01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CÜMTTURÎYET 19 Ocak 1974 " nsaniarın yeryüzime çıktıklarından beri iki kaynağı gelen acı ve Sikıntılar, ikincisi de insanların birbirlerine çektirdikleridir. llk zamanlar doğadan gelen acıların payı büyüktü; beiki de biricik kaynağıydı. Fakat, insanlar sahip olduklan akıl sayesinde kı = a zamanda doğanm sırlarını öğrenerek, onunia uzlaşma yolîannı arayıp bulmuşlardır. Insanlık artık büyük oranda doğa yüzünden acı çekmemektedir. İnsanlar. do2a ile yaptıklan yasam savaşında başarı sağlaymca bu kez, mutluluklarını başkalannm mutsuzluklarında arayarak birbirlerinin zararı için uğraşmışlardır. Ancak, toplumcfa huzur ve barışın yok olma tehlikesi belirince, çok geçmeden kendilerini öteki bireylere ve topluma karşı savunma ve güvence altına almak için, önceleri din ve ahlâk kurallariyle karışık da olsa, hukuku bulmakta gecikmemişlerdır. Zamanımızdan dört bin yıl önce Babil Hükümdarı Hamurabi, kendi adı i!e anılan yasasının başlangıcında, «Kuvvetlilerin zayıfian ezmesine engel olmak, ülkeyi yükseitmek, kollcktivitenin yararma hizmet etmek...» amacından söz etmiştir. Bireyler arasındaki çekişmelerin bövlece hukuk kıırallarına bağlanması da sorunu çözmeğe yetmemiştir. Bu kez. toplumlarda siyasa! gücü ellerincfe bulunduranların kural dışı davranışlan acı ve sıkıntılann kaynağı olrmja başlamıştır. Üstelik bu karşı durulmaz gücün çektirdiklerinin sel, yıldınm ve deprem çi'oi doğa afetlerine benzerlik gösterdiği zamanlar olmuştur. Tarih, bu tür olaylann öykülerj ile doludur. 18. yüzyılda ortaya çıkan ırran ve vatandaş haklan düşüncesi İnsanın kendine dönüsüne olanak vermiştir. Böylece binlerce yıldan beri topîumlarda egemen olan füclerin yetkilerinsınır çizmek ve kurallara bağlamak duşüncesi doğmuştur. Yazılı anaya«alar ve «Kanun Devleti» uygulamaları bu düşüncelerin sonucuriur. Oysa çağımızda vasa yolu ile de bir kısım haksızhkların yapılabildiğinin anlaşılması iizerıne «Hukuk Devleti. duşüncesi ortaya çıkrnış, uygar toplumların ortak ülküsü olmuştur. 1961 tarihli Anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti de kendisini yenileyerek temellerini «Hukuk Devleti» ilkeleri üzerine oturtmııştur. Böylece, devletin kuruluşu ve işleyiçi üstün hukuk kurallarına uydurulduğu gibi. kişilerin temrl hak ve özgürlükleri de anayasa kuralı olarak. devlete karşı güvence altına alınmıştır. Bireyle devletin karşı karşıya geldlği en etkin ve tehçektikleri acıların İ olmuştur: sıkıntı vedoğadan Birincisi, Olaylar ve gŞorüşler Hukuk Devleti ve Kovuşturma Şerafettin CANPOLAT ADANA DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ ÜYESİ likeli alan, Ceza Hukuku alanıdır. Bu atanda ne kişilerin birbirlerine karşı olan haklan, ne de eşya üzerindeki haklar konudur. Burada kişilerin varhkları, temel hak ve özgürlükleri söz konusudur ki, hiç bir şey bunlann bozulması ve yok edilmesi kadar yaygın ve sürekli acı veremez. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına ahnması. ancak bunlann sınırlan.dırılma=ı ve kısıtlanmasının yasalarla belli edilmesiyle anlam kazanır. Ceza Hukuku alanında iki yarar karşı karşıyadır. Bir yanda toplumda düzeni sağlamakla görevli devlet yararı, öte yanda ceza kovuşturmasında suçlanmaktan. haklarını ve özfürlüklerini kaybetmekten korunmak isteyen birey yararı... Bütün sorun, bu dengenin hukuka uygun olarak çözumlenmesindedir. Bu düşünce iledir ki, thering, UFUIÜ özgürlüğün ikiz kardeşi olarak nitelendirir (S. Ş. Ansay'dan). Görülüyor ki, ceza kovıışturması kişi hak ve özgürlükleri yönünden büyük bir önem taçımaktadır. r İşkenceyle İkrar 18. yüzyıla kadar ceza kovuşturmasının amacı, sanığın cezalandırılmasını sağlamaktı. Dolayısıyle sorusturma kuralları bu amaca dönüktü. Soruşturmanın başlıca kuralı yazılı ve gizlilikti. Ikrar, kanıtların kraliçesi olarak k.ıbul ediliyor, sanıktan ikrar almak amacı ile çeşitli işkenccler uygulanıyordu. Bu nedenle Avıupa'da Engizisyon yargılama usulü yüzyıllarca sayısız acıların kaynağı olmuştur. Daha bu çağlarda baslayan tepkiler, zamanla meyvelerini vermeğe başlayacaktır. Büyük insan, «Suçlar ve Cezalar» yazarı Beccaria, iki yCzyıl önce «Bir adamın kendi kendisinin ithamcısı olmasım istemek çok korkunç ve pek gülünçtür. Hakikat sanki onun adaleleri ve sinirleri içine gizlenmiş şibi, onu işkence ile çıkarmağa çabalamak vahşet ve budalahktır.» diye yazıyordu. Insanlarla birlikte gelişen hukuk cîüşüncesi, ceza kovuşturma usullerini de değiştirmiş, insan onurur.a yaraşır bir düzeye çıkarmıştır. Ceza kovuşturmasırun yasalarla ve belli kurallara göre yapılması, insanlığın vardığı uygarlik aşaması sonucudur. Bu kurallar, uygulamada benzerlik sağlaması yanı?ıra, herhangi bir haksıziığa yer vermemelcri için görevlilerin yetkilerini beiirlemeği, kişilere güvence vermeği herief tutar. Ceza yargılama usul hukuku, suçun ve suçlunun ortaya çık'arılması, bunlara a;t kanıtların toplanması ve suç işleyenler hakkında yasada yazılı cezalann uyaulanması ve yerine getirilmesi amacını ?>ider. Bu amaç. devletin ceza hakkını yerine getirmesi amacıdır. Uygulanmakta olan 1412 sayılı •Ceza Muhakemcleri Usulü Kanunu»nun 5 Mart 1973 tarihinde yapılan değişiklikle. çağdışı kalan bazı hükümlerinin yeni Anayasaya uygunluğu çaglanmıştır. Değiştirilen 1696 sayılı yasanın gerekçesincfe «... Memleketimizin değişen şart ve lhtiyaçlarına cevap verebilmesi maksadiyle bazı maddelerinin değiştirilmesinin uygun görüldüğü. » belirtildikten sonra Anayasaya Uygunluğu da «Tasarı ile kaideler hiyerarşisinde en üst derecede bulunan Anayasanın Ceza Muhakeme Hukukuna müteallik hükümleri ile, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun çelişen maddeleri arasında gereken uyarlık ve ahenk tesis edilmekte...» sözleri ile gösterilmiştir. Çeşitlj maadelerinde, özellikle 32, 106, 107. 108, 100, 133, 134 vb. maddelerinde Anayasaya uygunluğunun sağlandığı açıkça belirtilmiştir. BM değişikliklerin yeterll veya eksikslz olup olmadıkları konusu ayrı bir konudur. Ancak, yazılan bu maddeler doğrudan doğruya kişi hak ve özgürlükleri ile ügilidirler. Anayasamız Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen ikinci maddesinde devletin hukuka bağlılığını açıkça göstermiştir. Daha sonraki bazı maddelerinde de «Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını bajlayan hukuk kurallarıdır.» (M. 8) «Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.» (M. 14) «Kimse. kendisi veya kanunun gösterdiği yakınlannı suçlandırma sonucu doğuracak beyanda bulunmağa veys bu yolda delil göstermeğe zorlanamaz.» (M 33/4) gibi hükümlerle ve burada saymad'ığımız birçok hükümleriyle usul hukukunun ilkelerini saptamıştır. Ceza usul hukukunda bu hükümlere ayk:rı hiçbir kurahn bulunmaması gerekir. Görülüyor ki. ceza usul yasası Anayasanın temel ilkeleri ile dosrudan doğruya ilgilidir. Bu nedenle hukuk rievleti ilkesinin en fazla duyarlık kazandığı alan usul hukuku alarndır. Soljenilsin eçenlerde bir gazelede resmini gördüm Prenses Süreyya şişmanlamış. Çok üzüldüm. Ne oluyor bu kadınlara bilmem. Liz Taylor da oldukça toplamış. Yaşlanıyorlar mı ne? Süreyya, Sah'tan aynldıktan sonra bir türlü kendine gelemedi. Onunla bununla gönlünü avutmaya kalktı. Zavallı «mahzun prenses » Güzelim kadınm başma gelen felâket insanın eiğerini yakıyor. Ya Lız Taylor'a ne dersiniz? O kocadan bu kociya sekti durdu. bir türlü hayatının erkeğini bulamadı. Burlon'la biraz anlaşmıştı, ama kısa sürdü. Geçenlerde bizim manavın karısı sordu: Siz gazetecisiniz bilırsmiz, bu Liz Taylor'un hali ne olacak? Kocası sakptiandığınrtan ^>eri dükkânda manavın karısı çakşıyor. Kızı kötü yola düjtü kadıncağızın. romatizmaları da var, ama Liz'e çok üzülüyor. Açık söyliyeyim. ben de üzülmeye başladım Prenses Süreyya ile Liz'in durumlarına Bunca para pul nıücevherat. şöhret, erkek arasında bu talihsiz güzelierın mııUuzIuâu ne acıkli! Gazeteler de durmuyorlar ki yizıyorlar da vazıyclar Bereket arada sııada Monaco Preasesi Grace Kelly'nin haberleri çıkıyor da bir nefes alıyoruz Grace çok mutlu kocasıyla. Kızı da öyle vabuk büyüdü. gelişti ki. güzel Caroline on sekizine varmadan sosyeteye tanıtıldı. Bu nedenle verilen balo çok parlak geçti. Caroline'e maşallah! Ama Liz'in. Süreyya'nın hali insana kan ağlatıyor. Burton perişan. çökmüş. hitmış. Bir de Soljenitsin'e bozuluyor insan. Dünyaca tanınmış Rus romancısı, sanatçısı. Eserleri Batı'da kapıs kan». Gazetelerimiz durmadan Soljenitsin'den söz açıyorlar. dergilerimiz kapak yapıyorlar. Sakallı, yumuşak yüzlü bir Rus. Ama neler çekmiş adamcagız, ve neler çekiyor. Vaktiyle mapushanede yatmış; şimdi de evi polisçe gözetleniyor giren çıkan izleniyormuş Baiılı gazetecilerle görüşmesin diye memurlar romancının evini gözaitına almışlar. Yazık SolienıtSin'e! Dostlannın soylediğine söre Solienitsin son eünlerde çesitli tehdit mektupları alıyormuş. Ben Soljenitsin'in durumuna çok üzülüyorum. Bizim Babıâli'nin genel yayın müdürlerı. yazıişleri müdürleri. vazarları da çok açıyorlar Rus romancısına. Geçenlerde bunlardan birıne rastladım, köpürüyordu: Olur mu birader. diyordu. Bız Türkler çok yufka vürekliyizdir. Herifçioğlu Rus ama, olsun. Acırız. Adanada cezaevinde yatan Car> Yücel de çok Czülüyormuş Soljenıtsin'e. Her gün kogusta Solienitsin haberlerini bir bir okuyor. okurken gözleri yaşanyormuş Ne de olsa şair yüreği! Süleyman Ege de cezaevinde bu yüzo*en ağlamaklıymış. Muzaffer Erdost bir aşagı bir yukan volta atarken: Namussuzlar, diyormuş, bir yazarın evi nasıl gözetlenir! Sağmalcılar'da yatan Doğan Kolofilu zaten yufka yüreklidir. Gazetelerin dergilerin Soljenitsin'e değgin geniş yayınlarını satır satır izleyerek rnmancıya öyle acımış ki Doğan, hıçkırmaya başlamış: Vah vah, diye söylenıyormuş. bu ne alçaklık yahu! Işittiğime göre bizim hapishanelerde yatan bütün ozanlar, yazarlar. çeviriciler, gazeteciler, yayımcılar ortak bir bildiri hazırlıyorlarmış. Amaçları bu bildiriyi Cezaevi Müdürlükleri eliyle kamuovuna iletmek. Diyeceklermiş ki: Bizler, cezaevlerinde yatan Türk ozan, yazar, çevirici ve gazetecileri, Rus yazarı Soljenitsin üzerindeki baskıların kaldırılmasını diler, Yirminci Yüzyıla yakısmayan ve insan haklaııyle fikir özgürlüklerine aykırı bu durumu protesto ettiğimizj bilrfiririz. îyi olur doğrusu. vakit yitirmeden bildiriyi yazmalı. Bizim Babıâli gazeteleri de belki yavımlarlar. G Haksızlık Önlenmezse Öteden beri hazırhk soruşturma?ı sırasınd^ bazı sanıklara işkence yapıldıâı irirfialarına tanık olmaktayız. Son zamanlarda işe bu tür iddialar yavgmlaşmıs ve yoğunluk kazanmıstır. Sanıklara işkence yapıldığını kabul eden Yargıtay kararlarına rastlanmaktadır. (Cumhuriyet gazetesi, 13/6 '1973) Ceza usul yasası sanığa susma hakkı bile tanımışken (M. 135), zorla konuşturma yollarına gitmeyi yasa ve hukukla bağdaştırmagi olanak yoktur. Devletin. Hukuk Devleti nitelıği kâğıt Ü7erinde kaldıktan sonra, bundan yalnız bugünkü sanıkların deâil, yarın herkesin ?ara r görmesi olasılığı vardır. Bir ki.şiye karşı yaplan hak?:zlık önlenemezse, herkes bir gi,n kendisîne rfe haksızlık yapılabilecegine inanmaön baslar. Bu kuşkunun, toplumdan neleri al;p götürebüeceğini tahmin etmek cüçtür. Türkiye Cumhuriveti bir hukuk devietidir Devletin bu niteliğine eksiklik getirmeğe kimsenin hakkı yoktur Ulkede Anavasayı. yasaları ve hukukun üstünlügünü egemen kılmak. adileti eksiksiz sağlamak gerekir. Ceza Usul Hukuku açısından yasa dışı uygulamaları engellemek için. öteden beri çıkar yol olarak gösterilen adli zabıtanm kurulma«ı, soruşturmalann bütün aşamalarında savunma olanaklannın arftırılması gibi tedbirlerin geciktirilmeden gerçekleştirilmesi gereklidir. BAŞBAKAN ECEVİT... OKTAY AKBAL Evet Hayır BlR KOALlSYONUN İLKELERİ ğer demokratik süreç ısiivcrsa, öniinde sonunda bir koalisyonun kurulması dogaldı. Bunun, örneğin, MSP <anactının, entellektüel çevrelerce yadırsanmadığını söylemek zor oîsa gerek. CHP yanının da; sosyal uyanışın ve gelişimin yönünü. ölçüsünü bilimsel olarak belirleyemeden kuvvet alan vehimli allerjik çevrelerce, ama özellikle duruk düzen içinde ancak zümreci bir ekonomik büyüme yanlısı olanlarca, olumsuz karşılanacağını kestirmek de pek zor olmasa gerek. Fakat ne de olsa bugün Türkiye'nin zorunları ve koşulları böyle bir koalisyonu geıirmektedir. Şimdi. bunu yürütmenin yoJuaranacaktır. uzar aramsa şimdiden kesinlikle «hayır» derler. Ama bunu yürütebildiği sürece jnjrütmek Turkiye'nin bir zorunu olmuştur. Koalisyonu yürütebildifince yürütmek gücünün sahibi ve sorumlusu Ecevit olacaktır: Başbakan olarak kabınesine egemenliğini kurabilirse, denejimli bir politikacı olarak, ayrılma zamanı henüz gelmediği zamanlarda avrılmamayı sağlama becerisini göstererek, kimi işleri yürütebilir. Biz şimdilik. bir zorun olan böyle bir koalisyonun prensiplerini arayacagız. Böyle bir koalisyonun da kendisine özgü kuruluş kuralları ve sürüş olanakları demeti vardır. Koalisyonun göreli sağlılığı, bunlann iyi işletilmesine bağlıdır. îşte onları arayacagız. E Kongrelerde, kurultayl&rda bir ses vardı sık sık duyulan: •Başbakan Ecevit. Başbakan Ecevit»... Çok uzak bir düş gibi gelirdi bu, kimine. CHP seçimleri kazanacak da Ecevit başbakan olacak! 196570 arasında böyle bir özlem partilüerin içinde yaşıyordu ancak. Gerçekleştirilmesi hayal gibi bir şey. Bugün Ecevit Başbakandır. Türkiye Hükümetinin başkanıdır. Hem öyle tepeden inme, partiler üstü dönemlerin ba'bakanı da değil, seçimlerde büyük başarı kazanan bir partinin lideri olarak... Bir ortaklık hükümetinin başkanı. Şimdilik başka bir paıti ile ortak kurulmuş bir hükümetin başkanı. Ama hiç kuşkum yok Uk genel seçimlerde tanı çoğunluğu elde edecek bir partinin başbakanı. Başbakan olmak Ecevit'in yazgısmda vardı. Böyle bir görevde başarılı olması için bütün niteliklere sahip bir kişidir. Daha önce bu yetki koltuğuna oturmuş politikacıları bir hatırlarsanız Ecevit'in bu göreve hepsinden daha uygun olduğunu kabul edersiniz. Zor bir dönemîn başbakanıdır Ecevit. Çok zor bir dönemin, binbir tehlikeyle dolu bir geçiş döneminin... CHP'nin yazgısıdır bu, yurt ne zaman güç duruma düşer, çıkmazlara girer çıkmazlardan çıkar, ancak o zaman uius CHP'yi şu ya da bu yoldan iküdara getirir. Türkiye'yi kuran öncülerin, devrimleri yapan insanların partisi rahat. kolay, huzurlu, düzenli günlerde hep bir yanda kalır, iktidarı öteki partilere bırakır. Onlar eldeki birikimi harcarlar, bir batağa girerler, çıkamazlar, o zaman CHP gelir iş başına, binbir sıkıntıyla, üzüntüyle, çabayla durumu az çok düzeltir, devlet gemisini geniş sulara çıkarır, yeniden iktidarı bırakır başkalarına... Bakın kendilerinç sağcı diyenler ne yaptılar ne etüler iktidar sorumluluğunu yüklenmekten kaçındılar. Şu sırada iktidar ateşten gömlektcn farksızdı da ondan! Akıllı politikacı zor geçitlerde yükü başk?5inın sırtına verir, onun ayağı takıldı mı, biraz işi aksattı mı. «Bakın bakın bu işi beceremiyor, bir de tutmuş iktidar olmuş!» diye ortalığı gürültüye verir. Ecevit başbakan olmak heveslisi değildi. Bir parti liderinin amacı iktidar olmaktır. daha doğrusu ulusuna gereken hizmeti yapabiimek yarar sağlayabilmektir. Ama bu amaca ulaşmak için her aracı kullanamaz, «Ben iktidara geleyim de nasıl olursa olsun. diyemez. Devlet adamı kumaşına sahip kişiler içindir bu sözüm. Yoksa iktidara geçmek için bütün kişiliğini bozuk para gibi harcayanlar için değil... Toplum liderleri, o toplumun zor dönemlerinde çıkarlar ortaya. Kendilerini uluslarına kabuj ettirirler, benimsetirler. "^ugün başbokan olmak özlenen bir şey değildir. Toplumun her alans altüst, her şey bozuk, her iş çıkmazd» her şey yar.ra . lklidıra gelen kişi ulus çoğunluğu yararına iş görmek, karar almak istedi mi çıkarları bozulan bir azınlığın düşmanlığını ister istemez uzerine çekecektir. Herkesi hoşnut etmek olanaksızdır. Halk yararını öne alan bir lider yürekli davranmak zorundadır. Kesin davranışlara girişecektir. Köklü eylemler, sağlam reformlar, atılımlar birbirini izleyecektir. Önceleri bir sıkıntı, bir bunalım havası ortaya çıkar belki. Ama alınan olumlu kararlar toplumda bir ferahlık yaratınca ulus iktidar başındakilerin büyük çoğunluğun yarannı düşündüğünü anlamakta gecikmez. Evet, partî kongrelerindeki dilek gerçekleşti: Ecevit Başbakan oldu. Bu sevmilecek bir şeydir. Gönül isterdi ki Ecevit, partisi ile tek başma iktidar olsun. olabilsm. Meclis'te çoğunluğu sağlayacak bir gruba dayanarak.. Bu özlem şimdilik gerçekleşmiş değil. Ama yolun başındayız. Halk kendi iküdarını ergeç kendi kuracaktır. Kendi yararını kendi düşünecek. İlk genel seçimde oylanyle «kendi» iktidarını iş başına getirecek. Pazarlıksız, ödünsüz, belirli bir programa bağlı, gerçek devrimci, ilerici, çağdaş uygarlığın gereklerine bağlı bir iktidar olarak... Çok kalmadı. BİR AÇIKLAMA: Birkaç gün önce bu sütuada yayımlanan «Kubilây'dan Yeşil Cece'ye» başlıklı yazım üzerine Deviet Tiyatroları Edebi Heyet Üyesi, değerli eleştirmen dostum Metin And'dan bir mektup aldım. Bunda Tuncer Cücenoğlu tarafmdan oyunlaşhnlan «Yeşil Gece» adü eserin Devlet Tiyatrosunca ısmarlanmış olmadığı, oyunun bu yılın eserlerini kabul tarihi olan 1 Haziran'dan çok sonra gönderildifi, bu yüzden de Dramaturg Kolukısa tarafmdan begenilmesine rafmen heyetçe incelenip herhangi bir karara varılmadığı bildirilmektedir. Metin And, yetenekli bir yazar olduğuna inandığı Cücenoğlu'nun Reşat Nuri'nin iinlü romanı «Yeşil Gecesstni oyunlaştırmada başarı gösteremediğini de kişisel görüşü olarak eklemektedir. And, Edebi Heyet konusıında da şunlan söylemek. tedir: «... Edebi Heyet üyeliğinin dünyanın en nankör işi olduğunu da belirtmeliyim. Manevî yönü yok, herkes edebi heyeti hedef tahtası yapar. Aslında bir danışma kuruludur. Oynama dediğini tiyatro oynamaz, ama her oyna dediğini tiyatro oynamak zorunda değildir, nitekim on yıl önce kabul edilen «Nalınlar» şimdi oynanıyor.» Sayın And'a yazıma gösterdiği ilgi ve yaptığı açıklama için çok teşekkür ederim. KABİNE HÜKÜMETİNİN RUHU (Kİ BİR KOALİSYONUN D VAZGEÇİLA MEZ İLKESİDİR), HÜKÜMET BAŞKANININ YÖNETİM LİDERLİĞİDİR. BAŞBAKANIN OTORİTESİ VE MÜDÜRLÜĞÜ ESASTIR. Prof. Bahri SAVCI baglanmayan birer at oynatma alanları olmuştur. İki ayaklanma girişimınde koalisyon ortakları, îsmet Paşarun bu etkinligini kabul edip. birim halinde hükümet mihaniğini kabul zorunda kaldıkları zaman Îsmet Paşa ayaklanma girişimlerini tasfiye edebilmiştir.) Özerklik ve otorite İlişkisi ekonomik eşitliklerdir) insamn ve halk gruplarınm ekonomik gücünü kuran ve yücelten bir ekobüyume, çağ ıçi bir ulusJJttPBTVfrî fî l r t tV* r n T < î8tTVr j Işte bu noktalar iyi anlasılırsa, hükümetin hem biçimsel olarak, hem de içerik olarak sağlıklı kurulması yolu açılmış olur: Seçim sonuçlan oranlanna göre üyelikler paylaşılır, seçim sonuçlarının dinamik yorumuna göre de, hangi üyeliklerin kimlerde kalacağı belirtilir. Fakat asıl sorun, kurulmuş olan bir koalisyonun işletilmesinde savsaklanamayacak bir ilkeye gelir dayanır: Bu kurulduktan sonra hükümetin iyi işlemesinin, «kabine hükümeti» denen «parlamenter mekanizma» nın ruhunu iyi kavramaya bağlı kaldığı ilkesidir. Eğer bu ruhu iyi kavrar ve ona uymaya kendimizi zorunlu sayarsak, koalisyonu işletmenin yolunu bulmuş oluruz. «Kabine hükümeti» nin ruhu (ki bir koalisyonun da vazgeçililkesidir) hükümet Seçimin Parçaladığı mez yönetim liderliğidir. başkamnın Bu; hüDururna her şeyden önce bir kümet başkanının tüm kabine «iyi hükümetin hareket noktası» üzerinde ve teker teker de her açısından bakmalıyız. Bu noktayı bakanlık üzerinde derin bir etkin lik gücünün olması, yaygın ve etda seçimler belirtir: 1973 seçimleri, halkçı ulusçu kin bir gözetim hakkının bulunekonomik ve sosyal modernizas masıdır. Parlamenter hükümet, ya bir yoncu olmayan akımları ufalamıştır. Uyanmamışlıgın, sosyal partinin ülkü ve ilkelerine, ya da duraganlığın kitlesel gücüne da bir koalisyonun saptadıgı proloyanarak bir zümreci ekonomi bü kole ve hükümet programına göyümesi amacı güden birimleri re uygulama yapma hükümetidir. Ülkü ve ılkelerin, protokol ve parçalamıştır. Bunlann yerine, Özgürlüğü eşitçiliği sosyal ve programın, bir kez saptandıktan siyasal güvenceyi ve, kitlevi sö sonraki başarı dinamiği ve koşumürüden kurtulmuş bir ekono lu, başbakandır. Sorumlusu da mik büyümeyi ve sosyal barışı yine başbakandır. Onun için, programın yürüyen vadeden grubun öncülüğunü ge«siyasa»ya dönüşümünde; protirmiştir. Bu öncülükten istenen de şu tokolün, siyasal iktidar işlemliği dur: 1961'in özgürlükleri; halka kazanmasında başbakamn; tüm dayalı, halka ulaşma amaçh bir hükümet üzerinde, teker teker de siyasal uygulamanm gerektirdiği her bakanlık üzerinde, belirleyieşitlikler (bunlar: fırsat eşitliği, ci rolü, gözetici hakkı vardır. Hüolanak eşitliği, demokrasinin ön kümetin genel politikası, başbagördüğü demokratik nitelikteki kana böyle bir belirleyici güç ta Ama bu anlayış bakanlıklan ve bakanları, kişiliklerinden soyup, nımadan, yürüyecek siyasa hali yoksun kılan bir uyrukluk sistene gelemez. Her bakanhğın uy mi kurma değildir. Bakanlıklar gulamaları da. başbakana böyle ve Bakanlann da özerkliği vardır. " Hem tek parti hükümeti, hem de koalisyon hükümeti içinde, •her bakanlık belli birfcamugösiyasal iktidar işlemliği kazari revcisidir. Genel politikanın kamaz. Burada totalitercilik, otori mu hizmeti alanına yansıtmacısıtercilik yoktur. Koalisyonun pro dır. Bu özelliğı ile de, gereken tokolünü, Başbakamn kişisel kap «siyasavmn o bakanlık içindekı rislerine bırakma da yoktur. An belirleyicisi ve uygulayıcısıdır. Burada her bakanlık, önce kacak, uygulamayı, zaman ve yere nunların kendisine bıraktığı uygöre ayarİByan bir «Hükümet di gulama görevinin mutlak sahibinamiği» ni işletme vardır. Onun dir. Bakan da bu konuda mutlak için, koalisyon ortagı, bundan bir üsttür. Her bakanlık «uygukorkmamalıdır. Burada olan; lamanın siyasasısm özerk olarak gerek hükümet, gerek bakanlık belirler. lar işlemlerini bir başbakamn direksiyon etkinliğine, eleştirel göAma dediğimiz üzere, her bazetimine, uyarıcılık ve düzeltici kan, bu işi de, ancak başbakamn lik dinamikliğine bağlamaktan o direksiyon gözetim uyanmibarettir. Çünkü bu olmazsa, boy düzeltim güç ve hakkından gelen le bir müdürlük gücü tanınmaz otoritesi altında görmek zonındasa, kabine hükümetinin her öge dır. Bakanlık görevinden «yüriitsi, ayrı bir birim gibi işlemeye me siyasasıana. ancak başbakamn baslar. O zaman da «hükümet» otoritesine daha baştan razı oldenen birimin «mihanik»i kınlır. makla varılabilir. İşler curcunaya döner. Kabine hükümetinde başbakan (Bizde, 1961 sonrası koalisyonla otoritesi ve müdürlüğü esastır. nnın başansızlığı bu prensibin Bakan özerkliği, bu ilkenin altınanlaşılmamasından gelmiştir. Ko dadır. Eğer bu önemli nokta daalisyon ortakları Îsmet Paşanm ha şimdiden anlaşılırsa ilerde ge«birim halinde hükümet mihani reksiz anlaşmazlıklar çıkartmayaği» ni hep kırmışlardır. Bakan cak bir ruh olgunluğuna ulaşülıklar, başbakanlığın etkinliğine mış olur. 100 Ton Boncuk Tutkal Almacaktır TÜRKİYE SELÜLOZ VE FABRİKALARI İŞLETMESİ KÂĞIT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İ Z M İ T îşletmemizin 1974 yılı ihtiyacı olarak, şartnamesi evsafında 100 ton boncuk tutkal satın alınacaktır. Teklifler şartnamesi esasları dahilincie % 7,5 geçici teminatla birlikte 4/2/1974 Pazartesi çünü saat 17.00'ye kadar Işletmemizde bulundurulacaktır. Verilecek teklifler 4/3/1974 tarıhıne kadar opsiyonlu olacaktır. Bu konu ile ilgili şartname Izmit'te tşletmemizden, Istanbul, Ankara, Izmir Müdürlüklerimizden temin edilebilir. Işletmemiz işbu ihaleyi yapıp yapmamakta, dilediğine yapmakta veya bölmekte serbesttir. (Basın 10434) 460 Günün kitapları *• ALK YAYINEVİ EMILE ZOLA'nın HilmiYücelen i AKROSTİŞ ŞtİRLER ANTOLOJİSİ OyamAyşeEsinNesrinGüler ÛÛ AKROSTİŞ VE AYRICA Tanrı !Yaratan î Tbprak DUYURU İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığından Profesör Doçent ve Asıstan almacaktır Pakültemizin Anatomi, Reprodüksiyon ve Suni Tohumlama, Parazitoloji Kürsülerinde birer profesörlük; Doğum ve Jinekoloji Kürsüsünde bir doçentlik; Anatomi, Mikrobiyoloji ve Bulasıcı Hastalıklar, Zootekni, Cerrahi, Farmakolojt ve Toksikoloji, Doğum ve Jinekoloji, Reprodüksiyon ve Sunî tohumlama kürsülerinde birer asistanlık kadrosu açık bulunmaktadır. tstekli bulunan Profesör ve Doçentlerin birer dilekçe, hayat hikâyesi, eser listesi ve birer nüsha yayınları ile; Asistanlann ise birer dilekçe ile en geç 26 Ocak 1974 günü saat 13'e kadar «Veteriner Fakültesi Dekanlığı (SağUk Okulunda). Selimiye İstanbul» adresine başvurmalan gerekmektedir. Asistanlık için başvuranların imtihanları 2829 Ocak 1974 günlerinde aynı adreste yapılacaktır. Asistanlık için doktora yapmış olma şartı aranmayacaktır. (Basm: 10446461) Zola, BlR AŞK SAYFASI'nda psikolojik aşkı ve duygusal unsurları büyük bir başart ile yansıtmakla başarısının doruğuna erişmiştirı LÜKS ClLTLİ 5 RENK LAKE ŞÖMİZ İÇERİSİNDE, 416 SAYFA 20 T U Bütün kitapçılarda satılır. HALK Y A Y I N E V İ Narlıbafıçe Sok. 12/2 Cağaloğluîsf. BÜYÜK FİKİR KİTAPLARI DİZİSİ No. 19 HALİKARNASSOSLU HERODOTOS'on BlRASK SAYFASI EN GÜÇLÜ AŞK ROMANINI K1VANÇLA SUNAR I anadolu ı mltolojisl) ismet Zekl FIYKT:MT0L0lİ ş 256 SK<T*/D'»ĞEP.LEPİ 6. J L ÎSTHMt ADRESİ :"P.k.25« 3EWĞUl/İST CEM YAYINEVt Özlem, İKÎ YENİ ŞİİR KİTABIN1 SUNAR Yolculuk, Cesaret ve Kavga Şiirleri ATAOL BEHRAMOĞLU Fırtınayla, Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar NİHAT BEHRAM VEFAT Merhum Hüsnü Cezzar ve merhume Leyla Cezzar'ın oğlu, Fatma Cezzar'ın eşi, Engin Cezzar ve Mine Cezzar'ın babası, Belkıs Ipekçi, Şehnaz Balcı ve merhume Rikkat Ipekçi'nin kardeşi, Gülriz Sururi Cezzar'ın kayınpederi, DEĞERLİ VARLIĞIMIZ HERODOT TARİHİ Asya ile Avrupa arasındaki ilk büyük çatışmayı anIatan tarih kitabı. Müntekim Ökmen'in güçlü çevitisi; Azra Irhat'ın sunusuyle çıktı... 640 büyük boy sayfa, mükemmel baskı, 35. TL. REMZİ KİTABEVİ MEHMET SEHA CEZZAR 18 Ocak Cuma gecesi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi, 20 Ocak Pazar günü öğle namazını müteakip, Şişli Camiinden kaldırılacaktır. CEZZAR, İFEKÇt, ŞAMLI AlLELERt 1S72 Mersedes • 200 ve 1971 Ford 20 • M XL An&doıu yakasında tercihan Kadıköy'de Kaloriferli saıoo talanıanje 3 yatak odalı kat ile değiştirılecektir. Müracaat : 37 31 86 Saat: 19'dan sonra. (Cumhuriyet: 465) Patrick : VVhite ARABANIN SURUCULERI MAY YAYINLARI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear