26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHTTRfvET 7 Ocak 1973 îzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI Yokladım, yanafım çlziJmis. Bay Hidayet Koryürek, karşıdaki koltuktaydı, sırtını geriye vermi}, benim bu halünden çok korkmus., kaçmak isteyen, korkulu gözlerle bana bakıyordu. Yavaş yavaş kırmızı yüzü morarmaya, alnı boncuk boncuk terlemeye başladı. Sonra benzi, önündeki kadchteki viskinln renginl aldı. Viski kadebinin yanında bir uçak blleti duruyordu. Üstüne üstüne varıp, karşısında durdum: «Geziye çıkıyorsunuz galiba beyefendi?» Bay Hidayet Koryürek, yutkundu yutkundu; sonra birdenbire bağırmaya bajladı: «Evet gideceğim, bu ftdl insanlann lçlnde kalamam! Bir daha da dönmeyeeeğiın bu Ukel memlekete! Hepinizin canı cehenneme!» Beynim durdu; ne v»r kl çok sakindim. Cebimden tabancayı çıkardıra; namluyu alnına yönelttim: «Ben, sizi beyefendi, başka bir geziye göndermek niyetindeyim. Namuslu kisUeri tejhir eden lerın, milleti soyup, suçu ölülere yükleyenlerin bulunduğu bir yere...» Bu sırada daha bir başka soz etmeliydira ama akluna hiç bir şey gelmiyordu. En iyisi tetiğe basmaktı. Emaiyeü açtim; tetiğe bastım. Tetik düstü, tabanca patlam»dj. Bir bir daha baatım tetiğe Tabanca atej almıyordu. Kendimi yitirnüjün; tabancayı tam herifin kafasına savuracağım nrada, bir el, bileğunden kavradı. Tabancayı elimden aldı: 153 «Duydunuz tnu ne söylediğini? Nasıl bajprdığını? Duydunuz mu bana yaptığmı?» «Duyduk!» yürü şimdi gidelim buradan..» diye, koluma girdi Cahit. Salona çıktığıımzda, ne göreyim? Bay Hidayet Koryürek, hiç bir şey olmamıs gibi, viskisini içiyordu; bir de puro yakmıştı. lşte bu an, delirdiğimi, kudurduğumu sandun. Nasü atüıyordum üstüne kendimi yitirmişcesine. Uğur, belime sarıldı, Cahit, iki bileğimden çekerek benl zorla asansöre soktular. Paralayacaktım engel olmasaydılar. Uğur, caddeye çıkınca, araba sını açü, Cahit, beni onun yanına oturttu kendisi de yanıma oturdu. Arabayı yürütünce Uğur. baktım, vites koluna giden eli titriyordu; yüzü hâlâ sapsanydı: «örür dilerim Uğur, ne de olsa amcan..» diye, mınldandım. Ugur, bir karşılık vermedi. Yalmz, uzanıp, beni yanağımdan öptü; sonra konuştu: «tyi ki yeüstik. Gülseren, bizimkinin eve geldiğini görünce, seni aramaya sizin eve gitmiş. Baban, annen bir süre hep birükte seni beklemişler. Sonra Gülseren, bize telefon etti; bizun apartmana yetişmemiz için. Geç akıllanna gelmiş senin oraya gidebUeceğin... Onlar da ne olur ne olmaz diye, yollara çıkıyormuş.. Şimdi evde merak içinde seni bekliyorlardır...» öfkeyle Cahit'e döndüm: «Bak Cahit, neler oldu anlatayım... Cahit, arkamı oksadı; Ne yapacağımızı düşUnUrken Bilemedik îstasyon Kumandan Muavini olan yedeksubay Mabmut bize gizlice şu haberi verdı: Arkada bir hatta iki tano boş hayvan vagonu varmış, onlan bu trene bağlayıp binmekten başka çare yokmuş. Ama bunu Manmut'un soylediginı öu yarlarsa durum kötü olurmuş. Bız hemen faaliyete geçtik, ama gayTetlenmız boşa çıktı. Çünkü Îstasyon Kumandanı Yuz başı, bu vagonları geri batlardan alıp getirecek makirustler oimadığını, hem de bir İki saai siirecek bu işi yaparsa trenın geç kalacağını ve Îstasyon kumandanı sıfatıyle sorumlu tu tulacağını söylüyordu. Bunun Uzerine Tümen Kumandan Vekili Alâattin beye: Bu ışi ben yapanm, ust ya nını slz duzeltin, dedim. Yanıma aldığun erlerimle lokomotifl vagonlardan ayırdım. Hat uzerınde bir surü manevradan sonra boş vagonları trene bağladık. Gerek geç kalan Almanlann gürilltüsUnü gerek İstasyon Kumandanmın feryatlarını dmlemedık. Tabanca ve sıingü duruma hâkım oldu îstasyon Kumandanı üsttl olan Pozantı Hat Kumandanına bızi şıkâyet edeceginj ve orada tren den indıreceğını söylemekten başka şey yapamadı. Yüzbaşı SelâhattirYin Romanı Karşı koyan vurulacak İstasyon Kumandanı sert bir adam. Avaz avaz bağınyor, trenin derhal boşaltılmasını istlyor. Bu durum karşısında sabn taşan Yarbay Alâattin bomba gibi pathyor ve Selâhattin'e şu emri veriyor: «İn aşağı, neferlerin silâhlanm al, karşı koyan olursa vur» Dört harp yılında beyu ekmek görmemiş bizler, basret kaldıgı mız bu nlmete hayranlıkla bakakaldık. Az sonra yemek gelraeden ekmeklerimiz bitmişti. Her yemekle bir porsiyon da ekmek yiyerek senelerin özlemini gidermeyo çalışıyorduk. Yemek bi tınce ben ve Celâl vagona döndük, herkes sağa sola dagüdı. min bey aldı, Iıtanbula götürüyor. Kendl kendlm*: Allah Allıh, t«in« ne k«dar meraklı adam!. diye dü|ü* nürken Emls bey geldi: Niye boş otumyorsunuz, neden öteberi almıyorsunuzî Şaşırdık. Emin bey açıkladı: Istanbul'da un yok, plrinç yok, her «ey pahalı, ve Istanbuldakiler aç. Oyıa burada un var, bulgur var.. Hemen alrnalı ve Istanbuldaki aç ailelerimize götürmeliyBu bu Ulerin farkında degildik. Hemen Celftlie birlikte bir arabaya atladık, tarif edllen fabrikaya gittlk. Ben Cç kar. deşime üç «andık yaptırdım. Her tandıga doksan kilo un, doksan kılo bulgur o'.mak uzere ikiser çuval koydurdum. Okkası yedl buçuk kuruşa doksan tane francala aldırdım, onlan da bir çuvala koydurdum. Dogru Utasyona... Ne var kl, tam bunlan istasyona sokacagımıı sırada önıimüze polisler çıktılar, ne olduğunu lordular. Ben de söylsdim. SöyKylnce: Olmaz, dedller, burada Tekâltfi Harbiye KomUyonu vardıf. Bu Komlsyon müsaade etmeylnce bunlar Konya'dan ç«kamaz. Çıkardı, çıkamaıdı diye biz İşi büyüttük. Bunun üzerine polisler utasyon binasında bir odaya girdiler. Odadan ferik (tümgeneral) rütbesinde ihtiyar bir adam çıktı. Vaktiyle emek11 olmu» blrçok yaşlı, savas dolayınyU lilâh altına alınmıslardı. Bu da onlarrfandı Bu sefer Pa»a lle görüımeye başladık. Aliettln bey bunu vagondan görmüs, geldi. Bir süre tartısmadan sonra aldığımız erzakı vagona koyabildik Ve bir sabah Pendik'e geldik. Alâettln. Emin, Refik beyler Pendik'te lndller. Eşyalarmı alıp glttiler. Derleyen : İlhan SELÇUK Biz de bir saat kadar Pendik' te kaldıktan sonra, doğru Haydarpaşa'ya geldik. 13 Mart 1918'ı gösterlyordu takvlm... BİR ZARF îstasyona girdigimit zaman bir çavus ve arkasında iki ne» ferin vagonları aradığmı gördüm. Çavuş beni kordonlu görünce geldi, elime bir zarf verdi: Binbası Hsmdi bey (Altıncı Ordunun Istanbul'daki lrtlbat subayı) bu vapura yetisflmedi. öteki vapurla gelecek. sizin öteki vapura kadar bekle» menizi rlea etti. Zarfın üstüne baktım: Yüzbası Selahattin bey, Altmcı Ortfu Yaverl Bu zarf bana yüzbaşı olduğumu müjdeliyordu. Açtım b«nim yerime vekil olan Sadi, yüzbaşılıgımı tebrik ediyordu. Ben, 1 Mart 1918'den Itibaren yüzbaşı olmuştum. Günlerdeo beri bu yolda duydulum üzüntüler sona ermiştl. Benim getirdiğim erzaklarla beraber Celâl'in, Kolordu Kumandanı Albav Cafer Tayyar beyin ailesine ait erzak. ve Halep Vilâyet yaveri Yüzbası Sev ket Turgut'un ailesine verilecek iki teneke yağ... Bunlann hepsini, bir mavna tutarak, o tarihte Anatîoltıhisarında oturatv aga'heylmtn O5ksu yakınındaki evine götürmek ve oradan gerekli yerlere dağıtmanın uygun olacağını düsündük. Gelen neferlere bir mavna tutmalannı söyledtk. Tuttular ve haber verdiler ki, bu işin karşılıği on Hravmı?. Hamallarla esyayı tasıtmaya basladık. Ben vagonların başmda erzakı bekliyordum, Celâl mavnanın başında bulunacaktı. Ama biraz sonra Celâl öfkeden kıpkırmızı olduğu halde geldi: POLtSLER Az sonra bizim vagona bir sürü gaz sandığı gelmeye başladı. Üzerlerinde «Istanbulda İmalâtı Harbiye Mudürlügüne» •Istanbulda Fijekhane Müdür lüğüne. glbl eUketler vardı. San dıkları getiren ere sordum: Buradan Istanbula gidecek bos kovanlar varmış. onları E GÖRLŞMELER Güneşin batmasma yakuı hareket ettik ve gece bastırdıktan iki saat sonra Pozantı'ya geldık. Pozantı âdeta bir sahra şehri hahnı almıştı. Dört bir yanda ın san, asker ve malzerne.. Trea ıstasyonda durunca inzıbat neferieri bizı aramaya ve «Türfc subaylan %"annış, nerede onlar? • diye bağırmaya başlsdılar. Albay Refik bey en kıdem11 sıfatıyle işı halledeceğinı ve karışmamamızı sb'yledi. Sonunda erler bizi buldular, Ve bemen vagonun çevresirj sungululer sardı. Bir de şısmanca bınbaşı vagona geldi. Ellerinde (anerlerle adamlar bızi tanımaya çalışıyorlardı. Her taral karanlıku. Bmbaşıyla Refık bey görüşmelere başladıiar. Îstasyon Ku mandanı çok serttl. Avaz avaz bağırıyor. derhal trenden lnmemizı, yoksa bızi zorla ındureoeğını söylüyor, hattın inzibatını bozarak anarşi yaratmanın hesabını Dize soracağını ilâve edıyordu. Refık beym çok yumuşak tutumuna karşılık bu adamın tutumu hepımızı sınırlendırıyordu. Fakat susuyorduk. Bir an geldi, Yarbay Alâattin bey bom ba gibi patladı: Selâhattm! tn aşagı, neferlerin sılâhlarını al, karsı koyan olursa vuri Benim aşağı atlamamla yanımdaki erlerle birlikte bızi saranların elınden silâhları almamız birkaç saniye içinde olÜU. Alâettın bey devam etti: Binbaşmın üstünü yokla, silâhı varsa al! Yokladım, tabancasmı aldrnı. Bınbası şaşırmıştı, herkes şaşırmıştı. Alâettin bey de vagondan atladı: Ben, dedı, Beşinci Kaikas Fırka Kumandanı Erkâoıharp Kaymakamı Alâettin.. Bunu söylerken bınbaşının su latıoa mütius bir lurbaç ındırdi. Bu, Sahra Postalar Umum Müfettişi Miralay Refık bey.. Bir kırbaç daha şakladı. Bu, Altmcı Ordu Topçu Müfettişi Kaymakam Emin bey. Bir kırbaç daha.. «Öldürmek, hiç bir sorunu halletmez Emre!» dedi tok bir ses. Baktım, Cahit Demirogluydu. «Biliyoruz Bmre, hepsini biliyoruz... AyrınBileğüni bırakmıyordu. Geri geri çekti beni. Katıları, biraz kendine gellnce anlatırsın... Üzme şün pının içinde Uğur, sapsan kesilmi;, öylece bana di kendini.. sâkin olmaya çalı;...» dedi. Gerçekten bakıyordu. Cahit, elimden aldığı tabancayı, kenbir düşünce aklımdan geçti: Ne oluyordu bana? di cebine koydu. Uğur'a, cYardım et bana..» dedi. Uğur'un, Cahit'in tutumu, kendimi toparlamama Benim kollarıma yapısıp, çeke çeke banyoya (üyardun etti BLzlm apartraanm kapısında durduk. rüklediler. GözJerimi. Hidayet Beyden ayıraraıyorMerdivenleri çıkarken, sendeledisı, az kalsın dügü dum. O, oturdugu yerde, arkasma yaslanmıs, yüzü yordum. Uğur,' Ata«daîf«kıyordu; ^3f muın gib| olrouftu simdi. Demek kışladan benglhemen acüd.^ ^m ^ den üç saat önce bırakılman, hanrhâmy ye*' .. Kaglh mijti. Öldüremedim diye içim içime sığmıyorAnnem «Hoşgeldin oğlum!» diye, ağlayarak du. Banyoda Cahit'le Uğur kanlı yüzümü yıboynuma sanldı. Uğur'u, Cahit'i buyur etti. Bakadılar. Bir dolaptan Uğur, tentürdiyot çıkanp, bara, her zamanki yerinde oturuyordu. Şöyle bir kan sızan ainıma, yanağuna sürdü. Sonra bantlabana baktı; sâkin miydi, yoksa öyle mi göründı. Kendimi toplar gibi ohmca, az çok aklun ba mek Utiyordu anlayamadım: fima geldi: (Arkası IMX) 40 Yıl önce Cumhuriyet ÜNİVERSİTE GELİRLERİ UnİTersitesi kendl gellrlert ile yaşayan bir müessesedır. Istan bul ÜniTersitesinin memleketio her tarafmdan yardım beklemeye tabii ihtiyacı vardır. Yunus Nadi beyin makalesi bu noktal nazan çok guzel teşrih ve müdafaa etmiştir. Çok temenni edenm ki yakın bir gelecekte filla çıksın. NlVERStTE Islâhat Müşarırl M. Malş, dün kendisi ile görüşen bir muhabirimıze şunlan soylemiftln B MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOĞLU KILIÇ «Cumhuriyet gazetesinin, ünlversiteye tahsis ettiği başyazıyı ilgi ve dikkatle okudum. Üniversıtelenn yükselmesi ve mükemmel teçhlzata malik olması için her yerde hükümet bütçesinden ayn gelır kaynakları vardır. Hatta Amerika'da, genellikle özel gelirlerle yaşayan üniversiteler, ATrupa'da da birçok üniversiteler özel gelirlerle ayakta durur. tsveçtekl meşhur Milletlerarası Upsala ALMANTA hücum lutalan başkanı Rochn, Volı Ajansı muhabirine şu beyanatta bulunmuştur: «Milli soıyaliıt hücum kıtalan başkanı sıfatiyla söylüyorum ki, gizleyecek bir şeyimiz yoktur. Yeni Almanya, diğerleri yaptıklan takdirde son mitralyozuna kadar silâhları bırakmaya bazırdır.* TELEFON tdaresi, telefon Ucretlerine yüzde yinrü oranınoa bir indirim yspmıstır. YARIN : KIYASIYA BİR DAYAK DİŞİ BOND OtAB/IECEĞÎN! OÖj E SuSUİ MA8EE TİFFANY JONES JVilfuT BÖYLE AYIlıLAMAYrZ B£*&)sl CEHENNEME Îstasyon Kumandanı kıpırdıyamıyordu, çünkü arkasında elimde tabanca ben duruyordum. Alâettin bey cvur> dese vuracaktım. Bmbaşı bunun tarlyndaydı. Alâettin bey devam etti: Alman neıermı sub&yını, Türk subayından yuıcanda gören kişirun layık olduğu rauamele budur. Seni bir daha buralarda görürsem doğru cehenr.eme gönderirim Kime bağlıysan ona yaz, başının çaresine bak! Sonradan öğrendik kl bu binbaşı Cemal Paşanın adamı imış. Cemal Paşa, Kabine de Bahriye Nazın ve o tarihte Suriye Ordu Kumandamydı. İstasyon Kumandanınm savaşın başından ben burada olduğunu oğrendık, hakkında bir sürü söylenti dolaşıyordu. Her neyse bızım tren yürüdıi Ertesi sabah Konya lstasyonuna geldik. Büfeye inerek karnımızı doyurmak istedik. Hep beraber bir masaya oturduk. Gar son, tabak. kaşık, ekraek getirdl, ne istedığimizl sordu. Getlrdiğı ekmek beyaz francalaydı. GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear