25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DÖRT CUMHURİYET 13 Mırt 1976 ı L AMVİ.u M£ îiiL ZAfcUMİ WLEM' LDfc. HLLE BuÇuN ÖiMTÜ HANıMDıfc;çÜMfciiM Mtfic&M iLfN tCÛLAV B P İK. ( HuyuNU SufUNU l?İLMtDİ6ıM Ö YA^KMAK İSTEMEM... W£ intfçı ADAKIDlfcltfM p M ^ ıLLM!... gı<fıfcUtı (tyNUÛfc!... gtffcNUNA TftM Çlft Û ^ N l ı p ı R . AMV. ABDULCANBAZ ran» VATAN DEDİLER Talip APAYDIN 98 Safel nlne. Sağolun afialar. Hadi güle güle tfdin. G*ri*i biaden gayri. Siz göreviniri yaptınız, biz de yapacagız. tnsallah bakahm, hadi oğlum d*h! O akşam sandıklar bölüklere dajfıtıldı. Herkes fişeklığini doldurdu. Tüfeğini sildi. Gerideki derelere çekilip toprağa uzandılar. Boritır gecesi sessiz bir kıraıltı içindeydi. Topralc yollarda kafmlar, arabâlar gelip gidiyordu. Eşekler atlar katırlar vardı. Dolu gelip bos gidiyorlardı. Karınca gibi çalışıyordu in•anlâr. 25 Sabaha karşı Yunan cephesinde top ateşi basladı. S«csizlik yırtüdı. Ortalık gümbürtülerle takırtütria doldu. Hıh tamam. Yallah bismilli... TUfeğini kapan fırladı. Durun, acele etmeyin! Tepenin gerisine yatın! Mermilerin nereye düştüğü belli değlldi. Ama patlamalar yakındayöj. Toprak sallanıyordu. Sag tarafta bir dumaıı gürdüler. Kuru otlar tutuşmuştu. Çabukça yanıp geçtı. Mermiler daha yakıniara düşmeye başladı. Cepheyı tanyorıarciı. Sonra makineli tüfeklerin takırtısı duyuldu. Türk askerlen uzun sure karşılıK venuediler. Herkes sürünerek mevzilere gıciı. Baslarım eğip beklediler. Ates e m n veriimiyordu. Yunan askerlerinin taarruısa başlayıp başlamadıgmı kestirmeye çalışıyorlardı. Tepeierin basında dürbünler ileri uzatılmış. Yunan sıperleri gözetlenıyordu. Karşı ateş açılmayışına şaşırmış gibiydiler. Kimisi ayaga kalkmış gerıye bakıyordu. Aralarında isaretleşiyor, konusuyorlardı. «Nerede bunlar, yürüyelim ilerlıyelim» diyorlardı her halde. Gerilere haberciler gidip geliyordu. Sevinçli bir kaynasma içindeydiler. Türk askerleri sabırsızlamyordu. Ne duruvoruz yahu? Niye ateş etmiyonm? Simdİye kadar beş gâvur haiciadıydım. Durun, acele •etmeyin. Sırası v«r. ^ • "• •Sabah olmuştu. Gün ışımıştı iyıce. Güneş karşl tep*lerin başıru aydınlatıyordu. Bozkır olanca çıplaklığı ıle ortaya çıkrrnştı. Yunanlılar yavaşlattıkları ateşi tekrar luzlandırdılar. GüneşU tepelerde yer yer dumanlar patlamaya başladı. Pıyadeler •ıçramalar yapıyordu. Bizimkilerde hâlâ ses yoktu. Molla Mahmut farkında olmadan dişlerini sıkmıştı. Topraga yapışmıştı iyice. Yİ12U kapkaraydı. Önünde yıgıh toprâğa bakıyordu. liaşının Ustunden, kulaftının dibinden kurşunlar geçiyordu. Topraga saplanan kurşunlar toz kaldınyordu. «B'J sefer ı? zor, diye düşündü. Iyı hazırlanmışlar belli. Su gibi mermi harcıyorlar. Vay sizin kökünüze. • • Ateş> emrini duymadı. Baktı, iki yanında bir cayırtı kopmuştu. Hemen tüfefini uzattı, sol göztlnü yi.\mdu. başladı tetik çekrneye. Sıçrama yapan bir Yunan askerine nlşan aldı. fakat \oiramadi. Adam koştu koştu bir hendeğe atladı. «Vay canma, Jyi başlamadık. Hjyırdır inşRİlsh.. Dipçiği omuıuna iyice yerleatirdi. bırine daha nişan aldı. tam önüne attı. Adam sendeiedi, tüfeği elinden diişürdü. Almak için eğildi, fakat kalkamadı, uzandı kaldı oraya. Hıı... dürzü seni! Nerey* geliyorsun? Bobanın bostan t«rlası mı sandın? Bajkasına nisan aldı. Sağında solunda arkadaşlan durmadan tetik çekiyorlardı. Tepenln üstü bamt dumaniyle dolmuştu. Geriden toplar atısa b»slamıştı. Maklneli tüfekler takırdıyordu. Geniş düzlükler toz duman içinde kalmıştı. Güriiltüden yarundaki arkadaşını duymak olanağı yoktu. Allah allah!.. Ne bu be. kıyamet kopuyor. Kâceli geri çekilmiş, tüfeğine şarjür sürüyordu. Yüzü kıpkjrmınıydı. Bakıştılar. Başını sallayarak birşeyler söyledi v n a ne dediği belli değildi. Tekrar atmaya başladılar. O sırada hemen gerilerine bir top mermisi düştü. Siperin lçine eğildiler. Başlarına tozlar topraklar yağdı. Askerlerin kimisi öksürüyordu. Mahmut ağzına kaçan topraklan tükürdü. CSeride ölenler yaralananlar olmuştu. Seslerinden belliydi ama kim olduklarını anlayamadı. İnce ince bağırtılar geliyordu. Vay analarını... diye sövdü Haceli. Ortalık yatışınca tekrar atmaya başladılar. Yüzleri gözleri toza topraga bulanmıştı. Durmadan tetik çekiyorlardı. Öğleye kadar sürdü. Güneş yukarda iyice kızmışt:. Terliyorlardı. Susuîdular. Geride bir mekkâre birliği eşeklere yüklii tenekelerle yakındâki köyden su çekiyordu. Mahmutgilin birliğine de sıra geldi. Herkes geriye çekilip matarasım doldurdu. El yüz yıkamak için vermiyorlardı. O kadar bol değil. Bir saatlik yerden getiriyoruz. Valnız içftıe suyu alm. Emir böyle. Su kan gibi ılıktı, kandırmıyordu. Bir iki yudum alıp boğ*zlarmı ıslatıyorlar, sonra gene sipere giriyorlardı. Karjıda bir sessizliis vardı. Ateş yavaşlamıştı. Hu... nasıl? Birden vurur geçeriz sandınız emrne kuyruğu kulâğı çabuk indirdiniz. Dürzüler sizü... Mahmut gözlerini kısarak bakıyordu. Siz de bizimle birlikte yanın baktüım. Anlayın dünya kaç bucak? Kızgın güneşin altında dereler. tepeler erimiş gibiydi. Hiçbir kıpırtı görünmüyordu. Ağustos güneşi tepelerine binmış, ateş saçıyordu. Gölgesine Mgınacak hiçbır kmraltı yoktu. Kırın yuzündeydiltr. Emmimin anlattığı Arabistan çölü de boileydi herhalde. İş kbtü arkideş. îyi yanacagız burada. Yanmak değil. pişmek bu. tvidir. Yonanın burnu çabuk kırıiır. (DEVAM1 VAR) ÇAGDAKl SANCI ALFA ADASI Alfa, beta. gamt!... Bilmem »irde d« öyle olur mu! Bende h«p tuhaf çagrışımlar ya. par bu alfelar, betalar. gamalar. . Bilimkurgu kitaplanna özge seylermi$ gibi gelir. Dünyadışı olaylar için kullanüırmıs gibi hep. . Alo, alo!. . San alarm, san alirm!... Bir saman yoluna giriyoruz. . Alo... Kırrmzı alârm!... Uzay'da « a ^ ç gemileri göründU. Bölmeler kapatılsm, gibisine seyltr... Inanmalda inanmamak arası bir dünya. Ne büsbütün gerçek ne de büsbütün yalan. Huxley'in kitabını okudugum z&man. (Yeni Dünya) öyle bir dünyada yaşamak isteyip istemediğimi dUaünmüştüm uzun uzun... Kendi çağuna sırt çevırmek demek oIurmu5 gibi geldi>"di bana. Benim çağım nelerle dolu. Açlıklarla. direnmelerle, hapıshanelerle. özlemlerlc, gelişmelerle dolu bir çağ. Sancılı bir çağ. İki bin yılında neler olabilecegini artık hemen herkes kestirebilir. Giderek artacak ntiıklar... Klanlarm yanında bir çeşit uzay toplumlan belirecek sanırım. Brezilya'nm balta gırmemiş ormanlannda yaşıyan «oklu yaylı» klânlaria uzây çagıru yaşıyan lasser ısınlı klânlar... • Norveç'in, Stavanger'inden tn. Kütere'rHn Londrasına bir çizjri çekersehfz. ortalara dogru yepyenı bır «da görürsünüz. Haritmlarıı konmuş oldugunu psk sanmıyorum. Japon denizlerinde birdenbire ortaya çıkan voikınik adalardan birine de benremer. Mar Ular bile daha bu adayı bulmus olamazlar. Kısacası, doga ile hiç bir alışverişi yoktur bu adanm. Adı: AUa Adası... Beton. çelik. plastik ve adını duymadığımız bir yığın alaşımla oluştunılmuş, üç kocaman ayak üsttinde duran, yeşillik adına üstünd»; boyadan başka hiç bir şey bulunmayan bir ada... Bu adada yaşaysnlann giyitleri, uzay adamlannın giyitlerine benzer. Tek aynmı, başlarındp.ki kasklardan ayaklarmdaki çizmeîere kadar her yanlarının yağ içinde olmasıdır. Korkunç vinçler durmadan bir şeyler kaldırır. Sekizinci yüzyılın sonlannda Stavanger'de yaşıyanların toplam sayısı sekiz bini zor bulurken, şimdi bu adada on binden çok insan yaşar. Bu instnların büyük çoğunluğunu Amerikalılarla Fransızlar oluşturur. Btitün ada da bir çocuk bahçesipe yctecek kadar bile toprak olmadığından, bitki falan görünmez. Kuzey Derizinin zenginlikleri.. • Bir tuhaf araçtır bu Alfa adası. hemen uçp.cakmış gibi, bir düğmesine basılmasını bekliyormus gibi. . Baş döndürücü bir çahşma. durmadan inip ka'.kan helikopter, dördü beşi bir arada gelip giden gemiler... Almanya'>a. tngiltere'ye. Norveç'e, Hollan da'ya. Danımarka'ya döşenen bir öriimcek agı gibi döşenir borular. Sömürgenlerin direnme kalelerinden biri. İngiliz Ba.şbakanı Harold Wilson, birazcık birazcık alay etmeye başladı bile, dünyanın petrol «taşyagı» satan ülkeİeri (OPEC) ile... «Endüstride yeni bir devrim...» diyor ardından. Müyonlarca varil, taşyagı pompalanmaya başladı. Ekonomik iklimin yellerı artık başki yönlerden esecek gibi görünüyor. Alfa üssü, yeni bir dönemi hazıriamak'a görevli. Cok değil. Yüzyıl kadar önce, Amerika'nm Pensilvania adh bölgesinde. bir taşyagı (petrol) yatağınm bulunması ile, çağdaş taşyafının tarihı yazılmaya başlandı. Önceleri «yaşam suyu» adı verilen bu bulaşıcı sıvı. giderek çağımızm kbrkunc süâhianndan biri olup Nevzat ÜSTÜN Desenler Mehmet GÜLERYÜZ • NORVEÇ AYOINIARI, ROL) İLE iLGili LAMI5 ZORUNOAMZ. MAYA HALKI. BAŞBAKANI TAJYAGt GELiŞME HIZININ HIZtNf ARTMA5I, (PET KONUIARDA DÜ^ÜNME GEREÛiNi ANDURDURMAK BiZE ÇOK DURUMDALAR.. GELiJME PAHAUYA MAL OUCAGA BENZER. ÇABUK ZENGiN 0LNORVEÇULER.. KALKIŞMAMALIYIZ» DiYOR Çok şeylerden korkulur ama zenginlikten korkulur mu? çıktı. Taşyagı savaşltn, tajj'agı cinayetleri. çok uluslu kuruluşlan n giinlük işleri arasuıa girdi. Taşyagı olmayan bir dünj^a düşünmek bugün artık olanakJarın içinde değildir. Bir biri ardına kurulan, nice kuruluşlar bu ugurda kanlar döktiller. cinayetler işledıler. adamlar kaçırdılar, hükümetleri devirdiler Standart Oil of New Jersey, Royal Dutch, Anglo Persian ve daha niceleri taşyagı uğrur.a akıl almaz işlere giriştiler. Taşyagı'nın ortaya çıkması gelişmesi ile, sanayi dallan çoğaldı. Ocv tankerler, yapıldı. Kilometrelerce boru döşendi. rafinerıler kuruldu. Müyonlarca insanın yaşaması taşyağına bağlandı. Elleri yüzleri yağ içindeki insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Şimdiye kadar yapıimış olan açık ve kapalı Tasyagı anlaşmalarımn sayısını kim bilebilir. Bu anlaşmaların altma atılan ımzalardan ötürü kaç milyon insanın yaşamı altı üst oldu. Milyarlan, milyarlann kovaladığı bir düzenin buyurganları, bireylerin toplvımlarm yaşamlanyla ancak taşyağına getirdikleri yarar ölçüsün de ilgilenir oldular... Taşyagı ederlerinin düşmesi korku yaratır. Taşyagı ederl?rinin \iikselmesi de korku yaratır. Üretim artmış sa tehlikeudir. İ'retim düsüyorsa yine tehlikelidir. Texas tlbay'ı, 1931 yılında artan üretimi azaltmak amacı ile taşyagı buyurganlannın isteklerine uyarak bütün Texas'ta sıkıyönetim uygulamaktan çekinmemişti. Aynı ilbay, aynı buyurganlann isteklerine uyarak, üretımin arttınlması için de sıkıyönetim uygulamaktan çekinmezdi. Çünkü. tjbay'ın aklı bu konularda çok şeylere erecek genişlik te bir akıl olmadığından, buyurganlann buyruklarına göre düşünmek zorundadır. • Norveç aydınları, Norveç halkı, giderek Norveç Başbakan'ı taşyagı ile ilgili konularda düşün mek gerektiğini anlamış bulunmaktadırlar. hınnı durdurmak corundayız. Gelişme hızının artma sı bize çok pahftlıya mal olacağa benzer. Çabuk zengin olmaya kMl kıamamalıyıı ..» Türkiye'de, Italya'da ya da her hangi bir Ortadoğu ülkesinde bir başbakan boyle bir şey söylese ne olur bilir misiniî?.. Evet, çok iyi bilırsmiz olacakları... Ben de bilirim. Bu sozler ne bir deliliktir, ne şımanklıktır ne de gelişi glizel söjlenmiştir. Sorun daha bir derinlerde, diplerdedir. Ipler Norveç Başbakanı'nın elinde değildir. Taşyağı kuruluşları. adları ister Gulf olsun. ister Texas, daha şimdidsn köstebeklerini derin deniz dıplerine saldılar. tngıltere İmparatorluğu, Hollanda Kraliçeai. Amerika Birlesik Devletleri Nor veç halkınm uslu birer ortaklarıdır. Bütün nufusu İstanbul kadar olan Norveç'in, lngiltere ile Norveç arasındakl der.iz ikiye bölündü bile. Yakmda Morina bahklanna kimlik kartı verilirse hiç şasırmamalıytz. Ashnda, Morina balıkları ile Norveç halkı arasmda büyük bir aynm gözetmez Texas Oil'in buyurganları. Araplar, belli ölçüler içinde de olsa, dünya politikasınm getirdiği açıklıklardan yararlanıyor. Bunun karşılığında bakanlan kaçınlıyor. Bunun karşılığmda silâhla tehdit ediliyorlar. Bunun kar»ılıgında hükümetler devrilebilir. Ne var ki, bir yerde duman tütmeye başlamıjsa altında ateş de vardır demektir. «Arz ve Talep« yasasının savunucusu Amerika, kendi çıkarlan söz konusu olunca, kendi yasalarını bile çignemekten çekinmez. w s J mun yâsamını ılt üst edeceğs benziyor. Büyük kuruluşlar, büylik yatırunlar, yeni sanayi dallan. yeni üretimler, yeni i$Çİler... Bir Norveçli aydm şöyle yansıtıyor bu korkuları... Bis küçük bir halkız. Dört milyonu bile bulmaz nüfusumuz. Taşyagı'nın bizlere neler getirecefini bilemiyoruz. Dıştan bakınca. bir tek ölçü var. Zenjinlik... Bu dogal bir zenginlik değil ama. üretımle ilgili değil. Üstünde bir yığın oyunlann oynandığı bir zenginlik. Lahana iiretmeye hiç benzemez. Morina baUğı yakalamaya da benzemez. Taşyagı'nın getirdiği zenginliğin bir ucunda istesek de istemesek de kan olacaktır. Bundan böyle Norveç'in dünya'da dökülen kanda payı bulunacaktır. Zenginlik de tıpkı ordulara ya da silaha benzer. kimin yönettigi çok önemlidir. Sllâh nereye çevrilirse orayı yok eder. Alm tabancayı sahibinin elinden, çevirin o'na öldürmem demez. öldürür. Tıpkı zepginlik gibi, özellikle Ta?yağı zenginliği efendisini bile özgür kılmayan bir zenginliktir. Norveç halkının bundan ne derece kazançlı olacağını kimseler bilemez. Bu zenginligin Kaçta kaçı halka yansıyacaktır?... Nasıl yâni?.. Şöyle. bu zenginliğin halkımıza yansıması, iyi niyetle bakılsa bile yıllar ister Çok uluslu kuruluşlar. bu zenginlifin Norveç halkına yansımasından çok. sağlamlaşmasmı. etkınligini, baskısını güçlendirmesini isterler. Derin deniz diplerine akıl almaa irilikte beton havuzlar konuyor. Yüz bin ton Tasyağı'nı alacak saklayacak havuzlar. Derin deniz diplerinde saklanacak bunlar. Dilendiğinde taşyagı basacaklar... Fiyorlarımız taşyagı artıklan ile kirlenecek. Bir yığın sanayi dallan, örnekleyin otomobil sanayi gelişecek. Norveç halkı bütünü ile kendini bu işe adasa yetmez. Dışardan işçiler gelecek. Söylendiğlne göre; en azmdan bir milyondan çok işçi gerekecek. Üç buçuk milyonluk bir tilkeye bir buçuk milyon yirmi ile elli yaş arasındaki lnsanın gelmesinin toplurnsal socuçlarını dU$ünmek bile korkunç. Norveç'de en aa Norveçliler kadar söz sahibi olacaklar. Norveç, Norveç olaraic kahr mı o raman Doğanın güzelliklerı kalır mı?. Her şey, btirün Norveç, taşyağı'na bulanacak. Norveç'de motor sesinden geçilmeyecek. Üç beş çok uluslu taşyagı kurulusunun sultasından çıkamayacağız. İstesek de isteme. sek de onlara kaulmak zorunda kalacağız. BUtün yaşamımız taşyagı'ns bağlanacak. Şimdi kuşkuy la karşılaladığımız zenginligi yitir memek için her şey'e kattenacağız Dünya daki taşyagı politikasmda yerimizi alacağız. Başbakanlanmız krallanmız onların görevlilerinden başka bir şeyler olmayacaklar. Onların istemelerine uyduğu ölçude değer kazanacak. Os lo birden şişeeek, konut sıkıntısı devleşecek, yollar yetmeyecek. Bunun adına zenginlik denecek. İstemiyoruz böylesi bir zenginligi. Yalın bir yaşamın mutluluğunu. insanın örgürlüğünü, zaten yitirmekte olduğumuz özgürlüğü büsbütün yitireceğiz... O kor kunç borular döşenmeye başladı bile. Mutfakta, daha bol doğal gaz bulacagımızı söylüyorlar. İstemiyorum. Üç dakika daha çabuk yemek pişirebilmek adına, Norveç'in taşyağı'na bulanmasım istemiyorum. Bahçelerin ağır agır usul gitmesini yerlerini otomo bil parklarına bırakmasını iitemiyorum. Ağaçların yerine demir direklerin dikileceği ve her şeyin çelik, plastik, taşyagı üçgeni için de hapsedilmesini istemiyorum... Yafimın Usllkhğı yada bir küçük orospu... Zenginllğin korkuları... Cok şeylerden korkulabiiir. Akreplerden, yılanlardan, silâhlardan... Zenginlikten korkmak!.. Bu, yeni bir korku. Özellikle, bir toplum zengin olmaktan korkuyorsa. gerçekten yeni bir kavramdır. Taşyagı, küçük uslu bir toplu İnsana «yaşam»ın kendisı hiçbir çagda bir bütün olarak sunulmamıştır. Yalnızca taslagı verilir yasamm. Soluk almak, soluk vermek. özümleme yadımlama... Organlannı ojTiatabilmek... Bundan ötesini biçimlendirmek, yaşamı anlamlı kılmak insanoğlunun tükenmez görevidir. Kuşaktan kuşağa aktanlan o sonsuz görev... Kimi kuşaklar tökezler. Anlamlı olanı anlamsız kılar. aptallaaünr. Ekonomık nedenler, dinler, s»v«slar, bas kılar, toplurnsal korkular, bllgislzlikler... Akersgaten'de yürüyorum. Oslo'nun Babıilisi'nde yaniMağazalar, bankalar ve basm. Hepsi burada içiçe girmisler. İnsanın ne kadar da çok gereksinmesi var?.. Diş fırçasından topm tüfeğe kadar uzanan bir gereksinmeler bütünü oluyor giderek insan... Daha. daha. daha'... Yaşam karşıtlirını yokederek gelişiyor. Kalabalıktan sıyrılıyorum. Oslo'da, az insanlı sokaklar bulmak olanakların içinde daha. Çiçeklerle donanmı* bir sökaktayım. Küçük bir kız çıkıyor karşıma. Onüç yaşlannda anca olmalı. Elinde kuUamlmıs kara bir çakmak. Uzun saçlan omuzlarında. Küçücük memeleri. T gömleğinin darlığını rorluyor. Mavi cin ve sandalet... Çakmak alır mısıruz? Almam. diyorum. Benimle yatar mısınız?. Yakında bir otel var. Yüz kron verirsiniz bana. Otel ücreti ayn.. Sağol istemem, diyorum. Yüzünde tanımlanamaz bir kızgmlık. Düşman oluyoruz birdenbire. Kovboy filmlerindeki gibi. ellerimiz neredeyse silâhlarımıza gidecek. Ondan ötesini kimseler biimez. kim ölür kim kalır.. tkimizin silah olmadıjından. yapmıyoruz bu işi. Ters geri ediyor. İlerdeki bir oğlanın yanına ulaşıyor. Açlıktan mı? Değil. Orospuluğu sevdiginden mi? Deği). Ktndini satmantn ne oldugunu bile bilmez bu. Sonradan ögrenlyorum nedenini. Lütfi Güven anlatı yor. Serüven merakı. kolayından para, oraya buraya gitme kolaylığı... Bir de fıyaka satmak. başından çok ışler geçmış numarasına yatmak içinmiş bütün bunlar. Tehlikeli de olurlarmıs. Arkada duran. adam oâlu adam iş ortagi olurmuş... Kırkım asmış yabancılar. en doğsl avları imiş bunların. Benim gibi ellisidekiler ise. bulunmaz hint kuma şı... Orta Dogu'da böyle bir olây acıdır. Sosyoekonomık nedenleri belirğindir. Bu küçiik oro*(Devamı ». Sayfada) GARTH CSoCLLT/OCMUSUN L E D UA • kOlTUP BÖLG.ELEU) 8UUUT V E VtAPLAMDI • DiŞi BOND JM9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear