25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 17 Ocak 1974 akü Bilimtayınm bir tıp öğretim üyesi, beş yıl önce konuk olarak geldiğı Türkiye'de yaptığı konuşmalardan birinde, ( ı 2'yi kara tahtiya 2 •• olarak yszıyor, okurken ise doğru sırayı izliyordu; bizde doktor ve tıp öğretim üyelerinin belkı birçoğunun yaptığı gibi. Görünuse göıe o d3 Rusçanm ve öteki Avrupa dillerinın etkisı altındadır; yazı dili ve genellikle tıp Türkçesi ona göre olacaktır. Nitekim konuşmasında «jeneral anestezi», «eksperimanter>, .problem^ gibi sözlerini duyabili>ordunuz; oysa bizim için ilginç olarak. «akut» değıl «keskin» diyor, daha başka, ilginizi çekecek öz Türkçe sözcükler kullanıyordu. Özel olarak tıp dili ve Türkçe, bu arada konuvu ilgilendirdiğı öiçüde genel olarak dil üzerinde söylenecekler var. Konuya tıp dili yönünden yaklaştım. Burada yine. uzaktan da olsa ilgili bir örneği görebiliriz. İlki 1925'te yapılan «Milli Türk Tıp Kongrelerinın» yirmi ikıncibinin üyeleri geçen yıl toplandı. 1933'tekı beşincisıne dek bu adı teşıyan bilimsel etkinlik. 193öteki altmcısında Ulusal Türk Tıp Kurultayı» adını almıştır; bu toplantıda •onursai kurul üyeleri» de vardır. tki yıl sonraki yedincisinde yine özdeş ve addasken ilgili birtakım yayınlarda arada Milli Türk Tıp Kurultayı. gibi karma bir adı da göreeeksiniz. 1943'teki sekizincisınde ise eskı ad artık ke=in olarak dönmüş. sonuncusuna dek de değişmeden kalmıştır. Harf devriminın, birinci Türk Dil Kurultaymın topian masıyle Türk Dil Kurumunun kuruluşunun, bilimtaym kuruluşunun ve Atatürk'ün ölümünün yıllarını ansırsak. bu ömeğin toplumsal siyasal anlamı açıkça ortaya çıkar: Sırasıyle, 1928, 1D32, 1933, 1938. ve görîişler Dil ve Aydının Görevi Dr. Yaman ÖRS ANKARA TIP FAKÜLTESİ TIP TARÎHÎ BÖLÜMÜ tir: Yargıtay, Danıştay. Sayıştay. Ama •Meclisin, hıç olmazsa ijimdiye dek, Kamutay olamaması giDİ, «üniversite» de bilimtay değil. Birincisinde eskilığin sürüp gitmesini doğrudan siyasal diyebileceğimiz nedenlerle doğal karşılayabiliriz ama ya ikmcisınde? Birtakım •bilimcilerimiz» size yine şu karşılığı verebilırler: «Üniversite kelımesı en ternpsvoneldır de ondan!» Yine böyle. bir sozcükle onun «imgeledisi şcy arasındakı bağır.tıyı ortaya koyarak bırıncisıni islevsel yönden eleştırebileceğımız bir ornek var; bu, yukardaki gibi Latince kökenlı olan, Turkçeye de kuşku^uz Almancadan gelmiş »doçent» sözcCğüdür. Bu tfa oğreten anlamındadır ve özellikle bir zamanların Alman eğitim flüşüncesiyle, uyeulamasıyle birlikte gelmtştir. Aşama sırah bir duzenin özellikle benımsendiğı otuz kırk yıl önceki Türk toplumunda bu sözcük, ardında yatan anlayış ve uygulama dolayısıyle doğal olarak çok tutunacaktı. Daha önce, Osmanlıca denen dilde, «profesör». «doçent» karşılıkları olarak Osmanlı eğitiminde yerleıi olan «muallim». «muavin» sozcukleriyle orunları vardı! o zamankı dil lçınde bunlar, tum anlamıyle işlevsel. san olarak veıildiklerı kımselerin ne olduklarını belirten şözcuklerdı. Oysa «doçent». yine «profesör» gibi, bugün Türkçede kullanıldığında böyle bir i«i doğal olar.nk göremiyor. O. «avistan.» gibi genellikle asau gorülen, günlük olarak kullanılacak bir varlıkla, «profesör» gibi vuksek olarıın. «Skolastik ejitimi anlayışımn başlıca öğesi, yctkeli «hocanın» ara'ina sokulmıi": bir ara varlığı =ımaelcm?ktpvdı. Bilim \a da oğrctım adamı deâıl. ancak, (olumsuz anlamda) yazçızcı olabilenlerce. bilimtay oğretmenligin ba^amaklannda arava bir başka aşama kovma, kendilenni daha da yuceltme gereksinmesinin bir behrtish dı. Ele aldığı hemen her konuda köktenct davranışı belki en belırgin niteliğı olan Atatürk, riilin önemini. i«!evlerini. etkilerini: dıi • duşüı;ce genel düzen bağıntısını çok iyı bilıyordu. Onun zamanında vapılan yeniden bıçimlendirmeden sonra, geleneksel bilgıtaylarda da yenı tfurumlara uymayı saglayacak, yenl gereklilikleri karşılayacak bjr değişiklık yapılmamıştır. Bilimtayda bundan sonra basta toplumsal • siyasal nedenlere bağlı olan değışmezlik ve ileriye yönelmevişin, dil alanında da yansıması ancak doğaldır. «Profesör»le bılimtay yardımcısı arasındakı uzaklık, bilımtavla toplum, daha somut anlatımıyle halk arasında da bulunacak, bu arada bilimtayriakı dil de bunun bir kanıtı, gösterge=i olacaktır. HALKA AÇIK ir konuyu ivi bllmeyen, ıyı anlatamaz; bilgiçlik taslar, anlaşılmaz cümleler kurar. söylediklerinın ardına gızlenmeye çalışır. Açıklık ve kesinlikle ortaya konamavan. bilinmiyor demektır Bugün toplum yönetim:nı el'nde tutan e?emen sınıf sözcülerı bu işi çoğu zaman kasıtla yaparlar. tartışılan konuvu karıştırır. bulsndırır. haîkın art'avamavacağı biçim" sokar'.ar Emperyalizmin mazlum ülkelerdeki sözde kültür ot'akları, yoksul ın^anlan vanıltmak için sürekli scferberlik içindedirler. Bövlece halkın gerçeklen kavraması gecikir. Sömürü düzenine elveriş'.ı ortam, bılinçsızliğin karanlıgında sağla Göze Çarpanlar Son yıllarda basılmıs «edhouse Türkçe İngilizce sozluğünde dilın, özaeş vavırun lng'hzce Türkçe sözlüğür.de ulduğu gibı eskiıiiS'. bir yana. sözcüklerin ayrıca e.^kt vazıvle vazılması dıfckatımzi çekecekrır; h'ir) devrimıne karşın. Kedhcuse Yayınevı. «Amerıkan Boar.i Nesrivat Dairesıne» b?.ğl:dır vo « Bırleşık K:liseler Kurulu Orta uoğu Mısyununun» vayn aracıdır. bu sözlüklerın baş >ayfslarınaan ögrendiğimize göre. «Kiliseler» w Turk dıli? Üikenin kendi içindeki ve doğrudan dins'ı olan yajinlar alanında ise essiye döiıüklük daha az olabilir rru? Bunun içın son yıllarda. eski vazıyle yazılmış yaymlar bır yana bu yazıyı ögretmek içın yapılanlan gbrüyoruz; hem de kapaklanndi çağdaş giym ve görünüşlu öğretmcnle yanında duran küçük yaştaki öğrencısınin resimleriyle! Demek 'stiyorlar ki bunları yayınlayanlar cskı yazırın ogrenılmesı, yenisır.inkı olçuiürde doğaldır; gerekîıdır Belki de daha «gercİTİi»? Toplumda, çağımızda. j/Uzyıllann iirünü olardk yerlesmıs kendın:, kendımızı küçük gorme var; siyasal yönden yıkılmış. ancak toplumsal yönden ve kişılk gelişmesi açısmdan kendisinı sürekli biçımde auyurar, esk: ve geriye dönük Osmanlılığın etkilerı surup gıaıyor. Doğal olarak en çok yaşlı kusakta; genellikle alışkanLk konusunda olcıuğu g.bı Ancak. sözleri geçer »ıbı görünen bu tutucu gericilere dil konusunda artık Karşnık vermek gerekmıyor Çünkü Osrnanlıca denen «uvdurma» dil yıkılıyor ve onun yerine Türkçe gelişiyor. Onlara karşılık vcrmek yerine, dildekı değişnıeyi daha ileri götürmek daha da yaymak olmalıdır dil kcnuiuna eRi'.?n aydınların görevı. Bu toplumda yüzyıllrrdan berı dıl içtn gösteıilen olumlu çrbalar, ancak Atatürk'ün ?tılırr.ıyle koktenc bır nıt^ ık kazandı. Bunu sürduren bıhnçlı kuşr.klar \ ar arnk. B «Profesör», «Doçent» Sözcükleri «Pıofe.=or. sozcüğü de Türkçede «üniversite» sozcügü ölcu^ünde köklu olarak yerlesr.ıiştır. Buıada, bılımtay oğretmenlerinın bu «ünvanlarıyle» toplunıdaki yerlerinin abartılma^ı soz konusuduı «Profesörlüğe» ulaşmış öğretim üyelerinin ya«amlannda bu san genellikle çok önemli bir amaç oluyor: gerçekte olması çcrektisi gibi bir nraç değil. «Professeur» sözcüğu Fran^ızcada cğretmen anlamındadır: Turkçede ise büyütülmu? ve bilimgitaylarm toplumdan kopukluğunun bir örneği olarak «profe^or» anlamında. Oysa öz Türkçe, belki yalın, turediği kökle anlammı bilereğlmiz bir SOZCUK, otekinin sızemlilığinin yerine i^levsel bir açıklık C"tirecekt:r; bövle bir kimsenin îMnın ne o'duğunu. cnun neler yapması gerektiğini. neler yapıyor olabıleceğinl bu sozcükle bîleceğiz. (Doğal olarak, «profe^orler» arasında «profesor» sozcüğünun «enternasyonal» olduğunu söyleyceklerin «ayısı da belki az olmayacaktır.) Konuyu pçmr.k gerekli mı? Bu değer yargı 5 i temelde, toplumdakı değerler dizgesinin ıçindedir; sorumluluk, boyle değerieri olar herkesın. Son 10 yılda çesith örneklerle bu olguyu vaşarlık. Petrol «orunundan milli savunma sorunlarına. dıs politikadan enerji sorur.una dek her alanda, ç:kar çevrelerinin paralı profesörleri yazdılar. çizdiler: kı*aplar ve bro«ürler vayım!?dılar: ilerici vaz3rlann srivlediklerini çürütmek için lıesapsız mürekkep ve kâ*ıt harcadılar. Sonuç? İste 1974 yılmda çıplak gerçek sırıtıyor. Sımdı gündemde halka açıK şirket sorunu var. Babıâli'nin tüm gazetelermden tümen tümcn makale .. Radvolardan televızvonlara dek propaaanda Kıtaplar brosürler. çok önemli kisüerin koiu«malan . Üniversitemızin ticarete dönük bilim arîamlarınrian demeç'.er. ıncelemeler, açık oturumlar... Ne vana baksanız halka açık şirket EÖrüvorsunuz. Hepsi iyi, hepsi güzel, ama nedir bu halka açık şirket? Tanımlama: Halka açık şirket, «.ermavesi halktan toplanan, vönetimi halka kaoalı Mrkettir. Sımdive dek ülkemızde şırketler »elısmemış Kapıtahzmin kuraüanna uygun biçımde kurulurdu Yanı 35 kişi bir arava gelir. ortava bir sermave kovar. sonra halkın bankalara vatırdığı Daralan da kredı adı altında bankalardan alır. işlerini yürütürlerdi. Ne var kı, bu biçimde sağlanan oaranın maliyeti vüksek olurdu. Bankalar verdikleri paranın fiyatını övlesine vüksek tutuyorlardı ki, aldıkları faiz bazen vüzrie 25'e çıkıyordu. Şimd; iş aHamları diyorlar ki: Biz halkın parasını bankd aracılığıyla alıp kullanacağımıza doğrudan doğruya alırız Akıllıca bır iştır bu. Çünkü bankacılar. piyanşo, kat. otomobil. seyahat, arsa. apartman vaadleriyle halktan topladıkları paralara karşılık. vad°li yüzde 2.5, vadesiz yüzde 9'a kadar faiz verivorlar. Kasalarda toplanan paralar iş adamlarına verilirken. faiz çeşitli biçimlerde yüzde 25'e de yükseltilivor. Bu ikis; arasındakı fark, bankanın kârı savılıyor. Ama halkın paralan bankaların kasalarında toplandıgından bankacılar ekonomik yaşantıya egemen tepelen tutmuşlardı. Çap bakımından giderek büyüyen iş adamları, bu egemer tepelen şhndi bizzat ele geçirmek yolundadırlar. Ama, bu girişimi demokratik bır eylem gibi göstermek, ger çeğj tp/lemek oemektir. Halka açık şirket. ya tahvil çıkarır piyasaya, ya hisse senedi. Birbirinden bazı lyırımları olan bu iki senede para yatıran halk, şirketin yönetimine hiçbır zaman karışamayacaktır. Halkın şirket vönetiminden uzak tutulmasının çeşitli biçımleri vardır Sirket «ermayesinin yüzde 51'i. bir ya da bir kaç kişinin elinde oldu mu geriye kalan yüzde 49'un söz hakkı kalmaz, sesi soluğu çıkmaz Veya hisse senetleri öylesine düzenlenir ki. ancak bir türlü hisseye çahip olan kişiler şirketi yönetmek hakkma sahip olurlar. Böylece elinde şirketin yüzde 2 hissesi bulunan bir veya bir kaç kişi, sirketi yönetir, yüzde 98 de seyreder. Özetle: Halka açık şirket akıllıca bir iştir. Iş adamı halktan para toplayabilirse. başarı kazanmış olur. Ama bu işin halka açık bir yanı olmadığı gibi. demokrasiyle de bir ilişkisi yoktur. Tersine ekonomik tekellenn toplum yaşamındaki egemenliğine hizmet edfr Eğer bu sözürr.üze inanmayan varsa, bir 10 yıl daha bekleain, gerçeğin orUya çıktujmı görecektir. mr. «Üniversite» Sözcüğü Zamanın Milli Eğitim Bakanı, öz Türkçe uyIfun bir ad bulununcaya dek, yeni kurumun üni versite» adını taşıyacağını sdylüyordu. Bilimtay sözcüğüne zamandan beri vardır ya da ne zaman önerilmiştir bilmiyorurn ama bugün Türkçenin T D.K.'nun çıkardığı başlıca sözlüğüyle yazım kılavuzunda bile onu bulamıyorsunuz; nerede kaldı kı onun günlük olarak kullanıldığını göreeeksiniz. Yüksek öğretimde biçimciliğin yeri, sanki olmamaii gerektiği ölçüde çok. Çesitli yönlerden • katılaşmaya» yolaçan bu etken, öğretim dilinde de yenilenmenin karsısma çıkan başlıca engellerden biri oluyor. Bunun en yerinde bir örneğini •universite» adında buluyoruz gerçekten. Biçime çok daha bağlı olmalarmı bekleyeceğimiz kurumların adları artık Türkçe olarak yerleşmiş SOYAR'IN ANLATTIRLAR1. OKTAY AKBAL Evet Hayır Enflasyon Olayı ve Yaklaşım Yöntemleri nflasyon, Türk ekonomisinin olağan bır hastalığıdır. Öncekiler bir yana, 1938 yılı 100 sayılırsa. genel fiyat düzeyi 19T3'te 3400'e yaklaşmış olacaktır. Bu du ruraa göre fiyatlar ortalama her >u bir kat artmı§tır. 1938'de bir l'.ra olan bir sepet mal için bugün 31 lira ödemek ya da bugün bır lira ile ancak o sepetin 34 parça da birini satınalmaya razı olmak gerekir. 1942, 1948, 1958. 1965, 1971 fıyatlarının aşırının ötesine sıçradı ğı yıllardır. 19481973 yılları arasında yurdumuzda enflasyonun her türüne rastlanabilir: gizli açık; yapısal geçici; doğal yapay; dörtnala • sürünür; sürekli aralıklı;.. Enflasyon asalak bir hastalıktır: ister kapitalist ister sosyalist her ekonomide uyku ya da eylem ha linde bulunur. Ekonomiye başlangıçta keyif verir, sonra acı. Ba zan hasta kaptığı enflasyonla övü nür, sonra dövünür; bazı ekonomi ler ara sıra kendiliğinden istikra ra kavuşur; kimisini kendine getirmek için yakasından tutup sars mak gerekir. E Jlginç bir kitap okuyorum son gunlerde. Bir oanna yayınllannda çıkan bir anı kitabı: «Atatürk'ten Hatıralar». Ya• zan, Hasan Rıza Soyak, Cumhurbaşkanhğı eski genel sekreterlerinden... Atatürk'ün son yıllarında yakmında bulunmuş bir kişi... Bildiğimiz olaylara yenı ışıklar tutmus, bilmediğimiz olaylan da sunmuş Heyecuıla, merakla okunan bir yapıt. Tanık yok, belge yok, kanıt yok! .Bana söyledi. bana dedi.» tster inanın ister inanmaym Zor manılır yanlar da var. örneğin Atatürk'ün Soyak'a ölmeden önce söyledikleri: «Benden sonra înönü'yü değil Fevzi Paşayı devlet başkanı seçsinler» demiçmiş Atatürk. Ama bu sözü nedense Baçbakan Bayar'a söyletneyi unutmuş! Bunun gibi daha başka şeyler! Yine de kitabın çekiciliğini azaltmıyor bu çeşit kanıtsız, tanıksız savlar. Büsbütün arttırıyoT. Tarih dediğimiz şey, gerçek, gerçek dışı, yarı gerçek, yarı uydurma öykülerin, yapma ya da sahici birtakım belgelerin ortaya çıkardığı bir anlatı değil midir zaten Görmüyor musunuz Atatürk'ün sözleri bile bozuluyor, değiştiriliyor. Geçenlerde bir gazete yazarının fıkrasında okudum. Bu b»y yazara göre Atatürk «Biz devlet adamı, zengin, sporcu, hattiTpadişah da olabiliriz ama sanatkâr olamayız demiş! Böyle midir bu söz? Nasıl der Atatürk «biz padişah da olabiliriz» diye? Mustafa Kemal Paşadan bu sözü dinleyenler daha aramızda yaşarken bir gazete yazarı Atatürk adına böyle bir saçmalık uydurup gazete sütunlannda yayınlayabiliyor. Hem de eğitimci bir yazar .. İs*ek nedir, amaç nedir bunu yapmakla, siz düşünün orasını. Atatürk'ün belgeleşmiş sözleri bile tepetaklak edilirken birtakım yakınlarının yazdığı anılara ne denli güvenilir, burası da ayrı konu... ölümünden önceki yıllarda CHP için yeni bir tüzük ve program taslağı hazırlanır. Genel Sekreter Recep Peker Italya, Almanya başta olmak üzere Batı ülkelerini gezmış. geniş bir inceleme yapmıştır. Dönüşünde de toplanacak partı kuTultayma sunulmak üzere bir tüzük ve prognm tasans, hazırlar. Başbakan Ismet Paşa da bu tasanyi görnıüş, onavlanmış, imzalanrruştır. Bu tasarıyle CHP yenı oır biçım kazanmaktadır. Soyak alır bu evrakı Atatürk'e götürür. Başbakanın gönderdiğini söyler. Atatürk, «Masanın iıstüne bıraK sonra okurum» der. Soyak, ertesi sabah koşke E'der. Bundan sonrasım Soyak'tan okuyalım: «Banyodan yeni çıkmış, sırtında bornoz, günlük gazetelen gözden geçiriyordu. Üzerinde ilk bakaşta görülen sinırlılık vardı, beni görünce azarlar gibi sordu: «Bu zorbalar kımlerdır. onlan kim seçecektir?» Şaşırmıştım, kekeledim «Hangi zorbalar Paşam?» Daha sert ve yüksek bir sesle; «Effcndim; sen dün akşam getirdiğin kâğıtları okumadm mı?», «Biraz okumuştum Paşarr.». «Ha, işte orada bahsedılen, bütün kuvvetleri nefsinde toplayıp tek partiyi, tabii dolayısıyle, devletı ve memlelseti kendi başlaruıa idare edecek olan yüksek meclisin âzasını... diyorum, onlan kim seçecek?.. Hayret hayi'etı uzma. Bu ne sakat düşüncedir, bu nasıl zihniyettir? Görülüyor ki varmak istediğimiz hedef, henüz en yakın arkadaşlar tarafından bile, zerre kadar, anlasılmış değildir. Çocuk, biz öyle bir idare, öyle bir rejim istiyoruz ki. bu memlekette bir gün eğer dünyada hükümdarhk aleyhinds gittikçe artan kuvvetli cereyan muvacehesinde kalanlar varsa Padişahhğa tarbftar olanlar dahi bir fırka kurabilsinler.» Soyak alır tüzük tasarısını, inceler, bir de görür ki «o zamanın tek partili totaliter idarelerincîekı esaslara göre kaleme alınmıştı, başta azası mahdut, fakat kudret ve selâhiyeti sınırsız bir heyet tasavvur ediliyordu. Bütün kararları bu heyeti âli veriyor. BMM bir şekilden ibaret kalıyordu». Almanya'daki gibi gençlik örçütleri, zorba bır dıkta yönetimının koşulları, hepsi vardır bu tasarıda, «Bir keiıme ile ve tam manasıyle faşizm» diyor Soyak. Atatürk alır kalemi eline bu taslağın her sayfasını karalar. Sonra Başbakanla Genel Sekreteri Köşke çağırtır, iki üç saat kapanırlar odaya. înönu'yle Peker gittikten. sonra Soyak'a «tsmet Paşa. Recep'ın marifeti olan o saçmaları okumadan ımza etmiş. Neyse her şey olduğu gibi kalacaktır» der. Soyak bu tüzük ve program taslağının nerde olduğunu bilmiyor. Belki CHP'nin evrakları arasındadır. Öyleyse, onu bulup yaymlamak Atatürk'ün anısına en büyük hizmet olacaktır. Soyak'ın da dediği gibi: «Bu vesikalar Atatürk'ün totaliter idarelerin ne kadar aleyhinde olduğunu, bütün gayret ve icraatının memleketi en sağlam ve sarsılmaz temelier uzerine kurulmuş gerçek bir halk ve hukuk idaresine kavuşturmak hedefine müteveccih bulunduğunu» göstermektedır. «Atatürk'ten Hatıralar»ı okuyun elbet, ama öteki anıları da... Birbirini tamamlayan. destekleyen, tamklayan, kanıtlayar» yapıtlar bir bütünü, bir anlamı olusturacaktır. İşte bir örnek... Gerçek Atatürkçülüğün Atatürk'ün ölümüyle birlikte önce yavaş, sonra hızlı bir tempoyla ortadan kaldırılmasının nedenleri yatıyor bu yaşanmış olayda... Dünün, bugünün anlamı, Atatürk'ün, Atatürkçülüğün ne olduğu, ne olmadığı... ENFLASYON GEÇİCİ DEĞİL, YAPISALDIR. EKONOMİK MEKANİZMAYI VE YÖNETİMİNİ OLUŞTURAN ELEMAN VE İLİŞKİLER BOZUKTUR. YAPISAL DÜZELTME GEREKLİDİR. Celâl AYDiN Merkez Bankası Ekonomik Araştırmalar Ba$mü«avirl gizlilikle kararlaştırılır ve devalüasyon yapılır Böylece şiddetli enflasyonla sar sılmış olan ekonomi, bu ameliye ile biraz daha ağırlaşır ve çoğun lukla ihtilât meydana gelir. Bu nedenle ameliyat sırasında hastayı korumak için öngörülen tedbirler yetersiz kalır. Yeniden operasyon yapılamıyacağma göre, gele neksel programlı ya da programsız tedbirlere yeniden başvurulur. 1946, 1958. 1960, 1970 ve belki de 1975'deki devalüasyonların gelişme tablosu da, kısır döngü dedikleri de işte budur. Bu yöntemin ekonomik anlamı: parayı daralt, krediyi kes, faizi ar tır; bütçeyi kıs, vergileri artır; ithalâtı yükselt, ihracatı çoğalt, dc vizi harca; üretimi artır, yatırımla rı hızlandır, finansmanı kolaylaştır'dır. Son gunlerde gelir dağılımı nı düzelt, kâr marjlannı indir, fi yatları dondur gibi yeni tedbirler de salık verilmektedir. Ekonomi içinde bulunduğu koşullara göre en azından 1938 yılın dan bu yana bu tür haplardan bır veya ikisi (hattâ bozuk ya da sah tesini) rastgetire deyip almaya alı fiktır. Çoğunlukla enflasyon bir süre için yatışır ve umutlanan iyıleştiriciler armağan bile alır. Ekonominin enflasyonu zaman zaman şiddetlenir; bu kez hasta lığın rastgele tedbirlerle geçistirilemiyeceği düşünülür. Hemen geçmişte ekonomiye «had safhalarda» uygulanmış olan «ha zır reçete» dosyası karıştırılır. Ve bu kez bunlardan biri rötuş edilerek kullanılır. Her hazırlanışında Turk ekono mi tarihinde ilk kezmiş süsü veri len bu «eski defter yaprakları», ik tisadi muvazene programı. istikrar programı, stabilizasyon program:, kalkınma programı, yeni hamie programı, reform programı gibi adlar taşır. Bu programlar içinde, geleneksel tedbirlerin çoğunluğu, birbir leriyle çelişkili olsalar bile, tutar lı görünmeye çalışan bir ilişki düzeni içinde istikra rı sağlamaya yöneltilir. Bunları yazan da yaz dıran da mucize bekler. Bu reçetelerinde kendilerine öz gü bir terim dağarcığı ve edebiya Geleneksel Yaklaşım Yurdumuzda enflasyon olaymı iyileştirmek amacıyle yaklaşmak için, kanımızca, bugüne değin tek bir yöntem kullanılmıştır. Bu yön tem görgüye değil sadece fırsatçıh ğa dayanır. Yabancı terimle ampirızm, bilimsel bir düzene konulmuş bilgiler yerine sonucu doğru ve yanlış deneyimlere dayanan yar gılarla karar almaktır. Buna karşılık «opportünizm» her yeni olay için, hiç bir ilkeye dayanmadan durumu o gün için geçiştirecek kararlar vermektir. Bugüne değin kullanılan «fırsat çı enflasyonla savaş yönteminin» üç alttürü vardır. Bunlar kısaca, ilk yardım yöntemi, program yön temi ve devalüasyon yöntemidir. tı vardır. Bunlar inandırıcı ve y» tıstırıcı bir kalemle yazılur. Once leri bunlar yabancı terimi seyrek ve arılaşmaya yönelmış bir Osmanlıcayla yazılmıştır. Daha sonra, her yeni programa sayısı biraz daha çok yabancı ve yeni tutunmaya baslayan Türkçe kehme konulmuştur. Bu tutumun nedeni programlara bilimsel gorünlü vermek mi? Türk dilini geliştirmek mi? kopya edildikleri eski re çetelere benzememek mi? Ilerici tedbir göriinümü vermek mi? bi lemiyorum. Kanımca bu kuşkula rım yersiz; bu tutumun nedeni sa dece yazan ve yazdıranlarm kuşak, öğretim ve dil anlayışı farkla rı yanında programlann aceleye gelişinin çalakalemliği ağır basmaktadır. Bilimsel Yaklaşım Enflasyon olayına gelenekçi tu tumunu bırakmış gerçekten bilim sel ve içten yaklaşım yöntemleriy^ le ulaşmaya çahşmanın günü ge»,.. lip geçmiştir, sanıyoruz. ** 1938'de 100 iken, 3400'e ve 1989'da** 100 iken 200'e yükselen bir fiyat genel seviyesi artışı (kesimsel fi yat artışları çok daha yüksektır) hızlı ve sürekli kalkınarak hür batı ülkeleri topluluğuna eşit ko şullarla katılmak istey^n hiç bır ulusun katlanabileceği bir aldırma^lık değildir. Sürekli enflasyon nedeniyle ger çek sermaye birikimi yapamayan özel ve kamusal teşebbüsler (eğer bu kambur 1945'ten sonra düzele bılseydi> bugün Belçika, Hollanda ya da Danimarkanın düzeyine yaklaşmış olurdu. Enflasyon olayına yeni yaklaşım yöntemleri ne olmalıdır? sorusu bu yazının konusu değildir. Şimdilik, bu enflasyon geçici değil yapısaldır; ekonomik mekaniz mayı ve yönetimini oluşturan ele man ve ilişkiler bozuktur, gözden geçirilmelidir. Bu işlem, görünür aksamaları düzeltmek için değil, yapıyı ve ilişkileri doğrultmak amacıyle yapılmalıdır, diyoruz. Gerçekten önemli olan bu amaç tır; ve bu amsca varılmasmda uyulacak siyasal ve ekonomik yol ları çok partili, özgür seçimli par lamenter rejim belirleyecektir; katlanmak gerek. Bu yapının her yıl yüzde yedi millî gelir artışı vererek işlemesi bozuk olmadığına kanıt değildir. Çünkü bu yapı Çankaya Ulus dolmuşu gibidir; masraflıdır ve bu pahayı zengin de, yoksul da öder; ayrıca trafik polisi ve ta f mirhaneler hemen yakınında ol ^ mazsa işlemez. Bu dolmuşla ne Uludağa, ne Ağrı dağına çıkılabi £ lir; ne özel teşebbüs yararma Mar £ mara Pilot Projesi ne ulusal ya t rar için Doğu kalkmması yapılır. t f * (• MEVLIT Ailemizin değerli varlığı meıhume Türkân Büyük Türker'in vefatmm 52'nci günü münasebetiyle 17.1.1974 perşembe günü ikindi nama7inı müteakip Kızıltoprak Zühtübaba Camiinde ruhuna ithafen memleketimizin değerli dua ve mevlithanlarmdan H. Hamit Belli, H. Hüseyin Top. H. Mehmet Gemici, H. Ismet Aydın. H. Dilâver Çömlekçi, H. Nizamettin Akalm. H. Nurettin Senses, H. Nurettin Gündoğdu ve duahan H. Sadettin Evginer tarafından okunacak olan mevlidi jerife akraba, dostlarımızla din kardeslerimizin huzurlarmı niyaz ederiz A İ L E S İ Cumhunyet 387 < *< »'^^'fc««v*»^»/| Devalüasyon Yöntemi İstikrar programlarıyle enflasyon bastırılamıyacaksa devalüasyo na başvurulur. Genellikle iki devalüasyon arasında birkaç istikrar programı yapılır ve ekonomi bunlara alışır. Önceleri devalüasyon kelimesi kullanılmaz. Bu müdahaleye belki de Kırım Savaşı sahra cerrahhğı yöntemleriyle hazırlandığı için olacak, para ameliyatı ya da ope rasyonu denir. Bazan ayarlamak, yeniden değerlendirmek (hattâ bır mark 4 lira iken 5 liraya çıktığın dan galat olsa gerek) paranın değerini yükseltmek bile lerler. Önce, devalüasyonun kaçınılmaz lığını gösteren gerekçeler bulunur; sonra devalüasyon geleneksel tedbirlerden kurulu koruyucu bir tablanın ortasına oturtulur. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, oranı ve günü, konuyla Ugisi olmayanların bile birkaç gün ve birkaç kuruş hata ile tahmin etme sine yardımcı olacak büyük bir Ordu Belediye Başkanlığından 1 1.885.594.20 TL. keşif bedelli Belediyemiz oteli kaba 2. kısım inşaatı 2490 sayılı kanunun 31'inci maddesi gereğince kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır 2 Muvakkat teminatı 70.350,00 TL. olup, ihalesi 12/2/1974 Salı günü saat 15.00'de Belediye bınasında toplanacak Encümen. huzurunda yapılacaktır. 3 Eksiltmeye girebilmek için: a) Kaouni ikametgâhı olması, b) 1974 yılt Ticaret Odası belgesi ibrazı, c) 1500.000 TLJık bir işı bir kalemde yaptırdığına veya denetledlğine dair onaylı belge İle 2.000.000 TL.hk (B) grubu Müteahhitlik karnesı, ibraz edilecektir. 4 Keşif bedelinin % 8'i miktarında malî yeterlik bel5 Bu işe ait keşif ve şartnameler her gün mesai saatlerinde Fen Işleri Müdürlüğünde görülebılir. 6 Taliplerin 11/2/1974 günü saat 17.00'ye kadar Fen I?leri Müdürlüğünden ihaleye istirak belgesi alacaktır. 7 İhaleye İştirak edeceklerin 2490 sayılı kanuna gdre hazırlayacakları zarfları ihale saatinden bir saat evvcline kadar İhale Komisyonu Başkanına makbuz mukabilinde vereceklerdir. 8 Telgrafla yapılacak müracaatlar ile postaoTa vaki gecikmeler kabul edilmez. i f i\ I' I1 ı1 <', (', İlk Yardım Yöntemi Gelenekçi enflasyon iyileşttricileri koşulların çok şiddetli olma dığma karar verirlerse hastaya ön ce «aspirin al ve yataktan çıkma» derler. .;. (' 0, o Türk tş Birinci Bölge Temsilciliğine bağlı bulunan Istanbul, Zonguldak, Bolu. Bursa, Kocaeli. İzmit, Kırklareli, Edirne, Adapazarı'nda çalışan isçiler, sendikalar ve liderimiz merhum SEYFİ DEMtRSOY'un yakın arkadaşlarma duyuru: Yuce liderimiz merhum SEYFİ DEMİRSOY'un aziz naaşı Istanbul'a getırilecek ve şehrimizde düzenlenen programa göre ebedî istirahatgâhına defnedilecektir. Bügi edinümesini ve gereğıne gore hareket edümesıru rica ederim. ZİTA HEPBİE TÜKK İŞ BİRİNCİ BÖLGE TEMSİLCISI (• !> \ 'ı \\ > *' PROGRAM 1 Merhumun naaşı 18. Ocak. 1974 cuma günü 16.00'da Ankara'dan Yeşilköy Havaalanuıa gelecektir. saat 2 Bölgemiz hudutlarında bulunan sendikalar kendi vasıtaları ile aynı gün ve saatte Yeşilköy Havaalamnda hazır bulunacaklardır. 3 Merhumun naaşı ile birlikte gelenler tarafmdan naas cenaze arabasına konulacaktır. 4 Cenaze arab3Sinı takiben bütün vasıtalar Yeşilyurt ve sahilyolu güzergâhmı takiben Galata Köprüsü Fındıklı, Dolmabahçe, Beşiktaş Barbaros Bulvarı yolunu takiben 4'üncü Levent'te bulunan TEK. GIDA İŞ Sendikası Genel Merkezine götürülecektir. 5 TEK. GIDA İŞ Sendikası tarafmdan hazırlanan katafalka konulacak olan naaş, 19. Ocak. 1974 cumartesi günü saat 11.00'e kadar ziyaret edilebilecektir. Saat 11.00'de merhumun naaş' hazır bulunanlar tarafmdan yaya olarak Zincirlikuyu Mezarlığında hazırlanan ebedî istirahatgâhına tevdi edinilebilecektir. 6 Merhumur. cenazesine çelenk göndermek istiyenler, 4'üncü Levent Konaklar Sokağında bulunan TEK. GIDA İŞ Sendikası Genel Merkezine 18. Ocak. 1974 cuma günü öğleden evvel göndermeleri mümkündür. (Cumhuriyet: 398) (Basın: 27981382) (Basın 10342) 385 st MtLANO (ltalya) 913 Şubat 1974 MACEF 1974 Ükbahar Sergisi (MilleUerarası Fuar Sahasmda> MACEF ev âletlen. kristal eşya. seramik eşya. gümuş ejya, hediyelik eşya kaliteli ev eşyalan türünden mamullerde ihtisaslaşmış önemli ve komple bir mılletlerarası teşhir ve saüş fuan olup bu sergı MACEF"İD her jol iki kere düzenlediği sergilerden ılkidir. tlgili mütesebbisler İçin düzenlenen heT ikl sergide, bu kollarda düny» çapındaki bütün mamuUer ve «yenüikler. teshiı edilmektedır. İŞ DÜNYANIZl GENİŞLETMEK tÇİN MtLANO'DA MACEF 1974 tLKBAHAR SERGtSlNİ ZİYARET EDİNİZ. 120O'den fazla teşhirci firtn» ISO.UOO'den fazls çeşit sergileyecektir. Her rürlü bilgı edinmek Dcretsiz giri? kartı sağlamak ve otellerde yer avırtmak için müracaat: î SEGRCTEK1A MACEF 25. vıa Solferino n\ 20121 M1T.Aj» NO (ltalie) (Basın: 32221309) f 4 Sergi 9 Subat saat 8 30'da açılaeak, 13 Şubsi 1974 saat 14'de kapanacaktır. I t Makina Mühendisleri Ve İktisatçılar Alınacaktır Birleşmis Milletler Kalkınma Programı Özel Yardım Fonu üe Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Gaziantep'te müstereken kurduğu Küçük Sanayii Geliştirme Merkezi Gaziantep Pilot Projesinde Birleşmis Milletler uzmanlanyle birlikte çalıştırılmak üzere, askerliğıni yapmıs İngilizce diline vakıf ve sahalarında asgarı 3 yıl tecrübeli Makina Mühendisleri ve ıktisatçılar alır.acaktır. Makina mühendislerinin imalât sanayi sahasında tecrübeli olmalan şarttır. Iktisatçıların pazarlama ve maliyet muhasebesi sahalarında tecrübeli olmalan tercih sebebidir. Çalışma yeri Gaııanteptir. Yurt dışında staj imkânı mevcuttur. Ücretler yüksek olup. tecrübeye göre tesbit edilecektir. llgi duyanlarm 19 ocak 1974 cumartesi gününe kadar: Doğum tarihi ve yeri. mezun olduklan okul. mezuniyet yılı, daha önce çalıştıkları yerler ve diğer önemli hususları ; bildiren bir d lekçe ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Küçük Sanatlar Dairesi Reisliğine (Ankara'vaı başvurmalan rica olunur. (Basın: 10179378)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear