26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA ÎKÎ M Agustes 1970 YARENLIK Ellf NACİ Tarihten o Derviş paşa »OPKAPI Saraymda işlenen cinayetler serisinden oldukoa gizli kaîmış bir Derviş Faşa I vakası vardır. Birincl Ahmet'in vezirlerinden klbirli, küstah bir adam. Saraya yakm yaptırdığı muhteşem konağın lnşaat masrafını Yahudi mimara yükleyip on para ödemek istemez. Kurnaz Yahudi paşadan oealmak içln konak.tan saraya doğru yeraltı bir lâğım kazdırmağa başlar. Bir taraftan da Padişaha ^fc haber talar, güya bu tünell Dcrviş Paşa kazdırmıı v* içine barut doldurup sarayı v« Padişahı berhava edecekmiş. 1SIR Beya,Padişah, habert alır almas 1SIR Beyahatinde Sul tan Aziz sa hatinde Sul tehkikata olduğu görülür. Derviş (irişir ve hakikaten bahleyin vapu fc^jS^Cl ^ makta run tan Azda sa C ^ T ^ I ? • ^ gilvertesinaaraya derhal laraya çağırtır ve Paşayı dogru bir tünelin açılde dolaşırken •orguya lüzum görmeden Akaköşede bir ateş yanmakta olğalar kapısından girerken paduğunu görllr, sorar. Kahve o» sayı boğdurur. Olayı arz odacağı olduğunu söylerler. Yantından »eyreden Padijah Ahgından çok korkan Sultan Azd« met I, yerd» yatan vezirine derhâl bunun söndürülmesinl doğru yürür, ayağı ile kalbine emreder. Refakatinde bulunan bir tekrae vurur. Paşada bir kahve tiryaldsi ömer Falz efen kıpırdanma olur, ölmediğini gödi kahvesini lçmek için güverterünce PacRşah belindeki o zümye geldiğinde bakar ocak sönrütlü, yakutlu hançeri çektiği müş. Padişahın emrl olduğu söy lenince: gibi Derviş Paşa'nın kafasını gövdeslnden ayırır. Bu, Osman «FesttphaneUah, baban Y» lı tarihinin benzeri bulunmaniçeri ocaçını kaldırdı, ofln da yan tek vakasıdır. kahve ocağını» der. Kahve ocagı M KBJEP b«fia, Udnin fiatfla* ftlbM, f hat bir nefeı aldı V«1L Nihayet paydoıl Boğueu bir neak Tardi o gfln. Üstellk, işlerln d* «n ağın: înjaatta beton dBküyorlardı. Sabahm köründe baçlamıjlardı i?e. Veli, omuzunda tenekt, uçüncü kata harç taşımıatı ak•ama kadar. Kendi kendin* «eamm {nktı be!a dly« tflylendi. Aıhnda, f»nç haraydı bu la. Oysa Veli'nin yaşı ellinin üstündeydl artık. Üstündeydi amı, ne haltetsin ki, başka iı bulamamıştı. Karısı vardı evde, üç de çoeuk. Betona da eyvallah demek lorundaydı. Onlan aç koyup, kahved» praia oynıyacak hali yoktu ya. Veli, bodur bir ağacın eılıı gölgesin* çöktü. Sırtını kireç variline dayadı, bir cıgara yaktı. Geleceği düşünmekten ürker, hep geçmişe dönerdl, işten sonra şöyle bir kaykıhnca.. Onbeş yıl kadar önce, Bulgaristan'dan göç edip gelmiçti buralara. Geldiğinde otuzyedi yaVmdaydı, şimdl elliüd. O gün bugündür amelelikti i?i. Pazarları da çahşıyor, haftamn yedi günCnfl aantiyelcrd* g«çiriyordu. A Bir torba yumurta Yazan A. F»rk mark istemenı, • • » bah» if tntanm tenej» Kalfa, hiç aksileşmeden, elini cebine attı, iki onluk çıkanp uzatü Veliye: «Bngün pa Besim AKIMSAR Köyden yeni gelmiş delikanlılar tercih ediliyordu. Hele saat, iş kanunu, sigorta gibi tatııı kcnulara burunlarını Eokmadıkları türece... dan birinin yaruuu Tcrdl. Naylon bir torba içln» konmu» on Tumurta aldı. «Günlük yumurta»ydı bunlar; torbanın üzerlne, l&stik mühürle, «rte*i gunün tarihl basılmıjtı. Tekrar yola koyuldu. An«ak, Veli'nin yirmidört saatlik çilesi dolmamıştı heniiz. Yolun donemecinde, kocaman bir futbol topu, kalenin ağı niyetine onun ytlmurta torbasmı buldu! Veli, soğukkanlı adamch. önce lâhavle çekti, sonra torbayı kaldırıp şöyle bir baktı: yumurtalar, sarılı beyazlı bir sıvı halini almıştı. Top, ayağının dibinde duruyordu. Oynayan delikanhlar çevresinde halka olmuş, sıntıyorlardı. Veli eğildi, topu alıp koituğuna «kıştırdı. de sopa yersin flsiflne ha!» Veli, bir bir onlann suratına baktı. Son derece ciddiydi. «Üstflrae matrinab tflfekle de gelseniz, vermem topnnuzu» dedi; «ben bn yumnrtalara bef lira saydım. Beşlifi avucnmda görmeden, topu alamaısınız.» Şuratı çilli, badik bir oğlan «Ne dnruyorns be! Marizliyellm namnssuzu!» dive bağırdı. Onun yanmdakl «Bosver» dedi, «niye morugu dövellm de başımıs derde girsin? Baksana, karakol bnmnmurnn dibinde.» Bir başkaıı löza kanştı: «Herif eember içinde yahu.. Top nasıl olsa bizim. Eflenellnı biraz.» İlk horozlanan cTelikanlı «Hıyara bak,» dedi, «hem oynnnmazu bozdn, hem de beş kâat lstiyor. Senin anan gfizel mi?» Veli, «inirlenmeden karşılık verdi: «Anam jflzft mi, bllmem. Ama bak torbadaki ynmnrtalara, berbat. Beş liramı vermezsenlz, karakola gidip yakalatacagım »Izlj» Velet alayı gülüyordu. Horoz taklidi yapan oğlan tekrar öttfi: «Bak «en dfidflk makamasına, çocuk korkntuyor! Hadl, nkıysa eemberl yat da (H bakalım karakola.^ Veli, pabucun pahalı oltfuğunu görüyordu. Evet ama, dönüş yolu da kapalıydı artık kendisi için. Oğlanlar, yetişkin çocuklardı. Beşiyle birden başetmesi zordu elbet. Ancak, dayak yiyip yıkılmadan önce topu kaptırmıyacaktı; kararlıydı. Yumurta torbasını, topun yanısıra sol eline aktardı. Iç cebindeki keser sapını da sağ eline elıp havaya kaldlrdı. Gözleri, yuvalarından uğramış eibiydl. Şu anda hanrdı dögüşe... Ağır ağır yürüdü. Çember, kendillginden aralanmıştı. Veli, karakola doğru Fareler ve insanlar ENSİLVANYA'd» Wistor müessesesinde tıbb! tecrübeler için milyonl&rca îare beslenmektedir. Şimdiye kadar yapılay tecrübeler göstermiştir ki, hayvanlar arasında insanlara en çok benzeyen hayvan fare imiş. Insanlarla yedikleri içtikleri aynı imiş. Bu benzerlik yüzünden insanlann tutulabilecekleri bütün hastalıklara kabiliyetleri varmış. Bunu etüd halinde yazan Mercury mecmuası biribirlerinl yemek hususunda, da benzerliklerl olduğunu ilâve etmektedir. P Ayağında, »ort nlyetine bir kara don vardı yalnıı. Çıplak vücudunun her yanmdan zjrılzırıl ter bojanıyordu. Gâvur gazoru denen o boyalı luları içmeıeydim keska, dly« düşündü. Ne garipti §u duny».. Çocukluğu, gençliği çobanlıkla geçmişti. Dağda, bayırda «iirünü güdersln. Kanşan görüçen yok... Akşam olunca tekmilini Ter, tamam. Poğnıldu; blraz 6te#eki !n•aat hortumunu, başından aşağı boca etti. Hortumdaki «u, güneş altında iyice kızmıjtı. Hamamda «andı kendini Bu arada Kalfa seslp ordu ona, «dalga geçme!» dı Veli, elindeki hortumı. yere att:: «Ne daigan be Ahmet Uita? Saat beş!» Beriki, «lyi >mt,> dedl, «beton dökümü bitnjedl daha. Bltene kadar çalışacajhı. Saat farkı ödenecek elbetj» Veli «Ben yaşlı adamım.» dedi, «çayn çalışacak hal kslm» Besfan: K. ARAD lartesi, işlenmiş vevmiyen bn, al. Bir daba da gelrae. Başka is bakarsın kendine.» Veli, «Kovuldum ran yanlT» diye sordu. Beton karan makineys doğru seğirtirken «bwnn sen lstedin» dedi Kalfa. Veli, biliyordu işln »slını. «Kısmet bn kadarmış» dedi, giyindi ağır ağır, gecekondusurun yolunu tuttu. Yol da azbuz değildl hanl. «Mutlu yuva»sına varmak iç:n, şehir gının rfışına çıkması gerekiyordu. Yolda, bir bakkal dükkânına uğradı. Onluklar Oğlanlann en heybetlisi, ona doğru bir adım attı: «Ver topu,» dedl, ««onra da çek arabanı, yallah!» Veli tınmadı. Oğlan tekrar horozlandı: «Snç bizde mi yani? önfine baksana yürürken! Bırak topu oraya. Dejilıe bir yürürken, oğlanlardan üçü peşinden geliyordu. Küfreden ikl•i, gerid* kalmışlardı. Karakolda tadaee İkl polls vardı. Karşılıkh oturmuç, çen« yanstırıyorlardı. Vell, önce bir «Selâmunaleyküm» çekti, sonra ekledi: «Şik&yetim var> Oyunlan yanm kalan demlnki oğlanlar gibi, polisler de sohbetlerini kes«n Veli'y» kızdılar. Bıyıklı olazu homurdandı: «Ne şikayetl f«»e, nasınna mı bsstılarT» Veli. anlattı jneseleyi. Bıy.klı, oralı bile olmadı. Bu defa, öteki dîle geldi: «Bn da mesele mi be! Ver topunu çocuklann gitsinler lslerine. Başına güneş geçmis senln!» Vell, hiç lstifini bozmadan, baş:na güneş geçmediğini, ama yumurta parasını almadıkça topu geriye vermiyeceğini, sabaha kadar da olsa komiserin gelmesinl bekliyeceğini söyledi. Polisler, Velfnin bıadı karsı•ında, yapacak ıey olmadıâım anladılar galiba. Biri «Ne halin varsa g5r» dedi, öbürü de «tşin yoksa bekle!» diye mırıldandı. Veli, kapı dibind* duran bir lskemleye llişti. Yorpundu iyice. Peşlnden gelen üç oğlan, kapı dısmda bekleşiyorlardı. Bir «aat kadar tonra, komiser geldi. Ayaga kalkan polisler, «Bir şikâyetçi var, beyim» deyip Veli'>i gösterdiler. Veli. oturduğu Iskemlede uyuyordu. Top ve yumurta torbası kucağındaydı. Bıyıklı polis «Uyan bakalım.» dedi, «komlser bey geldi fşte* Onu omuzundan tutup sarstı. Veli, önce öne doğru büküldü, sonra top ve torbay'.a birlikte yana yıkılıp hareketsiz kaldı. Geç vakit (îüzenlenen adlt tabip raporunda «Kalb durmanndan öldâğfl» yaz.lıydı. BULMACA;?:: Hece Bulmacası SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 V 10 1 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 \ GÜVE KADAR tanışmamıalardı ama erkek kadının, kadın da erkegin kim olduğunu biliyordu. Değişik semt lerde yaşayan, aksi yonlU dUşüncelere sabip ikl munervsrdiler. O EVET,,. NE DİYORDUK? 1 Kanunl devrinde 14 yıl kaptanı deryalık. etmiı, Sakız, Cerba gibi Akdeniz'de pek çok A A AK AK A Y adayı almış, Cezayir'i basmıj, bu BA BA ÇO DAY DE arada îspanya Kıralı Filip'in dobozarak lsDE DES HA î t nanmasuudönüşunde esir alıp datanbulV aaraya İD K A K A K A KAR mat edilmiş, Vezirliğe yükselmis KAT KOR KUR M A bir kaptanımız; Aydınoğlu BeyNAT Nt PA RA RAF lerinden olup kurduğu donanma ile Papanın haçh donanması taRAK RAL RAM Rl raf ından imha edılene kadar EgeROŞ RUM St SİR Tl yi, Akdenizi dağıtmış bir büyük U UÇ UH U Y VA. komutan. 2 Blasco ön adı v» «Apokalipsin Dört Aüısı, KanYukarıda gördüğünüz dağınık h Meydan, Kulübe..» gibi eserleheceleri aşağıdaki «oruların kar riyle bir Ispanyol yazan; Hoca«ılığı olarak bir kerede Jrullanıp sı Pissarro etkisinde empresyonizmde, Emile Bernardia tanınumaralan çizgilere yaztnız. Mey şıp renkleri bölümcülükte çalışdana gelecek kelimelerin sıra fle mış, gentetizme geçmiş, Van yukardan ajağıya İKtNCt vt DÖR Gogh'la beraberken saldınsına DÜNCÜ harfleriıü okuduğunu» uğramiî, kaçfağı Tahiti'den şahevan; Kimyada demir. 12 TERyük bir kaptanımız; Rumlarda llvar îki Kişiyi Çekemez, Son serler verip sefalet hastalık içinSt bilgiçlik taslayan; Erkek giaziz. 2 TERSÎ doğunun en bü Yaprak.J ünlü Amerikalı yazar. da, Televizyon için fikrinl soran. de ölmüş bir ressam (Paul); Hind yimli ve davranışk bir Fransız yük âlimi, filozofu, dünya ilim 10 Kimyada altın; ön adı Milara Peter Ustinov'un: «Televto kadınlarınm millî giyimi. 3 K» kadın romancı (George); Teştarihinin ikinci hocası büyük guel De olup yazılan ile sürgiine yonu gcrçfrkten öğretld bnlmak nun; TERSt Meksika'nın ük sa rifat kaidesi mânfisına; TERSl Türk; Vatanı Dağıstan'uı hürriuğramış «Sis, Ensoyes, Savaş ikinleri medeni kavim; TERSİ Ba taynn. Eş dost etrafma ioplanıı kimyada berüyum. 13 TERSl yeti için Çarlık ordusu ile 25 yıl çinde banş..» gibi eserleriyle ünü müziğinde ana motifin tekraAlmanya'da nehir; Almanya'da toplanmaz .• diye başlayan ceva. nndan ibaret, canlı hareketli bes savaşmış büyük Türk mücahidi. lü büyük İspanyol yazan ve probir aanayi bölgesi; Derman, takat. 3 Yapılmaması veya yapüması fesörü; Daha aşağı derecede. 11 bınıa geri tarafını bulacaksınız. teler (Beethoven'in konçerto fi14 Arapçadan Muhiddini'nin icap eden şey; Yeryüzü parçası. Freneesco ön adı ve Alba düşe1 Kafiye, 2 Kabuklu bir de nallerinde çoktur); TERSt bir Kamusunu, Farsça'dan Tebrizli Bir hayvan. 4 Vücut yapılısı si ile aşkı kadar insaıüık sevgisi koşu. 4 Alaturka musdkide bir Hüseyinî'nin Burhanı Kab'smı nlz hayvanı, 3 Bildiğinden ?aş makam; Kafiye; TERSl anlam. özelliği ile bir sure karada kalıp dolu tablolan Ue büyük İspançevirmesiyle Mütercim nam şa hareket edebOen balık; Küçük mamt, 4 İhsaslardan gelen yol ressamı; TERSÎ küçük nebat ir, âlim bir büyügümüz; Ingiliz, 5 Takma isim; Avrupa'da başçocuklann bajında görülen kepek 12 Uzakdoğuda yaygm bir dijuura mal olan rüıirJe llgüi kent; TERSÎ ainagog; Bir besin. Amerikan ağırlık BStemlnde en tabakası. 5 TERSl yabancı; nin kunıcusu; Taklit etkisinde, bilgl, anlayiî. 5 Hafif yo 6 Suçu bağışlama; Çek milll küçük parça; Kocası kıralın kaTERSl G. Amerika'daki büyük erkeklerde de görülen bir sinir çındığı yardınu, mücevhederini kuş, 6 Narı beyza, 7 Hırsız müziğinin babası, besteci (Satılotlaklar; Eser (Lâtince'den). 6 rahatsızlığı. 13 Bir suçu yapsatarak Kristof Kolomb'a yolcumış nişanlı); TERSl yüz; Asya'da hk, 8 Bir ilimiz, 9 Namzet, Minareden okunur; Bitkilerden madım diye direnme; Vakitler. luk için yapmıs Ispanya Kıralielde edilen güzel koku; Kimyada 14 Birleşmiş Mületler Teşkilâ10 Temelâz iğreti yapı, 11 nehir. 7 Kabasaba baston; TER çesi Sl kimyada mangenez; TERSl bü magnezyum. 7 Elçüiğe bağlı m» tının rumuzu; Fransa'da nehir; Edipler, 12 Divan edebiyatı ni yük hububat amban; TERSl kimmur; Insan elinden çıkma değerEski yazıda bir şekil. 15 DeYUKARDAN zım sekli. 13 Asya'da göL 14 yada plâtin. 8 Bir Osmanlı ta li jey. 8 Denizcilikte hamla bussy gibi müzikte impresyonizBir balık, 15 TERSl Hey m» rihçisi; Bir şeyin en kenan; Gehamle çekilmekte yahut bırakılmi veren besteleriyle (Su oyunnişlik TERSl bir balığın kuruAŞAĞIYA: makta olan halatı bir müddet elnâsma hitap, 16 Sehrin dıj mı tuîmugu. 9 Eski zaman derelan, Hâüralar, İspanyol rapsodide tutma; TERSl eski Roma'da £İ..). Fransız bestecisi (Maurice); halleleri, 17 Suçu olduğu gi bej'i bina^ı; Roma Imparatorla1 Sultan Ibrahim lamanı Pazar yerinde halkın istişare ve Sebep. 16 Akıl; Değerâz mânâbi anlatma, 18 Şalvan bele bağ rından: TERSl oniki tonu, çey kaptanı deryalık etmij, Karaseçilenlerin danışma yeri. 9 sına; Bir deniz. 17 TERSl zarek notaları Stravinsky ile Schön layan bağ, 19 Muhtelit, deniz ve Akdeniz'de pek çok yaAsyada bir başkent; Avusturya' rar ziyan; Tek kişi için yazılmış berg'den çok önce bulmuş, fakat rarlık göstenniş, ferman üzedan Tuna'nın kolu; Asıl adı Sidmüzik parçası; Hafif, yan şeffaf 1 eserlerini reklâm etrne gayretire bastırdığı Trablus Beyinden ney Porter olup düştüğü hapiskumas. 18 Kimyevi bir cisim; ni göstermemiş: sigortacılık mes aldığı ganimeti kendisine mal et haneden dışardaki kızma bakDolabm gözleri; Kimyada klor. leği ile Amerikan bestecisi (Char mesi fitnesi ile ldam edilmij bümak için yazdığı hikâyelerle (Bo19 TERSl akciğer; Kardeş ka3 les Edward); Bir nota. 10 Torılan; Batı Anadolu yiğidi. 20 4 roslann Hatay'a kıvnlan kolu; Eserlerini çeviren Avrupalılann Okyanusun, Kamçatka yanmada 5 Hacı Kalfa diye isim verdikleri. sı içinde kalan parçası olan deBulmacalann çözümü 6 niz: Sıtma yapan sivrislnek. 11 çeşitli ilim dallannda 20 kadar e«eriyle fKeşfıiz zfinün, Cihannu7 TERSl ayak; Bir deniz; Kurupbugünkü CUMHURİYET'te ma.) büyük âlimimiz. 8 larda yaşıyan foka benzer hay9 10 11 12 13 14 ıabah, çiçeklerin bakımı v« temizliğl İçin parka dağılan bah parktan geçerken, uzaktan atılan bir taşın yakınındaki ağaç göv15 çivanlar, genç kadının cesedlnl lükstürmlerinin gerisinde bul desine çarpmasiyle kendini hemen yere attı. Bundan sonraki da18 muşlar ve hemen karakola haber vermişlerdi. kikalarda sesslzliği bozan bir şey obnadı. Şef yerinden çılnp el Şef'in ceset üzerinde bulduğu kimlik civardaki hastanenin feneri ile taşı buldu. Ekibe, nöbetçi bırakarak dağüabileceklerini 17 hemşirelerinden biri olduğunu belirtiyordu. Incelemesini bitiren söyledi. Taşla beraber hastanenin yolunu tuttu. Taşın üzerine bir 18 uzman, bıçaklanarak öldürülen kızm boynundaki lekelerden ve kâğıt sanh idi. Kapıcının kulübesinde kSğıdı açan Şef, büyük 19 saldırış şeklmden ağır govcfeli manyak ve «adist bir kaatille kar harflerle yazümış, iğribüğrü şu satırlan okud^ı: «AVUCtJNUZ'U şı karşıya olduklarını, cinayetin dün gece saat 01 civarında işlen TALAYIN». Şef, cinayeti bilen ve tembihlenen Kemal adlı ufak diğini söyledi. Hastaneye giriş kapısındaki kulübesinde görevli tefek yapüı kapıcıya dönerek: «Bn saatlerde her gece kapıyı sen olup, çağrıian gece kapıcısı, cesedi görünce saat bire doğru kapı mi bekliyorsnn?» Kapıcı: «Evet, 24'ten sonra sabaha kadar nfibet dan çıkan kız olduğunu tanımıştı. Geçenlerde de buna benzer bir bende. Talnu haftada bir ;ece, aynı zamanda kaloriferlere basaltfmmn başka bir hemşireye yapıldığını fakat kızm kendisine kan Salib, benim görevimi alır. O da yann akşama rastlıyorj» •adece anlatmakla geçtiğini, üzerinde fazla durmadığım, oradan O sırada içeriye beyaz önlüklü bir erkek hastabakıcı girdi. koşarak kaçmış olduğunu söyleyen kapıcı, hastaneden otobüs durağına kestirme olduğu için gece bu parktan bazı hemşirelerin Şefi görünce duraladı ve kapıcıya: «Şimdi meşgnlsünüz. Polis bey çıkınca felirim» deyip rfışan çıktı. Şef: «Şn bir saat içerige>;tiğlni ilâve etmişti. SIBEL KABÜLI sinde, hastaneye kimse girip çıktı mı?» Kapıcı: «Hayır, katiyen!» Şef, hem kapıcıya hem < « bu arada çağnlan hastane personel dedi. Kulübeyi inceleyen Şefin gözleri, duvardaki îotoğraflan ve * şefine olaydan hiç kimseye ahsedilmemesini, sorulduğunda ölen raftaki öteberi arasmdaki llâçlan gördü. Bir de buruşuk bir rehemşirenin izinli diye bildirilmesinl istedi. Parka sokulan araba çeteye rastladı. Reçete altı ay evveline, travmalı bir ameliyat hasile ceset sessizce alıp götürüldü. Aynı günün akşamı, kadın po tasma aitti. Kapıcıya döndü: «O gün, seni parka çagırdığımızda, Yukarıda kartvizitini gördülislerden bir tanesi görevlendirilerek personel şefinln odasından knlübede kim vardı?» Duvardaki iriyan birinin resmini gösteren ğünüz Bayan, değerli romancüaayrılıp, hemşire kılığı ile hastaneden çıktı. Aynı saatlerde gizlen kapıcı: «Bn arkadaş! Cemil, gründfizcfi elan^ Şef yaklaştı. Fotoğrımızdan Orhan Kemal'in eserlemiş ekibin bakışları arasından parktan geçip otobOı durağına raf plâjda çekilmişti. Altındaki tarlh, altı ay evveline aitti. «Anrinden bir tanesine hayrandjr. yürüdü ve nihayet gelen taşıta binip uzaklaştı. O gece ve müte laşıldı !» dedi ve kapıcınra bakışlan arasında masadakl telefona akıp gecelerde bir şey olmamıştı. Parkın loş aydınlığı lçinde «aat uzandı. Kaatil kimdiT NedenT Eserin ismi de kartviziti teşkil lerce boşuna beklenmişti. Nihayet, personel şefinin de hastaneeden harflerin arasındadır. it kaldığı beşinci gece, kapıdan çıkan kadın polh «vru aaatte HAZIRLAYAN : Bir çayhaneds ayn ayn köçelere oturmuştular. Eski günlerden kalma bir sslondu burası. Yaşlı garsonlann hizmet ettigl ağırbaşlı müşterüer geliyordu daha zdyade. Geçmişi hatırlatan garip isimli küçük pastalan Ue şönret yapmıştı. Arasıra kaçamak gözlerle birbirlerine bakmaktan kendilerlni alamıyorlaxdı. Genç kadın iklde bir kolundaki saati konU rol ediyor, genç adam da zamanın akıp gittiğini karşı meydandaki reklâm saatinin akrep ve yelkovanından anlıyordu. Bir aralık erkek ftni bir kararla ayağa kalkarak masanm üstündeki tepsinin içine bir mlk tar para bıraktı. Sonra salonu boydan boya geçerek genç kadının masasına gitti. Hesap pusulasını aldı. Toplamı okudu. ödedi ve şöyle dedl: « Bekledlginı hanımın gelecegi yok. Sizin beklediğiıüm erkek de geclktl. Onlanu da yaşamanın mfimkun oldu|una pekâlâ ispat edebiliriz. Buyurun çıkalım.» Kıs bitmek, bahar da başlarr.ak üzereydi. Köşe başlannda satılan kebap kestanelere ilk menekşelerin kokusu kanşıyordu. Böyle bir mevsim dönümlinde aşktan bahsetmek tamamiyle abesti. ÇünMi çevredeki her şey aşkı ifade ediyor ve aşkı hatırlatıyordu insana. Bir saatlik bir geztntiden sonra genç adam, kadını villâsına kadar göttirdü. Aynlmadan önce ellerini avuçlarına aldı. Sonra beline sanlarak onu kendlne çekti. Daha sonra da dudaklanndan öptü. Genç kadrn bu ftni yakmlık karşısmda şaşırmış gibi davran naak zorunda kalmıştı. Ve gözlerinl böyle böyle açarak: « Ne yapıyorsunuz?» dedl. Erkek uzaklaşmıştı bile. *** ESADÜFENMİŞ gibi tekrar karşüaştılar. Sanat galerilerini gezdüer, başka başka çayhanelere gittiler, genç kadma ait kınmzı renkll İM klşilik spor arabayla şehir dışma çıktılar, tenha yerlerde durak yaparai birbirlertne uzun uzun kendilerini anlattılar. Daha sonraki gUnlerde («nç kadın erkeğin evine gittL Okumak için ondan kitaplar aldı. Okuduktan sonra bunlan lada Kadının en akıllısı bile B İçin tekrar tekrar fitü. *** ÖYLECE birkaç ay geçti. löai de ayn ayn yönde birer yazlığa gittiler. Sonbahar gelince ilk ziyareti fcarim yaptı. Divanda dizdize oturuyorlardı. Yeni bir konuya girmeden evvel herfca^ımnyaptığı gibi bu kadın da elindeki sigarayı tablada ezerek dudaklannı yaladu « Şlmdiye kmdar bana hiç knr yapmadm... Doğrusu y* merak edilecek bir şey... Benden boşlanmıyor musun yoksa?. Bu sual erkegl pek şaşırtmısa benziyordu. « tlk gün dabü aendeıı daima hoşlandınu» « Sonra?» « Hoşoma gltmege devam « Ne «»MMI» kadar?» I CİNAYET BULMACASI KAATİL KİH? O « Tanna kmdar^ « Şu haJde ilk rün benl tlk defa öptükten lonra böyle bir şeye bir daha niye lüzum görmedln? Yoksa her şey hemen oracıkta başladığı gibi sona mı erdi?» Beriki gayet soğukkanlıydı. Fakat ölçülü bir soğukkanlılıktı bu. « O günden sonra birbirinl seven iki insan olduk seninle.» • Ne demek istiyorsun?» « îzah edeyimj» Kısa bir fasıla ve izahat: « Bütün aşklar iyi başlar fena biter. Yeni katalı eski bir adam aşkı üç kelime ile tarif etmiş: İltifat, hakaret, kürür. Biz de aşk mevzuunda herkes gibi davransaydık âkibetimiz bu olaoaktı. Küçük lâflar, büyük lâflar, kaba lâflar... gibi kabredici bir üçgen arasında sıkışıp kalmaktan kendimizi kurtaramayacaktık. Seni ilk günden itibaren hararetle arzu ettim. Anlamış olman lâzım. Bu hararet bir hafta sürdü. Sekiz ırün içinde fiilen elde etmediğim sana ait şeylerin hepsini hayalimi çaIıştırarak elde ettim. Kafamın içinde sen her şeyinle mevcuttun artık. Vücudunun bir tek nteçhul noktasi bile kalmamış tı. O anda gözlerini nasıl yumacağından, vücudunu bitkin bir teslimiyetle koUarunın arasına nasıl bırakacağma varıncaya kadar her şeyi biliyordum. Daha sonra bana söylemediğin yalanlan da duydum. «Biz sanki birbirimiz için yaratümışız» diyecektin. Halbuki bu dünyada kimse kimse için değil, herkes kendisi için yaratılmıştır. Bu sekiz gün lçinde aramızda olup bitmeyen hlçbir şey kalmadı yavruın. Sonra tecessüsler tükendi... Ellerimiz, dudaklarunız birbirlerinden yoruldu, et ve deri hırsı saman alevi gibi söndü. Böylesi çok daha iyi değil mi?. BUerek, isteyerek, suurlu bir açıdan birbirimizi aldatacak, birbirimizi atlatacak kadar seviyesiz bir duruma düşmedik. Bütün sevçililerin yaptığı gibi sayfiyeye biz de beraber gidebilir, böylece de birbirirnize katlanamayacak, blrbirimian varlığına tahammül edemiyecek kadar aradaki aşkı ve sevgiyi müzminleştirebilirdik. Artık araraızda anlatılacak, konuşula. cak hiçbir şey kalmadığı için bizi oyalasınlar diye başkalannı sinemaya, tiyatroya, yemeğe ve çaya davet etmek zorunda kalmariık değil mi? L'zun bir süre birbirimizi hiç görmediğimiz halde her buluşmamızın sonunda birbirimize bir kerecik olsun: «Tekrar ne vakit buluşuyoruz?» sualini sormak meo buriyetini de duytnadık. Böylece ufak tefek hilelere, basit yalanlara ve mânasız aldatmacaUra hiç lüzum kalmadı. thanet, şüphe, kıskançlık ve kuruntu gibi şeyler bizim için bahis konusu defil. Bu sayede sıkıntı canavanndan uzak kalmanın bütün imkânlanna safaip olmak da erişilmez bir mutluluk bence. Şimdiye kadar ne ben sana, senden daha güzel bir arkadaşım kastederek: «Aman ne mânasız şey» dedim ne de sen benim bir arkadaşımı kastederek: «Pek ukâlâ ve kendini beğenmişs demek zorunda kaldın. İki insanın birbirine: «Neden, niçin, nasıl?» diye saçma sualler aormaksızm sevişmesi cidden müstesna bir şey. Ortada «Niçin» olmayınca «Çfinkü»yü aramak mecburiveti de yoktur.» RTADA bir niçin varoı. Fakat bunun çünküsünü aramak kadma çok zor geldiği için evvela bluzırnu, sonra sütyenini, daha sonra da etekliği ile diğer öteberisini çıkardı. Askılıkta duran erkeğe ait sabahüğı giydi. İki saat sonra aynhrkert blraz yorgundu ama çok mutluydu. « Ne vakit buhışuyoraz?» diye sordu. Erkek kapıyı kapatıp odasma döndüğü zaman hayli üzglindü. Bir sigara yakıp dumanını havaya iifledi Şöyle düşünüyordu: « En akıllı kadınlar bile eilerine geçen müstesna bir fu> sattan faydalanmasır.ı bilemeyecek kadar budaladır.* Kartvizit Bulmacası O AynlmadaB fioee kadının oeııne sarıldı dudaklarından ö t kendine çekti,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear