17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 30 Nlsan 1973 Çağın Karakteri adyo ve hele televizyonun günlük hayata girişi, bir ülkeyi yöneten, o ülkede sözsahibi olan sivil ve askerlerin, halkla ilişkilerinde büyük devrimlere yolaçmıstır. Bu devrimler, çagdaş sosyal psikolojinin, devlet idaresi açısından ve halkın ruhunu, halkr tecirgin etmeden kazanmak sanatı açısından, yeni, ama çok önemli problemleridir. Bu nedenle ve bu noktada hemen şunu belirtelim ki, psikolog, yani toplutn içinde ruhun kanunlannı srastıran, inceleyen, hükümlere bağlayan bilim adamı, şimdi. çagdaş anlayışlı ülkelerde, hatta Mya?etçiden önde gelen, aktif unsurdur. Yine bu nedenledir ki, zamanımızda psikoloji, artık bir sosyal laboratuvar bilşisi halini almıştır. Ve psikoloç, modern toplumlann, biraz ö a yön tayin edicisi * durumuna gelmiştir. Çağdaş topluma gellnce; çağdaş toplum da art:k, eski çağların, hatta daha dün diyebileceğimiz. Ikinci Dünya Savaşı öncesinin toplumu değildir. Ikinci Dünya Savaşı ve onu izleyen devrimiz, toplumlarda nice değer ölçülerini değiştirmistir. Toplumlar artık, hangi ülkelerde olurlarja olsunlar, kencfilerini saran dar çemberi yıkmıslardır. Dar görüşler, donınuş formüiler, standart değer hükümleri, şimdi hiçbir toplumda, hayranlık ve teslimiyet duygulan yaratmazlar. Simdi ruh âlemi, ya da sosyal psikoloji modern teknolojideki gelişmeler kadar hızla. hem varlığin meseleierine, hem toplumun kanunlanna nüfuz ede*iilmek ve onlara hâlrim olmak miicad'elesi icindedir. Bu fütuhatm, bu yıldınm hızı ile ilerleyisin, yol ahşın önderleri ise. psikologlardır. Daha doğrusu, teknolojideki aşamalarla, sosyal psikolojideki fetihler ve zaferler, atba^ı, yani beraber yürümektedir. Çünkü meselâ. herhangi bir öğle yemejHnde. oturduğumuz sof ramn basında yemegimizi yerken. radyo bize, yalnız köyümüzde. kentimizde d'eğil, dağlar, kıtalar ve okyanuslar ötesinde, o gün ve o saatlerde olup bitenleri, bütün yönieriyle verir. Herhangi bir aksam yemeği sonrasında televizyon, bütün bu olup bitenleri, bütiin renkleri ve sahneleri ile önümüze serer. Cıvar köylerimlzdeki halk oyunlarından, hava limanlarımızdaki ugurlama veya karşılamalara, deniz aşırı ülkelerdeki kavgalara, gürültülere. bomr>alanan ülkelere, ya da Ay gezegeninde taş devşiren insanlara kadar, günümüzün âlemini, adım ad'ım izleriz. Bugünkü küçük dünyamızda hiçbir kuvvet, artık görüş ufuklannın kapanmasma ve eski dar, karanlık dünyalara dönülmesine, toplumlan zorlavamaz. Zorlasa bile bu zorlayışın. artık sonu gelmistir. Bueün artık, yönetenlerin yönetilenlere olduğu kadar, hatta belki de daha fazla, yönetilenlerin yönetenlere, kendi arzu ve iradelerini ulaştırabildikleri bir çağda yaşıyoruz. R Olaylar ve gofüşler İNSAN RUHUNA YÖNELİŞ Şevket Süreyya AYDEMİR nun, bütün dünyayı bir ânda önümüze sermelerinin teknik mucizesi yanında, öbür imkânlar âlemi de açılmıştır. O da, bizlerin, bütün bu gördüklerimiz, dilediklerimiz karşısında, ruhlanmızın, beynimizin, tam ve klmsenin mildahale edemeyeceği bir özbenlik. bir hürriyet içinde hükümlere varmak hakkıdır. Gördüklerimizi, beğer.ir veya beğenmeyiz. Olup bitenlere, radyonun yaydığı dalgalarda veya televizyonda geçit resmi yapan sahnelerde görünenlere, sempati duyar veya duymayız. tşte bu bizim, sosyalpsikolojik bir çağdaş varlık oluşumuzun sonucudur. Bu sempati veya antipatilerimiz, sevgimiz ya da duyduğumuz tedirginlik, öj'le bir ruh halidir ki, işte bütün bu radyolara, televizyonlara emir ve kumanda mevkiinde olan insanlar, bu sahneleri yaratır, oralarda eörünür veya konuşurlarken. çağın bütün dünya vatandaşlarma baeışladığı bu çağdaş hak ve imkânı, her ülkede hesaba katmak zorundadırlar. Eğer bugün Mussolini veya Hitler sağ olsalardı, radyolarda, televizyonlarda artık, o eski panayır aktörü jestleri ile konuşamazlardı. Çünkü radyoların, televizyonların başlarındaki artık şahsiyetleşmiş insan, bu jestlere ilgi duymazdı. Iste bu değisen dünyanın, bu önüne bütün âlemin serildiği bu şahsiyetleşmiş insanın kar«ısmda, kopuk, yabancı ve benimsenmemiş kalmamak içindir ki, dünyanın aydın ülkelerinde, sosyalpsikolojik araştırmalsr işi, genis ölçüde ele almmıştır. Gerçek psikolog, yani kendi egilim ve içözelliklerini degil, toplumun çağda? değer ölçülerini ve isteklerini dile eetirmesini bilen gerçek bilgin. dünyanın bu ülkelerind'e, sosyal arastınna laboratuvarlannın baştna getirilmiştir. Şimdi «ivil ve asker, bütün görev ve teşkflftt kollannda, sosyal psikoloji arastırmalan ve psikolog. zamanm, hem sosyal araştırıciM, hem ilgililere yön cösterici güçler olarak sahnededirler. Bizde de «12 Mart Müdahalesi»nden önceki çalkalanmalar devresinde, gamsız ve vurdumduymaz politikacı ile, sunun bunun üzerine saldırmak, ya da Millet Meclisi'nd'e dolaplar kınp araştırmak, şuralan buralan basıp, basılan öğrencilerin dahi açıklamaktan utanacaklan sahneler yaratmak yerine, olup bitenleri, ruhî reaksiyonlar açısmdan »raştırmav! bilen bir iktidar olsaydı, memleket bu çalkantılan, bu kadar pahalı ödemezdi. dileri halk içindir. O halde, buralardan halka seslenmenın ve halka görünmenin, artık bir sanat olduğunu. onlar kabul etmek zorunda dırlar. Halk, benimsemedigi (estleri. görünüşleri, elbette kl mutlaka hossfirmek zorunda değildir. Radyo ve televizyon çağın, dikta kabui etmez yaratıklarırlır. O halde. kabııüer. tehliğler, mesailar, uğurlamalar, karsilamalar ve benzerı olayların halka intikalinde. derir. bir ruh anlayışı. davranışlara rehber olmahdır En basit reklâm larda bile hükmünü icra eden fekrarlamaların. dinlcyiciler ve seyrediciler olarak içimizde uyandırdıgı reaksivonlan biliriz Ba?it reklâmlarda dahi gnrülen bu ruhi tepkilerin, daha önemli sahnelerde etkileri, elbette daha derin olacaktır. BU YAZ NEREYE? CUMHURİYET'İN SAPTlGl TÜRÎZM ANKETt, ÇALIŞAN tNS4.Nl.AR1N Bİ.SELl'RİNE LYÜLN BİR OTEL, UOTKL VE KAMPİNGDt TATİL GEÇtRMEK I.^IEGİYLE DO LU OLDUKLARIN1 VE liENİZ KIT1SLNOA BİR YERt ÖZLEDlKLERİNt ORTA1A KOIUSOR. Halka Yönelmeli Sonuç olarak radyo ve televizyonlarcfa, blzim halka istediklerimizi dikte etmek gücünde olmadığımızı, halka dikte etmek yerine, onu kazanmak, ona kendimizi sevdirmek görevinde olduğumuzu, sözsahiplerimiz bllmelidlr. Hele televizyonda fotnğraf, eSer yerinde ve çok dikkatli kullanılmazsa. halkın ruhunda. bu dikkatsizlijgi yapanlarrian ziyade. bu foto»raflarda görünenlerin aleyhine teşirler yaratacaktır. Kısacası, radyo • televizyon yayın ve proeramlannda, şüpheciligin, dar görüşlerin yerini, genç, ama olaun ve tecrübeli psikologlann, insan ruhunu anlayi'lan almalıdir. Bu zaruret, sivil ve asker, bütün yayın materyeli için böyledir. Eğer tekrar etmek gerekirse junu ifade edeceğiz ki, bütün değer hükümlerinin değiştiği ve hızla da değişmekte olduğu bambaşka bir çağda yaşıyoruz. Bugünün devleti. artık o*ünün devleti değildir Hele basın. radyo ve televizyon, onun bütün iç âlemini ve problemlerini böylesine ortaya serdikten «onra. Şimdi devletle halkın ruhiilişkileri. çok dikkatle incelenmelidir. Halka yukarıdan bakan devlet ve devlet görevlisinin yerini, şimdi herverde, halkın dilini konuşan ve kendini topluma vermesini bilen devlet almaktadır. Hele dikta usulü ise a^rımızd'a. hakikaten gücünü yitirmektedir. Nitekim, herseyi devlet ellnde toplayan, teknoloji alanlarındaki başanlarına ra5men halkla ilişkilerinde. hesapsız kontrol, baskı ve herkesten süphelenme cihszlannı işleten bir büyük devlette. resml nutuklar ile tebliğlere, sayfalannın yüzde 80'ini «yıran devlet sözcüsü gazetelerin, halktan kopmuş olduklan, açıkça görülmektedir. Memleketimizin ise, yukandan beri vasıflandırmaya çalıştığımız değerde psikologlardan, rıe yazık ki yoksun olduğunu sanıyorum ki. bu bir gerçektir. Ama. bundan yılmamak lfizım. Sosyal • psikoloji alanına, yani halkın ruhuna artık, clddl bir bilim seferberligi ile yönelmeliyiz. Sanıyorum ki bugün bu dava, bizim en önde gelen davalanmızdan blridir... SADUN TANJU Bir anket yaptık. Okuyuculanmıza «Bu raz nereye pidiyorsunuz?» diye sorduk. Katüma oranı önceden yaDtığığımız hesapların çok üstüne çıktı. bu yüzden anketiD değerlendirilmesi uzun sürdü. Şimdi sonuçlar elimizde. Anketin amacını belirtmiştlk. Yoğunlasarj jalısma hayatı içinde insanlar tatil ihtiyacını daha fazla duyuvotlar ve keselerine uygun bir yerde yılın yorgunlugunu çıüarmak istiyorlar. Bir Anlayış Örneği Ama, şimdi olup bitenleri oluruna bıraksak bile, bugün ve gelecek günlerimiz için de psikolog ve sosyal psikoloji unsurları, şu ya da bu baskı ve korku tedbirlerinden, hiç şüphe yok ki, daha çok muhtaç olduSumuz unsurlardır. Çünkü baskının ve korkunun, hatta her türlü eylem istidadının dışında olan insanlarda bile hangi reaksiyonlan yarattığıiı anlamak, basit bir tarih bilgisi ile dahi mümkündür. Çağımız. bunlara çok kurban vermiş, ama o günleri de çok aşmıştır. 1925'te, takriri sükun kanununun getirdiğl îstiklâl Mahkemeleri döneminde, bu mahkemelerin, az haklı veya çok haklı hükümlerinden bahsedilebilir. Ama, işkence söylenti ya da olaylarınö*an, katiyen bahsedilemez. Bu mahkemeler, en ağır suçla hapsedilen hükümlülerine karşı da, kısa bir süre sonra, öyle bir anlayış olgunluğu göstermislerdir ki, bunlann örneğini. başka ülkelerde göremeyiz: c Îstiklâl Mahkemeleri, Türkün, adll dehâsının mahsulüdür.» Ve: « Biz, Millî hasıladan, bir zerre bile feda etmek istemeyiz.» sözleri, o devrin veya bu tnahkemelerin basında olanlanndır. Bu görüşlere, bu mahkemelerin havasını yaşamıs biri olarak, bütün kalbimle katılınm. Şimdi de memleketimiz, aslınd'a bir iktidann da suçlu olduğu ve ciddi bir sosyal nedene dayanmayan bir kavram ve cylem kanşıklığının, muhasebesi karşısındadır. Umulur ki. aynı olgunluk, günün lnsanlarına da hakim olsun. Memleketten kopanı, memlekete kazanmak. sanıyorum ki onu, büsbütün toplumdışı kılmaktan, daha hayırlıdır. Evet, bu da bir sosyal psikolojl meselesidir. Fakat konuyu, daha basit görünen yön leri ile ele alalım. Tatil İçin 3000 Lira Cumhuriyet'in okuyuculannın çalışan ve çok yorulan insanlar ülduklarını biliyoruz. Sosyal seviveleri. on'ara. değişik bir çevrede tatil geçirmek ihtiyacını duyuruyor Yine biliyoruz ki. Cumhuriyet okurlan orta KEzaiiçlı parasım hesaplı harcama zorunluğunda oulunan "JretmenJerdeıı, memurlardan. teknisyenlerden, mühendis, îioktor »eterlner, eczacı gibi meslek sahiplerinden. öğrenoiıerden. emeklileıden, yönetim kadrolarında çalışan serbest meslek mensubu ve işçilerden oluşmaktad:r. Aniietf gelen cevaplardan, Cumhurivet okurlarının °o 4O'ınxn 2U'ü4ftU0 Iir* aylık geliri olduğu, • 19'unun 4000 liradan tazia kazanüıklan. » °o 41'inin de 10002000 lira arasında aylık gelire sahıp bulundukları anlaşılmaktadır. Okurların V K2'sı en az bir o haita, en çok iki hafta tatil yapabilmeyi düiünınetftedirler. Ortalama 4 kisilik ailelerin tatil için ayırdutıan oara 3009 lirayı pek geçmemektedir. Bu parayta ortalams 10 Bİinlü'f iyi bir tatil geçirmeyi düşünmektedirler l$te anKetimızin amacı, bu yolda Cumhuriyet okurlarına »ardınıcı olmaktı, onlara kendi olanaklan içinde en iyi nereüe tatil yaoabılecekleri konusunda vardım etmekti. Bunun için de blı takım taze bilgilere ihtiyacımız vardı. İdeal Aylar: Temmuz Ağustos Ankete cevap verenlerin «' 52'sl ıdam Ij&şına eünde , • 4060 lira harcayabileceklerini; "» 19*o aa /510U ve daha , fazla lira harcama gücünde olduklannı belirtüler. V 29 o okuyucumuz günde 2540 ıira narcavabiıeceklerlnı «öylüyorlar, bunlann büyük çogunlugu ögrencileıaır Tatil için okuyucuların • 91'inin Ternmuz ve Agustos , « ' aylarıru tercih edişlerı dikkati çekıcidir. Geneliilue ç>ıcuklarını okutan aileler tatillerini okuUann açıüş ve fcaparuşına göre sınav avlanna göre ayarlıyorlar v HaaıraE eibi, Eylül gibi aylar adeta turizm mevsiminin dışında kalıyor. tlerde, ıc turızmin öneml daha iyi aniaşıur«a oeıld egıtim kurumlarının çalısma dönemlerl üzerinde yeni bu puuılama gerekecekür. Yoksa, bugün iki aya tıkışfen runzm ınevsiminden hem tatil vapanlar. hem ae turistik tesıslen ışletenler zarar görmektedirler. Değişen Dünya Fakat, az yukarıda işaret ettiğimiz teknolojik imkanlann, yani radyonun ve televizyo Halka Görünmek Sanatı Günün sahiplerl, elbette bileceklerdlr kl, ve televizyon kendilerl içln dejil, ken BİR 28 NİSAN VARDL. OKTAY AKBAL Deniz Özlemi Evet Hayır KANSERDE EĞÎTÎM VE ÖRGÜT ağımızda kanserden ölüm olaylarının oranı, veba, kolera, tifüs gibi bulaşıcı hastalıklara bağlı ölüm oranlariyla kıyaslanabilecek durumdadır. Ne var ki, bulaşıcı hastalıklara karşı yeteri kadar bir profilaksinin mevcut olmasına rağrnen, l!*nser profilaksisi hâlâ yarının sorunu olmaktan kurtulamamışt»«. Hemen ifade etmeliyim ki, tıbbın hiçbir konusu yoktur ki, kanser gibi bütün kuşaklar boyunca güncel (aktüel) sıcakhğını sürdürsün... Yine tıbbın hiçbir konusu yoktur ki, teşhis ve tedavisind'e olumlu çözüm yollan bulunabilmesi için maddi ve manevl büyük çabala' harcanılmamış olsun. Bütün bun lara rağmen, kanser teşhis ve tedavisinin, bugün neresinde oldugumuzu sorarsak, kesinlikle sonunda ve hatta ortasında olmadığımızı söyleyebiliriz. Yalnız şu var: 50 yıla yakın bir süredir geliştirilen «erken teşhis» metodlariyle, genellikle Rahim Bnynu Kanserleri erken teşhis edilebllmektedir O *ki gün öncesi neydi? Bir düşünün bakahm. îki gün öncesi... Bugün ayın otuzu, demek yirmi sekiz nisanmış. Bir | şey uyanmadı demek hâlâ? Kaç ya?ınd"asınız, otuzlarda mı? Yirmi yaşlarındaydınız o gün si*. Yirmilerde misiniz? Öyleyse ilkokul çağındaydınız.. Daha daha yaşlıysamz iyice bilirsiniı o günü. Ama unuttunue, umıtturdular size, Bir 28 Nisan gününü yaşadığımızı unuttuk toplumca. Oysa o günün gazileri yaşıyor aramızda, bacağını yitirmiş bir genç şu günlerde adalet önünde hesap \eriyor. Neyin hesabını? Herhalde 28 Nisan 1960'ta Menderes'in baskıcı güçlerinin kurşunuyla yitirdiği bacağmın hesabını değil... O soracaktı bu hesabı, soramadı. Şimdi başka hesaplar soruluyor. Daha başka gazileri de var o günün. Onlar da nerdeyse suçlu durumda!.. Çok şey değişmiş demek 28 Nisan 1960'tan bu yana... Bu yüzden yabancılaşmışız bu güne. Baktım pek hatırlayan, anan, kutlayan çıkmadı 28 Nisan'ı. Ne politikacılanmız, ne basın erleri. Bastn dedlk, alın gündelik gazeteleri, hemen hepsi 28 Nisan'a karşı, 27 Mayıs'a karşı, gerçek anlamıyla 12 Mart'a karşı. 28 Nisanda yenildiler, 27 Mayısta bozguna uğradüar, ama 12 Martın anlamını değiştlrmeyi başardılar. 27 Mayıs hiç değilse çizgisini biriki yıl sürdürebilmişti. Ama 12 Mart üçbeş gün sürebildi ancak, sonra gerçek 12 Marta karşı çıktı 12 Mart... Bu bir garip çelişkidir, inanılmaz bir şeydir, ama gerçektir. Hani TV'de bir çelişkiler ülkesi var, gerçekte bizim toplumdur orası. Uzakta aramayın o ülkeyi, içindeyiz, içinde yaşıyoruz... 28 Nisan 1960... Kim ne derse desin bu önemli bir tarihtir devrim aşamamızda. llk kez aydın bir gençlik eylemi o gün patlak vermiştir. Kemalist çizgiden kopmuş bir iktidara karşı Atatürk gençliği sesini yükseltmiştir. Kardeş kanı dökmekten kaçınmayan Menderesçi zorbalara karşı yükselen «Olur mu böyle olur mu?» çığlığı on üç yıl sonra bile etkinliğini, güncelliğini yltirmemiştir. Anlam derinligini, bir simge olma gücünü ise hiç... O gün yirmisinde olanlar bugün otuz üç yaşında, otuzunda olanlarsa kırk üç.. 28 Nisan'la 27 Mayıs bir bütündür, içiçe bir anlamdır, bir simgedir. Kemalist devrimci aydın gençlikle, halkın, askerin bir potada eriyip bir yeni atılım yaratmasıdır. Böyle bir güce sahip olduğunu o günlerin zorbalar;na göstermesidir. 28 Nisan gençlik davranışı olmasaydı ne 27 Mayıs, ne 1P61 Anayasası, ne O günleri izleyen on yıllık bir düşün özgürlüğü çağl olabilirdi, yaşanabilirdi. 28 Nisan'a, 27 Mayıs'a, kısacası Kemalist devrimlere karşı çıkan güçler bugünlerde elele, sırt sırta vererek duruma egemen olmuş görünüyorlarsa, yine de umutsuzluğa düşmemek gerekir. Mademki bir 28 Nisan, bir 27 Mayıs vardır, mademki böyle devrimci atılımların kaynağı bir Atatürk ülküsü, düşüncesi, bir Kemalist devrim eylemi vardır, bütün bu karamsarlık, bütün bu yenilgi günleri gelip geçicidir. Kemalist devrimler Türk halkının çağda; dünyaya, insanlığa yetişmek için izlomesi gereken tek yoldur. Kim bu yoldan saparsa çıkmaza girecektir, er geç geri dönülüp doğru yol, sağ'.am iz bulunacaktır. Yitirilen vakitler en h.zh atılımlarla kapanacaktır. Buna inanmak her 28 Nisancmın, her 27 Mayısçınm, her Kemalist devrimcinin ülküsüdür. Evet, iki gün geçti, şimdi hatırladınız. îyi mi oldu, kötü mü, bilemem. Her anı, mutlu kılmaz insanı. Üzer de. On üç yıl önceki umutlu umutsuz düşler büsbütün yok oldu gitti. Menderes günlerini bile arar olduk bir süre. Sonra gerisin geri döndük 61 Anayasasından öncesinet Kimimiz bir yanılgıdır 27 Mayıs rfer, kimimiz tarihimizin en önemli aşama noktalarından biri... Dedim ya bir çelişkiler ülkesinin insanlanyız. Biri geriye doğru çeker, biri ileriye doğru iter! Kopacağız parçalanacağız birbirini tutmaz davranışlardan, işlerden, sözlerden. En korkuncu bu ters, çeliskili sözleri söyleyenlerin, davranışları yapanlann hep avnı kişiler olması! Adam on üç yıl önce en aşırı bir 27 Mayısçıdır, 28 Nisancıdır, Kemalist devrimlerin en hararetli savunucusudur; bugünse bizleri Menderes çağından da gerilere sürüklemek isteyen bir fırsatçı, bir tutucu... Evet. hatırlayıverdik 28 Nisan 196O'ı. O günün heyecanını... Sonraki günleri 555 Kları, 27 Mayıs sabahmın coşkusunu... Ij'idir arada bir hatırlamak umutlu işleri, davranışları. Unutmamak gerekir bir toplumun dönüm noktalannı. lyi de olsa kötü de olsa, kızsanız da sevseniz de, beğenşeniz de beğenmeseniz de... Bir 28 Nisan 1960 günü vardır tarihimizde, önemli £ir kavşaktır, bir simgedir. Kimse yadsıyamas onu, olsa olsa görmezlikten gelir, gelmeje çalışır, o d a ancak bir " süre. Kimse zorla yok edemez bir tarih yaprağını, hiç kimse... KANSER NE KADAR ERKEN TEŞHİS EDİLİRSE, HASTANIN KURTULMASI DA O ORANDA YÜKSEK OLUR. ERKEN TEŞHİS İSE EĞİTİM VE ÖRGÜT İŞİDİR. Prof. Dr. Yusuf t. Ü. Cerrahpasa Tıp Erken Teşhis Erken teşhis cfeyimiyle, kanserin klinikle ilgili, başka bir deyimle, hastayı hekime gitmeye zorlayan belirtilerin (kanama, akıntı, ağn) meydana çıkmasından önce tanınması anlaşılır. Bu grup kansere «0» (sıfır) grubu uluslararası olarak da «Carcinoma insitC» denilmektedir. Rahim Boynu Kanseri bu dönemde VclOO'e yakın bir oranla tedavi edilebilmektedir. Bu dönemi İzleyen sürede yayılma 6*erecesine göre kanserin gerekli tedavisi ile şifa sonucu pek farklıdtr. örneSin birinci derecede şifa oranı °o6080, ikinci derecede »'o3050. üçiincü derecede ^020, dördüncü derecede şifa oranı O 'o96'dır. Şu halde kanser ne kadar erken teşhis edilirse, hastanın kurtulması yönünden iyileşme oranı da o kadar yüksektir. Erken teşhis bir örgüt ve bir eğitim işidir. Erken teşhiste ba?vurulan sitoloji (Smear) basit ve ucuz bir metottur. Batı ülkelerinde rutin olarak kullanılan bu metoda bizde pek az kliniklerde başvurulmaktadir. Her yılın <Kanser Haftası» (ki nisanın ilk haftasıdır) erken teşhis metodlarının en azından birinin (Sitoloji),ülke düzeyinde yapılabilmesi çabalannın parolası olmahdır. Sağlık Bakanlığı ile sitolojik teşhisle uğraşan Üniversite Klinlkleri l?birliği yapmalıdırlar. Bir heklm 23 ay gibi kısa bir süre içinde sitolojik teşhisi mükemmelen öğrenebilmektedir. Kadmlardan materyalin alınması, tesbit, boyama işleri ise, son derece kolaydır. Şayet, hekimlere Istanbul Ankara Izmir gibi illerde 23 aylık kurslar açılırsa, sitologlann sayısı artacak, gelecek yıllar içinde bizde de erken teşhis bir değer taşıyacaktır. Erken teşhisin yurt ölçüsünde yapılamaması nedeniyle, kliniğe gelen olaylar çoğunlukla ilerlemiş, (inoporabl) olaylardır. Erken teşhis gerçekleştiği gün şüphesiz bu olaylar batı ülkelerinde olduğu 0 gibi b3040 oranında azalscaktır. Erken teşhisin gerçekleşmediği ülkelerde kanser sorununun ağırhğını ameliyat yapılamayan durumla, ışın ve kemoterapi ile yetinilen residiv olayları teşkil eder. Bu olayların bakımı, lontrolleri, tıbbî, kisisel ve sosyal bir problem teşkil eder. Çözümü ancak, bütün ülke insar.larını kapsayan Genel Sağlık SİRortası ve bu sigorta içinde düzenlenecek caile hekimliği» ile mümkün olacaktır. Sosyal tıbbın kapsamına giren rehabilitasyon kürleriyle ilerlemis olaylarda bir dereceye kadar olsun fayda sağlanabüm ktedir. Hamburg'ta genital organ kanseri bulunan kadınlarda rehabilitasyon kürleriyle iyileşme oranı 1'o7,6 oranına yükseltilebilmektedir. Rehabilitasyon kür 'yerlerf olcfukça pahalırrtr. ©evle; r.l» £UPXÎA( ftdemezseKlyoksul KEÇECİOÛLU Lı» hastalar ödeyemezler. Memleketimizde ise, rehabilitasyon kür Fak. Öffretim Üyesi yerlerinin sözü bile edilemez. Bizde ilerlemiş kanserliler adeta kendi kaderine terkedilmişlerdlr. Ancak, yeni açılacak kanser yoktur. Aile hekimi, hastahastaneleriyle sosyal tıbbın bu nın evde bakım imkânlarını yönleri ele alınabilecektir. daha lyi tanır. Almanya'da asağı yukarı 20 yıla yakın bir süredir klinikle aile hekimi işbirSonuç liği başarı ile sürdürülegelmeK• Kanser haftası ülke sathıntedir. Böyle bir sistem yalmz da erken teşhis metotlannın, yakanserliye tıbbî ve sosyal yönyılma«ı icin bir parola anlamını den yararlı olmakla kalmaz aytaşımalı; kurslar açarak, sitolognı zamanda bilimsel ve istatistik lar yetiştirilmelidir. yönünden de büyük değer taşır. Deniz Tatile gitmek isteyen herkesin hayalinde bir deniz kıyısı yatmaktadıı. Ankete cevap »erenjenn •» 91't / tatilini denizi olan bir yerde geçirmek istiyor. Akdenl/ v« Ege kıyüarı diye cevap verenlerin oranı % 64'tür. önee Akdenız, sonra Ege ve arkasmdan da % l'ı ı'e Marmara Juyüarı geliyor. Marmaris, Bodrum Anwlyı» A^nya, Kusadası, Köyceğiz, Fethiye. Ayvahk. Marmara Adası Silifke gibi yer isimlerinden de belli ki tatiıt 0tmek ısteyenler yine de çok yer bilmiyorlar. Biz omara rnı yerlerin dışında da gidilecek yerler konusunda yarOLmcı olmaJc istiyoruz. Büyük Şehirlerden Kaçış Tatil ihtiyacı öuyanlann •• 7O'l Istanbuı. Ankara. Iz/ mir, Bursa, Adana, Eskişehir gibi büyü* tnerkezlerde oj^rnyorlar. Ankete gela^ ceyaplarm °' . 32'şi l'stanbuldan. ,» 4İJr.\ Okuyucuların «' 6fEsi otcl ve pansiyon.an tercih eüi, o ^ölr,' °b 22 kampiglerde 1»til geçirmeğe tıazırlariıyor, çade, ce »,'D U'i bir tatil yerinde kiralık bir trt veva oaa'da kendi olanaklanyle yaşamak istiyor. Okurlanmızın °,o 20'sinin kendi araçlarıyıe tatile gldeceklerini bildirmeleri de üginçtir. °b 54 otobüsle, % 17 vapurla, ^> 9 da tren ve uçakla geziye hazırlamyoT ' ı Bütün bu bilgiler bize, turistik böıgeleroekı Bılinen ve henüz tanınmayan otel. motel V9 kampingierle ilişküer kurmamızda ve onlan okuyuculanmıza lanıtmamızda taydaij olacak. Bu yaz daha iyi bir tatil geçlrecekslnız. S. Daskalofun 34 dile çevrilen dev romanı: (25 TL.) Bakım ve Kontrol Yalnız operatif olarak tedavi etfilen «0» ve birinci gTup kanser olaylan tamatnen faal olup i«!İerine devam ederler. Aile, devlet ve toplum için bir problem teçkil etmezler. Fakat, ilerlemiş olaylar ise uzun süre hastadırlar. Bu süre ölüme kadar devam eder. tşte bu durumda tıbbi ve sosyal bakım ağırlığını hissettirmektedir. Tıbbî yönden metastaz ve residlv olaylar tedaviden sonra ilk 23 yıl içinde: 1 Yılda her sekiz haftada, 2 Yılda her öç ayda. 3 Her dört ayda. 5 ve 6. yıllarda her S ayda daha sonra!an da yılda bir defa ciddl kontrolleri yapılır. Sosyal yönden evde bakımlan he, hiç de kolay olmamaktadır. Bazel Üniversitesi Kadın Kliniğinin bir istatistiğine jtöre kadınların • ' 6 * ev islerini ken/o 5 ı dileri yapmakta, ancak *!'al6*sının yardımcısı bulunmaktadır. Bu durum kanserli hastaların evde bakılsbilmesi için yeterli değildir. ö t e yandan ekonomik durumu îyi olan aileler bî'e hastanın u^un süre evde bakılmasma katlanamamakta hekimden haştanın bir hastaneye ya da bir kliniğe kaldinlmasını istemektedir. Bu durum günümüzde aile sorumluluğunun azalması ve sosyal yapı degişikliliğinin bir sonucudur. Sonra %10 oranında da olsa Rahim Boynu Kanserinrîen tedavi edilmiş ksdınlarda Vita Serualis bozukluSuna bağlı boşanmalar olmaktadır. • Genel sağhk sigortası İçmde aile hekimliğine yer verilmelidir. • İlerlemiş, residiv veya metastaz yapmış kanser vakalarının rehabüitasyonları için, toplumca çaba harcanılmahdır. BÜYÜK MÜCADELE 2. BASKI'sı tükenmek üzere. Kitapçınızdan hemen alınız. HABORA KİTABEVİ P. K. 6 Beyazıt . Istanbul Cumhuriyet 3069 Aile Hekimliği Aile hekimliği sadece kanser yönünden değil, insanımızı tıbbî ve sosyal yönleriyle daha yakından tanımayı sağlıyacaktır. Böyle bir örgütle hekim ailenin yanmda değil İçinde olacaktır. Ailenin yüklü olduğu hastalıklar, sonradan boşanmaya yol Açan genital organ yokluBu. veya anomalıleri vaktinde tanmmış olacaktır. Bununla beraber aile heklminin klinikle sıkı lşbirlici zorunluluğu varrfır. Zira, aile hekiminin, teşhis ve tedavi yetenekleri ne kadar kısintıh îse, kliniğin ö e kanserli hastaların * tıbbî • sosyal problemlerine çözüm yolu bulma yetenekleri fasikül , çıktı 1. Fasikülü almadınızsa ikisini birden satıcınızdan isteyiniz On beş günde bir fasikül yayımlanacak. YENİ Türk Yükseltme Cemiyeti FAZİLET KOLUNDAN Cemiyetimizin değerll üyelerinden mtlmtaz ve müstesna insan Yüksek Mübeodis Cumhuriyetin Ellinci Yılı Münasebetiyle Film Yaptırılacaktır 1. îdaremlzin hizmet alanlannı kapsayan film teklif almmak suretiyle mUbayaa edilecektir. 2. Bu filme ait Teknik ve Idari Şartnameler Gazi Mustafa Kem&l Bulvan No: 19'daki Ikmftl ve Satınalma Şefliğinden almabilir. 3. En son teklif verme tarihi 25 Mayıs 1973 günü saat 16.00'dır. 4. Şartname ve film mevzuunda istenilen malumat 18 32 20/16 Numaralı telefondan Bğrenilebillr. 5. Idaremiz 2490 Sayılı Kanuna tabt depidir. İ. NEBİL SARPER SATILIK KİRALIK MERMER FABRİKASI Kartal Ankara asfaltı, Yakacık Köprüsü civarmda 3000 m2 arazi 510 m2 bina, 125 Kilovatlık elektrik, Avnıpa yapısı makineler. Tel: 55 22 JT Cumhuriyet 3071 vefat etmiş bulunmaktadır. 30 Nisan 1973 Pazartesl gtinü (Bugün) Şişli Camiinde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığındakl törene bütün kardeşlerimizin katılmalan rica olunur. (Cumhuriyet 3073) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT İDARESİ GENEL DİREKTÖRLÜĞÜ (Basın 14217) 3050 bir buçuk yıl içinde tamamlanacaktır. Genel dağıtım • BATEŞ lBate$ «2; 4046 ANSİKLOPEDİSİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear