23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
fcrt ürklye'de köylerin, yaygmlasan yeni deyimle kırsal kesimin önemi gittikçe artryor. Ekonomıde, şehirleşmede, politikada, özellikle ulusal beslenmede... Bazı kimseler, duygusal bir yakl3şımia konuyu olduğundan çok büyüttüğümüzü düşünebilir. «Zaten bir önemi varken «gıttikçe artan önem. nereden gelmekte?» sorusunu ortaya atabilirler. Fakat buna benzer sorulann karşılanması kolaydır. YapUmış dipli köklü araş tırmaları bilmesek bile, sadece basın yayın araçlariyle kamuoyuna yansıyan haberler ve bılgiler konuyu kavramamıza yetiyor. CDMHüRtnrr lann sendikalan, demekleri oldu. Ama bakın bakalım ortahga, köyiünün nesi var? «Ziraat Ödalan yetmiyor mu?ı denllebilir. Sanınm bundan önceki genel başkanının Ege'deki topraklannm genişliği »ı bin dönümdü. Onun için hiç bir zaman küçük çiftçi çofunlugunun sözcüsü olmamıştır, olmayacaktır. Küçük. voksul çiftçiler ç o gunlugu sözün tam anlamıyla cascavlak ortada bugün. Ker yınıf, ya da tabaka. işine, çıkanna uygun etkin örgütü kurmak zorunda. Başka türlü hakkını alamaz. Başka türlü kurtaramaz paçasıru kısın çsmurdan, yazın tozdan. Bir şeyler verilnıeğe verilir kendisine ama, bunlar, avutma ölçüsünı'in üstüne çıkamaz. Köylünün durumuna, çıkarlanna uygun örşütı.in tcrnek olmadığı ortada. Sendika olması da zor. Görünürde bır ışveren yok. Bu yüzden köylülerin kooperatifler haiinde örgütlendirılmesi, sözünü söyleyecek temsilcileri falan kooperatifler yoluyla ortaya sürmesi çağdaş bir zorunluktur. Hem de büyük zorunluk. Demagojinin demokrasiyl boğmak üzere olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kooperatif deyınce. alım satım kooperatifi, tüketim kooperatifi. sözümona kalkmma kooperatifi değil, istediğimiz. Adı sanı üstünde «üretim kooperatifi»! Anayasa'mn 51. madde gerekçesinde anılan anlamda «toplu girişim» yapabilmek ıçın, yani tanmsal üretimi topluca sağiayabilmek için üretim koope ratifi' Yarmki nüfusu besleyecek, hem de endüstrileşmenin temel ulusal sermayesim besleyecek üıüıı artışmı. bu parça bölük yüzejrci yaklaşımlarla sağlama olanağı yoktur, kalmamıştır. Köylünün yüzünü güldürme olanağı ise hiç voktur. Bastıranın aldığı bir çıkarlar ortamın da. köylü neyıe, nesıyle bas'ıracak? Herkes orgütüyle bastırıyor. Apaçık bu. O halde köylüier de örgütünü bilmeli, bulmalı, kurup ortaya çıkmalıdır. Başka türlü dönüm başına 120 İcilonun altmda olan ortalama bıığday üretimi yufcarıya çıkmaz. Derm sürme, sulama, gübreleme, Uâçlama, asla «tek» lerin işi d e p srtık! Üretilen malı değerlendirme, pazarlama, özellikle ürünlerin toplu ön pazarlığı, «tek» lerin başaracağı iş olmadı hiç bir zaman, olmayacak da! Düayada, «tek» lerin gücüyle. so.dece oyuyle, sağlık sorunlan, sosyal gthenlik sorunlan da çözümlenemez. Tek'lerın gücü, bugünkü karmasık dünyanın yarattığı karamsarlıgı da yenemez. Tek'lerin gücü, köylü çoğunluğunu ekonomlnin yönetiminde etkili kılmağa ise hiç yetmez. Ekonominin yönetimi dünyanın en cıddi işidir. Örgütsüz olanlar onun yanına yaklaşamaz. 6 Msyıı T OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İşçi kesîminde dönüşüm nfrön ülkemizde fld büyük işçi örgütü vardır. Birincisi, kısaca Türktş diye anılan «Türkrye tşçi Sendikalan Konfederasronu»dur. îkincisi kısaca DİSK diye anilsn TB «Devrimd Işçl Sendikalan Konfederasyonn»dur. Başbakanlığm yaynnladısı 1973 Türkiye yıilığın» för« Türkİş"e bafb federasyon ve örfütler şunlardır: «Madenîş, DYFİş. Tes îş, Yolİş. Harptş. Metalİş. ülaştş, Ağaçİş, Arİş, Basınİş. Besinİş. Çimse îş, Derı îş, DokGemiîş, Genelİş, Haberîş, Havaİş, Kauçukİş, Koopİş. KristalIş, Selülozİş, Suîş, Şeker İş, Tarımİş, TekGıdaİş, Teksif, TezBürotş, TGS, Tümtş, Yapıİş, Likatİş, Oleyim. Petrolİs. Sağlık İş... DİSK'e baçlı sendikalar da şunlardır: Türkiye Maden İş, T. Kimyaİs, T. Gıdaİş. T. Hür Camİs, T. Hür Mensucatİş. T. Tersane İş, T. Lastikİş, T. Keramiktş, T. Turizmİş. T. Devrünci Yapı İş... tlkemizin emek yaşamı aşağıyukan bn «rsütler Içlnd* biçiralenir. Göriildügü gibi Türkİs daha kalabalık bir örfrüt görünümündedir; DİSK sayıca daha sz İşçi kesimini temsil etmektedir. Ama bu iki bü>ük işçi Srgütü arasinda önemli bir avınm vardır. DtSK kuruldnğundan bn yan^ siyasal amacı kapsayan sendikacılık anlavısını sürdürmüştBT. TÜTktş «partilerüstü» sendikacılık anlayışını emek lıayatında geçerli kılmaya çalışmıştır. Türkİş demiştir ki: Sivasal iktidara hangi partl geçerse geçsin. bana neî Ben dümenime bakarım. Sermayeci iktidarda bulunur; beni ancak işçırnm alaca*ı ücret ilgiiendirir. Senrmyeclnin girdümünde. patronlann dümen surunda sendikacıiık politikası detnektir bu; \e ilk bakışt» isçiye yatkın gibi gelse de, temelinde emekçi yığınlanna ters düşmektedir. Cünkü siyasal iktidardır ekonomife hayatın koşullannı saptayan; yasalannı. karamamelerini çıkaran: Sıkıyönetimini ilân eden: poUsi Jandarmayı grrvci işçilere karşı kuUanan... tktisadî ve sosyal yasama, siyasal iktldar mekanizmalanm ele geçirerek egemen olan sermayeciler, işçi yığınlannı istedikleri gibi oynatırlar. DtSK ise kunılduğundan bu yana açıkç» su ilkenin sarunmasını yürütmüştür: Siyasal iktidara ağırlıgım koyamıyan işçi sınıfı erilmeye mahkumdur. Siyasal egemenlik sermayecinin elinds bulundukça işçi refaha ulaşamaz. demokrasi işliyemez. Ücret bilincinin yanısıra. iktidara yönelik siyasal bilinç aşılanmalıdır işçimıze... 12 şubat 1967 günfl kunılmnştur OtSK; ve bn tarih önemli bir dönüm noktasıdır. Aradan seldz yıl geçmistlr .. Çatışmalı ve nlaylı sekiz vü... Şimdi siyasal bilinç. tüm Isçl yığınlannı sarraakta. DtSK her yanda referandumlarla flerl©. mektedlr. Türkts içindfki srndikatann çoğunluğn da sola kaynus, emekcinin riyasal iktidara dönük sendlkalasma tylemini benimsemiıjtfr. Cumhurbaşkanı Kontenjan SenatörU ve Tllrkİş Genel Başkanı Halil Tnnç, hn gerçefi en sonunda dile getirmiş, Isçinln solcn olması gerektiğinl söylemlstir. Ancak bugün her IH örgüt İçinde iki akım geçerlidir. Türktşte çoçunluk, partilerüstü sendikacılık anlayışını biTakmıştıt ama, sosyal demokrat bir eğilimle CHP'ye dönük bir tutumu yeğlemiştir. DtSKte İse yine iM akım Tardır: Ban sendikalar soayal demokrat eğilimle CHP'ye yakın düşmektedir; bazüan sınıfsal bir tutumla emekçi sınıfmm sosyaüst partisinl desteklemek (rerrğini ilerl sürmektedlr. Türkiye'nin demokratik yaşamını büyük çapta etkileyecek ilginç oluşumlan önümüzdeki günlerde beklemek gerekir. Partüerüstü sendikacılık anlayışı emekçi örgutleri kesiminde artık küçülmüş, ufalanmış; san sendikacılıkla ve işçi davasına ihanetle eşdeğerli sayılmaya başlsmıştır. Bnna karsılık «Sosyal demokrat eğılimde tüm sendikalar bütünleşecekler raidir? Yoksa her iki büyük örgüt yine aynı biçimde yaşamaya devam edecek midir?» soruian ortaya çiknustlT. Ne olursa olsun bugün Türldye'de 1 milyon sendikalı İşçi, demokrasinin ve fikir özgürlüğünün güvenliğj sayılacak bilince ve güce erismek düzeyindedir. Sol kanattald sivasal partiler, dernekler, aydıniarla lşçl örgütlerinin dayanışması; faşlzme ve demokrasi düşmanlarına karşı en büyük güvenceyi yaratacaktır. Köylü Örgütlenmedikçe.. Fakir BAYKURT Karşı karşıya olduğumuz sorular 1yi incelendiğinde. büyük bır karamsarlığa kapüabiliriz. Açıkça görmek gerekir ki geleceğimiz sadece açlık değil, varlık yokluk sorunu olacaga da benziyor. Ayrıca sürüp gelen yenı sorular, sorurdar fırtınası: Köyden kente kayacak nüfus, hemenceciK kentli mi olacak? Yoksa «kentteki köylü» olarak, hem de birey birey soruniarını büyüterek, «yeni toplumsal güçlükler konusu» haline mi dönüşecek? Her büyük karamsarlığın bir iyımserlik yanı bulunabılir istenirse. İnsanoğlu hiç bir zaman ça resizliğe teslım olmadı tarihte. Ama bilmek gerekir ki, ortaya çıkan bu tür karamsarlıkları dağıtmak, guneşin gökyüzündeki karanlık bulutlan dağıtması kadar kolay, hem de mekanik değildır. Buna sadece inanç yetmez. Bügi, içtenlik, yüreklılık, en azından sorunlan çozmede «köktenci bir anlayış» gereküdir. Ülkeyi yönetenler bılmelidir ki, giibre tiyatlarını be$ on kuruş indirmek, ya da bütçeye birkaç milyar bindirmek, köylünün, daha doğrusu bütün ulusun yüzünü güldürmeğe yetmez. Çıinkü sorun sadece köylünün yüzünü gul dürmekten de ciddı, hem de «ılen.dır. 1961 Anayasasının saptadığı sosyal devlet amaçlarını köylüler yönünden, hangi çarelerle karşıla dığımızuı cevabını verelim. Örnegin işçiyle köylünün durumuna bakalım ayn ayrı. İşçinin sendikası var, toplu Iş pazarhğı, sözleşmesi, grevi. sigortası. ilâcı, hastanesi, emekliligi var. Toplam nüfus içindeki oranı da olsun olsun c» 16 17. Dün çok acıklı bir durumda bulunuyordu. Bugün iyi kötü toparlandı. Bir bakıma memurun durumu kadar ıyüeşti durumu. Bu yüzden, memurluktan sıyrılıp işçi statüsüne girmek isteyenlerin sayısı türnen tümen, başkentte görüyoruz böylelerinı. Peki köylünün durumu ne? Köylünün durumunu. gelirini konuşan, açıklayan yok. Onun sendikası yok. Sigortası yok. tlâcı emekliligi yok. Toplu ış pazarlığı, sözleşmesi, grevi yok. ürettiginin fiyatını kentteki alıcı beyler koyuyor. Hükümetlerin ardındaki tüccarlar ne verirse onu aimak zorunda. Hastalandığı zaman da gücü varsa, kente başkente taşınır. Önünde, bulabilirse bir parlamenter, elinde bir yoksulluk belgesi, dolaşır o hastane senin, bu hastane benim. Çoğu zaman yeni hastalara yatak açmak için iyileştirümeden çıkarüır. Toplam krediler içinde hiç olmazsa •. 48 payı pJmafi gereken köylüler, ancak »n 12 alabılmekrpler.. Buna karşılık Türkiye'nm topUu kredilerinin % 12'sinı alraası sereker tüccarlar toplam kredilerin • 66'smı kullanmaktalar. Bır » hükümet. gelir o kredileri biraz k:sacak olursa, dtışüriiı: ;enısıni kurdurduklarmda. gtıven oylarm sı ihVar. tamarn olmadan. Merkez Bankası'nm raıl yarları yeniden başlar abı hayat gibi akmağa. Genel nüfus içindeki oranlan oo2 bıle değildir oysa. Bugün edebiyatın lcendisı bıle «edebıyat» ı bıraıtmak üzere nerdeyse! Yönetıciler haydi haydi bırakmalı. Yoksulluğu ortadan kaldırmak. köylü r.ün yüzünü güldürmek «edebıyat» la olmuyor. Nıtekim memur da «edebiyat» la kurtulmuyor yoksulluktan. Milletvekillerı, senatörler, birinci dereceden, üst sınıftan maas alan cümle kamu personeli «edebiyat» la kurtuimadı İşçiler «edebıyat» la avunmuyor, tüccar «edebiyat» la ış görmüyor. Ama köylünün kamu oıanaklarından al dıgı «devede kulsk»! Destekleme alımıydı, taban fıyat politikasıydı, tıpkı yukarıda verdiğim kredı paylaşmasına benzemekte. Yaşam Kavgasında, özellikle ekonomınin yönetiminde, sınıflar arası ilişkiler, örgüüerle yürütülüyor. Tüccarlar, sanayiciler «oda» lariyle, işçiler «sendika» lariyle çıkıyorlar ortaj'a. Memur B Öncelikle görünen şu: Niçin Türkiye ışgücüııün büyük bolümü, 1970 Istatistiklerine göre genel nüfusun °o 65'e yakmı halâ köylerde yaşadığı iıalde tarımın ulusal gelıre katkısı sadece c."e 30'oa kalmakta? Neden nüfusun çoğunlugu hâlâ çiftle çubukla uğraştığı halde, ulusal beslenme, özellikle temel besinler 'gıdalan bakımından her yü açık vermekte? Bütun dünyada teknik tarım, derin sürme. sulama. gübreleme olanaklan arttığı, bu artısın izleri bizde de az çok göriildügü halde verim artışı, nüfus artışını karşıiayamaz duruma düşmekte; neden? Daha açık olalım: 8u 776.900 kllometrekarehk yurt bugün 40 milyonu zor beslıyor. 1995'lerde 70 rnilyonu aşacağız. Ama topraklar büyümeyecek. Nüfus artış hızı da daha fazla «kontrol> edılemeyecek. Üstelik 1995'lerin nüfusu, bugünkü nüfus gıbi kendi iirettiğiyle yetinen, ya da az Uiketen • kiâsik nüfus» olmaktan çıkacak; besin, giyim, konut <mesken) ulasım, eğitım, sağlık bakımından pekâlâ tüketici nüfus olacak. Bu yüzden bugünkiı tanmsal üretimi iki katma çıkarsak da yarınki nü fusu beslemek kolay olmayacak, tanmsal üretimi daha da arttırmak gerekecek. Yaşadığımız günlerin yönetici takımına en ciddi sınav sorusu: Bugüne kadar düşünülen, uygulanan yöntemler bur.u saglamağa yetecek mi? Yetmezse dogacak açık hangi ulusal olanaklarla karşılanacak? 1950'lerde «< 82 falan olan köy nüfus oranı. ". 1995lere varırken °,o 25'e düşecek. 1950'lerde ro 18 olan kent nüfus oranı da c,c 75 e tırmanacaktır. Yanm yüzyıldan az bir sürede bu hızlı. bu büyük çaplı degişmenin getirdiği sorunlan şimdilık nasıl karsıladığımız, daha doğrusu karşılayamadığımız ortada. Yarm nasıl karşılayacağız? Nelerdir bunm yöntemleri, araçları? Bugün kendısıyle bırlıkte kentlerdeki • 35'i beslemeye yetmeyen köy". ler, yarınki % 25'lik varlığiyle kentlerdeki °o 75 i hangi sihirli buluşla doyuracak? Nedir politikacılarımızın yeni yöntemleri, plânlan? O plânlar söz olmaktan nasıl çıkıp da gerçek olacak? Parlamenter Olmak H. BASRİ AKGiRAY Istanbul Milletvekıli Büindiği gibi, Parlamenter olmanm yasal koşul ve nitehklen Anayasa'mızın 68 ve 72. maddeıeri ile seçim jasalarında gösterümistir. Konumuz parlamenter olmak için aranan bu koşul ve nitelikleri inceleme ya da eleştirme olmadığından bunlar üzerinde durmayacagız. Belli bır yaş, öğrenim durumu, hükümlü olmamak gibı koşullar elle tutulur, saptanabilir somut durumlardır. Bu koşullan belgelerle kanıtlayan her vatandaş seçilme olanağı da elde edince Parlamenterdir. Oysa, yasaraa görevinl halka yararlı biçimde yerine getirmek için bu koşullar yeterli değildir. Başka bir deyimle, gerçek parlamenter olmak, Yasalann koydugu koşullardan ayrı bir bölüm niteliklere de sahip olmayı gerektirır. Ama ne var ki, ne bugüne kadar uygulanan billmsel yöntemlet, ne de, seçim hukuku bu niteliklertn önceden saptanmasına olanak sağlayamamıştır. Ömeğin, bir parlamenter adayuun uygarca yUrekliliğinl (Medeni cesaret) önceden kolayca ölçemezsinız. Oysa, yasama görevi, yüreklüiği gerektirlr. O denli gerektirir kl Meclis kürsüsünün önünde kendi mezarını göre göre doğrulan haykırabilecek kaleminden beyaz kâğıda dökülebilen müreKkebin, bir gtin kara leke gibi kişlligine sürtilebılecegini bı>e bile halkın yararına yazabilecek koca bir yürek, saglam bır bilek gerek parlamenter olan kislye... GerçeKte, Senegal Cumhurbaşkanının yerinde deyişı ile söylemek gerekirse «gerçek bağımsızlık düşünce ve yürek bagımsızlığıdır.» Önceden saptanması, bilinmesi olanaksız bulunan ama. Tar olması da gereken daha neler olmalıdır bir Parlamento adarrunda? Aynı siyası parti üyelerinin birlik ve beraberlik içinde olmaları, yasa önerilerinde, denetim görevini yerina getirmede birbirine yardımcı olmalan gereklidir. Daha öz bir deyişle ekip çalışması ister parlamentoculuk. Aynı dünya görüşünü paylaşan arkadaslannm başansmdan mutluluk duymak, kişisel başansıru onlarla paylaşmak ya da, Fransız devlet adamı E. Herrıot'nun dedigi kadan ile •Dostlanrun başarısına düşmanlann basarısından daha zor katlanır» olmamahdır. Aksi halde, Parlamento adamı, seçmenlerine hoş görünmek ve yeniden seçilebilmek kaygusu ile ürkek ve kararsız bir tutum izleyen kendi kişiliğine saygısını yıUrmiş birer yaratık olarak siyasl yaşantısını sürdürmesi kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz sonuçtur ki, Sayın Ecevit'te «Parlamentonun büyük bır bölümü, toplumdan on yü geride kalmıştır» kanısını yaratmıştır. Yasa koymak yetkisi ile donatümış kişilerin, önce kendilerinin yasalara bağlı olmalan, söz ve önerilerinde hukuk sınırlan içinde kalmalan zorunludur. Ömeğin, Parlamentonun hukuka en çok bağlı olması gereken bir komisyonunda, politikadan gelecek beklemesi gereken genç bir üye (... Biz parlamenter olmakla sırtımıza siyaset cübbesini giymiş insanlarız, bu nedenle sonınlan soyut hukuk mantığı ile çözümleyemeyiz. Politikacı olmaya mecburuz) diyebilmiştir Özellikle, hukuk uzmanlanndan oluşan ve Yasama orgarurun hukuk komisyonu olarak görev yapan bir kurumda bu düşünce ile sorunlara eğilmek büyük satancalar dogurur. Sundan ki, politika, önce hukukun bir dalıdır. Hukuktan esinlenmeyen ya da, ona ters duşen politika, çıkarcüıktan başka bir anlam taşımaz. Daha özlü bır deyişle, hukussuz politika olmaz. Hukuk dışı politikanın en çok zarannı çelcmiş bir ülkenin insanlan olarak böyle bir tutumu hoşgörü ile karşılamaya olanak yoktur. Parlamenter kişide olması gereken bir niteliğe daha değinmek isteriz. Gerçekten kendislni de içine alan tum ulusun saygı duyacağı kurallan koyma görevi yapan Yasadır Meclisi üyesinin «oturaklı» olarak nitalenmesi yersız ama, çevresinde saygınlık yaratacak bir davranış içinde olması her halde aranacak niteliklerdendir. Ne var ki, az da olsa, bir bölük parlamenterin ülke sorunlanna egilip geçerli çözüm yolları aramalan ve önerilerde bulunmalan yerine birkaç güncel olayı fırsat bilip basına demeç vermek gibi ucuz politika yapmak ya da, ilkokul öğrencilerinin çocuksu coşkusu ile davranıp Televizyona poz vermek, ekranda seçmenlere görünmenin bir yarar sağlayacağı sanısı ile Meclislerin ön sıralannda yer almak için yanş etmek gibi davranışlann parlamenterlikla bağdaşacağını sanmıyoruz. Bu nedenle bir değerli yazarımızın «Aslında bütün Meclislerin küçügünden büyüğüne bütün komisyonların, bilimselinden bilimsizine, sosyalinden mosyaline, koruyucusundan sakınıcısma, yardımcısından yardakçısına kadar bütün toplantılar, oturaklı oturaksız bütün oturumlar, bir iki kişinin bir sözü. bir bakışı, bir işareti ile renkten renge boyanabilen insancıklardan oluşmaktadır» (•). Güldürü genellemeslnden, bızim bir bölüm insancıklara da pay düştüğü kuşkusuzdur. Gerçekten eğer bir toplumda, en ağır başlı yazarlar «Mebus borsasmdan» söz ediyorsa, pazardaki manav «Mebus fiyatına kabak» diye bağırabiüyorsa o toplumda saglam kalması saygınlıklı olması gereken yüce kurullar çürüyor demektir. Bu çürümeye engel olmak ise, önce o kurullan oluşturan kişilerin olumlu çabalan ile olanaklıdır. Sonuç: Anayasa ve yasalanmız, Parlamentonun saygınlığmı sağlamaya yeterli hükümler koymuştur. Ne var Ki, yukarıda somut örneklerle açıklamaya çalıştığımız tutum ve davranışlann Yasalarla saptanmasına olanak yoktur. Bir kurumun saygınlığını Yasalar kadar belki de ondan da çok, o kurumu oluşturan kişilerin tutarlüıklan sağlar ve sürdürür. Bu nedenle «Her kurum saygınlığını kendi yaratır» özdeyisi, insanlardan oluşan tüm kurumlar için geçerlidir. Unutmamalı ki, parlamenterlik kişisel çıkar sağlamak için bır amaç değil ülkenin ve halkın mutluluğuna yönelik bir araçtır. Ya da hiç değilse bundan sonra böyle olması gerekir. Insanlann bu iki seçenekten hangisi ile davrandığıra önceden saptayacak bilimsel bir yöntem yoksa da, kişilerin üretim ilişküeri, üretim araçlanna olan oranı ve bu ilişki ve araçlar arasmdaki özel yaşantüar göz önüne alınırsa Parlamenter seçmede dofru bir yol tutulmuş olur. Dileyelim ki, rahmetli babasının Sayın Bölükbaşı'ya söyledifi «Bu devirde akşam, nikâhlan üstüne yemın edip söz verecek, sabah da sözlerinden rahatça dönebüecek insanlar çoktur. Siyaseti de böyleleri ele geçinr» sözünü biz çocuklanrmza söylemeyelim. (•) Vedat Günyol «Parlamento ve Ötesi» Cumhurîyet 26.3.1975 KOZ GÜNÜN KİTAPLARI YAYirvJLARI Tutuklama, ışkence, ölüm ve şiddet olaylanmn unutulmaz romanı. Lâtin Amerikadan çağdaş bır scs: TARIHIMIZI. DUNVMIM EN BUYUK KUTUPHANEIERIMOE 8İLE N l l i m M Y U MİGUEL OTERO SİLVA OflUİKtl eHGtLERClN 06RtMtll«H LeonTroçki HAYATIM PK ÂO Beyazıt.İstcınbul VE GÖZYAŞLARINIZI TUTUN ÖNSÖZ: PABLO NERUDA Yeni Çıktı. 15 Lira. PAYEL YAYINEVt P.K. 889 ISTANBüL YAYI\ ORGASURII âi>s»»a ı . Emek 1. YeoiHayat 1.2,3. A. Kadir • A. Tünuçin • •?•••'•:. <*;" "•". :?ı(^.' • • 9 Vietnam Şiiri Filistin Şiiri Portekiz Sömürgeleri Şıırı Her kitap 10 Ura P.K. 58 Beyazıt, Istanbul MAURİCE CORNF(»ITH BİLGİ TEORİSİ Fifib : M I I IMtnatı Gonıtınlır. .10 vcya itta İJ.'U istcklcrde ° ?5 ISTlMt IORESI. KITKI y»tmt»fu { ı i u i S»t NO I ; 1 2 20 lira • (ımberlila; IslıcDul YÖHETİM YERİ: Ankara Cad. Konak Han 43/4. Cagaloğlu ISTANBUL cem yayınevî •paultîlkrd KUKIACI Elinizden bırokmadon okuyacağınız, son derece sürükleylci bir roman. Çin'i ve Çin devrimini anlatan bu güzel romanda Japon işgalindeki Pekfn'i. doha sonra tekrar Çan Kay Şek dönemini ve sonunda Çin Holk Cumhuriyetinin kuruluşunu, bir kuklacr baba oğulun dramıyla birlikte Izleyeceksiniz. (20 lira} ahmedarif HASRETÎNDEN PRANGALAR ESKÎTTÎM • samim kocagö2 Kitap sat ılan her yerde pk.836/Dağ.Bateş Son yıllann en çok okunan ve yedinci basımı yapılan şiir kitabı (10 lira) •dostoyevski BİRYA2ARIN GtİNLÜĞÜ KALPAKUIAR Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kurtuluş Savaşımızı anlatan bu sürükleyici romanın her yönuyle tarihsel gerçaklere dayandığını belirtej^k Samim Kocagöz'ü kutlamıştı (25 lira) HALKIN 6 Mayıs 1975 200Kurus Tarihi yaratan biricik güç halktır Klasik anlamda bır günlükten daha başka, cok renkli, olaylaria dolu bir yazorlık doneminin. hikâyesi. Rusça a6lından çevıren Ergin AJtay (15 lira). > talip apaydın TÜTÜN YORGUNU Bu güzel romanda yıllarca tekdüze bir işi yürüten bir emekcinin «tütün yorgjnu» oluşu, tükenişi anlatılıyor (15 liraL IÇİNDEKİLER Halk Savaşımn Vietnam'daki Büyük Zaferl Kutlu Olsun! tc Vietnam Devrimi Hangi Yolla Zatere Uiaştı: «BARIŞ MI, SİDDET Mİ?» (Vietnam İşçi Partisi'nln re\1zyonizme karşı mücadelede 1963'te yayraladıgı çok önemli bir belge) • DENtZ GEZMİS'İN ANISINA • Proleter Enternasyonalizmi ve Revizyonist thanet • Demir Döküm tsçileri Yeni Mücadelelere Hazırlanıyor... YAZIŞMA ADRESÎ: P.K. 1112, Sirkeci, Istanbul. ABONE ŞARTLARI: Yurtiçi yılhk 100, altı aylık 50 lira. •la fontaine BÜTÜN MASAI.LAR •hilmiyavuz Büyük bir klasik eserin, Sabahattin Eyuboğlu'nun güzel Türkçesiyle dilimize tam olarak kazandınlan cevirisi (30 lira). BEDREDDİN ÜZERİNE SİİRU >başaran GÖKEKİN • bertrand russell YEIKEveBİREY Russell bu ilginc eserinde kişisel girişim ile toplumsal boğdaşımı, bireyliğin payım, teknikle kişi yaradılışının çatışmasını incelıyor. Çevıren: Ayseli Usluata (10 lira) «Nâzım'dan sonra bu konuyu işiemeye yürek ister... Ama HilmiYavuz bu işi yapmıştır. Hem de kendi kişiüğini, yeteneğini gostererek...» (10 © C V^I ;^" dıztsnde belgesel kitapiarn sunar NAZİ İMr>«fORHJĞUNUN SONU VII O# "urk lcS'ltrjuı one^* rıjrcas L.re'ne "^«lu txr arestna Eyubo^fci 9^ \l Û ^OBUSMR^OSUSU ^ Z ITTEGEMEN DEVLET Örkenin. mutluiuğun ışçısı. köylu ozan Ba$oron'ın yenı şhrleri (10 lırai. s g^KİRÜtŞLER İMMBfORLUKMRI •~»«.DBn22 K o n YayınİBrı k i f p »«tılar. her yarde.p.k B3e«P«fl.:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear