22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 25 Evlül 1974 okuzuncu Milli EğiHm Şuran V«r»r]annm uygulanmaya başlanmasıyla girilivor 1974 1975 ders yılına. Milli Egitim Bakanı Sayın Üstündağ, Istanbul'da 2 eylülde verdiği bir demeç ve Ankara'da 5 eylülde yaptığı basın toplantısı ile bunlan açıkladı. Sayın Bakan demeeinde: «Bu yıl lise birinci sınıfîarda tatbik edilmeye başlanacak sımf geçme sistemi yerine ders geçme «stemi sayesinde, öğrenciler tüketici egitim sisteminden üretid sisteme geçecckler> d'edi. Basın toplantısmda da: «Eğitim sistemimizi süratle gelişen toplumuımmın ihtiyaçlarına, bireylerin ügi ve yeteneklerine cevao verebilecek, kalkınma planımızın öngördügü nitelikte ve nicelikte insan gücu ihtiyacının hazırlanmasını sağlayacak bir yapıya kavuşturmak başhca amacımızdır. dedikten *onra, «Ortaokul yönetmelik taslağmın bu yıl her ilde denenmeye başlanacağını, ders sayısını azaltar. dsğıtım çizelgestnin bu yıl yürürlüğe gireceğini, rehberlik ve eğitsel çalısmalara özel bir önem verileceğinl, orta dereceli okullarda bütünleme 5ina\iannm okullarda kurs açılıp öârpncilerin başarısız oldukları derslerden devletçe yetiştirümeleri saglanarak eğirim ticaretinin kaldırılacağını, sınıf yerine ders geçme ve kredi düzeninin bu yıl tfenenip gelecek yıl genelleştirileceğini, butün orta dereceli okullarda bu yıl seçmeli der«ler uygulamasına başUnacağlnı. meslek ve işle ilgili çahşmalarda bölgelerdek: ehliyetli elemardarın «usta öğretici» olarak rîerslere girebileceklerini, okul sanavi lliskilerinin geliştirilerek tüketici eğitim düzerunden üreiici eğitim düzenine geçilmeM için çaba göstsrileceğjni ve yüksek öğrenim olanaklarm:n mektuplaşma ile öğretim yolu da kullan:Iarak arttırılacagını» duyurmuştur D Yeni Ders Yılına Girerken HUrrem ARMAN tılarv köhnemlş dtlzenln sartîandırmalan ve ithal malı yöntemlerle, ötesı berisi düzeltilerek getirilebilecek bir sıstem değildir. Üretici eğitim: tam bir fikir özgürlüğü ile öğrencilenn de katkısıyle planlanan. bedensel ve fikirsel yapıtların başlanıp bitirilme süreci içinde gerekli bilgiler de ahnarak, gerçekleşir. Bu tür bir eğitimde, sadece bellegi kullandırarak yıllarca verilen kuramsal bilgilerin ve şartİandırmaların insanı kenJine olduğu kadar topluma da yabancı'.aştıracağı bilimsel gerçeği yürürlüktedir. Sayın Bakanm eîer bir dîîgi yanhşı yoksa 3 eylül gunü gazetelerde çıkan «sınıf geçme yerine ders geçme sistemi sayesinde tüketici bir eğitimden üretici sisteme seçme» sözünün anlamını doğrusu hıç kavrayamadık. Ders geçme, öğrencinin başaramadığı derslerden yıl kaybetmemesi, sınıfta kalmaması ve bu fferslerin sınavını, hazırlandığı zaman vererek sınıf geçmesi, diplomaya kavuşmasıdır. Bu derslerin tümünün de kuramsal dersler olacağı bilinince bu yontemin üreticilikle ilişkisini kurmak olanağı kalmıyor. Ders geçme; derslerden kalanların, her sın'.fın tüm dersleri için yetiştirmeyi sağlayacak yeterli sayıda derslik ve bu dersliklerde her branstan sürekli olarak kendilerine gelecekleri bekleyecek oranda öâretmeni bulabilen zengin ülkelerin uygulayabildiği bir yontemdir. Biz bu koşulları sağlayamıyacağımıza göre. özel der«ler alabilen çocukların kendilerini kjrtarab:lecekleri, bu olanağı olmayanlann konıılan girferek unutmalan ve sonsuza kadar diplomaya kavuşamamaları gibi bir sonuçla da karşılaşılabilir. Yıllar ilerledikçe derslerden ka'.anlann yığılma'.arı da ayrı sorunlar yarıtabilir. En iyi biçimde de uygulansa, bugunkür.den daha iyi sonuçlar da verse. bugünkü eğitim düzeni ve koşullar içinde, ders geçme yöntemi ile Cretici bir eŞitim sistemi arasında bir iliçki kurma olanaçı voktur. sa bu yolun cesaretle ortaya atılması Svülecek bir düşünüştür. Tümünü burada verme olanağımız olmayan seçmeli derslerden yaşamla ilgili bazıları şunlar: Motor bilgisi ve uygulaması, pratik ormancılık, pratik balıkçılık, pratik ancılık ve tavukçuluk, daktilo... Bunlar ve öbürleri için de pratik ve uyguîama dendiğine göre, orta dereceli okulları mızda, çevrenin özelliklerine göre üretim işlikle ri, balıkçılık, ancılık, taiiakçuluk işletmeleri ku rulacak, istekli çocukların sajısma göre daktilo makinaları, motorlar sağlanması gerekecektir. Pa ra \"e öbür olanaklar sağlansa da. okullarımızın gelenekleşmig kuramsalhğı ve bürokrasisi ile tam zıtlaşma durumunda bulunan bu tür çalışmaların türlü, önlenmesi güç çelişkiier yaratacağını şimdiden görür gibi oluyoruz Bugüne kadar gelen deneyler; ortaokullara hayatidir diye konmuş bulunan tarım derslerinde kovan, kümes, pulluk ve traktörlerin karatahtada çizilen ya da kitaplardaki resimlerden gösterildiği, daktilo makinasının tuslarınm sayılarmın ezberletildiğini ve yazıh sınavlarda bunların sorulduğunu göstermiîtir. Büyük iddialarla bugün konan seçmeli derslerin de böyle bir akıbete uğramasmdan korkulur. Asıl Önemli Olan Milli Eğitim Bakanı kuşkusur, kendinden 5n ce gelenlerin her alanda sorumsuzca yarattıklan çıkmazların, düzensizliklerin birikimlerini temizleyip gereksinmelere uygun bir yörüngeye sokmada pek çok güçlüklerle karşı karş.yadırlar. Ama yapılabüenleri uygularken kavramlan. bu arada 'üretici eğitim sistemi) kavramını da daraltmadan, saptırmadan bugün uygulayamasak da gelecek için canlı tutmak zorundayız. Bu konu, diğer atılımlarla birlikte, biz ve bizim gibi geri bıraktırılmış dünya toplumları için. kalkınmanın en önemli bir aracı ve kaldıracı niteliğindedir. Yakın bir gelecekte, bütünlüğü bozulmadan. geleceği kesinlikle görülen gerçek bir demokratik düzen içinde uygulanacaktır. Onun için bu konuda da bir kav ram kargaşasına yol açabilecek yanümalardan arınabümeliyiz. Toplumumuz: bu kısa sürede halkçılığını isbat layan ve benliğimizi eziklikten kurtarıp. birleştirerek yeni atılımlara hazırlanan Ecevit iktidarları nın, bugüne kadar yapılanların ancak bir başlangıç olduğunu bilerek, gerçekten demokratik düzene ve üretıci bir eğitim sistemine kavuşturulması özlemi ve umudu içindedir. Başarılarını izlediğimiz ve özellikle öğretmene ve danışmaya verdiği değerle sağlam bir temeli se çip dayanan sayın Mustafa Üstündağ'dan toplumu muzun çok daha üstün başarılar beklediğini bilmekte, görmekteyiz. Benimsenmeyen Yasa Halk Partisi. haklı olarak, Milli Eğitim Tem?l Kanununu benimsememis ve Anayasa Mahkemesine götürmüştür. Koali^yonun ilân ettiği programın halkçı içeriğine paralei bir uygulama için bile milli egitimde köklü atılımlar gerekli idi Biz, doğruşu, bu yasanın tümüyle kaldırılıp yapılacak bağımsız bir Şuranın bilimselgerçekçi kararlarırva dayanılarak, Hükümet programının yakın ve uzun vadede gerçekleşmesiri sağlayacak bir yola girilebileceği umudu içinde idik. Oy?a IX Milli Eğitim Şurası, bundan önceki iktidarlann tutumu ve muhalefettî iken benimsenmeyen bir yasanın uygulanması onayının alınması için toplanmı? görünüyor. Politik kaygılarla örneSin, daha ortaöjretimin ilk kademesindeki barajlar, yüksek öğrenime girme giiçlükleri. hele parasız yüksek öîrenim önerisi de redderfildiğine göre, yoksul aile çocuklannın büyük çoğunluğu ile, istedikleri kadar yetenekli olsunlar, akademik bir öğrenime kavuşamamaları sağlanmış bulunuyor. Burslar, ön lisans okulları ve meslek okulu çıkıshların üniversite sınavlanna alınması ria bu sorunu çözmeye ye'meyecektir Bütün bunların ve mektuplaşma ile verilecek bir yüksek öğretimin üretici bir eğitim görüçüyle na!il bağdaşlırılabildiğini anlamak güçtur. Sav:n Bakanıa ilk demeçlerinden beri buptlnku tüketici eğitim düzeninden üreticı bir riuzene germe zorunluluğuna. doğru olarak, İnandıjı görülüyor. Ama bir doğrııya soyut olarak inanmanın onun gerçekleşmesini sağlameya yetmediğini bu konuda da görüyoruz. MUli Eğitim Şurasına sunulan öneriler ve bu yıl uygulanmaya başlanacağını öğrendiğimiz kararlar bu gerçeği bir kez daha doğrulamaktadır. Bu öneriler ve kararların tümünün gereksinmelerimize uvgun bir devlet planının, jektörlere gerekli sayı ve nitelikte üretici infBn gücü yetiştirilmesini hedef alan üretici bir egitim düzeni ile temelde hiçbır ilişkisi olmadıgı görülmektedir. Bunlar ancak, yürürlükte o'an düzenin bazı yönlerini akla uygun, politik bir tutumla onarımına yarayacak niteliktedir. Üretici eğitim sistemi; doğaya ve insanın yapısına da ters tfüşerek, kuram*al bilgilerle, bedensel ve fikirsel yönlerden gençlerin yetenekleri canlandınlmadan, kalabahk okuUarda yaşa Seçmeli Dersler Sorunu Ortaöğrenimin birinci ve ikinci dönemlerine çok sayıda ve çoğu adlariyle, yaşamla, üretimle ilgili görünen seçmeli dersler getiriliyor, bunların >usta öğretici»ler yolu ile gerçekleştirileceği söy'.eniynr. Ustaöğretici, halkla bütünleîen üretici iş kolunun yetkili bir yetiştiricisidir. Okulları mızın bugünkü ortamında tutturulması güç de ol TELEVIZYON SEYREDERKEN Oktay AKBAL Evet Hayır BİZ DE UYUMAYALIM! ürkiyenln umudu olan bir MAVROS "UN ALDATMACALARINA, YAsiyasal liderın bir devlet LANLARINA KARŞI BİZ DE UYANIK VE adamınm ayagı altmdaki topr»k kaydırıldl. TEDBİRLİ OLMAK ZORUNDAYIZ. BİR Bu lidcr; Atina Cuntasının VB AN ÖNCE GÜÇLÜ BİR HÜKÜMET KUMakarios'un türlü cambazlıklarla, Selânik Generallerinin ve RULMASINA YARDIMCI OLUNMALI Samson vuruculuğunun (darbeciliğinın) doğrudan bir (aşizm kanatlanması ile gerçekleştirmeğe kalkıştığı ENOSİS olupbittiDr. Deniz SAVUN sini kabul elmemişti. Kıbns'ı, bir uluslararası oiay olarak, hukuksal dayanakları içinde kanalize etme yolunu aramıştı. Londra ve Zürich anlaşmaları, ken» disine ve öteki garanticilere bu. ; Gerçeği gören kimi Rus • Ame rol yolian üzerindeki denetim olanaklarını yit;rmek ısterleryolda hak görev ödev, sorum rUffrT Mfiîfir"' YuğÖsTav Ruslar, «yumuşama» ve «dünluluk tanımıştı. Bunların «hu Üçüncü Dünya (Yansızlar Bioku) yada yeni çıban başları yaratkuksalhğı» içinde. olay, banş tezlerine göre, Türkler, durup mama ilkesi» gereğı, bö;gede, yöntemi ile kanalize edilebilirdi. dururken bir operasyona kalkmamıştır. Bu konuda uluslararaherhangj bir manyetik alamn etAma, Atina ve uluslararası ele sı hukukun kaynağı olan andlaşkin olmamasını dilerler. Yugosnizm. bunu kabul etmedi. Üste malara ve Adanın, bunlarla kulavlar; NATOdan çıkmış bir Yulik, Türkiyenin adı geçen hukuk rulan statüsüne dayanmış'ardır. nanistan'ın, Rusların Romanya' sallıgın kendisine yükledigi soCunta'nin silâhlı Samson VJdan başlatacaklan bir yeni etrumluluğu tek başına yüklenmek ruşu (darbesi), bu bağimsızlık kileme köprüsünün öteki yakası ten kaçınmamasmı da, anlam ve statüsünü, «fasist> niteli bir Eno durumuna girmemesini isterler. nitelik saptırmasma uğrattı: sis o:up . bittisine dönüştürme Yansi7İar Bloku'nun görüşü. Türkleri. Adanın istilâcısı olarak işlemi olarak ortaya çıkınca. simgeledi, betimledi (tasvir etti.) TUrkiye, öteki kefilleri, Kıbrıs' Adanın. «bir demokratik birim» olma niteliğini yitirerek. bir faBunun şampiyonlugunu Mavros ın bağimsızlık statüsünü koruşızm otoritercıliğınin o bölgedeyapıyor. Hiç uyumayan bir nkara mada işbirliğıne çağırmışnr. Onki dayanağı olmamasmda düğüm su» enerjisi ile, yoğun bir aldat la buna yanaşmayınca da, adı lenir.) r macahğı >ürütüyor. geçen uluslararası hukuku ve Öyle ise arada kimı inceayDoğrusu, Mavrosun uyumazlı anayasal düzeî'den doğan yüküm rımlar olsa da. sorunun çözüm ğına diyecek yok. Geçen hafta lülüğürrü, tek başm» yüklenmişyolu. şimdilik kuramsal olarak ile, Birleşmiş Milletler Genel Ku tir. çok kolay bulunma düzeyinderulunun toplantı döneml olan ilk İşte durumun gerçeği ve bilim dir. Yalniz, uyumayan. ama anhaltayı çok iji kullandı. sel değerlendirilmesi, budur. Bucak yalana dayalı sav'iar ıleri Biz. MSP çelişkisine dayalı. nun doğai sonucu da şudur: Gesüren Mavros tezinin temelleriErbakan yapırru bir bunahm ile lecekt* de. Adanın bağımsız ni çürümede baş ödev bize düugraşırken, Basbakanın dünya yansız bütünlü bir statüsü, giser. capında girisimlerini kösteklpr ne işlerlik kazanmalıdır. O zaman, Birleşmiş Milletlere iken. Yunan Dışişleri Bakanı. ön• Yalniz, burada fcimı (bazı) de, Ada'da. Türklerle adeta sace üç Batı Avrupa başkentinde. ince aynmlar da gizlidir: Amevaşarak, Ada'yı sözde TürklerKıbns olayını sarjtırma örsüsü rikahlar, bu bağımsızlıgın «NAden korumak degil; Türkler: nü örmeğe baîladı. Paris Bonn TO manyetık aianı» içinde buAdaya çıkmağa zorunlu kılmıs ve Brüksel'de. tam dokuz gtin. lunmasını isterler. Ingilizler, pet bulunan sorunlan siyasal olarak bu saptırma ağının i)miklerin1 sıkıladı. Sonra, ağının halkasını. Ortakpazar'a attı. Sonra da Birlesmis Milletlerin kulislerine tasıdı tezsâhını... Orada. soyut askersel triri«iml<»rdpr\ ürküntü d'i >an «Tarafsızlar Bloku»nun, «Ü BÜYÜKADA SANATORYtMT; ÎÇÎN ARAMÎÜR cilncJ DUnys» temsilcilerinl, ken Tel: 51 60 75 di yanına çekmeğe u6r«smalrtB»MMIMMtMMMMMIMIMtMIMMMHIM dır: Türkiye. bir askersel şirişimin sorumlusu; Adaya paylaç(Cumhuriyet 7564) macıhfeın isteklisi olarak betimleverek. Yalana dayalı «Türkiyeyi istilâcı olarak betımleme» cüiginin te ~ mel savı şuradadır; Kıbns; ba ğımsız yansız silâhsız • bütün ^ = lü bir devlettir. Bu nitelikler ^ = içinde, bir Birleşmiş Milletler ü yesidir. Ama, bu mâsum devlet • (:) birden. bir yabancı devle S S tin, Türkiyenin saldırısına (!!) ^ ^ uğramıştır. Şimdi de bu yaban = cı ülkenin işgali (!!!) altındadır. Z ^ Işbu yabancı ülke, Adayı bölüş z^ mek (!!!!) istemektedir. öyle = = ise, Birleşmiş Milletler, Türltiye = = yi, Adadan çıkarmalıdır: Onunla = savaşarak!.. ^ s Uluslararası nezaket kurallan Ş na sığmasa da söyleyebiliriz. ^ 5 «Gerçek aşkıuna söylemek zorun ^ = dayız: Mavrosun sav'ı, yalana ş ; dayalı bir göz boyamacılıktan ^ başka bir şey değildir. Bunun = uydıırma niteliği; «eerçek» üze ^~* rinde kurulmağa başlamış bulu nan tezlerle, daha şimdiden çürü ^ = meğe yüz tutmuştur. Mavros u : = yumazlığına karşın. biraz da bi zim bir dinamizm göstermemiz, ş ş : bu sav'ı, ancak bir arşiv malı ^ = haline getirebilir. ^ ^ I elevizyon önünde saatler harcamak milyonİErca insan için bir ahşkanlık olmaya başladı. Geç küçük ekranm harşısma, ne varsa, ilân, çocuk saati, filra, açık oturum, konuşma. haber. hepsini izle. Seni ilgilendirir mi, ilgilendirme« mi. aldırmadan. Geçenlerde bir yaşlı hanıma sormuşlar, «Teknik ârıza var teyze, ne seyrediyorsıın TRT yazısmı!..» Demiş ki, «Duvan seyretsem daha mı iyi?» Seyret gözüm TRT televizyonunu. saat altıda geç önüne geceyarısını bul. Cumartesileri daha erken saatten, hele pazarlan u>anır uyanmaz!.. Î Doğrusu, ben de zaman zaman kapılıyorum. Gömül koltujfa al kahve fincanmı, içki bardağmı, yak sigaranı. dal git TV dünyasına!.. Zaman akıyormuş, iş güç bekliyormuş, kitaplar varrniş okumak gereken, aldırma!.. Hele son zamanlarda daha bir renklendi programlar. Ünlü romanlann tefrikalan, filmler! En ilginçleri de doğrusu açık otunımlar! Ne bir şey öğreniyorsunuz. ne de sizi yeni düşüncelere iteleyen önerilerle karfilasıyorsunuz. Çogunlukla adını ilk duydugunuz «ünlü»leri tanıyorsunuz, böylece ün'süz kişiler de ün kazanıyorlar bir iki saatte!.. TRT'nin başmda üç aydın kişi var, hepimizin, yani basın ailesinin yakmdan bildiği, îsmail Cem, Mehmet Barlas ve Hıfzı Topuz. Böyle bir kadrodan elbette «en iyi» işler beklenir. Nitekim epey «iyi» iş oldu TRT'de. Bize düşen güzel, yararlı, iyi yapıtlan övmek değildir. Eksikleri, yanlışlan, kusurları belirtmektir. TRT başmdaki arkadaşlarımız zaman zaman birtakım yanlış görüşlere. efilimlere itilebilirler. Bunlar üzerinde dırmak, hem TV seyircisi. hem yazar, hem de bugünkü TRT ileri gelenlerini tanıyan, sayan, değerlerini bilen bir kişi olarak bir görev olur. Önce TRT'nin en önemli işlerini yönetmekle görevli kişilerin (Barlas. Topuz> sık sık kamera karşısma çıkmalarının yanlıshSinı belirtmek isterim. Bir genel müdür yardımcısı, bir iç haberler dairesi müdürü televizyon spikerliğini bir ikinci iş, hatta birinci iş haline getirmemeüdir. Önce televizyon kamerası önünde açık oturum yönetmek. röportajcılık yapmak apayn bir iştir. Bu alanda özel olarak yetişmek gerekir sanınm. Bir yazar. bir gazeteci, kısacası gerçek birer aydın olan Barlas m ve Topuz'un sık sık TV ekranında açık oturumları yönetmeleri. iyi karşılanmamaktadır. TET Genel Müdür Yardımcısı. Haberler Dairesi Müdürü olarak başardıkları önemli işlerin, bu gereksiz «spikerlik» ler yüzünden gölgelenmesini doğru görmem ben. TRT kadrolarında açık oturum yöneticilifi. röportajcılık yapacak deferli elemanlar vardır. Hernen her konuda uzman spikerler bulunabilir. Topuzia, Barlas'ın sncak çok önemli konularda yapılacak oturumlara. röportajlara çıkmalarını, geri kalan programlan yetkili spikerlere bırakmajannı dostça ögütlemek isterim. Sonra. bir süredir kadın spıkerlerin haber programlanndan alındıftı görülmektedir. TRT'nm en başanlı spıkerlen arasır.da kadın görpvliler başta gelmektedir. DogTusu, TRT'nin erkek kadın bütün spikerleri belırli bir düzeyin üstündedirler. Bir süre önceye dek haberleri bir kadın, bir erkek iki kişi okuyordu. İki üç haftadır kadın spikerler bu programda görünmez oldu. Bunun bir nedeni olmalı, hem de inandırıcı b;r nedeni.. Ama galiba bu pek sudan bir neden. Batı TV lerinde örneğin BBC'de kadın spikerler haber okumazmış. Oysa yabancı TV'leri seyredenler hatırlayacaklardır, pelt çok kadın haber spikeri vardır. Hem radyoda. hem TV'de. Son gez'.lerimde Üsküo'te gördüm, Türk yayınlarımn haber spikeri bır Türk hanımıdır. îtalyada cia naber okuyan kadın spikerler vardır. Hem ne olacak. orda vok öyleyse bizde de olmasın gibi düşünceler biraz vanlış değil mi? Böyle bir karar nasıl alınır, nasıl uygulanır? Bunu da yönetici dostlara bir hatırlatınakîa yarar görürüm. Yine açık oturumlar konusuna döneceğim. Niye açık oturumlara o uzmanük alamnın birinci derecede önemli kisileri degı! de. çogunlukla en silik kişiler çağrılır? Ne söyleyeceti ne soylemeyecegi bilinen kimseler dakikalarca seyirciye gosterilir. saçma sapan «fikirsleri «görüş»leri sunulur? TV'deki açık oturumlar belirli bir düzeyin üstünde olmalıdır, ne vaak ki bu düîey pek pek aşağüara inıyor. Kim seçiyor bu açık oturumcuları? Şunu bilmeli ki, herkes iyi konuşucu olamaz, ünlü bir kişi, bir yazar. bir bilgin diye çıkar TV önüne, keke peke konuşmalannı, birbirini tutmaz şaşkmca sözlerini dakikalarca sun seyırci^. vazık degil mi zsmana. paraya. emeğe?.. Evet. yine de seviyorum TV seyretmeyı. Kızdın mı kapatıyorsun dügmeyi olup bitiyor. Hem sabahtan akşama TV seyretmekle vükümlü de degiliz ya! Göst«rmek onların görevi. seyredip seyretmemefc de bizım hakkımız. Yaşlı hanım Kduvara mı bakayım» demıs. ama bazan güzel bir resmin asıldıgı du'.'ara. bir insan vüzüne bır kıtaba. bir ağaca dalıp gitmek T\T'deki anlamsız. sevimsiz bir programa bakmaktan daha iç açıcı, daha ilginç, daha yararlı da olabilir. çözm?;< işnin düsüği\ rlaha açık olarak anlaşılır. Bunun için de. nasıl kurulacaksa. hükümet, hemen kurulmalıdır. Ve bu hükümete, geceyarılan, ilgili ıfakat ka>Tjaki kimi dünya polıtikacüan ile konuşmalarda uygulandığı üzere, kesin kararlar alma gücü. yeniden verilmelidir. Yeni hükümet, uyumayan Mav ros'un bizi sokmak istediği çıkmazlardan, kolayca kurtulabilir. çünkü: Daha şimdiden, yansızlar Blplcıı'nun BirJeşmiş Milletlere sunmak üzere düşündüğü öneriler. b:ze elverişlidır. Yansızlar Bloku'nun göriişlerini deyimleyen formül ve formüllerin ögeleri şunlardır: Ada'nın, iki özerk toplumdan kurulu bir bölünmez birim oluşu; Bu bölünmez birimin. bir • yansız> federatif siyasal yapı kazanması gereği; Arsıulusal örgütler ve kuT vetlerce, bu prensipler Yunanlılara kabul ettirilınce, Türklerin, müzakere ile kabul edilecek bir suvenlik çizgisine çekilebilecekleri, Bu arada, sembolik olarak cia. kimın kuvvetlerini geri alma sı .. t?:e. böyle temel ögeleri kapsa yan bir formülü, ya da formUUeri, Bloksuz'lar Dünyası, düşünmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi için, bir dakika bile uyumayan Mavros'un aldatmacalannın ıçmdeki yalana karşı, bizim de enerji göstermemiz gerekir: Bizim de, bir dakika bile uyumadan... Bizim elimizdeki anahtar, en geçerlidir: Adayı. faşizm olup bittiierinden korumaktan başka arnacımu olmaması; bu işi de, uluslararası andlaşmalar hukukundan gelen bir ödev oiarak anahtarla yapmajı aşmadıgımız gerçeği... Bir yeni dinamik hükümet, bu anahtarla sorunu, uluslararası platformda da çözer... Dehset dengesinde biriikte yaşama, insana DII tuhal gelebilır; ama gerçekçi bir düşünüştür. tki ^araim nülsleer sılâhları arasmda bir denge kumlmasaydı Dirükte yaşama ilkesi oluşmayacaktı. Birlikte yaşama kuralı iki dünya arasında bır istek değil, bir zorunluKtur. Nükieer bir savaş, dünyayı topyekun yokeder, ne sapıtalızmden, ne sosyalizmden iz kalır. Bu tehlikenin dehşeti. bır arada yaşamaktan başka çare olmadıgı sonucunu yaratmıstır. >?e var ki birlikte yaşama kuralı, dünyanın oundan böyle hiç değişmeyeceği demek değildir. Sovyetler değişimin stratejisini kendi açılarından sai.tamışlardır. Stratejinin temeiinde, sosyalist ekonomilerin kapitaiist ekonomileri asacağı inancı yatıyor. Buna göre Sovyetler Amerika'yı, Doğu Avrupa Batı Avrupa'yı asacaktır. Batı dünyasının zengin toplumlarına sosyalist modelin üstünlüğü ispatlanacaknr. Doğu Almanya, Batı Almanya'yı aştığı zaman Doğu ve Batı Berlin arasındaki duvar, Doğu'nun lehine eriyecek, ortadan kalkacaktır. O zaman Avrupa sosyalist p&rtilerinin iktidar çağı gelecektir. Ancak bu değişimin hızlanması için hem sosyalist ekonomilerin kalkınmasmdaki ivme artmalı, hem kapitalizmın bunal.mlan yoğunlasmahdır. Kapitalizmin bunalımları, kapitaiist ekonomüıin yapısından gelir; caresizdir. Ama bunakmlar yoksul ülkelere ödetilerek hafifıetilebiür; bölgesel savaşlarla geçici olarak ertelenip atlatılabılir. Dehset dengesi Üçüncü Dünya Savaşına olanak vermediğine göre. tek ilâç bölgesel savaşlardır. Bu noKtada stratejinin ikincil yönü oiuşmaktadır. Sömürülen yoksul ülkelerde uyanış, hammadde üyatlarınm artırılması. Üçüncü Dünya'daki başkaldırma; kapitaiist ekonomilerın çevresindeki çemberi daraltacaktır. Nitekim Batı ekonomileri, sürekli enflasyonla, hammadcte sıkıntısıyla, ıç çelişkileriyle boğusmakta; içinden çıkılmaz dar boğazlara girmektedir. Bunalımı gidermek icin yaratılan ve kıskırt^lan bölgesel savaşlar ve pompalanan silâh ticareti yetersiz kalmaktadır. Buna karsılık sosyalist ülkelerde ne hammadde sıkıntısı vardır, ne de ekonomik bunalım. Demek ki birlikte yaşama ve nükieer dehset dengesi kosullan sosyaüst blok yararına bir değişimi oluşturmaktadi'. Çin ise bu kanıda değildir. Pekin'e göre birlikte yaşama polıtikasımn kapitalistlerle karşılıklı işbirligi'ne dönüşmesi, sosyalist toplumu yozlaştırmaktadır; tüketime cTönük ve bireyselliği güçlendiren bir oluşumu pompalamaktadır. Amerikahların «refah toplumn»yla Avrupa to»yalizminin refah toplumu arasında bir yaklasım sağlanmakta; ama bu yaklasım mazlnm ülkelerin ezilmesine ve sömürülmesine yol açan bir isbirliğini simgelemektedir. Daha açıkçası, Sovyetler emperyalizmden kendi payına düşeni almaktadır. Dünyanın bu tablosu ortasında; az geliçmiş, y* da geliçmemis ülkelerin durumu nedir? Türkiye kendi durumunu saptayacak bir ulusal bilinç yaratamamiîtır. Amerikan ve Avrupa sermaye »ınıfının her ne olursa olsun, ve her ne koşulda olursa olsun peşine takılacak bir nydu sennaye nnıfı henüz Türkiye'nin siyasetine egemendir. Bizim toplum, Sovyetler ve Çin dünyasmdan çok uzaktarfır; ve o dünyalarda neler olduğunu anlamaya çalışmak, bilmek ve yazmak bile bir suçtur. Bırakınız o dünyayı, Batı Avrupa'da oluşan sosyaliıt gelişime karşı da kapalıyız; fikir bakımından kapalıyız: ilişkiler açısmdan kapalıyız. Bu kapalıhk geleceğe dönük bir Türkiye'nin kosullan koausunda tartışmaları da kısırlaştırmakta, kendi içimiıde büyüyen çatışmaları hepimize önemsetmektedir. Biı dünyadaki değişimleri, ancak yol aynmlartna geldiğimiz zaman, birdenbire farkediyoruz, şasırıyoruı, ne yapacagımızı bilemiyoruz. Sanınm Orhan Veli'nindir su dizeler: «Gemlife dotm denizi göreceksin, Sakın sasırma!» Dünyanın bugünkü gidişinin farkında olmadığımıı için, yann olacaklar bizi saşırtabilir. Türkiye'den otomobille.yola çıkanlar, Batı Avrupa'ya varmak için Doğu Av. rupa'dan geçmek zorundadırlar. Biz zenginliğe ve tüVetirrie vurgun bir toplum olduk; bir süTe sönra Dogu Avrupa'da zenginlik ve tüketimden «akın saşırmayalım! W ashir.gton'la Moskova arasındaki ilişkileri «aptsyan iki deyim var: 1} Birlikte vajama, 2) Dehset den Yol AYnmları TEŞEKKUR Rahatsızlığımın teşhis ve tedavisinde çok yakın alâka ve yardımlannı esirgemiyen Romanya, Mınısterul Sanatatıı Şı Prevederılor SoCıale değerli doktorlarından Hemşire Sayın TANÎA'ya ve Tura Turizm Romanya mümesîili Sayın CELAL BASIK'a minnetle şükranlarımı sunarım. Ş. KAYA AKTARI (Cumhuriyet 75B2) Sayın TUTU FELICIA ve Sayın A|EXANDRU POPO'ya Gerek hamilelikte, gerek kızımızın doğumundan sonra gereken yakın ilgiyi gösteren SSK Bakırköy Doğumevl Başhekimi TEŞEKKUR î • ••••••••••* | Doktor ve İdare Müdürü l Dr. Naci BUÇUKOĞLU Dr. NEJAT IRVAL1 ve doğumu başarıyla gerçekleştiren Dr. NEVtN KIVCI ile Doğumevi personellnden SUZAN BORA, FEHtME İLHAN. FATMA ERYAS ve MÜBECCEL TUNÇ'a jükranlarımızı sunarız. 24/9/1974 MÜNİFE AJj ACAR (Cumhuriyet 7589) İ lllllllil) Maliye Bakanlıâmdan 1 Maliye Bakanlığınca geçmiş yıllarda çıkarılmış olup henüz itfa edilmemlş bulunan Devlet İç Istikraz Tahvillerinin yıllık taizi % 11 e yükseltilmiştir. 2 Yeni faiz oranı, geçmiş yıllarda çıkarılmış tahvillerin 9 Eylül 1974 tarihinden sonra gelecek ilk kupon vâdelerinden itibaren uygulanacaktır. MİLLÎ PİYANGO İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN ... Nisan 1975 Mart 1976 tarihleri arasında çekilccek olan Milli Piyarvgo biletlerine basılacak kompozisyonlarin seçimi için bir yanşma düzenlenmiştir. Yarışmaya ilişkin şartname Milli Piyango îdaresi Genel Müdürlüğü ile Ankara, Istanbul, îzmir, Samsun, Adana Milli Piyango Bürosu Müdürlüklerinden temin edilebiiir. 3 Tahvil sahipleri diledikleri takdirde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Türkiye İş Bankası merkez ve şubelerine müracaat ederek tahvilleri üzerine yenitaiz nispetini gösteren kaşeyi bastırabilirler. (Basın: 22933) £82 (Baam:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear