25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 10 Mayıs 1974 izde Batı'dan ilk şiir çevirisini yapan Ethem Pertev Paşadır. Böylece o, anlamın bir şiirde ilk dizeden başlayıp son dizeye değin sürdüğünü bizim yazınımızda ilk gösteren olmuştur. Bununla yetinmeyip Fars şiirine öykünmenin olumsuz sonuçlannı da belirtmekten geri kalmayan Ethem Pertev Paşanın, JJ. Roussesu'dan «Bekayı Ruh» adı ile çevirdiği siir çöyle başlar: Habı pünstıraptır bu hayat Doğmuşuz ölmek üzre vahayfa Var ise zerre zerre zevkiyat Onu da kahn dehr eder ifna Bir de Victor Hugo'dan, «Tıflı Naim» çevirisi var, o da şoyle bashyor: Bir tıflı melekniiadü nevzat Gevharei Izzü rif'at üzre Ya eylemesin mi habı mutat Mader kucağında rahat üzre? Batı şiirinde anlamın ilk düzeden başlayıp şiirin sonuna değin sürmesi, o zaman jçin yeni bir bilgiydi, iyi bir şeydi; ama ben şaşarak düşünmekten kendimi alamam, bu çeviriler Ethem Pertev Paşanın kuşağına Batı şiiri, JJ. Roussesu, Victor Hugo üstüne bir düşün vermiş midir diye... Doğrasu bunu olanaklı görmüyorum. Cünkü her şeyden önce dil, kartna Osmanlı dili engeldi buna sanınrn. Yabancı bir şiiri, yine bize yabancı bir dlle çevirmekle yazınımız bir şey kazanamazdı, nitekim kazanamamış. Bizde şiir çevirisi denilen ürünü bulmak lçin, dilimizin annmasını, kısacası dil devrlmini beklemek gerekllydi. Gerçekten de, annan, kendini bulan Türkçemizle yabancı dillerden yapılan siir çevirileri, bize hem yabancı şiirlerin kimliğini, hem de dilimizin gücünü, bir arada gösterdi. Ethem Pertev Paşanın ruhunu danltmak istemem, ama yukanya birer parçasını aldığım çeviriler, Roussesu'yu, Hugo'yu Osmanlı yapmaktan başka bir işe yaramamıştır. Türkçenin kendini bulmasından sonraU ştir çevirisinin etkinliğini anlatmak için, Tercüme dergisinin yıllar önceki Şiir özel Sayısına değin giderek. oradan Orhan Veli'yi, Sabahattin Eyuboğlu'yu, Cahit. Sıtkı Tarancryı, Ahmet Muhip B Olaylar ye görüşler DILIMIZIN GUCU Melih Cevdet ANDAY Dranas'ı, Oktay Rifati, bugünlerde de yayımlanmakta olan Baudelaire çevirileri ile bu alandakl yetenefini sürdürerek tanıtlayan Suut Kemal Yetkin'i ve daha bir çok başarılı çevinnenimizl anmak, onlann örnek gösterilecek çevirileri üzerinde uzun uzun durarak, bunun dil devrimi ile ilişkisini göstermek isterdim elbet; ancak ben bugün daha kestirmeden gideceğim. elimin altında duran üç kitap, tazelikleri ve oylumlan (hacimleri) ile bana bu olanağı sağlıyor, giderek yerim onlar için bile çok dar. ğım kitaplarda da işte öylesine baçanlı şiirler okudum. Bunların içinde baskı tarihi en eski olan (1971) Pablo Neruda'dan başlıyayım. Ancak burada şunu söylemek gerekiyor ki, ben bu yazımda öze.likle çeviri üzerinde duruyorum. ozanları üstüne konuşmayı başka bir yazmın konusu sayıyorum. Şili'nin kirazlannı. kizlannı, buğdavuıı anla* tırken Neruda şöyle sürdürüyor sözünü: îl!' vudumu aldır şarabın Tatlıdır alyanak bir cocuk kadar İkincisi güçlü yapar adamı Gemici türkülerince güçlü yapar Üçüncüsü bir kırmızı zümrüttür Hem ateş. hem gelincik bırarada. Görüyor musunuz, Ethem Pertev Paşadan kalkıp nereye gelmişiz! Bu yalnızca çevirmenimızin değil, dilimizin de zaferidir. Çünkü bu dil, artık çağın bütün düşün ve blçim olanaklannı karşılayacak güçtedir. Kitabı alıp açarsanız, «Deniz Kıyısında Yaşlı Kadınlar» şiirini okuyun. Meksikalı ozan Octavlo Paz'ın, Blaise Cendrars'ın şiirlerini de başan İle dilimize çeylren, şabnn ve titizliği ile kutlanacak sanat erî Sait Maden, Lorca'nm bütün şiirlerini sundu biM bu yıl. O büyük kitaptan size hangi parçayı aktarsam! Gülün Aradığı yoktu doğacak günü: • • • I ölmeyecek glbi dalında başkaydı peşine düştüğü. Gülün ne bilimdi ne gölge düşündüğu ten ve düş sınırı başkaydı peşine düştüğü. Gülün aradıjrı yoktu gülü kımıldamadan gökte başkaydı peşine düştüğü. Orman Yasası mı? • • niversite ve yurtlarda, sürekli biçimde komandolann basI I kmına uğrayan öğrencıler şu bildiriyi yayınladılar: " «L'zun bir süredir sataşmalara, kışkırtmalara ve hattâ silâhlı eylemlere varana dek her tiirlü faşist saldırılar karfisında bllinçli ve karariı bir tutum izlcycn yurtsever öğrenci gpnçlik, bugüne kadar asla saldırıya saldırıyla kar^ıiık vermemiştir. En azından bu hareketlerin. sermaye çevrelcrinin daha çok işine yarayacağı bilincindedir. Öğrenciler. faşist saldırıları protesto fdip. bu kısa dönem içinde daha vahim olaylarm çıkmasını engellemek için Merkez binada üç günlîik dcrslere girmeme kararı almışlardır. Çünkü gözü dönmüş sermayenin utaklıtını yapan fasist saldırganlar her gün yeni bir san«a«yon p«findedirler. Bu giiçlere geçmiş döııemlerde yurt«ever ünivenrite gençliğl tarafından gereken dersler vcrildiği gibi. mutlaka önümüzdeki giinlcrde de bu türden saldınlar bilinçli bir fekiidt engellenecektir^ Şiirimizin Gücü Eliot'u, Seferis'i, Kavafis'i üstün güzellikteld çevirileri ile Türk okuruna tanıtan degerli bilim erimiz, «Değişen Tiyatro» adlı özgün yapıtm yazan Cevat Capan, bu kez. Yunanlı ozan, cuntanın sürgün ettiği Yannis R^sos'u tanıtıyor bize. Kitabı okurken bizim ozanlarımızdan blri ile karşılaşrmş duygusuna kapılıyorsunuz. Sözgelişi, İşte «Akşam» adlı şiir: Tepede zeytin ağaçlan. ak badanalı bahçe duvan, kapılar. pencereler, hamam ve taraçalar, daha aşağıda, an kovanı mezarlar, hepsi bir süreklilik ya da bir tekrar gibl, ağır ağır korucu geçti. Omuzunda aylak ttifeğt. Daha kocamamış yüzünde batan gün. Sevimli, dingin, kan kırrmzı. Gölgesi Agamemnun'un ölüsü gibi uzanıyor ovaya, kocaman. Ya da şu çeviri: Burada. karma kanşık odamdâ toz tutmuş kitaplarla ölü ve dalgın bakışlar, bu duraksayan gölgeler arasında, bir ışık sızıntısı; o gece durup çırılçıplak soyundugu yerde. Şunu da belirteyim, bu başanlı çeviri hamaratlıgı, dilimizin gücü yanında, dünyaya açılan çağdaş şiirimizin etkin düzeyini de tanıtlamaktadır. Çünkü dilimizin gelişimi ile şiirimizn gelişimi arasmda bir koşutluk vardır. Üç Kitap Bunlar. Sait Madenin «Lorcaodan, Cevat Çapan'ın «Yannis Ritsos»tan ve bugüne değin sözünü etmek fırsatını bulamadığım. Hilml Yavuz'un Pablo Neruda'dan çevirileridir. Ben de şiirler çevirdigim için biraz bilirim, bu iş yalnızca güç bir iş olmakla kalmaz, nankör bir iştir de. Neden derseniz, bir şiir çevirmeni, başanya erdikçe, çevirdiği ozanın biçemine (uslubuna) yaklaştıkça kendini siler, unutturur, giderek yok eder (Burada sırası gelmişken söyliyeyim, ben «giderek» sözcüğünü Ataç'ın kul. landığı glbi «hatta» karşılığı kullanıyorum, «gittikçe» karşılığı değll, cünkü Türkçe sözcüklere Türkçe karşılıklar yaratmak yanlıştır). En başanlı çeviri, çevirmenini unutturup, yazanna hayran bırakan çevirldir. Yukarda adlannı andı Bildiriyi okuduktan sonra yakın geçmişe doğru anılanmızı tazeleyelim: Ülkemiz 1971 Mart'ına doğru, yalnız üniversitelerinde değil, bütün yurtta çatışmalar ve sokak eylemleriyle yol alıyordu. Kanlı meydanlarda insanlar öldürülüyor, linç ediliyordu. Anayasa'nın giivenliği altında bulunması gereken lşçi Partisi, yurdun neresinde bir toplantı düzenlese; eli sopalı, taşlı, bıçaklı zorbalarca basılıyor, güvenlik kuvvetleri bu kanun«uzluklara seyirci kalıyordu. Hattâ bazı illerde idare amirlerinin zorbaları koruyucu davranışlan göze çarpıyordu. Yurdun her yanmdakı zorbalık eylemleri, zamanm Hükümetlerince himaye edildi. Anayasa'nın değil, orman yasası'nın geçerli olduğu kanısı, genç insanlann vicdanlarında büyük tepkiler yarattı. Yirmiye yakm üniversiteli, sokaklarda av hayvanı gibl öldürüldü 1971 Mart'ına kadar... Hiç birinin katili bulunamadı. Bunun üzerine gençlikte siiâhlanma ve kendini savunma zorunluğundan doğan eğilimler ağır bastı. Çünkü devlet güçleri ya ortahkta göriinmüyor, ya da ilerici gençliğe karşı bir tertibin içinde görünüyordu. Batı demokrasilerinde çok partili oyun, oyunun kurallan ve yasalan çerçevesinde oynanıyordu; ama Türkiye'de o da yoktu. Fikir özgürlüğü denen ve Batı uygarlığımn temeli sayılan özgürlük de yoktu Türkiye'de... Yalnız gençliği düşman sayan bir siyasl iktidar ve bu iktidarın elinde bir politik araç ruteliğine düjürülen polisti öğrencilerin karşısına dikilen.1971 Marfına böyle v»rıldı. O günden »onra olan bitenlerin öyküsü ise hep beraber yasandı; yaşanıyor. Bugün ülkemizde tofyalist partisi yoktur. Vaktiyle kurulan «osyalist partisi kapatılmıştır; yöneticileri hukuka ve yasaiara sığmaz bir kararla cezaevinde bulunmaktadır. Aydınların, yazarların. ozanların, demirparmaklık ardında bulunduğu bir ülkede: dünyanın ve çağımızın bilincinde bir üniversite gençliği; olayları izlemekte; Ecevit Hükümetinin demokratik ortamı yaratma çabası'nı değerlendirmekte büyük olgunluk göstermektedir. Gençlerde devlet güçlerine sıygı duygularını yoğunlajtırmak: demokratik yasal yollardan çağdaş uygarlık amaçlarına ulafabüeceğimiz kanısını yaratmak; zorbalığa karşı kanunlara uğınma güvenliğini geliştirmek; yetişkin kuşakların, daha açık deyişle biiyüklerin görevidir. BRANDT ile NİXÜN OKTAY AKBAL Evet Hayır ECİTİMlMlZDEKl ÖLÜ NOKTA nlü düşunür ve eğitimci John Dewey, çağdaş eğitimin amaçlarını belırlerken özellikle şu noktanın altını çizer: «O kul, öğrencilere n^ düşüneceğini değil; nasıl düşünüleceğinl öğretmelidir.» Çunkü insanoğlunun bilinçlenmesi, bireylik ve yurttaşlık niteliklerini kazanması, düşünmeyi bilmesine, öğrenmesine bağlıdır. Düşünmeyi öğrenememiş bir kişi, eğitün kurumlannın en yükseğini de bitirse. edintisi (müktesebatı) yönünden ne denli zengin de olsa yaşamın akışı içinde donup kalacaktır zamanla. Donmadan bu akışa ayak uydurabilmenin önkoşulu ise ayırma, birleştirme, yargılama ve eleştirme gibi, düşünmeyi oluşturan kafa eylemlerini edinmedir. Ü ir politika adamı kamuoyu önünden çekilmesi gereken anı iyi bilmelidir. Kaçırdı mı o anı, biter gider de ondan. Politika sürgit yapılmaz. Bir insan yoşamır n DeJirlı bir süresini kaplar politikacıhk. Doktorsunuzdur. avukatsmızdır. iş adamısınızdır. askersinizdir, yazarsınızdır, i^çısirizdir. çiftçisinizdir, memursunuzdur, öğretmensinızdir, profesörsünüzdür, şusunuzdur, busunuzdur. Bir ara politikaya atuırsjnz. Başarılı olmak da var elbet, daha ilk adımda tokezjenmek, yers kapaklanmak da... tşin baş:nda becerı gosctremeyen d ö . ner eski yoluna. Bir anı gibi saklar o polıtisacUılc günleruîl. Güler geçer, zaman zaman da içi nzlayarak... B DÜŞÜNMEYt, ELEŞTİRMEYt BİLEN ÎNSAN TİPİNÎ YARATMAK. EĞftİMİMÎZİN ÖNDE GELEN ANA SORUNLARINDAN BÎRİDİR. Emin ÖZDEMİR Bir de. politikada başarı kazananlar var. Meslek olaralt politikacılığı seçenlerdir bunlar. Bir kez girmış paılamentoya on yıl yirmi yıldır orada. Bakan olmuş. BaşoaKân aday. sayılmış. hatta bir süre başbakanlık bile yapmış. Parlamentonun gediklisi kesilmiş. Politikacı adı verihr buiılari.. Partilerin önde kişileridir, lideriendir, sözcüleridır. Burıun bile bir süresi vardır. Beş yıl, on yıl, yirmi, otuz yıl. ifirjnisinde politikaya girip seksen;ne kadar orada aynı btceriyle ayakta kaimak nerdtyse olanak dışıdır. Bunu tarihle kaç kışi oaşarm:ştır? Hatırlayalım isterseniz Cburchill mi, İnör.ü mü, De Gaulle mü? Hepsinin de yaşammda başaıılar xaQ;r büşansızlıklar var. Zaman zaman arka plana çekilmesini bümişler. Büyük başanlanrun gölgesine siğınarak herşey p:^haşına. lşbaşında. kalmak i;in direnmemişler. Yine de ChürchJl gibi.'İnönü gibi poiitika sahnesinden ayrümaran zamamnı geciktirenier, hatta kaçıranlar var. Sekseninde başbakan olmak. partı lideri kalmak isteklerinden kopamamıslar. ama büyük unleri herşeye rağmen korumuş onları, ölümlerinden sonra yaUiaca başarılı yanları kalmış, gerisi unutulmuş, unutturuımuş... Aran De Gaulle gibi halkınm istediği anda Işbaşma gelen, istenmediğinin en küçük belırtısini görünce hemen arka pıana çe«iienler de yok değil... Zamanında çekilmenin en yeni ömeğini Batı Atoanya Başbakanı Brandt verdi. Danışmanının Dogu Almar.ya hesabın» casusluk yaptığı açıkianıp, adam tutuklanınca hemen görevden ayrıklı. Böyle bir örneği de eski Savunma Baxanlanmızdan CHP'li Münir Birsel'de görmüştük yıllar 6nce Bakanlıgıyle ilgili bir soruşturma açtlınca herhangı bir sey akla ge>mesin diye, görevinden hemen ayrılmıştı. BaşKa bir örnek yok bizde, daha doğrusu hemen hatırlanan: yok. VVihie Brandt gerçek bir devlet adamı oldugunu göstermiştir bu davranışıyle Görevden aynlması onun önemini yok etmeyecektir Oysa. sonuna kadar direnir, «bana ne» der, yalanlara başvurur. sahte belgeler sunar. şunu bunu yapar. birkaç ay daha. bir yıl daha işbaşında. kalabilirdi. Yapmadı bunu. Bir de Nixon'a bakın siz! Aylardır söylenmedik söz, yaalmadık yazı kalmadı. Yardımcısı avukatlık bile yapamaz oldu. Toplum dışı edildi. Kendisi de Watergate rezaletinin bo« sorumlusu... Ses bandlan açık açık ortaya koydu gerçegi. Yaasınmaz biçimde meydana çıktı bütün çirkinıikler. Ama bir ke» o «an» kaçtı gitti elinden. Daha işin başında göreviııi bırakacaktı, bu büyüklüğü gösterecekti. Başkanlık koıtuguna rascgele oturm3dığını kanıtlamış olacaktı bu davranışiyle. Bır dana başkan olamazdı tabii. Ama eski bir başkan olmanın onuruyle saygı toplardı. Son yıllannı da böyle geçirirdi. Şündi Başkanlık koltuğunda içi boşalmış bır giysi gibi oturuyor. Herkesin dilinde, ne zaman aynlacak diye bekleıüyor, alay'a, sakayla... Bir görevi gereği gibi elde etmeli insan. Bu oenim hakkım diyebilmeli. Ben bunu başardım. Herşeyim açık. Gizlim yok. Başarılanm da başarısızhkianm da toplumun yargısı ıl« başbaşadır. lsterlerse bu görevi yaparım, istemezlerse bıratarım. Bana en küçük bir suçlandırma mı var, açık açık yanıtlanm, açıklanm. Yok, başaramadım içinde yâşadığım toplum büsbütün suçluyor beni, ayıplıyor, yeriyor. Bir iktidar koltugu için yapılmış bir sürü çirkin işin sorumlusu olarak göstenycr. Ya doğrudur bu suçlandırmalar, ya yanlış. Yanlışlığını kanıtlayamazsam, tek yol kahr, hemen bırakmak o görevi. Nixon bocaladıkça battı batağa, direrdıkçe üatak tepesine kadar çıktı. ABD tarihinde h:ç bir başkan böyle bir scıklı duruma düşmedı. Kenni toplumu. kendi kamuoyu önünde otduğu kadar, dünya önünde de... Öte yandan Brandt daha başlangıçta gösterdi bu gücü, bu olgunluğu. Gerçek bir poutika adamı, hem de başanlı bir devlet adamı olduğunu cendi ulusuna ve dünyaya ispat etti. Şimdilik ıktidardan çekildı. Ama bilinmez, bir gün gelir Brandt bu kez Cumhurbaşkanı olara» karşımıza çıkabilir Hiç şaşmayalım o zaman. Kamuoyuna saygılı olan politikacılar aynı saygıyı görürler o kamuoyundan. Nixon'ın, Brandt'ın tutumlan, durumları ilginçtir, düştindüricüdür. Özellikle Türk politikacılarının bunlardan alacaKİan dersler çoktur. Bugünkü politikacılar kadar, politikaya atılmak isteyenlerin de... Düşünme Tıkanıkhğı Düşünmeyi, eleştirmeyi ögretememe, eğitim düzenimizin baş eksiği, ölü noktası olarak sürüp gelmiştir bugüne defin. En küçüğünden en büyüğüne dek tüm eğitim kurumlanmızda düşünmeyi öğretme yerine, bilgi ve kavram aktarımı yolu seçümiştir. Ister istemez, yetişmekte olan insanlanmızın kafalan, bellekleri genellikle çağdaş içerikten yoksun birtakım düşünce ve kavramlarla tıka basa doldurulmuştur. Böylece yeni yetişen insanlanmızın düşünce trafiği tıkanmış, düşünme ve eleştirme yeteneklerl de kabuklaşmıştır. DUşünmeyl öğretme, bilgi ve kavram aktarımı değildir. Bilgi ve kavramların, eleştirel bir yak laşımla değerlendirilmesi, onlardan yeni düşünce örüntülerinin üretilmesidir. Bu bakımdan denilebilir ki eleştirel bir değerlendirmeden geçmemiş bilgi ve kavramlar, giderek bunlan edinenlerin düşünce ve düş evrenlerini kuşatır, baskı altına alır. Genç insan, bu bilgi ve kavramlara, ilişilmez, dokunulmaz değerler gözüyle bakmaya başlar. Her türlü eleştirinin, irdelemenin dışında tutar onlan. Daha doğrusu yargılamasız benimsedigi bu kavram ve bilgilere, değişik anlam verenlerden tiksinir, nefret eder. Çünkü bu kavram ve bilgilerin tutsağj olmuştur. Kavram tutsaklığı, birtakım sozcük lerin büyüsüne, albenisine kapılmaktan başka bir şey değildir. Aslmda kavramlar da sözcülc lere yüklediğimiz düşünce duygu yükleri değü midir? Sözgelimi, «ulusçuluk», «ülkücülük», «halkçılık», «toplumculuk» kavramlannı karşılayan bu sözcüklerin etkisi, düşünmeyi öğrenmiş, eleştirme gücü gelişmiş bir kişi Üzerinde başka; bu yetilerden yoksun bir kişide ise daha başkadır. Birincisi bu kavramlan aHın ak aydınlığında değerlendirip tartışmaya a;ık tutacaktır içerikierinı. tkincısi ise aklını değil, düş gücünü kullanacak, bu kavramlann içeriğine yönelik her türlü yargılamadan kaçınacaktır. Açıktır bunun nedeni. Bir kez bu kavramlar onun düş gücünü parsellemiş, gözlerine ve bilincine bir perde germiştir. Sonra kendisine belletilen her şeyin gerçekliğine, değişmezliğine inanmıştır. Kişilere istenilen türküyü söyletmenin en kestirme yolu onlann düş gücünü kuşatmadır. Nitekim kimi politikacılann ve layıcı bir nitelik g3ttetebilir vt çıkar çevrelerinin tutumunda a kalabalıklarda, genel bir sarsır.tı çıkça görülmektedir bu. Kimi nın öncüsü olan dalgalanma'.ara Kişilik Zenginleşmesi Bu görevi yerine getirmeven biiyüklerin, gençlige söyliyegençlerin düş evrenlerini birta yol açabilir. Her türlü kıldurgan cekleri tek kelüne bulunabilir mi? yobazlık böyle çıkar Gıtsyp. Cuj kım çekici kavramlar ve sözcükDüşünmeyi, eleştirmeyi bilen lerle kamçılıyor, diledikleri tür kun ya da kumaz bir düzenbaz, insan tipini yaratmak, eğitimimi. Oysa bugün ne Oniversite yöneticilerinden bir ses ve neçarpıcı sözleri ve hünerîi konuşma zin önde gelen ana sorunlarınküyü rahatça söyletiyorlar onfes çıkmakta, ne de Istanbul ve başka yerlerdeki idare amirlarıyle çevresini etkileyere* ytn dan biridir. tnsanımızın da topleri olayları gereği gibi ele alıp görevlerini ve sorumlannı lara. Bunu yaparken de kendi yüklenmektedirler. Dün, Istanbul'da idare ve adliye yetkiliçıkarlan, inanç ve değer yargı Uş yola sürükleyebilir herkesi. lumumuzun da yazgısının değişleri AP'nin siyasl istemlerine bağlı kişilerdi. lan doğrultusunda çarpıtıp de Dünyayı karıştıran ayakUnma'.ar mesi buna bağlıdır geniş ölçüde. ğiştirdikleri kavramlardan, soz sözcüklerle hazırlanır, sözcükler Düşünme ve eleştirme yetisi geBugünküler öyle olmas» gerek... cüklerden yararlanıyorlar. Bu le sahneye konur. En azgm savaj liştikçe insan, öğrendiklerinin, Eğer Istanbul'un yöneticileri. Hükümetin genel af oylamakavram ve sözcüklerle etkilemeye lara, en iğrenç cinayetlere sozcük bellediklerinin dışına çıkabilir. Bir tartıdan, bir değerlendirmesından başanyla çıkıp da iktidan sağlama bağlamasmı bekliçalıştıklan gençlerin özlemlerini, ler sürüklemiştir insanJarı...» yorlarsa, ayıp ediyorlar. Siyasete bunca bağlı devlet görevistenç ve istemlerini ellerinde tuKavramların ve sözcüklerin bu den geçirebilir bunlan. Hem ger. lisinin, görevini y»pmayıp. Ankara'da esen rüzgârl«n koklatuyorlar. Onlann düşüncelerini etki güeü, eleştirme ve düşünme çeği, hem de gerçeğe giden yolu ab,ınada iy^ bjr karakter reiecege ya da yaşanılan zama •l«$k*rthj£:k«Kwın*Mtı» jçişilati yo. yakalayabilir. Bu ttf değil:' ya$anmı$a,>";sleçmişe, "batfığa," futucüîüîS"* tteTeyeBiÛr." toplumSftT eskiye yönetiyorlar. Bu da güç Hangi yönde olursa olsun olayla zengmleştirebilir. değü. Bertrand Russell'in Eği ra, olgulara tek bir kavramın, tek Gerçeğin kendisinden çok; gertim ve Toplum Düzenl adlı ya bir düşüncenin penceresinden ba çeğe giden, gerçeği bulduran yolpıtında belirlediği gibi, «... bir kanlar, başka türlü söylersek tek ları gösterme, bunlan yetişmekinsanın eskileri sevmesi için, bir kavram ya da düşüncenin köle te olan insanlarımıza kazandırma hayvan alışkanlıklan bile yeter si olanlar yobazlaşırlar. Kafaca ve okulun temel sorumluluklarindan lidir; bu nedenle, at ber zaman gönülce donmuşluğa uğrarlar. Böy biridir. Albert Einstein, eğitim >••••»»•••••••••••••••••••••••••••»••••••< alıştığı yoldan gitmeyi sever. Tu lelerinin ise kendilerini yenileme üzerine yazdığı denemelerin birin tuculuk için yüksek kafa eylem leri, içinde donup kaldıklan dü de sözü okullann sorumluluğuna leri gerekmez. Oysa değişikllgl lünce kalıplannı kırmalan ola getirerek şunlan söyler: «Belli savunan kişinin var olandan ayn naksızdır. Cebinde hangi diploma bir siyasal öğretinin sözcüsü mü şeyi düşünebilmesi için, belirli yı taşırsa taşısın, hangi yüksek olmalı okullar? Böyle olmamasl ölçüde hayal gücünun olması eğitim kunımunu bitirmiş olursa gerektiğine inamyorum. Okullar, gerekir. İçinde bulunduğu duru olsun bu gibilerine aydın kişi, eği genç insanlara eleştirel bir kafa ve toplum bilincine varmış bir mu değerler açısından yargılama tilmiş kişi diyemeyiz. 4 tutum verebiliyorlarsa, gerekeni gücü olmahdır.» Düşünmeyi, eleştirmeyi ögret yapmış olurlar.» < Demek oluyor ki varolanı sa me yerine, sait bilgi ve kavram 1 Fakültemiz mensuplannın 1974 maıl füına» reçet* J vunma ya da sürdürme düfünsel aktarmayı amaçlayan bir eğitim Okullarımız bu sorumluluğun mukabiü alacak olduklan üâçiar lfi.5.1974 eunü J bir etkinlik gerektirmiyor. Dü düzeninde kişiler, kendilerine ve üstesinden nasıl gelebilir? Düsaat 11.00'de kapalı tarf eksiltmesi Ue üıaleye çıfünsel etkinlik de temelde düj riienle, öğretilenle yetinirler. şünmeyi ve eleştirmeyi bilen inkarılacaktır gücüne, yargılama gücüne daya.ü Bunlann dışında başka seyleri san tipini nasıl yetiştirebiliriz? 2 Tahmin bedeli 500.000. llra olup geçıd leminat: ycr. Düş gücünü, yargılami gü öğrenme çabası, isteği göster Eğitim sorunlanmiza çözüm ara. 23.750. Uradır. cünü bir takım duygusal lovram mezler. öğrendiklerini geliştir dığunız bugünlerde üzerinde en 3 lhaieye Rirecek eczane sanipleri 1? ven Cerrahpasa larla, sözcüklerle köreltmeve ça me, bunlan bir sınavdan geçir çok düşüneceğimia sorulardır Tıp Fakültesi Hastanesinio 500 metre oivannda lışanların asıl ereği, gençlerin dü me gereksemesini duymazlar bi bunlar... olacaktır. şünme eleştirme yetilerini öldür4 Bu ihaJeye «Jt şartname re dtğer evrak Fakültemi» mektir. Düşünme de, eleştirme de ^tıııiHiıiMiııııııımıııııııııiMiııtmııııımıııııııııııııııııııııııııtıiMiıiHiıtımıııııınifinııııııııııııııııııııınımjt Dekanlığı Satınalma Bürosunda görulecefetır. düş gücüyle, yargılama gücüyle 5 Eksiltmeye gıreceklenn 2490 sayılı kanuna göre TATBİKİ GÜZEL SANATLAR YÜKSEK f • beslenir. Bu bakımdan çağdaş eği | tanzim edecekleri teklü mektuplannı vhaie faatıntim, gençlerde ve çocuklarda bu den bir saat evvelina kadar A£J>. Komısyon Başgücü, yargılama ve düj gücünü di İ OKULU MÜDÜRLÜĞÜNDEN = • kaolığina vermelen lâzımdır. ri tutmaya çaiışır. İ % = >••••»•••••»•>•••••»••••»•••••••••••••••»•; (Basm: 13966) 3699 1 Okulumuzda münhal bulunan 12'nci derece Genel Kavramların Etki Gücü îdare Hizmetleri sınıfına Ortaokul. Lise veya dengi okul mezunu bir bayan memur eleman ile Ilkokul mezunu 15'inDüşünme ve eleştirme süzgeci dereceye ehliyetli bir şoför 657 sayılı kanunun ilgili cinden geçmeden edinilen kavmaddeleri uyarınca ıınavla iki ramlar, yanlış ve olumsuz davra nışlara sürükleyebilir gençleri. Seyir Bidrografl ve Ofinograft Dairesi Başkanlığından Kavramların ve onlann dildeki Bildirilmiştir. karşılıkları olan sözcüklerin duy gusal boyutlan aldatıcı olabilir. I 2 Sınav 24/5/1974 Cuma günü saat ll'de Okul Müdür= Denizcilere ve havacılara 43 sayılı bildiri Toplumumuzun özellikle de genç = lüğünde yapılacaktır. = lik kesiminin son yıllarda geçirdi I 10 Mayı» 1974 tarihinde 09.00 ile 14.00 saatleri arasında 3 Isteklilerin bir dilekçe ile en geç 23/5/1974 Perşemi ğı korkunç kasırgada bunun so aşağıdaki noktalan birlestiren saha içinde seyretme, demirbe mesai bitim saati 17'ye kadar müracaat etmeleri duyu= mut örneklerini bulabüiriz. Çün ^ leme, avlanma ve bu sahanın 11200 metreye kadar olan yükrulur. = kli kavramların ya da s<r;cakls Ş seküği can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidlr. rın sanıldığından da çuk etki gü I (Basın: 14696) 3692 I KARADENİZ DOMAL1 ALAÇAT1 cü vardır. Fnnsız diloi!:n.cilerin âıııııııımıı ıııımııııııımııııııııııııııımııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııınııııııııı mıııııııııııİ l'nci nokta: Enlemi 41 derece 22 dakika kuzey den Joseph Venidryes öur.u şöylî Boylamı 29 derece 16 dakika doğu açıklar: Sözcüklerin çok büyük 2'nci nokta: Enlemi 41 derece 12 dakika kuzey bir baskı gücü vardır. Yığınlan Boylamı 29 derece 15 dakika doğu peşinden sürükleyen elektr.kl' dü 3'ncü nokta: Enlemi 41 derece 12 dakika kuzey şünceler sözcüklerde gizlidir. Söı Boylamı 29 derece 29 dakika doğu cüklerde somutlaşan bu tüç pat 4'ncü nokta: Enlemi 41 derece 22 dakika kuzey I. Ü. IŞLETME FAKÜLTESİ Boylamı 29 derece 29 dakika doğu DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNLMLE DEKANLIĞINDAN PUIURULUR. le. Yenilikten. değişiklikten Urkerler. Kisaca, «yetingenlik» belirleyici nitelikleridir onlann. Bunu, içinde bulunduklan toplumsal koşullar açısından da söyleyebiliriz. Bu koşullar ne denli olumsuz olursa olsun değiştirme yönünde bir çabayı göze almazlar. Böyle bir çabayı üstlenebilmeleri, kendilerini değiştirme. yenileme isteğini duymalanna bağlıdır her şeyden önce. Kendini değiştırme, venıleme geregini duymayan insan, içinde bulunduğu toplumsal koşullan değiştirme, iyileştirmeye de yanaşmaz. CERRAHPAŞA TIP j FAHÜLTESI DEKANLIĞINDANI Eleman AJınacaktır Deniz Kuvvetleri Komutanhğı İLÂN ILAN İSTANBUL GÖĞÜS CERRAHİSİ MERKEZİ Döner Sermaye Satın Alma Komisyonu Başkanlığından Hastanemiz ihtiyacı olan 5ü adet mıtralaort BERRİN ULUBERE ile HALtS AKDER Fakültemizin çeşitli kürsülerinde açık bulunan asiftanhk, uzmanlık ve rfoktora öğrencilerine tahsis olunan asistanlık kadrolarına tayin yapılacaktır. Isteklilerin 11 Mayıs 1974'e kadar iş saatlerl içinde başvurmaları, yazıh ve sözlü sınav günleri başvuranlann adreslerine bildirilecektir. (Basm: 14469) 3700 (Basm: 14693) 3702 KAN BAĞ1ŞLAMAK SİZE HİÇBİR ijEYE MALOLMAZ. SADECE BÎRKAÇ DAKİKA VAKTİNİZÎ ALIR. FAKAT MUHAKKAK BİR HAYAT KURTARIRSIMZ. '•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••I ILAN Ura Tutan SUN'İ KALP KAPAGI kapalı zarfla satın alınacaktır Malzemenin muhammen ledeu ve geçid teminatı hizalannda gösterilmlştir. Eksiitme: aşağıda yazıh gun ve saatt« hastanede toplanacak komısy^nea vapılacaktu. Eksiltmeye gireceklerin: 1&74 yılı Tiearet Odası vesikası geçicı teminat »eva makbusları ile birlikte ihale saatinden bır saat evveline kadar komisyon başkanlığma vermeıerl, müessesemiz 2490 sayılı kanuna tsbj oımacuğindan ihaleyı yapıp vapmamakta rera duedığın» yapmakta serbesttir. Postada vatu ^ecıkmeier kabu'. olunmaz. Geçici thaienin Almacak malzeme bedeli teminatı *ünü «aatl 15670.00 TL. 22.5.1974 Çarşamba M M 11 da 50 adet kalp kapağı 348000.00 (Basm: 14492) 3698 AYSEL BEKTAŞ ile TRT Muhabirt REYM/.N SOMER Evlendiler Kadıköv 9/5,1974 Cim 1 Kuru Erzak 2 Yaş Sebze. meyve v« Yumurta 3 Temizlik 4 Tek Tip fkrnek Miktsn 23 Kalem 32 9 1 » » > Uı» Geçici Teminatı 18.282 TL. 11^38 TL. 5,843 TL. 19.233 TL fittn TsTİb aıe.1974 28.6.1974 39^.1»74 28.6.1974 8aat 1U.U0 dfl thale «ekU 295,795 TL. 178^25 TL. 81^62 TL. 2Uf/ıOfi TL. K.ar>&u IMCt Kapalı Kapaı: Kat<ar 10.00 da 14.00 de 14.U0 0 8 zaıt lAft Zan Kars Devlet Hastanesi, Sağlık Okulu ve Doğuro ve Çocu» Bakunevl. 1974 malJ 71lı yukanaalö Ihtiyaç maaneıen sayh kanun gereğince kapalı ?ar! usulü ile eksiltmeleri, Kars Devlet Hastanesi bınasında Sağlık Müdürlüğü Ba^Kannjîrıo edecek İhale Komisyonu marifetiyle vapüa<ıaBrır. Müesseseierin kuru erzak vaş sebze ve eKnıos litıyaclan bir talipiiye ihale edileblleoeji gibi ayn ayn talipıiiere de üıale edilebilecektir. Bu işe ait şartnameler mesal saatlan darJhode, Kar» Devlet Hastanesi MüdUrlUgUnde görülebilir. Isteıuüerin V49o s a 7 1 u kanun gereğince teklif mektuplannı ihale saatınnia oir saat evveline Itadar KomUyon Baskanlığına verme:er. oosuaiK1 van gecikmelerden Müessesemiz mesul olmayacagı üân O'unur. (Basm: 14038) 3697 Cumhuriyet: 3705 ••^••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••BaaBBaBBaai||
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear