Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Çiçero'nun Mflsaya iliştim. Jenke dün gec« olup bıtenlen ögrenmek ıçın kuduruyordu. Ama oda hizmetçisinin salonda bulunması bu konuda konuşmasını engelliyordu. Hizmetçi kadın ise sanki olaydan haberliyrmş gıbi işi ağır dan alıyordu. Jenke'nin sabırsızljğıyla için için eğleniyordum. Uykusuz geçen gecem içın bir tur ıntıkamdı bu. Cok önemli Tuzak mı, değil mi? ÎBKAÇ giin sonra «ÇJçero» kod adı verilecek olan adamla ilk karsılasmam böyle olmustu. Işıklan söndürüp Jenkeierin evini terkettim. Büyükelçiligin bahçesini geçerken Frau Jenke' nin «esrarh bir adam» dlye nitelendirdiği «çiçero» nun bu afiri karanlıkta yolunu şasırmadan nasü dışan çıküğuu dttsünüp durdum. Arabamı park ettığîm yerde bırakıp eve vürüyerek d.önmeve karar verdım. Soğuk, yıldızlı blr Ankara gecesıydı bu. Evde herkes uykusundaydı. B Benl ise uyku tutmuyordu. Kafam allak bullak olmuştu. Müthis saşSana dönmüştüm. Ertesi sabah başun çatlayacak derecede agrıyordu. Uykusuz geçen bır gecenın sonucu olmalıydı bu. öncelti gece olup bitenler, gün ısığında, salirn duşünceyle akıl almaz geliyordu bütunüyle. Bu olayla ılgıli ük düşunceme gelmistım yenıden: Kuşkusuz adam saf. Almanlardan para sızdırmak isteyen ipsizin biriydi. Bununla birlikte olaya daha gerçekçi bir biçunde bakıldıgmda adamın tekliflen tek kelimeyle şaşırtıcıydı. Berhn'in ozlemini çektıği «harikulâde olaylardan» biriydl belki de bu olay. ICAK BİR banyo ve kuvvetU bir kahveden sonra daha :yi hıssetmeye başlamıştım kendımı. Aynca bu olay, ucu nereye vanrsa varsın benl bu denh tedirgin etmemeliydi. Sonunda karan verecek olan ben değildim. Karan Büyükelçi, belki de doğradan doğruya Berlın verecektı. Benim isim sadece olayı üst makamlara nakletmekten ibaretti. O sabah büroma her zamankinden erken gittim. Sekreterim henuz gelmermşti. Hemen oturup Büyukelçıye sunacagun raporu hazırlamaya gınştim. Baporu imzalarken îngıltere Büyükelçisinin usagı oldugunu S iddla eden bu esrarlı ziyaretçinin neden Jenkeiere başvurduğunu düşünüyordum. Gerçi Jenke'nin Rıbbentrop'un kayınbiraderi oldugunu Ankara'da bilmeyen yoktu. Bu olgu soruyu cevaplamaya yeterdi, oysa gerçek daha başkaydı. Eğer sorunun garçek cevabını o sıralarda öğrenmiş olsaydım, bu esrarlı ziyaretçinin, tekliflerinin ciddî oldugunu anlamamda hayli yarduncı olabüecekti. Büyükelçuun gelmeshü beklerken telefon çaldı. Bay Jenke kendjsini görmemi istiyordu. Salondan içeri girdigimde Jenkeler kahvaltı masasmda idüer. Çok iyi bir gece geçırdıkleri yüzlennden bellaydı. konu ve resim: AYHAN BAŞOGLU endülüste isyan DA HtZMETÇtSl salondan çıkar çıkmaz Bayan Jenke'ye dönerek: Esrarlı adamınızın çok önemli teklifleri oldu bize.. dedim. BUiyorum.. diye kestl Jenke. Siz gehneden önce bir Ud kelime konnstum ononla. Bu isle il gilenmek için en uvçun adiunın aiz olduğunuzn düşündüm. Benim durumumda olanların bu tür işlere kanşması tehlikeli olabilir. Bu işlerde uzman olmak gerekli. Diplomatik serrislerde, bildiçiniz gibi iljn çekici sadece iki makam vardır: Ataşeier ve Birinci sekreterin karısı. Her iki si de baskalan için vasak olan şeylari yapabilirler. Tabii, yakayı ele vermemek sartıylaHep birlikte gülüstük. Kahv« fincarumı birinoi sekreterln kansı şerefine kaldırdım. Sonra Jen ke"ye dönerek: Demek siz de gördfinfiz ada mı? Peki acaba neden siıe basTurdu? diye sordum. Ono eskiden tanırun. O da beni tanır. Altı, yedi yd önce bizde çshsınıştt. Sonra ortadan kayboldu. Adını hatırlamadım. Ama yüzünii görfince hemen tanıdım. Nedir olay? Sanınm para falsn istiyor. Evet para istiyor. Hem de tam yirmi bin îngiliz lintsı! Ne! diye bağırmaktan ken dilerini alamamışlardı Jenke'ler. O Alman Biiyükelçisi Von Papen, raporn okuduktan sonra çekimser kalnış, ınesele hakkındaha etrath bir fikir edinmek iç«n ban sualler sonnağa başlamıştı. bu renkli kalemle parafe ederdi. dı ve dikkatle okumaya koyulYARIN Metnı yeniden okuduktan sonra du. Sonra cebinden yeşil mUrek ımzaladı Metın şımdi resmî bır keplı kaleıruni çıkararak bazı DOSTLAR VE belge olrmıstu. düzeltmeler yaptı metınde. BüDÜŞMANLAR Okuyun bakalun sinıdi, diye yukelçılıkte yeşü renklı mürekkebi kuılanmak yalnız Von Pa uratü kâgıdı bana Emri yerine getirdım. pen'in yetkısıydi. Belgeleri hep l t i i t l « • • • • • • • • • • • • • ^ • • • • • • • • • • • • • • • • • •1 " " • • • • • • • • • • • • • » • • • • • • • • • • • • • • " • • • MW " M Hâlâ dinç EN bır baş işaretiyle rakamı dogruladım. Tam bu sırada telefon çalnuştı. Büyükelçi beni bekliyordu. Jenk*' de benimle birlikte geliyordu. Von Papen'in odasma birlikte girdik. Binnci katta, sade fakat zevkle döşenmis genişçe bır odaydı bu. Duvarlar bir iki nadide tablo ile sUslenmlşti. Büyükelçi kocaman bır masanın arkasında oturuyordu. Saçlan kırlaşmıştı. Ama hâlâ dinçti ve cazibesıni kaybetmemişti. Masman \e delici gözlerinl üzerime çevirmıştı: Eh söyleyhı bakalun Baylar.. Anlatuı neler oluyor? Gecen fece Bay Jenke'nin evinde tngiltere Büyflkelçisinin usaği ile son derece ilgi çekici bir konuşma geçti aramızda.. diye giriştim soze.. Kiminle? diye haykırdı Von Papen. Soyledlklerini tekrarladım bir kez daha ve r&porumu koydum önüne usulca.. Büyükelçi gözlukleri takmış okumaya koyulmuştu raporu. Ara da bir gb'zliiklennin Ustünden beai. süzuyordu. Ciddî yuouode şımdi târıf edllmez bir şaşkınlığın ifadesi vardı. Raporun okunması bittikten sonra kâgıdı elınin ucuyla masanın öbür yanına kaydırdı. Böylece sanki kâfıdın içindekilerle kafiyen ügilenmediğini belirtmek istiyordu. Sonra ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Ufukta bir çizgi halınde göriinen dağlara ka dar uzanan manzarayı seyrediyordu sessızce. Birdenbire bize doğru dönerek: Büyükelçilikte çalışan usak ve hizmetçileri gerçekten lyi t«nıyor muyoz? diye sordu. Büyükelçıya bakıyordum. Hepimiz susuyorduk. Sonunda; Ne yspacağız efendim? diye sorabildım. Btlmiyorum. Her h>lü kârda iştenen meblâğ bu konnda burada her huıgi bir karara var mamızı engelliyor. Berlin'e bir mesaj yazınız ve mesajı bizzat kendinlz getiriniz bana. O zaman sizinle yeniden konusacağım. B FAKIR 6AYKURT 131 Veririm! Dürüden kıymatlısına mı verecem?» Bohçayi bıraktı. «Gel tırp»?""' G«' yifidim, esmerim. gel!» dedl, tırpanı aldı. 8ptü. Bir dah» öptü. Ayrılır gibi Sptfi. Peşkirin içine »ardı. Peskiri de sırtnah bohçamn İçine sardı. Dflrda, ince nznn, 8yle kendine g«re bir biçim ysptı. Ekmek desen ekmek değil. nrba desen nrba de. ğil, öyle bir «sey»di içindeki. «TJltıgiış ninesi yollamıs! Gönlönden kopan daha çotndn, emme elinde olan bu! ToksnlluSun halini bilmez mi benim Dürflm?» Sırmalı bohçayı dnvarın dibine koydu birden. Sandı|ı desti. Dibinde. t* dibinde bir çikı vardı. Çıkının içinde kâgıttan, demirden, rtmBıten paralar vardı. «öldüffimde alt öst paralarım benim!» dedi. «Ayırdım da »aklıyordum. Emme ölroüyorum nasolsa! Ölimce de benim alt üst param olmayıver»in! OImazM dSvecek mi Allahım beni? önüne otnrtap da çekifeeek mi? Ben bir yokml avradınu Bilmez mi Allahım. H«mi d« yapayalnızım. Ardımdan bakıp yerineeek kimim kimsem yok. Alt üst paralan ayırıp da kime gösteri* yap». eafım?» Aldı para çıkımnı. Koydn bohçamn üsttine. Sandıjı yeniden dflzenlevlp kaıattı. tjneji ipHgl de kordtı yerine. Kapıya «ktı; .«Zakey' 6el «ayn 4akey!.j. ti&i. Btklenftîe basftffrf*> Anan hâlâ «omyerda Zakeye: «Kiminle kavgs ettin kız? Kalbini kıraeak bir sev mi dediler? DOru mü dedi? Anası mı dedi? Eger ki Havana dediyse tfyie! AUkçı Velinin. Veliknlnn avradının agııns hemen «inci, sinci vanp sıçıverevim! Emme deme». Neden degin Havana? Dfirfimfiz de demez. Dürfiyü bilmem mi, Havanayı bilmem mi ben? Ikisinin de gönülleri yaralı. E|er o îaısıburnnl» tt'in avradı dediyse »öyle bana. O inian icinde insa. na benzemedlk vitne! O teıvird eşsek! O fı> nı! O Şisçöbeğin fmisi! Kemik valayıeısı! ECer e Rafızın avradı dediyse de söyle bana? Kün dedi de sSylediyse anlat bana!..» Serap sıkıp dnrnyordn. Birden kalktı Zakey: «Bekler beni, ridevim!» dedi. kalktı. «Kim bekler kız?* diye serda anatı. «Ulugus ninem bekler !• dedi. •Ko« öyleyse koj, bekletme Lluguju..* Zakey kojtu Ulugujun evine. Aldı bohçayı. Bir kücıik çıkının içindeki paralan aldı. Yürüdü doğru Velinin evine. Ohoooo!... Dnrünün yanl sanki an oğul çıkarmış. öyle işliyordu. Çok bekledi. Çok u . bırsıılandı. Bin gıiçlükle sokuldu Dürünün yanını: Aha bohç» Dürüm1.. dedi iıs fı«. Koy Mndığm*:» dedi nsulea. Sandığm bir yanına ıııattılar bohçıyı. «Bu da birez para: Ben almayacak oldum emme, rorlan dutusturdu elime. «Dağda daşta ilâzım oluı maral»nın»t. dedi. Zor altma aldı beni. Çareciz kaldım. Getirdbn • Parayı verdi «Sonra bir de diyor ki Diirü, Noolnr ba bohçayı bırakmasın g«iide! Çıkarken alıversin yanına! Kurtun Itlemeli değil ki ağır olsun. «ırma ijlemeli...» diyor, çok üsteliyor.» Parayı aldı. afladı Oürtt. Sonra di>or kl, *Bir daha blriblrimizi ya görörüz, ya görmeyiı'. Ahret hakkmı da helâl etsm KÖzelim!> diyor. «Ben onn dağlardan da endiririm i;allah. o Işl gören benbn. tırpanı Acaraya vcrip düzdüren benim. tırpanuı kendlsi benim. ben Düramin sandıgma girdim. heç o el kadat kızuı bu iflere aklı mı erer? Daha körpecik bir kuzn, bir çocnk o. onu yapan benim esas . böyle dcrim, alınm maralımı ipten. Yassa yas, disse dij, neyim kalmı; ;urda?» diyor. Sonra bir de diyor ki. «Hele Dürüm bu yolu blr açsm! Sonra blz o Topak Soynlcanlann aeızlarına ııcanz isallah!» diyor... Sonra bir de diyor ki. «Hele bu yol blr açılsin, ondan sonrasını seyreylesin (örenlerin cözleri!» dl yor. «Gün doğmadan neler doğaı. dağlannutda ne gııller çicekTer nçaar! .• dtyor . 5onra diyit ki ..• Sonra, Dörünun İttMeıfnl k*öiUr r «Adifuıı kapattılar. xxxm. GELİN Sonra gelin alıcilar ALAT1 gSrflndfi. DtŞt BOND B a ş l a n n ı n üstünde bir b u l u t U feliyorlardı. Demiri k ı n , kulan, «yefil»!, dorusn, ke'yler» den kopup gelmis atlar, atlılar .. Reoyu dkllarla, yapraklarla, koyun kurt, kaplan postlanyla, boyalı yunlerle, boncuklarla, poçularla suslenıislerdl. Karı. kız, çoeuk, çok insan dolmuftu fistüna, T e n tesini soküp atmıslardı. B a ğ ı n ş ı p çağrıjıp ceHyorlardı. Tak tak tak tak! Durmadan sıkıyorlar, durmadan besllyorlardı h a c ' i n n d a k i bulutu. Yola Ize sığmıyorlardı. Atlı> v e bu kamyondan başka. belki yiit daha ar vardı. Taksller. minibüsler. otobürier kamyonlar vardı. Yolun Ud yamndaki tarlalara tajıyorlar, biribirlerinl (reçiyorlardı. Tabanealardan, tufeklerden çıkan barutun koknra. havadaki y e l de dafilıyor. savrnluyordu. Gökeimenden baktnca insana korko veren bir kalabahk görttntiyordu. T o z o t u p geliyorlardı. •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••t tArkın rarl İhlimaller TİFFANY JONES ENKE"yl Buyükelçiyle birlikte bırakarak büroma yollandım. Yanm saat sonra mesajın müsveddesi ile birlikte odaya girdiğimde Büyükelçi yalmzdı. Btttün banlann ardında olup bitenleri sezebiliyor musunuz? diye sordu. Bir tuzak lhtimalini de R»Z den uzak tutmamak gerek tabii. önce bize gerçek belgeler verilir sonra sahte belgelerte tuzaklar hazırlanablllr Adamın saml mî olup olmadıgmı tyice anlamak şart. Belki de tngilizlertn tuzafıdır bütün bunlar. Sonra skandal ihtimalinl de düsünmek lâzım. Adam bakkında kisisel t» lenimleriniz) ölrenmek isterdijn... Pek ohrmln dlyemem efendim. Gerçi konuşmamızın gonnn da anlattıklannm t^rcekliğine inanmamış değildim. tntilizlere olan Idni, ibaneti için yeterU ne» den sanlabilir. Avnca para kazantnak hırsmı da hesaba katmak gerek. Sonuç olarak basit bir serseri ile karsı karsıva olmadıeımız asafı ynkarı kesin. Tabii batfin bunlar benim W sisel izlenimlerim. Eeer biTimkilerden biri yap mıs olsaydı böyle Wr teklifl tnçilizler nasıl hareket ederlerdi? öyle sanıvornm ki hemen kabul ederlerdi efendim. Savas Inmda hiç bir olns bn tür bir teklifl reddedemez. Bansta mesele tamamen baska açıdan alınabilir. örnepin çalman belcelerin tngüiz elçisine tevdi edömesi banş ânında daha diplomatik bîr davrams sayılabilir. Ama sa vas sırasmda... Büyükelçi elinl uzatrp hasnrla dığım mesajın müsveddesinl al 19 LSboratuvarlar yönünden yazı makinesi sesleri geliyordu. Bir teslirn tnernuru Kelmisti: Doktor Riviere seromlanî Avlunun dibinde. Sagdaki kapı. Jolo bırak «u kardesinl rahat. Kolunun altında Madam Martinin şemsiyesi, Maigret basladı merdivenîeri çıkmaya. Birınci kata kadar ev veniden onanlmıştı. Duvarlar bovalıvdı, basamaklar dlllıvdı. îktncl kattan sonrası baska bir âlemdl. Duvarlar klrUydt. döseme eftrl büftrtlvdü. Dairelerin kapılan cirkin bir kahverengive bovanmıstı Ve kapılann üstünde va ijjnerle ilistirilraiş kartvizitler. vahut aliminymndan küçük Dlakalar eörünüyordu. ücua blr Itartvisltln üstünde çu vaa okunuyordu: «Mösyö ve Madam Edftar Martin». Sağda ucunda vumuşak bir ponponu olan sae «nsüsü Uç renkli bir kordon sarkıvordu. Maigret kordonu çekince evin bosluSunda hafif bir çıngırak öttü. Sonra hızlı ayak sesleri duyuldu. I GARTH DOJCUBULMUŞ e öü/EMüâi saat 8ÖLGE AYLÂK MUSA DOKTOR Opr. Ürolog Süreyya ATAMAL ( Sıratelviler 69/1 I A K 8 1H Tell. : 44 S? 44 hatsız olmazlar. Bır evın en önemli karakteristiği kokusudur kuşkusuz. Burda sağır bır koku vardı, biraz cilâ. bıraı mutfak. biraz eski elbise kanşımı. Bır kafeste bır kanarya zıplıyor, bazan bir damla su sıçratıyordu dışarıya. Komiseri büyük koltuğa Bır ses: oturt. Kim oT dedi. Koltuk. Sadece bir koltuk Şemsiyenizi getirdim. vardı. Mesin kaplıyd». O kadar Kapı açıldı. Bir metrekarellk bir antre vardı. Kenardaki port koyuydu ki, rengi siyaha benziyordu. mantoda çiklet renkli pardesu Ve Madam Martin sabahki sarkıyordu. Tam karşıdakl kahalinden çok değişik, kırıtıp pı, yan galon, yan yemek odası duruyordu : bir bölmeye açılıyordu. Bir sandıftın üstünde bir radyo du Bir şey alacaksınız... Yok ruyordu. mutlaka... Martin, bir aperatif getir. özür dilerlm rahatsız ettiMartin sıkışmıştı. Belki de ğim için. Bu sabah odamda u . içki yoktu evde. Belki de sadenutmuşsunuz bu »emsiyeyl ce şişenin dibinde kalmıştı. Gördünüz mü. Ben de o Mersi madam. Yemekten tobüste unuttum «anıyordum. 3nce katiyen içmem. Sövledim Msrtin'e de.. Ama vaktiniz var. Maigret gülOmsemiyordu. KoHazindl bu. Her şeye rağtnen calannı soyadlanyla çagırma günde birçok saat günesin partutkusunda olan kadmlara alıladığı ve özgürlük içinde gersıktı. çek kuşlann bulundugu blr Martin oradayıîı. Ayagmd» çizgili bir pantolon vardı. Üs veryflzünde yasamaktan, bir ırnan olmaktan »izi ürküteeek tüne çikolata renginde kahn kadar hazindi. kumastan bir hırka giymişti. Bu insanlar ışıgı «evmiyor ol Riea ederim buyurun. malivdılar Çünkü üç ampul de Rahatsız etmis olmıyayım. renkli kalın kumaşlarla Bzenls Saklıvacak bir »eyleri ol7aman ra ten çok az bir ısık venyorlardı. Maigret : özellikle cüi kokusu diye düsündü. Evin kokuıuna en hakim olan koku oydu. Gerçekten de meşeden maslf masa bir patinaj alanı kadar cilalıydh Mösyö Marün'in ağztna, misafir kabul eden bir ev erkeği gülficüğü yapızmıstı. Maigret pencerelerin «vluya baktığını çok iyi bildiği halde: Vosges alanına bakan hârika bir manzaranız olması gerek, dedi. Bu alan bir tanedir Paris't*. Hayır. îkinci katta, cephedekl dairelerin tavanlan, binanın stilı gereği çok basıktırlar. Bıliyorsunuz ki bütün alan tarihsel bir anıt olarak değerlendirilmif durumda... Ve çok üzücü bir *ey bu. Bakın yülardan beri bir banyo dairesi yaptırmak istiyoru» ama... Maigret peneereye yaklasmıştı. Önemsiz bir hareketle üstünde bir gece önce gölgelerin oynadıgı per deyi araladı. Ve kibar bir misaftr gibi konutmayı dahi unutacak ölçüde etkilenmiş olarak kılakal» dı. Tam karsısmda Couchet firmasınm laboratuvarUrıyla bürolan duruyordu. Asağıda pencerelerdeld renkll camlardan blr çoğunun renklert dökülmü5 oldugunu görmüştü. Gayet açık olarak Couchet'nta öldörülmüş olduğu yerde Mösyö PhilippeMn. sekreterinin kendisine tek tek uıattıgı daktiloyla rm zılmış mektuplan imzaladıgı gBrü Iüvordu Kasanın kilidi açık s«çik meydandavdı Ve lâboratuvarlara açılan kapı aralıktı. Llboratuvarlann pencerelerinden, kocaman blr masa boyunca. cam tüplelert paketlemek için çalısan beyas Römleklt kadınlann dızls) gtirünUyortlu. Herkesin bir Isl vardı Birincisı Wr sepetten çıplak tüpleri alıyor ve dokuzuneusu bir memura her seyi tamamlanmıs. paketleıi özenU blr kartona vazılar vazarak verlyoTdu. Kısacası eczahanelere teslim edeM>k mal hazırlanmis olarak çıkıyordu. (Arkaa rar,