25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA DÖRT sCUMHÜRtTET: 17 Subat 1971 da Sışlafc tsterim ondan. Şimdl ben mı balıkiann yansını götürür aşağıdald yerlilere satarım. Yansıru da közleme yapar yerüjl. Sağolsun Hızır.» *** ERYEM BEKLtTORDU. On yedl yaşındaki kızı yatalaktı. Yıldızlan görürse bir jıfa dıleyecekü Alış oğlan bekhyordu, her ikindi sıtma tutuyordu onu. Sıtmadan kurtulmayı isteyecekti. Siileyman Dede bekliyordu Çadırdan. bu konup göçmeden bıkmıştı. Şöyle insan gibi bır evde ölümü bana nasıp et, diyecekti. Sultan Kan bir torun istıyordu Onun ocağmdan kımse kâlmamıştı kızından başka. Kızı da dogurmazsa ocagı ionecekti. Askla sevkle ocağını yeşertecek birısini istıyojdu. Asağıdaki, bozkırda kasabatfaki bütün insanlar damlann üstüne çıkmıslsr. yıldızlara dikmıslerdi gözlerini. Kövler, obalar, oymaklar su başl'arına dökülmüşlerdı. Bu gece kasabalar, köyler, tekmil insan'ar gözleri yıldızlarda. sularda beküvorlardı. Mustan bekliyordu Geçen gü? Çukurovaya indiklerinde kışlaklarından Yeryurt köylülerı onlan kovmuMar, Yeryuftlularla aralarında mübalâğa bir kavga olmustu. Kavgada Karaçullulardan dört. Yeryurtlulardan altı kisi ölmüştü. Mustanın kafası çok kızmıstı. Tam evinin eşiğinde Osman Ağanın oglu Fahriyl öldürdü. Ala kanı avlunun tozlarına gollendı. Bütün öldürenler. sanıklar tutukUndılar. Mustan dağlara kaçtı. Yakalansaydı eğer. O™an Ağa önu adaralarına öldürtürdü ıçerde. Mustan bunu bildiği için candarmalann elmden kaçtı. Mustan Kozpınarının yanında tek başınavdı. Ve pesinde sılâhh altı kisi vardı. onu yollarda bellerde adım adım izliyorlardı. Nerede olduğunu da hemen buluveriyorlardı. Ama Mustan gibi sak. lanan. kaçan bir insan yoktu. Gene de korkuyordu Mustan. Osman kocadım, tez gel. Daha gecikirsen iş işten geçiyor. ömrüm bitiyor, Mustan bunu bıliyor. bir kurtuluş yolu anyordu. Ne yapsa, nereye gıt?e, kuşun kanadının altına sığınsa, yılanm deUgıne girse öldurulecekti. Kaçtığı gür.den bu yana Çukurovanm bütün candarmaları ardında .. Hakkında gazeteler, neler neler yazmiyorlar. Kasabadaki Kör Murst bütün bu gazeteleri birıktirıyor. bır fırsatını bulup da bulu'tuklannda. hakkmdaki yazılanların hepsını teker teker ona okuyordu. Ve Mustan saşıp kahyordu. Nerden uyduruyorlardı bütün bıınlan, n?sıl7 . Onun en zoruna gıdcni Gulek Boğazında bir ctobüsü durdurup ıçindekilerin hepsıni soyduktan sonra, otobüsteki dört kadını daga kaldınp bir hafta ırzına geçtiğıyclı Dagda salt kaçmıstı. «rdına bakmadan. Kız kaçıracak, yol kesecek, adam soyacak, Sldürecek zamanı olsa... Kaçmaktan kovalamaya eli de|memiştl. Mustan kuduruyordu. Sırtına yükletilen bunca agırlığın altında eziliyordu. Ceren kız bütün yazılanlan duyuyor muydu acabaT Duyuyor, inanıyor muvduT Ceren kız ona hiçbir zaman yüz vermemişti. Şimdı hiç vermeyecektı. Mustan, Osman Aganın oğlunu çok derinden bir tepkıyle, Ceren kız için Bldürmüştü. Çünkü Osman Ağa nın oğlu or.u atma çiğnetmiş, atının üstünden onu kırbaçlamıs, obanın içınde böylece kırbaçlayarak dolaştırmiî, kan içinde bırakmıs, üstüne gülmü?. aşağılamıştı. Cerenle gözgöze gelinceye kadardır ki Mustan bütün bunlan yutmuş, elini kaldırmamıstı. Cerenin gozlerinı görünce, Cerenin gözlerini okuyunca, ben ml Halil mi, ben mi Halil mi? Halil, Halil, sen Olur musun, Halil böyle kaçar mı sümüklü deyince... Artık bundan sonra Mustanın gözii hiç bir şeyı görmemis, tabancasını almış, bir ata atlamıs, Osman Ağanm oğlunu evlerinin kapılarına kadar kovalamış, kapılannın. eşiğinde öldürmüs, kellesini kesmis, getirip Cerenin önüne atmıştı. AĞLAR BAŞ1, yıldızlar alü, sular yanı beklerim.» Her çiçek herkese konuşmaz. Yaşam çiçeği hıç kimseye, Hızıra bile, Lokmana bile konuşmaz. Ermisler ermişi Taşbaşoğluna bile konuşmaz. Yaşam çiçeği, yani ölüme care olan çiçek bir kere Lokmana konuşmuş, Lokman varmış onun altına, koklamış çiçeği, koklaymca çiçeği. Lokmamn gozlerinın önünde ışıklar patlamış, baharlar, çiçekler patlamış, dünya bir başka dünya olmuş, sevinç içine bat'mış Lokman, bir sevinç düşünde kendinden geçmiş, ölmezliğe kavusmuş. O kendinden geçtiği an öyle tatlı, öyle tath, öyle tatlıymış ki dünya, Lokman dize geimb. ya Allah, demiş, bana bir daha kokUt şu çiçeği, ben öîraezlikten vazgeçiyorum. Öyleymiş, çiçeği bir koklayan ölmezliğe ulaşır bir daha koklayan yeniden ölümlü olurmuş. Lokman da bunu büirmi» ama. o çiçeği kokladığı anın tadına doyamazmı?, nasıl bır tadsa o tad. ^ Çiçek, iri. günes rengi yapraklı, ısıktan, her bir yaprağı üç kavak boyunda, azma.ı bir çiçekmis. Gölgesine düsen yüz yüdan fazla yaşar, onu koklayan Ölmez olurmuş. Çiçeğin dibinden de bir su kaynarmış, Bu sudan kim içerse, hangi hastalığa tutulmuş. olursa olsun. hemen iyi oluverirmis. Müslüm: «Bu çiçek turada. iste bu Aladağm ardındaki koyakta... Ama îrimseciklere gözükmez.» Bir görmek umutlan olsa, alimallah yerin göğün insanı gelir de burada, olünceye kadar mekân tutar. •Hay koca Hızır üstüme bu çiçeğin gölgesini düşüren, bana yüz yıldan fazla ömür bağışlayan sensin. Şu çiçeği de bana koklat nolursun Öliım Alhhın pmri, ölümden korkuyorum. Ölümden, ölümden, ölumden korkuyorum. Ölmek istemiyorum, ölmek istemiyorum, ölmek istemiyerum.. Koyak baştan başa Müslümün «ölmek istemiyorum» sözleriyle yankılandı. Gür ses kayalardan kayalara çarpa çarpa eridi, duyulmaz oldu. «Duymuyor r.ıusun, ölmek istemiyorum. Yokolacağım, yokolacağım, hiç olacağım. O' gibi, böcek gibi. Kimse şu dünyaya gelip gittiğımi bümeyecek. Bilseler de ne olacak. Şu dünyaya, bir an içınde «jelmemiş gibi oiacağım. Ölmek istemiyorum.» Müslümün beklediği clup bir ağacın karnmdan çıkıyordu. Ark.idaki pınarın yata|mı getirmişler ulu çınar ağacının beş adam ele'.e FFSANESİ D Çıkan kısmın özeti an için tabiatta ber şey dvrnr, sular akmaı olnr. gökyüzünde de iki yıldı* Mrleserek birbirinde erirdi. Fakat berkes töremeı, farkedemezdi bn olafanürtii anı... Ancak gerçekten günahsız ve te. miz kinuelere ait bir yetenekti. Oba, bn bakımdan Haydar Usta'ya jüveniyordu... Haydar Crta da tornnnna . Oysa tornnu Kerem bir kırlangıç yuvası bozmuş, yavrnlarin ve ananın ölümüne sebebiyet vermisti. Bu yüzden kendini günahkâr *a. yiyor, akar snynn dardnğuniı, iki yıldızın kavuştnğann farkedemem diyordn kendi kendine. Far. ketse bile Hızır'dan oba için yaylak ve kıslak dejil, ssdece kendisi için bir atmaca yavrnso isteyecekti. Beri tarafta, üç kardesin bir baeısı Ceren kız gizlice sevdijH Halil'in yüzönü bir kere. cik olsun göstersin diye Hızır'a yalvaracaktı. Çünkü Halil. bir yıldır obayı bırakraıs gitmifti. Sazlık pınannın başmda tek basın» otnran ihti. yar Möılüm de, Loknıan Hekimin bnldnfn ölüm(üzlük sırrını isteyecekti Hııır'dan.sana açmışım. Ölmek istemiyorum demisim.» Müslüra ajağa kalktı. Dizlerinin kemikleri çatırdadı, beli ağnyordu. Elleri ayakları uyusmujtu. <Ölmeziik isterim ama, gençlık de iıterün. Böyle yafamıtım ki ne olacak!» Müslüiii son Rününü yasar gibiydi. Ağzı yukan, yüdızlara karıı yattı. Elini de oluğun altına koydu eli bir sure sonra üjüdü, elini çekti. Bütün gücünü gözlerine, kulaklarına topladı. «Ulan sizi görecefim kavuşurken yıldızlar! Sizi göreceğim çiftleîirken arılar. Sizi gbreceğim...» Çukurovada, bir yaz Cukurda kalmı?, sıcaktan, sinekten gebermişti. tşte orada, sert, yaldızlı kabuklu, kabukları yanar döner, kabuklan yeşil ışık benekli, kırmızı, kara, mor, san; altm; gümüş nıltısmda; benekleri binbir ipiltide böcekleri hep üstüste binmisler çift leşırler, gormüştü. Bocekler ölmez, otlar da, çiçekler de ölmezler. Kıyamete kadar biicekler, çiçekler. oüar ardı ardma ulanırlar, öylece ölmezleşirler. Çiçekler uzun bir halkadır... «Yaa, uzun U2un bir halkadır. Uyurlar, her yü gen* uyamrlar ölmezler.» Ama insanlar ölürler. însanlar, çünküleyim ki inssn bir tektir. Her insan bir tek doğar, bir tek ölür. Ama bocekler kıyamete kadar doğarlar, sayısız, ölmezler. «Dünyada ölen bir tek yarajık vardır. Dünyada ölümlü bir tek canh vardır, o da insandır, o da insandır, insandır.» • însandırS havkırışı bütün koyakta derinden derine yankılandu Ne biçim çiçektır bu? Ne biçim çicektir ki insanı ölümsüzleştirir? Koklayanı ölümsüzleştirir? Ölümsıizlük çiçeği olduğundan dolayı hiç kims^eiere, ermişlere bile gözükmez. Yoksa yok mu böyle bir çiçek? Yoksa, yoksa, yoksa? Olmaz olur mu? Bdyle bir çiçek yoksa Lokman nasıl yaşıror? Böyle bir çiçek yoksa, şimdi, su dünya âlemin yolunu götledığ! Hızırlan Üyas nasıl yasıyor? Olmaz olmaz. Gözüne bir \1ld17 ilişti gökte. Yıldızların arasında, o yıîdızdan bu yüdıza vurup durujor, dolaşıyor. •Bu olmasm?» Üstündeki ağacın dallan arasından yıldızlan iyice göremlyordu. Dallann dışına çekildı, gene ağzı yukan yattı. «Bu son, bugtln her şeyi, yıldızı, ölümsüzlülc otunu görmeliylm. Yüz yaşından daha çok insan ne kadar yaşar M... ölümün soluğunu ensemde duyuyorum. Soğuk, yılan gibi, işe yaramaz, mendebur soluğunu. Mendebur solugunu.. Ölmek istemiyorum.i) Içini çekiyor. gözünü yıldızlardan ayırmıyor, bir umut sende kaldı, ya Hızır, diyordu. Bazı derin bir umutsuzluğa düşüyor, gözlerinden gökyüzünün kaynaşan, uçuşan bütün yıldızlan siliniyor, ortalık k&pkaranhk oluyor, Müslüm boğuîuyordu. Sonra birden umuda düşüyor, yıldızlar gökyüzünde çağıldıyor, coçuyor, Müslüm ö l t , «çejiru, koklanaış gıbi Jceudınden geçiyordu. ETER KIZ, on altı yıldır, gurbete gitmiş Yunusu bekliyordu. Nişanlanmışlar, başlık parası için Yunus kendini gurbete atmış, bir daha da dönmemiş, imi timi bellisiz olmustu. Yeter: «Ölmeden mezara koydular beni, gel. Tez gel, tex gel. Ben Cukurda kışlak, Aladağda yaylak istemem, sen gel. Genç yasımda kocadım, tez gel Daha gecikirsen iş işten geçiyor, ömrüm bitiyor, tez gel...» diyordu. «Çabuk gel.» Yeterin oturduğu su başı bir harman yeri büyüklüğünde mavi, yarısı kırtnızıya, sanya çalan, altmdaki taşlan gözüken iki İnsan boyu derinliğiııde bir gölektir. Bu gölege her bir yerden pınar suları dökülür. «On altı yıl dile kolay . Bugtin, bu sabah çıkıp gelmezsen, ya da birbirme kavuşan yıldızlan. donup kalan suları göremez de dileğimi dileyemezsem ben bılirim yapacağımı.» Yıldızlar gölciıgun üstüne düşüyorlar. lrl, azman çiçekler açmış gölün kıyısında, kokuyorlar. Gölcügün sulan gittikçe aklaşıyor, ışık gibi aydınltğı koyağın yamaçlanna vuruyor. Gittıkçe ortahk ağanyor. •Ben bilirim yapacağımı!» *** lRt HÜSETİN, yası yedi, biri Veli, ya?ı dokuz, birisi de Dursun, yaşı on bir. Hüseyin: «Ben,» dedi, «toprak istemem. Ben,» dedi, «o ı«flkh şehirde çalışacagım... eniştem Fahrettinın yanmda. Ben, ben, ben o arabalardan alacagım. Ben Işte benl o şehira kaçırmasını laterim, eğer olursa...» «Olur.» dedi Vell. «Olur. Seni şehlre götünir. Ben de,» dedi Veli, «ben de... O yol üstündeki konakta bir gece uyumak isterim. Başka bir sey istemem. Otelde.» Durstın: «Babam hapisten çıksm,» diye başladı, babasının bağırta b» gırta, yalvarta yalvsrta Betdri nasü öldürdüğünü anlattı. «Yeteı ki babam hapisten çıksm, bana her lstediğlmi yapar. Ben yıldızı gdrürsem, babamın hapisten çüaşını isteyeceğim...» Hüseyin: cBaban hapisten çıkacak.» dedi. Sonra, yann sabah, karsıdakl köye gideceklerl Ustüne konusmağa başladılar. Sonra bir oyun oynadüar. Oyun bitti, hayal kurdular Çukurovadaki şehirler üstüne. Sehlrleri uzaktan görmüşler, develeri, eşekleri, koyunlan, keçileriyle şehirlerin kıyılarından geçmişler, hıç ıçine girmemişlerdi. Şehirlerde karınca gibi insan kaynasıyordu. Şehirlerde ışık, şehirlerde akla gelmedik her şey™ Şehirlerde .. Şehirlerde... Şehirler korkulu, şu ormanın, derinlikleri gibi büyülü.. Bir ormanın derinlikleıi, bir şehirler, peri kızlan, sırça saraylar, evler... Devler, cinler... Konuşa konuşa uyudular... *** EL OSMAN çayın içinde alabalık avlıyordu. Suyun kovuklanna elini sotaıyor, her delikten, her tas dibinden bırkaç alabalık çıkanyordu. Gökyüzrine baktığı zaman, gördü ki ortaîık aydınlanıyor, yıldîzl»r siHnmiş gitmiş. Alabalıkları yakalamış inc« çubuklara dizmişti, Kırmızı benekli alabalıklar doğar, giin altında donuktular. Kel Osman: «Zararı yok,« dedi. «Hızır bana balık gönderdl. Gelecek yıl EMİRCİ Raydar Csta, obamn ermiş bilinen bir kişisiydi. Vtnn sakalı, bakır kınlı, *özleri, çimen yeşili bir adam. Çok Szgündâ ve dfişfinceli. ObMina Çnknr'da kışlak, Aladafda d* bir yavlak gerekti. Allaha kalmı? bir isti bu. . Fakat öfkeli görunüyordn Haydar l'sta.. «Talvarman» diyordn kendi kendine. «Mfimkünatı, çaresi yok» diye de tlâve edlyordn. Sonra obadan Müslüm çıkageldi yanına. Ona göre, Haydar Usfa, Hızır'dan ne irterse olordn. Bn dnrnmda kışlak ve yaylak için de ne lâzımsa yap. malıydı. Beriki güçbeli razı oldn. O gece yalva. racaktı Tannya... Fakat herkesin vyanık kalma. m şarttı. Tek kişi uynrsa, bByü boıulurdn . Hiyle yapmak, baska şey istemek de her seyi berbat ederdi. Böylece büyük gofra knrnldn, toy başladı. Hastalar, saynlar, çocnklar dahil herkes diz çöktü, toprafı üç kere öpüp niyaza durdn. O gece, ay. rı ve çok önemli bir receydi. Hızır ve llyaa her yılın o gecesi bulnşurlardı. Bnlnştnklannda da bir verse çevıremez gövdesine dayamışlar, sonra da gövdeyi ortasından delmişler, suyu o delikten dısanya akıtmışlardı. «Bak koca Hızır, bir acaip suyun başmda durmuşum, yüreğiml M A Y H A N BAŞOĞLU 11TUNADAKIHAYALET Y B TİFFANY JONES GARTH K Kozpmar, çam ağaçlannm tükendıği doruğa yakın bir yerden, duvar gibi bir kayanın ortasındaki delikten kaynıyordu. Mustan: «Hiçbir şey demem,» diyordu, «işte görüyorsun halimi. Hiçbir şey söylemeğe hacet yok. Bu gece yıldızını göremezsem... Bu gece bu su, şu kayada donup kalmazsa, benım sonumu artık «en bıliyorsun. Halimi sana »rzetmenın hiçbir gerekhği yok.» Yıldızlar Aladağın doruğunda balkıyorlardı. Gecede, dağın doruğuna yakın bir yerde, üstüste kartallar dönüyorlardı, binlerce. Mustan: «Bu gecede bir şeyler var,» dedi. «Yoksa bu kadar kartai bir araya nasıl gelir?» Birden aşağıdan yedi lekiz tane insan karaltısımn çıktığınt gördü. Birislnın ayağının altından bir taş kaymıştı. Üst baştan da kütürtüler geldi. Orada da bır sürü silâhh adamlan karanhkta seçti. Sağma, «oJuna baktı, bır takım «esJer, fısıltılar, öksürükler duydu. Bırkaç kişi çakroak çakıp ligara yaktüar. Anlarfı ki Mustan. dört bir yandan sanlmış. Gülümseyerek: «Bu gecede, Hıdırellez gecesinde bir şeyler var, yoksa bu ka. iar kartal bir araya gelir miydi?» • Gelir miydi?» «Bu gecede bır »eyler var.» Tüfeğinı kavradı. Kaçaklığına bir yıl oluyordo, daha bir tek kurşun «ıkmamıştı. «Bu gece döğüs var,» dedi gülerek. «Hıdırelleı gecesı Bu ' (Arkası var) çoktan... Ama yine mahzun, hattâ bitkın bir penşanlıktaydu Bir mahkuma benzıyordu. Bakışları Maigret'den kaçıyor, tanıdik eşyalar üzerınde gezınıyordu Nihayet yerdeki radyoya takıJdı Yere eğıldı, sırtı komısere dönük, kırık parçalan toplamaya baçladı Doktor saat kaçta gelecek? Bilmiyorum. Bu akşam, dedi. Maigret arkasından kapiyı çarparak çıktı fhtiyar Mathildele burun buruna geldı. Ihtiyar birden öylesıne saşırmıştı kı, aözı «çık olduğu verde kalakalrfı. SiTİn de soylivecek bir »eyiniz vok mu bana ha? Hiçbir sev bllmedıSmizı de iddıa edeeeksint? belki. thfivar kenrtisını toparlama' ya çahstvordu Ellenni eski zaman kafimları eibı önlüğunön «Itınrtn tiıtııvordu Dönfln bsVnvım ortanıza. Keçe t<>rliicleriri rtflyemelcre «ürterek rüriiyordu Aralık kapıyı itmekte tereddüt îtti. Haydi girin bakayıra. (Arkaa »ar) AYLÂK MUSA r . S CTA fşTE ÜÇ tnŞlLİtr AIIE2 ,A1USA <?E B>L£ 1" ' J j DE BUZDOLâSI \jğfrwj 36 Diyordunuz kı.. Martin gülümsemeye çalışıyordu: " Ne diyordumT Yeni felâketleri önlemek için en iyisl.. En iyisi ne? Hâfızasını toplamaya çalışan biri gibi eliyle alnını oğusturuyordu. özür dilerim o kadar saçırdım ki.. Ne söylemek istediğinizi unuttunuz.. Evet» Bilmiyorum.. BakınUyuyor Gözlerini kapamıs olan Madam Martin'i gösteriyordu. Her halde alnına konan buzdan ötürü yüzü kızarmıştı. Maigret, gayet kurnaz bir sanıgı sorguya çeker gibi bir tonda: Ne biliyonunuz, dîye fien miî Ve bundan «onra bütün cevaplar hep aynı blçimde oldu. Yani iş aptallık numarasına dönüştü. Sorulan her sözcüğü hayretie tekrar ediyorfu. Bana gerceft »öyl«m«k ü Oynayan gölgeler tereydiniz... Gerçeğl mi? Haydi haydi bırakın şimdi aptal rolünü.. Couchet'yi kimin öldürdüğünü biliyorsunuz siz? Ben mi. Ben mi blliyorum... Hayatında hiç tokat yemediyse nerdeyse bir okkahsını Maigret'den yiyecekti. Maigret, dlslerinl sılcmı? bir kımıldamadan uyuyan yahut ujur görünen kadma, bir, hâ. lâ daha demincekki krizle çizgileri çekik, göz kapaklan şış, bıyıklan düftmüf m«mur« ba. kıyordu. v ~~ Olabüecek her şeyln IOrumlulujunu alıyorsunuz. Ne olabilir ki. Martin haksızsınız Neden haksızım? Ne olmustu. Konusmak Ozere olan adam belki bir dakika kadar gözleri kannnın yatagına dikili. iki odanın arasında durmuştu. Maigret hiçbir şey İşitm«">f«!t1 Martin hiç kımıldamamıştı. Şimdi lse kadın uyuyordu.Mâsum taklidi yapıyordu. özür dilerim» öyle sanıyorum ki bazan kafam pek yerinde olsmıyor. Kabul edin ki baskaa olsa benim yerimda
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear