23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DÖRT CUMHURİYE1 16 Marf 1976 YAPDfcluM guMU?... ABOVLCANBÂZ VATAN DEDİLER Talip APAYDIN 101 ÇACDAKt SANCI • Mehmetle konu$uyoruı. Oslo1 dayız. Aylırdan hsıiran, gunlerd»n salı. Uzun bır öykü. bir y»»am öyküsüdür soz konusu olan. Gerekli oldıığuna inRnmadıkça sorünü kesmedim Mehmet'in. Sözcüklerini ürkütmek Utemedim. Sekiz yaşında çıktım gurbete. Bir amcam vardı, »ımdi öldü. O getirtti beni buraya. Yoksulduk. Gecekondu'da yajıyorduk. Bildlgimiz gecekondulardan degildi bızimki. köyd«ki gecekondulardan. Köyde yerimiz olm»dığından bir kayanm duldasını cteberiyle örtüp tek föz btr yer yaptık. Altı kl»i yasardık orada. Yokluk sözcüğünü bilmezdim ben o zamanlar. Yok kavramına varabilmesi için insanın önce nelerin var oldufunu bilmesi gerekir. Televizyonun olduğunu bilmeyen bir insan için. televizyonun yoklujfu sorım olmaktan çıkar. Benim bildiğlm iki üç tür yiyecek vardı. Yufka ekmek, çökelek peynlri, y/umurta. Son ikisi bizden öylesine uzaklardaydı ki, yokluğu ile varlığı arasında büyük bir aynm yapamnzdım. Acıktığımız zaman anam ekmek verirdi, o kadar. çok ekmek verirse, işler yolundaydı. Ekmek azalınca da işler kötü demekti. Sıze tuhaf gelebilir ama, ben sekiz yaşına kadar ekmekten başka çok az bir şey yedim. Fir iki kez yumurta, birkaç kez de peynir, Miğdem bu duruma öylesine ahskindı ki, ilk ye,me.k yedi, ğimde kustum. Buraya gelfnc*', çok şaşırdım. Amcam bile beni geri zekâlı diye belledi. Hiç kızmıyorum. Bugün ben de, benım gibi bir çocukla karşılaşsam, öyle sanırım. Unutuyordum. tlk yazlarda. anam yemlık toplardı daglardan bir de o'nıı ha*lar yerdik. önemsizdi ama... Daglan çok severdim. Köyden kaçıp hep değlara giderdim. Vururdum kendimi ciağlara Bir çeşit mutluluktu bu. Korkunç bir mutluluk. Altı yaşlarında anca vardım. Burnuma tuhaf bir koku geldi. înr.nmazsınız siz buna. Kokunun ne olduğunu bılemedim, hoşııma gitmiş olmalıydı. Kokunun geldigi yana yürüdiim. Et pisiriyorlardı Etin yendiginı ben orada gördüm. Koyunlann kesılip yendiğini duyardım, etin kebap oldufunu göriince bir ho? oldum. Yemek istediğimi sanmıyonım. Bnktım. Kimseler de beni sofraya buy\ır etmedi. Yedıler. Baktım. İtler kemikleri yedi, onlara da baktım. Bakmakla yetindim. Acı falan duydugumu sanmıyorum. Etin tadım bilmiyorduni ki acı duyayım. Kesilmiş etin yenmesinden ifrendim bile diyebilirim. Bilemiyorum. Belki de iğrenmedim. Göîüm ekmekteydi. Biraz ekmek versinler istiyordum. En çok sevdifcim de sıcak ekmekti. Bayılırdım ona... Evet ne diyordum. dağlara giderdim hep. Çiçekleri otlan, kertenkelelerı. yılanları. gelensrileri dağlarda yaşayan ne varsa, dost olmuştum onlarla. Tek yanlı bir dostluk, çünkü beni görünce kaçarlardı hepsi de... Otlarla çiçekler kaçamazlardı. Ben de tutar onları severdim. Sonra glinün birinde düs gibi bir şey oldu. Nasıl oldu. kimler çekti kaderin yulanndan. ben ta buralara nasıl geldim. İki yıl. evet tam iki yıl bir aptalmışım gibi davrandılar bana. Ana sütünden sonra ılk sütü burada içtim dersem inanır mısınız?... İçimde bir şey vardı. Cin gibi peri gibi bir şey. günün birinde çevremde olup bitenleri anlayabileceğimi söylüyordu bana. Gerçekten de anlayamıyordum. Hiç bir şeyi. hiç bir şeyi anlayamıyordum. tki yıl sonra kalkmaya başladı sis, ağır ağır kalktı. İki yıl sonra görmeye başladım. Yolları, dukkanları, magazaları, makıne Nevzat ÜSTÜN Desenler Mehmet GÜLERYÜZ Murtara bofuk bofuk hıçkırıyordu. Kendini topla. Asker ağlamaz. Bize düşen onlınn 8eüalmak. Konak yerine geldiler. Atlan baglayıp torba taktılar. »ktan uzağa hâlâ savaş gürültüleri duyuluyordu. Atlara yaı düzlüğe uzandılar ama yorgıınluktan uyuyamıyorlardı. Kekleri ağrıyordu, sinirliydüer. İleri geri söyleniyorlardı. Bu savaş yerini çok kötü seçtiler be. Hepimiz kırılaeas burada. He. Sıcak bir yandan, susuzluk bir yandan, ifUhımız sik. Komutanlann bir düşündüğü var, durun hele. Neymiş o? Yonan buna dayanamaz, çabuk çözülür. Bıze zor d» lara kolay mı? İkmal da yapamazlar. Tegmenin dediğine göre Yonarun burnu burtda bir kıdı mı bitti gayri. İnşallah bakalım. Karanlıkta geriden habire plyade birlikleri geliyordu. Sesbir kımıltı içindeydiler. Aralannda fısıldıyarak konuşııyordı. Bir derenin içinde şehitlerin gömülmesi için hendekler nlıyordu. Atlar ölü kokusunu almışlar, huysuz'.anıyorlardı. Bu sıcakta ölmek de kötü. Hemen kokuyor ins*n. Beni asıl bu kötü etti. Hasta oldum. Oy anam oy oy .. Mahmııt bir ot kümesine başını koymuştu. Yıldızlara barordu. Gözlerini yumdu. Gözlerinın içi kum dolmuş gioi sızordu. Gece yarısına dogru uykuya vardılar. Hiç birinın uykusu ıat değildi. Kimisi homurdanıyor, kımisi inliyordu. Kimisi rtiyordu ana avrat. Haceli dişlerini sıkmıştı. Çatır çutur îler çıkanyordu. Hiç farkında degildi. Sababa dogru Keskinll met bırden fırlayıp elini kolunu salladı. Sonra durup baktı, îirrnıştı. Usulca yerine uzandı. Toprakta tıkırtılar vardı. Uzaklarda ayak seslen, teker güItuleri... Yunaniılar mı geliyordu yoksa? Başını kaldırıp ktı, JıiÇ'bı»işey görünmüyordu.. Bir .daha uruyamadı. Ortaışıyıncaya kadar kımıldandı durdu. Şafakla birukte topçu ateşi 'oaşladı. Bozkır göğü yırtılırdu. Sonra makineliler, piyade tüfeklerı başladı. Alışkmdılar sesleıe. Önemli gelmiyordu. Bazıları doğrulup oturdu, baarı uyumaya devam etti. Kalkm heey, fasıl başladı. Birisı güldü bu söze. Davul sesine benziyordu gerçekten. ım tete tete... Arada bir top, sonra tüfekler. Tepelerin arsında kızılca kıyamet kopuyordu. Gün doğana dek sürdü. Bırbirlerıne bakıp kafalan sallıyorlardı. «Neler oluyor şım, ne canlar yanıyor, her Allah...» Geriden arabalar geldi, komanya dagıttüar. Bırer matara verdiler. Agzı kapaklı tenekelerden hiç damlatmadan dolıruyorlardı. Su çok luymetliydi. Aman dökmeyın. Azar azar içın. Akşama kadar bu suyla are edecegiz. Bugün burada mıyız tegmenim? Belli degil. Dururoa göre, belkı gideriz. Şunu ogrendik, uıanhlar çok kayıp vermişler. Askerlerin morali bozukmuş. in alınan esirler bırbinyls kavga etmişler. Kendi subaylarına ldırmışlar. İyı öyleyse, biz bırakalım da onlar kendikendilerine saşsınlar. Birkaç gün dayanabilirsek herhalde öyle olacak. Başını sallıyarak yürüdü gittı. Mahmut arkasından bakırdu. Biraz daha incelmiş gibiydi. Boyu da uzamıştı sanki. Hay arslan, dedi arkasından. Her sörü ilâç gibi geliyor Ögleye doğru bir emir çıktı. Ikinci üçüncii bölükler hazırlan, at bin! Oturmuş tüfeklerini siliyorlaraı, hep birden fırladılar. Hayjıların torbalarını alıp kolanlan sıküadılar. Atlara blndiler. Beni koguştuur! Önce ikincı bölük jurüdü. Arkasından Mahmutgilin bölüğü Ineye doğru tepelerden kırlardan yol almağa oaşladı. Uzakn Yunan siperleri görünüyordu. Bir yerde top ateşine tutulılar. Hemen önlerine, arka arkaya mermiler düştü. Tepeyi irtnala aşıp dereye indiler. Savaş alanı geride kaldı. Yer yer yade birlikJeri tutmuştu buraları. Kimisi siper kazıyor, kiraısi eş hattına doğru yanaşıyordu. Toza topraga karışmış, toprak ngini almış askerlerdi. Çaldağı'nın eteklerinde panltılar görünüyordu. Top namlurt makinelı tüfek öbekleri şımdilik susuyorlardı ama ateje ızırdılar. Bir derede süvariler dinleniyordu. Atlar güne?in alla yatmışlardı. Patırtıyı duyunca bajlannı kaldırıp baktılar. imisi kişnedi. Nereye böyle hemşerim? Göreve. Dalış yapacagız. Şansınız açık olsun. Bir dereyi koguşturaıak batıya doğru yöneldiler. tki yanda tyvan tepeler vardı. Anız tarlalar, boş kırlar kızgın güneşin tinda tipriyordu. Bir köjiirı yanından geçtiler. Diiz damlı evler, kık kerpiç duvarlar... Köye girmiyelim. Tuzağa düşebüiriz. îki bölük. köyü ortaya alıp iki yandan geçtiler. İleriye keşif 3lu çıkarıldı. Teğmenler dürbünle çevreyi gözetliyorlardı. Hiçbır kıpırtı görünmüjordu. Öncüler yajan olarak kö>e ınaştılar. Bir iki eve baktılar. Köy boçalmıştı. kırase yoktu. Dkaklarda taşıboş hayvanlar dolaşıyordu. Bir evin damından amam, yürüyün» isareti verildi. Demek bu kesim boş. Bizim birlikler niye yanaşmıyor ski? Belki düşman geri çekildi. Kuzeyde yoğun ateş sesleri duyuluyordu. Tırısla ilerlemeye ışlaciılar. (DEVAMI VAR) NORVEÇ'TE 2. KAPTAN MEHMET ANIATIYOR.. «ÜlKEMi SEViYORUM AMA ÖZLÜYORUM OiYEMEM. DACLARI BiR DE 0 ET KOKUSUNU ANIMSIYORUM. ÇOK ET YİYORUM. PAHAU 01MASINA KARŞIN ALIR YERiM. ÇEVREMDEKi ARKADAJLAR KAFA LARI TÜTSÜLEYiNCE ÇOCUKLUKIARINI ANLATIRIAR. OHLARtM ANLATTIKLARI ÇOCUKLUKIA BENiMKi HIÇ BAGDAJMAZ. ANLATACAK B:R JEV BUUMAM... TÜRKİYE'DE BiR BABA iKi OGIUNU EJCiNSEL ili}Kj KUROUKLARI GEREKÇESiYLE BAJIARINI KE5EREK ÖLDÜRDÜ HOllANDA'DA ıKi ERKEK BiR KiLiSEDE EVLENOi. YANYANA RESiM DE ÇEKTiRMiŞLER ÜSTEIK.. ÇAODAKi SANCI ÖYLE KOLAYINA GEÇECEK TÜRDEN SANCILARDAN DfGıL.. • 6 kişilik bir kaya m kovuğundan okyanuslara , uzanan bir yaşam öyküsü... bununla d» yetinmck zorundayım. Tek istedigim şey, ysşamak, iyi yaşamak. Sekiz yaşıma kadar beş kilometre ötemde ne var bilmezdim. Yitirdiklerimi ya da geçmisi kazanmak istiyorum. Kısacası dilediğimc« yi yip içmekten ve istediklerimı elde etmekten başka hiç bir amacım yok. Anam olsaydı, am cam olsaydı belki daha başka türlü düşünürdüm. Türkiye'de yaşayacağımı sanmıyorum. Sı yasal bir tutumum yok. Sendi kamız yeterince hakjarımızı ko ruyor. Son günlerde ijsizlik ço ğaidı. Gemiler eskısı kadar iş bulamıyor. Mehmeı'ten ayrılıp doğru saunaya gidiyorum. Buhann ıçınde düşünüyorum. Olaganüstü bir öykü bu. Akıl almaz bir Mehmet bu!. Nasıl bir Mehmet bu!. Kaç bin Mehmet daha var böyle?.. Çag kendi koşullarını. kendi insanmı yaratarak geleceklere dogru yürüyor. Mehmet'i yeniden o köye götürmenin olanağı var mıdır? Hiç sanmıyorum. Saunadan çıktım. Saunaya girerken dışarda bıraktığım Oslo bir başka Oslo ıdi. Gökyüzü kararmış, alabildiğine bir yagmur, üstelik de duracak gibi degil. Sert bir yel esiyor. Yağmur savruiuyor. Asıl giyitlerini kuşanmış Oslolular.. Sarı yağmurluklar. yeşil çizmeler. Gü neş bir daha kaç ay sonra gelecek kimbilir: Oysa, daha ağustos bile olmadı. Haziran ayının sonlarındayız. Yarın sabah ayrılıyorum Norveç't^n. Şimdi bir içira daha var. Norveç'te çıkan günlük bır PKzetevı »nrpceŞim. sabah »özlestık. Orada buluşacagız Astrid Sletbakk'ın küçük bir odası var. Tatlı, gençten bir kadın. V.G.'nin anlamı «Dünya Dönüyor» demekmiş. Büyük bir gazete degil. Her çeşıt habere yer veriyor. Kahve içıyoruz. Tuhaf bir şey oluyor. Ben ondan Norveç'i ögrenmek isterken. o benden Türkiye'yi öğrenmeye başlıyor. Tersine bir durum çıkıyor ortaya. îpin uçu kaçıyor. Türkiye'deki partiler, partilerin durumu. ordunun politikadaki yeri, edebiyatımız, Türk ekininin geçmişi vb... Bu arada ben de bir şeyler sormadım degil, sordum. Kuzeyin genel bunalımları ile ilgili şeyler öğrendim. Kuzey'de insanlar neden buııalıyorlar? Tek kar.anç da şu oldu sanırım. Astrid Türkiye'ye gelecek ve ülkemızle Ugili, edebiyatunızla ilgili bir dizi yazı yazacak • Sabah yedi otuz beş'te bındim trene. Charlottenberg'de sınırı geçtik. Saat, dokuz yirmı iki. Vikinglerın soyundan gelme bu ülkede belırgın özellikler: Alman ve Isveç düşmanlığı. Düşmanlık sözcügü belkı biraz agır, ama bu lkı ulusu pek sevmediklerl gün ışığı gibi ortada. Alman faşizminin korkunç uygulamalannı daha bir iki kuşak zor unutur sanıyorum. İsveç fiyordları uzun bir süre Alman askerlerinin çızmeleri altmda ezilmiş. Dağlardakı partizanlaruı yerini bildlrmeyen Dir köy olduğu gibi yok edilmış. O sırada Norveç Hükümeti neyüı ardındaymış biliyor musunuz. Yitirilmiş olan «ahlâk»ın. Açık ve ortada bir şey bu. Savaşı yitirdiğinı anlayan Enver Paşa, nasıl gide#tyak aklını Istanbul'daki kaflınların çarşaf boylanna takmışsa, peçeli mi pe çesiz mi gezıyorlar, onları kovuşturmaya başlamışsa, o zaman kı Norveç Hükümeti de aynı şeyleri yapmış demek ki.. Başarıs]zlı& apıj arası ahlâkmHa aramak. yenık düşmüs yöneticiIcnn. çagdıjı olmus kışılerın Uk başvurduklan kapı oluyor anla^ılan bon yülarda. eknnoraiK ve toplumsal dar boğazlara girmi? olan ülkemrte de bu yöntem uygulanmaya başlanriı. Kadınlar açık mı gezsinler kapalı mı? Kaduılar kapanırsa. fpbrıkalarflan daha çok buzdolabı çıkacak. daha çok çelik üretilecek. daha çok tütün ekilecek, daha çok buğday elde edeceğiz. Bunun bir adı ve bır amacı olnıah Kadınların kapantnası <mobilya» sorununu çözümlemeyecek, ama mısır ürününü, patates ürününü etkıleyecek. H e r toplumun tarihmde bu türden geçitler vardır. îşin kötü yanı, bizde aynı oyunun sık sık aynı yöntemlerle sahneye konması. • Geçenlerde, gazetelerde korkunç bir fotograf yayınlar.dı. On on iki yaşlarında çıplak bir ojlan çocuğu toprafcın üstünde yatıyorcu. Kesilmış olan kafası yırmı santinı ötesindeydi. Kardeşi de aynı biçimde öldürülmüştü. Boynu bir bıçakla kesilerek. Başı gövdosinden avTilarak. Bu korkunç. bu tüyler ürpertici cinayeti ışleyen kim ola leri jtemilert.... En çok gemileri sevdim. Okudum. çalıştım, okudum. Baktım baktım. Sonunda Remici oldum. Şimdi okyanuslarda yaşıyorum dersem gerçege uygun olur Japonya'dan Güney Amerika'mn bütün limanlanna kadar her yere gittim. Afrika'yı dolandım. Kuzey denizlerinde balina avladım. Gittikçe uzaklaştım kararlardan. Kara'da sevdijttm tek şey dağlardır. îkinci kaptanım $imdi. Evlenmedim. Türkiye'yi özlüyor musunuz? Ülkemi sevıyorum ama 6z lüyorum diyemem. Daglan bir de o et kokusunu. kızarmıç et kokusunu ammsıyorum. Çok et yiyorum. Pahalı olmasına kar 5in alır yerim. Gemıde arkadaşlanm, Türklerin ete düşkün ol duklanm sanıyorlar.. Hepsi de çocukluklarından söz ederler, özellikle kafayı bulunca, onlarm anîattıkları çocuklukla benimki hiç bafdaşmaz. Anlatacak bir şey bulamam. Kardes lerimden yalnız biri yasıyor, o da bir kız. Kuma olarak gitti bir kadımn üstüne. Ara sıra para gönderiyorum. Anam da öldü. Bir başıma sayılırım bu dünyada. Dün döndüm Avustralya'dan. Bir kaç kez Amerika yolunda Türk semisi gör düm. Bayragımız bir tuhafıma gidiyor. İçim burkuluyor. Sevi yorum onu. Ha. ben bayrağımı zı da burada gördüm. Burada tanıdım. Daha önceleri bilmez d:m bayrağımızı. Kimbilir belkı de görmüşümdür de arumsayamıyorum. Üç kez gittim Istan bul'a. Deli oluyordum. Ülkpmde Istanbul gibi bir kentin olabilecefi de aklımdan geçmiyor du. O ramanlar yâni çocukluğum dan kalma bir izlenimle ben ül kemi o tek odalı yerle, bizim köy diye bellemıştim. rin Nesin sen? Nasıl? İnsanlann arasmdaki yene? Kimsın? Bilmiyorum. Deruzciyım, Baba çocuklarını alıyor. Öncı kannlannı doyuruyor. Yıkıyoı onları. Sonra namaz kıldınyoı ve birer oardak da su ıçiriyor Ondan sonra mı, ondan aonrı yatırıyor yere kıtır kıtır kesıyor Çırılçıplak bırakıyor toprağın üa tüne. En sonunda polise gıdıı teslim oluyor. Hiç bır pışman lık, hiç bır üzüntu duymadıgın söyleyerek. Ne doktor, ne tinbilimci... Hiç bırine başvurmayı aklını bile getirmlyor. Tanrı katındı kendi kutsallıgına öylesine maı dırılmıştır ki, dcvletın bakanla rı alanlarda o'nu öylesine etkilı mişlerdır ki, hangi doktor, haı gi hastahane... Paslı bır bıçak ve ıman güd ile, iki çocugun boynunu kopanı »tıveriyor. Gerçik çogu kez, pek çogi kez nayali aşar. Böylesı bir oy kü yazıiamazdı. Yazılsaydı ınand ncılığı kuşkuiu olurdu. Çocuklarını kesen adamın gü runürdekl cezasını yasalar verı cektir. Asıl suçlular, o adamı oı duruma düşürenler, kafasınu ıçını allak bullak edenter. Ahlâ kın savunuculan olarak alanlaı da dolanıp duraraklar... • Pasaport sormadılar. Oysa bı kez yitirmemiştim, sorsunlar ıı tiyoraum. Hollanda'da ıkı erkel bir ktlısede evlenmlşler. Yanya na da resim çektırmışler üst» Hk. Cağdaki sancı. byle koteyıra teçecek türden sancılsrdaıv> d< ğil. Aspırin. kinin falan Karet mez bu sancıya, Bir ucu Japor yadaysa bu sancının bir ucu taı New York'un arka sokaklarınds dır. Asya'da, AfriKa'da. Avruoı da, Avustalya'da. Güney ve Ku zey Amerika'da kökleri olan K G caman bir sancı gittikçe büyü yor. Tasyağı sorunu. ekonomlk *o run. cinsel sorunlar. politik se runlar. din ayrılıklan, çok ulu« lu örgütler, tek uluslu örgütleı • On dördü on gece Stockholn başduragına girdi tren. Yagmur çiseliyordu. Trendcn indım. Bir paket si gara aldım. Altı kron on öre P rayı bıraktım. sigarayı aldım Bi yere girip yemek vemeli. Bi bira içmeli. Arkamda bir patır tı. Biraz önce kendısinden sıeı ra aldığım kadın. Korkunç bi telâş içinde. Neredeyse yakamı sarılacak. Elinde küçücük bir DJ ra. İsveç öresi verine Norve öresi vermişim. On îsveç örea otuz beş kuruş. oysa on Norve öresi yirmi dokuz kuruş. Alt Türk kuruşu gibi korkunç bi aynm var arada. Yine de insafl bir kadınmış. polis çağırmad: Ben de on öre verine, yirmi be İsveç öresi verdim.. Doksan Türl kuruşuna vakın bir para yani Banştık bilir?... Aklı hiç gelmeyecek biri çocuklann öz bâbası. Çocukların suçu ejcinsel ilişkileı k'jrmak... Y A R I N: Çok büyük kenfler. CENNETTE SİZE DE BİR KÖŞE EŞSiZ DOĞA ĞUZELÜĞIY1.E.DOYUMSUZ DENİZİYLE'GERÇEKBİR Bir gutte ya da Aslrid Slelbskk... Gazete'nin adı bır tuhaf. İki harften oluşuyor: (V.G.) otuz altı sayfalık küçük boy bir gazete. Buluşacağım kişinin admı biliyorum. Astrid Sletbakk. Ekm say'asını yöneten bir kadın. Nörveçle ilgili sorular soracagım ken disine. Odası altmcı katta. Bu DUNYA CENNETİDİR AYVAUK.YAZLIĞINIZİCİN SAHILDE İMARDURUMLU ARSALAR PARSELLEDİK SİZİNİCİN. AYDA5OOTLTAKSİT ÖDEYEREK SİZDE DAHA ÖNCE 586 PARSEL SATIN ALAN MÜSTERİIERÎMÎZ ARASINA KATILIN I broşür isteyinız I KücükCarşıPasojt no:39p.k.93 tel:14 85 Kütahyo TEKNIKELEMANLAR ARSA ALMA TOPLULUĞU (Poyrazıar: 4bl/2082) GARTH ) , BAK LE.DCA. UAKAMI \ J[ MIZ (SOYU2 S E N İ N L E ) BAMA GE.T1E LEDt KlOC ATOMU GEAVC7EKİVE DEBMAL SANA 8 Sa^CA SÖCHV VAS • DiŞi BOND ONOAKUCA S0>NOA OUVABA «ÖMULU KAPI 6URÛLTU VE SiCltrntAB AOAI Bü ASTBA DCMEM BENI ALCATT1 guCAOu TOB.ÛSLA BıC
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear