16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 15 Nisan 1973 ir hafta sonra Türk Dll Kurumunun olağanüstü kongresi toplanacak ve yeni Dernekler Yasası uyannca. tüzüğünıîfe değişiklikler yapacak. Bu Kurumun, yabancı sbzcükler ve kurallar salgınına uğramış bulunan Türk dilini bunlardan ayıklayıp, onun gelişmçsi, zenginleşmesi yolunda yapmış olduğu hizmetler, Türk kültür tarihine «kutsal bir hizmet» olarak geçecektir. Bu Kurum, Atatürk'ün çizmiş oltfuğu dogrultudan en küçük bir sapma göstermeden, bugüne değin ülkücü çalışmalarını sürdürmeroiş olsaydı, yüce dilimizin özellikle son otuz yıllık eelişimi bu denli hızlı ve başarıh olamaz ve Türk şür ve edebiyatındaki yeni akım bu denli güzel ve doyurueu, bu denli renkli bir serpilme ve gelişme gösteremezdi. Gazete sütunlarında, edebiyat dergilerinde Türkçenin bir pırlanta gibi işlenmis örneklerini hergün artan bir zevkle okuyoruz. Dilimizin yere gömülüp unutulmuş büyük bir hazine kadar zengin köklerinden üretilen yeni sözcükler, usta kalemlerin yazılan içinde, ne kadar da cana yakın geliyor insana. Biz, dil sorunumuzu ulusal bir bütünleşme ve kültür sorunu olarak gö'nülden benimsemiş bir kişi olduğumuzcfan, bu duruma elbet seviniyoruz. Aşılmaz sanılan engeller aşıldı artık. Bu akısı kimse durduramaz. Düimiz yabancı kuralların egemenliğipden hemen hemen kurtuldu. Yabancı sözcüklerin esemenliğinden de kurtulacağı gün uzak değildir. B Olaylar ve görüşler 3 Kütük kabuğunun derinliğinp işlemiş olan ve sökülüp atılmasında yarardan çok zarar bulunan kimi asalaklara şimdilik katlanmek. Bu laydlklarımdan birinci yol, Arapça'yı atıp Frenkçe'nin salgınına uğramak demektir. Bu yolun batı dillerind'en bildiği birkaç yabancı sözcüğü her fırsatta kullanarak bilgiçlik taslayanlardan başka taraflısı bulunacağını san mıyoruz. tkinci yol. çok dikkat ve özenle izlenmesi gereken bir yoldur. «Yapık kabuk» sözcükleriyle belirtmeğe çaîıştığımız şey, Türkçe köklerden üretilmiş terimlerdir. Eğer bunlar bir sistem ve belirli bir yöntem içinde üretilmezse, bof kalan kabuğa kaynamazlar. «Mebus» yerine kullanılan «saylav», «memur» yerine bir Takitler kullanılan «işyar» terimlerinin bir tür» lü tutmadığı gibl. Şu halde ikinci yolda yürürken tutulacak yöntem, Türk dilinin yapısına uygun ve onucla kaynaşacak. halkça yadırganmryacak biçimde sözcük üretilmesi ve bulunması yöntemi olmahdır. İkinci yol üzerind"eki bu düşünce doğrultusu, bizi, zorunlu olarak. üçüncü yolun tutulmasına itelemektedir. Dil ağacının kütüğüne ve dallarına ividen iyiye ve derinlemesine işlemiş, uzun yüzyıllardan berl yalnız yazı dilinde değil, halk dilinde de yerleşmiş, kısacası Türkçeleşmiş tüze terimlerini yasalardan söküp atmakta bugün için yarar değil zarar vardır. Bunlann ayıklanmasını zamana bırakmak gerekir. «Vasiyet, miras. milletvekili, cumhurbaşkanı. temsilci», gibi sözcükler bu tür terimlerdendlr. Ama gün gelecek bunlar da göze batarak Türkçelestirilecektir. Biz buna inanıyoruz. Şimdilik her şeyden önce bütün dilegimiz, aynı zamanda bir çalgı aracı olan «kar'n» sözcügü yerine Anayasada olduğu gibi. «yasa» sözcüğünün <hukuk» sözcüğü yerine de «tüze» sözcüğünün kullanılması ve bütün yasalanmızm bugünkü Anayasamızm diline uygun olarak kaleme ahnmasıdır. «Hnktık» TOrkçede «tüze» demektir. Fransızların «personnes juridiques» dedikleri «huktıkt aahıslar» yerine biz siradl Anayasamızda ve öbür birçok yasamızda «tüzel kişiler» diyoruz. Demck ki. «tüzel» terimi «hukuki» anlamtnda yerleşmistir dilimize. Şu halde neden «hukuk» için «tüze» demiyoruz ve Atalanmızın Türkçesini diriltmiyoruz. örf ve âdet için «töre», hukuk dilimize yerleşme yolundadır. Önceki yıllarda bir kez daha yazdığımız gibi, yasalann redaksiyonunu, ilgili dairelerde ve meclislerde rasgele kişilerin eline bırakmayıp, yetkili bir redaksiyon kurulundan geçirtmek ve bütün yasaların dil ve terimleri arasında uyum sağlamak artık torunlu olmustur. Bunu hangi iktidar gerçeklestirebilirse, o, eerçekten Türkçü ve halkçı iktidar olarak tarihe geçecektir. Büyük Atatürk'ün yadigârı olan Türk Dil Kurumu'nun bu kezki olağanüstü kongresine yilrekten başarılar dileriz. PENCERE Tüze Terimleri Üzerine Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU nan: tağyir etmek, merci1 hal, müsted"!, hükmü olmak, müraselât, masuniyet, şahsi, müctemi, ihtilâf, ehliyet, mer'iyet... sözcüklerinden herhalde çok daha güzeldi. 1950*de Türk halkının oylariyle iktidara gelmiş bulunan Demokrat Parti ileri gelenleri, o halkın öz diline ihanet ederek, Türkçeleştirümiş bulunan Anayasayı 1924 tarihli Teşkilâtı Esasiye Kanunu metnine döndürerek. yukarda birkaç örneğini verdiğimiz koyu Arapça sözcükleri geri getirmiş ve halk kültürüne ihanet etmiştir. Eğer o zaman devlet âilindeki bu «irtica» hareketi olmasaydı, bugünkü yasalarımızın dili, herhalde çok daha pürüzsüz. halk dilir.e çok daha yakın olurdu. nunda ilke d'emek, yön, düzen ve disiplin demektir. Belli askeriik kurallanna gore islemeyen düzensiz bir askeri birlik nasıl basany» ulaşamazsa, temel düşüncelere dayalı belli bir hareket noktası ve belli bir doğrultusu olmadan ytrütülmek istenen her dava gibi, devlet dilinin Türkçeleştirilmesi sorunu da aksar. Gerçi, sna yolumuz bellidir; bu, Türk Dili'nin kütüğünün ve bir çok dalının üzerini, uzun yüz yüların bakımsızlığı yüzünden, kaplamış bulunan asalak (parazit) yosun ve mantarlan ayıklamak, bu kütüğü ve kökünü besleyerek ondan yeni dallar ve filizler üretmek ve bbylece dll ağacıtnuı kendi benlik ve kimliği içinde eanlandınp gürleştirerek, bunun yemişlerini her Türkün aynı ağız tadıyle yiyeceği bir oigunluğa eriştirmektir. Bu ana yolda ülkenin bütün ilerici aydınlannın birleştiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, bu «ana yol», bizim «ilke» dediğimiz şey değil, çok daha geniş bir şeydir: yanl dil davasınm ta kendisidir. Asıl ilke, yukand'a sözünü ettiğimiz asalaklann nasıl ayıklanacağı konusundaki yöntemin saptanmasıdır. Denebilir ki, yasalarımızdan bütün yabarv cı sözcükleri söküp atacagız, onlann yerine yeni üretilmiş Türkçe sözcükler koyacağız. Doğru. Amacımız bu. Ancak benim asalak olarak nitelediğim Arapça ve Farsça söıcüklerden kimisi dil kütüğünün kabuğuna hatta dallanna o denli derinlemesine işlemiştir ki, onu ille sökmek, kabuğu da hirlikte tökerek altındaki gövde bölümünü çıplak ve açık bırakmak gibi olur. Kabuğun. doğa yasalanna göre kendi kendini onararak o çıplaklığı ö*oldurmasını beklemeğe vaktimiz yoktur; orasını açık da bırakamavız. Reçetedeki ilöç B eklenmedik bir gelişme olmazsa ülkemizin yeni bir döneme gireceği söyleniyor. 1950 60 arası bir dönemdi, 1960 1971 bir dönemdi. Şimdi 1980lere yönelen Türkiye'nin koşullan belirleniyor. 1971'e doğru etkilerinin doruğuna çıkmış radikaller maçı kaybetmiş görünüyorlar. Bu yenilgi geçici midir? Geleceğin koşullan neler getirecektir? Şimdilik bu sorulara cevap aramak gereksiz, ve olan • bitenlerin içyüzünü yazabilmek bugün için olanaksız. 1973 Türkiye'sirde egemen eüç sermayeciliktir. Özel sektör 1960'ta bugünkü gibi değildl: gelişti, büyüdü, palazlandı, siyasî bilincini kesinlikle kazandı, örgütlendi, liderlerini yetiştirdi, bürokrasinin etkili kanadını kazanmayı başardı. Türkiye'de sola dönük halkçılık bürokrasi düşmanlığı üstüne teorilere saplanırken geçmiş yıllarda bürokrasiye düşman özel sektörün bürokrasiyi elde etmek gereğinin bilincine varması dikkate değer. özel gektörun etkin kanadı sayılan sanayiciler işte bu ortam içinde ülkemize bir kalkınma reçetesi sunmaktadır. Nedir bu reçete? Ne Yazık kü... Edebiyat ve kültür dilimiz, sanat dilimiz, teknüc alanlardaki anlatim dilimiz çok ileri bir aşamaya ulaştığı halde, ne yazık ki, devlet dilimiz yani yasa dilimiz henüz çok, pek çok gerilerde dolaşıyor. Kişisel olarak biz, tüze (hukuk) dilimizin Türkçeleştirilmesi konusunia kırk yıla yakın bir süreden beri, çoğu zaman tek baçımıza ve hiç yıîmadan uğraşmış ve çalışmış bir insan niteliğiyle şunu belirtebiliriz ki, bu doğrultuda hiçbir ilerleme olmamış değildir. Bunun en canlı kanıtı, bugünkü Anayasamızın dilidir. Büindlği gibl, 1924 taTİhli «Teşkilâtı Esasiye Kanunu» 1943'te Anayasa başhğı altında Türkçeleştirilmişti. Tam 30 yıl öncek! bu Anayasa metnind'e azlık, bölüm, durum, güven, inan, kesin, seçim, sonı, üst, yayım gibi sözcüklerin yer aünış olduğunu o zaman sevinerek gönnüştük. Aynca: «Açıga vurmak, andiçmek, ayaklanma. aykırı, ba£l'.lık. barış, basvurma, belli, çağırmak, çekilme, değişik, dolanlı, düşünme, eneel olmak. erginlik, eşit, gelir, gider. görüş, ileri sürmek, kapalı, kişi, ortaklık, onlemek, saymak, sorgu, soruşturma, suçüstü, toplanmak, uygun, üstüne almak, yabancı, yenilemek, yerine getirmek, yüklenme...» gibi sözcükler de, daha o zaman Anayasaya girmiş bulunuyordu. Yine o zaman, bu Türkçeleştirilmiş Anayasada: başkalamak, çözüm yeri, dilekçi, geçerli olmak, gönderisme, dokunubnazlık. özluk, toplanık, uyuşmazlık. yeterlik, yürürlük... gibi gerçekten güzel Türkçe teritnler vardı. Bunlar Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nun Türkçeleîtirilmesinden önceki metnind'e yer almıs bulu Yanlış Bir Mantık «Efendim, her bilimin bir teknik anlatım yöntemi vardır; bu yüzden meselâ felsefe öğrenirai görmemiş olan bir kişi felsefe metinlerini, fizik veya matematik öğrenimi görmemiş olan bir kişi bu dallardaki metinleri okuyup anlayamaz. Tıpkl bunlar gibi, yasaların da kendilerine özgü teknik bir dili vardır. Tüze (hukuk) ögrenimi görmemiş olan kişi bunlan anlayamaz; anlamasına da gereklik yoktur. Bu nedenle tüze terimlerinin Türkçeleştirilmesi gereksizdir» diyenlerin sayısı, bu ülkede az değildir. Benzetme yoluyle yürütülmek istenen bu mantık, ilk bakışta insam aldatır ve doğru gibi görünür. Oysa bunun hiçbir doğru yönü ve yam yoktur; çünkü felsefe, fizik, kimya ve matemarik ile uğraşan kişiler bu ülkede belll ve sayılıdır. Tüze (hukuk) ise bütün ulustı, bütün ülkeyi ilgilendirir. Son Cumhurbaşkanı seçimi dolayısiyle, köylü, kentli. her Türkün Anayasa *le ilgilendiği görülmedl mi? Bunun nedeni. tüze kurallarının, bütün toplumu ve bu toplumu oluşturan bütün bireyleri Ugilendiren ve bunlar arasındakl ilişkilerde düzenl sağlayan kural niteliğini taşımasıdır. Şu halde tüze terimlerinin bizce, felsefe, botanik, fizik, matematik terimlerinden daha önce Türkçeleştirilmesi gerekirdi. Ne yazık ki bu, olmadı ve bir türlü de olmuyor. Şu Halde? Bu konuda Cç yöntem düsünülebilir: 1 Sökülen kabuktan açılan ysrayı, başka türden yabancı bir kabukla kapatmak; örnegin atılan Arapça yerine Frenkçe veya Lâtince bir terim almak. 2 Boşluğu, kütüğün yapısına uygun olup olmadığı araştırılmaksızın, yapma (sun'i) bir kabukla örtmeğe ve onu kütüğe kaynaştırma6a uğraşmak. Ana Yol Tüze terimlerinin Türkçeleşürilnaesr için bir ilkeden hareket etmek gerekir. Dil soru özetleyelim: Reçetenin resmi adı karma ekonomidir. Ancak bu karma ekonomide, devletçilik, özel sektörü desteklemek ve beslemek için kullanılacaktır. NiteMm Türkiye'de siyasi mekanizmanın kararlanna en etkili özel sektör kesimi, Üçüncü Beş Yıllık Planı bu görüşe uygun biçimde düzenlemek basarısmı göstermiştir. tleri sürülen kalkınma reçetesind» »na çizgiler nelerdir? 1> «Tarımdan endüstriye ka>nak aktarılacaktır» Cümlenin Türkçesi Köylünün fedakârlığı üstüne kalkınma» demektir. Bu strateji. kapitalist kalkmma yöntemi bakımından gerçekçiliğe uygundur. Türkiye'nin sömürülecek dış pazarları yoktur. îhracatımızın yeri, tkinci Dünya Savaşından bu yana dünya dış ticaretinde giderek küçülmektedir; ama kalkmmak için gerekli yatınm araçları fmakineler. fabrikalar) için gittikçe daha çok dövize gerek duyulmaktadır. Demek ki 40 milyona yaklaşan Türkiye'nin kSylü yıgınlarına yüklenmek fikri ağır basıyor. Fikir sosyal adalet ilkesine aykındın sermayeciliğin öıü de budur. Tarım ürünlerinin fiyatlan dondurulacak. üretici değil ithalâtçı kazanacak; Anadolu pazarına rüketim eşyası sürülecek; bütün bunlardan doğan fonlar sanayi yatırımlarmın sermayesi olarak birikecek... İstenen budur... 2) Ne var ki bu da yetmiyecektir. Devlet, sanayi yatırımları için olağanüstü özendirme tedbirleri aiacaktır. Halkın bankalarda biriken paralan uzun vâdeli kredilerle sanayi girişimlerine aktarılmalıdır; özel sektör yatınm mah ithal ettifi zaman gümrük alınmamahdır; yatırıma yöneltilen özel sektör kârları vergi dışında tutulmalıdır; özel sektör ihracatına prim verilmelidir; işçi ücretlerinin aşırı artışlan durdurulmalıdır; memurların maaşlan dengelenmelidir. Kısacası: Devlet, sermayeci kesiminî sanayi girişimlerinde her yoldan desteklemeli, kalkınmayı bu yöntera'e pompalamalıdır. Kalkınma demek, sanayileşme demek olduğuna göra çağdaş topluma ancak bu yoldan varmr. Reçetenin özeti budur. Kısacası, köylü, işçi, memur, vani büyük balk kitlesi kemer sıkacak. en fazla köylünün sııtma l>indirilm's bir kalkınma yöntemi uygulanacaktır. «Uygularıacaktu1» sözil bile yanlıştır; bu vöntsm uvgulama alaruna sotulmus vürürlüçe konmuştur Burada ortaya iki sonı çıkmaktadır: 1) Bu kalkınma yöntemi sosyal adalete pavdos demlyor mu? 2) Bu kalkınma yöntemiyle gerçek kalkınma olanagı var mı? Birinci soruya simdiden cevap verilebüir, ikinci soruya önümüzdeki yıllarda cevap venlecektir. 197a Türkiyesinde «kalkınma olmadan sosyal adalet olmaz» düşüncesi siyasi karar kademelerinde agır basmıştır. Sanavılesmek için demokrasiye paydos demek gereğini baa aydınlarımız bir çağdas düşünce gibi piyasaya sürmektedir Oerr.olcrasiyle sanaylleşmeyi baŞdaştıran fikirler ds >tısıılanmı«t7r 1980'lere yönelen Türkiye bir karara varmış görünüyor ama; bu kararın tepkilerinin neler varatacaSr »*m«]der bılinemez. Bilinemiyen bir ikinci sonı asşııeti ae Ortakpazar hikâyesinin nasıl gelisecsğidir. • • • ' " Bekliyelün, göreceğiz. • • ŞAPRAMI Ç1KARIY0RUM! OKTAY AKBAL Evet Hayır ÇATIŞMALAR SÜRÜP GİDİYOR Kesilmeyen Ateş: Amerika, Güney Vietnamdan askerlerini çekmiş ve esirlerini de geri almışsa da Kuzey Vietnam arasında savaş devam ediyor ve hattâ geçen hafta içinda daha da sertleşmiştir. Kuzey VietnarB>Cüneye asker silâh ve mal zerne * sızdırıyor, büyük ölçüde taarruza geçeceğinden korkuluyor. Böyle bir taarruz karşısında Güneye hava kuvvetleriyle yardım edeceğini Nison dolaylı olarak, kendisini Kaliforniya'daki Beyaz Sarayda ziyaret eden Van Tiyö'ye vadetmiş ise de Saygon rejimini kurtarmak için bunun yeterli olacağmdan şüphe ediliyor. Amerika Savunma Bakanı Richardson tehlikeyi önlemenin yolu, Sovyetlerin ve Çinin Kuzey Vietnam'a silâh vermemeleri olduğunu söylemiş ve bunun üzerine işlenmekte olduğunu açıklamıştır. Fakat Moskova ve Pekin'in buna yanaşacakları da şiiphelidir. öteyandan Van Tiyö, gezisini bitirmiş ve Saygon'a dönmüştür. Amerika' dan dönüşünde uğradığı ttalya, Federal Almanya ve Ingiltere'de soğuk karşılanmıştır. TİYÖ, BATI ÜLKELERİNDE SOĞUK SİHANUK'UN KAM İSRAİLÇATIŞMA KARŞILANDI ARAP BOÇYA'DAKİ FAALİYETİ ize bir şey söyleyeyim mi? Herşey sayın Demirel'in isteğine uygun olup bitiyor. Herşey, ama herşey! AP Gerel Başkanı tırmandıkça tırmanıyor, zamanlama, pazarlama, sergileme atlatma, kanduma, uyutma. becerme. sonuca ulaşma herscy ama herşey ondan yana. Herkes ona çalışıyor. Kendisine kaı*» sı olanlar bile! Hattâ 12 Mart Muhtırası bUe! S KOMANDOLARININ SINDA ACIMA YOK DE GAULLECÜLÜKTEN POMPİDÖU'CULUĞA j . l Bu kadar olur yani! Bu kadar olur diyorum ya, olmaz, olajnaz anlamma... Bir parti lideri, 19S5"ten 1969'a kadar Başbakanlık yapan bir politıkacı 1969da seçim bildirisinin başmda «üçte iki çoğunluğu bana verin, şu Anayasa'yı değiştireyim» demif. Iş yapamıyormuş o Anayasa ile. tlle de değiştirmek gerek! Buna inanmış. Seçim oluyor, ulus ona Anayasa deği?tirmek hakkını vermiyor, çoğunluğu alıp kabineyi kuruyor, ama Anayasa'yı değiştirecek gücü yok... Her başarısolığmı o Anayasa'ya yüklüyor. tek bir noktasını uygulamıyor, gene de bütün suç o Anayasa'dadır. «Ne yapalım Anayasayı değiştirecek gerekli çoğunluğu vermediniz, i«te böyle olur» diyor. Geliyoruz 1971 yılına. Artık işler çığrından çıkmıştır, Anayasa'ya uyulmamakta, Anayasa'mn istekleri gerçekleştirilmemektedir. iktidar politikacıları yurt içindeki kanşıklıklara, aşırı eğilimlerin çatışmalarma seyirci kalmakta. hattâ kendilerinden yana olanları açıkça yüreklendirmekte, şu yoldan bu yoldan kışkırtmaktadırlar. «Bu Anayasa ile yurt ve ulus yönetilemez» gorüşünün doğru çıkması, «Bu Anayasa bize göre değil» denilmesi istenmektedir. Böylece AP iktidarı, dolayısiyle sayın Demirel ilk seçimde üçte iki çoğunluğu alacak, iktidara gelip «yurdu dikensiz bir gül bahçesi» haline getirecektir. Ama 12 Mart oluveriyor birden. Bir muhtıra veriliyor. Demirel çekiliyor ortadan. Anayasa'nın sözcügü sözcüğüne uygulanmasmı, Atatürk devrimlerinin sürdürülmesini isteyen güçler sğırlığını duyuruyor. Bir reform hükümeti, bir partilerüstü kabine kurulmalıdır. Bunda particilik, oy hesabı, seçim yatırınu gibi düşünceler etken olmamalıdır. Sayın Erim Başbakan oluyor, bir «Beyin» takımını seçiyor iş arkadaşı olarak... Bir kaç gün, hadi hadi bir iki hafta umutianıyor 27 Mayıs Anayasasından yana olanlar. Ama her adımda bir yerlere takılıyor reformcular. Elleri kolları görünmez ipliklerle bağlanmış sanki. Bir yandan da olaylar kışkırtılmış, olaylar yaratılmış, sanki bilerek, isteyerek! Reformcu görüşler önlensin, Anayasa'nın uygulanması olanaksızlaştırılsın diye. Bir süre sonra ne görüyoruz. 27 Mayıs Anayasası'nın yapıcılarından. savunucularından, o Anayasa'nın gereklerini gerçekleştirmek için işbaşına getirilen Sayın Erim bile «Bu Anayasaya lükstür» deyiveriyor. Haydi ilk değişiklik! Ne olacaktı, Anayasa uygulanacakü! Uygulanmadığı için işler çıkmaza girmişti, Demirel iktidan bu suçlamayla iktidardan indirilmişti! Peki nedir bu? Şaşıp şaşıp kalıyorsunuz. Bay Erim gidiyor yenilgiden yenilgiye düştükten sonra... Saym Melen geliyor, o da 12 Marfcılann isteklerini yerine getirmek şöyle dursun, Anayasa'yı bir kez daha değiştiriyor. Meclis'teki AP çoğunluğu dünden hazır. Oh ne lyi, seçim kazanmadan, üçte iki çoğunluğu elde etmeden özledikleri herşeyi herşeyi gerçekleştiriyorlar. Dikensiz gül bahçesi haline getiriyorlar ortalığı... Zamanlama, tırmanma, ilerleme, unutturma... Sayın Demirel bir de bakıyoruz demokrasi havarisi kesilmiş. Hatta en garibi, düne kadar ona karşı olanlar bile demokrasinin koşullannı onun iş basma gelmesinde arar olmuş. Bir seçim yapılsa da Demirel ger.e Başbakan olsa! Özlem çekiliyor onun iktidar gürüerine. Herşey ondan bekleniyor. Curnhurbaşkanı mı seçilecek, Sayın Demirel'dir ulusal yargıcı! Onun isteraedigi olamaz. Herkes ayağına geliyor, Ecevit'inden, Feyzioğlu'suna... Gizli pazarlıklarda hep odur ağır basan. Bir dediği bir önceki dediğine uymasa da, «Dün öyleydi bugün böyle» dese de açık açık, umut ondadır. 12 Mart'ın imzacılanndan bfri baskan adayıdır, ama Sayın Demirel seçtirtmiyor onu. Ancak Demirerin kabul ettigi kimse gelecektir Baskanlığa. Sonra Başbakan aranıyor, gene sayın Demirerin önerdiği kişidir bu göreve getirilen. Bu arada CHP istediği kadar AP ile ortaklık kabinesi kurup, genel seçime yarım iktidar olarak gitmeyi düşleye dursun. Havada kalıyor bu hevesleri. Sayın Demire] herşeyi ayarlıyor kendme, kendl yannma uygun biçimde. AP ile CGP ortaklık kabinesi kurar, AP'ye yakın bir «bağımsız» Başbakan olur, altı ay böyle geçer. sözde bir iki reform tasansı onaylanır seçimde de CHP'ye en ağır süâhlarla saldmya geçilir: Nasıl bravo demezsiniz! Nasıl bu yurdun en zeki politikacısı Sayın Demirel'dir diye yazmazsınız! Nasıl çıkarmazsmız şaptcanızı bu zamanlama, ayarlama, düzenleme, başarma ustasının önünde? Nasıl pes demezsiniz! Herşey Sayın Demirel'in elindedir şimdi. Bugünümüz, yannımız Nasıl diinömüz elindeydi, öyle işte. Gerçek budur. Görünen budur. Herşey. herşey Sayın Demirel'den yanadır. Hiç kuşku yok, Sayın Demirel bugünkü ortamın en «büyuk» politikacısıdır. tster hoşlanın, ister kızın, ister gülün, ister acıyın, ister ağlayın, bu böyle.. '. Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER üçlinü evlerinde öldürmüşler. Çatışmada bazı Lübnanlı asker ve sivilleri de Öldürdükten sonra, komandolar kaçmışlardır. Olay Araplar arasında heyecan uyandırmış ve Lübnan hükümeti İMifa etmiştir. Finlindiva'ya, Kosigin'de îsveç'e gitrnişler ve beşer gün süreli geziden sonra dönmüşlerdir. Podgomy gezisinin nedeni Finlândiya ile 1948 de imzalanan karşılıklı yardım ve dostluk anS laşmasının 25 inci yıldönümü kutlama törenlerinde bulunmaktı. Hükümranlığını kısıtlayan bu antlaşma 1956 da 19?5'e kadar uzatılmıştır. «Finlândiyalogma» diye bir deyimin siyasî sözlüğe öte yandan Hindistan, Andre Pradeş'ten sonra Sıkkım Kırallığının yönetimine de el koymuştur. Reform istiyen halkın ayaklanması üzerine güzel Amerikan eşiyle komik opera aktörüne benziyen Kıral, Hindistan'ı müdahaleye çagırmış. Hindistan'ın hima; yesinde olan. bu küçük kırallık. Çin'in sınır komşusu oldugundan •hassss feir bÖlgededir. Hiritliler dUşmanın bu yoldan gireceğinden korkuyorlar, oysa en büyük düşman iceridedir: Açlık. Kıbrıs'ta: Kamboç'ta: Kamboç'taki durum daha da aSırdır. Ülke topraklannın °o 80" ini eline geçiren Kızıl Khemer örgütü (Komünlst), başkent Phnom Penh'i sarmıstır ve şehir Amerika tarafmdan kurulan hava köprüsü ile besleniyor. Lon Nol'u iktidara getirmelc için Ame rika'nın 1970 Martında düşürdüğü Sihanuk Kamboçya'ya gelerek gerillalann hareketlerini düzenlenmiş ve Hanoi'ye dönmüştür. Çin ve Kuzey Vietnam tarafından desteklenen Sihanuk Lon Nol rejimi vıkılır yıkılmaz yerine geçmek için gurbette bir ' 'Ikümet de kurmuştur. Amerika GUney Vietnam'a henüz kanşmamıssa da, Kamboçya'ya hava kuv vetleriyle yardım ediyor. Gerillalann elinde olan yerleri de bombalamaktadır. Bu müdahale yüzünden Nixon'un Kongre ile arası daha da açılmıştır. Savaş halinde olmayan bir ülkeye müdahaleye yetkisi olmadığı iddia ediliyorsa da. Nixon baskomutan olmanın kendine bu yetkiyi verdiğini ileri sürmektedir. Aslında, başka konularda yetki meseleci dolayısiyle de Nixon, Kongre ile çatışma halindedir. «Kara Eylül»: Ortadoğu'da «Kara Eylül» de hafta içinde tsrail ile çatışmıştır. «Kara EyluUun izledigi p o litika, dünyanın neresinde olursa olsun tsraillileri öldürmek olduğu gibi, tsrail de dünyanın neresinde olursa olsun «Kara Eylül»cüleri öldürmek politikasını izliyor. Her ikisi de sınır tanımıyor. «Kara Eylül» bu kez saldırı için Kıbrıs'ı, îsrail de misilleme için Lübnan'ı seçmışlerdir. Kıbns tertibine göre, Lefkoşe'deki tsrail elçisi öldüriüecek ve öldürenler ele geçirilecek bir Îsrail uçağı ile Kıbrıs'tan kaçacaklardı. Her ikisi de fiyasko oldu. £vine bomba atıldı ama, elçl öldürülemecü. Uçak kaçırılamadı. Kara Eylülcülerin hepsi de. yakalandı. Öfe yandan tsrail'in Beyr.it üzerine yaptıği akın başarıh oldu. Aklın almayacaS' bir cüretle tsrail Silâhlı Kuvvetlerire baglı komando birlikleri, Lübnan'ın baskenti Beyrut'a kanh bir baskın yaparak, Filistin Brejnev Bonn'a ve Amerika'v» Kurtulus Cephesi liderlerinden gitmeye hazırlanırken Podgomy, Kıbns'ta Makarios ile Grivas arasındaki çatışma Adayı anarşiye götürmüştür. Rejim çökmüş görünüyor. Grivas çetecilerine karşı Makarios güvenemediği po23 NtSAN ve MAYIS BAYRAM1 GEZtLERİNİ 8UNAR ' lıs kuvvetlerini kullanamıyor, • ( T A K S İ T L E ) • l çetelerle mücadele ediyor. Bir gecede Makariosçu çeteler Grivasçılar üzerine otuzdan fazla baskın yapmışlar. Rumlann ken • Ote yandan tsrail son günlerHer sey dahil 4 gün 700 TL. ', di aralannda anlaşma olmadan, de ılımlı bir jest de yapmıştır. Rumlarla TUrkler arasında da Moşe Dayan isgal bölgelerinde geçmesine yol veren antlasmatoprak satışını yasaklayan ka yı, ellerinden gelse Finler yırta anlaşma olamayacagından toplumlararası göriişmelere gene nunun kaldınlmasını istemiştir. caklardır, fakat gerçeklere bo4 Gün 750 TL* Maksadı Arap topraklannın Ya yun eğiyorlar. Taralsız politika ara verilmiştir. Fakat Rumlar • hudilerce satın ahnmasıdır. izleyip NATO ve Ortakpazar dı arasındaki çatışma, Türklerin baBöylece topraklar Yahudilerin şında kaldığından Sovyetler îs şı içindir. Grivas hemen koparalım derken, Makarios, fırsat kolmülkiyetine geçeceğinden ilhak veç'e önem veriyorlar ve başka 4gün 550 TL. layalım da sonra kopannz dikolaylaşacaktır. Yahudilerin e Iskandinav ülkelerini hele Noryor. Fakat iş baş koparmaya valinde bol para vardır ve bütün veç'ı de o yola çekeceklerini urırsa. hangi başlann kopacağı toprakları fakirleşmis Araplar muyorlar. Bir ara îsveç, bir görülecektir. Türkiye tetikte oldan satın alabilirler. Fakat «Ba Iskandinav Birliği kurmayı taUlndaf dahil 4 gfin 550 TL. mahdır. Ne Grivas'a ne Makans görüşmelerini olumsuz yön sarhyordu. Norveç'in Ortakparios'a, ne de Atina'ya güvenilede etkileyeceği» gerekçesiyle, zar'a girmemesi bu umutları yeBaşbakan Yardımcısı Yigel Alon niden doğurmuş ise de, gerçeic bilir. ve Dışişleri Bakanı Abba Eban leşeceğe benzemiyor. İsveç B«9üçak ve yemekler dahil 4 tfin 1100 TL. buna karşı çıkmışlardır. Sorun bakanı Palme'nin Kuzey VietAynca; Yaz Gezileri ve A1ARMARİS Taül K5yü kabineye götürülmüş ve Başba nam bombardımanını kınadığı Rezervasyonlan tsteyenlere BROŞOR gönderilir. kan Gold'a Meir de karşı çıktı için Nlxon ile arası açık olduBeyoğlu tstiklâl Cad. 184 f e l : 44 54 09 44 81 28 44 54 09 • ğından, Moşe Dayan önerisini ğundan, Kosigin bu kez îsveç'te 29 Mart 1973 aksaml ebedl S geri almıştır. Söylendigine göre, normalin üstünde iyi kabul gör••••••••••••»»••»•••• yete lntlkal eden aıiz büyfigü • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • Moşe Dayan'm bu önerfsi, btr müştür. (Cumhurıyet: 2598) müz : seçim taktiğidir. Ekim'de yapılacak «eçimde Moşe Dayaı, ŞEHİME ELDEM'in { llllllllimHIIIIIUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMllllllllllllPif kendisini Başbakanlığa getirehastalığı esnasında bOyök 1llgi cek başarı kazanm&k çabasınPakistan nihayet kuruluşundan ve yardımlarını gördüjtön *52 dadır ve önerislnin bui yardım beri özlediği bir anayasaya saAnkara Onlversitesl Tıp Faküledeceğine inanmıştır. J merika' hip olacaktır. Bu konuda çeyrek tesi Göğüs Hastalıklan Klinlk nin da itidal tavsiyesl rol oyna jlizjildan beri girişilen teşebbüsDirektörü Prof. Dr. Nusret K»mış olabilir. rasu. Prof. Dr. Türk&n Akyol ler sonuçsuz kalmıştır. Hazırlave Prof. Dr. Hilml Gürses U» nan tasan üzerinde aylardan befedakâr sile doktorumuz, «ev, ri Butto ile muhalefet partileri gili arkadasım Dr. thsan Earasında tartışmalar oluyordu ve kln'e ve vefatı dolayısiyle acıson günlerde muhalefet Meclise larımızı sönülden naylajan Fransa'da yine Pierre MessTıp Fakültesl Dekanına. Pslkimcr'in başkanlığında kurulan 21 boykot etmişti. Butto «Pakistan' atrl KllniJI türn camlasına. Bakanlı hükümet, görevine basda birliğin bozulmaması» nedeSağhk ve Sos>al Yardıra Balamış, hazırladığı genel siyaset niyle muhalefetin görüşünü kakanlığı ve Sos^'al Hizmetler Aprogramını Meclis'in önünde bul ettiğinden tasan. oybirliği ile kademisi mensuDİantu. Yardım okuyarak güven oyu almıştır. sevenler Dernesl vefakâr gene) onaylanmıştır. Fakat Anayasa ile merkez üyelerl İle tüm men | FİGARO'NUN DÜĞÜNÜ Seçimi kaybettiklerinden yeni Pakistan'm problemleri çözümsuplarına, 1930 mezunu »ev({iU hükümet içinde Schumann <Dış lenmea. Anayasa tılsım değildir. doktor arkadaslanma, çelenk. = (Son İki Temsil. 17 ve 24 Nisan 1973) işleri) ve Pleven'in (Adalet) bu Bugün Amerika'da bile Anayasa telgraf. telefon, mektup ve blzlunmalan beklenmiyordu. Michel bunalımı vardır. tngiltere Anayarat gelerek taziyetlerlnl blldlDebre (Savunma) da yeni hü sasız yürütüîüyor. ren akraba. do«t ve rakmları» mıza ayrı ayn teseMcüre acıkümete girmek lstemedi. Nedemız nedeni Ue lmk&n bulamani de 1820 yaşlannda lise mezudığımızdan, gazetemlz araeınu gençlerin askerliğe alınmalıgı Ue sükranlarımızı duyurusını öngören «Debre Kanunu» ş Ş EN Dü L ruz. nun yürürlüpe girmesidir. Olay, Ailesi adına E (Son Dört Temsil. 15222829 Nisan 1973> Fransa'nm bir çok kentlerinde Dr. Medihl fXDEM gösterilere yol vermiştir vn yeni ^••••««••>••• hükümetin karşılaştığı ilk probKıymetli hocalar ve duahanCumhuriyet 2506 lem budur Dışişleri Bakanlığıtardan mötesekkil cenaze tnerarirn eklbunlz bir telefonl» na Pompldou'nun özel kalem emrlnlzdedir. müdürü durumunda olan tanınE SEBASTİAN • KÖÇEKÇE | Gazete llânı ve ınmm mu«mamış ve Meclis dışından Micmelât için «yrı ücret •lınmaz. hel Gobert'in tayini sürpriz uEşim Ümran Ak'in'l, basanCenaze l«lemlerinl isletmemlz E C A T U L L İ CARMİNA ' , f yandırmıştır. De Gaulle zamanın lı bir amellyatla rağlıgına kaderuhte eder. Acı «ünlerlnlzl vuçturan Tıp Fakülted Kadın da olduğu gibi Dışişleri artık = (Son Üç Temsil. 192126 Nisan 1973) S paylasmz. Hastalıkları ve DoSuro Kllnigl Başkanın alanı olmuştu. Fakat Doçenti sayın bu alanda bir değişiklik dUşünuDr. HÎKMET YAVUZ lemez. Yeni hükümet seçim mrasında vadedilen reformlan İslâm Cenaze İşleri ve Dr. Mülâzlm Yıldmra, Dr. öncelikle ele aiacaktır. tktidar Denlz Çarkçı. Dr. Hltanet EnNCT: BOttln muameleler !s»etartık «De Gaulle'cü» olmaktan Stn Ue narkozitör Dr. Melek E K Ü L K E D İ S İ | meye alt olmak fizen Eroau. hemsire MOflde Gönülçıkarak «Pampidou'cu» olmustur. yurt lel, "urt dıjı. vurt E (Son İki Temsil. 21 ve 23 Nisan 1973) = lü ve bütün kat hemslreieri ve dışından rurda cenaze • • • • • • • • • • » • • • • • »• • • • ı • • • • • • • • • •• • • • • •» • • • • DURU TURIZM j Ilımlı jest: ULUDAĞ BÜYÜK OTEL \ tZMİR BÜYÜK EFES OTELİ : GÖREME1HLARA VADİSİ BURSA ÇELtK PALAS OTELİ ANTALYA ALANYA TESEKKÜR Hint Alt Kıtası: U İSIANBUI Fransa'da: Devlet Opera ve Balesi SON TEMSİLLER | | W. A. MOZART FRANZ LEHAR ÜÇ BALE VEFATLAR İÇtN = TESEKKÜR TEL: 47 20 06 [ ÇOCUK MÜZİKALÎ | | İskandinavya: nakll yapılır. GünUn her taattnds emrlnlzdedir. personellne teşekkürlerlml ro= • ntrım. Dr. Atım AK*fN • S G i ş e : 44 31 34 «Booın: 1 W ?586> E (Çıçe* Hek: 582) 2579 "t^uriVe""^*26oo7rııımıııi!mMHiıııınıııııııııııııııi!nıııııınıııııııiMiııııııııııııınıınİ7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear