖZEK YAMTLADI ÇETİN ÖZEK, 1934 'de Çorum 'da doğrtu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi (1956). I962'de Turkiye'de laiklik adlı teziyle doktor oldu. 196364 yıllarında Roma'da bulundu. 1965 yıhnda Devlet Aleyhine Cürümler adlı teziyle Doçent. 1976'da Profesor oldu. 1982 yıhnda kendi isteğiyle emekliye ayrılan Prof. Dr. Çetirt Özek 'in bir çok basılmış eseri var. 10 tane partı olsa o çoğulcu sistem değiidir. Onun için değişik gorüşlerdeki partilerin varlığını anlatan siyasal yelpaze deyimi kııllanılır. Demokrasilerde bunu şöyle ifade edebiliriz. Kişinin anayasal sisteme uygun davranmak zorunluğu vardır. Ama uygun duşunmek zorunluluğu yoktur. Eğer kişinin sisteme uygun duşunmek zorunluluğunu kabul edersek, bu mevcut sistem mevcut biçim dışındaki düşuncelerin yasaklanması demektir. O da, mevcut biçimde duşunmek zorunluğu demektir. Bu da çoğulculuğun inkârı anlamını taşır. Çoğulculuk gorüşlerin ceza tehdidı altında olmaksızın açıklanması ve bu gorüş altında siyasal birleşmenin ve demokratik usuller altında iktidara talip olup gelme olanağının açık olması demektir. Zaten musaade ederseniz belirteyim, hak kullaiıildığı vakit cezalandırılmayan davranışlardır. Eğer kalkıp da belirli şekilde duşunmek ceza mıieyyidesiyle karşılasıyorsa o zaman hak yok demektir. Bu arada şunu belirtmek isterim, salt siyasal katılma imkânının şekli olarak tanınması da demokratikiik için yeterli değiidir. Mesela, Italyan faşizminde plebisit yolu açıktı ve kullanılıyordu. Yani halk bir konuda oy vermeye çağrılıyordu. Ama burada çoğulcu bir duşunce dile getirilemiyordu. Halk sırf önune konulan olayda ya "evet" ya da "hayır" demek hakkına sahip oluyordu o kadar. Anayasal çerçeve içinde hareket etmek zorunluğundan kastım şu: Anayasalar demokratik sistemlerde sistemlerin değişim şekillerini de, usullerıni de belirlerler. tşte değişim ancak o usullere uyularak sağlanmalıdır. StRMEN Burada Anayasadan söz ettik. Bi/ de Anayasa deyince de akla gelen kavraın genellikle şu oluyor: "Vatandaşın ozgürlüklerinin sınırlarını belirleyen temel \asa." Acaba tarihi gelişimi içinde Anayasa bu mu? Yani Anayasa acaba valandasın ozgurlüklerinin ve haklarımn sınıriarını çizmek için mi ortaya çıkmış, yoksa devletin yetkilerinin sınrrlarını belirlemek için mi ortaya çıkmış? Yani Anayasa kavramının lemelinde ilk olarak kime guvence verilmek isteniyor, devlete mi, yoksa kişiye rni? Yani Anayasa kişinin hak ve özgurlukleri karşısında devletin davranışlannı sınırlayan bir kavram mı? ÖZEK Tarihsel olarak anayasacılık hareketi, anayasa sistemlerinin kurulması tam soylediğiniz ikincı görüşe uygundur. Yani dinsel temele dayalı iktidarların mutlak gücünu sınırlamak için ortaya çıkmıştır. Bilhassa Fransız Ihtilali'nden sonra, kişinin doğuştan bazı tabii haklara sahip olduğu gorüşu güç kazanmış ve buna karşı Anayasalar bu hakları iktidara karşı güvence altına almaya yönelmiştir. Bakın mesela Anayasa Mahkemesı, Danıştay, yargının bağımsızlığı vs. bunlar hep haklan sadece belirtilmesini değil, bunların çiğnenmesini onlemeye yöneiik kurumlardır. Bu açıdan Anayasa zaten kişide doğuştan varsayılan haklan tespit etmektedir. Demokratik göruşe gore, Anayasalar hakiarı vermez, o haklar kişinin zaten doğuştan sahip olduğu haklardır. Anayasalar onların kullanılışlannı düzenler. Bunu yaparken de, anayasa kamu yararı adına da olsa o hakkın özünu zedeleyici bir duzenleme yapamaz. Bir de ayrıca siyasal iktidar karşısında kişinin haklarını guvence altına alma amacına yoneliktir Anayasa. Nitekim bu fîusus bizim 1961 Anayasamızda çok açık bir bıçımde gorünur. 1961 Anayasamızın 11. maddesi siyasal iktidarın özgurlukleri kullanırken uyulması gereken kuralları koyarken, hangi amaçla olursa olsun, belirli sınırları aşamayacağı ilkesini ortaya koymuştur. Bir ülkeye demokratik diyebilmemiz için de bu temel hakların varlığı ve guvence altına alınmıs olması şarttır. Yoksa parlamentonun şekli seçim sistemi değişebilir. Demokrasilerin değişmeyen ilkelerı hakların özüyle ilgilidır. SİRMEN Sayın Hocam, şimdi şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz Yukanda da belirttiginiz gibi, anayasaların tanıdığı değil, belirttiğ (çiinkii o özgürlukler daha önce de kişiye aitti) ozgürlukler çeşitli, seçme secilme, seyahat özgurlugıi vb. Üstelik bu ozgürlüklerin anayasalarda belirtilmesi uzun süreçlerin sonunda gerçekleşmiş. Bir an için bunların parçalanabilirligini kabul etsek, acaba o zaman bunlardan hangisinin, demokratik sistemin onsuz olmaz (sine qua non) olduğunu söyleyebiliriz? ÖZEK Şimdi bir defa özgürlukler bolünmez bir bütundurler. Ama illa ki bunlar arasından birini seçmek gerekirse, bana kalırsa bu "düşünce açıklama ozgurlüğüdur" Bu duşunce açıklama ozgürluğu de geniş anlamda dinsel olsun, siyasi olsun her turlü düşuncenin açıklanması ve de her turlu araçfa açıklanması demektir, Basın ozgurluğunu de, kendi başına bir ozgurluk olarak belirtmemek gerek. Ona da basın yoluyla duşunce açıklama ozgurluğu demek gerek.. Çünku düşünce sözle de açıklanır, görüntuyle de açıklanır. Basın da bu duşunce açıklama ozgürluğıi araçlarından biridir. Ayrıca duşunce ozgurluğu, obur özgürlukler açısından da birleşmektedır. Ozek: Basın özgüriüğünü kısıtlayan her idari, yasal, mal! onlenı düşünce özgiiriiigüniın özünüzedeler. "Düşünce özgürlüğü demokrasinin temelini oluşturur ALİ SİRMEN Sayııt Çetin Özek, siz jalnız bir ceza hukuku uzmanı değil, aynı zamanda basın hukuku konusunda da ülkemizin önde gelen kişilerinden birisiniz. Bugünlerde >eni Basın Yasası gündemde, bu konunun aynntılarına girmeden önce çoğulcu rejimlerde basın sislemlerinin neler olduğunu sormak istivorum. ÇETÎN ÖZEK Çoğulcu rejimlerde basın sistemlerinin ne şekilde oluştuğunu belirtmeden once, basına verilen onem uzerinde durmak gerek. Bunu yapınca basın sistemleri kendiliğinden ortaya çıkar. Çoğulcu sistemler, yani diyaloğa açık rejimler, değişik siyasal biçimler demokratik usuller içinde geçmeyi öngören, kabul eden rejimlerdir. Bu geçişler de siyasal katılma yoluyla gerçekleşir. Bu katılmanın sağlıklıhğı ise bilme unsuruna bağlıdır. Bunu sağlayan araçlardan biri de basındır. Tabii bugiın iletişim araçlarının gelişmışliği içinde, yazılı basın hâlâ önemini koruyor. Demokrasilerin sağlıklı işleyişi ve diyaloğun varlığı halkın dünyada ve kendi iilkesinde olanlar konusunda bilgi sahibi olmasına baglı görünüyor. Hatta bu nedenledir ki, bugün haber veren, eleştiren, inceleyen gazetecirin hakkından değil de görevinden söz ediliyor daha çok. Esasında hak halka ait birşey, yani haber alma hakkı söz konusu. Basının özgurlüğünu sınırlayan sistemler ve hükumler bir yandan gazetecinin görevini sınırlarken, bir yandan da halkın haber alma hakkını sınırlıyor ve katılmanın zedelenmesine yol açıyor. Gerçek bir demokraside, basın rejimi ne şekilde duzenlenirse duzenlensin, bunlar ayrıntıda kalan sorunlardır, temelde düşünce açıklamayı cezalandırmayan, düşünce açıklanmasını dolaylı olarak baskı altına alabilecek idari siyasi ve mali ledbirleri kabul etmeyen basın rejimi söz konusudur. Bunları sınırlayan bir basın rejimi, hem demokrasiye uygun değiidir, hem de boyle bir sistemi kabul eden rejim kendi adına ne derse desin demokratik değiidir. "Basın özgürlüğü deyimi eksik kah\x>r. Daha doğrusu basın yttluyla düşünce açıklama özgürlüğüdür Ai, bunıın kapsamı içine yaİnız gazeteler değil fikir ve sanat eserleri de girer" Şoyle ki, seyahat ozgürlüğunden söz ettiniz mesela. Insanların seyahat özgurlukleri bazı nedenlerle kısıtlanabilir. Adam suç işlemiştir, kaçma şuphesi vardır vb. Ama birinin seyahat özgürluğunü düşüncesi nedeniyle kısıtlarsanız, o zaman duşünçe özgürluğunü kısıtlamış olursunuz. Boyle bir davranışla yalnız düşünce ozgurluğunu değil, demokrasinin temeli olan eşitlik ilkesini de zedelemiş olursunuz. Ne demektir bir duşüncenın açıklanması suç olup, oburünun serbest olması? Boyle yaptığımz zaman insanlan duşunceleri dolayısıyla ikiye ayırmış oluyorsunuz. Ve birini duşuncesi yüzünden. oburunden değişik bir uygulamaya tabi tutuyorsunuz. SİRMEN Sayın Özek, biraz önce kişilerin anayasal doğrultuda hareket etmeleri zorunluğundan soz ettiniz, " a m a insanlar anayasal doğrultuda duşunmek zorunda değiidir. Anayasalar aynı zamanda rejimlerin değişimlerinin kurallannı da getirmişlerdir" dediniz. Çağımızda, kapitalist ve sosyalisl sistemlerin, daha doğru bir deyişle Batı demokrasileri ile halk demokrasilerinin karşılaştınlmasında Batı demokrasisinin üstunluğünu savunanlar, orneğin Fransız Hukukçusu George Vedel, her iki sistemin kendi mantıkları içinde tutariı olduğu yanları gösterdiklen sonra, " A m a " diyor, "bizim rejimimiz kendi kendini aşabilecek yonleri de anayasal rejiminde göstermek acisından üstundur." Şimdi eger anayasal doğrultuda duşünme zorunluğunu getirirsek. demokrasinin en üstun yani olarak kabul edilen yanını yadsımış olmaz mıyız? ÖZEK Her sistemi kendi mantığı içinde duşunmek gerek. Bir sistemin değişmez ilkeleri vardır. Kalkıp da bu ilkeleri başka bir sistem açısından değerlendirmemek gerek. Orneğin, bir faşıst rejimde duşunce özgürlüğü yok diye o faşist rejim eleştırılemez. Çünku o faşist rejimin ilkeleri arasında duşunce ozgurluğunun olmadığı belirtılmiştir. Aynı şey sosyalist rejimlerde de böyledir. Yani bu rejimler bir sınıfı ortadan kaldırdıklarını açıkça soylerler ve ona düşunce özgürlüğü tanımadıklarını belirtirler. Yani o siyasa! sistemin ozünde esasen demokrasilerde anlaşıldığı gibi bir duşunce özgürlüğü yoktur. Bunu iddia da etmezler. O sistem kendi mantığı içinde eleştirilir. Yanı "Işçi sınıfı egemenligi deniyorda, bürokrasi hakimi SİRMEN Burada bir nokfayı biraz daha açmanızı rica edecegim. Üikemizde genellikle çoğulcu rejimlerden soz edilince, çok parlinin varlıgının bir rejimin çoğulculugu için yeterft olduğu gibi, bir düşünce yaygın. Acaba bir rejim hem çok partili olup, hem de çoğulcu olabilir mi? ÖZEK Hayır. Çoğulculuk, yalnızca çok partiiilik değil, değişik görüşlerin demokratik usuller içinde iktidara talip olabilme ve gelebilme olanağının bulunduğu rejimlerdir. Yoksa aynı gorüşten ARADA BİR ERHAN IŞIL Politikada Yeni Kadrolar Türkiye yeni politika kadrolarının ortaya çıkmakta olduğu bir dönemi yaşıyor. Şu aşamada, pariamentoyu oluşturabilecek politikacılar yavaş yavaş belirmekte. Yerel yönetimleri meydana getirecek olan polıtiKa kadroları da yakın getecekte seçılecek ve göreve başlayacaklar. Bütün bunlar kuşkusuz çok olumlu gelişmeler. Acaba yeni kadroları, yeni politikacılan etkileyecek olan siyasal, ekonomik, sosyal ve hukuki koşullar ne durumda? Başka bir anlatımla, ortam nasıl? Amacımız işte bu konuyu incelemektir. İlk olarak somnu siyasalsosyal açıdan ele almamı? gerekiyor. Ülkemızde 1950'li yılların ortalarından itibaren politika konulannın, politikacı kadrolarının ve politika ile uğraşmanın küçümsenmesi hatta kötülenmesi şeklindekı bir davranış belirgin hale gelmiştir. Çok kişi, politika sözcüğüne eklemeler yaparak "politika batağı" ya da "politika çirkefi" gibi çirkin sözler söylemeyi marifet saymıştır. Kimi kişiler "politika" sözcüğünü oyun veya dalavere yapmak ile eşanlamlı tutmuş ve polıtikacıyı da güvenilmez kişi gibi göstermek istemişlerdir. Politikanın, bir ulusal toplumun sosyal ve ekonomik bakımlardan daha üst düzeylerdeki değerlere doğru yükselebilmesi için en iyı çözüm ve sentezlerin araştırılması, ortaya konulması ve gerçekleştirilmesi demek olduğu düşünülmemiştir. Nerede devlet varsa, orada eğitim, sağlık, sanayi, vergı v.b., v.b., birçok polıtıkalarm zorunlu olarak bulunacağı ve bunları yapaçak politika kadrolarına gerek olacağı pek akla gelmemiştir. İşte bu çok büyük bir çelişkidir. Unutulmaması gereken bir başka nokta vardır: Türkiye, Cumhuriyetın ilanından bu yana, çağdaş bir devlet olma yolunda hızla üerleyebilmişse eğitim. kamu sağlığı, bayındırlık v.d. alanlarda pek önemli aşamalar kaydedebilmişse, Osmanlı'dan kalma kırık dökük 4 fabrika ile başlayıp önemli bir sanayileşme sürecini gercekleştirmişse özel kesimıni atılımcı niteiiklere yönlendirebilmişse, sıfıra yakın bir alt yapı düzeyinden hızlı kalkınmaya zemin oluşturabilecek bir üst düzeye geçebilmişse, teknik ve teknolojik birikim yapabilmişse ve bu arada sayılması bile çok zaman alacak sayısız olumlu gelişmeler sağlıyabilmişse, politika kadrolarının da haklarını esirgememek gerekir. Politika kadroları, toplumun öbür dınamık güçlerı gibi fakat toplum önünde onlardan biraz daha fazla sorumluluk taşıyarak utusumuzun gelişmesine katkılarda bulunagelmişlerdir. Burada bir soru akla gelebilir. Politika kadrolarının kusuriarı olmamış mıdır? Kuşkusuz olmuştur. Her ülkede görüldüğü gibi Turkiye'de de iyi veya kötü, bilgili veya bilgisiz, dürüst veya dürüst olmayan, erdemli veya erdemsiz, deneyimli veya deneyimsiz, aydın veya geri kafalı ve daha başka niteliklerde politikacılar görülmüştür. Bunların yalnızca olumsuz yönlerine bakıp politika kadrolarını yermek çok yanlış bir iştir; abesle meşgul olmaktır. Ne tür bir siyasal rejim olursa olsun herhangi bir ülkede varlıkları ve işlevleri tartışılamayacak olan politika kadrolarına veryansın etmenin pratik değeri pek yoktur. Burada hüner, bilgili, erdemli ve yetenekh kimselerden olabıldiğı kadar çok sayıda kişiyi politika kadrolarına çekebtlmektir Bir başka sorun. gelecekteki iktidarın hükümet etme yetkilerinin çeşitli kanunlarla epeyce sınırlandırılmış olmasıdır. Bu durum, politika kadrolarında görev yapma istegini azaltmıştır. Sosyal ve ekonomik sorun pek önemlidir. 24 Ocak 1980 ekonomik politikası, bir miktar olumlu yönüne karşılık, işsizliği çok arttırmış, hayat pal alılığını büyük bir yük halıne getirmiş, yatınmları iyice azaltmış ve geniş kitlelerin gelirlerini geriletmiştir. İşte bu milyonlarca kişi, yeni politika kadrolarından iş ve gelir artışları isteyeceklerdir. Hem de yerden göğe haklı olarak. Bunun çok güç olduğunu düşünenler doğal olarak politika kadrolarından uzak duruyorlar. Bir başka sorun yasalardan kaynaklanıyor. Üniversitelerden ve kamu yönetimi saflarından politikaya atılmak isteyenler, görevlerini ve özlük haklarını tümden yitirebileceklerini düşunmek zorundadırlar. Öte yandan, Turkiye'de ozel kesimin politika kadrolannda yer almamak gibi bir geleneği vardır. Bu koşullar altında, yalnızca serbest meslek erbabının ve emeklilerin birer bölümünün politika kadrolarına yönelecekleri açıktır. Böylece önemli bir yetersizlik oluşacaktır. Siyasal bilimler, bize politika kadrolarını yaratan seçim sistemlerinin ancak köklü ve büyük olaylar sonucunda değişebileceğini öğretir. 1980 yılından önceki politika kadrolarının yeterlı olmayan ve iyileştirme gerektiren yönlerı 19801983 döneminde ele alınabilir ve etkin bir politik sistem kurulabilirdi. Gerçekten bu çalışma yapılmış fakat çok fazla titizlik gösterildiği için ortaya çıkan politik sistem kayıtlayıcı otmuştur. Bu sistemin, bilgili, erdemli, deneyimli ve Türk ulusuna yepyeni siyasal çözümler getirebilecek kişileri politika kadrolarına çekebilme gücü oldukça sınırlıdır. Önümüzdeki seçimlerde, tanmmamış fakat devlet adamı nitelıkleri taşıyan politikacılann ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Burada sorun, gelecekteki devlet adamlarının ve gerekli nıleliklere sahip polıtıkacıların yeterli sayıda olup olmayacaklarıdır. Yukarıda incelediğimiz koşullar ve yeni yeni başlayan siyasal demecler gözönüne alınırsa, bu konuda fazlaca iyımserolmak için neden yoktur. Biz gene de, her bakımdan iyi ve gurur verici politika kadrolarının oluşmasını dileyelim. IABORA11.IVAR CIHAZLARI ILt BIYOK1MVA LABOR^TLY^RINIZI KOMPLE BİZ KIRALIM. BİZ DhKORE E D t L I M SPEKTROFOTOMETRE MIKROSKOP STERİLİZATOR ETL'V SANTRİFUI TUPkARIŞTIRICI SL BANYOSU PH METRE HEMATOKRİTSANTRİFUI TERAZI SL DİSTİLE OZEL LABORATUVARLARA LYGUN tİYATLA VADELİ ELEKTROFOREZ ALEV FOTOMETRESİ ERİTROSİT LOKOSİTOTOMATİKSAYIM SİSTEMLERİ ARTIK CİHAZLARINIZ1 LABORATLVAR MASALAR1 DAHİL TESLİM EDİYORUZ. HİİVf ANKARA ISTANaUL SANAYİ MALZEMELER1 IMALAT VE TIC A S Kumulaı Sok 26 Yenıselı r Tel 29 92 97 3O22O8 inonu C^rt No 72 Taksım Te' 43 22 70 I iıc hatl Ayrıca: • 1983 Nobel Edebiyat Ödülu: YViliiam Golding ya da İngiliz romanının kaptanı derya'sı/Cevat Çapan • Talat Halman, Amerika'dan yazıyor: Metropolitan Operası nın 100 yülık öyküsü • Sürgünde Yazarlar: Namık Kemal ve 4 arkadaşı sürgünde de boş durmamışlardıl/Konıır Ertop • Avrupa'da da perdeier açıldı: Almanya/Yüksel Pazarkaya, Fransa/Yavuzer Çetinkaya, İngihere/Nuri Çolakoğlu, İtalya/Ferzaa Özpetek. • 15 günün basınından: İlginç derlemeler Branşlarında a§garı 5 yıl deneyımli, başanlı lıse ögretmcnlerı, (JSSÖYS kurslarında görevlendirilmek üzere tatmınkâr maaşla alınacaktır. Müracaatlann pazar harıç her gün Manifaturacılar Çarşısı 5. Blok No: 5662 Unkapanı MATEMATİKFİZİK KİMYA BÎYOLOJİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLERE M "Bugün artık gazetecinin haber, verme \x>rum yapma eleştirme yaratma hakkından değil görevinden söz ediliy%)r. Burada söz konusu olan asıl hak halkın haber alma özgürlüğüdür. SAXYTDERGÎSÎ 15 Ekim sayısı çıktı İLANEN TEBLİGAT KEMAH İCRA MEMURLUĞU'NDAN DOSYA NO: 1983/34 Es. BORÇLU: Muharrem Hiçdönmez Seçkın Giyirtı Mağazası Kemah 2 Kemah Halk Bankası şubesine 8.7.1983, 8.6.1983 25.9 1983 hululü vadeli (3) kıta emre muharrer senede istinaden 238.500 lıra ve ayrıca masraflannın tahsili hakkında alacaklı tarafından aieyhınize ikame edilen icra takibinde: Yukarıda yazılı adresinize çıkartılan odeme emri bila tebliğ iade edildiği gibi, zabıta marifetiyle yaptırılan tahkıkat neticesinde dahı adresinızin tesbiti mumkun olmadığından (30) gunluk odeme emrinin 7201 sayılı kanunun 28 muteakip maddelerine tevfikan kanunı süreye (10) gun daha ilave edilmek suretiyle ilanen tebliğine karar verilmiştir. tş bu ilanın gazete ve neşri tarihinden itibaen (40) gun içinde odemeniz. takibin dayandığı senet kambiyo senedi niteliğinde haiz değilse (25) gun içinde merciie şikâyet etmeniz, lakip dayanağı ienet altındaki imza size ait değıl^e bu (25) gun içinde ayrıca ve açıkca ve bir dilekçe ile icra dairesine bildirmeniz. aksi takdirde ıcra takibindeki kambiyo senedi altındaki imzanın sizden sadır sayılacağı imzanızı haksız yere inkâr edersenız, 100 liradan 5000 lıraya kadar para cezası ile mahkum edileceğiniz, borçlu olmadığınız veya ihmal edildiği veya alacağın zaman aşımına uğradığı hakkındakı itirazınız varsa bunu sebeplerı ile bırlikte (25) gun içinde tetkık merciine bir dilekçe ile bıldirerek merciıden itirazınızın kabulune daır bir karar getirmediğinız takdirde (40) gun içinde 74. madde gereğınce mal bevanında bulunmanız bulunmazsanız hapisle tazyık olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakıkate aykırı beyanda bulunursamz hapisle cezalandınlacağınız, odeme emn tebliğ yerine kaım olmak uzere ilanen tebliğ ve ihtar olunur. 27.9.1983 İcra Memuru 25898 Ertuğrul AKDOĞAN Basın 26019 Milliycf 1 Eksıltmeye konulan ij Kurumumuz Buklum Sokak Buklum Apt. zemin katındaki dukkân ve boş bulunan kazan daıresinin lojman halıne dönuşturulmesi ile komurluklenn de binamız arka bahçesinde bulunan uygun bir mahalle yapılma.sı işleri olup, ilk keşif bedeli 1983 yılı B.B. fiyat ve rayiclerine gore 5.433.071, TL.'dır. 2 Ihale "Sabit bırım fiyat" esaMyla teklif alma. bu mumkun olmazsa pazarlık usuluyle Malzeme Dairesi Başkanlığı I no.'lu Satınalma Komisyonu'nca yapıiacaktır. Isıeklılerın eksilıme şartnameiinde verilen izahat daıresınde hazırlayacaklan teklif mektuplarını en geç 28.10.1983 tarıhine rasllayan cuma gunu mesaı saati sonuna kadar Milhatpaşa Cad. No: 7 Sıhhıye/ANKARA adresinde kain Genel Mudurluk bınamızdakı Malzeme Dairesi Başkanlığı evrakına vereceklerdir. (Posta ile muracaaı kabul edilmez.l 3 Isteklilenn; bu ise ait ihale dosyasını ve eklerını Ankara'da Adakale Sokak No: 30'da Genel Mudurluk Yapı Işlen Dairesi Başkanlığı Inşaat Onanm Fen Heyeti Mudurluğu Burosu'nda nıesaı saaıleri dahılınde incelemelerı mumkundur. Ihalesıne gırmek isıeyen muleahhit firmalar Yeterlik Belgesi alabilmek için eksiltme şarlrıamesınde belirıilen evrakları ihaleden en az uç (3) gun onceden bir dilekçe ekınde Genel Mudurluk evrakına vereceklerdir. 4 Eksillmeye girebilmek için üteklilerın; a) Kuruınca bu iş için verilmış ij birırme belgesi \e eklerı. b) 162.993,TL.'lik usulu daıresınde alınmıs geçıcı temınaı ıneklubunu teklif mektupları ile bırlikte bir zarta koyarak komısyona vertceklerdir. 5 Kurumumuz 2490 sayılı kanuna labi olmayıp ıhaleye yapıp yapmamakta veya dıledığme yapmakla serbesltır. Basın: 26100 SOSYAL SİGÖRTALAR KLRUMU YAPI İŞLERİ İLANI yeti sağlanıyor" diye eleştirilebilir. Ama bir rejim hem demokrasi olduğunu ileri sürüp hem de düşünce özgürluğunü ortadan kaldırırsa, işte o zaman çeiişkiye duşmüş olur. Bir sistemin demokrasi olduğu sovlendiği zaman orada ozgürlüklerin varlığını aramak hakkımız vardır. SİRMEN Düşünce ozgürlüğunden soz ederken gördük ki. düşünce ozgurluğu demokrasilerde temel ozgurluk oluyor \e bunu tanınmaması ya da çiğnenmesi demokrasinin "onsuz olmaz"ı ola,. eşitlik kuralını da çiğniyor. Şimdi Sayın Hocam şu soruyu sormak istiyorum: Bir sistemde düşünce özgürlüğüne temelde herhangi bir kısıtlama getirilmemiş olduğunu varsayalım. Yani kişinin dusuncesini dolaysız olarak açıklamasını hiçbir kısıntı getirilmemiş. ama basın yasasına, fikir sanat eserleri yasasına ya da sinemayla ilgili yasalara ovle kısıtlamaiar getirilmiş ki, bunlarla düşünce açıklamak adeta olanaksız ya da hiç değilse olanaklar sınırlı. Bu durumda duşunce özgürlüğünün varlığından soz edilebilir mi? OZEK Bövle şey olmaz tabii. Zaten boyle birşey genelde pek olmuyor. Ama en yaygın siyasal katılmada en önemli olan haber hakkını sağlayan esasında kitle iletişim araçları. Bu bakımdan da en fazla onem taşıyan da bu araçlarla haber alma ozgurluğu. Bu bakımdan fiilen duşunce açıklamasını engelleyen onlemler hükumler düşünce ozgurluğunun temeliyle çelişır. Yani duşuncenin açıklanmasını fiilen onleyen idari tedbirler. mali tedbirler, hukuki tedbırler dahi düşünce özgurlüğünu sınırlamak anlamını taşır. Orneğin bazı ülkelerde yayıncılık için depo sistemi denen bir sistem geti Siyusal katılmanın gerçekde bir anlam taşıması ancak haber alma (bilme) özgürlüğünün sağlanmasıyla mümkündür. rilrniştir. Yani herhangi bir kişinin gazete çıkarabilmesi belirli bir miktar parayı depo etmesıne bağlıydı. Eskiden bu sistem Fransa"da vardt, kaldmldı. Bu duşunce ozgurlüğunu yok eden bir sistem olarak eleştirilmiş ve kaldırılnııştır. Nitekim boyle bir davranışı engelleyecek hükumler bizim anayasada da var. 1982'de de "Devletin basın yoluyla düşünce açıklama haklarından istit'adeyi zorlaştıracak siyasal. mali, idari tedbirleri normları getiremeyeceği, daha doğrusu bu tür engelleri kaldırma yükumlülüğü bulunduğu" kabul edilmiştir. Zaten, daha önce yukarıda belirttiğim gibi, basın ozgurluğu deyimi eksık oluyor. Bunu basın yoluyla duşunce açıklama özgürluğu olarak tanımlamak gerekır. Basın yoluyla duşunce açıklama deyimini de biraz açmak isterim.Bu konuda genellikle değişik tanımlar yapıhyor. Ama bence en geçerli ayırıma gore. basın yoluyla düşünce açıklama hakkı ve gore\i uçe ayrılır. Bunlardan birincisi haber vermektir. Haber vermek, olayı duyurmak olarak kısaca tanımlanabilir. İkincisi eleştirmek yorumlamak hakkıdır. Yani haberin nedenlerini sonuçlannı ve bu konuyla ilgili göruşlerini açıklamak hakkıdır. Üçuncusü de yaratmak hakkıdır. Yaratmak hakkı da inceîeme yapmaktır. Bunun kaynağında haber olmayabilir. Duşuncenin belirli bir şekilde açıklanması olabilir. Bu bilimsel eser olabilir, sanat eseri olabilir. Bugün bir edebiyat kitabı, bir sinema eseri de bu yaratma hakkı kapsamına girer. Zaten basın yoluyla düşünce açıklama özgürlüğü deyince akla gelen sadece basın da değiidir. SİKMEN Teşekkür ederim Sayın Özek. Konunun teorik sınırlannı çizdik. İzin verirseniz g;V<~rk hafta da pratik olarak Basın Yasası Tasansı'nı ele alalım. ILAN SOSYAL SİGÖRTALAR KLRUMU İSTANBUL SATINALMA BÖLGE MÜDÜRLÜCÜNDEN 1 Kurumumuz İlaç ve Tıbbı Malzeme Sanayii Muessesesinin ihtiyacı aşağıda cins ve mıktarı kayıtiı cihazlar, teklif almak suretiyle satın almacaktır. 2 Ihaleye iştirak etmek ısteyen fırmaların idari ve Teknik Şartnamelerı esasları dahilınde hazırlayacaklan teklif mektuplarını engeç 4.11.1983 cuma günu mesaı saatı sonuna kadar Beyoğlu Kalyoncu Kullugu Cad. Mallı Han'daki Mudürluğümüze vermelen veya aynı gun ve saatte bulundurulmak uzere posta ile gondermeleri gerekir. 3 Postada vakı gecikmeler kabul edilmez. 4 Bu işe ait İdari ve Teknik Şartnameler I No.lu Satınalma Komisyonumuzdan temin edilebilir. 5 Kurumumuz Arttırma EkMİtme ve İhale Kanununa tabi olmadığından, ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğıne yapmakta serbesttır. 1 1 1 1 Adet Laminor Flow Cihazı Adet Otoklav Cihazı (1600 Şişe Kapasiteli) Adet Blister Ambalaj Makinesı Demıneralize Su Cıhazı Basın 25655