01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURIYET 12 Kasım 1974 , ,, KÖVuNpEYA^AyAiJ „ (M &ÜNUÎK ttAV&riMI ANLATALıM SİZLtR?' ABDULCA ı' MÖBtTl£<£ ÎU y 5 M , PA^AW.ı MASAK iîı> META Gi&i, PfK AMA Ğ EZı'LtP Dı... AMl\H£McYt rUĞMEM (HD MEMNÛMl>ULAÜ D U DAĞLAR KRALI Yazan: Edmond About 18 Topluluktan hoşnutsuz blr homurtu yükseldi. Ama Kral sözüme inanmış görünüyordu. Eğer öyle ise, dedi, sizi istemediğini* halde burda tutacak değilim. Ker.te dönmenizi tercih ederim. Bayan kardesine bir mefctup yazacak, onu da ahr kente dönersiniz. Ama bir iki gün daha dağda kalmak isterseniz, misafirim olursunuz. Çünkü sanınm sırtuuzda bu koca kutuyla daglara, manzarayı sejrretmeye çıkmadınız. Bu sözler beni yatıştırdı. Çevreme şöyle bir baktım. Kral da. kâtipleri de, adamları da artık eskisi kadar korkunç görünmüyorlardı. Çıplak kayalar bile, tutsak değil de misafir gozüyle bakınca daha hoş oluyorlardı. En kısa zamanda Atina'ya dönmek isteğim de birden söndii. Birkaç giinü dağda geçırmenin çok yararlı oiacağını düşündüm. MaryAnn'ın annesinin öğütlerime ihtiyacı olduğu görünüyordu. Kad:n öylesine öfkeliydi ki, başını derde sokacak bir gırişimde buiunabilirdı. Ya, bu kızgınlık anında boş bulunur d3, fidyeyi ödemeyeceğini ileri sürerse ne olurdu? Ingiltere yardıma gelm^den önce, dünyanın en gtizel başını belâya sokması mümkündü. îçinde buiundukları tehlıkeyı kendllerine anlatmadan ordan uzaklaşamazdım. Mistrah kızlann öykülerini mutlaka öğrenmeliydiler. Üstelik bitkilere olan tutkumu da biliyorsunuz. Bu dağlarda ender bulunan ünlii beş altı çeşit bitkı olduğu söyleniyordu. Hele biri çok önemliydi. Boryana variabilis. Bu bitki Saint Vinuentli Bay Bory tarafından bulunduğu için onun adıyla anüıyordu. Koleksiyonumda böyle bir bosluk bırakıp, Hamburg'a boryana variabilissiz dönebilir miydim? Krala dönüp koşulumu blldirdim: Davetini kabul ederim ama bir şartla. Nedir? Kutumu bana geri vereceksin. Pcki ama benim de şartım var. Söyle bakalım. ,j Bu kutuyla ne yapıyorsun': .Anlafc. • • < • ~ Hepsi bu mu! Topladjgım biüdlert fcoyuyorum içine. Peki neden bitkl topluyorsun? Satmak Içln mi? Yok canım. Ben satıcı değil, bilginim. Kral sevinçle elimi sıktı. Çok memnun oldum. Billm lyi bir $eydlr. Bizim atalanmız da bilgindiler. Belki torun'arımız da bilgin olurlar. Bize gelince, biz okuyup, gelişme olanağını bulamadık. Ülkenizde büginlere saygı gösterilir mi? Çok. Onlara topluın içinde' jyi yer vertlir mi? Zaman zaman. lyi para alırlar mı? Eh pek lena sayılmaz. Kentlerin büginlere sahip çıkmak için aralarında tartıştıkları doğru mu? Evet Almanya'da böyle şeyler olur. BUginlerin ölümü toplumsal bir felâket olarak kabul edilir mi? Edüir evet. Bu söyledikleriniz beni çok sevindirdi. Yani yurttaşlarımzdan şikâyete naklcınız yok. Tam tersi. Onların yardırru ve bilimseverligi sayesinde Yunanistan'a gelebıldim. Onlar hesabına mı geziyorsunuz? Evet altı aydan beri. Demek siz cok iyi yetişmiş bır kişisiniz. Doktorum. Bilim de.daha büyük bir riitbe var mı? Hayır. Peki oturdugunuz kentte Kaç bilim dok toru var? Pek bilmiyorum Ama şunu söyleyebilirim ki. Hamburg'taki bilim doktoru sayısı Ati na'daki general sayısından azdır. Oh! Oh! Çok iyi. Ülkenia böylesine değerli bir adamdan yoksun kılacak değilim. Hamburg'a döneceksiniz azız doktor. Orda, sizin bu dağlarda tutsak olduğunuzu ögrenseler kimbilir ne derler? Bunun kötü bir tesadüf oldujhınu dü«unürler. Hadi canım. Sizin gibi bir adamı kaybetmektense Hamburg kenti 15 bin franklık bir fedakarlıkta bulunmayı tercih eder. Hadi aJın kutunuzu. istediğiniz gibı dola;ın etrafta, bitkiler toplayın çalışmalarınırı sürdüriin. Paranm neden almıyorsunuz? Alın bunları koyun cebinize, bakm keyfinize. Ben bilginleri loymayacak kadar saygılı bir adamım. Ama ülkeniz sizin gibi bir kimseye sahip olmanın »erefını ödeyebilecek kadar lengindir. Mutlu delikanh. Bugün doktor ünvanının değerinize neler eklediğini göreceksiniz. Eğer benim gibi karacahilin biri olsaydınız sizden bir kuruj bile istemezdim. Kral ne benim itirazlarımı, ne de Bayan Simons'un gözlerini dinledi. Toplantıyı kapadı ve bize yemek salonunu gösterdl. Bayan Sinvon» ö(ke iie jiemeği «onuna ^ini ama blr kuruç^lbile J j ^ di. MaryAm» de allafc bullak olmuştü. " Arrta gençliğin etkisi, scfra örtüsünün serildiği köşeyi görünce bir sevinç çığlığı attı. Bu, kayalıklar arasında, ağaçlar altıncfa seçilmı; yeşıl bir köçeydi. Altımızda ince çimenler, üstümüî de defne ağaçlarının gölgesi. Ba^ımızın üstün de masmavi bir gök uzanıyordu. Havada uçmakta olan uzun boyunlu iki akbaba sanki biz lere gösteri olsun diye durmuş gibiydiler. Salonun bir köfesinde. pırlanta kadar berrak bir kaynak, doğal kadehinin içinde kaynıyor, ta?ıyor ve gümüşten bir şerit gibi dağın yamacına doğru akıp gidiyordu. Suyun aktığı yönde manzara Pentelik tepelerinden sonsuza doğ ru uzanıyordu. Uzakta, Atina kenti, hakim noktadaki beyaz sarayı, zeytinlikleri ve efsunlu havasıyla görünüyordu. Hele o güzelim koyun görünü?üne diyecek yoktu. Doğa güzelliklerine hayranhğa pek yatkın yapıda olmayan Bayan Simons bile, böyle bir manzaranın Paris ya da Londra'da oldukça para edeceğini «oylemeden geçemedi. (Devamı rar) PORTEKlZİN BAHÇELERI Oley çığlıkları arasında bir boğa arenaya çıktı DÖKÜLEN KAN BAKMAK İSTEMEM BEN KANA! KOCA DÜNYANIN İNEĞt KANIN HAYVANSI BURNUNA ACI DİLÎNİ SÜRERDİ, DÖKÜLMÜŞ KANIN KUMLARA VE GUÎSANDO BOCALARI, BİRAZ ÖLÜ, TAŞ BİRAZ DA, İKt BÖĞÜREN YÜZYILDIR BASMAKTAN BEZİP DÜNYAYA. İSTEMEM. BAKMAK tSTEMEM BEN KANA! F G. LORCA Çev. S. Maden re baktı, (Oleeey!...) saldırdı. Atlı kaçtı. At boğadan daha çevlk. Dolandı, boğanın ardındaa geçti. Adfem kargıyı sapladı... Kan çoğalıyor... Boğanın kuyruğu da atın kuyruğu gibi dikleşiyor. Dönüyor, cehennemi bir dönüş bu!^ Ath kaçıyor. (Oleeey!..) Bir başka kapıdan bir başka ath çıkıyor. O'nun elinde küçük küçük iki zıpkın var. Boğa görmüyor onu. Bu kez al bir at getiriyor ölümün bir parçasını. Yıl dırun gibi geliyor, boğanın omuz ba«larmın ırısuıı zıpkınları salhyor. Birar daha çoğalıyor kan. (Oleeeey!..) Arkamızdaki kadınlar ya delirdiler ya da delirmek üzereler. Garip çığlıklar atıyorlar. Oturdukları yerde bir türlü oturamaz oluyorlar... Kalçalan kendilerinden »yrılıp gidecekmi* gibi.. Boğa bir kez daha dönüyor, iyiden iyiye kızmı?. Ölümün uzak ta olmadığmı anlamı*, gibi saldı rıyor. (Oleeeey!..) Atlı, al atını ters çevirip kaçı yor. Bu kez bir yaya çıkıyor ortaya elinde kırmızı bir bez yâni (muleta). salhyor. Boğa onu gö rüyor büyük bir hızla geliyor. Adam çıkış kapısının ağzını örten tahta perdenin arkasma $ığınıyor. (Oleeeey!..) Bir başka atlı daha çıkıyor. Elinde pırıl pırıl bir kılıç. Atı, kara bir at. Onun atı da zırh lara bürünmü?. Boğayı koyturu yor. Arena nın ortasında dört dönüyorlar. Kimi zaman boğa yakalayacak gibi oluyor athyı. Atlı boğayı bizim önümüze, onur locasının önüne getiriyor. Yakından, çok yakından görüyoruz havA'anı. Kara tüylü derisi kandan ve terden görünmez olmuş. Iri iri soluyor. Derin deniz diple rinden yeni çıkmış gibi... Duruyor. Bizlere, ölümle burun buruna olmayanlara bakıyor. İri gözlerini görüyorum bu kez. Öylesine güzel bir çift göz daha öncede görmüş müydüm ben?.. Boğa dururken kılıç sağ böğründen gıriyor. sağ ön ayağmın döşüne yakın bir yerinden çıkıyor. (Oleeeey!..) Arkamızdakl kadmlar artık çığlıklar atmıyorlar. Bir çeşit iniltiyle böğürme arasında sesler çıkarıyorlar. Baldırları birbirine sımsıkı yapıjmış, gözleri yusyuvarlak olmuş boğaya bakı yorlar. Kılıçın görüntüsünü beğenmemiş olmalı ki attaki adam uzaktan dönüyor yaralı boğanm yanmdan yıldırım gibi geçerken çekip alıyor kılıcı, Boğa da ardından gidiyor. (Oleeeey!..) Arena çıldırıyor. Benimse miğ demle yüreğimin arasma bir şey ler giriyor. Bir başka atlı daha geliyor. Onun elinde de uzun bir kargı. Don Kişot'a hiç benzemiyor ama. Boğayı yeniden bizim önü müze getiriyor. Bir anlık dalgm lık mı, yoksa başka bir nedenden mi, bilemiyorum. Boğa atın yanı na geçiyor. Kafasını atın altına sokuyor. At havalanıyor. Çok sürmüyor ama bu. Atın karrunı koruyan zırh boynuzların oraya girmesini engelliyor. At kurtuluyor. Adam boş durmuyor. Kargıyı bütün gücü ile iki kürek kemiğinin arasına dal dırıyor. İşte o zaman, boğanın ağzından bir kan selidir dökülmeye başlıyor. Boşalan kandan soluk alamaz oluyor. Böğürüyor. Ölmüyor, yıkılmıyor daha. «Oleeeeey!... Oleeeeey!... Oley!» Atlı gitti. Matador çıkıyor arenaya. Çok ünlü bir matadormuş. beücesine alkışlanıyor. Ayakta alkışlıyorlar... Süslü şapkasıyla, gövdesine deri gibi yapışmış giysileriyle elinde kılıcı ve muletasiyla bale yapar gibi parmaklarının ucunda yürüyor. Şapkasını çıkanyor. Onur locasının yanındaki locada oturan bir kadına fırlatıyor. (Oleeeey!» Oyun başlıyor. Mületa'nın her sallanışmda, yaralı boğa ileriye doğru fırlıyor. Başı muleta'ya takıhyor. Geçip gidiyor. Matador dönüyor, boğayı yeniden çağırıyor. On santim yanmdan geçiyor boğa kanlar kusarak. Artık «oleynlerin sayısı belli olmuyor. Matador arkasını boğaya çeviriyor (en tehlikeli) davranışlardan biriymi?), sonra birden dönüyor, yüz yiize geliyorlar. Boğa iki ayakları açık başı önde durmadan kan kusuyor. Matador tek dizini toprağa dayıyor, boga saldınyor. Muleta'ya saldınyor. Geçip gidiyor boğa. Binlerce gırtlak açıktır artık arenada, hiç kapanmıyor. Boğa yeniden dönüyor, saldınyor. Kaç kez oluyor bu iş. saymadım. Sonunda valinin locasından öldür komutu veriliyor. Boğa bitkin, yerler kan içinde. Boğa iki ayaklan açık, başı yine eğik bekliyor. Matador muletasının altından ucu egik kılıcmı çıkanyor. Ayak parmaklarımn üstünde iyice yükseliyor. Boyunla başın bir leştiği yere nişan alıyor ve çok ince bir davranısla saldınya geçiyor. Kılıç yarısma kadar giriyor ense köküne. O kocaman hayvan sendeliyor, dizleri bükülüyor ve toprağın üstüne baş aşağı yıkılıyor. Boğa ölmüştür. Matador ölü boğanm kulakla rmı keserek, hammlara iki kulak armagan edıyor. Yer yerinden oynuyor. Aynı biçimde sekiz boğa daha öldürüyorlar. En tuhafı yedinci boğaydı. Dögüsmek istemedi bir türlü. Ge'di alanın ortasma yorgun bir öküz gibi yattı. Alay eder gibi bakıyordu çevresine. Ne var ki, bu davranışı kurtaramadı onu. Döğüsmeye zorlandı, döğüştu uva öldü. Gün kararırken döndük eve. Flemmgo seyretmeye gidecegiz sözüm ona. Hiç bir yerlere gitmedik. Ev sahibemiz bizi bekliyormuş, hemen sordu. Sevmediğimizi söylediğim zaman yüzünde behren küçümsemeyi şimdi bile görür gibiyim. Belki de gıdıp bir iyicene incelemiştir pasaportumu Türk müyüm değilmiyim diye... Flemingonun bilet Nevzat ÜSTÜN Çeviren: Ali Sirmen Birden açıldı kapılar. En az bir ton ağırhğında, kapkara, pırıl pırıl derisiyle boğalar güzeli bir boğa göründü. Gorkemli başmı yarım ay biçimindeki boynuzlar süslüyor du. Arenacfa ciaha ilk soluğunu ^llmadan,<taha bîtlerv yani onun qlümünün, seyirçilerini görme* d"en, atı zırhîara "bürünmüş bir pikador iki tane ucu süslü zıpkını omuz başına sapladı. önce hiçbir şey olmamış gibi, sırtına sinekler konmuş gibi silkelendi. Zıpkınlar düşmedi. Bir yıldırım gibi arenanın ortasına koştu. Biz kaç kijiydik arenada bilemiyorum. Hep birden bağırıldı: «Oley!.» Ben bağırmadım. Anladım ki, ben boğadan yanayım. Omuz başlarından iki ince kan şeridi sızmaya başladı. Hayvan, kurtulmak istiyor sırtınd'akilerden. Olmuyor. Oynadıkça, daha çok kan akıyor. İçerdeki para daha çok genişliyor. Kan daha bir çoğallyor. Bır atlı çıktı. Yeleleri örülmüş doru bir at. Atın döşü ve iki yanı zırhlarla kapatılmış. Adamın elinde uzun bir kargı, ucu sivri ke«kin bir kargı. Boğa athyı gördü. Koeaman başını toprağa doğru eğdi. Bir sü Ispanyol boğasınm birbaşka görevi konyak satışlanna yardımcı olmaktır leri yandı. Asağıya indik, bir iyi ce şarap içtim. Boğa güreslerinin ne anlama geldiğini amaçlarmı bir kez daha düşündüm. Doğa'da var olan giiçlü bi r hayvanla insan zekâsımn karsılaşması... Sonradan gezdiğim Ispanya'run dağiaruıda ovalannda başıboş gezen böyle bir yaratık hiç görmedim. Başka şeyler gördüm ama, daha teh likeli, daha can alıcı, cana kıyıcı yaratıklar... Ben ispanyoUanı» yerinde olsam aklımı boğalar üs tünde kesinlikle denemem. însan aklınm deneneceği nice şeyler var Ispanya'da. Buyurgan fasizm var örnekleyin. Boğalardan çok daha yok edilmesi gereken yars tıklar var. YARIN: tspanya'nm içlerinde MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOĞLU BANYA LUKA'NIN TOPLARI DİŞİ BOND BUHASO t U P FllAMJJBTİIU SUAfZIN TİFFANY JONES T|FJ=dNY'lMrN EVLENECESoÜN LONDBA'OAN O.ELEN U Z M A N O » tx><rozı/ ve HEM. ŞİBESİ £ İ ÖNCE. t/AO. GARTH SA<MADOS VBSE.M 3USC6 HI63
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear