Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CTJMHURÎYET 7 Ocak 1973 B ir Üniversite Reform Kanunu çıkıyor Parlamento komisyonlannda görüşülmesi bitmiş, yakmda kanunlaşacskmış. Gazetelerde okuyoruz. Verilen haberlere göre, getirilecek yenilikler, reformdan başka her şeye benziyor: Düşünce ve bilim czgürlüğü kısıtlanıyor, jurnalcılığa kapı aralanıyor, üniversite özerkliği kuşa döndürülüyor: öğrenim paraya bağlanarak fırsat eşltliği yokedlliyor. ve g^pşler BİREYLER VE KURUMLAR Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU talarından çıkan dvcivlerin hemen suya daldıklarını görerek şaşkına dönen tavuk misali bir şaşkmlık kaplıyor bütün benliğimizi! «Hür tefekkür diye diye uzun yıllardan beri biz, bu çıkmaza gelip dayanmak için mi çabalamışız?» sorusunu sormaktan alamıyoruz bir türlü kendimizi. Yazılanmızda «Prof.» unvanını kullanmak gerekmez bize artık! «Profesörler» mi, «Üniversiteler» mi? Bu Ririşime karşı 1972'nin sonlarında Sayın Nadir Nadi, Cumhuriyet Gazetesinde, Sayın tJlkfi Arman da Toplum Dergisinde soruyorlardı: «Üniversite profeaörlermden bu konuda hiç ses çıkmıyor; onlar nerede?» 1973'ün ikinci gütıünde de Sayın E M Galip Sandaloı Yeni Orm tam'da bu suskunluğu «Simsiyah bir utanç lekesi» olarak niteliyordu (1). Üçünün cfe yerden göğe kadar hakkı var: EH kalem tutan üniversite hocalan kendi müesseselerini elbette koruraalı, bunlara yöneltilen olumsuz girisimlere elbette karşı çıkmalıdırlar. Bu, chocahk haysiyeti» nin bir gereği ve «aydın» olroa sorumluluğu taşıyan her profesörün de bir görevidir. Gerçi Profesör Sadİ Irmak, 29 Aralık 1972 tarihli Milliyet'tekl ıhmlı yazısında üniversite Szerkliğine birkaç satır avırmış; kimi profesörler, can alıcı noktaları bir yana bırakın, güya eleştiri niteliğinde demeç verrnişler. Bir rektör de. ne anlama geldisH anlaşılamavan birtakım açıklamalar yapmış. Ne var ki, bütün üniversitelerin organlan, senatolar, profesörler kurnllan raravor. Bugün Türldye'deki Universitelerin basında bulunanlardan bir kısmı, özerkliği Türk üniversiteieri için bir «lüks», hatta «zararh» sayarsa; kimi yöneticiler de, tam 27 yıldan beri üniversite özerkliğini ve düşünce özgürlüğünü, bir yandan türlü siyasal iktidarlara karşı. öte yandan da üniversite idarecilerine yönelttiği eleştirilerle doğrudan doğruya üniversite kurullanna karsı savunmaktan bir an geri kalmamış ve yılmamıs bizim gibi öğretim üyelerini hoş görmez ve onlara cephe alırsa tek tük birkaç ögretim üyesinin, özerkliği ve düşünce özgürlüğünü hiçe Indiren bir kanun tasarısına karşı çıkmasının bir etkisi olabilir mi? Böyle bireysel tepkiler, Nasrettin Hoca tle Timurlenk arasıncfa geçtiği anlatılan «Fil Hikâyesi» ni andırmaz mi? Şu halcfe yukarıda gözü edilen sayın yazarların sorusunu: «Müesseseler nerede? Üniversiteler nerede?» biçimine sokmak. bugünkü ortamda çok daha yerinde olur, kanuındayız. Nitekira Nadir Nadi, gözü edilen başyazısının sonunda: •Her toplumun lâyık olduğu idareye sahip olaeağı» gerçeğine yollama yaparak ve 5 Ocak 1973 tarihindeki başyazısında, üniversite organlannm tustuftuna isaret ederek; Sandalcı da «Üniver•ite, her zamanki gibi, yine fildisi kulesinde kendi kavgasımn seyircisi» diyerek bu noktaya parraak batıyorlardı. Neden Etkisiz Kalıyor? Evet bilim ve düşünce özgürlüğünü ve bilim yuvasının özerkliğini kısıtlayıcı girişim ve davranışlara, yalnız tek tek aydmlar değil, bu özgürlüğün kaynağı olan, olması gereken, üniversite gibi kurumlar, bilinçli olarak ve duygusallıktan uzak kalıp, bilim ve tarih verilerine dayanarak karşı çıkmalıdırlar ki, bir sonuç alınabilsin. Bizim bugünkü üniversitelerimizde ise, ne bir ses, ne de bir nefes var. Oysa 1946'da, CHP iktidan döneminde geçen bir olay dolayısıyle, bundan 27 yıl önceki üniversite kurullarınin tutumunu «Sıddık Sami ve Hasan Saka> başlıklı yazıda anlatmıştım (Cumhuriyet, 15 Ağustos 1972). Üniversite hocalarını «kara cübb?liler» diye niteleyen Demokrat Parti iktidan dör.eminde de, üniversitelerimiz özerkliklerini korumasını bilmiş, DP iktidarına karşı düşünce özgürlüğünü savunan Sayın Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı'ya, hükümetin baskısı ile, o zaman Üniversite Senatosunca uygulanan haksız işlem, bütün bilim çevrelerinde ve aydın kamuoyunda hemen anında, çok şiddetli tepkiler yaratmış ve bu haksız işlem kısa zamanda düzeltilmişti. Bugün durum öyle mi ya! Böyle işlemlere karşı aylarca sonra geç kalmıs bayrannn mübarek olsun kabilinden cıkan tek bir sesten gayrı »hoca sesi» çıktı mı? Birkaç aydın yazann elestirisinden gayn bir tepki görüldü mü? Demek ki. günümüzün üniversite kurullarını oluşturan idarecilerden hiç değilse bir bölümü «Aman şahsımıza ve kisisel çıkarlanmıza dokunmaym da, özerkliğe ve mfiesseseye ne islem uygularsanız uygulayın!» havası içindeler! Hem bugünkü Tasanyi savunan Milll Eğitim Bakanı bir «Profesör» değil mi? 1961 Anayasasına «lüks» diyerek o Anayasa ile bir yönetmelik, bir yazboz tahtası gibi oynamak çığnnı açan ilk 12 Mart Başbakanı, onun destekleyicileri ve aynı doğrultudaki bir siyas» partinin liderl «Prof.» flnvanını taşımıyorlar mı? «Muhtariyet, Türkiye Için zararlıdır» diyerek. üniversitelerin siyasal iktidar buyruğu altında olmasını savunan bir üniversite rektörü de «Prof.» degil mi? Bu eski ve yeni ögretim üyelerinden bir kısmının, öğrencilik zamanlarını bildiğimiz kisiler olduklflTinı düşündükçe altına konulan ördek yuraur lâlini ve parti istibdadını önledi. Zarit beyaz bir elbisenin yakasında büyücek bir yağ lekesi bulunursa, herkesin gözü zaril elbiseye degil, yağ lekesine takılır» cevabım verdik. • AP tktidan döneminde. Üniversite özerk liğini ve düşünce özgürlüğünü sadece siyasal iktidarlara karşı değil, Üniversitcye saldıran önemli kişilere, bu özgürlüğe sahip çıkmayan Üniversite organlanna ve anarşik eylemlere başlayan Sğrencilere karşı da savunduk durduk. Bu konuda Cumhuriyet'te çıkan 26 Haziran 1968; 5, 12 ve 19 Haziran, 29 Eylul, 20 AraIık 1969; 19 ve 20 Ocak, 29 Mart, 30 ve 31 Aralık 1970 tarihli yazılarımızdan buraya aktarmalar yaprr.ayı gerekli görmedik. Merak eden açar okur (Türkiye'de Üç Devir, s. 282321). # 12 Mart İktidarına karşı da Üniversitenin haysiyetini ve gelecegini savunduk (Cumhuriyet, 3 Aralık 1972). Görülüyor ki biz. öüşünce özBürlüğünü ve Üniversite özerkliğini savunmak konusunda, bir öğretim üyesi olarak, kendimize düşeni, her iktidar döneminde, kannca kararınca, yapmaya çalışmışız. Okuyucu Mektupları Sabır taşı mı olalım? 12 Marttan bu yana reform kelimesinden başka bir şey duymadık. Fakat nerede kendileri. Bu millet sözle ne kadar daha avutulaoaktır. Tüm bu davalar bir yana kendi derdimize düştük. Personel Kanunu dendi, avutulduk. tntibak hatalarının düzeleceğini bekIedik. Yine aylardır avutuluyo men geee bile çalış halk dersha ruz. Bir de uygulama Haziran 1973'den iübaren olacakmış dinesinde halkı yetiştir. 800 TL. yor Maliye Vekili. Kendi haklaal. 400 TL. kira ver. Geri kalan rını değil. hakları olmayanları 400 TL. ile ay sonuna kadar ku bile bir an önce alma acelecili ğini gösteren parlamenterler hiç nı ekmek ye. Yazıktır, efendi mi çok dar gelirli memuru düler ayrptır beyler. Bu ne müslü şünmezler. Uyuduğunu mu san manhkla, ne de insanlık anlayt maktalar. şı ile bağdaşabilir. 10 bin TL. Yan ödemeler çıktı. tlkokul bir beye, 800 TL. bir 6Jretmemezunu bile olmayan bir uzman çavuş yan ' ödeme aldı. ne. Bir de halk eğitim reformu Günde 12 saat çalışan çift öğre yap. Kiminle aç ötretmenle mi? tim yapan okul müdürü Jse haSöz bunlar. Söz. Milleti avuta va aldı. Insaf buyrulsun: Bir okul müdürü uzman çavuş ka cağım diye gülünç dunıma düj dar da mı bu memlekete ağır miyelim beyler. hizmet yapmıyor. Zavallı okul Eminim H çok şeyler kınlma müdürü gez. dolaş, mesai haricinde beş kuruf para topla, te 'dan halledilebilecektir. Şu abeşir al okuluna. Zavallı öğret sırda, tamanda hiç kimsenin •abır taşı olmasmı beklemeyiniz lütfen. îsminin açıklanmasını fsMillî Eğitim temiyen bir flkoknl md. I Bireysel Cabalar • Şu satırlan 1946'da CHP'nin tek parü iktidan döneminde ve henüz üniversite özerkliği yokken yazmışız: «... Disiplin tenınesiyle serbest tefekkürfin ayak altına alınması, hanpi kılık ve maskeye bürünürse bürünsün, düpedüz istibdat ve keyfilik ve dcvıet idaresinde mesuliyetsizHk Ifade eder» (Cumhuriyet, 6 ve 13 Şubat 1946). • Aşagıdaki satıriar da, Oemokrat Parti tktidan döneminde. Üniversite özerkliğine sataşılmaya başlandığı 1954 yüında, «Üniversitelerimizin Mnhtariyeline Dikkat!» başUğını taşıyan bir yazımızdan aktanlmıştır: «... Tenkitler t/niversite özerkliğine hücum mahiyetini alırsa, o zaman yalnız şunn s3yleyece$im: Üniversitesi bür olmayan, bocalan politîka yanaşmahğı yapmağa mecbur bırakılan bir rnemlekette hür matbuat da olmaz» (Cumhuriyet, 19 Şubat 1954V Yine aynı iktidar döneminde çıkan «Üniversite Zihniyeti» bajlıklı yazımızdan şu satırlan alıyorum: «Cniversiteyi zedelemek. mesaleyi, aydınlıği kısmak demektir» (Cumhuriyet, 26 Su bat 1954). îki yıl sonra da «Asalet ve Esaret» başhgını tasıvan yazımız söî'le bitiyordu: «Tann kimseyi (Zalimlerin kurbanı oünaktansa hizmetkân bulnnraayı ve bizzat yanmaktansa hemcinsimi yakmayı terclh ederim) diyen Medroso derekesine düşürmesin. Zira: «Muini zâlimin dünyâda erbâbı denâettlr / Köpektir zevk alan sayyâdı bî insafa hizmetten» ... ünntmay» lım ki bu fâni hayat, ancak ruh asaletiyle yaMnabilirse bir mâna ve kıymet ta»ır!» (Cumhuriyet, 9 Mayıs 1956). • MBK iktidan nunaıunda yapılan tasfiyede haksızüklar bulunduğunu bir ihtilâl devri olmasına ragmen komite üyelerine söylemekten çekinmedik ve bunlardan birinin «Her muarr.elede hata payı bulunur» demesi Uzerine de; «27 Mayıs thtilâll bir Anayasa ih Sonuç Ama bütün bu çabalarımız etkili olmadı, olmuyor ve olmaz da; zira, başta dediğimiz gibi. bireysel savunmalar. toplumsal bilinci olmayan ve dayamsma ruhu taşımayan müesseselerde etkili olmazlar ve havada kalrrlar. Buna rağmen biz umutsuzluğa düşmeden hep yazdık, yine de yazacağız. Toplumumuza ve nefsimize karşı görevimizi yapmak için! Asıl dava. bilimsel ya da siyasal veya yarfisal ktınımlann kendi kendilerini savunmalanndadır. Eger varlıklannı haysiyetli birer kurom olarak sürdürmek istiyorlarsa. (1) Sevdiğimiz bu kalem, ikl ay önce bizim için: «Velidedeoğlu'nda şimdiye kadar bir olağanüstülük görülmedi» diye yazdı ve Amerika'daki bir hocası nin öğrencilere Uişkin görüçüne yollama yaparak ıBaşlangıçta nasılsa öyle kaldın demege getirdi. Bütün yaşsmımız boyjnca bir kez bile <olaganü(tülük> iddiasında bulunmadık ki, durup dururken böyle bir küçüms«meye hedef olalım! Evet, ben Hukuk Devleti, düşünce özgürlüğü, Türkiye'mizin bağsız kosulsuz bağımsızlığı. üniversitelerin özerkliği, üJkede sosyal adaletin sağlanraası gibi konularda 30 yıl ön ce nasıl düşunüyorsam. yine öyle düsünüyorum. Bu yazıda sBzünü ettijlm .Türkiye'de Oc Devir» kitabıma göz atmak, bunu göstermeye yeter. Evet hic degısmedim ben. Yürekten sevdigim yazara hak veriyorum. Eger O. bende İngiltere'nin bir B«rtrand Russell'ini veya Fransa'nın bir Jean Paul Sartre'ını ara yıp da dü; kırıkhğına uğramıssa, bunda benim suçura ne? Çağımızda br.yle olağanüstü fiklr adamları nin. «hahların bir ihsan olarak verilmeyip, hak sahiplerince alındığı» ve kamuoyunda düşünceye kar şı saygı ve hoşgörünün tam hâkim olduğu toplumlarda yetişip eylemlerini sürdürebildiklerini unutmamak gerekir. Kendi şahsıma gelince: Biz küçüklüfümü'z de mahallede oynarken, beceremediiimiz bir is için: «Urtanıın adı Hıdır. elimden gelen budur» derdik. Demek ki taa o zamandan beri hiç dejtişmemis ve kendi kendimi aşamamısım ben! Tıpkı arılar ve karıncalar gibi. Ne var ki ülkemizde «oiduğu gibi kaltnayı başarabilmek» dc mütevazı bir «rnarifet» olsun «ayılarraz mıydı? Bakanlığı cjilekçelere cevap vermiyor BİR DE YARIN VAR.. OKTAY AKBAL Evet 7 Günün ardmdan ORTAKPAZAR VE SlYASAL BlRLÎK Ortakpazar: Ingiltere, Danimarka ve Irlanda'nın da katılmasıyle genişleyen Ortakpazar, 1 Ocak^an beri, sırada Amerika ve Şo.^yejler'jn de önlerinde yer alan bir "ekonomik varlık olmuş ve Avrupa tarihinde yeni bir çağ açmıştır. Aslında Ingiltere bir süreden beri altılı Ortakpazar'ın toplantılanna katılıyordu. Paris'te 1920 Ekim'de toplanan zirvede de Ingiltere Başbakanı Edward Heath bulunmuştu. lngiltere Ortakpazar'a resmen katılmıs ise de, hayatı pahalılastıracağı £erekçesiyle tngilizler pek istekli değildirler. Kamuoyu yoklamaları, çoğunluğun hâlâ üyeliğe karşı oldtığunu göstermektedir. öte yandan muhalefette olan Işçi Partisi de giriş şartlanna karşı çıkmış ve iktidara geçtiğinde, şartları îngiltere lehine değiştirmek için ortaklarla pazarlığa girişmeyi karar altına almıştır. Fakat zamanla halkın Ortakpazar üyeliğini bentmsiyeceği umulduğu gibi, yürürlükte olan antlaşmaları Işçi Partisi' nin değiştirmeye kalkacağı da şüphelidir Ekonomik güç olan Ortakpazar'ın siyasî birliğe kavuşması için simdi çaba harcanacaktır Ekimde Paris'te verilen karara göre, bu birlik. 1980 yılına kadar gerçekleştirilmelidir. Karar verilmiş ama, uygulanması kolay olacağa benzemiyor. Her halde 1 Ocak 1973, tarihe önemli bir gün olarak geçecektir. nsanlar vardır, korkular yaratırlar, çevrelerlni sindiririer, yaşadıklari günlere basarlar damgalarım. Büyük görevleri vardır, ağır sorumlulukları vardır, heybetli adları. görünüşleri vardır. Arabalarla geçerler caddelerden, büyük torenlerde görünürler uzaktan. Karşılarına gelen herkese tepeden bakarlar. Ağızlanndan çıkan en küçük söz mutluluklar yaratır, mutluluklar sondürür. . , o { Bir düşünün, bir bakın çevrenize, ooyle' riicelerini görürsünüz. Korktuğunuz, çekindiğiniz, yerine göre bir yardımını Istediğiniz, bir çahmından ürktüğünüz nice «büyük» adam!.. Ama nedense hep içinde olduğunuz günlerin, hatta günün büyük adamlarınl hatırlayacaksınız! Dünküler, önceki günküler hep unutuldu. Sahi on yıl, yirmi yıl, otuı yıl öncenin de sözleri emlr yerine geçen, gölgesi ürkü yaratan büyükleri varJı, n'oldu onlara? Hem adları neydi? Bakın adlan bile kalmamış belleğinizdel Kimdi, kimlerdi onlar? O, yanlarına varılmayan kisiler? Sonra ne olur? Yıllar geçer, iktidarlar değişir, insanlar yaşlanır. Gider o koltuklar, masalar, arabalar, hüküm altındaici acfamlar. Gider her şeyl Bir de bakarsınız o dünün, önceki günün büyük adamı, o yerleri titreten kisi bir akşam üstü sokaklarda dolasıyor tek başına. Ya kansını takmış koluna Boğaz kıyılarında bir kahveye gitmiş. Belki eskisinden daha mutlu, daha huzurlu... Görür geçersiniz, a bu «o« mu? Vay canına, demek uzaktan öylesine korku veren, hışmından geçilmeyen falanca bey, filânca beyfendi, feşmekânca efendi, ağa, bilmem ne, demek buymuş! Ne de korkmuştuk bundan, biz o günlerrfe. Bir gün okulun önünden bir geçti, rüzgânndan ortalık toz duman oldu! Bir gün, bir gün. bir gün... Olaylar, öyküler anlatılır o kişi üzerine. Ama yıllar sonra karşılaşınca şaşar kalır inwn. Buymuş demek buymuş! O giysiler, o şatafat, o gösteris, o afur tafur. o caka. o takma. o sahte güç, pül diye sönmüs! Neyse o ins&n, olduğu gibi çıkmış ortaya... I İNGİLTERE VE ORTAK PAZAR KİSSİNGER LE DUK THO YENİDEN ;,.., MASA BAŞINDA NİXON'IN YET9OÎ K Î L E R İ N İ SINIRLAMA HİNDİSTAN'DA DURUM MALTA'NIN İSTEĞİ YUNANİSTAN'DA CUNTA REJİMİNİN KADERİ KİMİN ELİNDE Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER e\âe etmistlr. Fakat Vietnam banşı konusunda uyandırdığı umutlar gerçekleşrnediğinden, şimdi Kongrede sert muhalefetle karşı karşıyadır. Muhalefet orada da kalmayacaktır. Kongre üyeleri, Başkanlık yetkilerinin gittikçe genişlemekte olduğundan yakınıyorlar. Gerçekten Johnson, ülkeyi, ilân edilmemiş bir savaşa sürüklemiş, Nixon da savaşı yaymıştır. Bu yetkilerin Anayasa ile çizilen sınırlar içinde kalmasını sağlayacak tedbirler alınması düşünulüyor. 93. dönem yürütme ve yasama organlan arasında çatışmalı geçeceye benziyor. mektedlr. îngiltere Uç bin kadar askerini geri çekeceğinı söyluyorsa da, eninde sonunda gene bir anlaşmaya vanlacağı urnulmaktadır. NATO, üslerin kendisi tarafmdan kullanılmasından ziyade, Sovyetler tarafmdan kul lanılmaması kaygısı içindedir. Pazarlıkta Mintoff'un elindeki kuvvetli koz da budur. tutumu antlaşmalara ters düşmektedir. Aslında Atina, Kıbns konusunda iki yönlü bir politika izlemektedir. Enosisten vazgeçmiş görünürken, iç politika hesap ve düşüncesiyle, bunu açıktan ifade etmekten çekiniyor. Cunta rejimi zayıfladıkça bu çekingenlik daha da artacak, hatta mevkiini kuvvetlendirmek için Papadopulos, demagojiye saparak, Enosis'ten yana olduğunu beyan edebilir. Zira Kıbrıs demagojiye en elverişli konulann biridir. Geçen hafta parlamenterlersiz parlamento binasmda, iktidan süresindeki «başarılan» sayan uzun nutkıında Papadopulos, diktatörlüğünün süresiz devam edeceğini ve seçimin beklenmemedni belirtmiştir. Fakat cunta rejiminin kaderi. onun kurulmasında başlıca roiü oynayan Amerika'mn elindedir. Bir toplumun tüm kişilerini boşnut etmek çok gtjçtür. Buna karsm yine o toplumun kişilerinin her birinin olağan koşullarda sahip olması gereken olanaklar vardjr. Kişilerin biri veya birkaçı bu olanaklardan yoksun bırakılırsa, o zaman suç yöneticilerdedir... Yasalar. tüzükler, yönetmelik ler toplum içindeki aksamalan gidermek için yapılırlar. Fakat nerde onlan göaönünde tutarak çalışan? Ben »ahip olmam gereken bir olanaktan yoksun bırakılmış bir öğretmen adavıyım. Fakat ne var ki ben de her yurttaş gibi en doğal bir hakkımı kulla narak durumumu Millî Eğitim Bakanhgı öğretmen Okulları Genel Müdürlüğüne dilekçe ile bildirdim. Cevap yok. Bir dilekçe daha; yine cevap yok. Bir de cevaph telfrraf. yine cevap yofe... Askolsun bu kadar vurdum duymazlık görülmemiştir. Gerçi bazılan pek duyarlı deSildirler. Ben gelecek kuşaklara: Kisi kayırmasuıı, her işi kendisi yapmasını, toplumda yalnız olduğunu, hiçbir yasanıp geçerli olmadıginı mı öftretecegim? öyle ya bana başka birsey verilmiyor ki bu dummda... Mehmet fitİ öğrencisi. BALIKEStR Yeraltı geçidi yapılmadığı için 3 kişi daha tren altında can verdi Küçükçekmece üe Soğuk^tı tstasyonu araaında. elektrikU tren geçenlerde vine üç kişinin canına kıydı Yedibin nüfuslu bir matıolIe, halkıyle. muhtanyle (mahallemizden kasabanın merkezine, çarşıya, pazara gidecelc yolumuz yok. Tren volu ü » rinden geçtiğimlz yer. bir Insan mezbahasi balini aldı. Artık buraya bir eeçit yapilsın, tren yolu emnivete ahnsın< diye yıllardan beri feryat »d«riz ve bir cevap trile çok görülür.. Birlsi 25.7.1971 ikindsi 27 7. 1972 tarihlerinde munterem gazetenizin slkâvetler sütunun da zamanın Ula«tırma Bakanlanna açık mektuplar vaıdım. Burasının feci durumunu nllardan beri burada kazalar oldugunu. her vıl birikı vatandas kaybett<gimizl. burada bir geçit yapıimasının bir zaruret oldugunu. dilimln dflodü*ü kadar anlatmaya çalıstım. Şimdi. bugün parçalanan bu Uç zavallı ınsan karşısmda Eorumlu olan çok sayın b&yların. acaba ' vicdaru sızlıyor mu? Cumhuriyet Mahaİtesi BIuhUn $emsi Gfioef TEŞEKKÜR 29 Aralık 1972 Cuma gtinü kaybettiğimiı afle büyüğümü* Emekli P. Albay Abdülkndir Vehbi Subası'mn hastalığı sırasmda yakın ilgi ve ihtimamı esirgeroeyen aile doktorumuz Sayın Faruk Balaban'a: acımızı bizlerle paylasıp manevl destek olan cenaze törenine bizzat' katılan, telefon, telgraf ve mektupla tâziyede bulunan saym akraba, dost ve hemşehrilerimizle Cumhuriyet gazetesinin degerli mensuplanna teşekkürü borç biliriz. SUBAŞI. MENTEŞ, AtLELERl •••«•••»••••«••••••• AĞIO Kıbrıs: Akdeniz'in öteki büyük adasında, Kıbrıs'ta da, 18 Şubat'ta seçim yapılacaktır. Bu, 1960 ve 1968'dekilerden sonra üçüncü seçim oluyor. Rumlar, Başkanı; Türkler de Başkan Yardımcısını seçecekler. Rumlann adayı olarak Makarios, süphesiz gene seçilecek Türklerin adayı olarak, Fazıl Küçük ile Rauf Denktaş rakip görünürken, kazanarnayacağını anlayan Küçük. «birlik ve beraberliğin korunmasu gerekçesiyle adaylıktan çekilmiş ve Denktaş tek aday kalmıştır. Yeni rejimifı kurulmasına varacak toplumlararası görüşmelerde Türkleri temsil ettiğinden, Denktaş'ın Başkan Yardımcıhcı görevini üzerine alması yerinde olacaktır. Türkiye de bunu uygun görmüştür. öte yandan geçen Haziran'dan beri devam eden genişletilmiş toplumlararası görüşmelerin olumlu yol üzerinde geliştiği anlasıhyor. Görüşmelerde danışman olarak bulunan Prof. Orhan Aldıkaçtı beyanatta bulunarak, yasama, yürütme ve yargı sorunlarında anlaşmaya vanldığını, geri kalan mahalli idareler sorununun da Ocak ortasında ele ahnacağını söylemiştir. Fakat hazırlanacak anayasaya, Enosisi de, taksimi de engeıleyecek bir hükmün girmesine Yunan danışmanı razı olmamıştır. Cumhuriyet 149 Ben çok yaşadım bu hali. bu saşkınlığı. Gerçi çok baglanmadım öyle aldatıcı durumlara. Hiç yutmadım diyemem, ama az yuttum gerçekten büyük olmayan kimselerin büyüklük gösterilerini, pozlarını... Belki de alış verişim olmadı pek öyleleriyle. Zaten, kim ki büyük adam pozlan alır, gerçekten büyük degildir. Büyük adamlığa özenilrnez, olunur. Kendiliğinden... Ama bir koltuk, bir masa, bir araba, bir geçici iktidar, bir buyurma yetldsi, hatta insanlan bir süre için cezalandırma, şunu yapma bunu etme gücü, vermez kimseye bu kalıcı önemi, büyüklüğü... «Büyüklük» günlerinde çok can yakan, çok acı veren, in»anların nefretini kazanan bir kişi doğal boyutlanna indiği zaman, olduğundan daha da çok küçük görünür. Zordur böyle birinin toplum yaşamına karışması, insanların içine girmesi. Geçtiği yerden başlar çevrilir başka yöne. Dudaklaröa alaylı gülümsemeler belirir. Derken birl çıkar hatırlatır o eski günlerin çirkin olaylanndan birini. Eski «büyük» adam başlar bu kez yorumlara, öyle değildi böyleydi gibilerden kendini kurtaracak açıklamalar yapmaya. Böyle bir anı muhakkak yaçarlar o sahte büyükler. Bilsinler yaşayacaklannı kendilerini en büyük, en güçlü hatta en en büyük, en en güçlü sananlar... Bilsinler ki, bir gün gelir çıkarlar toplumun içine zırhsız, koruyucusuz tek başlanna. îşte şu dün bakandı, başbakandı, valiydi, bilmem ne müdürüydü, milletveldliydi, parti yöneticisiydi... Halk yollara dizilir beklerdi, omuzlara alırdı, arabasım sırtlardı, resmi, adı her gün gazete manşetlerindeydl, her şey dilinin ucun^ daydı. Şimdi kös kös dolasıyor başkentin arka sokaklannda, Boğaziçi meyhanelerinde, Beyoğlu kahvelerinde. Görüp geçiyoruz, önce tanımadan. sonra birden hatırlayıp «A! Bu filânca değil miydi? Bak Tanrının işine, düşmez kalkmaz...» •diyoruz. Acıyarak ya da eğlenerek... Yaşantısi boyunca bu eski «büyük» neyi hak etmişse... Kişi saygıya, sevgive lâyık olmalı, yaşammın her çağmda... Ama az böyleleri. Bir avuç bile değil! ACI BİR ÖLÜM Merhum Maide ve Fadıl üral'ın tazlan, Ziraat Bankası Mildürlerinden merbum Ali S ı m Özel'in sevglli eşı, Güler Aydan'ın biricik annesi. Engin ve Hülya Aydan'm çok sevgili anneanneleri. Turgut Aydan'ın kıymetli kayınvaldesi, Kâmil Ural'ın sevgUi kardeşi, özyoi ailesinin yengeleri', Ural ailesinin halalan mümtaz insan Hint Alt Kıtası: Hindistan alt kıtasını teşkil eden her üç ülkede kanşıkhklar gittikçe ağırlaşmaktadır. Hin distan'da Andra Pradeş eyaletinde beliren ayınmcılık hareketi bir iç savaş niteliğini almıştır. Açlık birçok bnlgeleri sarmıstır. Bangiadeş'te Mucibürrahman istikrarlı bir rejim kuramamıştır. Burada da açlık insanları kırıyor ve Birleşmiş Milletler dünyayı yardıma çağırmış tır. Hafta içinde halk, Dakka ve Rajşahi'deki Amerikan Haberler Bürolarını tahrip etmişler ve buna engel olmaya çalışan polisle çatışmalarda göstericilerden bazıları ölmüştür. Bu yüzden işçiler genel grev ilân etmiş lerdir. Pakistan'da da bir anayasa taslağı hazırlanmış ise cfe, evaletlere verilecek otonominln genişliSi sonınu üzerinde parti liderîeri arasmda çıkan anlaşmazlık yÜ7Ünden kabul edileceŞe benzemiyor. Hindistan'ın başlattıS' savaşm sonrasındaki siyasal ve sosval ıstıraplar.. Vietnam: Kuzey Vletnam'ı ansızın bombalamaya başlayan Nixon, ansızın bombalamaya son vermiştir. Nixon, her iki davranışı için â*e neden ileri sürmemiştir Fakat bombardımanın dünyaca kmanmasının ve aSır uçak kavıplarına yer vermesinin durdurmada etkili olduğu sanılıyor. Amerika'da yasama organlan da buna karsı çıkmış ve savasa son vermek için tedbir alınması düşünülüyordu. Bombardımanlara son veren Nixon, dünya kamuoyunu yatıştırmış ve Demokratların çabalarına rağmen Kongrece tedbir alıntnasını şimdîlik önlemistir. Yann Kissineer Ue Kuzev Vietnam Politbüro üyesi Le Duk Tho arasında pizli görüsmeler Paris'fp baslavapaktır. Npreve vanlaca&ı sövlpnem^z, fakat Günev Viet"am Baskanı Van Tiyö biraz vumu«amış eörünüyor. SanıltiıŞına göre Nixon da ikinci döneminin baslavacağı 20 Ocak gününe kadar Vietnam'da savaşa son vermek istpvecektir Mısır'da: Mısır'da Enver Sedafın da baçı de'rttedir Birkaç hafta önce bir askerî darbeden söz ediliyordu. Geçen hafta Mecliste hükümet eleştirildi; 20 yıldır Mısır' da görülmedik bir olay.. Şimdi de öğrenciler, Sedat yönetimine karşı ayaklanmış durumdadırlar. Birçoklan tutuklanmış, bunlann serbest bırakılması için gösteriler yapılınca, polisle öğrenciler arasında çatışmalar olmuş ve sonunda hükümet bütün üniversite ve yüksek okullan kapamıştır Bütün bu olaylar, yıllardan beri sürüp giden «ne barış, ne savaş» durumunun yarattıSı ıstırabın su yüzüne çıkan belirtileridir Enver Sedat bu çıkmazdan kurtulamamıştır ve bocalamaktadır önce Sovyetlere eüveniyordu, uraudu kesince, Temmuzda onlara sırt çevirdi, Amerika'ya varanmak istedi: yüz görmeyince, Avrupa' ya döndü, oradan da yardım eelmiyeceğini anlayınca, şimdi Mısır'ın kendi olanaklanyle îsrail'in hakkından gelecegini söylüyor. Göriinürde dıs politikada da tarafsızliSa kaymıştır. Orada. düşman kuvvetler de fırsat kollamaktadır, ve bir gün Enver Sedat düserse fasmamalıdır. FECRİYE ÖZEL kısa bir rahatsızlığı müteakip bizleri acılar içinde bırakarak Cuma günü aramızdan ebediyete intikal etrnl* bulunmaktadır. Cenazesı 7.1.1973 Pazar güriü öğle namazım müteakrp Kadıköy Osmanağa Camilnden alınarak Edifnekapı Sakızağacı Şeijitliğindeki ebedl istirahatgâhına tevdl edilecektir. Mevlâ rahmet eyleye. '. AtLESt tlânalık: 456/157 «••»••••••HusnH ••••••••••••••••••••«•••••••' mensucal santral Edirne Tekstil İşletmemiz Yardııöcı Tesislerinde (Kazan Klima Atölye) yetiştirilmek ve istihdam edilmek üzere bir Makina Yüksek Mühendisine veya Makina Mühendisine ihtiyaç vardır. Askerlik yapmış isteklilerin Edirne Kapıkule yolu tizerindeki Fabrikamız Personel Dep. Şefliğine şahsen müracaatlan rica olunur. İLÂN Malta: Malta'da üslerfn lcullanılmaMna karşılık ödenecek kira bedeli bir kez daha Başbakan Mintoff tarafmdan ortaya atılmıstır. Uzun pazarlıktan sonra kira berîeli nlqrak vılda 14 milvon fterlin öfTenmesi üzerinde eeçşn Mart'ta anlaşmava varılmıstı. Bu kiravı koparmak için de Min tnff. şantaia basvurarak. üsleri Sovyetlere kiralavat^gını tehdit o'arak sovlemisti. Simdi tneiliz lirasının rlegerinin düstC5ünü ileri sürerek. kiranın yÜJide 10 oranınria arttırılmasını istemis. fakat tnsiltere bu artışm bütün sterlin fidemelerinl kansayabiîece?i eerpkcesiyie. istefH reHdetmistir. Fakat üsleri NATO da kulIandıŞından, istek NATO ve ayrıca Amerika'ca da incelen ADAPAZARl RFLEDİYE BAŞKA1SLIĞ1NDA1S 1 Belerijvemiz E.S.O. tşletmesine ait 5 adet Mercedes 961 model 0321 H. üpi ve 2 adet 960 model diesel motorlu Chevrolet marka otobüsler kanalı zarf usulii ile satılaeaktır. 2 thale 24.1 1973 tarthinde Çarşamba erünti saat 15.30 da Belediye Encümeni tauzunında ve 2490 savilı kanun bükümlert dairesinde icra edilecektlr 3 Teklif mektuplanmn ihale saatinden 1 saat önce Beledlye Encümenine tevdii gereklidir. 4 5 adet Mercedes otobüstin toplam Reçici teminatı. 48.750,00 liradır. 2 adet Chevrolet marka otobüsün peçici teminatı 11500,00 liradır. 5 Sartnameler mesai saatleri dahilinde Adapazan Belediyesl E.S.O. tşletmeler Müdürlüğünde görülebilir. (Basın: 25875/144) 93. Kongre: Amerika'da 93. yasama dönemi eeçen Çarşamba eünü açılmıştır. Nixon. 91. ve 92 rînnemde olduŞu fîihi 93 Kongre'de rle (Temsilciler Meclisi ve Senato bir ararta Kongre'ftir') Demokr?t Parti'nin ço?unluğu ile karsı karşıvartır. Senatoda Demokratların 57 <eeçen dönemden 2 fa7la), Cumhuriyetcilerin 43: Temf=ilciler MeclislnHe de Demokrstların 243 (Reçen dönemden 13 az), Cumhuriyetcilerin de 192 sandalyeleri vardır. Nixon, son ik; dönemde Konffreden uzakta kalarak. Beyaz Saray'da etrafına topladığı danışmanlarla bir hükümdar gibl, îsleri yürütmüs ve hele dış politikada başanlar Yunanistan: Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında 1960 yılında imzalanan Garanti Antlaşması (Madde 11. Enosis ve taksimi engellediSi halde, toplumlararası görüşmelerde Yunan damsmanının bu olumsuz Yardımlarınızla Yaşayan DariUaceze'yi KURBAN BAYRAMINDA DA UNUTMAYINIZ. Modern Buzhane ve Kesimhanesiyle Emrinizdedir. Cumhuriyet 150 Pulmar: 679/143 Istikbal GÖKLERDEDİR Ö »ifc Dahiliye MBtehamaı D OK TO R Mustafa Özdiler LSIeli Mesihpaşa Cd. No: 1! Tel.: »88 41