25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 29 Ocak 1974 sonuç ilişkilerini yorumlayan ve bir değerler sistemine bağ lanabilraek ıçin gerekli içeriği gösteren öz, biçim, yöntem kurallarının bileşimidir. Kişi ya da toplumun değere ulaşması, canlıhk kazanması ve bu canlıhğı sürdürebümesi için gerekli özellikler, ancak, mantığın belirlediği temele dayanarak varolabüirler. Bu gerçek, İşçi Hareketi açısından büyük önem taşır. Nedeni şu: İşçi hareketi kendini sürekli bir değişim halindeki çağdas. evrensel ve ulusal gerçeklere uyarlamak zorundadır. îşte bu evrimin, ha reketi yaratan mantıksal temelin yörüngesi içinde gerçekleşmesi şarttır. Aksi halde, boşlukta kalan işçi hareketi giderek kökeninden yani isçı'den kopar, toplum'a yabancüaşır ve yozlaşır. l»çi Hareketleri farkh toplum kesimlerinde değişik görünümlerle algılanır. Örneğin, çağdaş toplumcu düşüncenin eoşkunluğu içinde ona sosyo ekonımik bir estetiğin bütün ögeleri kolaylıkla yakıştınlabilir. Gerçekten de isçi hareketi, İnsan'ın mutsuzluğa karşı giriştiği savaşta bugüne değın ulaşılan en anlamlı doruk noktası ve bütün sosyal savaşçı girişimler zincirinin altm halkasıdır Ne var ki bu, işçi hareketini dışardan izleyen «iyı niyete» görünen yüzü. Bir de onu gerçeklerin ışığında değerlendiren karakter ve dinamikler» var. Çağımız işte o karakter ve dinamiklerin, tutucu bağnaz merkezlerle amansız savaşına tanık oluyor. Sorunlan kuramsal açıdan derinleştirmek köken'e inen çözüm olanakları elde etmenin zorunlu yoludur. Ancak bu tür soyutlamalann sorunları büyük kitlenin dikkatinden kaçırmak türünde sakıncalar yaratabileceği de unutulmamalıdtr. Bu nedenle biz bu yazıda, işçi hareketinin mantığını, Türkiye uygulaması içinde degerlendirmeyi, başka deyişle, konuyu somut ve yalın bir içerikle ele almayı deneyeceğiz. îşçi hareketinin evren ölçüsünde ve bütün zamanlar için geçerli mantıksal karakteri onu zorunlu bir sınıfsal nitelik sahibi yapar. Ulusal bütün içinde demokratik öz taşıyan bölümlerin baSindî da yine sınıfsal isçi hareketi yer ahr. Bu, işçi hareketinin ulus'un tiim bireylerini kapsamadığı halde demokratik bir özelliğe sahip olması anlamına gelir ve ona ilişkin bütün sorunların çözümünde dikkate alınması gereken bir temel . ya pısal özelliktir. O halde işçi hareketi, hem demokratik hem de demokratik olmayan olanakları bir araya getiren ve temel siyasal tercihlere göre yöneleceği atnacı seçen esnek bir sosyo politik potansiyeldir. Bu yargı'dan şu sonuç çıkar: tşçi hareketinin sınıfsal karakteri onun mutla. ka bir sınıf kavgası içine girmesini gerektirmez. Demokratik tercih'in asıl olduğu düzende ljçi'nin sınıfsal girişimi ortamı etkileyen güçlerden yalnızca blridır, fakat en etkini ve en önemlisidir. Bu nedenle gerçek demokrasilerde sımfsallık, işçi hareke İ özgü HdineMantık;biraklamantığı vardır. dayanan, neden er sosyal davranı» gibi işçi hareketinin de ken Olaylar ve göşiişler işçi Hareketi ve Mantık FARUK ERGİNSOY OLEYİS HUKUK MÜŞAVİRÎ yetmiyor. Ekonomik iktidar sahipleri, siyasal Iktidann ülkeyi yör>etmesini, çıkarlarına denk görmüyorlarsa, engelleyeblliyorlar. O halde, artık ikinci asama da gerçekleşmeli ve işçiler ekonomik iktidara demokratik yollardan ortak olmak için gerekli girişimleri başlatmahdırlar. Böyle bir girişim salt yukarda değinüen amacı gerçekleştirmekle kalmayacak aynı zamanda ekonomik iktidar kavrammda işçilerin öbür halk kitleleriyle bütünleşmesini sağlayacaktır. Ve sanıyoruz ki smıf kavgasını, giderek sınıfSal d"ogmaların etkinliğini önlemenin ve çağdaş halkçı demokrasiyi kurmanın biricik yolu, tek geçerli yöntemi de böylece elde edilmiş olacaktır. Günümüzde toplumcu kesimin halk sektörü önerisi yuksrda değinilen gerçeklerin ışığında biçimlenmiştir. Ne var ki halka açık şirket türünden yutturmalarla bu girişimi yozlaştırmak isteyenler olacaktır, vardır da. Oyuna gelmemek gerekir. Oyuna gelmemek için yanlışı söylemek yetmez. Doğruyu bir an önce yapmak, ortaya «örneği> koymak lâzımdır. BELEDIYE 9 tinl kendi rolüne sahip kılan, toplumcu amaçlara yönlendiren ve onu etkinliğini yaratan kitlenin. yararlanna dönük bir karaktere sahip kılmayı amaçlayan bilinçlenme çabasınm adıdır. ması, isçi hareketini yönetenlerln sorumluluğu v* başiıca görevleri olmalıdır. İsçi hareketi sınıfsal aşamaya varamadıkça yoktur, hiçtir, etkisizdir. Sınıfsal niteliği olmayan bir işçı hareketi adına girişilen eylemler de egemenler tuzağında biçimlenen siyaset oyunları olmaktan öteye gitmez. Ne var ki burada dikkat edil mesi gereken bir başka sorunla karşılaşıhr. Eğer sınıfsal işçi hareketi, demokratikleşme süreci içinde yeıli yerine oturacak bir yönteme sahip değılse yani mücadele gündemi eksik ve yetersiz ise, anarşik eğilimler hareket içnde kolayca yerleşebilecekleri bir takım zayıf noktalar bulabilirler. Bu nedenle işçi hareketinin mantığı, salt onu oluşturan aşama içinde değil varüacak amaçlar ve izlenecek yör.tem konusunda da tutarlı dayanaklar yaratmalıdır. Örneğin Türkiye'de, bugün kendisi için savaş veren güçler, işçi hareketi dışmda kalan ve yaslanacak yapısal dinamikleri bulmakta güçlük çeker. özel girişimci güçlerdir. İşçi Hareketi bunlara karşı salt savunma ile yetinmektedir. Başka deyişle, işçi hareketimizin stratejisi saldınlan püs kürtmekten ibarettir. Oysa demokratikleşme süreci içinde emekçinin sorunlarını köklü bir çözüme ulaştırabilmek için. öncelikle sağlam bir yere (zemip.?1 oturmak gerekir. Bu da ancak, demokratikleşme sürecinin elverdiği koşulları gözeten ve onun kullamlmasma izin verdiği silâhlarla düzenlenen bir karşı saldın ile mümkün olur. O halde demokrasilerde güçlü olmak, iktidar olmak için hangi olanaklann kullanılabileceğini. hangi asamalar dan geçilmek gerektiğini saptamak zorunu vardır. Günümüz Türkiye'sinde egemen güçler bulundukla rı düzeye iki aşamada ulaşmışlardır: önce ekonomik iktidara sahip olmuşlar, ikinci olarak da bu ekonomik iktidarı kullanarak siyasal iktidan da ele geçirmiş... giderek bu iki iktidarı bütünles.tirmek «uretiyle egemenliklerini gerçekleştirmislerdir. İşçi hareketimize gellnce; onu siyaset dışı bırakarak doğru politik tercih yapmasmı engelleme yolur.daki bütün davranışlara rağmen, 1974 seçlm sonuçlanna bakıldığmda, siyasal iktidar konusunda bir bilinçlenmenin varlığı açık seçik göhilmektedîr. Yine görülmektedir ki bu Ülkemizde de.. Bu gerçek Türkiye"de de kitaba yazılmışür. Ne var ki işçi hareketinin bazı yöneticilerinde bu ger çekien fazlaca iz yoktur. Özellikle işçi hareketinin sınfsal niteliği ile smıf kavgası sorunu bir ve cşdeğerde kavramlar gibi yorumlandığı için hareket çoğu kez yörüngesinden saptırılmış ve bunun sonucu, egemen güçlerin buyruğuna girmek, kuyruğuna takılmak olmuştur. Türkiye'de çok aydmın ken dini yetiştiren sendikacı prototipi olarak değerlendirdiği Saym Halil Tunç, bir sendika kongresindeki konuşması ile, ne yazık ki, bu yargımızı doğruluyor. Ve işçi hareketinin ulusal özellik kazanması için sınıfsal nitelik taşımasını bir engel gibi yorumluyor. (Halil Tunç'un Çimse îş Sendikasmın kongresinde yaptığı konuşma). îşte bu yenilgi bize Türkİş'in siyasal davranı ça neden kayıtsız kaldığının, partiler üstü siyaset deneiı egemenler buyruğundaki politika bataeına nasıl sürüklendiğinin açıklamasını da getirmektedir. Çünkü sınıfsallaşmayan bir işçi hareketi bilinç düzeyine ulaşamaz, bilinçlenmeyen bir işçi sınıfının da siyasete ağırlık koyması olanaksızdır. Anlaşılan, Türkİş'in yetkin yöneticisi, bir değerlendirme yanhşının yarattığı sonucu çıkış noktası yapmaktadır. Başka deyişle, yanılgılarm yarattığı bir olumsuzluk üstüne işçi hareketi için bir sistem ve anlayış oturtmayı denemektedir. Bu davranışın işçi hareketinin mantığı ile ne denli ters düştüğü ve nasıl bir kördüğüme yol açtığı ortadadır. Bugünün Türkiyesinde ulusal temel sorun demokrasiyi gerçekleştirmektir. Demokrasi, ancak bütün toplumsal güç ve kesimlerin ağırlıkla rı oranında temsil edildikleri siyasal pota'da biçimlenir. İşçi hareketinin ağırlık kazanabilmesi için bilinçlenmesi yani kendi rol ve sorumluluğuna sahip çıkması şarttır. Bu nedenle, bilinçlenmeyi yaratan olusumun yani nmfsallaşmanın hızlandınl Mantığın Yargısı Nasıl mı? Kabataslak bir hesap yaptık: Sendikaların saraylara, tatil köyü, gezi ve Vongre oyunlarına harcadıkları paralar milyonları. milyarları buldu. Yurt dışındaki işçilerin yurda gelen tasarrufları, yurt içindeki işçinin tek tek küçücük, birleşince büyücek tasarrufları, işçiden çeşitli nedenlerle kesilip özel sektör harmanında savrulan paralar milyarları buldu. Bir de bunlara, İşçinin doğal yandaşı olan halk kitlelerinin tasarruflarım ekleyin. özel sektör dedikleri çark, tfevlet İle banka ile sosyal güvenlik adına işletilen kurumlar aracılığı ile ona aktarılan bu kaynak ile dönmüyor mu? Açıp kalkınma planına bir bakalım: Bütün gizlemecelere karşın gerçek yine de sırıtmakta. özel sektörün öz sermayesi bir ise, bozuk düzenin ona kredi yolundan katkısı bes. Demek kl sendikalara önemli bir görev düfüyor fimdi. Halkın ekonomik iktidara sahip olması için ilk girişim onlardan gelmeli. ilk adımı sendikalar atmalı bu yolcfa. Bir ekonomik halk ikridarına öncülük yapması için onun eksiği ne ki? Para İse parası var. Emek ise emek yalnızca onun. Ve, ülkenin tarihsel, sosyal, ekonomik koşullan onu bu göreve hiçbir açık kapı bırakmadan çagırıyor. Unutmamak gerekir: Toplumcu hareketler toplumun kendilerinden beklediği görevi taşıyabildikleri sürece etkin olurlar Hiç bir toplum, giderek yozlaşan., giderek kendi içinde bir yeni ve mutlu azınlık yarat maktan öteye ürün vermeyen kitle hareketle» rini uzun süre içinde barındırmaz. Bu mantığın yargısıdır. Mantık böyle yuruyor. bu Aralık 1973 seçimleriyle ülkemizde çoğu belediye el değiştirdi; başta lstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere büyük kentler CHP'nin eline geçti. Yeni yöneticüerin elinde sihirli değnek bulunmadığmdan, birşey değişmedi. Şimdi sol basında: Hadi kıpırdasanıza.. diye yazılar başladı, Sağ basındpn ise: Gördünüz mü, hiç bir şey yapamadılar ve yapamıyacaklar.. diye sevinçli bir gösteri uç verdi. Oysa aradan geçen birbuçuk ay içinde önemli bir sey yapılmaması, birşey yapılmayacak demek değildir. İnsan bir yeni eve taşmsa, birbuçuk ay içinde güç yerleşir. Üstelik Belediyeleri sınıfsal açıdan eleştirmeyen yazılar bir değer taşımaz. Büyük kentlerin beıediye başkanları da sınıfsal mantığın dışmda hiç bir yere ulaşamazlar; yığmla is arasında puslayı şaşırırlar. Çünkü belediyeler de siyasi iktidarın bir parçasıdırlar, ve siyasi iktidan tamamlarlar. Bir belediye ya emekçi halka dönüktür, ya da sermayecılerin hesaplarına... Bir kenti kuşbaşı seyrettiğinizde beledıyesınin hangi yana hizmet ettiği hemen anlaşılır. Eğer şehrin varoşlannda yoksul gecekondular ve göbeğinde göklere uzanan lüks apartımanlar yığılıysa, o kent sermaye kesimi hizmetinde bir beledıyecilik geçmişi yaşamış demektir. Bugün ülkemizin belediyeleri bütünüyle böyledir. Bir yanda yoksul mahalle çocukları lâğım sularında kâğıttan gemi yüzdürür, bir yanda yanm milyonluk araba sahibi otomobilini kaldırıma parkeder. O yoksul çocuğun evinde su yoktur; o araba sahibi hem yayaların yolunu tıkar, hem de belediyeye bir kuruş ödemez. Lüks otel, gazino, kumarhane ve kulüplerin çöplerini belediye delik bütçesiyle kaldırmaya çalışır ve bir gecede yüzbinleri döndüren bu kurumlar Belediyeye hiç denecek kadar az bir ücret öderler; gazeteler ise durmaksızın: Çöpler toplanmıyor, diye yayın yaparlar. Belediye örgütü sermaye partisinin yemliği haline getirilmiştir. Türkiye'de büyük paralar büyük kentlerde kazanılır; ama belediye hizmetleri için ne ödenir? Şu lstanbul, şu Ankara, şu îzmir'de şehrin göbeğine oturmuş, şirketler, fabrikalar, lüks mağazalar belediyeye ne kadar vergi ötfüyor? Koskoea bir işyerini kentin ortasına kurup her tür belediye hizmetini sağlayan bir yabancı kumpanyanın cebinden gehir için ne çıkıyor? Belediye eelirlerini düzenliyecek bir kanun şimdiye dek parlamentodan çıkanlamamıştır. Çünkü parlamentoya egemen siyasi güçler sermayeye dönüktürler; çünkü halkın hizmetinde bır hükümet şimdiye dek kurulamamıştır. Bunun içindir ki halk, susuz, yolsuı, ışıksız, taşıtsız bırakılmış; bunun içindir ki kentlerd'eki fabrikaların. emekçilerini barındıran yoksul mahalleler her tür belediye hizmetinden yoksun kalmıştır. Ve üstelik belediye Donkişot'un değlrmenlerl olmuştur yıllarca... Yazarı, çizeri bilinçsizük dalgalanyle belediyeye hücum etmis, halk aldatılıp oyalanmıştır. işin gerçek yönü, yani sınıfsal nedeni gölgede kalmıştır. Bugün ülkemizde belediye demek, sehlr zenginlerinin çıkarlarına göre kurulmuş örgilt rfemektir. Bu örgütleri halkın çıkarına düzenlemek için her şeyden önce belediye yasalannı devrimci bir düşünceyle değiştirmek gerekir. Halka dönük blr ıiyasi iktidarın büyük kentlere yangelmiş sermaye çevrelerinden gelir safilamak için çıkaracağı bir tek kanunla belediyelerin damarlannda kan dolaşımı başlavacaktır. CHP MSP ortaklıSının yüreğl ve nlyeti varsa, bu kanun çıkarılır, yürürlüğe konur. Ama en başta bu yapılamaz tîa belediye başkanları olanaksızlık içinde köhne bürokrasive teslim edilirse, eski hamam eski tas üzerinden yaşam «ürer. Yetersizliğin yarattığı umutsuzlukta çırpınıp hantal bürokrasinin Çarkİarında yıpranan CHP11 belediye başkanları da büyük kentlerin canavar sorunlanyle uğraşa uğraşa yitip giderler. Bir buçuk aylık bir deney, eğer bu gerçeğl su yüzüne jıkarmışsa gene ortada bir kazanç var demektir. SERMAYE PİYASASI Behçet Osmanağaoğlu an konular şanssızdırlar. Sermaye piyasası konusu Uzennde 1963 yılından beri çok durulmuş ve çe^itlı semınerler tertip ectümiştir. Hatta sermaye piyasası kunun tasarısı haîirlanarak 25 aralık 1964't3 bilim ve işaaarr.ian tarafından tartışılmıştır. 28 nisan 1964'te Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşan'nın, Odalar ve Borsalar BirUğine gönderdigi yazı aıkkate şayandır. Yazı şöyledir: «BiJindiği gibi, Birinci Beş Yıllık Kalkınmo Piaru (Özel Sektöre Rehberlik) kısmında memleketimızdfe (yatı.'im vapabilecek ileri görüşlü müteşebbislerin küçük tasarruflan toplanmış bir halde kullanabilmelenni sağlayacak bir sermave pıyasasının en kısa zamanda kurulması) lüzumu telirtilmistir. 1SP4 yılı programmda sermaye piyasasının kunılmasıyla ilgili araştırmanın tamamlanmış olacağı ve bu flrasurma somıçlanna göre 1964 yılında sermaye piyasasını düzenıeyecek geniş ve köklü tedbirlere girişilmesı öngönilrrüçrür » Sermaye piyasassı konusunun çok önemli ve sanayide hamle yapabilmemiz için zaruri olduğu herktsçc kRbul ediliyor. ileri Batı ülkelerinin sanayUeşmelerinde sermaye piyasasının teşekkül etmesinln önemi açıklanıyor Kanun tasarıa Büyük Millet Meclisine gidiyor ve orada kalıyor. Tr) aralık 1964'te Çmar'da yapılan seminerde Sajrın Vehbi Koç, sermaye piyasası kanun tasansının, icra vt iflâs kanun tasansı gibi Meclis'ten çıkmasının 10 veya aaha tazla v'.iar sürmesi endişesini izhar etti ve sermaye piyasası teçekkülünü bir an önce tahakkuk ettirmek ıçin kısa ve pratik yo!li%r aranmasım teKİif etmişti. Ne kadaı nakü ımiş. Sermaye piyasası kanun tasarısmda Halka "\çık Şırketler de yer almış bulunuyordu. Halka Açık Anoniaı Sırketıerue küçük tasarruf sahiplerinin haklarını korumak, yatırımlanm emniyet altına almak. kârın dağıtılmasını sağlamak ve murakabe usul ve esaslannı vazetmek gibi çeşitli huiuslar sermaye piyasası kanun tasarısmda yer almış idi. Sermaye piyasası kanun tasansı Meclis'ten çıkmamış ise de. çeşitli bankalarca garanti edilen tahviller çıkarmak suretiyle kbçük tasarruflan yatırımlara kanalize etme yolu bulundu ve şimdi de bazı şirketler halka açılacaklannı ilân edlyorlar. Eu durum şunu gösteriyor: Hükümetler ve idare mekanizmaii, toplumun dinamizmine, yürüyüşüne ayftk ayduramıyorlar. Bu yalnız sermaye piyasası konusunda degi. riıaalesef birçok konularda görülmektedir. Şüphesiz bunbn oirçok sakıncalan vardır. Hükümetlerin ve idare mekanızmiısımn daha cünamik olmalan ve olaylann ardından degil, Snden gitmeleri temenni olunur. Sermaye piyasası ne demektir? Sermaye piyasasının tesekküı etmesinin faydaları nelerdir? Ne gibi teşvik tedbirleri ahniTıalıdır? Bunlar söylendi. incelendi ve yazıldı. Halka açık sirketlere gelince, bunun bir ekonomik ve bir de sosial cephesi vardır. Halka açılma, kısaca, genış halk kiı'.tlerınin sanayileşme hamlesine katılması. san&vileşmenin nimetlerinden hisse alması, sanayiin meseleleriyle y&kından alâktaar olması ve sanayı kuruluşlannı benimsemefidir Halka açıln.a olmazsa, sanayi üç beş aile topluluğunun el*nde ve tekelir.de kalacaktır Böyle bir durumda halk sanayı'e yabancı kalır ve benimsemez. Zannederim 1962 yılında Kennedy, çelik sanayi fiyatlanna müaahale etti ve dondurmak ıstedi. Bu. bütün yayın organlarjıın baş konusu olmuştu. Ne\v York'ta bir taksiye bindim. Yolda şoför Kennedy'ye abp tutuyor, çelik sanayi fivaaanna nasıl müdahale edermiş, ne hakkı varmış, dıyordu. «Sizin çehK sanayii ile ne alâkanız var?» diye sordum. Cevabı şu oldu «Ne demek, ben, U.S Steel'ın hissedarıyım. Elbette alâkadar olacağım.» Bu şoförün olsa olsa on veya yirmi Din dolarhk hisse senedi vardı. Ama büyük bir gururla hassedaı oltiuğunu söyledi ve çelik sanayiine sahip çıktı. Artık sermaye piyasası ve sirketlerin halKa aç.ıması korn.su yeniden tartışılmamalı veya müzakere edilmemelı. Meclıstekı kanun tasarısı bir an önce çıkanlarak kanuıiıasmalıdır. Şirketler halka açılıyorlar. Gerekli kanuni denerım olmadığılia göre yanlış, hatalı bir hareket küçük tasarruf sahıplerini ürkütebilir ve bu fcadar önemli bir sermaye Kayna^ı geri itilnuş olur. Bu da sanayileşme hamlemize ciddi bir darbe olur. Iktisadî Gelişme Ve Toplumsal Ilişkiler Sktisadî gelişmenin belırtileri • yalnız yatırım tasarruf hac • minin milll gelir içindeki payının yükselmesi, milll gelirin bilesiminin sanayi lehine değişmesi, tarımda çalışan isgücünün nispi payının giderek azaiması, kentleşnıenin hızlanması vb. şeklinde ortaya çıkmaz. İktisadl faktörlerdeki nitelik ve nicelik değişmeleriyle eşanlı olarak toplumun değer yargıları, dünya gö rüsü, davranı; biçimleri gibi top lumsai kurumlar da degişikliğ*uğrar. îktisadl gelişme ile top lumsai kunımlar devamlı etkileşim halindedirler ve biri, ötekinden bağımsız olarak değerlendiri lemez. Her toplumsal yapı kendine öz gü toplumsal kurumları da beraberinde taşır. Ve bu toplumsal kurumlar, insanların davranış bi çimlerini belirler. Ömeğin, kendi kendine yeterli, kapalı bir tarımsal ekonomi ile uyumlu olan bir toplumsal yapıda, toplum sal ilişkiler, yoğun aile bağlart, üretimde baba oğul kar deş akraba işbirliği, yakın kom şu ve arkadaş ilişkileri biçimin de belirir. Bu ortamda insanların her zaman için ihtiyacmı duyduk ları güven duygusunu tatmin eden en önemli faktör •yakırdarın varlığı>dır. B İKTİSADÎ GELİŞME İLE BİRLİKTE TOPLUMSAL KURUMLARIN DA DEĞİŞİKLİĞE UĞRAMASI KAÇINILMAZDIR. DEĞİŞİKLİĞİN SARSINTISIZ GEÇİRİLMESİ ÖNEMLİDİR, Dr. Tamer İŞGÜDEN l»t. İTİA İktisat KUrsusü Asistaal Ne var ki. toplumsal yapıl»rını bir üst düzeye çıkarma, bir başka ifadeyle, geleneksel tarım toplumundan sanayi toplumuna geçme süreci İçinde bulunan ülkelerde, yukanda sözü edilen toplumsal kurumların iktisadi gelişme ile uyumlu olarak hemen nitelik değiştirmeleri beklenemez. Köyünün kendine göre sıcak, kişisel ve güvenli ortamından çıkıp; onbinIerce sanayi işçisinden biri olmak, tarımsal uğraşının alışkanlık ve gevşekliklerinden sıyrılıp, örneğin yürüyen şeritler önünde hassas bir işbirliğinin gerektirdiği dikkat ve çabukluğu benimsemek kolay olmasa gerektir. Ayrıca, bir sanayi işçisi olarak binlerce kişi ile birükte çalışmanın ve bu çalışma ortamınm gerektirdigi nitelikleri edinmenin. toplumsal iliskilerde de önemli birtakım değisiklikler meydana getireceği açıktır. örneğin, sanayide çalışan eski bir tarım işçisi için hava şartları artık o kadar önemli rfeğildir. Doğanın azizliğine uğrayıp aç kalmak olasılığı kendisini eskisi kadar rahatsız etmez. üretime olan etkisinin farkına varması ise, kendisine güven verir. ve tarım toplumlarının ortak bir Szelliği olan «kadercilik» anlayışı, yerini giderek «akılcıhk»a bırakır. Bu düzeyde sanayi işçisinin güven duygusunu tatmin eden toplumsal kurumda artık komşu • akraba gibi yakınların varlığı değil, anonimleşmiş sosyal güvenlik kurumiarına ü ye olmasıdır. Komsunun varhğı hâlâ önemlidir. Fakat işçi statüsü nerfentyle kazanılan güvenlik hakları daha da önemlidir. Huzursuz Ortam Bu noktada önemli ve kısa dönemde çozümu çok zor olan sorun, gelişme sürecinin hızlanmasıyle kırsal kesimden kent lere doğru nüfus akımının vo'{unlaşması ve ekonominin moJ dern kesiminin bu nüfusu eme•bilecek istihdam olanaklarını sağlayamamasıdır. Bu durumda köylerden kentlere göç eden ve gecekondu mahallelerini oluşturan nüfusun önemli bir kısmı sanayide çalışma olanağını bulamamakta ve sonuçta özel bir ihtisas, çalışma disiplinl ve iş ahlâkı gerektirmeyen seyyar satıcılık, bakkal çıraklıjı, piyango biletl satıcılığı.. v.b. islerde çalışmaktadırlar. Nitekim, ülkemizde işgücü arzı ile jstihdam arasındaki farkı gösteren «tarım dışı işgücü fazlası», 1962 yılında 235 bin iken, 1972'de 750 800 bine ulaşmıştır. (Üçüncü Beş Yıllık Plan, s. 653). Aynca Üçüncü Plan tföneminde de (1973 1977) tarım dışı işgücü fazlasında herhangi bir iyileşmenin beklenmediği de bilinmektedir. Böylece isgücünün önemli bir kısmı modern sektör olan sana yide çalışma olanağını bulamamakla, bir yandan yeni toplum yapısınm gerektirdiği toplumsal deferleri edınememekte, Öbür yandan da her tiirlü toplumsal güvenlikten yoksun, günlük çı kan peşinde koşan, huzursuz bir ortamda yaşamını sürdür mektedir. Böyle bir ortamm insanlanndan da elbette sağlıklı bir toplumsal ilişkiler içinde olmalan beklenemez. Okuyucu Mektupları Beledive Zabıtası memurları maaş farklarını alamadı Sayın Belediye Btşkanının «Personelm maaşlannı veremezsem istifa ederim» »eklindeki beyanatım gazetelerde okuduk. Geçim sıkıntisı içersinde kıvranan, yılbaşı ve bayramda çocuklanna bir çift pabuç alamayacak durumda kalan bin kişilik bir topluluğun, lstanbul Belediye Zabıtasmın, henüz dokuz aylık maaş farklarını alamadığından galiba haberleri yok. O BelecJiye Za bıtası ki kendilerinin saŞ kolu olacaktır, halkçı başkanın halk ile ilişkilerinı sağlayacaktır, halkın aldatılmasını, mağdur duruma düşürül mesini önleyecektir, halk düş manlan ile bilfiil mücadele veracektir. însaf. 32000 kişilik belediye camiasının tümü maaş farklannı alıyor, Be lediye Zabıtasına verilmiyor. Miadı dolmuş yamalı elbisesiyle. pantolonu ile. altı delik ayakkabılariyle görev yapan bir teşkilât olarak herşeyden önce iyi bir tnsan olan sajin İsvan'ın dertlerimize eğilmesini bekliyoruz. Yeter ki bir versin bin ödeyelim. SADÎ TOPUZ Belediye Zabıta Memuru ISTANBU1, Belediye il&ililerine Bizler Kasımpasa Tahtakarlı sokağı sakinleriyız. Belediyenin sokağımızı yazboz tahtası yap masından vıldık. Yine kanalizasyon kazısı yapıldj. vıne top raklar sokakta bırakıldı Yağınur da ya^ınca sokak çamur deryası haline geldi îp cambazlan gibi sokakta sekerek yü rümekten bıktık usandık. Beyoğlu Şube Müdürlüğü Fen İşlerine sokagımızın temizlenmesi için ricalarda bulunduk. Ama her zamanki gibi dinleyen ve de sokağımızı t e . mizleyen olmadı. Bundan bir süre önce de yine kanalizasyon Kazısı sonucu toprakiar sokagıo ortasında bı rakılmış, çamuı ve pislikten geçilmez olmuştu Sokağımızı yazooz tahtasa yapmaktan vazgeçıruz ve temizük konusundakı Belediye görevinlzi lütfen yerine getiriniz. Kasunpaşa Tahtakadı sokağı sâkinJeri Anonimlik Öte yandan, sanayileşme süre cini tamamlamış olan çağımızın gelişmiş toplumlannda ise, sosyal kurumlar yine iktisadî yapı ile uyumlu bir biçimde oluşmuş ve kişilerin davranış biçimlerini belirleme yolunda ağırlık kazan. mışlardır. Bu tür toplumlarda, sosyal ilişkilerin temelinde yatan faktör «anonimlik»tir. Geleneksel ve tarıma dayalı toplum yapısında olduğu gibi artık, üretimde akraba işbirliği, yakın kom şu ve arkadaş ilişkileri eski aâır hklarını önemli ölçüde kaybet mişlerdir. insanların güven duy guları ise. anonimleçmiş kurum lar tarafmdan tatmin edilmektedir (Sosyal Sieortalar, Emekli Sandıkları, Yardımlaşma Kurumlan vb.\ BAŞSAOLIĞI Sendikamız Yönetim Kurulu Uyesi Saym Dr. Mekin Alpay'ın eşi Hakkın rahmetine kavusmusrur. Ailesine ve yakınlaruı* başsağlığı dileriz. TÜRKtYE tLAÇ E.NDtSTRİSt İSVERENtER SENDtK.*SI Cumhuriyet 782 Dr. Emine Alpay VEFAT Şirketimizin yanm asırdır Türkiye Genel Vekilliğini yapan sayın ALBERTO CARLO GIUDİCİ 27.1.1974 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 30.1.1974 taıihinde Feriköy Katolik Kilisesinden saat 11.00'de kaldurüacaktır. Kederü ailesine ve mes lekdaş laiina en samimi taziyetlerimizi arzederiz. MAGDEBURGEB Feuerversichenıngs Gesellschaft Hannover İlâncıhk ... / 796 DOGAN AVCIOCLU | MİLLİ KURTULUŞ TARİH) 1838'den 1995' c o (Cumhuriyet: 787) VEFAT Şirketimizin 50 yılı aşkın Türkiye Genel Vekilliğini büyük bir jerefle deruhte eden sayın büyüğümüz ALBERTO CARLO GIUDICI 27.1.1974 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 30.1.1974 tarihinde saa1 ll.ljfl'de Katolik Kilisesinden kaldırı'.arak Feriköy mezarlığına defnedüecektir. Kederli ailesine ve meslekdaşlanna baş sağlığı dileriz. MAG MAGUEBURGER StGORTA ÇtRKETt Türkiye MüdüriycU İlâncüık ... / 797 Sonuç olarak; iktisadi gelişme ile birlikte toplumsal kurumların da değişikliğe uğraması kaçmılmazdır. Toplumların geçis dönemlerinde, toplumsal davranışlann da yönünü belirleyen bu kurumlann, yeni bir toplumsal yapı ile uyumlaşma sürecinin, toplum yaşantısı yönünden müm kün olan ölçüde sarsıntısız geçirilmesi çok önemlidir. Çünkü, sağlıklı bir toplum yaşayişı için önce o toplumun gelişmesine yön veren iktisadî faaliyetlerin yapısma uygun olan bir toplumsal ilişkiler kümesinin varlığı gereklidir. Toplumun yeni değer yargılarmı. yeni bir dünya görüşünü, yeni davramş biçimlerini sarsıntısız ve sürekli bir biçimde benımseyebilmesi için Devletin bu alana eğitim, sağlık, konut, sosyal güvenlik kurumlan gibi sosyal yatınmlarla hizlı bir şekilde müdahalesi zorunludur. Aynca bu yatırımlann özellikle hızla gecekondulaşan kentlerimizin gecekondu bölgelerinde yoğunlaşmaları ve sosyal yatırımların bir de bu açıdan değerlendirilmesi gerekmektedır. Toplumsal kurumlarla uyumlaştınlması gecikmiş bir iktisadî gelişmenin maliyeti; ölçülemeyen, fakat çok yüksek olduğu bilinen toplumsal maliyetlerle birlikte değerlendirildiğinde. gerçekten çok yüksek olabilmektedir. Devletin Müdahalesi Bıktık bu köpeklerden Kadıköy tlçesine bağli Bostancı'yı başıboş köpekler istilâ etmiştir. Geceleri sokaklardan geçenler korkulu «nl» r yaşadıklan gibi uluma ve havlamalar ile muhit sakinlerinin huzurlan bozulmakta ve uykulan ihlâl olunmaktadır. Gündüzlerl bilhassa Vükelâ caddesindeki bahcelerde oynaşarak çocukları kovalıyan ve geceleri vatandaslara huzursuz dakıkalar geçirten bu dört ayaklı yaratıklann durumunu, ilgililere aksettirdik. Emirler verildi. keşifler yapıldı ve hamdolsun gerçek du rumda netice verecek bir değişiklik maalesei olmadı. Uluma İle havlamalar ve kO pek ailelerinin çoluk çocuk hep birlikte ortalıkta dolaşma lan ile günlerimlî alâkahlann ılgisizliginden nuzursuzluk içerısinde geçmektedır. Belediye Temtzlik îşlert MU dürlUSünün bu hususta da vatandası huzursuz bırakan mesaisini Belediye Başkam Sayın Ahmet îsvanin nasarı dikkatine sunanz. AD1 SAKL1 tş güçlüğü zammı neye göre ayarlanıyor? 8 BHcim 1973 tarih ve 17G3 sayılı Tebliğler Dergismde özJük tşleri Genel Müdürlüğünün: iş güçlüğü ve iş risk ve teminînde. ki güçlük zammının dağıtımı esaslan hakkında U 9 1973 tarih li bir karan yayımlandı. Karara göre 36 ilin bötününde ve 19 ilin bazı uçelerinde bu zamlardan yararlanılacak. Hangi gerekçeye dayanılarak tsparta ili nin Atabey ve Yalvaç ilceleri bu zamlardan yararlanaınlıp Sütçüler ve diğer Uçeler bu bölgelerin dısında bırakıîmıştır. lspartanın kulağınm dibinde ve hiç bir sorunu olmayan Atabeydeki ögretmenlerin tni yoksa hayatla yasama savaşı veren, olanaksızllklar tçinde buiunan Sütçüler flçesinde çalışan ögrettnenlerin mi bu haktan yararlanması gereklidirT. Yoksunluk bölgelerinde eaiısan bütün öğretmenler adına Ba kanhk yetkililerinin bu konuyu aydmlatmasını istiyonıı. Böyle bir Islem vaDil»e?k?a yoksunluk içinde bulıman bölgelerde çalışan bütün rnenmrlarm yararlandmlma!«ını. devlet dairelerinde yurttaşlar» bur.a göre işlem yapılmasın' d'üvoruz. Adı saUı Kayıp Kamyon 1960 model kırmızı Dodge 300 kamyon 34 DC 014 ka yıptır. Bulan mükâfatlandınla cak. 27 89 63 Sabri Yesildirek (Cumhuriyet: 786)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear