26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMTTUPTYFT İ f E ^ t . 196D PAM ÖN£E EKi M ( j Ut»,MfcDÜNCİJ M iKfocî Mlfc ; E.^KTüNA, u R A l ^ . l M ) , E.HANCf ?, FEÜHAN 6z.5£pT, AH, &ÎÎİEM W frı'BÎ ij* KüLElî AflÇft'lîtöi, itfMİZ A$TOtf ÖKJLU M't Bi i 0U tKtTÎHizPE OLüMüJ \ / S 5 VI HAgtAMAK »tjftît fLÎN'PcM ££ 0Ü u5Tu 2AMAH PüMMt/l Mıl Toz Duman İçinde TALİP APAYDIN. 83 Hee, gördün ya, ne çabuk buldun? Kim bilir h&ngi bohçanın içinden çıkardın. Ulen bu köylü mllleti... sıkıştırmadan vergı vermez. Ayşa kadın kızmıştı: Bir sürü bohça var, dedi. Hepsi para dolu. Hangisinden alacağımı büemedım. Kes hadı, uzatma! Oradakıler gülüştüler. Ibrahim bey de gelip dıkUmişti. O da bıyık alündan güldü. Tahsüdarlar görünce ayaga kalktılar. Buyur bey, buyur... Oturun, işinize bakın. Ayşa kadmın makbuzunu kesip elıne verdiler. Bak bakim bey, doğru rau bu? Makbuzu lbrahim beye uzattı: Bize inanmıyor musun be? Siz bize inanıyor musunuz da ben size inanacağım? Doğru doğru, tamam. Hadi git sen. Tahsıldarm birisi arkasından söylendi: Osmanlı karı, haa... Ee Molla Mamıdın anası, tabi. Bızimki ne kadar? dedi tbrahım bey. Tahsıldar ezbere bilyordu: Yedi aJtın lita bey. Aha şuıada... Peki, kes Hay yasıyasın. iste böyle olacak timmeti müsliiman. Hiç uğraştırmadan vergisinı verecek. Hee, olsa vermek kolay emme, dedi blrisi. Olmayınca ne verirsin? Hadi hadi! Hepinizde var ama vermek işinize gelmiyor. Kirli çıkınlar altın dolu, bılmez miyim? Öyls ml sanıyorsun? Ya ne? Durdunun Hüseylin! Kül Hamiit! Nerde bunlar? Hiç ses çıkmadı. Ak Osmaan! Karanın Zelhaa! .. İbrahım bey kalabalığm arasına sğır ağır yiırüdü. Tüccarların köylülerle alış verişlerini seyretmeğe başladı. Hadi ellı paradan alayım. Kasabada bile kırk para. Bana fazla mal lâam. Onun için alıyorum. Bak ta ayağınıza geldım. Kır Ali boynunu büküyor, uzun uzun düşünüyordu. Çok az veriyorsun efendi, bu zamanda.. Ne olmuş zamana yavrum? Ben sana pazardaki fiyatı söylüyorum. İstersen gbtür kırk paradan saf. Bıraz üerde bir koyun satılıyordu. Tüccarın adamı celeptı herhalde. Koyunun altuıı, ustünü yoklayıp duruyordu. Beş gümüş lira sana. helâlinden. Zatl zayü* kalmış, hiç bakmamıssın. İyi bir beslemek gerelc. Değılse ışe yaramaz. Yok efendi, az verdın. Dört yaşında koyun bu. Sıkışmasam valla satmam. Beş liraya verilir mi? Kaça verilir? Yedi lıra ver hiç olmazsa. Ohoo, inek parası istiyorsun sen be. Karışmadı. Yurüyüp geçti. îlerde Hacı Nuri*yi gördii. Yanmda Ziver hoca vardı. «Bak dürzüye, o da gelmij. Nasü da duyar hemen. Gene tarla aUyordur mutuütkak.» Görmezden geldi. Yahudi bir tüccar vardı, adı Yorgı. Kasabadan tanırdı. Köylünun birini çevirraış, habire soruyordu: Bugday alirim? Yok bey. Arpa alirim? Yok bey. Yün yapagi alirim? Yok bey. Yağ peynir alirim? Yok bey. Ns varsa alirim? Yok bey. Yuh sana! dedi. Iki elini birden salladı. Sonra yürüdü gitti. lbrahim beyin gülecefi geldi. fakat gülemedi. «Cık cık cık...» dıya başını salladı. Hacı Nuri elini Kezban kadının omuzuna koymuş çabuk çabuk bırşeyler söylüyordu. Ele satacağına bana sat bacı. Valla herkesten fazla veririm. Aha bak altın para. Hem de hacı parası. Beş dönüm mü, getir senedısi hadi. Helâlinden üç Reşat vereyim. UQ Reşat ne demek? Bozdur bozdur harca. Birinı sandığa koy. Torununa sakla. Altın her zaman altındır. Hadi Kezban hatun, oyalama beni. He de bıtsin bu iş. Bak bakim Ab. dullah, başka tarla satan var rm suralarda? Bızım o taraitan, sulu tarla satan varsa buraya getir. Ben alacagıra. Peki efendi. Kalabalığın içine doğru yürüdü. «Tarla satan! Tarla satan!» diye bağırmaga başladı. «Hacı Nuri tarla alıyor, tarla sataan!» lbrahim bey bekledı Abdulıahla göz göze geldiler. Basiyle işaret etti. «Gel arkamdan» diye usıldadı. Evin arka. sına doğru dolacdılar. lbrahim bey iki tarafa baktı: Ne haber? Oğlu yanndan sonra gidecek bey. (Devamı Var) DR. MENGELE'NİN ÖLÜM KAMPI Yazan: Dr. Miklos Nyiszly Çeviren: Nihal Karamağaralı DİYARENIN PATOLOJIK BULGULARINI ARIYORUZ Her gün bir kısmı uzaktakl kamplara gönderildikleri halde, Çek Kampı yakmında kurulmuş olan C Kımpmdaki Macar Yahudi kadınlanıun sayısı zaman zaman 60.000'e kadar yilkseldi. Işte bu tıkabasa dolu karopın kalabalığı arasında bir gun doktorlar, barakalardan birinde kızıl hastalığının belirtilerine rastlamıslar. Dr. Meugele'nin emriyle hemen bu baraka ve bitijik barakalar C Kımpında karantinaya alındı. Ama karantina pek kısa zaman, sabahtan akşama dek ancak on iki saat sürdü. Hava kararırken kamyonlar yanaşıp karantinadaki bu üç barakanın halkını krematoryumlara taşıdı. Salgın hastahklann yayılmasına karşı tedbir almakta Dr. Mengele'nin etkili metodu bu kadar kestirmeydi. Çek Kampı ve C Kampı, Dr. Mengele'nin salgın hastahklarla savaşının etkisi altında kalmıştı. Bereket, bu barakalarda gorevli doktorlar, şeflerinin metodunu yabuk kavradılar da bundan böyle barakalarda bulasıcı hastalık belirtileri görünce, bu olayları SS doktorlara yansıtmamak konuüunda dikkatli davrandılar. Ve hastaları barakaların bir köşesinde sakladılar. Tedavi için gerekli elemanlardan ancak pek azına elkoyabüdikleri halde, hastahfı yenmek için bütün güçleriyle çabalayacak kadar tehUkeyi göze aldılar. Her ne olursa olsun hastayı hastaneye göndermiyorlarch. Çünkü SS doktorları da hastanede kontrol etmek teydi hastaları. Kuşkulanırlarsa bir bulaşıcı hastahktan, hem hastalığın meydana çıktığı barakadaki halkı, hem komşu iki baraka halkını yokediverirlerdi. Bu hareketin de adı SS dilınde: «Salgının yayılmasına karşı yoğun savaş>tı. Bu savaş da her zaman bir iki kamyon kulle son bulurdu! «Bir de saat taknussın!..» F Kampı'mn kapısına vardım. Kıpı, «Blockfuhrerstuke» tarafından muhafaza altında. Bır SS er ve bir küçük rütbeli vahsi suratlı subay nöbetteydı. Muhafız kulübesının penceresine ilerledim. Yenimi sıvayıp kolumdaki dövmeyı gosterdim ve numaramı söyledim: 4 8430. Mes legimi gerektırdiğinden Dr. Men gele'nin bana takmak yetkisi ver dıği saatı gördüler. Böyle bır malı kendinde alıkoymak KZ' de en affedilmez suçtur. Aç bir kaplanın öfkesi ve hızıyla küçük rütbeli SS subay ayağa fırlayıp muhafız kulübesınden koşarak yanıma geldi. Sen kendini ne samyorsun kı bir de saat takmışsın, diye boğuk bır sesle haykırdı. F Kampı'nda da ne işın varmış senın? Krematoryumdaki üç ay, bir okul gıbi iz bırakmış bende. Ofkelenmeden, gözümiı bile kırp madan durgun bir sesle cevap verdim: geldim, Ama eger F Kampı.'na girmem olanaksizsa;' TffemStirtyuma döneyim, durumu telefonla Dr. Mengele'ye bildiririm. Dr. Mengele'nin adı bir sihir etkisi yaptı. Bu adın işitilmesi bile bir çok insam tıtretiyor. Benim SS subay birden sönmüs, balona ddndü. Bana dalkavukluk bile etti. Kendısıne sigara verdım. Kesinlikle söyliyebüirim ki, Dr. Mengele'nin adı, krematoryumdan söz edılmesi ve sigara cakası, SS uşakların üzerinde büyük bir etki yapmıştı. Artık meslek arkadaşlarımla en aşağı bir iki saat görüşebileceğime emindım. Ama ilk iş olarak Dr. Mengele'nin beni çağırtışındaki nedeni öğrenmem gerekiyordu. Çağnldığımı öğrenen memur, karşıdaki bir kapıyı işaret etti. Yürüdüm ve mukeramel döşenmiş bir çalışma odasına gırdim, Üç kışi oturmaktaydı odada: Dr. Mengele, Hauptsturm führer Dr. Thilo kendisi KZ'nin baş opera başka,. yeterli sayıda diyare v» dizanteri olgulan Ustüne patalojık baknnda'n da raporlar ister. Durum kâfamda ayduilanır gıbl oldu: Dr. Wolff da kendini araştırmalara verrtlişti. Krematoryumun ağır kokusu ve dumanı ortasında. o.da, KZ'de elde edılebilen yuzbınlerce kobaydan yararlanmak amacındaydı. Dizanteri yuzünden inanılmayacak kadar zayıflamış, çoğu otuz, otuzbeş kiloya düşmüş ınsan kalabahğından... Çok sayıda cesedın teşrihıni yaptırarak dizanterinin, tıp bılımince şımdiye dek iyıce aydın lanamatnış yönlerini, ıç organlarda gösterilerini incelemek ve yeni buluşlar elde etmek istiyordu! . Doktor Mengele, insan malzemesini incelemek yoluyla daha doğrusu ıkizleri bir ırkı bir kat daha çoğaltmâk amacındaydı; bu amaca uygun bulduklanm da seç mekte serbestti. Dr. WoUf, ise dizanteri olgulanm anyordu. 12 numaralı baraka hastanesinde toplanmış bulunan arkadaşlanmtn zıyaretme gittim. Ga tırdığım ılâçlan büyük bir sevmçle kabullendiler, dağıttığım sıgaralan sevınerek içtıler. Yüz leri ve sesleri yorgunluk ve umutsuzluklarını ortaya koyuyordu. Çek Kampı'nın anı vo acıklı sonucu, hepsinin üzennde yaman bır etkı yapmıştı. Yavaş yavaş kahredıyordu onları, durumlaruıın çıkmazı, beni de kahrettıği gibi. Ancak arada şu ayrılık vardı: Benim sonucumu kavramam, böyle yavaş yavaş olmamış birden olmuştu, krematoryumr eşığinden adımımı » at tığım TopUma kamplarına sadece Museviler gönderilmemekteydi Nazı Almanya'sında. Kamplarda her ırk ve milliyetten mahkumlar bulunuyor ve en ağır işkencelere uğradıktan sonra öldürülüyorlardı. Ynkanda Belsen toplama kampında son anda hayatı kurt3nlan bir tngiliz esiri, kampı ele geçiren Ingiliz kuvvetlerine mensnp bir askerle konuşurken görülüyor. törü.. Ve Obersturm führer Dr. Wolff ki, Genel Tip Servısinin başkanıdır. Dr. Mengele, onceden hiç karşılaşmamış olduğum bu Dr. Wolff'a krematoryumdakı otopsileri benim yaptığımı bildirdi. Çok ilginç, dedi Doktor Wolff, çenesinı sıvazlayarak. Dr. Mengele bana çalışmalarımzı an lattı. Ben özellıkle pataloji ile ilgılenırim, doktor. Vaiıt darlığı engelledi de şımdiye kadar üzermde çalıştığinız önemlı ko nuları bizzat gelip izleyemedim. Bu sözlerin ardmdan ne gelecek diye bekledim. Dr. Wolff, sözü yürüttü: Şu sıralarda büim açısından onemli çalışmalara kendimi vermış bulunuyorum. Çahşmalanmı toparlamak için sizin yardımızır.a ihtiyacırn olacak. Bundan ötü» nı Dr. Mengele'den bugün sizi buraya çağırmasıru istedim. Durakladı, sonra yine sözü yürüttü: Bildiğıniz gibi diyare kampa yaygın bir hastalıktır ve jüzde doksan oranında yakalananlar olüyor. Hastabğın olasılı sonucuy le ilgili düşünceleri ve gelışmeleri, tümünü, kısacası bu konuda bılinmesi gerekli her şeyi büiyorum, çünkü binlercesini muayene den geçirdim ve dikkatle notlar aldım. Ama çalışmalarım eksiktır. Çünkü, bilimsel bir çalışmayı kesin bir sonuca ulaştırmak için klinikle ilgili gözlemlerden MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU SÜPHELİ ZAFER Onlan güçlendirmek, avutmak Için elimden geleni yapüm, cesaretlerini yıtırmemelerini, direnmelerini ısrarla öğütledim. Askerî durumu ayrıntılarıyle be timleyerek olaylarm günden gü r.e. bızlerden yana nasü geliştiğinî anlattım. Her gün gazete okuduğumdan, sözlerımı destek • leyecek elle tutulur gerçek olgulan da ortaya .döktüm. Içten gelme el sıkışlarla aynldık. Ovünmüş olmaktan korkmadan şunu belirtebilirim ki, onlar dan aynldığım zaman olumlu duygularım kendimden yanaydı, güçlü bir karakterde olduğu rau, kendi çıkmaz durumumda bile, dayanabilmeleri için başkalarına cesaret verecek kadar sağlam bulunduğumu düşündüm. , anda. Kanmı, kızımı düşündüm Bir sabah Dr. Mengele F Kampı Komutanma hemen gitmem için haber gönderdi. Bu buyruğu alınca sevindim. Birkaç saat için bile olsa, krematoryumun yürek burucu havasından uzaklaşmak fır satı elime geçmişti. Yiirüyüşün sağlığıma da iyi geleceğini biliyor dum. Çünkü yürüyüş yapmak ola nağını pek az buluyordum. Ve, teşrih salonunun, krematoryumla rın saçtığı kokulardan sonra biraz temiz hava alabilmek için can at maktaydım. F kampı'na gitmekle, oradaki meslek arkadaşlarımla da karşılaşmak görujmek fırsatını bulacaktım. KZ'ye ilk geldiğim zaman beni nasü sıcak bir havay la karşılamışlardı. Yola koyulmağa hazırlanırken ceplerime değer li ilâçlar ve çok sayıda sigara pa keti doldurdum. Eski «evim»« eli boş gitmek istemiyordum; 12 numaralı hastane barakasına Krematoryumun demir kapısından çıkarken muhafızlar numara mı not etti. Yol kısa da sürse yü ruyüşün keyfini çıkarabilmek için ağır aksak ilerliyordum. Kadınlar kampını kuşatan tel örgülerin ya nından geçtim. Baraka adı konnıuş çerçöpten klübelerin arasında binlerce ve binlerce kadın ora dan oraya dolasıyordu. Bütün ka dınlar birbirine benzemekteydi. Kazınmış başları ve yırtık pırtık üstbaşlariyle tıksindirici. Kanmı, kızımı düşündüm. Uzun, kıvırcık saçlarını, modaya uy gun elbiselerini... Zevkli giyinirdi ikisi de. Kadınları ilgilendiren onemli saydıkları konular üzerin. de saatlerce tartışırlardı. Platformda ayrıldığımızdan bu yana nerdeyse üç ay geçti. Ne geldi başlarına? Acaba hâlâ ikisi de sağ mı? Beraberler mi? Acaba hâlâ ikisi de Auschnitz KZ'nin kadınlar bölümünde mi, yoksa Üçüncü Reich'ın uzaktaki başka kamplaıma mı gönderildiler? Üç ay uzun zamandır KZ'de geçirilen üç aysa çok daha uzun. Ama duygularım bana onların b&li Auschwltz'te ol duklarını haber veriyor. Nersdeler? Bu karmakarışık td örgüler den hangisinin kafesindeler? Bak tığım her yerde te! örgülerden başka $ey göremiyorum. Bütün Almanya'nm çevresinde tel orgu; Almanya koskocaman bir KZ. YARIN: Dün Korfu'dan getirilenleri yaktılar DİŞİ BOMD TİFFANY JONES MJt>JÜ"' '' '"'Jiu^' <, GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear