22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhurıyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 5 EYLUL 1982 lki hafta önce. 22 ağustosta çıkan «Kırsal Yaşam ve Özgürlük başhklı yazımın sonunda, kırsal ortamdan kimi dcğa özellikleri üzerine bir yazı daha göndermeye çakşacağımı bildirmiştim. Turkiye'de hemen herkesin «Yeni Anayasa» gibi çok ciddi bir konu üzerinde yazıp çizdiği, kat'a. yorduğu ve tartıştığı şu günlerde, kentlerin her bakımcian sıcak havasında çalışanl&ra buranin serin yöresinden ince bir yonga yoliamanın, seçim kütüğü yazımına özgulenen şu pazar gunünde belki kimi kafalara azıcık olsun ferahük vereceğini düşunerek kendimi avutuyor. ya da aldatıyorum. Orasını pek kestiremeyeceğim. Ama ne olursa olsun, beni okuyanlann düşüncesini birkaç dakikalığına bile olsa doğaya çekmenin. gerek kendim. gerek okurlarun için pak can sıkıcı birşey olmayacağını düşunüycrum. Konakladığımız yerden başlayarak kırk beş dakika suren çıkışlı inişü bir ormaa yolculuğundan sonra, diri ve yemyeşil çimlerin, eklentisiz doğal bir halı gibi, boydan boya kapladığı geniş bir alana ulaşılıyor. Futbol alanlannın yaklaşık dörtbeş katı genişliğindeki her yaru kaya ve çamlarla çevrüi bu düzlüğün şurasında burasında düzensiz, ama uyumlu oîarak serpilmiş küçük kayalıklar ve herbiri 23 metre çapında bodur ardıçlardan oluşmuş değirmiler var. Bu ardıçlann yeşiliyle onlan çevreleyen açık çimen yeşili arasındaki ayrımın yarattığı güzellik ve bütün alanı sarmalayan köknar türü yüksek çamlann çok koyu yeşilliğinin ruhta oluşturduğu görkemli çerçeve duygusu buraya duşsel bir tablo, daha doğrusu. eşsiz bir doğal j>ark görünümü veriyor. Yel esmediği ve yaprak kımıldamadığı zamanlarda ormanı kaplayan derin suskunluk da yöredeki güzellüleri sindire sindire algılamaya yardım ediyor. Buraya her gelişimde mutlu ve dönerken de cennet ziyaretinden dfinüyormuş gibi oluyorum. Alanm beşyüz metre kadar batısında adını kim taktıysa! «Belvü» kayalan denen, yaklaşık 2530 metre yükseklikte karşılıklı iki kaya yığını var. Orman içindeki bir patikayla vanhyor oraya. Bu yalçın yığmlardan birine, doğusundaki yatık yamacından kolayca çıkıhyor, doruğa vanhnca, 360 derecelik göruş alanında, önce guney yönüne düşen yakın uçurumlardan başlayarak perde perde uzaklaşan ve çevrene fufka) yaklaştıkça renk tonlan koyudan açıea doğru ilerleyen, tül gibi ince bir sis perdesiyle örtülü, sıradağlar seriliyor gözler önüne. Başmızı doğuya çevirirseniz Uludağ'm doruğunu, batıya çevirince de Marmara denizinde yüzen İmrah Adası'nı, eğer atmosfer koşullan elverişli ise, taa uzaklarda Yeşllköy ve Florya kıyılannı görürsünüz. Doğa ve Düşünce Cevreni Hıfzı Veldet VELİDEDEOGLU Bu kayaya her çıkışımda çocukken Çorum Osmancık yolundaki yürüyüşlerimiz sırasında, rahmetli babamın sık sık yinelediği: «Göz, yaylasını almalı» sözünü anımsanm. Evet, göz, yaylasını almalı Yalniz göz değil, kafa da öyle, yaylasını aian kafanın çevreni geniş olur. Bizde çok az raslanıyor böylelerine; Turkiye'de aslolan darüktır. Çünkü kafanın yaylası olan kitap, oldum olası kendinden kuşkulanılan düşman gibi görülür bizde; o yüzden de dar çevrenli kala n kafalar Kemalizm ile sosyalizmi, hümanizm ile komünizmi birbirine kanştırırlar. Ekin, duşun ve sanat yaşamımızdaki kısırlık, demokrasimiz deki güduklük. yığmsal ortamımızdaki yoksulluk hep kafa çevrenimizdeki darhktan ve bunun sonucu olan bencillikten gelmi yor mu? Konusu doğa olan bu yazınin yörüngesinden çıkmaya başhyoruz galiba... Yol yakınken yine doğaya dönelim. Ormanda, su sineği denilen ve dlkkat edilmezse göze veya buruna kaçan küçücük sineklerden kocaman at sineğine degin boy boy sinekler de yaşıyor. Bunlardan kimisi pek yuzsüz ve yapışkan; yolda yurürken insanı izleyerek burun veya kulağın hep aynı yerine konuyorlar. Bunlan ben, toplumumuza zaman zaman musallat olup onu tedirgin eden ve hlç utanması olmayan kimi politika ve sözüm ona bilim adamlanna benzetirim: Kovarsınız gelir, yine gelir, yine gelir. Anlaşılan toplumlar için böyleleri de gerekli: Tıpkı doğa dengesi için sineklerin gerekli olduğu gibi. Onlar oLmasa kayalıklarda yaşayan kertenkeleler ve ağaçlarda yaşayan kuşlar ne ile beslenecek? Sözunü ettiğim türden politika veya bilim adanu da olmasa, tarih, ileride bunlann iyisini kötüsunden nasıl ayırdedebüecek? Doğal yaşamda olduğu gibi toplumsal yaşamda da herşeyin. her düşüncenin bir karşıtı oluyor ve en az sakıncalı olan sonuçlar bu karşıtlann uygarca çarpışmasından doğuyor. Kimilerince özlenen karşıtsız ve tek yönlü düşünce sistemi ise insan kafasmı düşün yaylasından yoksun bırakarak kısırlaştınyor ve giderek körleştiriyor. Kitlesel acımasızlığa ve kıyıma kadar yol açan şeylertn başında bu toplumsal körlük gelir. Ne var ki, kendilerini ayrıcalıklı sanan kimi çevrelerce, türiü toplumlarda, türlü yöntemlerle, Ortaçağ'dan beri oluşturulmaya çahşılan bu toplumsal körlüğün yarattığı karanlık sürekÛ olmuyor. Hiçbir cendereye sığmayan insan. kafasımn ışın ve düşün basıncı Ortaçağ'ın Enkizisyon cenderesini bile parçalayıp aydınlığa ulaşmadı mı? «Evrenin merkezi dünyadır ve bütün evren onun çevresinde dönüyor» diyenlerin torunları bugün dünyanın evren içinde küçücük bir nokta olduğunu bilerek, yalniz atmosferin îmın içinde değil. uzaym sınırsızlığı içinie bile uçmaya başlamadılar mı? •*• Yine mi konunun yörüngeslnden çıkık? Dönelim. Ormanda yalniz sinekler değil, beyaz. kahverengi san ve seyrek olarak mavi Selebekler de bol. Çoğu eşleriyle birlikte uçup havada türlü oyunlar yapıyorlar: izlemek büyük bir zevk veriyor insana. Bunlar yalniz güzel değil. sinekler gibi başkalanyla uğraşmayıp sadece kendi dünyalannda yaşayan nazik yaratıklar: hiç rahatsız etmiyorlar insanı. Geçen gün ormamn yamacında açılmış dar toprak yoldan geçerken bir de köstebeğe rastladım. Hiç kımıldamadan fiylece duruyordu yolun ortasmda. Bahçe ve tarlalarda küçük küçük toprak kümbetler yapan ve genellikle yerin altında yaşayan bu hayvanı şimdiye dek bir kez görmüştüm çocukluğumda. Dikkatle bakuıca hemen tanıdım. Hiç görmemiş olanlar, ilk anda, tortop olznuş kuyruksuz bir tarla faresi sanır bu tombul hayvanı. Bastonumla yolun kıyısına ttmek istedim. Daha dokunur dokunmaz. hiç beklemediğim bir çeviklikle silkinip ön ayaklarmın tuTiaklannı bastona batırdı ve güdüsel bir davramşla yukan kaldudığım bastonla birlikte yerden bir kanş kadar yükseldikten sonra kendini yeniden toprağa bırakti; beUi ki yuvasından çıkınca yolunu yitirmiş bir yavruydu. Böyle açıkta kalırsa köpekler tarafından öldürülebilir. ya da çaylak, atmaca gibi yırtıcı kuşlara yem olabilirdi. Onu yol kıyısuıda iki küçük kayanın oluşturduğu, yaban otlanyla dolu bir oyuğa yerleştirmek için yeniden girişime geçtün Bastonumun her itişinde yüzünün nasıl vahşl bir öfkeyle gerildiğini ve yerin altmda uzun tüneller kazıp toprağuıı dışanya atan o güçlü pençeleriyle kendini nasü savunduğunu görmeliydiniz. Arka yanında baston yere değer değmez hemsn geriye dönüp ona saldınyordu. Beş dakika kadar uğraşıp onu yuvarlaya >uvarlaya kayaların kuytuluğuna yerleştirdim. Sonra toprak yoldaki yürüyüşümü sürdürürken düşündüm: Yaşama güdüsü bütün canhları. kendi güçlerinin ve savunma organlannın ye terliliği oranında, son kerteye dek savaşıma itiyor. Örneğin at ker ine saldıran kurda arkasıni; yaban mant sı ise rastladığı aslan veya kaplana yüzünü döner. Çünkü birinin savunma aracı tekme. öbürününki boynuzdur. Doğayla ilgili bu yazıda kurumuş çam iğnelerinden oluşturduklan büyücek kümbetler altında, sabırla kurulmuş yuva'innda yaşayan orman karıncalartndan soz etmeden geçemeyeceğim. Kanncalan oldum olası severim. Önce toplumsal ve düzenli yaşamlanyla insanlara benzedikleri, sonra da çalışkan oldukları için. Ben gönnedim ama, süt veren bir tür küçük beyaz kurtlan yuvalanna götürüp, kışm onlann sütünden yararlanırlannış. Bunu kitaplarda okumuştum. Demek karmcalann insan topluluklarma sömürücülük yönünden benzeyen yanları var. Şu aynmla ki, insanlar yalniz hajrvanlan değil kendi türlerini, dahası, kimi uluslar başka uluslan tümüyle ve acımasızca sömürüyorlar. Hiç degilse kendi türlerini sömürmeyen karmcalann bizlerden daha uygar oldukları sonucuna vanrsmız böylece... Atatürk Devletinin Temelleriyle Oynamak... Gazi Mustafa Kemal Atatürkün temel devrimlerinden birisi öğretim Birliği Yasası'dır; eski adıyla «Tevhidi Tedrisat Kanunu»dur. Ne demektir öğretim Birliği Yasası? Bu soruya en «basit» yanıtı Prcf. Enver Zlya Karal'ın «Türkiye Cumhuriyeti Tarihi» adlı ders kitabında bulabiliriz. «Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi kararıyia liseler için ders kitabı olarak kabul edilmiştir» damgasını taşıyan bu yapıtın 1968 yılı baskısmda 156'ncı sayfayı açarak okuyoruz: « (3 mart 1340 1924 tarihli ve 430 Sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu) ile öğretimin birleştirilmesinden sonra azınhk ve yabancı okullann dini veya siyasi maksatlarla öğretim yapmalarımn önüne geçildiği gibi sınıflardan ve ders programlanndan dini alametler de kaldınldı. Aynı günde öğretimin birlestirilmesi Şer'iye ve Evkaf Vekâletinin kalduılması da kanunlaştırıldı. Öğretimin birlestirilmesi ve laikleştirilmesi lıususunda yapılan bu hamle Türk milleti için hayati bir önem taşımakta idi. Çünkü dünya milletleri arasmda lâyık olduğu ihtiram mevkiini almak için Türk milleti, evladına vereceği terbiyeyi mektep ve medrese namında btrbirinden büsbütün başka zihniyette iki nevi müesseseye bırakamazdı. Kaldı ki terbiye ve tedrisatı (öğretim) tevhit etmedikçe (birleştirmedikçe) aynı fikirde ve zihniyette fertlerden mürekkep bir millet yapmaya da imkân yoköğretim Birliği Yasası. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde öğretimin medrese mantığı baskısmdan kurtarılarak laikleştirilmesi yolunda gerçekleşen en büyük devrimci atılımlardan birisidir; ve Atatürkçülüğun temel ilkelerinden başlıcasıdır. Şimdi gazetelerde okuduğumuza göre okullara zorunlu din dersleri konacaktır. Anayasa'ya dinsel devlet felsefesini yerleştirmek i&teyen DM üyelerinin girişime geçtiklerini de izllyoruz. Cumhurlyet'in 2 eylül 1982 günlü sayısında Ankara Bürosunun şu haberi vardı: « T ışma Meclisi Genel Kurulu Anayasa tasansı jdeleri Uzerindeki RÖrüşmelerini diin de sürdürdü. Tasanda serbest bırakılan din, eğitlm ve öğretimi komisyonca yeniden Genel Kurul'a getirilen bir madde ile ilk ve orta öğretim korumlannda zorunlu kılındı. Komisycn Sözcüsü Şener Akyol, Anayasa'nın başlangıç bölümünde Allah'm adına yer verileceğini belirtti ve bunun laikliğe aykuı bir yanı bulunmadığım söyledij» Demek ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1924 yılmda gerçekleştirdiğl laik devlet ilkesinden vazgeçme eğilimleri Danışma Meclisinde uç veriyor. 20'nci yy'm ilk çeyreğinde yürürlüğe giren temel devlet felsefesinden 20'inci yy'ın son çeyreğlnde geri dönülüyor. Hemen söyliyellm ki bu gibi girişlmler tehlikell ve kaygan bir eğik düzey üzerinde sürüklenmek anlamırıa gelir. Atatürkün yüzüncü doğum yılında Türk ulusu Atatürk'e böyle bir karşı çıkışı hoş göremiyeceği gibi, Anayasa'ya Cumhnriyet devletini kuruluş temellerinden saptıracak bir içerik yüklenemez. Atatürk. lalkllk devriminl gerçekleştinnek ve okullardan din derslerinl kaldırmakla acaba neyi amaçlamıştı? Şimdi Atatürk'ün yaptıklarını çiğnemek isteyen Danışma Meclisi üye leri ve en başta Anayasa Komisyonu sözcüsünün amaçlan nedir? Danışma Meclisindeki eğilimlerîn hangl noktalara dek dayanacağını bilemiyoruz: ama, birşey biliyoruz. O da şudur: Dünya Müslümanlığı güncel konumunda Iklye ayrılmıştır ve kimi Islamcı güçler «antiAmerikan, antislyonist, antiemperyalist» raya oturmuştur. Bu eğilimlerin Turkiye'de 1970'ler sürecinde kendine özgü alanda yüzde 10'luk bir oy potanslyeli oluşturduğu da saptanmıştır. Türkiye'de dinsel ödunlerle tntuculuğu sağlama bağlayacaklannı sanan DM üyelert hem yanlış bir hesap yapmakta, hem de Cumhuriyet devletlnin temelleriyle oynamayı göze almaktadırlar. ••• Çiçekler, ağaçlar ve birçok hayvan türü yerin hem üstünde, hem altmda yaşıyon kimi hayranlar sadece üzerinde, kimisi de sadece altında; kuşlar havada ve ağaç dallanndaki yuvalarmda, kimi yaratıklar suda, kimileri ise hem suda hem karada sürdürüyorlar yaşamlanni; hepsinin istediği tek şey. besin ve özgürlük. Bunun için yaşıyor, bunun için savaşıyorlar. Insanoğluna gelince, uzun yuzyıllar süren cski uygarhklarda büyük bir bölüm insanın köleliği, yeni uygarhklarda ise yakın zamana değin zenci ticareti doğal görülmüş. 21. >üzyıla yaklaşuken bile bir kısım Müslüman ülkelerde köle ve cariyeler özgürlükt«n yoksun yaşıyorlar. E n mo. dern silahlarla donatılmış küçük bir toplum, yurtlannı zorla elinden aldığı Filistin Araplannı yok ederken, uygar dünyanın ve başka zamanlarda yüksekten atıp tutan Arap ülkelerinin kılı kıpırdamadı. Benim birçok dost ve eski öğrencun dört duvar arasmda, sevdiklerinden uzak ve özgürlüklerinden yoksun yaşarken, ben ve benim gibiler onlar için hiçbir şey yapamamanın üzüntüsü içinde kıvranıyoruz. 22 ağustosta çıkan yazınm başında: •Kırsal ortamda özgürlüğün tadını çıkarmaya çalışıyorum» demiştim ama, içimdeki sürekU sızının buruklaşürdığı bir tad bu. Daha mutlu günlerin gelmesi dileğiyle... Not: Sağlık nedeniyle yazılanma bir süre ara vereceğim. Yeniden buluşmak umuduyla okurlanma sevgi ve saygılarımı sunarım. H.V.V. CVCT OKTAY AKBAL Ne Isterler Kitaptan ?.. ÇOijbasın.. HÜRRİYET HALEP VE ARŞIN«. Oktay Ekşi, 2 eylül gunlü Hurriyet'tekl yaausmdo, yeni bütçe tasansma değiniyor ve ister ıstemez, «kamu sektöründe çahşanlann maaş ve ücretlerinin bu yıl ne olacagısorusunu akla getirdiğini belirtiyor. Bu sözleriyle yalniz memurlann maaşlarından veya yalniz işçilerin ücretlerinden değil aynı anda ikisinden de bahsettiğini belırten Ekşi daha sonra şöyle diyon «Yüzde 25 brüt, yüzde 1617 net zam. 1983 Türkiyesi ücrettileri için yeterli midir? Ekonominin yeni başı Sayın Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu, bu yılki enflasyon hızuun en az yüzde 30 olacağını söyiememiş miydi? Hattâ bu oranı tutturabilmenin dahi basan sayılması gerektiğini vurgulamanuş mıydı? Fiyatların yüzde 30 kadar artacağı, bizzat resmi ağızlar tarafından kabul edilen bir ülkede, ücretlere yüzde 16 . 17 oranında zam yapmak yeterli midir?.. (...) Birinci derece devlet memurunun bugünkü maaşının sabn alma gücü bütün yükselmelere rağmen • 1970'deki maaşının satın alma gücunden yüzde 70 oranında düşüktür. Yanl birinci derece devlet memuru bugün sanki 1970 yılındaki aylığınm yüzde 30'una çalışıyormuş gibidir. En düşük dereceli devlet ru maaşının gerçek değeri ise . yine zamlara rağmen 1970dekinin yüzde 85i kadardır. BULVAR SUÇLULUK GÖLGESİ TERCÜMAN 'Öztürkçe Sözlük1. 'Köroğlu", 'Keloğlan', 'Gazi Mustafa Kemal ve Gençlik'. 'Gazi Mustafa Kemal Geliyor". 'Gönen Öyküleri Ö.F. Toprak'. Telsefeye Başlangıç'. "Alagün Çocuklan . N. Meriç". *Ak Zambaklar Ülkesi', 'Borçlu Olduklarımız A. Nesin'. "Bir Şeftali Bin Şeftali Behrengi', 'Can Arkadaş F. Otyam1, 'Küçük Şeytan Tolstoy". TCüçuk Karabalık Behrengi', 'Küçük Lord Burnef. *27 Mayıs İnkılâbı E. Z. Karal', 'Kolo Vedat Dalokay1, 'ÖMmsüz Kavak . B. Yıldız'. 'Yetim Ali F. Baykurt", 'Sevdalı Bulut N. Hikmef, 'Çingene Çocuğu R Kıyafet'. 'Ankara Mahpuslan S. Derviş", 'Çocukluk Günlerim H. Rahmi', 'Boyalı Kuş', 'Bizim Fabrika", 'Okumak İstiyorum...' Daha bir çok kitap... Bunlar Antakyada satıünası yasak olan kitaplann bir bölümüdür. Uzun bir liste yapmışlar, her yere dağıtauşlar, 'bu kitaplar ne okunacak, ne satılacak.' Neden? Zararlı görülmüş! Kim görmüş? Yetkililer! Kim o yetkililer, neden bu kitaplan zarar lı görmüşler? Orası belli değil... Evet, bu konuda çok yazdun. 'Yasaklanan Kitaplar" konusunu çok işledim... TVde sık sık gösterirler 've bir çok yasaklanmış yaym' diyerek boynu bükük, solgun yüzlü kitaplan... Nedir onlar? Kimin yapıtlarıdır? Bunlar bilinmez. Kitap almak, okumak, hele hele kitap yazmak gibi işler en tehlikeli. en zararlı eylemler sayılır böylece... Öyle anlar oluyor ki. hangi zamanda yaşadığımı unutuyorum. Öyle sözler, konuşmalar, savlarla karşılaşıyorum ki 1982 yıluıın Türkiye'sinde miyiz. yoksa yüzyü gerilerde mi kalmışız anlayamıyorum. Ydlar önce bir yazımda 'Atatürk Yaşadı mı?" demiştim. 1950'li yıllardaydık. Atatürk'e karşı tepkilerin doğal sayüdığı, 'demokrasi' adı altında gericiliğe, çıkarcılığa ödün üstüne ödün verildiği günlerdeydik. Bu ülkede Atatürk adlı bir büyük adam, bir yol gösterici, uygarlık tutkunu bir önder yaşadı mı, yaşamadı mı bir düş mü gördük diye yoksa düşünmüştum. 1960'da uyandım gerçeğe... Atatürk yaşamıştı, tohumlar ekmişti, o tohumlar yeşennişti, Türkiye gericilerin, tutuculann, uygarlık ve demok rasi düşmanlannuı at oynattıkları bir ülke değildi, olamazdı. 27 Mayıs devrimci eylemi ve 61 Anayasası ile kendimizi gerçek bir demokrasi ortamında buluverdik. Atatürk ülküsü bize yol gösteriyor du Geldik geldik, yeni yeni çıkmazlara dayandık. Yıllar geçti, ilerleyeceğimize, yeni asamalar yapacağımıza yerimizde saydık, hatta gerilere gerilere doğru yürümeye başladık. Bu ülkede sürüp giden bir gerçek vardır: 1lericilik ve gericilik arasmda bitmez tukenmez bir savaş... Atatürkçüler bir yanda, Atatürk düşmanlan öte yanda... Bunu kesinlikle saptamak gerekir. Atatürkçülük demek, kültür, ayduılık, uygarlık, insanlık. gerçek ulusalcılık demektir. Okuyan, duyan, düşünen, bilinçlenen yurttaşlann çoğalmasını ister Atatürkçü düşünce, Kemalist ülku... Kitaplan toplatmak, yasaklamak, o kitabı, bu kitabı adalet önüne götürmek, hele kitap yazanlan şu ya da bu suçlamalarla yermek, cezalandırmak, iyi bilelim, Atatürkçülüğe temelinden aykındır. Bir yandan Atatürkçüyüz deyip, öte yandan Atatürk'ün o kadar önem verdiği "kültür ve uygarlık' yolundaki ilerlemeyi durdurmak, geriletmek akıl dışı bir tutumdur. Yalniz Antakya'da mı, hayır. yurdun bir çok ye rinde kitap okuyanlar, hele kitap yazanlar, yurt ve ulusun yaran için düşünenler zaman zaman acılar içinde çırpuuyorlar. Türkiye'yi Atatürk'ün yolun dan koparmaya çalışmaktır bu türlü eylemler.. •Yükseh ve devrimci bir kültür düzeyine varmah için önümüzdeki yularda daha çofe emeh verece ğiz. Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, düşün eğitiminde olduğu kadar bt den eğitiminde yeteneği artmış ve yükselmiş er demli güçlü bir kuşak yetiştirmek, ana siyasamızın açıh dileğidir* diyen Atatürk, ne dersiniz gerr0k ten yaşadı mı bu ülkede? Yoksa benim yülarca ön ce yazdığun gibi toplumca bir düş mü gördük? Hâ la o düşte mi yaşıyoruz? HUKUKİ ELBİSE^" Ahmet Kabaklı, 1 eylül günlu Tercuman'daki yazısuıda, Evren P&sanın. iküdar sahibi sıfatiyle, yeni Anayasa'nın nasıl olmasını 1»tediğini» Afyon konuşmasuada anlattığını belirtiyor ve «Onun içindir ki biz. görevi. bu düşünce ve telkinlere hukuki elbise giydirmekten ibaret olan Anayasa Komisyonu üyelerine boş yere çatmayalun diyor. Anayasa'nın, bızim şartlanmıza, tarihi, coğrafi, dini yapınuza uygun olması gerektiğini ve herşeyin baüdan almıp hazır elbise gibi sırta geçirilmemesini belirten Kabaklı daha sonra şöyle diyor: «Ancak. 'baonın anayasalanna uymak zorunda değiliz. Demokratik idare şekli dünyada tek değildir. Şöyle bir bakarsanız. hepsinin adı demokratiktir' diyerek. «biz blze benzeriz» açmazına da düşmeme ye çalışmahyız. Doğru, demokrasi dünyada tek değildir, ama.. Bütün gerçek demokrasilerin (milli şartlarda ayrılmakla beraber) yUzde 80'e yaklaşan ortak yanlan vardır. Milli irade üstünlüğü; basın, din, ibadet vs.. hürriyetleriı icranm güçlü ve bölünmez olusu; bürokrasiden kurtuluşî işçi hak ve hürriyetleri köylünün. esnafm korunması vs. gerçek demokrasinin temelleridir.» Hüsamettin Çelebi, 3 eylül günlü Bulvar'daki yazısında, «yurt dışmdan Türkiye aleyhlnde ysym yapan komünist iki korsan radyonun varlığından yıllardu haberi olduğunu, ayrıca Anayasa Tasansı'nı içine sindiremediğini» belirtiyor ve «... yapılacak halk oyiamasuıda, Hayır oyu kullamrsak, bir defa bile dinlemediğimiz iki korsan radyodan neden esinlenmiş olalım? Neden o radyolarm telkinleriyle hareket etmiş sayılahm? diyor. Korsan radyolan kurduranların ve besleyenlerin hedeflerinin Türkiye'yi kendi «marksist demokrasilerinin egemenliği altma almak olduğunu da belirten Çelebi daha sonra şöyle ekliyor: «Bizler ise, özgürlükçü parlamenter demokratik rejimi hedeflemişiz, Bu iki demokrasi arasında ateşle su kadar fark vardır. Efendilerinin buyruğu ile akşam sabah yaym yapan iki korsan radyonun A nayasa Tasansı üzerinde çok farklı amaçlarla yapnkları değerlendirme ile «lafzen» paralel düşmemiz yüzünden. neden suçluluk gölgesi altma düşelim? Bunu anlayamıyoruz. Sırf 0 gölgenin varlığı nedeniyle, o suçlamadan kaçarak, doğru bulmadığımız Anayasa Tasansı'nın doğru olduğunu söylemek ve yazmak zorunda bulunduğumuza da inanmıyoruz. Doğru tarOşarak bulacağız. Rejimimizin gereği buaur.» Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazeteclük T.A.Ş. adına NADİRNADİ Cenel Yaym MüdürD .. v MüesseseMüdürü ...« YazılşleriMüdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLICİL . OKAYCÖNENSİN .AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMETMERCAN * dış basın... THE NEW YORK TİMES BORU HAHI ÇIKMAZ1 New York Times gazetesınde yer alan yazıda Polonya'daki protesto gösterilerinin asken yöneticilerin politikasuıı değiştirmeyeceği belirtilerek, Sovj'et doğal gaz boru hattına uygulanan ambargo konusunda, zararlı çıkanın ABD olacağı öne sürülüyor. Yazuun özeti şöyle: Polonya'da «Dayamşma»nın ikin ci kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlediği protesto gösterileri askeri yönetimin politikasım deglştirmeyecektir. Ancak, ABD'nin siyasl haklar için giriştiği cesur gösteri. Batı ile ilişkilerinin bozulmasına yol açacak. ABD'nin Sovyetler'e malzeme yollayan Avrupa şlrketlerine uyguladığı ambargo, boru hattının yapımuu durdurmaz, Sorun zaten boru hattı inşaaünın durup durmayacağından çok, Avrupalı müttefiklerin bağımsızlıklan sorunu halüıe geldi. ABD'nin boru hattını durdurmak istemesi, Batı Avrupa' da binlerce kişinin işsiz kalmasına yol açacak. Bir de yaslı kıtanm şirketleri ABD şirketleriyle ticari ilişkilerini gevşetecekler. Sonuçta, ABD ile Avrupa arasında. bir suredir iyl gitmeyen ticari ilişMler lyice açılacak. Çeklşme, Avrupa'yı VVashington ve Moskova'dan bagunsız üçün cü bir güç haline getirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek. THE DAİLY TELEGRAPH İSRAİL KAZANDI Londra'da yayınlanan. «The Daily Telegraph gazetesi Orta Doğu' da meydana gelen bunalımdan Israil'in güçlü çıktığını ve Arap ülkelerine ağır bir darbe indirdiğini yazdı. Gazetede yer alan yazınin özeti şöyle: İsrail, Lübnan savaşından, Orta Doğu'da en güçlü askeri taraf olarak çıktı. FKÖ'nün Lübnan'dan ayrılmasını sağlayarak Arap ülkelerine agır bir darbe indirdL FUistinlilerin dağınıklığından da önemli olan, Arap ülkelerinin şimdiye kadar düşmedikleri acı durum. Şimdiye kadar hiç b6yle dağuıık olmamışlardı. Yülardan beri, Filistin toprak lan üzerine Yahudilerin yerleşmesinde karşı çıkan Arap ülkeleri amaçlarını bir türlü gerçekleştiremediler, Yaşananlarm geristnde ise, bir petrol ambargosunun korkusuyla titreyen Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri seslerini çıkartmadan beklediler, LE MONDE için için. kaynamakta olan Polonya geçen salı günü, Gdansk anlaşmasınm ikinci yüdönümünde. kanh gösterilere sabna oldu. So KANLI GÖSTERİLER nuç: 3 ölü. yüzlerce yaralı ve 4 bini aşkın tutuklu. Fransız Le Monde gazetesi, bu kanlı olayları başyazısında şöyle de ğerlendırdi: «Gösterilerin trajik biçimde sonuçlanması, askeri yönetimin gösterilerden önce, eylem yapUmaması çağnsında bulunmasının sadece halkı korkutma amacı gütmediğini ortaya koydu. Polis, bazılarmın elinde molotof kokteyli, çoğunun elinde de taş olan göstericilerin üzerine ateş açmakta tereddüt etmedi. Bu denli aşınya kaçan askeri yönetim, acaba halkm dileklerini nasıl hesaba katabilecek. Polonya'daki bu gösteriler, Polonyalıların kollannı kavuşturup sessiz kalmayı reddetmelerinin bir göstergesi. 9 aydır sıkıyönetim altında yaşayan totaliter bir ülkede sokaklara kadınlar erkekler dökülebilıyorsa, bu şaşutındır. Bunu sadece "romantizmle* açıklamak yetersiz kalacaktır. Olay, insanlann kıtlıkta ve kuyruklarda yaşıyor olmasıdır. Cesaretleri ne bir azınlığa ne de basit bir çoğunluğa hizmet etti. 16 aylık Dayanışma boyunca isteklerinl sınırlama ve rejim değişikliğini yerine ne yapılması gerektiğini bildirdiler. Bugün kan akıyorsa, bugün, «Sovyetler Birliği'nden aynlalım* sloganlan atılıyorsa, yann ne olacaktır? Hiç kimse bunu bugünden bilemez.» • Yazi Işleri MüdürYardımcısı Haber Merkezi Müdürü MizanpajYönetmeni • TEMStLdER • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : SERVtS ŞEFlSrf istanbul Haberleri :Selahattin CÜLER Dış Haberter : Ergun BALCI Ekonomı: Osman ULAGAYVurt Haberleri: Barbaros CENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ Magazin: Yalçın PEK5EN Spor:MehmetTEZKAN Araştırma: ŞahinALPAY Düzeltme: KonurERTOP BUROLAR Konur SoVak No. 24/4 Yenisahir ANKARA Tel: 17 68 25 17 58 66 İdare: 18 33 35 Halit Zlya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel: 25 47 09131230 Atatürk CaddMl, T.H.K l>hanıKa|2/13ADANA Tel:1455019731 BtMnvaYayan: Törkocağı Cad. No: 39 41, Cağaloğln . tSTANBLL P.K.: 246 îstanbul, Tel.: 20 97 03 (5 hat) TAKVİM 5 EYLÜL 1982 İMSAK GÜNEŞ 4.41 6.28 ÖĞLE 13.13 İKİNDİ AKŞAM 16.51 19.36 YATSI 21.11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear