17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 4 Nisan 1973 ir gCçlü tel daha kopmuş Anadolunun bagrı yamk sazından, bır pınar cfaha kuruyuvermiş sessizce. Anadolu toprağının ozunden fışkıran, halkın seslyle halkın duyuşlarını, duşuncelerini telle dile getıren içli mi ıçli, gerçek mı gerçek bir ozandı Veysel. Yunus Kmre* den başlavan guzel Türkçenin, söyleviş tadına varan, telle dıli, sesle duyguyu yoğuran, en salt dusunceleri bir suyun akış yumuşaklığı lçinde veren bfr ozandı Anadolu halk şiırinin çağlar boyu gebşen, yenllesen, özünu günumüzde surdüren, yapmacıklardan, eski dıvan şurinin suslü püslü özsüz yapısından uzak, kendi lçini olduğu gibi ortava koyan bir ozandı YCreğıyle soyler, vureğiyle duşunürdü. Halk duyuslarını, toprak sevgisini. insanla; özellıkle koy insanı lle, toprak arasmda içten baglantıyı onun gıbi ozlü sdyleyen. duyguyla işleyen bir halk ozanımız daha yoktur. Aşık Veysel, isıktan yoksun gözleriyle kbv gerçeklerınm en salt, en yoğun, vaşama ıle en içten bağlantılı olanını sezmis, işlemiş, snre sokmuştur Onun her şilrl bir dilekçe, bzunü ortaya kovan bir duvustur. Çağımızın sıir gerçeğini kendi sanat geleneğinin olçuleri içınde kavravan, onu köy diHyle, kbvlü Juyuslarıyle dıle getıren basanlı bir siir erivdi Isıktan, renkten yoksun dunvasında onun gıbl ışıkla, renkle dolu bir halk ozanımız yoktur pek. B Olaylar ve göpişte* AŞIK VEYSEL İsmet Zeki EYUBOĞLU çağdas toplum anlayışına yönelme, kövle kent arasında duygu yakınlaşması başladı. Onun işlediğı olaylar çağımızın insan sorunlan lle 11gılidır Bu bakımdan Veysel gerçekçl, yaşananı ısleyen, insanla yakmdan ılgısı olanı ele alan bır halk ozanıdır Bu tutum, Cumhurıyet doreminin getırdiğl özelliklerden birıdir Halk şılrl esM gelenekçı ortamda, yavaş yavaş, çağdaş anlayıs ortamına kavmış günümflzun anlayış açısına göre bır insan sorununa eğılroe yeteneğı kazanmıştır Bu, Veysel'in başansıdır. Eskımeven, insan gerçeğinı bır butunîuk içınde veren özlu bır içeriğı vardır şıirinin. Geleneklertn insanı bıktırıcı, soyut, özden kopuk, yalnız söz ustalıfı, yapmacıkh kavram oyunculuğu yoktur onda. Toprağı severken, çiftçilerln yaşayısım anlatırken, çevresini işlerken ağaçlara, çıçeklere, kırlara yonelırken gerçeklere sıln sıkıya bağlıdır Yakınmalarında, övgülerinde, vergilennde sıcak bir insancıl duyus. yurege işleyen tatlı bir sövleyis vardır. Bunları bulamayız eski halk şiirinden de. çağımızm öteki halk ozanlarında da Alevt • Bektaş! geleneğinl sürtfünne<îi yetiştiSi ortam, yasadığı çevre. edındıği siir bilgileri gereğmcedir, kopmayan bır çizgıdir bu. tuğu övgüler. gözleriyle göremediği, yalnız sesını duyduğu, insancıl kokusunu aldlğı devrimlenn etkısı vuzündendır açıkça Ondan sonra Turk halk şıirinde ulusçuluk tfuygusu, gerçekçi insan sevgısi toplum saygısı başlamıştır. N. Hıkmet'in, Orhan Veh'nın, Dağlarca'nın Turk şıirinde yaptığını, Veysel de kendi olçülen içınde halk surınde başardı. Bu özellıkleri yuzunden halk surınde bir aşamadır, ileriye, geleceğe doğru bir fışkırmadır. Bır faakın gunumuzun şu halk ozanlanna, hangisi Veysel gibı toprağmı, Ataturk'ü, halkım, köyünü sevmış, şıınne sokmuş? Hangi halk ozam köyün gerçeklertn* onun gibi ınanmış, gormediğı dünyayı, insanlan onun gıbı özunden kavramış, yüreğinin dertnliklerınde duymuş' Bir övgü değil bu sdylediklerım, Veysel'in şiırîerinden edindlğım izlenimlerdır düpedüz Yıllar önce Sabahattın Eyuboğlu'nun evmde dlnlemıştim bir komışmasını, ilk kez orada gdrmuş, tanımıştım onu yakından. Atatürk'U, yemlıği, insanlan onun gıbi sevemezd! öteki halk ozanları. Oysa Veysel'in dıs evreni karanlıktı, insanlan renkleri, çıçekleri göremiyordu. Yalnıa içıne dönüktü gozleri, duyduğunu. sezdiğlni görüyordu gorenlerden daha da lyi. Pascal'ın düşüncesınde dıle gelen «gonül gözü» onda gerçekleşmişti. Yüreğiyle bakıyor, yüregıyle görüyordu Vevsel. Konusurken agzından çıkan sözler bir çağlayan gıbi dokülüyordu kulaklanmıza. Gece nln saat tkisiydi. Otomobille ünkapanı köprüsune geldığımiz de, «Unkapanma geldak» dedi. Yanıtnda oturuyordu Kımse kopruye geldiğımızi soylememışti ona. Bır akşam da Bedn Rahmı' nin atolvesmde. Veysel saz çalıyor, şıir söylıiyordu. Bırden bır sessızlık oldu. Veysel gorü >ormuş gıbi başını çevirdı. «Boyuk Reis geldı» dedı. İçeri gıren Sabahattın Evuboğlu idi. Vev sel ona «Bojuk Reıs» derdi. Gırişmi sezmıstı Şaça icaldık birden îste bövlesıne derın, msanı kokusundan, davranışlanndan, yürüvüsünden avak sesmden anlavan, tanıyan bır sezgl frücü vardı Veysel ın. Şıırlennde de bu özellık görulür acıkça. Onu ozan yaoan da bu vanıydı besbelli Vevsel, bütün şıirlerınde halktan yana olan, ezılmişi, voksulu, etaneğı ellnden almanı tutan, onlann acılannı, yaşavıslannı, koy vaşamınm unutulmusluğunu dile getlrirdl Aydmlarca. devnmcl çevrelerce. halkça tutulması. sevllmesi de bu vflzdendi doŞrusu. CaŞınm ozanıvdı Onun, bırtakım tutucu çevreîenn anladıfı ölçıide preleneklere, donmus. verımsiz duşuncelere. geçmişten kalma köksüz ^aplanhlara kamîır bir görüsü, bır eskiye baglıhğı voktur. Eskıye bağlılıgı valnız vetiştıgl ortamm sıir anlavısını veni ölcülere, cağdaş serceklere çöre sürdiırmesindedır Bu tutumu ile onu eski\re saplanmıs bir ozan dıye gormek, geleceğe kapalı saymak yanîıştır. Okur ile yazar Sa>m E Buyukelçı Kemal N. Ka\ur'un mektubu kaç zamandır elımın altındaydı. Bır fırsatını bulup yayınlasam. dıye düşünüyordum Bugun, yann derken geçtı zaman. Oysa hsm Dir vanlısımı duzeltmek, hem bazı noktalan ısaıeUemek ıçın yayınjamak zorundaydım. Bugun işte bu goren venne getınyorum. Dıyor kı Sayın Ka\ur: «Kıymetli Muharrir Beyefendi, Dünkö Cumhurijet'te «Democratıe» honusnnda razdığmu tıkrada. «Romalı hatip Cicero, çraçiiğinde kekrme imiş. Deniı kıyısında kendi kendine nutuk «U ata konus. masını düzeltmiş» dıyorsunuz Ne var ki dünkü fıkranızda herhalde Mılâttan evvel 384322 tarihlerınde dogmus ve ölmüs olan Atınalı devlet adamı ve hatip Demosthene'den bah>etntek »slıdıniz. Zir» devlet adamı \e hatip Romalı Marcus Tullius Ciceton Ml lâttan evvel H6.43 Unhlerinde dORmuş ve ölmüi ve kekeme dejh'ldi. Cakıl tasları ile sahillerde nuhık talimleri yapan Demosthene kekeme ıdi. Sizin fibi kıvmetli \e kultür sahibi muharrirıer fcöşelerinde ayrıca bir nevi hocadırlar. Amme efkân vazılannızdan favda saelar ve bilrilerini arttınrlar. Bu ıtıbarla bu konuda münasip bir fırsattan favdalanaıak eeıekli tashihi yaparsanız muvafık olur. Bu. tabıi takdîrinize bağlıdır. Bu satırlanmı ivi niyetime bajpşlamanız; nca eder, en iyi temennilerimi sunanm.» Cumhuriyet gazetesınin bir özellığl vardır: Yazılarda vanİK yapmaya gelraez. Övlesine dıkkatli, bvlesina bilgili okurlar vardır kı. hemen yanlışı ortaya koyarlar. Cumhunyet'ı Cumhuriyet yapan galıba blraz da bu yanı, okurlann nitehğidır. Bunun Içın \azı vazarken dikkatli olmak zorundavız. Hafıza insanı aldatebilır; en küçuk bir ku«;kuda ansiklopedive sozlüklere başvurmak gerekir. Bır cümle düşüklüŞU. bır ısım hata«ı, bir tanh vanlışı affedilmez. Pıklr özsürlüğü alanında hoşgörü, ama hata alanında hoşgörüsüzlük iyi bir tutumdur. Ve sayın Ksvur'» bu bakımdan teşckkiır etmek borcumuzdur. Yalnız burada bir noktaya mim koymak istiyonım: Savın okurumun «ıltıfatlan» benim kisillğiıni aşıyor. DUşünüyorum ki koşe yazarüğînı benimsemiş bır kişi «hoca» olmaktan çok «öğrencı» dır; günlülc olaylann çalkantalan arasında, usanmadan çalışmalıdır. öğretmek için oğrenmek gerekir. Her bir olaym ustun» bitmez tukenmez bır dğrenme hırsıyla yönelmek gerekîyor. Her ılmı hazmedıp yedi cıhanı tanıdıktan sonra yazarlığa başlamak dıye bır şey voktur. Yazar, yazarlığını sürdürurken öğrenecek Sürekli öğrenci nıteliğmi yitirmiyecek. alçakgonüllu olacak; doğruya saygısı Hsiligine saygısından önde gelecek. Bır zamanlar okurlara tepeden bakan ve ŞeyhülislSm edasıyla fetva verir gıbi yazan «kıymetli muharrirler» geçerli idıler. Tüm bılgüeri kafasma nakşetmiş «ayaklı kütüphane» tıpi artık yıkümışhr. Çok da ivi olmuştur Buna karşılık durmadan araştıran, soran, öğrenen ve öğrendıklerini okurlanyla paylaşan yazardır çagunızrn yazan. Gerçi öğrenmenin de sonu yok Eski Yunan bilgelerınden bıri durmadan okuyan bir yaslı kisiye bakarak alay etmış: Bu adam durmadan öğreniyor, ne zaman bilecek? ' Öğrenirken bümek. bakarken gormek, okurken anlamak gerek elbet. Öğrencilıkle öğretmenlığl bağdaştıramayan öğretmen olamaz. Dunyamız öylesme hızlandı kı bir sıçrayışta Ay'a vardı insan... Bılgılerımızi her gün denetlemek zorundayız. însan olarak gerı kaldığımız gun, yazar olarak zaten var sayılmayız. Ve Savın Kavur'a bu açıklama fırsatmı bıze verdıği ıçin teşpkkür borçluyuz. Bır gazete okurlanyla bır butundür; Frenkçe'de: Söyle bana arkadasını, sana fcim olduğunu söyleyeyim.. diye bir soz vardır Bunu: Soyle bsna okuduğun gazeteyi, sana kim olduğunu söylireyım, dıye degıstirebüiriz. Devrim Yolu Veysel'de toprak sevgisi, insan aeısı, yaşama sevinci, insanlar arasındaki kardeşlik duygusu. barıs özlemi, siirin özünü kuran ilkelerdır Onun şıirinde konu insanla, insanın cevresivle, ya^adıgı ortamla ilgili olavlar, ilişkilerdir Halk dillvie yazdığı içln ona halk ozanı denivor. Ovsa lslediği konular cağdaş şiırın, eünumuz sıir anlayısının suzgecinden geçen, bütün devrimci, venilıksever ozanlann benimsedifl konulardır. Bn bakımdan Veysel, köyde halk siırivle öteki silri blrleştiren. aradaki konu bir116ini. butünluğunü sürduren, bunu başaran bir Siir ustasıdır. Onda siir blr yasama kuralıdır. Şilrle yaşar, şiirle sarmaş dolaş olur, «ürle konuşur, şıırle söyleşir. Veysel'le Türk halk şiirlntfe yeni bir görüş. Devrimci Yenilik Vevsel öldü, sessızce geldağl dünyamızdan sesslzce çekildı. Yalnız şlirlerl, anılan halk şıtnne getlrdıği devnmci venilik kaldı ortada. O. yalnıs biçim, dı$ göniniıs bakımından, vetistıği ortam, edındigi sıır bileısi dolavısiyle gelenekçiydi. Sıınnin ÖTTI, düşüncelerı tutumu. vaşavisı yonünden çagdaştı eski geleneklerden, özü sınırlandıran davranıslardan büsbötün sıvnlmıstı. Onunla Turk halk siin yenl bir boyava büriindü, \eni, insan özune inen. elle tutulur gözle eörülür olanı isleven, ba«a geleni önce tele «onra dilo döken bır leerik kazandı Krtv perçekleri Veysel'in elinde telden tele, dilden dile düserken toprağımızm unutulmus. bılınmeyen bir yanı avdınlıSa çıkıvordu, gözlerlmizin önüne seriliyordu. Onun sanatımızdaki öneml de budur Atatürkçü Ozan Türk halk siirinin ilk Atatürkçu, devrimci ozanıdır VeyseL Atatürk'e yaptığı ağıtlar, dok "YARIN OKTAY AKBAL Evet Havır "Yengeç,, Mızraklanacaktır Kanserle Savaş ıl 1945 . Genç bir Alman rfoktorun adı dünyanın bellı başlı bılım çevrelerınde yankılar yaratmaktadır. Bu kişi, hekımlerin «Losemı» halkın «Kan Kanseri» dediğı hastalığı bulup, tanımlayıp, niteleyen Rudolf Virchow'dur. Bugun hastanelerde mikroskopla kanser tanısı (teşhıs) konabiliyorsa, bunu, adı geçen Alman gencıne borçluyuz. Unutmayınız ki bir özdeyişte, «Tanı, tedavinin yansı» olarak gösterilir. Ama bu aşamaya ulaşmak hiç de kolay olmamıştır. Batılı Doğulu pek çok bilgin, XIX. yüzyıla değin kanserle yakından ılgilenmişlerdlr. örneğin ?u îstanköylü Hippokrat'ı (1 ö . 460 380) ele alalım. Kansere Yunanca «Karklnos» (Yengeç) dlyen llkin odur. Batı dıllerindeki «Carcinoma», «Le Carcinome», «Le Cancer», «Krebskrank heit» gibi terimlerln kökenl, hep bu sozcuğe dayanır. Doju tıbbının îbni Sinâ'sı (980 1037) da kanseri, bu anlamda Arapça «Seretân» sozcuğuyle karşılamış. Belli kı oncekınden aktarmıs. Her iki bilgine, bir bakıma, hak vermek gereklr. Çünkü kadın memelerinde rastlan:lan kanserlerin dıs görünümü, organa sanki yapışmış bir yengecl andınr. Tıpsal • tarihsel literatürde bu adlandırmanın yanında, niteleyid görüşler de vardır. örneğin Bergamalı C. Galenos (î ö 200 131). insan bedenindeki dokusal çoğalışiardan banlarının doğava uyan, bazılannın doğayı aşan, bazılannlnsa doğava karşıt (Contre Nature) olduSunu söylemiştir. Bu bilgine göre kanser «dıv ğaya aykın dokusal blr gelişmedir», etkeni «Atrabilis»tır fKarasafra). Melek yüzlu bir çocuk. «Yarın benimdir, blzlmdir» dlyor. Sesi de kendısi gıbl. Puruzsuz, aydınlık. Mutluluk veren bır ses Yarın bızımdlr, yarın bizımdir. Önce mavi gözlerinı goruyoruz, sonra yüzunu, daha sonra uniformasını . Yıl 1931'dır Asın sağcıların, Nazilerin zorbalık eylemlerlyle Almanvayı birbirine kattığl yıllar. Bır ufak tefek adam çıkmıstır ortava «Yarın bızimdir» demlştır Önüne gelene solcular, kızıllar diye bağırmıstır, adam dövdurme taburlan kurarak yol kestirmistlr, kendisine karşı çıkanları Yahudileri, sol duşuncelıleri yok etme yollannı aramıştır Işte o Almanya'nın bir kır lokantasında geçer yukardaH sahne. On beş on altı yaslarında bir Hitler genci meleklennki kadar saf, duru, inandıran, kandıran. dinlevenlen kendıne çeken, bağlavan seslyle «Yann bizlmdir» şarkısmı sdvlemektedir. . «Kabare» fılmlni gordüyseniz en etkili sahnenin hangisi olduğunu bilirsiniz. Ne o kabare havalan, ne o ikıli garip aşk öykusu, ne yalnızlığında bunalmış genç kızın seruveni, ne o ne bu' Adım adım vaklaşan Nazi terörunün rüzgândır duyulan her atfımda O melek vuzlü çocuğun o tanrısal şarkısı da değisi değişlverir eiderek O kilise ilâhilerlne benzeyen sarkı marş oluverir blrden önce gençler, kanlan kaynayan gençler katılırlar. 'onra kızlar, sonra orta yaşlılar. Yann blzimdir. benimdir' Kim istemez yanna sahip olmayı? Bir ya^h vardır yüzü buruş buruş, bir odur katılmavan marş haline dönusen o güzel şarkıya Yok yok, mars olunca sarkı da yitirir güzelliSini* çünkü yann yalnız bizimdir anlamma gelmeye baslar o sarkı, yann bizımdir, baskalannın yannı yoktur, yani biz öcümCzü alacağız, bin yıllık büyük Almanyayı kuracaSız. baskalannın vannı olmavacak bızlm yannımız kurulacak' Bir o ihtiyar adamdır ayaga kalkmayan, o marşa katılıp inançla. güvenle yann bizimdir demeyen. . Oyia iktidardaki orta sınıf ne hesaplamıştıî Nazfler, komünistleri önleyecek bir kalkandır. onlan kullanmalıyız, onlardan yararlanmalıyız. Sa? ile solu durdurmalı, yenmeli, sonra da sağı temiziemeli 1931lerin Alman kentsoylusu, soylusu, sanayidsi, tüccsn, is adamı, zengini hep bövle düstinür. HosgSrur sagın güçlenmesini, örgütlenmesinl. Hitler'ın bir lider olarak sivrilmeslni Ister. parayla destekler onu. Ama blr ulusun icine o 6e a!ma o kin, kan dökme hırsı bir kez girmesin' Ne denll ekinli bir topluluk da oNa şidrfpt tohumlan yesereeektir er geç Melek yüzlü gençler, tannsal sesler, yasama sevlnd veren sarkılar. hepsi hepsi degi^ecektir Kabarelerde bacak sallavan kızlar bile toplumun egllimine uyacaktır Sokaklarda vapılan kaz adımı yürüyüşler sahnede tekrarlanacaktir «Blz sağı idare ederiz, onlar solu durdursun temlzlesln» görüsü bir yerde iflâs edecektir... Yarın bizim olacak'. Dünyanın en uygar toplumlanndan birl bu tfüşle batağa saplandı Milyonlarla ölü bu düs ugruna verildi, bu ele geçmez «yann» uSruna . Evet, toplumlar, hatta en uygar olanlan bile çoğu ke« kutsalhğı şüpheli davalar, ülküler lçln çılgınlasırlar, sagduyulannı yitirirler G«rl kalmıs, gerl btraktınlmıs toplumlann gözünü boyamak ise çok daha kolavdır. Büyük sözler, kutsal inançlar. «;öz alan ülkuler hemencecik sürukler bataga. ucuruma o ülkelerin lnsanlarınl. Toplumlar çok dikkat etmelidir kendilerini ardları sıra sürüklemek isteyenlere. Umut veren, coşturan şeyler sovleyenlere .. «Kabare» filmini seyrederken filmin ana konusunun dıfinda böyle şeyler düşünüyordum Kötü tohumlann hiç farkına vanlmadan nasıl bCyuJüğünü, alaya alınan egilimlerin, her an baskı ve kontrol altında tutulacak sanılan ters görü>!İerin nasıl yaygınlastıSmı O mplek yüzlü, melek «e«li çocukların «yann bizim olacak» dlve nasıl bugünlerini, yarınlannı zlndan ettiklerlni. «Dünya bir kabaredir» divordu Liza Minelli. Ben*e o köy kahves'nde şarkısmı marsa dönüstüren melek yuzlü gencl, ona berzer milyonlarea genç İnsanın acı vaTEismı yaşıyordum Daha «onrakl yıllarda hangi fırtınada vok olup gittiklerinl, vann bizimdir diyerek ellerlndeki vaşam parçasını âa yitirdiklerini Buna benzer bir $evleri NOT: DUnktl yazımın birinci paragrafının sondan ikinci tümcesinin sonuna vanlıslıkla «değıl» sozcügü gırmış. Tümcenln aslı şöyle olacaktı: «Bır Cumhurbaşkanına yol göstermek, kendisinden neler beklediğimızl hatırlamak bize düşmez» Düzeltir. Szür dilerim. Y KÖKENİ YUNANCA «KARKİNOS» (YENGEÇ) SÖZCÜĞÜ OLAN ÜRKÜNÇ HASTALIK KANSER'E DE ÇARE BULUNACAKTIR. O GÜNLER UZAKTA DEĞİL, BU YÜZYILIN İÇINDE!. Doç. Dr. Sırrı AKINCI leyse geçellm XVI. Yuzyıla. Bu suretle tıbbın başlıca temsilcilerinden TJJ. Paracelsus'u (1493 • 1541) görmekteyız. Bu bilgin duşuncelerini klmi kez sSzle değil, eylemle anlatırmış Bir gun tıp öğrencılerinl çevresınde top layıp, onlara ellenndeki klasık kitaplan dershanenin ortasına koymalannı söylemiş Sonra hepsini tutuşturmuş. Arkasınrfan da: «Yenl bir tıbbın doğması için, kohne fikirlerle dolu bu sözde bilimsel yapıtlarm ya kılmauı gerekn Srze verebıleceğim belki en iyı ders budur» demiş. Ona gore eski tıp yararlı değil zararlıymıs Gerçek Tıp doğa bilimlerinin temeliymis. Evrende «Vulcanus», insan bedeninde «Archeus» denilen bir «Spiritus» (Ruh) varmış. Hastalıklann bu arada kanserin oluşumu, ikincisinin bir «yab%ncı spiritus» la kaynaşmasıyle olanakhymış Her hastalığı lyi edebılecek biricik ilâç «Petra Philosophica» (Felsefe Taşı) da bulunmaktaymış. Eğer bu ta? ele geçerse lnsanlar kanserl» birlikte bCtün hastalıklartfan kurtulacaklarmış. Tarihsel kaynaklann bildirdiğlne göre, bılginın yaşamı bu taşı araştırıp bulmanın özlemiyle geçmiş. Sonunda o amacına ulaşamamış ama, biyolojik kıravanın da kurucusu olmuş. bağımsızlık kazanması gibi bilimsel teknik ilerlemeler oldukça bıriklm yaratmıştı. Madde billmleriyse Rönesans'tan beri matematıksel, deneysel, gözlera ci yöntemlere uymı sonucu, ilerlemenis doruğunda bulunuyorlardl. Artık tıbbı da onların düzeyine çıkaracak bir adam bekleniyordu. Umutlar boşa çıkmadı. R. Virchow bir elinde otopsi bıçağı, öbür elinde mikroskop, kafasında materyalıst fikırlerle tıpta bov gösterdi. BUgin, «On bin otopsi ysptmfr şu sözü çok edilen ruh denilen nesneyi bir türlü göremedim» diyecek uygar viğitlikte kovu maddeciydi Doğrusu öyle olmasaydı tıpta devnm yapamazdı. Spekülasyon bataklığında bocalar dururdu. Bilgin once «Omnıs Cellula e Cellula» (her hucre başka bır hücreden doğar) özdeyişiyle, hücreyi biyolojinin temel taşı vaptı. Böylece öteden beri tıbbı köstekleyen, gizemcilık (Mı>=tısizm) saçmalığının oğelenni tasıyan «Generatıo Spontanea» (KendıliSmden varatılış) kuramını yıktı Onun tıptaki köklü devrıminm Credo'su (Amentüsıi) bu gorüşle baslar Butun ha"=talıklan olduğu gıbi kanser sorununu da hucreve bağladı. Denevlere dayanan araştırmalarından çıkardığı temel görüşlere Röre karser bır hücrenın tıpik olmayan (Aticik) pbrunüme donüşmesidır Bu donuşme çogu kez sınırsız üremelerle bırliktedir Bıçıml degısmis hüc relenn doğal görevlerinde btv zukluklar görulur Kanserle»mis hücreler berfen sıvılan aracılığıvla bfr organdan ötekine tasınırlar (Meta«tasis). Organlan etkilevecek «üregen uyartıIar (Tahrlş), kanser oluşumunun baslıca nedenidir Hücrenin Sırları R. Virchow*un 5 eylül 1902'dtv ki ölümünden bu yana, kanserın nedenıyle ilgılı göruş dışındakıler, bırer gerçek olarak tıpta benimsendi. Yukarda dedlğimiz gibi, kanser tanısım günumüzde bile ancak bu görüslerle yapabilıyoruz. Ama kanserin nedeniyle ilgili R Virchow'un görüşünü tutanlar olrfuğu glbı, onun yerine değlşık kuramlar ilen sürenler de çıktı. Kimyasal maddeler, Hziksel etkenler, hormonlar, tennentler (mayalar), virüsler, mıkrop lar, parazitler, insanın bedeninde dolutluk (Embnyon) döneminden arta kalmıs hücreler v.b. bilginlerce sorumlu tutuldu. Ne var kı kanserleşme anar şisinın biyolojik • hücresel mekanizması çozülemeyen bir bilmece olarak tıbbın karşısına di kıldi. Butun güçlük çok kar^ maşık biyokimyasal olayları yapısında toplayan, bir laboratuvar diyebıleceğinîiz hücreyi ^jyıjDilememçkien doğuyorcfu. ~Bunu bilmek guç blr sorun mu dur? denilebilir. Yanıtını bir vetkılıden, Î.Ü. Tıp Fakultesinden eskıden dokubilim okutan T R. örensoy'un anılanndan ak tarayım «Gençliğimde Berlin' de aslstandım. Yanında çahştığım profesörlerden bana hücre>ı iyi öğretecek bir kıtap istedım. Adam guldü Beni kolumdan tutarak büyük bir salona potürdil. Dort duvar tavana değin kıtaplarla doluydu Bana istedığını alabılırsm dedi. Ben şaşırdım kaldım Sonra yine giılerek, o ufacık hücre İçin bır kitap değıl, işte boyle kitaplık dolusu kitaplar yazılmış tır Bunlara her vıl yenüerlnın eklendiğını de unutma Bılım yolunun volcususun Domuz kasabmın ağzma yaraşacak böyle bılgısizce isteklerde de blr daha bulunma » Gunumuzde hücrenin sırlan vavaş vavaş öğrenilmektedır özellikle kımvadaki, genetik'tekı, vıroloııdeki dev adımlar, elektron mıkroskobunun uygulama alanına girmesi buyük iler lemeler sağlamış, kanser bilmecesinin çozumüne yarayacak önemli bazı ip uçlarım ortaya koymuştur. ••••»»»•»••»»•»••»»»»•••»•••»•»»»»»»•»»»t»» | î SAGE LTD. ŞİRKETt GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN Şirketimiz Meıkezi Için Sorumlu Ticarcî Müdürü Alınacaktır 1 Yüksek tahsil sahibi olmak. 2 En az 10 yıl mezkür konuda tecrübe sahibi oimak, 3 50 yaşını geçmemis olmak, 4 îthalât ve öıracatı fiüen İdare etmış olmak, 5 îngllizceye vakıl olmak, 6 Akreditif muameleleriıü bilhakkm bilme*. YukandaM evsata haiz olanlann cvvelce caiıstıklan ver. lerden alacaklan sertifıka ile yazılı olarak şirketınuz tstanbuı merkezine müracaatlan Oân olunur. M ü r a c > s t: SAGE LTD ŞİRKETİ Karaköy Rıhtım Caddesi Tahir Hsn K»t: 4. Telefon: 49 23 63 45 60 18 î s t a a b u l * Yüzkarası Dönem Kanser bilgısınin evrımini anlayabılmek ıçın, Eski Yunan'dan XIX. yuzyıla değın gel melı, ama arada Ortaçağı atlamalıdır. Çunku bu çağın tıbbı lle öteki bılimleri, Hıristiyanlığa ait patnstık felsefenin bılyük sentezinı yapan St. Augustınus'un (354 • 430), «Compelle tntrare» (kilise otontesine gırıniz) göruşünün etkisine uğramışlardır. Bundan ötürü bllımlerle birlikte devlet, hukuk, sanat, özgür düşünce «Gökl?rln Melekutu»na bağlı binr «Bracchıum Secularae» (Dünyasal Kol) sayılmıştır Bllginlenn karşısına Inquisitıo'nun (Soruşturma), Autodafe'nın (İnsan yakmak içın odun yığını), lndex Expurgatorıus'un (kllisenin kara listesi), Excomunicatio'nun (dinsel afaroz) dizlerin bağını çözen, tüylen diken dıken eden, korkunç gözdağları çıkanlmıştır. öte yandan kulaklara yansıyan çan seslennin mıı slkısınrfe Hırıs'nan bağnazlıgının «Extra Eccllesıam Nulla Salus» (Kilise dışında kurtuluş yoktur) sloganı zavallı insanların yuzyıllarca beymlerinı yıkamıştır Sözün kısası Ortaçağ, ınsanlık ıçın yüzkarası bır donemdır Konumuz bakımından U7enn<1e durmaSa deŞmPz Ö^ Devrimci Görüşlere Doğru Gelehm XVII. Yüzyıla. Karşımıza R. Descartes (1596 1650) çıkıyor. O da eski tıbbı beğenmiyor. Dostlanndan birıne, «Ya nılmaz kanıtlara dayanan yeni bır tıp kuramı aramaktayım, onu buluncaya değin sağlığınızı lyıce koruyunuz» demesl sozlenmızi doğrular. R. Descartes, T 3 . Paracelsus'a karşıt düşünüyordu O, temeli madde bilimleri, rfili matematık olan bir tıp kurtnak ısteğindeydi; «yanılmaz kanltlar» demesindeki baslıca amaç buydu. Acaba başarabılır mıydi' V. Gunyol'un G. Lefebvre'den blr çevirisindeki «matematikçı olan Descartes tümdengelim yöntemiyle yetinıyor; deneyle, pratik uygulamalarla ilgılenmiyordu» satırlarına bakılırsa, buna «hayır» demek gerekecek. Ama tıp tarıhindekı açıklamalara göre, fılozof, bır dananın dlsseksiyonunu vapmış, «canlı organızma bir makınadır» demıs, «Traıte de l'Homme» (tnsan Üzerine lnceleme) adlı yapıtında, fizyolojık gorusler ıleri surmüş, insan ruhunun beyindekl Corpus P neale'de (Kozalak Bezi) oturduğunu sovlemistir. Evet o kuramcı bir adamdır ama, az da olsa tıpta araştırma yapmıştır. Ha'îtalıklar bu arada kanser ıçin ne dedigini bilmemekteyiz. Şimdi XVIII. Yüzyıla bir göz atalım. Bu sürede F. Broussais (1760 1808) var. O kanserle birlikte bütün hastalıklann, beden sıvılanndaki bozukluklardan doğdugunu, bunu önleyecek biricik tedbirln «Kan alma» olduSunu, «sülük»le «hacam8t»ın hekimlere «para» hastalara • sifa» "saiŞladıgım sSvleyip durmuş. övlesine kl bir çeşit gladvatör diyebileceğimlz Brous«aı^'cl heklmlerden, zavallı hastalann çekmediklerl kalmamıs. XIX Yüzyıl kanserbllim bakımından önceld yüzyıllara göre aynmlıdır. Bu sürede kanserli kadavraların otopsisi, tnlk roskobun daha büyttücü daha yararlı duruma sokulması, organların ince vapılışlannı 5|reten dokubilimln (Hlstolojl) Vefat ve Başsağlığı Zeynep Kâmil camiasına uzun seneler büyük hızmetlerde bulunan ve bilhassa Zey nep . Kâmil Anne ve Çocuk Saelıshnı Koruma Demeğınin hukuk müşavirliğini fahriyen yapıp bizlere arkadaşlık ve dostlueun en güzel ömeklerini veren kıymetli ve Müstesna aSabevimiz büvüğümüz AVUKAT Yüzyılımızın Bitiminde.: Yazımı bır anıyla bağhyacağım. öğrencilığimde dünyanın sayılı kanser bilginlerlnden S. Oberndorfer (1879 1944), ÎO Tıp Fakültesinde öğretım üyesiydl Bu kışi gençliğlnde R. Virchow'un çıkardığı ünlü derglnın genel sekreterlığıni yapmıştı. Yetışkinlık rağında da kanser konusunda sdz götürmez bır otorıteydı. Ganptir ken dısi de kanserden öldü Hatta ölürken: «Yaşamım boyunca hep kanserle uğrastım Su testısı su yolunda kınlir. ölümCmun kanserden olması biraz da bana varaşır öldükten sonra otopslmi mutlaka yapınız. Çı kacak kanseri sevgill öğrenci lerime gösterirsınız» sözlenyle bılimseverliğin yüce örneğinı go^termiş, isteği de yerine ge tınlmışti. İşte bu bilgine daha hasta olmadan önce derslertnden birinde: «Savın hocam irsanlık kanser belâ'sından yakasını acaba ne zaman kurtar» bılecektır7» dıve bir «oru sor muştum. Sozlen hâiâ kulakl* rımdadır: «Çahşmalar bu tpm povla gıder<=e en geç XX Yu7 vılm sonunda.» Evet madde bilimlerinin vön temlerinı R. Vırchow'un uğurlu eliyle benimsemiş günümüz tıbbına güvenelım Onu Tevraf ın felsefesl, îsa'nın mucizesi, lslâmın Tıbbı Nebevî'sl, Budjzmin Nirvana'sı rfeğil sadece materyallst görüş basanlann doruğuna çıkarmıştır. Korkunç «Yen geç» de en geç yüzyılımızın so nuna değin korkunç biçimde mızraklanacaktır Hücreyı ön planda ele alan, bilimsel teknik araştırmalann hızı, çokluğu, verimliliği, sevinerek blldirelim ki S Oberndorfer'in gelecekle İlgili kanısım doğrula maktadır. •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••^ KtRflLIK BİNA ARANIYOR Taksirn . Etiler veya Beşıktaş Etiler arasında en az sekız : • daıreh apartman kıralanacaktır. • : Tel: 64 07 81 • • Cumhuriyet 2234 ; YENİ UFUKLAR Ayhk Sanat ve Düşünce Dergiâ görev bilincinin değerlendirilmesini okurlarına bırakarak çıktı. llhan Selçuk, V. Günyol, Robespierre, M. JSeyda, A TTmuçln, M. Küfeh. O Duru, O. F. Toprak, S Sıtkı, M Karabulut, N. Gürset 1 Z. Eyuboğlu ve Fakir Baykurt, BEORİ ÖZKATA'vn 3 nisan 1973 günü kaybetm ş bulunuyoruz Vefakâr aılesine ve camiamıza başsaflıîı dilerken aziz hâtırasını rahmetle ysdederiz. İdare Revetl T"'*rpi 441 2237 ; NfSAN SAYIS1NDA Isteme adresi: YENİ ÜFUKLAR, P. K. 1034, Karaköy lstanbul YİİKSEK flĞRETİME HAZIRLAMA DERSANESİ • •oau MMO •oooi M«nt* •oüteUı »ıtntH M/MH ÖGRETİM KADROSUNU AÇIKLAYAN TEK DERSANE AAofemotik: SABRİ BABACANARİF AKÇABAYMEHMET OÜZKAYA Fizik: NECMETTİN BAĞCIFAZIL ERDİNE ADİL ÖZGÜR UNİVERSİTEYE GİRMEKİÇİN îükse) GÖZAÇAN m = lle Osman GÜLER = =^ V tF A T Merhume Salime ve Merhum SaSrettin Özkaya'nın oğullarj İşBankası Pangaltı Şubesı Mudurü Rasıh Atıl'ın kardeşı Ferıhan Özkaya'nın sevgılı eşı, Lâle, Alanur ve Gülümser'in sevgılı babaları, Erhan Alpaf, Burak'ın biricik büyük babalan Hıkmet Şehgenç ve Tümer Akçalı'nın kayınpedert Menh Atıl'ın eniştesi. Neşe ve Tunç Atıl'ın amcaları, Eftalettin Güngör'un yeğeni lstanbul Barosu Avukntlarından, Nisanlandılar. M/3/1973 BEStKDÜZÜ ^S == * = Cumhuriyet 2236 KAYIP 09.331110 sicn mımaralı Nisan Temmuz. Ekira 1973 emekll «eklerbü tnybettim Hükumsttzdür. Cevdet K<HU Cumhuriyet 2230 KAYIP Nflfuı eozdanımi k*ybettlm. yeni.inl alaeagımdan hıikUnuuzdOr. Alta; GÖZÜKÜÇCK Cumhuriyet 2227 YÜKSEK ÖĞRETIME HAZIRLAMA DERSANESİ Manrtmuracılar Sttesı SEUok ÜNKAPANI İSTANBUl Tel 2 6 3 0 4 9 . 2 6 6 8 52 I O«rsane«Ti4z «adec* Unfc*fMnir>d8C* r L Şub«mlz yo4dur Ktmyo: KEMAL ÜÇrtĞİT ŞAHAP ÜÇYİĞİT A v u k a t yeniFEN SINIFURIMILBnl/onfeflllnLronfen \S(ÛfPfi /ÜPEP FEfl 2ffMVI/ /ÜPEft FETI açdacakiT. Sonuç: 367/2213 tutulduğu amansız hastalıktan kurtulümavarak vefat etmiştiı Cenazesi 4 Nisan 1973 Çarşamba günü dğle namazını mütesk' Kadıköy Osmanağa Camimden kaldınlarak Karacaahme* mezarlığındakı ebedî ıstirahatgâhına tevdi edilecektir Tanrı rahmetı ni fizerinden esirgemesin. Atl FSt BEDRI ÖZKAYA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear