23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET " 20 Temmuz 1974 hmet Efendl (idı bu degil ya, neyse). Bizin» eski kapıcımız. Yıllar boyunca aynı apartıman da oturduk. O bodrumda, biz çatı katında. Ka rısıyla birlikte gündüz demedi, gece demedi, calış tı durmadan. Bir kaynaştık ki Ahmet Efendi aile siyle. Üç çocuğu oldu. Derdi, hepsini okutmaktı: «Biz okuyamadık. ah bir şunlar okusalar! Benim için değil hani. kendileri için. Merde namerde muhtaç olmasınlar. Ben, sıkışırsam, dönerim köye. Ankara'ya gelmezden önce ne yaptımsa, onu yaparım yine; zor gelse de bıraz. Ama onlar? Onlar kent çocuğu artık.» A Olaylar ve görüşler klye'nin Syküsil mü bu dinlediğimiz? Ahmet Efendi «tahsil görmemiş»; birazcık okuması, yazması var. Ama, kafasını bir işletebiliyor ki! ~Okuyucu Mektupları Büyükadanın tepesini bekleyen tehlike... Marmaranın engın maviliklerı ü/erıne serpiştlrilmis, ««ı» lar boyunca şaırlere ılham kaynaâı olmuş, Utarıbul'un en g'J z:de sayfıye yerlerı olan cennet mısalı Arfalar'ın su meseles maalesef ki, gunümüze dek saglam esaslara bağlanmıs ulmak tan uzaK kalmıştıt Hal bövle iken, Tann lıorusun, ada çam iıklarında «uhur edebılecek öir yangının söndürülebılmesı ancak Tanrının inayetine kalm^ olmakla mümkün olabilir. Ve işte efendim, bugün Bü'• yükadanın çamlıklan, her an dar ıstlmlâk edilip tehlike b» taraf edilmemiştirî Allah k zuhur edebilecek bir yangın ru.'un, bir kıvılcımla tutuş; tehlıkesı İle karşı karşıya bubilecek bu çıralı bınadan oı lunnıaktadır. Geltniz sizinle manlık sahava fırlayacak ç birlikte, Nizam caddesi, Âşıkvilenn, Adanın bir çok no» lar yolunu takiben Lunapark tasında aynı anda yangınla meydanına yürüyelim. Sol zuhuruna sebebiyet vereb yarnmıza isabet eden yağlcceğim acaba İlgili makarru; mur sellerinin süriiklediği taş derhâtır etmezler mı? Ka/. lı topıak yolu ızleyerek orbelâ (gelıyorum) demiyor. L manlık sahanın ortasından yarmak vatandaslık borcı bülbul seslerıne kulağımızı ve muzdur. Saygılarımla rerek yirmi dakika kadar yürüvelım. Havanın en temizi, Haldan Çahkağl tabiatın en coşkunu burada.. Bostancı İşte «.imdi varcfığımız noKta (Isa tepesi eski adı ile Hristos tepesi )dir. Sağ yanımıza baktığımızda çok genış Emeklilerin bir sahayı kaplayan duvarlı bir bahçe içinde, bir alay as başına kere rahatça kışla vazıfesi gö rebilecek cesamette tamameo açılan ahşap, metruk bır konak göreceğiz. İşe bakınız ki, Ada külfet nın en hâkim mevkiindeiıı, Yıliardır devam ed?n, fhtiya her an bir kıvılcımdan tutuş» mecburiyett karşısında üçet a; mağa müheyya bır kav yıgı lık çek kirdırmt işinde Emlâ nı halindeki bu metruk bin», Kredi Bankası normal olara yangın tehlikesine karşı gi çekleri kırmakta iken, bankay rilmesi yasaklanmış olan or verilen bır emırle ayrıca b! man bö!ge«inin tam ortasın de kefil göstermek ve bu k' dadır... Bahçenin demir par fiiin imzalaması usulü ihda maklıklı kapısında bir bek edilmiş bulunmaktadır. Zarurt çi lojmanı bulunmaktadır. içinde kal an emekliler bir o Bu konak, kim tarafından ne kefıl göstermek, kefil aramai maksatla lnşa edilmiştir? Ada külfetine zorlanmaktadır. Eme lıların bildığıne göre, bundan, lilerin böyle bir külfete soku takriben 80 yll önceleri bir ması, emekliler arasında üzüı azınlık yetimhanesi olarak in tü ile karşılanmıstır. Emekl şa edllmis olup, uzun yıll.ır lere daha kolaylık sağlanacat kullanılmış olup sonradan ter yerde üstelik böyle önemli kü kedümiş imiş... İyi ama efen fete sokulması, süregelen gel' dim, bu btna her kimin ma neğin bozulması çok UzUcüdü lı ise, neden bu zamana ka Şayet emeklinin ölmesi mevz bahis düsüncesiyle böyle b karar alınmış ıse paranın tal silı gayet koiaydır. Emekli Saı dığı ölüm parası vermekte, a; Kitap nı zamanda geride kalan dı ve yetimlerine maaş bağlamal bekliyoruz tadır. Bu yönden paranın tal Hiçbir zama Köyümüzde Belediye Baçka sili koiaydır. banka ve £mekli Sandığını nı ve öğretmenlerin önderliğın de bir okuma odası açtık. Öğ mağdurıyetine mucıp olmays renmeye. bilmeye ihtiyacımız caktır. Bu ana kadar süregele var. Gazete okurlannı birer ki sistemin degiştirilmesl emekl tap göndermeye davet ediyo leri işkenceden başka türl ruz. Aydın olmak laf etmekle izah edilemez. Acaba sayı olmaz. Kitabı okuması, bilme parlamenterlerimiz üçer aylı si gereken asıl biz okuyama maaş ve ödeneklerini alırlarke kefllle mi alıyorlar? Maazalla mış köylülerdir. Göndereceğibir hadlse zuhur ederse bu p: nız kitaplarla binlerce halk çocuğu aydınlanacak, demok ralar kimin tarafından ödeı ratik düşüucenin gelişip serpil mektedir? Bu hususta ilgilileri celbede: mesinde. toplumsal ve ekono nazarı dikkatlerini mik kalkınmamn ilerlemesinde vicdani duygularına hitap ede çek kırdırma düzeninin esl birer nefer olaeaklardır. haline ircaım tlgttilertlen ric Okuma Odası »dına ederirn. " * Refik KOCABIYIK Emekliler namıns Nikfer KasabMi Cafer KATA TAVA8 Ahmet Efendi'nin Öyküsü Seha L. MERAY makta değil; dSver dizinl sonralan, işe yararsa!» Ortancaları kız kardeş «terziye gitmiş.», dikij öğıenmiş. «Meslek edindi, ekmeğini çıkartır artık. Elâlem çıplak gezecek değil ya. £h. ona da dikliren olur elbet.» Anneleri de çalışıyormuş. Babaları, vakiı bulsa, bahçeyle uğraşacakmış; ama, nerede vakit? Bahçenin bir köşeciğine sebze ckmişler; bir köşe ciğinde tavuk, güvercin besliyorlar. Ne göreli kav ram şu «vakit»: Kimileri efflnek elden, su gölden gelirse işsizlîkten sıkılır, patlar, ne yapac&ğını bir türlü bilemez o boş zamanlarda; kimilıri de, el için çalışmaktan, kendi adjını kaşımaya vakit bulamaz! dim. Bizden resim mesim i?<eyen nlmadı da. Terı teıs baktı bana: «Bilmişlifini kendine sakla, Dur ma bu iş üstünde. Ne dedimse odur. İşte.» Bizim mütahit hacca gitmiş. Hacılıimı da kullandı bana karşı: «Ben bu hacılığımla yiîan mı söyleyeceğim sana, üç kuruş için?. Onun «üç kuıuş» dediği, bi zim için sigortaya ödenmesi gereken paralar, Kaç kuruş için yalan söylenir, bilemem ben. dedim. «Bu sigorta işi benım için. bir önemli ki, sor ma. Bir kaç yıhm kalmış sıireyi doldurmağa. Bir gün, bir hastalık bahane edip, inşaattan izin aldım. Gittim sigortaya. Arı'.Mtf'm dPrd'm: memur lara: eski kâğıtlarımı jjösterJim. Mütahidin adını verdim. • Bizi vazdırdı ını? l',ır şey öJüyor mu bi zim için?» diye ?ordum. Aradıiar. tarpdılar, bir türlü bulamadılar adını dı, bizim için yatırdığı nı söylediği paraların izini de. Ne o bir şey yatır mış sigortaya, ne de sigorta bizim için cna bir şey yazmış!» «Döndüm inşaata. Mütahide çıktım yine. «Ağabey, işler senin anlatüğın gibi değilmiş»' dedim; «ben sigortaya gittim, durumu öğrendim; sigortamız filân yokmuş, sen bir kuruş yatırmamışsın.» Bir kızsın bizirnki: «Ben yalan mı s6yleyecegim» diye bir bağırsın! Baktım olmayacak, «Bağırma, arkadaş» dedim. «Ben bağırıyor muyum, hem de haklıyken? Sen bana durup dururken mı para verıyorsun? Yooo. Çalışıyorum senin için; emegimi veriyorum sana: sen de karşılıgını ödüyorsun. Ben sana emeğimi durup dururken mi veriyorum? Yooo. Parasını ödediğin için veriyorum. Emeğimi verince, karşılığını istemek benim hakkım; parasını verince. emeğimi istemek de senin hakkın. Bağırmalc neye?» Durdu Ahmet Efendi. «Hacıymış, bir de» dedi, başını sallayarak. Sonra ekledi: «Hem, ağabey, bu din işi hangi dUnya için, bir söylesene. öbür dünyamızı hazırlamıyor muyuz? Oysa, bizimkl dini de, imanı da bu dünyada sermays ediyor. Öteki dünyada neyle necinecen?» Bırakmış işte bu yüzden, inşaatta çalışmayı Ahmet Efendi. Ne demişler: «Doğnıyu söyleyenin bir ayağt üzengide gerek.» Ahmet Efendi'nin öyküsü mü, değişen Tür Kimin öyküsü? Söylediklerini dinlerken, son otuz otuzbeş yıhn Türkiye'sini düşündüm. Bundan çok azını söyleyene npler denmemişti? Nasıl suçlanmamıştı bövleleri? Kimileri bugün de neler demiyorlar ki! «Emek» sözü. «hak isteme» sözü. «sosyal adalet» sözü, «sen söylersen ben de sövlerim» davranışi. kafalanndan çok önyarsrılannı isletenlere, o kulagı aşırı delik. gözü pek keskm olanlara. boğalara kırmızı bez gösterme etkisi yapmamış mıydı? Kimilerine bugiin de ne etkiler yapmıyor ki! Yar.iış hesaplar içınde olanlar yok mu Türkiye'de? Okumayazma bilmeyenlerimizin istatistiklarine bakıp. önemli «ahkâm» çıkartıyorlar. sönmekte olan bir umutla: «Yaşadık; nüfusun ylizde şu kadan ne de çok değil mi? okumayazma öfrenememis hâlâ; demek ki, ne söylesek yııtacak daha pek çok kişi var!» Böyle düşünüp neler demiyorlar! örneftm. Anavasa Man kemesiniı Af konusuyla ÜEiH son karan üzerine politikacıların dediklerini izliyor musunuz? «Anayasa Mahkemesi Anayasayı ihlâl etmişmiş!» Ne buluş. ne bulus! Kim. kimin için söylüyor bunu: Politikacılan Anavasa içinde tutmakla görevli Anayasa Mahkemesine karşı. Anayasa dışına çıkmış politikacılar söylüyor! Gel de anma o güzel atasöîümüzü: r «Şaşkın misafir ev sahiljini ağırlar.» Söylüyorlar böyle sözleri; sonra, bir de bakıyorlar, okumayazma yüzdesi Dek artn.asi da «yutan» sayısı azalıyor her geçen gün. Temel yanılgı şunda: Okumayazma ötrenmek, okullara gitmek gerçekten çok önemli, gerçekten çok gerekli: ama. herşey bununla başlamıyor, bununla bitmiyor ki! «Deve Kâbe"ye gitmekle hacı olmaz» demiş atalannuz. öte yandan, 0 «okula gitmemiş» sayılanlann gittikleri bir büyük okul var: Yaşam Okulu. Bitirecek başka okula gitme olanağını bulamamıslarırmz arasında künUeri. Yasam Okulu'nda neler öğrenmivorlar! Ahmet Efendi, işte bu okuldan öiplomalı. Bir atasözümüz şöyle: «Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek esektir, atlastan olsa çulu.» Ahmet Efendi, «adam» adamlardan. Akılh dost Yıllar var ayrı düşeli Ahmet Efendi'den. Ayrıldık ama, dostluk süregitti. Seyrek de olsa, görüşürüz. Doğrusu, bizim eve gelen dostlar arasın da en değerlilerinden oldu, öyle de kaldı Ahmet Efendi. Temiz, candan, dürüst, akıllı dostlar dan biri. Gelince sarmaş dolaş oluruz. Hasret kolay mı? Oturur, herşeyden konuşuruz. «Bu uzay işi ne aklım pek ermedi, ağabey. Bilmem ne kadar para da gidermiş bu işe. Harcanacak başka yer mi kalmadı dünyada?» Demişti bir gün. Sonra, uzayın bir yerlerde bitip bitmediğini tartışmıştık. Bu arada, dünyanm yuvarlak olduğunu da, boşlukta durduğunu da, sanırım biraz benim ha tırım için kabul etmişti. <Rus ile Amerika ne 15 yaparlar Akdeniz'de? Kahvede radyo söyledi, oradaymış savaş gomile ri. Var raı kıyıları oralarda? Onlarırı denizleri ne başkaları gemi gönderse, ne demezler kimbilir?» Buyurun işte: Bu işlerden anlar «eçınenleri miz ne ekleyebilirler bu sözlere? Belki ds, konuyu aydmlatmaktan çok, kendilerinin neler bildiğini göstermeye yarayan açıklamalara girışuler. Bayıllrım böyle açıklamaların o son, «kehane'» cüm lelerine: «Bakahm, olaylar nasıl gelişecek?» Diye bağlarlar. Ya da, «Her ihtimale açık görjnüyor durum» buyururlar, zahmetler edip. Oysa Ahmet Efendi, böyle .bilimsel», böyle «diplomatik», böy le çok bilmiş, ya da kimsenin akhna ^elmez söz ler edemiyor. Şaştığına şaşmakla yetiniyor, bilmedığıni bilmıyor, o kadar! Ahmet Efendi bir süredir kapıcıUjjı bırakmış. Ankara'nın dışmda iken her gün biraz daha içi ne giren gecekondu mahallelerinden birinde bir evcik yapmış kendine, borç harç eierek. E51 uğ radı bir ara: .Ahmet bir inşaatta çahsıyor. Hetn işçi, hem bekçı. Bitince belki kapıcı da yapacaklar» dedi. Ahmet Efendi'nin gecekondusuna gittik birkaç kez. Hep pazardı gittiğimiz günler, ama Ah met Efendi yoktu evde. Hafta tatili filan demiyor, çahşıyonnuş. Cocuklarıyla oturduk. En büyü ğü, sanat enstitüsünü bitirmiş; üstelifc lise sınav larını vermiş. Hektrik işlerine merakiı idi bildik bileli: «Okumak isUyorum amca» demişti. «Üniversite sınavlarına gireceğim; bakalım artık.» En Vüçük oğlanın okulla pek yokmu» « a n : «Aklı oku Eski camlar... Bir süre göremedik Ahmet Sfendi'yi. O uğra madı, biz gidemedik. Geçen gün çıksşeldi. «5öy le bir uğradım, çok kalmayncağun» dedi. Ne yap makta olduğunu sordum. «Avnldun o ınşaattan» dedi. «Şimdi evdeyim bu sıralar. Bahçeyle uğraşı yorum. Arlık kısmet. yeni bir i.ş çıkar belki.» Ne den ayrıldığım öğrenmek istedim. «Boş ver» dedi, «başını ağrıtmayayım.» Direnince, anlattı: «O bildiğın inşaatta çai'sıyçrdum. Hem gündüz, hem gece. Gündüz, inşaat işinde, taş taşımak, duvarcıhk; gece. bekçilik, çimon'.o sulamak. Yırmi dört saat çahşma karşılığı aldı^ım para bir ş,ey tutmazdı ama, hiç yoktan iyi. «Bir gün, bir işçi dörd.incü kattan düştü. Has tanelik oldu. Duyduk ki siçoUsı vokmuş. Benim eskiden kalma sigortam var. Var ama, aklıma pel di: mütahit bizi bildirdi mi sigortaya? Ptimler ödeniyor mu? Gittim mütahite. «Ağabey» dedim, «bizim sigorta işimiz ne durumda?» Hiç hoşlanma di bu sorudan. Belli de etti hoşlanmadığım: «İyi durumda, ne olacak?» dedi. «Nasıl ! yi durumda?» diye sordum. «Ben yazdırdım sizleri sigortaya, merak etmeyin» dedi. «Akhm almadı doğrusu. «Nasıl olur ağabey, bize sigortadan bir yazı, bir kâğıt fılan gelınedi» dedim. Büsbütün canı «ıkıldı: «Geldi kâğıt, ben de duruyor» dedi. Yazmın gelnıesi yeter mi? Fotograf gerek: «Kimin fotoğrafını koydulaı?» de DÜZELTME Dün bu sütunda çıkan, Melih Cevdet ANDAY'm «Ulusal Politika» başhklı v'azısının son paragrafında bir dizgi yanlışı olmuş, «Bülent Ecevit hükümetinin, halkça sevüen, tutulan, bağımsızlık ve özgürlük, insanca ya^ama Llkele rine bağlı yönetimi, her türlü teh'ikeyı alt ede bilecek gücü kendinde taşımaktadır.» cümlesi. «... tehlikeye alet edebilecek...» diye çıkmıştır. Düzeltir özür düeriz. PAYLAŞMAYA DOĞRU MU ? OKTAY AKBAL Evet Hayır Fransa, 3. Dünya ve Silâh Tüccarları vrupa Komisyonu eski başkanı, Hollanda delegesi Mansholt'un belirttiği gibi, bir Ulkedeki baskanlık seçımınia yalnız o ülkeyi ilgilendirdigi db> nemler artık geride kalmış bulunuyor. O ülke, giderek, Fransa gibi orta derecede önem taşıyan bir güç olsa bile. Gerçekten, seçımlerin kesin sonucunu veren 19 Mayıs günü, Fransa için bir dönemecin alındığını belirleyen tarihtir. Elbette, yalnız Fransa için değil. Genellikle Batı, özellikle, tüm Avrupa için. Bu yüzden, yenj haşkanı ilk kez Ntton l«rtl«cS. Son ABD baskanlık seçimı sırasında, nasıl V. G. d'Estaing, «bir Amerikalı olsaydım oyumu Nixon'a verirdim» demişse, bu kez de, kendi sırasında, ABD Başkanı oyunu ve desteğini «Avrupa maliyesinin genç sıhırbazı» yararına kullanmış oluyor. Bir bakıma, XX. yüzyıl sona ererken, soylulara karşı 89 Devrüni'ni yapmış bir ülkenin başına Kral XV. Louis soyundan birisinin getirilmesi tarıhın ince bir alayıdır. Böylece Fransa seçimleri, ne yazik kı, soyluluk ve burjuvazınin düşkürüüğünu vurgulanrmş bir şekilde ortaya koyuyor. Her durumda, Fransa, artık tarihinin belirlediğı bir yol ayıımı önünde. Birleşik solun karşısında, sağın birleşmiş güçlerinın ulaştığı pamuk ipliğine bağlı başarı bir Pyrrhus zaierı olmaktan öte değil. Gerçekten, ne kadar süreceği bılüımeyen, çok pâhalı kazanılmış bir zafer! Çünkü, bir çeşit yenılenın kazandiğı bir seçim bu. Bundan böyle, halktan daha çok etki sahıbi yöneticılerin durgun ve demokrasıden uzak çağı gerüerde kalmaktadır. K ıbrıs sorunu orta yerde duruyor. Yunan Cuntasının adamları adayı egemenlikleri altına almıştır. Makarios'un «UçüncU riünya»cı yönetimi ortadan kalkmıştır. Cuntanın olup bittisi karşısında dünya kamuoyu derinden sarsılmış, ama sonuç değişmemiştir. tngiltere ve Türklye durumu yakından izlemektedirler. Başkaca bir şey yoktur kayda değer!... Eski katil Samson'u Makarios'un yerine Cumhurbaşkanı seçen faşist darbeciler «Şimdi sıra Türklere geliyor» demektedirler. îlk giinlerde adaya yeterince asker çıkarabilseydik, belli başlı köprübaşlarını tutabilseydik, durum çok değişik Ojacaktı. Banşçı Türkiye îngptereyle danışma, dünya devletfei'frımrtaftâhr ydisâna. yotnnu''tutfu; Bu"arçüa Saftîsoh'câîıtiFKibrıs devletiniti yönetiminf 'elferine feeçirdilerV Artık Makarios yönetimi yok, Samson yönetimi var. Sözüm ona, Kıbns'U Rumlar arasında geçen bir iç çatışma, ama gerçekte herkes biliyor Yunan Cuntasına bağlı güçlerin Kıbns'ta egemen Olduğunu... Şimdiden sonra, 1960 Anayasasını korumakla görevli devletlerin, yani Ingiltere'yle Türkiye'nin işe kanşması yeni yeni ters durumları ortaya çıkaracak, bağımsız bir devlete saldırıldı diye gürültülerin kopmasına yol açacaktır. Cunta bir yere dayanıyordu, bir yerden güven alıyordu bu' darbeye girişirken. O da, ABD'nin bugünkü yöneticileriydi elbet. Üçüncü dünya'cı bir Makarios, tarafsızlıktan yana bir Kıbrıs, ABD'nin işine gelmiyordu. Kendisine körükörüne bağlı bir Yunan Cuntası, ABD kara, deniz, hava güçlerine ülkesini olduğu gibi açmıs! Kim istemez bundan yararlarunayı? Kıbrıs, Yunan cuntasına bağlı Kıbnslı darbecilerin eline geçecekti önce, sonra da Yunanistan'ın bir parçası olacaktı, buydu plan... Bu arada Türkiye ne oluyor diyeceksiniz? Onu da düşüneceklerdi elbet. Ada'dan Türkiye' ye de bir pay vereceklerdl. Le Monde'un geçen günkü başyazısı su sözlerle bitiyor: «Makarios'un bir yana itilmesi Ada'nın paylaşmasma bir başlangıç olabilir. Ada'daki Türk ve Yunan halklarınm, daha Bonra da onlann koruyucuları olan Türkiye ve Yunanistanın çatışmasını önlemek isteyen ABD, ikili Enosis düşüncesini uzun zaman önce ortaya atmıştı, Türk Hükümeti de bu görüse katılmıştı.» Fransa'da yasayan Yunanlı gazeteci Someritis de aym gazetede çıkan yazısında bu lconuya şu sözlerle deginiyor: «Kıbrıs Yakmdoğu kıyılarma birkaç kilometre uzaltlıkta müthiş bir uçak gemisi gibidir. Yunanistan'a bağlanması ya da Türkiye ve Yunanistan arasında paylaşılması •Atina'da işbaşmdaki suba>ların düşü buciur Ada'yı «Atlantik camiası»na, dolayısiyle Amerikan nüfuz alanma sokacak, böylelikle de dünyamn bu bölgesindeki kuvvet dengesini degiştirecekti. NATO strateji uzmanları uzun zamandan beri bu çözümü özlüyorlardı. NATO'nun ömek mütteflki bu örnelc sözü General Goodpaster'mdır Bu yolu açmıştır şimdi.» ABD, Kıbrıs Adası'nın iki müttefik ülke arasında paylaçılmasını, böylece de Akdeniz'in en stratejik bir bolgesinde bloklar dısı bir ülkenin ortadan kalkmasını istemektedir. Ada'nın paylaşılması Türkiye'nin eski bir görüştidur. «Ya taksim ya ölüm» mitinglerini batırlayahm. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti düşüncesini başka cözüm yolu bulunmadığı için benimsemek zorunda kalmıstı. ABD'ye dayanan cuntacılar Makarios yönetimini devirerek bu yolu yeniden açmıs oluyorlar. Ada'nın bağımsız kalması bizim için iyi miydi, kötü müydü? Böyle bir paylaşma Türkiye'ye yarar sağlar mı? Bunlar tartışılacak konulardır. Hem nasıl olacaktır bu paylaşma? Türkiye'ye tanınacak hak nedir, hangi ölçüdedir? Ortaya çıkan, Yunan Cuntacılannın ABD'nin bugünkü yöneticilerinin sözünden çıkmayan kişiler olduğu... Amerika yeşü ışık yakmasa böyle bir olupbittiye kalkışamazlardı elbet. Kalkıştıkları zaman da kendilerine düşman bütün güçleri karşüannda bulurlardı. Olmadı böyle bir şey. tki günde Ada'ya egemen oldular. Herhangi bir dıs karışma tehlikesiyle de karşılaşmadılar. Arkalarında Amerika olmasaydı bu kadar kesin bir başarı kazanabilirler miydi? Hiç sanmam. Bize düsen nedir? Dostumuz kim, düşmanımız kim, bunu anladık sanırım. Kendimizden başka dostumuz yok! î ç çekişmeleri bir yana itip bu gerçeği bilelim. Kıbns'ta Makarios gitmiş Samson gelmiş. Bu bir Anayasa değişikliğidir, 1960 andlaşmasının ortadan kalkmasıdır. Dünya yıllar yılı âynı biçimde kalmıyor, sürekli bir değişmedir yaşam, özellikle politika yaşamı... Bunu bilerek, yeni durumlara, olanaklara, koşullara kendimizi hazırlayalım. Bana öyle geliyor ki, bir zamanlar dilimizden düşmeyen «Ya taksim, ya ölüm» ilkemiz, ölüm olmadan gerçekleşecektir sonunda! Nasıl, ne zaman, hangi koşullarda? Bu, Türkiye'yi yöneten sorumlu kişilerin bu alanda tutacakları güvenli yola, takınacaklan sağlam tutuma, kesin davranısa bağlıdır. « GÖRÜLEN ODUR KÎ FRANSA, DIŞ TÎCARET DENGEStNİ DÜZELTMEK İÇÎN SİLÂH SATIŞINA BEL BAĞLAMAKTADIR. YUNANİSTAN'A ASKERÎ YARDIMINDAN DA BÎZ, GEREKEN DERSİ ALMALIYIZ. Uğur KÖKDEN birtakım tedbirler almaya doğru ittmstHr. Bd «nlam vtt çerçevede, Lübnan bankalarınuı verdıkleri ömek kolayca unutulamaz. Sözügeçen bankalar, Basra Körfezı kökenlj kimi müşterilerinden sol cephe adayının kazanma.! halınde, Paris şubelerindeki na,kit deposunu önemli ölçüde hafifletmek emri aldıklarını açıklamışlardır. Kuşku yok, G. d'Estaingin baş kan seçilmesiyle rahat nefes alan yalnız Körfez ülkeleri değil. Ispanya iş çevreleri ve genelkurmayı da rahatlayanlardan. Seçim sonucu, A. Navarro hükümeti için çok değerli bir dıs destek ve rejım için bir garanti görevi gördü. Oysa Mıtterand yönetime gelseydi, Fransa ile Portekiz arasında İspanya »kışacak ve kırk yıla yaklaşan faşizmın çöküşü kesinleşecekti. O zaman ise, Avrupa'nın batı kanadı birbiriyle bütünleşen bir demokratikleşme süreci ıçine girerken doğu kanadının yani Yunanistan ve Türkiye'nin hiçbir zaman için faşist bir baskı altında kal ma olasılığı düşünülmeyecekti. haşhaş sorunu,.patrol sirketleriy ie «rasınttrk» anJötem»2iWt< vACge olayları somut gerçeğin bir başka yüzü değil mi? Fransa'nin üçüncü dünya ülkelerine bakış açısı da, «yeru iliş kiler, süreklilik ve değişım» gibi belirsiz, kaypak formüllerin kal'.bı içine saklansa bile. temelde, iktidarın bilinen niteliğine sıkı sıkıya bağlı kalacaktır. Uolayısiy le. dış politikanın bu alandaki belli başlı koordinatlan değişme yecektir. Seçimlerden önce, Bir. leşmiş Milletler koridorlarında açık açık dile getirilen kuşkular ve çekingenlikler, özellikle Afrika ülkelerınin deneylerle pışmiş uzak göriişlülüklerini belge. lemektedır. Seçimler sonuçlandıktan sonra kurulan hükümette Arap dünyasının kendisine büyük değer verdiği eski Dışışlerı Bakanı Jobert'in ye. almayışını açıklamak güçtür. Bu yüzden Akdeniz'ın, paktlann etkı ve gölgesinden uzak, Avnıpa • Afrıka Ortadoğu uygarlıklarının buluştugu bir barış kavşağı rolü oynamasuıda yeni Fransa'nin katkısı nasıl ola. caktır? Bu henüz bilinmiyor. Ama kestirilemez değil. Fransanın tutumu Çünkü, Fransa ile Üçüncü Her durumda. Sol Cephe Baş Dünya'nın iUşkilerinde daima ağır basan ve önem taşıyan nokkan adayının altını çizdıği gibi. ta silâh satışı oldu. Devlet tebugün iki Fransa vardır. Oyların % 50'si, tüccarlar ve şirketler kelci sermaye ılişkileri, doğruAvrupasına Halklar Avrupası ile, dan doğruya devlete «silân tücSosyalist Birleşik Avrupa Devlet carı» kimliği kazandırmıştır. Gü. leri ile karşı çıkmak emelindedir. nümüzde devlet, ödemeler denFransızlann varısı çok uluslu gesini düzeltmek içüı, yüksek şirketlere karşı mücadeie veril fiyatlı enerji ithalâtının faturamesinden yana. Onların düşünca lannı ödemek için, çıkan doğsıne göre, ABD'nin askeri ve diD rultusunda silâh satışları planlomatık bazı baskılarmın ardınlamakta ve uygulamaktadır. Buda, Avrupa pazarlarını ve hamnunla birlikte. temelde, silâh sa. rnadde kaynaklarmı ele geçiren tışları, emperyalizraın tüm boçok uluslu şirketler ve uluslarjutlan iie egemenliğini sürdürarası büyük serınaye gerçefcı yat düğü çağımızda ulusal degıl maktadır. Örnegin Türkiye'nin uiuslararası planda ortaya çıkan bir sonındur. satışınm nedenJeri olarak dış ticaret açığı ileri süriilebilir. Gerçekte, yalnız OECD raporuna göre, 1974 Fransız ödemeler dengesi açığı 30 milyar Fr. civa rındadır. Aynl şekilde, son aylar boyunca, Fransız dövizleri sürekli bir azalma göstermiştir: 17 milyar Fr. Fakat, unutulmaması gereken nokta, böyle bir mirası devreden de devralan da sağm adayı yeni Başkan G. d'Estaing'in ta kendisi oluşu. Şu halde, silâh tüccarı Fransa'mn tutumu, siyasal coğrafyada varolan askeri faŞizm ' yuvalannın doğrudan doğruya desteklenmesinden başka nedir? Açıkça görülüyor ki, Fransa'nin yeni başkanının Millet Meclisi'ne yolladığı mesajda ve yeni okunan hükümet prog ramında dış ticaret dengesini olumlu yönde düzeltmek için bulunan en gecerli formül silâh satışı, yani emperyalizmin dolaylı ve «liberal» görünüşlü IUÇ orUkhğından ibarettir. Cezayir Kurtuluş Savaşında, kör bir uydu gibi ABD ile Fran sa'nın emperyalist ve sömürgeci çıkarlan doğrultusunda tavır takınan Türkiye'nin, simdi, Fransa tarafından Yunanistan'a 350 milyon dolarhk (Yunanistan'ın 1973 savanma masraflarının yarı sı ve Türkiye'nin Fransa'dan yap tığı tüm ithajâtın üç katı) askeri yardım yapılırken bakıp alacağı kuşkusuz çok dersler vardır. Ve geç kalmadıysa eğer. almalıdır! SAHİBİNDEN SATILIK HUSUSÎ, 195!» MÜUJCL O P E L l A P t l A N MÜRACAAT: 27 88 02 Cumhuriyet 5836 DtŞ TABİBt ORHAN TÜZÜN Meslekl incelemelerde bulunmak Uzere ÎNGÎLTERE'ye gitmistir. Cumhuriyet 5437 VEFAT Hacı Bayramı Veli ahfadından merhum, Şemsettin Bayramoğlu ve merhume Azlme Bayramoğlunun oğulları; Prof. Saadet Bayramoğlu'nun eçi; 1ffet Çağlar ve merhum Ahmeı Bayramoğlu'nun ağabeyieri; Ergun Çağlar, Ömer Çağlar, Sevim Çağlar ve Ulrike Çağlar'm dayılar; merhum Hüsameddin Bayramoğlu, merhum Re;at Bayramoğlu, Nezihe Korur ve Fuat Bayramoğlu'nun yeğenleri; merhum Kerun Ömer Çağlar ve Fethiye Bayramoğlu'nun kayınbiraderleri; Mubahat Gürsel, Leman Akat ve Lütfu Akat'm enişteleri; Saba, Fehmi, Zeynep, Ergun, S»vınç Çağlar'larm büyük dayıları, Aakara Eski MlileUekiUerinden 1947'den Beri İlk Kez Fransız başkanlık seçımleri, sonuç olarak, son derece önemli ve dikkatı çeken birkaç gerçek ve birkaç soru ortaya çıkardı. Ön plandaki gerçek, solun kazandığı büjiik başarı; öbürleri, ulusal bağımsızhk ve Doğu'ya açılış siyasetının yine izlenıp izlenmeyeceği, Fransa'nin Üçüncü Dünya ülkeleri karşısindakı tutumu gibi sorular. Sonuncu ıse, büyük bilinmeyen: G. d'Estaing' in karşılaşacağı ekonomık ve sosyaı sorunlardan doğan ve doğacak zorluklar, Fransa'yı, ıdeolojik planda «yenı»yı seçmeye kadar acaba götürebüecek mi? Doğrusu, Fransız solu için uzun yıllardır süregelen bir bırikimin meyvesi, ortak çabaların ve dayanışmanın ulaştığı doruk noktası oldu bu seçim. 19 Mayıs ile iç güçler dengesi artık değişmıştir. Üstelik 1947'den be. ri ilk kez. Bundan böyle işçi sınıfı yeniden siyasal eylemin sahne önünde. İki Fransızdan bırinin solda oy kullanması Fransız Komünist Partisi (FKP)'nın hükümete katılma olanağuıı âcil sorun nıteliği ile gündeme sokmuştur. Bu, önce Fransız seçmeninin ulaştğı ve kabul ettiği geri dönüşsüz bir gerçek. Sonra da dost ülkelerin, daha az dost ülkelerin. müttefiklerin ve bir de 1789 ile 1871e umut bağlayanlarn gerçeği. Böylece, İzlanda denemesinin ardından, Portekiz örneğmden sonra, Fransa gibi bir üçüncü NATO üyesi de komünist partilerinin yer aldığı koalisyon hükümetleri kurma eşiğindedir. Sol Cephenın gösterdiği bu anlamlı gelişme, Fransa da sosyalizmin kuruluş sorununun yeni baştan değerlendirilmesüıi zorunlu kılacağı gibi, Almanya'da, Ingiltere'de, özeîlikle İtalya'da, giderek NATO çevrelerinde de tedirginlikler yaratmıştır. Solun değil başarısı, başan olasılığı bile uluslararası sermayeyi ürkütmeye yetmiş ve onu Muhlis BAYRAM06LU 16 Temmuz 1974 günü Zürih'te hakkın rahmetine kavujmuştur. Cenazesi 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü Şıjli Camiinde küıaacak öğle namazını müteakıp Edırnekapı jehitliginde ebedî istirahatgihına tevdi edilecektir. DR. VEFAT Kabasakal imamı merhum Mustafa Efendi ile Sultanahmet Ünas Rüştiyesi muallimlerinden merhum Adile Hanımın kızı, merhum Saadet Hanım ile merhum Emin Kınayman'ın ablası, lstanbul Aksaray 45. llkokul Başöğretmenliğinden emekli vefakâr, faziletli büyük insan, Ders Almalıyız.:. ABD'nin siyasal ağımğının îsrail'den Basra Körîezi ve Egeye doğru kaydiğı şu sıralarda, Fransa, modern siiâh tüccarlan arasında önde gelen seçkin yerlerden birinin sahibidir. Akdeniz'de kıyisı olan ülkelere yöneiik silâh satışı («mirage» tipi uçaklar, füze atar botlar, MK 30 tankları), Franco îspanyası ile sürdürülen askeri işbirliği, Fransa'nın bu bölgede egemen siyasal bir rol oynamak «nacına bağlanabilir. Gene. Basra Körfezı Emirliklerine yüklü silâh satışı petrol ile sıkı sıkıya ilgili denebilir. Giderek Brezilya (Rio'nun üniforma'.ı engizitörleri)'ya, ırk ayrımcı politikanın kaleleri G. Afrika B:rliği ve Rodezya'ya, d«mokrasinin ilk \atanında demokrasiyi boğazlanuj cunta Yunanistan'ına silâh AtLESl Cumhuriyet 5841 başlangıçtan bugüne PAKİZE KINAYMAN 19.7.1974 gür.ü (dün) hayata gözlerini ebediyen yumarak Mevlâsına kavuşmustur. Cenazesi 20.7.1974 günü (bugün) Şişii Camiinden ikindi nam«ızını müteakip alınarak Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verilecektir. Mevlâ gariki rahmet eyleve. KAYIP Istanoul Trafik Müdürlüğünden aldığim 3» 424 No.'lu ehliyetimı kaybetım. Hükümsüzdür. Ali Uğuıluofclu (Cumhuriyet: 5844) s almış olduğum diplomayı kaybettim. Hükümsüzdür. K. Mustafa Sajlamer (Cumhuriyet: 5843) KAYIP Küçükçekmece Lir DÜNYA TARİHİ Yazarlar: Neziho Arar, Prof. Şahabettln Tekindağ, Dr. Veli Sevin, Keyise İdalı, İsa Öztürk, Tarık Dursun K., Gülsercn D»vrlm, Kâmll Gü» ven. Yusuf Çotuktoktn. llk fatikü! •••••••••••••••••••••••••••••••••••••«•••• Şirketimi* opsiyonunda artı eksi % 10 toleranslı SO0O metrik ton pancar melası 20.8.1974 • 30,8.1974 tarihleri arasmda yüklenmek kaydiyle FOB. Yarımca teslimi etası üzerinden satılacaktır. Şartnamesi, Genel Müdürlüğümüz Pazarlama ve Satınalma Daıresinden ve lstanbul Büromuzdan ücretsiı olarak temin edilebilir. Teklifler 6.8.1974 salı günü saat 12.00'ye kadar Genel Müdürlüğümüz muhaberat Servî=inıîe bulundurulacaktır. Postada vaki olacak gecikmeler nazarı itibare ahnmayacaktır. Şirketimiz satışı kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. TÜRKtYE ŞEKER FABRÎKALARI A.Ş. (Basır.: 1SS36) 5830 Melas İhıaç Edilecektir NtJRAY TEKÜN ile Üstğm. İLKER YÜRÜYEN Evlendilr r 15.7.1974 Kadıköy pazartesi çıkıyor Dağıtım: HÜRDAĞITIM • kaynak kitaplar Cumhuriyet 583! ^••••••••••••••••••••••••••••••••••••^•••C Curıhuriyet 5838
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear