26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHÜRÎYET 26 Eyîüî ]|72 ugün, Atatürk'ün Dolmabahçe Saraymda topladığı Birind Turk Dü Kurultayı'nm 40. yıldonumüdür, O Kuruitayda her yıî 28 Eyluî günunün dilciler arasında Dil Bayrarm olarak kuiianmasma da karar verılmiştir. Bu, kam bozulmuş, soysuzlaşmış yazı dılimizi, temiz Szüne ve gerçek benliğine kavuşturma gereğinin topîum bilİncine ışıkîar saldığı bir uyamş gdnüdür. O gün Atatürk, Türk dilinin ds Başkomutanı olarak bir «dil seferberliğı» iîân etmiş, bütün uiusu hizmete çağırrmştır. Valiler vilâyet merkezlerinde, kaymakamlar ilçelerde, bucak mudurîeri kendl çevrelerinde «resmen» halk ağzmdan söz derlemekle ve bu sözleri Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ne göndermekîe görevlendirilmislerdir. Böylece îayik, milîiyetçi ve halkçı Cumhurlyet, devrimin genei ilkelerini dile de uygulamıs, onu dîn diiinin egemenliğinden kurtararak ulusal kimliği içınde halk diline yaklaşürma yolunu açmıştır. Dii, «insanlarm anlaşma aracı olarak kulîancfıklan işaretîer dizgesi» diye tanımlamr. Anîaşma araeıhŞı görevi, zamanla etki alamnı genisletmiş, onu bilimin, kultürün, uygarlığm çeklrdeğı olma durumuna yukseltmiştir. Dil, anlaşma aracı ve uygariığm kaynsğı olma^mın ötesinds birtakım özellikler de taşır. Buniaruzn bıri, dillerin uiusallığıdır. Dil sadece anlaşma aracı oîsaydı, butün ddnvada tck dil kullanıîırds. Oysa her uîusun kencfine özgü ve kendi adıyle anıîan bir dili vardır. Bilindiği gibi ulusu ohisturan ö§elerin en önemlisi de dildîr. Dilini yitiren ulus, bir sure sonra baska bir ulus içinde erir, gider. Nasıl, dusunce dili, dil de düşünceyi geîiştiriyorsa ulusçuluk duvgusu iîe diî de karşılıkh oiarak birbirlerini etkiler. Bunu, Bü'tık Atatürk su sözleriyle çok güzeî belirtmistir: «Millî hfe ile dil arasmdaki bağ çok kuvvetîidir. Dilin miîlî ve zengm oirna^', miîîî hissin inkisafmda başlıca müessirdir». B Olaylar ve görüşler KIRK YAŞINDA ömer Asım AKSOY mlstîr. Madde şutfur: «Türkiye Devletinin dini, dini îslâmdır Resmî lisan Türkçedir». Bu madde 1928 tarihinde değiştiulerek «Türkiye Devletinin dini, dini îslâmdır» fıkrası kaldırılmış, «re^mî lisanı Türkçedir» fıkrası da «resmî dili Türkçedir»tfıyedüzeitiîmistir. Türkiye Devletinin layik oldugu hükmü, Te«kilâtı Esashe Kanunu'na 1937'de konulmuştur. Devletin layik ve resmî dılın Türkçe olduğu yeni Anayasamızda da yer almıştır. Görülüyor ki, yurdumuzda egemenlik sımgesi olarak din âe uzun süre dil ile birlikte aîırhgmı gnstermı*, ancak 1928'de bu gücünü yitirmiş, 1937'de yerını büsbütün dile bırakmıştfr. Kurumu bunlardan başka birçok önemli s5zlükler çıkardsğj gibi bırtakım diibilgîsi kıtapları ve incelemeieri de yayımlaro^îır. Teriralen TürkçelesUrmede gosteîdîgj başan ise herkesçe bıhnmektedır. Otuz yıl önce okui kitapiannda kullanüan 8.000 3 aşkın yabancı biiım teumt Türkçelestınlmîstır Bırçok dıi anitı tîpkıbasim olarak, çevnyazîlı ^ e t i n olarak ya da bugünku düs çevrilerek tanıtılmıştır. Bu bilimsel çahşmaîann vanısira dılimjzî yabancı dilJerin ezici yükünden kurtarmak için büvuk çaba harcanrnîş, bundan da sevindirici sonuçîar al:nmı?t?r. Bu konudaki çaiîşmalar o olçüde yaygjnîasmıştır ki, Dil Kurumunun bilımse! çahşmaSaıını bilmeyenler, onu sadece özlestirme ile ugraşır samrlar. 40 vü önceki yazı düimizde ancak «/«3540 Türkçe sözlük buiunurken bugün bu oran */o75 80'e yükselmiştir. «.* *• İ972 ysh, aynı zamanda, dilimizin en zengm hazin^si ve Slmez anıtı Dîvanü LugatitTürk'ün yazih^nm 900 vıldonumudür Dü Kurumunun 40. yıldönümü dolayısıvle buçun Ankara'da Kurum merke?inde yapiiacak torenden bs=ka yann da Dıvanu LugatJtTurk'un 900 yldonümü kutlanacaktır Bunun K\r\ üıl Kınumu butün dünva türkologiannm da kat!İac;s5 bsr bı!ım<=el kuruitav düzenîenmı^tır Toplantıda verii, yabancı 6§ dü bılgını, Türk dilinin çeşîth konulan ve Dıvanü LugatÜTürk uzerıne bıhm«el bildiriler okuvacakîardır Bu konu ile ılgül oiarak.da' suracısa Divanıl LusatıtTurk'un ön«özunden. her Türku eşsız hevecanMarla kanatlandıran birkaç sfatır almak ıstıvorum. Tâ ki', okuyanlar Kâş<?arh Mahmut'un yüce adıni bu'muilu vıîdönümünde oır kez daha rahmetle ansınlar «Tann devlet günesini Türk burçîarmdan do£darda. Zamammj7in hakanlannı onlardan cıkardı. Onlan vervüzüne egemcn kıldı. Dünva ulnşlarının vönetimini onîarın eline verdi. Onları bütün toplumîann ' üstünde tuttu. Onlarfa birljkte cahşaiilan >ükseltti tmdi, derdini dinletebilmek ve cesitli tehükelerdcn korunabümek jçin onlann dili\!e konusmaktan baska vo1 ^ok• 'tur. Büviik din tylîjinlerınden isîttim !»i Pcvçamberimİ7 "Türk dilini SSreniniz; eünkü onlann esemenljçî siirekîi olacaktır" buyurmnstur. Bu hadis doğru ise Türk diîini öğrenmek bir din baymğudur; doğrn değilse akıl bunn çerektirir.» cskh. Bu değer yargısı, yazı dillnî o durums getirdî ki, kimi metinler, tek Türkçe sözcük kuîlamlmadan yazüdı. Kimi metinlerd"e de Türkçe, sadece çekim eki ya da yardımcı fiil oîarak kaldı. Tanzimatla gelen kıımldamşta dilin halkça anlaşıhr olması da ortaya atılmıştı. Ne var ki din, toplum üzerinde yine egsmendi. Dil konusunda ilerl sürülen düşünceîer ise yabancı kurallan biraz gevşetmekten daha ileri geçememişti. Türkçüluk bilincinin uyanmaya başladığı Meşrutiyet'te dahi diîde Türkçu luk bayrağı açîlamamıstır: Genç Kalemler'Ie ortaya çıkan akımın adı «Yeni Dil» cfeğil, «Yeni Lisan» dır. Kısacası dinin siyasar" ve toplumsal yaşamımîzdaki etkinliği Cumhuriyete değm surmüs, ondan sonra gücünü yitirmiştir. Dilin uîusal olması bılincine de ancak Cumhuriyette erisilebilmiştir. 900 yıf önceki ışık ve s e s • Alman yol Dilimiz kırk yıl îçinde birkaç yüzyılhk yol almıştır. Kırk yıl öncesine değin Türk dili üzerine bılimsel inceleme, yok denecek kadar azdı. Atatürk'ün uyarısı ve önderhğıyiedir ki, dil konuları geniş ölçüde ele ahnmaya başlamıştır. Yalnız Dıl Kur.umu, yüzlerce araştırma ve 370 kitap yayımlamıstîr Aralıksız 3? yıllık bir çahşmanın verimi olan ve bu yıl 5000 savîa olarak ' ajtı ciltte tamamlanan Tarama Söziüğü bunlardan bindir ve simdV den dilimizin anıtları arasına gırmiştir. O değerde ve o büyukiukte başka bir yapıt da 6 cildi yayımîanrryş bulunan ve önu müzdeki yıllarda tamamlanacak oîan Derleme Sözîüğü'dur. Dıî Dıl, anlaşma aracı olduğuna gör? onu bütün yurttaslarin anlaTsa^ı gerekir. Bizim dılimiz, ileriden beri haîk ağzmda anlaşılırl*ını ve ulu<;al kjmliğini korumuştur. Ancak XV. yüzyıldan sonra, yazj dilımiz anlasıîır ve ulusal olmaktan hızla uzaklaşmıst;r. O zamank; topîumumuzda bütün sosyal kurumlarm kılavuzu jUî^mhk idi: Medresede din ilmi öğretilir, hukukta dinî hükümîer uvgulamr. savasa Şevhüîislâmm fetvası olmadan girişiîemezdi. Boyle bir ortamda elbette Arapçaya üstim bir değer tanına Dil dsn sürecl DIİ egemenliğln simgesidir Dil, bayrak gibi, devletin egemenlik simgelerinden de biridir: Her devlet, Anayasasinda resmî diîinin adım beiirtir ve yurtta dilin egemen olması için büyük titizlik ve duyarhk gösterir. Bizim ilk Anayasamız olan 1876 Kanuni Esasî'sintfe devlet dilinin Türkçe olduğu dolayh bir anlatımla da olsa belirtümiştir. 1923 Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nda ise açıkça yazıhdır Ancak burada, aynı madde içinde devletin dinine de yer veril Ortak sesi boğmak mı? OKTAY AKBAL Genel Başkanı Usumi «Basm mensupları hukumet uyelerinı memnun etmek zorunda değildir» diyor. Bu aç:k geıçegi soylemek gereğınin duyulmuş olmaM bıie fıkir, dusunce özgürîuğünün savunulmak durumuna geldiğini gostermiyor mu? Basın dörcfüncü güçtür. özelhkle belirli bir uygarhk çizgisine ulasmış ulkelerde .. Demokrasi dpmokra^i dıyeceğız, sonra da hükümet üvelerir.ı memnun etmeyi, kızdırmamayi her şeyin u^tünde tutarağız! En başta bunu duşünece2i7, acı gerçeklerin sesine kulak (tıkamak, olmavân özgurlukleri var savmak, kendimizi de, çevremizi de, başkalarını da aldatmak!.. Bu mu basından beklenen?.. U<;umi der ki: «Her hareketimizin hesabını rahatça verebiliriz. Yanlış bilgilerin yabancı delegelere Türkiye'ye gelmeden önce verildis;i söylenmek' isteniyorsa o takdirde de bunun sorumluluğu dısa dönük çalışmayan yöneticiîore aittir.. Ortaya attığımız sorunlarımızm doguluğuna inanıyoruz, bunlann tartışnıasını yapmaya her an hazırız.» FÎJ Kongresinde konuşulanlar hüküme* üyelerini pek memnun etmemiş. Ne yapahm gerç°kler.öylejise, FÎJ Kongresi ne yapsın buna? Tutuklar evinde gazeteciler varsa, basm ö/gürlügü yalmkat hale gelmişse, ileri düşüncenin savunucuları bugün konuşamaz, yazamaz duruma düşrçüşse, mahkemelerde basmla ilgili sayısız dava varsa, hele «sol» anlayışı savunmak; nerdeyse en büyük suç sayılan bir ortamd'ay^ak .. Ama ne yapahm ki uygar ü kelerin gazetecileri bunlan kabul edemez. Neymis basın suçu der; basın yasası nasıl şeydır, dıye sorar; bir yazar düşüncelerini açıkça kaınıınyuna bildirmiş&e bu onun görevi değil midir, diye düsünür. Anlamaz, anlayamaz demokrasi düzeni içindeki bir ülkede, fikir suçu, bâ'îin suçu diye bir konunun var olabileceğini .. TGS, Turk ve cfünya kamuoyu önünde başarılı bir sınav verdi. Türk Hükümeti de sınavdan geçti bu arada... Bunca kanşıklıklardan sonra, sıkıyönetimin hâlâ kalkmadığı bir kentte, bir ortamda Dünya Gazeteciler Federasyonu Krmgresinin yapılabılmesi, bu top Evet Hayır <€ lantıda Türkiye'nin basm sorunlarınm' tartışılabilmesi, hattâ hükümetin eleştirilere uğraması demokrasinin varhğını göstermiştir. özgür düşünceye karşı hoşgörünün, anlayışm büsbütün ortadan kalkmadığmı ispat etmiştir. Durum böyleyken Devlet Bakam Arar, kong?e bittikten sonra bunun tam tersi bir tutuma girmemeliydi. Hoşnutsuzluğunu belirtmemeliydl. Tam tersine TGS'nin bu başarıh kongresini demokratik yaşantımızm bir dönüm noktası savmalıydı. Demek hükümet adamlarımız basın özgürlüğünü hâlâ iktidarların hizmetinde bir şey kabul ediyorlar. Kendılerinin yanlış düşunduğünü kabul edememek politika adamlarımızda, hele iktidar koltuğuna oturan politika adamlarımızda vaz geçilmez bir tutku. Basmda yazılanlar kendi kafalarındaki önyargılara uyacak ille de! Uymazsa gazeteciler, yazarlar kÖtü yoldadır, yanlış yoldadır, adalet önüne getirilmeli, cezaîandırılmah, şöyle olmalı böyle olmah!.. Çok partili düzene geçtiğimizden bu yana hep böyle! Muhalefette iseler «Yaşasın basm özgürlüğü, yaşasın gazeteciler», iktidarda iseler «Basm özgürlüğünü kayıtlamalı, basmı susturmalı!». DP'nin muhalefet yıllarında basm özgürlüğü ön plânda gelen bir değerdi. DP iktidara geçince kukla bir basın yaratmaya çahştı, öte yandan gerçek basını susturmak baş hedefi oldu. Sonra başkaları, sonra daha başkaları... Basın kendi görevini bilir. Yurt gerçeklerinin gerektirdiği durumlara da zaman zamân katlanır. Her zaman yurt hizmetindedir, ulus yararından yanadır. TGS, uluslararası bir basın toplantısım başarıyla gerçekleştirmiştir. İktidar sahiplerinin, dünya kamuoyu önunde boylesine sağlam bir sınav veren Türk basınını, Türk baKinmm sorurpliı kişilerini kutlamaları gerekir, Ama öyle olmuyor, Sayın Arar gibi basmla yakmdan ilgili, basm dostu. kitap dostu, aydın poîitikacılar bile en ufak eleştiriler karşısında soğukkanhlıklarını yitiriyorlar. Bu, umut kırıcı bir şey... «Basın bir ulusun ortak sesi» olduguna gore bu sesi kısmak ulusu bir bunalıma surüklemek olmaz mı? Bunu kimsenin isteyeceğini sanmam. Başta Saym Arar'ın,., Monîherlant'ın ölümü CİHAD BABAN azetelerde kısa bir habef: Fransız Akadenıi üyesi Henry de Montherlant. artık yaşamını tamamladığına hukmederek ağ* zına kurşunu sıkmış ve mtıhar etmış... Insan vardır, gururludur;' kendısme acınmasını istemez; çok sevdıgım bır dbstum; kendisine acıyacaklar, ona bıçare diyecekler diye ölümdcn korkar gıbı korkardı.. Neden bilir misiniz, çok hassastı, başkalarımn çektiği azabı fazlasiyle kendi nefsmde duyardı... Başkasına çok acıJ.ığı, ve acı duygusunu bütün acılığı ile tattığ' içm, kendisine de acınmasını istemez, acınacak durumda olduğu zaman, inadına taş kesılırdi, Montherlant 7S yaşına gelmişti. Buyuk Icalemdi. Ne var ki hayatının bir safhasmda kendi milletinin kendisinden beklediği feragatı gosterememişti. îkinci Dünya sstvaşmda doğduğu ve çok sevdiği Paris'i terk edemeyip işgal sırasında orada kalınca bir aralık (tu kaka') oluverdi.. Fakat romanda ve dramdaki buynkluğu, kendi hakkında beslenen acı düşuncelerı yendığı için bir gün geldi yalnız Fransız edebıyat dunyasmda değil, dünya düşünce âlemmde de pınl pml parlayıverdi. (Les Bestiaires, Les jeunes fılles) gıbı romanların yazarı Fransız akaflemisırun duvarlarmı ancak 19fiu'da aşabilmişti.. Akademıye gırebilmfi olanağında engelle kacşıltışan fikir adamı yalmz o değıldi.. Ayni nedenlerle Paul Morand da, Alman hükümdarı dördüncü Henri'nin CanuSsa da Papa 7. Gregoire'in kapısı önünde beklemesı gibi. Fran&ız Akademisinin kapısı önünde senelerce beklemiştir. Günden G Montherlant, (Malatesto, Le Maitre de Eantiago, La Reıne Morte) isımli piyesleriyle de ün saldı. Hiç şüphe yok, Fransızlar onunla öfiünecekler, ve onun doğurucu kaleminin ürunu olan e^rrlpr sonu gelmeyen gelecekte onun ismini yaşatacaktır. Her büyük yazar gibi onun da normal insanlara uymayan tarafları vardı... Yaşı iler ledıkçe görmeme'ğe D^^idmışu Intıhar etme&ıne de bu derdi sebep oldu. Her gittıği yerde ıtıbar goren bu adam, elinden tutulup sürükleaecek bir hale mi gel&cekti? Onun gibi ökademi üyesi olan Jules Romauıs, son zamanlarında (Dostluklar ve Karşıldşmalar) ismıyle çıkardığı bir kıtapta ellı beş tane tanınmış ismin portresini çizdığı halde onlann arasına^ ayni sıralarda beraber oturduğu Montherlant'ı katmamıştı; onun gibi kıtabına girmeyenler ıçırı onsozunde özür diliyor, sızler benım bu eserımde yoksaniz; bu sizi kügümsediğ:m için değil, belki ilerde sizi daha ıyı tasvir etmek ıstedığim içindir diyor.. Evet, Montherlant acınmak istemedi ve kendi hayatına, romanlarında, piyeslermde tasavvur edebileceğı t>ir dramın şeklıni verdi. Dram sadece tahayyul edılip yazıLmaz ya, bazen de işte böyle yaratıhr... Onun ıçın, sukunetle kararmı verdi bırini sekreterine, dığerını savcıya, üçüncüsünü de bir dostuna olmak üzere üç mektup yazdı. Onlan masasının üzerine yanyana dizdi. Koltuğuna oturdu ve ağzına sıktığı tek kurşunla, doğduğu Pariste, surünmeden, yataklara düşmeden, hastanelere, doktorlara, hastabakıcılara muhtaç olmadan; dostlarmm yüzünde elemin, ıyimserliğe zorlu öönüştürülen sahte ifadelerim görmeğe tenezzül etmeden, bir gün mutlaka olacak bir işi tamamladı.. Insanm kendi canına kıyması kolay değildir, hattâ psikoloğlar, doktorlar kendi canına kıyanlara normal insan gözü ile bakmıyorlar ama acaba, insan denilen yarafık, mantığını kullanarak; gözünün önüne gelen mukadder akıbeti değiştiremıyeceğıne ınandığı zaman iradesiyle bilerek cesaretle hayatına son verebilirse, yani ecele aklı ile meydan okur ve ecelin satırını yemeden, kendi hayatına bütün hazırlıklarmı tamamlayarak son verirse, acaba akıiiı ve iradeli mi hareket etmış olur, yoksa çılgınlı': mı yapmış olur? »••)»••+••••••••••••••» » » » » » ••••••••••••••• | MÜMESStLLtK VERİLECEK tNÜİLİZCE DERS PLÂKLARI.. yABANCl DİLDE ANSİKI.OPEDtK SAYINLAR. KLÂstK PLAR ALBtiMLURİ.. Ve bazı yabancı yayınlann Anadolu'da satışlannı yapacak kltdöcvlen ile dıger ılgılı cıddî tırmalara mümessilliK verilecektir. Mektupia müracaat: Eczacı Aranıyor Yedek subayhğım sebetıiyle Adıyaman'daki Karalök Eczanesıne 4 ay için mes'ul müdür eczacı arıyorum. Ücret 4Ü00 TL. Net. Müracaat: Dcnizli Tel: Gündüz 32 33, Gece: 44 76. METÎN (Rek Dağ: 1040/6838) AniPrıhan X T Np.sriyntı Bürosu tstiklâl Cad No: 348. Kat: 3 Beyoglu tstanbnl. Tel: 44 üfi Hb 44 0172 «»»<)»»»»»«>»••••••••••••••••••••••••••••••••• Cumhuriyet 6836 beri işlenmi?, kendisi Üe yüz ıbrıs'dan gazeteye gelen meltlerce güzel eser vücuda getinlniü tupta, «Yirmi beş yıl önce AnOSMANLICANIN ÖĞRENİMİ İLE Yİbir millî dilimiz olduğu halde bı talya Lisesinin orta birinci sıdil kelime kelime tğhrip edümı nıfında Türkçe hocamız uzunca TİRİLMİŞ YILLARIN ÜRÜNÜ, ÖZSÜZ ve bugün pek çok eser okunma. boylu, kumral, yeşil gözlü bir genç ti; boyuna pos bıyıklarını kıvtrır, haîe gelmiştir. Buşün yıkıcıbr VE SORUNSUZ BİR SÖZ EDEBİYATI kibrit kutusunu çevirir, bize güzel korkunç güveler gibi, milletii kitaplar okurdu... O siz misinız, günlük diline musallat olmuşîar İDİ. ÖZLEŞEN TÜRKÇE İSE, ULUçimdi nerde, hangi iştesiniz...» didır. Türk mîmarîsi. muykisı. d SAL VARLIĞIMIZIN ANLATIMİ İLE yor bir öğrencim. ni, örf,ve âdeti aynı tahrıbata m ruz kaîmıştır...» (Prof. Dr M H Cevap verdim: «... Kilom fazUp ÇAĞDAŞ DÜZEYE UYGUN DÜŞÜNCE met Kaplan, Kültür ve Milli Ka laştığı için boyum artık uzun gö tür, Türk Edebiyatı, sayı 8. Ağu rünmüyor. Saçımm akları kun\EDEBİY^TINI GERÇEKLÇŞTİRİYOR tos 1972). rallığı gölgeledi. Gözlerimin rengi aynı kaldıysa da ışığı azaldı herSözümona burada kınanan g'( halde; gençlikten iyice uzaklaşrüş, Atatürk'ün 1930'larda ortav tım, bıyıklarımla ve kibritle ştmdj koyduğu ilkedir: «Ülkesini yu\ • Rauf MUTLUAY de oynuyorum, güzel ^citaplar oku spk istiklâlini korumasını biîe maktan hiç vazgeçmedim.... Bif Türk milleti dilini de yabano d okulda gene öğretmenim ve sev» ler bovun^uru^undan kurtarma diğim aynı işi sürdüriiyorum...» köşkten inen sevgilinin uzun bir rum, açıklama, inceleme, kimlik," ^ düşüncenin iletimine elvefişli dır.» Onun için Türk Dil Kurı Gerçekten öğretmenlik işinde oe giysiye büründüğünü, eteklerinia mu'nun amacı da «Dilimizin özl< kişilik... gibi sözlerin eski karşı «özleşme» amacma erişemiyecekti kadar «eekimiş» olursanız olun mesini ve bütün bilim, teknik \ yumuşak dokunuşâarının merdilıklarını istemişsem çoğunun ak.li dçğallıkla. okul açılışlarmın çarpmtısını her sanat kavramlarmı karsılavaca venleri sarhoş eder gibi olduğunu na müddet, müddeiumumi, müsa Simdi jCâşgşrlı Mahmut'un Dizaman' duyarsınız. Yaz boyunca anlatmak istiyor: Enderunlu Va baka, lisan, devre, idare, nazır, vanri Lugatit Türk adlı söz yolda geli^mesini devrimci bir P susuz çeşmeler, yapraksız ağaçlar sıf'ın, «O gül endâm bir al çâle mevzu, müessese, tavzih, tetkik. lüğünün 900. yazılış yıidönümün lavışla ve bilim vöntemlerine ^ gibi sessiz ve anlamsız olan bahçe bürünsün, yürüsün/Ucu gönlüm hüviyet, şahsiyet... gelmez. "deyiz. 2729 Eylül günlerinde top gun olarak saalamaya ler canlı bir gürültüyle dolmuştur. gibi ardmca sürünsün, yürüsün> Evet yalnız biz değil, öğrenım lanacak Türk Dili Bilimsel Ku tır.» Bu yüzden özl^srne Giysiler ütülü, gömlekler tertemiz. beytine benziyor. Belki hoşunuza % çağındaki bugünkü gençlik kuşa rultayında «Türkiye Turkçesi», cak, «dilin hızla annması ve ee! ayakkabılar boyalı, boyunbagîar gıtti, belki güzel bir buluş; »ma ğı bile bir geçiş (intikal) döne«Türkiye Dışındaki Lehçeler», mesi içîn ona kençii yapı^ına u yenidir. Babaların umutları, anala bu dili öğretemem sfze. Öğretileminin dirliksizliğini yaşar. Ama «Türk Dilinin Tümy» oturumjarı gun olarak «müdahale» edilecek rın sevecen özenleri yansır çocuk mez. Yahya Kemal Beyath'nm unutmıyâhrn ki biz yirnünci yüz nı «Eski Türk Lehçeleri ve Dî olumsuz dedikoduların ortaya yüzlerine. Kimbilir kaç evin kapı «Ağzımda annemin sutüdflf»,' Fftyıîa «Servetifühun lisanıyla» gir <vanı Lugatit Türk» konulu otu tıŞı üvdurmalarla de?il «dili z < önleri ıslaktır; dualı taslann «su zıl Hüsnü Dağlarca'nm «Türkçem dik; 1911'de sadeleşme akımına gi ginlestirmek *ictn halk ağzindrum izliyecek. Bu fırsattan yarar gibi okusun» dileğiyle dökülmüş sularıyla. Bilirsiniz, görürsünüz benim, ses bayrağım» dediği dile rişen Ömer Seyfettin, 1918'de dü lanarak ümmet kaynaşması içinde derletneler. eski, metinlerden ta şuncelerini dizeler kümesi biçi* bile ulusal bilinçlerini savunmuş malar ve bilim<el vönteme IJV<?I bunları; çünkü siz de erken uyan gelelim... • Sonrası coşkulu bir konuşma .minde açıklayan Ziya Gökalp hiîe olan öncülerin unutulmaz emektüretmeler yanılarak» öz!e=tırr mış, titiz bir dikkatle hazırlanmışdır artık. Merak ettikleri herşeyi dil diyemiyor «lisan» sözünü kul lerini anacağız. Yysuf Has Hacip' çabası siirdürfilecpktir <Rk7 T smızdır bu sabah. Başlangıçların lanıyorlardı. Onlar da bir geçiş den Yunus Emre'ye, Ali Şir Ne kiyetîe Di) Politikası, Türk I bütün güzelliği, «ilk»lerin en an sorarlar. Genellikle dil devrimini olumsuz bir atılım olarak niteh kuŞağıydılar, alışkanhklarının ko vai'den Âşık Paşa'ya, KaracaoğKurumu, Evlül 19T2). lamlı örneği bugündedir. t yenlerin uydurdukları sivrı söz laylığını yenemiyorlardı. 1870'lerde lan'dan Mehmet Emin * YurdaÇünkü eski ölçüjer uyak <\ Yeni girdigrniz smıflarda ke leri konu edinirler. Hostes yerine yeni bir kavrama karşılık ararken kul'a kadar... Böylece «Dilunize fiye) anlayışı, belâgat kuralla pengi örtülü dükkânlar gibi kapa «gok konuksal avrat» mı dençecK egerrtenliğini kazandıran ve kendi nazım zoTunlukları, ümmet tu' nık gelir yüzler; oysa ilgi ve merak miş, îstiklâl Marşı'na «Ulusal düt Namık Kemal Arapça «hür» sıfa tından hürriyeti, ondan elli yıl gücü içeri^inde gelişme yolunu mu... geçerlieini yitirmiş. «Km dolu o bakışlarda sizin üzerinize türü» mü...? Ertesi günlerde bir t sonra yeni bir araca ad olarak açan dil devrimimizin 40. yıîdÖ yı Milliye» ulusçuluğu çağda^ L edinilmiş öğrenci bilgilerinin S3 sınav denemesi yaparım. O günkü Fazıl Ahmet Aykaç ctayr» kökün nümünde...» herkes kendi yerinı garlığa ulaşma çabasına dtfni bırlı bekleyişi vardır. Daha okul gazeteden rasgele seçtiğim elli müştür,. Atatürk 6ile açtığı vol bahçesinden geçerken fısıltılar baş Türkçe kelime ile elli yabancı FÖ den tayyare'yi, Ziya Gökalp ülkü yeniden belirlemek gereğini duya yerine «fikir» kökünden mefkure' cak. Edtbiyatm bir «dil sanatı» başlangicında kaîmıştır simdi lamış, her öğretmenin en belirgm zü verir, anlamdaşlarmı isterim yi yaratırlarken işte bu çelişki için olduğu gerçeğine göre «Nasıl bir ni Türk edebryatı çagdaş gücüı nitelikleri ustaca ozetlenerek yıyıl edebivat?» sorusuna cevap vere ulusal dilinin utkusuvla erişiv' mıştır öğrenciden, öğrenciye. N'ce Mektep, talebe, zabit, maznun, j.deydiler. Türkçe kaynaklara, halk insanm belleğinde iz bırakacak mevkuf, »müessis, ilân, mükâfat,^ diline başvurmak akıllarından geç cek. Kimileri, kişiliklerine ve h'z BilimsPİ yotkilerini öŞronci ko asır, muhterem... yerine kolr.ymiyordu; bilmiyorlardı o gizli sö metlerine duyulap saygıya kar kusu biçimine dönüstiirpbilen r ilk gündür bu; günaydınla başlaf lıkla okul, öğrenci, subay. sanık, müyü. Ne Karacaoğlan şiirini, ne şın, şu aldanışın içinde direneiçinfe. Bir kürsü, karaiahta. tebekaç «Hoca»nin rlirenişî neve şir ve sıralar dolusu gençlik özü. tutuklu, duyuru, armağan, yüz Yunus Emre Türkçesini tanıyor cekler: «Türkiye'de maalesef, mil rar; vıgmlarkalabFi1ı;''i halinde ' lî kültür, büyük TMr gaflet, dalâKurabildiğiniz insancıl ilişki ora yıl, savın karşılıklarını bulurbr. lardı. Bövlece ilk Tanzimat kuşaga dalga yeni kusaklar geîiv Ama süre, savcı, yanşma, dil, dö ğından başlayan «sadeleşme» * ne let veya ihanetle tahrip edilmiş ve «Tnrkcem benim,, sos bnvrağı nında eğitim ve öğretim yolunda nem, yönetim. bakan, konu, ku kadar yol yürürse yürüsün,'çağedilmektedir. Bizim asırlardar. diverek. sağlayacağınız güzel , gelişimln umutlu başlangıcı. Yeni boyann^ış tahtaya kendimin ve dersimin adı |OB1Bİ^BI hı yazarım: «Türk Dili ve Edebiyatı.» Yıllardır okullar hemen ayOLÜM ve MEVLÎT nı zamanında açıldı^ı için ekleıim: «Biliyorsunuz, busıün dil bayraKastamonM' L^iesi ernekli mı.:.» resim öğretmeni ÂhmetîGül• Kıymetll varhğımız, sevgili batfamız Bir defter, bir kalemle gelmiş tekin ve müteveffa Sakine öğrencilerde ya uzun sürmüş b;r Gultekinin oğulları: Muazzez tâtilin çözüklüğü, ya ilk haftada ve Sıracettin Gültekin'in karyapılacak engel sınavlarının tedır deşleri, Muzaffer Gültekin'in ginliği, ya «tek ders»den kalm.ş ol kaymbiraderi, Tanju Taner ve Tansel'in amcaları bahtsız inmanın kararsız bekleyişi vardır; tutulmuş olduğu amansız hastalıkta kendisine gostermiş olduklan candan ve yakın alâkaları san dolayısiyle minnettar olduğumuz » birçoğunda da ay sanlarının harç lık darlığı. Gerekli araç ve geruçDilâver ' Sn. Prof. Dr. ÎLHAN ULAGAY ler ancak Ekim ayhğıyla karşı.anabilecektir; hemen masrafa gıSn. Prof. Dr. KORMAZALTUĞ : GULTEKİN rilemez. Hem dersimin, hem man% Sn. Doç. Dr. MEHMET ORAN cımın gereğiyle bu yüzden ilk hnf tutulmuş olduğu menhus hastayı Dil Devrimi konusuna ayırır, talıktan kurtulamıyarak 8.8.972 Sn.Doç. Dr. MUZAFFER GUNEY ya bir iki dize ya bir iki satır ya tarihinde Hakkın rahmetine zı üzerinde Türkçe'nin inanılmaz kavuşmuştur. Müteveffanın Sn Dr. lar Pınar Altıntaş, ömer Türel, Giray Tufan, Şeralettm Tuna'ya, başhemşfreler Sn serüvenine başlarım. ruhuna ithafen, 27. Eylül. Gulbın Aslan, Leylâ Ongan, Bn. Uzun, Bn. Tunaya ve stajyer hernsirelere sonsuz teşekkur Çok uzak geçmiş, Bakı'nin «Ey Çarşamba gecesi saat 20.00'de lerimızi arzeder, kendilerinin, çok sevdiği memleketinin tıbbında uzun seneler var olmalapâybendi dâmgehî kayd ü rını butun kalbimizle dileriz. ., ' Adakale Sokalf 8/8 numaralı nâm ü neng/ Tâ key hevâyı meş.evde, Mevlit kıraat olunacakAynca bizi bu acı ^ünümüzde yalnız bıraknavan bütün akraba arkariaş ve dnstlarımıza galeî dehrı bî dîreng» beytı ge tır. AtLESİ sonsuz teşekkürlerimizi arzederiz. reklı değil. Orneğın Yahya Kenıal (Heriş Reklâm: 1586) 6843 Beyatlı'dan iki satır yeter. «Nerdübanlar busişî nermini dâmâ CunıhlıriVPt 6 niyle mest/İndi bin işveyle bir kâşânei fağfurdan'.» T.C. ZİRAAT BANKAS1 GENEL MÜDÜRLÜĞÜ îşte Osmanlıca, bazıiannın «mıllî dil» (') dediklerL JMor^ MÜFETTÎŞ MUAVINLtCİ SEÇIV1L SINAVI duban, Farsça, dilimizde özüm • 1 senerek merdıven olmuş; söylenişı "" Bankamız Teftiş Kuruluna 30 yaşını aşmamış ve askerIıkle ilgisi bulunmayan Siyasal B.ilgıler Iktısat Hnkuk Orta yazımı (imlâ) kurallarımıza uygun. Doğu Teknik Üniversite îdari llımler Fakültelerıyle Iktisadı v. aıtık bizim, Gökalp'ın «TürkçelcşTıcarî Ilimler Akademisi veya bunlann yabancı memleketlerdek mış, Turkçe'dir» diye belirttiğı du muadillerinden mezun olanlkr arasında MÜFFTTIS MUAVINLİG rurn. Busış, Farsça, öpüş; dânıân, giriş sm^vı açılacaktır etek, nermîn, yumuşak. Bu yaban cı zincirleme .tamlamanın (ter 2 Yazıh sınavlar ANKARA'da Genel Mudurlukte ISTAN kibi izâfei) anlamı: Eteğin yıı BUL (Karaköy) ve ÎZMIR Şubelerimizde 18, 1 ve 20 EK1M 1 7 9 9 muşak öpüşü. Mest, Farsça. «;sr tarihlerinde yapılacaktır hoş;; kendınden geçercesine ha? 3 Sınava katılmak isteyenler, sına'va gırebılme şartlan duyan, Türk,çesi esrik. İşve, Arap , gondermeleri gereken belgeler,, sınav konulan Vahancı memle ça, cilve, naz, kırıtış. Kâşane. ketlere meslek! tetkik için gönderilme konularında geıekli hılgıFarsça, büyük, görkemli yapı, leri kapsayan broşürümüzü Ahkara'da Teftış Kurulu tSnşkanlıe illi iki heceyi uzatarak, okumaservisinden, Istanbul (Kaçaköy) ve îzmir Şubelerimtzden temır lı, dilimize aykırı ama alışılmış edebilirler. , bir ses duzenı, hem ölçü gereği f.~, Sınava girmek isteyenlerin askerlığinı yapmış veya askalıba da ancak böyle uydurabi kerliğinin ertesi döneme bırakılmış olduğuna daır mensup oldu lirsiniz; fağfur, iyi porselen, sııgu Askerlik Subesi Başkanhğından temın edeceklerı resmi belg« ça deyin. Görüyorsunuz, yalnız vermeleri gerekmektedir kelimeler değil söyleniş ve yazım kurallarıyla isim ve sıfat 5., lsteklilerin en geç 7 Ekim 1972 tarihinde ANKARA'd; tamlamaları da yabancı. Bir de bulunacak şekilde Bahkamız Teftiş Kurulu Başknni.ğma mezur (îlâncıhk: 8842/6840) aruz ölçüsü var: Dilimizde bulua olduklan Fakülte veya Akademinin adıni me/un*ıveı yıllarını mayan uzun seslilere dayanan, numaralannı halen bir işte çahşmakta ıseleı çalıştıklan kurıımıır heceleri sayılarına göre de^il ses ve bulunduklan görevin adıni. sınavlara nererle ve hangı yahanc MİULİ VARLIĞINI KORUMA VE İDAME değerlerine göre syırarak Türkdilden gireceklerini ve ikametgâh adreslermi "açıklavan bn mek çe nice sözü kullanılmaz, yerle H A V A KUVVETLERİNİ ÜÜÇLENDİRMEKLE tup veya telgrafla müracat etmeleri duyurulur rine Farsça Arapça karşılıMarı M MÜ D A Ü KN Ü •i^.^^itf nı kullanma zorunluğunu getiren «vezni aruz». Ozan, sırça bir (Basm: A. 1357? • 20645 Türkçem benim, ses bayrağım • * K TEŞEKKÜR Dr. AHMET OĞUZ* •daha uzun öntiir .uzunömür • daha da uzun ö'mür ALTIN SERİ PİLLERİNDE IKRAMIYELIDIR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear