23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 EKİM 1982 KÖLTÜRYAŞAM Cumhuriyet 5 Skolîmowski Polonyadaki baskıları eleştiren bir film cevirdi • Kültür Servisi Bır süredır Londra'da oturan Polonyalı sinemacı Jerzy SkoHmnwski, Polonya'da Dayanışma Sendikası'nm bastırılmasını ve askerı bir yönetım kurulmasmı eleştirmek amacıyla «Ek Iş» adlı yenı bır lilm çevırdi. Pılm eleştîrmenlen, bır ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirilen filmin hıç de aosleye getirılmış görünmedığıni, sonucun başanh olduğunu belirtiyorlar. Alegorik bır film olan «Ek Işsde, Polonya'daki baskıcı yonetimin yam sıra Batı ka pitalizminın keskin bır taşlaması da yapılıyor. smema Ulusal Sinemanın öncüsü S. Ray 'Uçüncü Dünya'ya ışık tutnyor 0 «Ben daha çok, yitmekte olan bir yaşama biçimiyle, bu yasama biçiminin yitmekte olan temsilcileriyle ilgileniyorum.» Kültür Servisi Satyajit Ray, ülkesi Hindistan'ın en onemli sinema yönetmeni. Sinema dünyasını derinden etkıleyen ulusal sinema akımınm da onderlerinden biri olan Satyajit Ray, günümüz sinemasmın en usta yönetmenlerinden biri sayılıyor. Ray, 1955'de çevirdıği «Pather Panchali» den 1981'de gerçekleştirdiği «Pikoo»ya kadar uzun bir sanat serüveni yaşadı. Hindistan'da duygu sömürüsüne dayalı bayağı filmlerin egemenliğine ilk başkaldıranlardan biri oldu, salt ticari amaçlann dışında da film yapılabıleceğini ortaya koydu ve gerek Hindıstan sineması gerek dunya sineması uzerinde derin bir etki yarattı. Geçen yıl, filmlerinin New York Modern Sanat Muzesi'ndeki toplu gosterimına katılmak için ABD'ye gıttiğinde, Cineaste dergisinden Udayan Gupta'nın sorularını yanıtladı. Satyajit Ray, bu soyleşıde, kendi sinema felsefesini. bir film yönetmeni olarak toplumsal işlevinm ne olduğunu, Batı sinemasma ilişkm gorüşlerini dile getirdi. Burada. bu ılginç konuşmanm bazı jlgınç bolumlerinı sunuyoruz: atilla aorsav İKİ USTA OYUNCU Liza Minelli ve Robert de Niro. «New York New York» d a benzerine az rastlanan başarılı biı oyunculuk örneği veriyoriar, David Carradine, son filmi Yalnız Kurt'un gösterilmesine karsı cıktı Kültür Servisi Bırkaç yıl once «Kung Fu» adlı te* levızyon dızısmdekı çılecı rahıp roluyle uns erışen Da \ıd Carradine, bugünlerde son çevirdığı «Yatmz Kurt» adlı filmin gösterıme gırmesını engelıemeye çalışıyor. Kırk bır yaşmdakı ünlü oyuncu, fılmde kendisine onerılen kotu adam rolünu UQ koşulla kabul etmıştâ. Fitmde başrolde oynayan ka cünı oldurrneyecek, kendısı olmeyecek ve filmin ıyı ada mından dayak yemeyecektı. Ama tılmın son kurgusundan sonra, tılmde ıyı adaraı oynayan Chuck Norris taranndan yere serildığini gorünce, yapımcıları mahke rneye verdı. Uavîd Carradine, «Yalnız Kurt» adlı tılmın yapımcıiarına yonelttığı suçlamada, «sııursız cesaret sahıbi, bcdensel ve ruhsal olarak ait edilemrz» bır ınsan olarak sağladıgı une ie ke sürüldüğunu one süruyor. Bir ask öyküsü: "New York, New York,, Yönetmen: Martin Scorsese / Oyuncular: Robert De Niro, Liza Minelli, Lionel Stander, Barry Primus/UA yapımı (Konak, Y. Melek). New York, New Yorksun bir sahnesınde Jimnıy Doyle (Robert de Niro), savaşm (ikincı dünya savaşımn) bıtimini kutlayan eğlence gecesinin hemen ertesinde bir koprüden aşağıdaki kent kaldırımlanna bakarken, bırden beliren bir çut, bol paçalı beyaz gıvsis'yle bır denızci ve saydam tu)ler içinde bir kuş denıi hafıf gözüken sevgilisi dansetmeye koyulurlar. Alabıldiğine zarif ve stılize bır danstır bu. sanki dansecten ler Gene Kelly ile Vera Elien veya buna benzer bir unlü müzikal çütid f r... Dans bîrkaç dakika sürer, ama, bu kadarı bile belleğimızde müzikal filmlerın en güzel sahnelerinin canla nıp geçmesine yeter. Martin Scorsese, klasik Amerîkan müzikalini anıştırmak mı istemiştir bu filmle, soz konusu sahnenin veya Holy wood'da film çeviren Francine Evans'm (Liza Miııelli) «Mutlu Sonlar» filmınden izlediğimiz dans bölümünün düşündürdüğü gibi? Evet, New York, New York» bir anlamda müzikale, müzikal fîlme bir film boyunca gerl dönüştür... Francine'in güç durumdakî sevgilisi Jimmy'yi kurtarmak için gece kulübü sahibinin önünde birden şarkıya başlaması, tipik bir mü zikal sahnesi değil midir? Ama Scorsese, aslında bun dan çok daha öteye gitmek, çok değişik birşey yapmak istemiştir. Müzikalin öğelerini, klasik durum ve sahnelerini, yalnızca bir «caz miizikali» lcine yerleştirmek değildir filmin özgünlüğü. 1940'lann New York'u nu, Amerika'sını, savaş sonrası döneminin estirdiği ferahhk, mutluluk rüz gânnı başanyla yansıtmak, usta işi bir «çağ filmi», bir «büyük caz orkestrası» filmi yapmak. Tommy Dorsey'lerin, Woody Hennan'ların. Count Basie'lerin par lak dönemlerine ve o dönemin caz âlemine bir tanıklık getirmekle de yetinmemiştir, îtalyan kökenli usta Amerikan sinemacısı.. (Aslında bu caz bölümleri bile, meraklılarm filmi izle mesine yeterli olsa da). Scorsese'in asıl başarısı (ve filmin asıl ilginç yanı), şimdiye dek hiç bır filmde Uarşımıza çıkmışa benzemiyen çok değişik, çok özgün. çok «kendine özgü» iki insanm hiç alışılmamış bir tempoda gelişen «a§k hikâyesi»ni anlatmada, iki benzersiz insan port resi çizmedeki başarısıdır özellikle.. Sinemada aşk öy külerinfn bin bir çeşidini îz lemiş olanlar bile, Francine Evans'la Jimmy Doyle'un îlişkisinde çok yenî şeyler bulacaklardır. Hiçbir «kı« tavlama», herhalde Jimmy' nin Francine'i tavladığı gibi olmamıştır. Hiçbir evlen me önerîsi, hiç bir doğum haberi. hic bir tartışrrıa... Ve belki de hiç bir aşk... «New York. New York», her seyden önce iki olağanüstü oyuncunun yeteneğine yaslanmış benzersiz bir kişilik ıncelemesidir. Bunların dışında Scorsese'in (bizde birçok yerde olduğu gibi 125 dakikahk bir kopyası gösterilen 153 dakikahk) filmi, tipik Amerikan bir filmdir. Ancak bu sinemanın becereblldiği biçimde kişilikler, oyuncula rın kişilikleriyle karışır ve perdede somutlaşır. Amerikan usulü bir başan filmıdir bu: Francine de, Jimmy de sonunda başarıya ulaşa caklar, zengin ve ünlü olacaklardır. Ama, ylne Amerikan sinemasmda (özellikle 70'lerln sinemasmda) rastlandığı gibi film, klasik mutlu sonu yadsıyan hüzünlü bir sonla bitecektir. Hüzünlü. ama kederli değil... Çünkü yaşam sürecek, Francine şarkılarraı söylemeye, Jimmy ise. saksafonunu üflemeye devam edecektîr... Görkemli bir açılış (bir savaş bitimini kutlama partisi) ile görkem 11 bir final (Francine'in «New Tork, New York» şarkısını söylediği nefis sahne) arasında Martin Scorsese, bize iki insanı, bir aşkı, bir ülkeyl, bir çağı anlatmakta ustadır. En kalabalık sahnelerden filmin çoğunu oluş turan ikili sahnelere dek bu anlatım ustalığı, filmin finalinin lçerdiği burukluk duygusu denll Scorsese sinemasının artık ayrılmaz bir özelliğidir... Sun Yat Sen'in hayatı beyaz perdede Kültür Servlsi Cari Foreman «Navaron'un Toplan» ve benzeri türde büyük yapımlarla adını duyurmuştu. Bugtinlerde Pransa'da çekilecek «Suçsuzların Kanı» ad ü filmin baş rolünde Ameri kan smemasuun yeni yüdızı Meryl Streep'i oynatmaya çalışıyor. Ama Foreman' ın asü büyük projesi, büyük Çinli lider Sun Yat Sen'in hayatını çekmek. Bu konuda Pekin yetkililerinden gereken izni de almış bulunuyor. Ancalî bu konuda karşılaştığı tek zorluk, yerll oyuncularla çalışma zorunlu ğunun karşısına çıkanlmış olması. "Gelibolu» filmi haftaya baslıyor Gösterildiği biitün ülkelerde büyük ilgi uyandıran Avustralya filmi «Gelibolu», Çanakkale Savaşlannı konu alıyor. Kültür Servisi önümüzdeki hafta sinemalarda, ülkemizi yakından ilgilendiren bır film var: «Geliboln.» Gösterildiği bütün ülkelerde büyük ügi uyandıran, Avustralya sıneması içın de bir asama sayılan «Gelibolu», Çanakkale Savaşlan sırasında InKiliz Yüksek Komuta Heyeti tarafından göz göre göre feda edilen sekiz bin kadar «Anzak» askerine bir ağıt niteliğinde. Almanların, durdunılmazlarsa Avustralya'yı da işgal edeceklerine inanan Archie ve Frank, Anzak birliklerinde gönüllü savaşmak üzere yürüyerek çölü geçerler. Kendileriyle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bu savaş, gereksiz ölümlerle sonuçlanacafctır. «Grease» fiimüıin yspımcısı Avustralyalı Robert Stigwood'un ve basm imparatoru Rupert Murdoch'un ortaklıgıvla otuz yedi yaşındaki yönetmen Peter \Veir tarafından gerçekleştirilen filmin baş rollerinde, yıne iki Avustralyalı, Mark Lee ve Mel Gibson oynuyor. Yönetmen Peter Weir, sinemaseverle. rin pek yabancısı da sayıîmaz. «Son Dalga.yla korku filmlerinin yarıştığı «Avoriaz Festivsli»nde jüri ödülünü alan Weir'ın 1980 Cannes Pestivali'ne katılan «Breaker Morsnt» filmi de en iyi erkek oyuncu ödülune lâyık görüldü. Her yerde, özellikle de Bırleşik Amerika'da seyirci ve hası. lat rekorlan kıran «Gelibolu», 1982'nin başlarında haftalık ünlü «Tlme» dergisine de kapak konusu oldu. Seksenli yıllarm Avustralya Sineması» vıllarıol duğunu vurgulayan Time, genç sinemanm önemli filmi olarak da «Gelibolu» "yu gösterdi. HİNDİSTAN'DA YENİ BİR SINEMAYA ÖNDERLİK ETTÎ Hlndistan sinemasmın büyük yönetmeni Satyajit Ray, • niteliksiz fttmlerden geçilmeyen ülkesinde yeni ve kişilikli bir sinemanm oluşturulmasma önderlik etti, sağiam bir sinema anlayışının gelişmesine yol gösterdi. • Pather Panchali'yi çevirirken nelerden etkilendiniz? Rayt Bir kere kitabm kendismden çok etkilendim. Ayrıca, Tagore'un yapıtlarından da etkilendim. Bizim kültürel temelimiz hiç kuşkusuz, Doğu ile Batı'nın bir birleşimidir. Hindistan'da kentte okumuş ve tngiliz edebiyatının klasikleriyle tanışmış herkes ıçi n geçerlidir bu. Ama bizim Batıya ilişkin bilgimiz, Batılı'nm bizim ülkemize ilişkin bilgisinden derindir. Biz Batı eğitimini özumledik. Batı'nın mü1 ziği, sanatı, edebiyatı Hindistan'da çok etkili clmuştur. Salt teknolojik bir anlatım aracı olarak sinema Batı'da gelişmiştir. Zamana dayanıklı bir sanat biçimi kavramı Batılı bir kavramdır, bir Hınt kavramı değil. Onun için, Batı'yı ve Baü'mn sanat biçımlerini tanımak, bir araç olarak sinemayı daha iyi kavramayı sağlar. • Filmlerinizdeki kadınlar erkeklerden çok daha güçlfl görünüyorlar. Bengal'in toplumsal tarihinin bir yansıması mı bu acaba? Ray: Bu, geneUikle, filmlerimin kaynaklandığı kitaplarm bakış açısınin bir doğrulanmasıdır. Tagore'da ve on dokuzuncu yuzyıı Bengal'inin Charles Dickens'ı diyebileceğimiz Bankimçandra'da birçok güçlü kadın karaktere rastlanır. Ama bu elbette, benim yaklaşımımı ve kadınlarla ilgili kişisel deneyimımi de yansıtmaktadır. Gerçi kadınlar bedensel bakımdan erkekler kadar güçlu değildirler. Ama doğa kadınlara bu eksikliklerini giderecek nitelikler vermiştir. Daha dürust, daha tok sozlüdürler; genellikle kişilikleri daha sağlamdır. Doğallıkla, bütün kadmlardan değü, beni buyuleyen kadm tıpinden söz ediyorum. • Filmlerinizde eski kültürle yeni kültür, gelenekle ilerleme arasında gidip geldiğinize tamk oluyoruz. Nedense, yeni olam onaylamadığınız duygusuna kapılıyor insaru Ray: «Satranç Oyuncuları» adlı fıİTnımde yeni clanı onaylamıyorum. Feodallerin çevrelerinde olup bitenle ilgilenmemelerinde dile gelen çok açık bir tutum var. Gerçi kişilere bir yakınhk duyuyorum, ama bu insanlarm artık bir işe yaramayacağını da belirtiyorum. Ancak ben daha çok yitmekte olan bir yaşama biçimiyle. bu yaşama biçiminin temsilcileriyle ilgileniyorum. Aynı yaklaşımı, Çehov'un beni büyüleyen oyunu «Vişne Bahçesi»nde de görebilirsiniz. • Küni eleştirmenler sizin yeterlnce politik olmadığımz, daha ileri gidebileceğiniz kanısındalar. Ray: Hayır, daha ılcrı gidebılecpg mı sanmıyorum Kurulu düzen gibi hedeflere saldırmak çok kolaydır. Ama böyle yapmakla, bunu hiç umursamayan insanlara saldırnuş olursunuz. O zaman ne yararı var böyle bir şey yapmanm? Filmler toplumu değiştiremez. Bugüne kadar degıştirdikleri görülmemiştir. • Film çevirmeye Fellini, Kurosawa ve Bergman'la aşagı yukan aynı sıralar başladmız. Oysa birçok eleştirmen sizin geride kaldığmızı Fellini ve Bergman'm göze aldığı estetik riskleri göze aîmadığmırı düşünüvor. Nerdevse otuz yıldır film çeviriyorsunuz, ötekilerle karşılaştırdığınızda meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ray: Kammca ben olgunluguma epey erken bir aşamada ulaştım. Her zaman, görünüşte yalın bir anlatım yapısı içinde elden geldiğince yoğunluğa varmaya çahştım. Filmlerimi çevirirken Batılı seyirciyi değil, Bengal'deki kendi seyircimi düşünürüm. Onlan benimle birlikte sürüklemeye çalışınm. Bunda da başarılı olduğumu sanıyorum.Bu seyirci başlangıçta son derece saftı. Budalaca çevrilsıiş bayağı filmlere alışmıştı. Seyircimi yavaş yavaş ilerletmek zorundaydım. Oysa Bergman da, Fellini de özellikle kendi seyircileriyle ilgili olarak bu tür risklere girmek zorunda kalmadılar. Bergman, çoğu zaman olaganüstü bir gorüntü yönetmeninden yardım görür. Fellini ise durmadan aynı filmi çeviriyor. Filmlerinde büyük bir hüner gösterisi var, seyirci de bu gösteriyi izlemeye gidiyor zaten. Ama ben. Bergman'la Fellini'nin her yaptığmı yapamam. Benim seyircim onlarınkinden farklı. Değişik bir ortamda çalışıyorum ben Süprüntü filmlere alışmış bir seyirciyle uğıaşmam gerekiyor. Otuz yıldır Hint seyircisine film yapıyorum, bu sure içinde sinemanın genel çehresi değişmedi. O kadar geri ve kafasız yönetmenler var ki, onların filmlerinin benim filmlerimin yanında gösteril1 diğin© zor inanırsmız. Gene de, tek yapabildiğim, filmleri> me anlam, psikolojik iniş çıkışlar ve ayrntılar yüklemeK vs birçok insana çok şey anlataoak bir bütün oluşturmak, Taviani Kardesler Ikinci Dünya Savasında Kültür Servisl Paolo ve Vittorıo Tavıanı kardeşlerin son fümi, «San Lorenzo Ge cesi», 10 ağustos 1944 geoesi Italya'mn Toskana yöresındeki bır koyde geçenleri anlayyor. O gsce, gökyüzun de bir kuyruklu yüdız görül dü mü Toskana yöresi köylülerinın bır dılekte bulundukları gecedır. Bır kadın, odasmda, sevdığı ınsana çocukluğunda yaşadığı 10 ağustos 1944 gecesini anlatma yı diler. O sıra küçük bır kızdır ve kısa süre conra köye gelecek müttefik ordu lara katılmakla Almanlarrn yıkmayacaklanna söz verdıklerı kjli&ade kalmak arasmda duraksar. Bu konuda tünı köy nalkı kararsızdır. Rastlantıyla karşı karşıya gelen yaşlı bir adamla yaşlı bır kadın, o geceyi Tanrının olağanUstü bir lütfu gibi ya şarlar. Küçük kız bu olaylann tanıdığıdır ve yıHar sonra anımsadıklarını, en sevdiği insan olan uyumak taki çocuğa anlatır alçak sesle. Ama anlattıkları seyircinin yüreğine işleyecek kadar da etkileyicîdir. KİMKİME BehiçAK Alberto Sordi ilV kez bir Sovyet filminde Kültür Servisi Şa sıra lar Avrupa'nın çeşitli ülkolerinde son filmi «Marki Eğleniyor» gösterilen Alberto Sordl, ilk kez bir Sovyet fil minde oynayacak. Filmin yö netmeni, Sovyetler Birliği dı şında adı pek bilınmeyen EI dar Riazanov. Adıysa Bi Şişko ve Bir Cum.%
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear