23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 Ejlül 1909 CUMIIUITY^T Yazan: BARNARD CHRISTIAN hale etmelc gereklyordu. Profesör Chrichton'un oğlu Dirk, bu görevi üzerine aldı. Berbat bir durumdaydı kızcağız. Biltün ra himi kesip almak icabetti. Fakat bu arada bir de terslifc oldu galiba... Genç kız evvela :norardı, sonra sapsan kesildj ve ameliyat masasında öldü. Yapacak hiçbir şey yokru. A meliyat yerini kapadık, dışan çıktık, feci olayı da delikanlıya anlattık. «Kurtarmak kaabil olma • dı. Mevcut çarelerin hepsine başvurduk ama, yine de öldü nişanlınız...» Başını kaldırıp şöyle bir baktı... önce bana, sonra Dirk Crich ton'a. Dedik'erimize inanmak lstemiyen bir hali vardı. «Hayır... Doğru değil... ö Iemez... ölmüj olarnaz... Bir dakika eTrel şuradaydı.. Ayakta... Ve konuşuyordu...» Daha sonra hemen oracıkta eandalyelerden birine yığılarak ağlamağa başladı. Agladığı için utaruyordu herhalde... Yüzü nü duvardan yana döndürdü: «Bütün kabahat bende... Onu ben öldürdüm. Allahım... Evet onu ben öldürdüm...» Dirk bir kolu ile onu omuzundan sardı. Fakat o, hiçbir şeyin farkmda değilmiş gibi yüzü duvara dönük, konuşmağa devam ediyordu: HAYATIM hayatı kurtarmaktır. Buna mukabil hastanın hastalığı sehebiyle çektiği ıshrap konusnnda bize sorumluluğun zerresi bile düşmez.. Durum, doğrudan doğ ruya kendisiyle ve kaderiyle ilgili bir şey.. Biz sebebiyet vermemişsek, sebebi ortadan kaldırmağa da mecbur değiliz.. Şayet tıp açısından miimkün olamıyorsa tabiî.» «Boş yere ıstırap çekmesini önleyecek çarelere de baş vurulamaz mi demek istiyorsunuz?.. Himaye bakımından..» «Hayır ben sadece hastanın çektiği ıstırap karşısında sonımlu oimamahyız divorum . Ama korkarım Chris, sen bu dersten gereçi kadar faydalanamayacaksın..» «Niçin?..» «Sen kendini hastalarla bir tuttuğun, hattâ bazı defa kendini onların yerine bile koyduğun için böyle oluyor.. Dikkat ettim ve çördüm.. Hastadan bir şeyler alıyor, kendinden de hastaya bir şeyler veriyorsun..» Bu kelimeler bana hayli dokunmu^tu. Demek ben vaktiyle neysem hâlâ oydum. Beoufort West'de bir apandisit ameliyatını izlerken fenalık geçirdiğimden bu yana hiçbir şey ögrenemenıiştim galiba?.. «Söz konusu dersi sonuna kadar benim.seyejneyeceğim öyle mi hocam?» «Hangi dersi?.» «Hastalara kendimden bir şeyler verme, hastalardan da bir şeyler alma meselesi...» «Yanlış anlamamalısın Chris... Bu dediğin şeyi yapmayacak bir tek doktor tasavvur edilemez yeryüzünde.. Bu tıpkı bir kadını öz evlâdına el sürmekten menetmeğe benzer. Bu, varadılışın, varoluşun desteklediği bir gelenektir.. Hastasına kendinden bir şey bırakmayan, ondan da bir şeyler almayan doktor. doktor değildir bence.. Oysa sen iyi bir doktor olmava nunzetsin delikanlı.. Hiç mrrak etme...» 18 yaşmdaydı genç kız; ameliyat masasmda öldü Marıa olsyından, sıcağı sıcagına profesör Crichton'a behsetmek zorunluğunu duymuştum. Olup bitenlerden haberi varmışçasma manldar bir tebessümle güldü. «Hepimizin başından geçmiştir böyle şeyler... Bu bir içgüdüdür. Belirli yönlerde de bizi etkiler... Niye doktor olmuşuz?. tnsanların derdine çare nulmak için değil mi?.. Üiğer bir deyimle bizi bu mesleğe iten yine insanlar.. Aynı insanlara faydalı olmak »maeı ile bazı defa faydasjz heveslere bile kapılmaktan kendimizi alamıyoruz işte...» «Fakat bir hasta ölmrk iilere bile bulunsa bir doktorun görevi onu ıstıraptan kurtarmak, ra da bu ıstırabı hafifletmck değil midir?..» «Şayet imkân ve şartlar uysrunsa bizim büyük soruıtıluluklar tasıyan görevimiz bir yorsun »en?.j» «H»yatı tercih edjyornm tabü.» «Şu halde kız bu konud» iki defa suçlu... Doğacak bir ÇOCUBU öldürdükten baska kendi hayatına da kıydı.» «Fakat ailesi ve içinde yaşadığı dünya, onun kanun dışı bir çocuk dofurmasını ay kın bir hareket sayacaklardı...» «Olsun. durumu bilselerdi çocuk düşürmeyi doğums kıyasla çok daha aykın sayacaklardı muhakkak.» Sonraki gürüerde delikanlv yı düşünmeğe devam ettim. Profesör Crichton, hastalan v s hastalıklan fazla benimsedigim için beni tenkit etmekte haklı idl. Şu genç adamın benliğinden ve suçundan birer parça da bende kalmıştı. Olaydan Louwtjie'ye b&hsettim. Derhal kızın tarafmı tutarak savunmasını yapmağa başladı O ısrar etmeseydi kıraa b&şı belâya pnnez, mevsimsi» bir ölüme de» kurban Rİtmezdi. Fakat siz erkekler hep böyleshıiz. Bütün »uçu ve sorumluluğu kadına yüklersiniz. Bu durnrada o delikanlı çifte ci nayet işlemekten s»mk olarak mahkemeye verilmelidir. Hem bi yavTnnun hayatına, hem de bir senç kıza taymak ne de • mek?... Taammüden işlenmif cinayetlerden ne farkı var bunun. Adalet en kestirme v o l . dan yakasına yapışmalı. yedifi haitm hesabım «ormalıdır.» GENÇ BİR KIZINT BAŞINA GELENLER Bir akşam sevgilisi ile birlikte genç bir kız hastaneye gelmişti. Derli toplu, giizel bir kızdı. 18 yaşlannda gösteriyordu. Erkek de esmer ve çevik bir tipti. Birbirlerine gerçekten âşık olduklarını ilk bakışta anlamak mümkündii. Sonra henüz evlenmemiş bulundukları, buna mukabil başlarının derde girdiği de besbelliydi. Neticede genç kız ıkına sıkına, mahçubiyetten de renkten renge girerek durumunu açıkladı. Delikanh onu gebe bırakmış, kendisi de bundan kurtulmak amacı ile bir takrnı çarelere başvurmuştu. Netice itibariyle ranim delinmiş ve bir iç kanama baş göstermişti. Vakit kaybetmeksizin müda «Düşürmek istemiyordu... En büyük arzusu bir evlât sahibi olmaktı... Fakat ben aksi kanaatteyim... Ailesi bakımın • dan bir alın lekesi sayılacakti... Ayıp olacaktı... tşin farkına vardıkları gün bfnim için demediklerini bırakmıyacaklardı. O, dayanıyordu... Kim ne derse desindi... Doğurmak istiyordu bu çocuğu... Bütün derdi buydu... t'st tarafına önemin zerresini vermiyordu. Bu bizim çocuğumuz olacak Bill diyor du bana... Bizim, ikimizin .. Onu beraberce yarattık, beraberce büyütpceğiz... Ben de istemiyor dpçildim ama, korkuyor • dum... Böylece de dayattun olmaz diye... O da mecbur oldu bu hale düşmeğe... Allahım, ben öldürdüm onu... Ben öl • dürdüm...» Barnard. yapma hir insan kalbi üzerinde kalb ameliyatının inceliklerini anlatırken mefe mecbur bırakmı; oluyo ruz... Kızın ölümüne sebebiyet veren nişanlısı değil, doğrudan doğruya biziz...» Dirk, başını İki tarafa sallıyordu: «Toplum «artlan ile hayat arasında hancisini tercih edi YARIN: Havlu sallayarak işaretleşrae usulü NIHAL KARAMAGARAU 44 Önünde. ardında, yanında arıyorsun, yok, gece karanlıkta yanında arıyorsun, uzatıyorsun elini, elini tutayım diyorsun, yok. Belki odadadır, yakıyorsun ışığı. aranıyorsun, yok... Sofranda arıyorsun, yok... Senin yaşantmda yok artık. Madern ki yok. kafamdan da, kalbimden de uzaklaşnrayım. yoksa çıldıracağ.m, onsuz yaşamağa alı şayım. diyorsun. Uzaklaştıramıyoi'sun. Sana kayna mış. Sende ikinci bir sen olmuş. Sonunda, sen yaşadıkça onun da sende, seninle birlikte yaşayacağına ve ancak seninle birlikte öleceğine inanıyorsun. Onu içinde taşıyarak yaşantmı hirlikte sürdürmeğe çabalıyorsun. Olayları onun gözüyle de incelemeğe, onun ağz'.yla da konuşmağa aîışıyorsun. Onun sevdiklerini seviyor, sevmediklerini sevmiyorsun. Işte bende. benim içimde ikinci bir varlık diyorsun ama, bu da teselli değil. Özlem bırakmıyor seni... Duyulannın ondan yoksun olmasma katlanamıyorsıın, yine de... Zaman zaman ölümü arayacak kadar özlüyorsun. Özlemin acısmdan kurtulmak için arıyorsun ölümü... Fiziksel bir ağrı, özlem... Dayanılmaz bir ağrı Bir hastalık. Bir çeşit ruh hastalığı... Kavuîulmadıkça ya da ölmedikçe geçmeyecek olan bir hastalık.. titilüfer'den ayrılmak cesaretini kendinde bulduktan sonra. böyle bir hastahğa yakalanacağını doktor Selim asla tahmin etmemişti. Etseydi, dünya hazineleri karşılığında bütün köprüleri yıkmak güciinü elde edebiiir miydi? Kestiremiyor. Özleminin hastalık halini almasında kansı Yıl dız'ın büyük rolü oldu. Ta evlendiklerinden bu yam. sekiz yıldır. kıskançhklarıyla, tutturaklarıyla, telkinleriyle etkiledi Selim'i... Çok çok akılsızca davrandı Yıldız. Selim bu sebepten karısını affedcmiyor. Bir misyoner bir dinsize din telkin eder gibi. sanki sevap işliyor inancıyla durdu Nüüfer'in üzerinde israr':a... Onu unutturmağa çabalamak bir yana. unutmamasmı «asüamağa uğraştı Selim'in. Bir süre durgunluğunu farketmemezlikten ge lebiürdi. Yarasmı sezmiyoi"muş gibi davranabilirdi. Sefkat, muhabbet, dostlukla yarasını sarrnasına yardımcı olabilirdi. Oysa. Yıldız. ilk birleştikleri gecedenberi insafsız bir lâubaliiikle basa basa yarasına. durmadan kanayan bir yara haline getirdi Selim'in yarasını. Onca uyarmalarma, ihtarlanna rağmen Selim'in. Yoksa doktor Selim, kendi ruh çöküntüsünden kendini kurtarabilecek kadar güç'.üydü. Azimüydi. Yepyeni hayat şartlarında sessiz azabını unutur, avu nabilirdi. Normaileşebilirdi. İmkân bırakmadı kansı... Mavi ipek perdeli salonda geziniyor, Selim. Ma vi ipek kumaşla kaplı kanepeye göz ucuyla baktı. Şu kuş tüyü yastıklan ağzına tıkayarak hıçkırıklarını boğmağa çabalayan karısını, oracıkta, o hal:yle görür gibi oldu. Dün uçak alanından döndüktpn sonra... Süphe yok. o zavallınm da elinde değildi. Hâlâ da değil. Yaradılışından kıskançtı Yıldız ve kıskançiığı bir hastalık haüni almıştı. Zehir ediyordu hayatlannı. Hâlâ etmekte... Kendine de, Selim'e de. Nilüfer'i unutmasına meydan vermij'or, hatırlatıyor, hatırlatıyordu: Evlendikleri günün gecesi Berlin otelinde. Ekrem Gürgen'i iki Alman dostuyla oteün salonunda bırakıp odalarına çekildikleri zaman, Selim kucaklamıstı karısını. Öpmek istemişti Yıldız: Beni öperken kapatma gözlerini... Nılüfer'ı düşünüyorsun sanıyorum, demişti. O gece çektiği işkenceyi doktor Seiim unutmaz. Karısı u.vuduk'an sonra bitişik salona geçmiş, gün ışıyanadek işte böyle dolaşmıştı saJonda. Nüüfer'in hayalini bir an hayalinden uzaklaştırama dan... Beni öperken kapatma gözlerini... Nilüferl düşünüyorsun sanıyorum. Bu sözler Yıldızın kişiliğine pek aykırı düşea bir patavatsızlıktı. Yıldız, paıavatsızlıklarma devam ediyordu. ETtesi gece. gözleri yaşlı yatakta sarsmıştı Selim'i: Uyan uyan... Rüyanda Nilüfer'i görüyordua ki 'ayıkladın, demişti. Ve tutturdu böylece sür git: Aramızda bir sarışın gölge var, Selim Beni bu gölgenin ardından görüyorsun. Benimle neden hep karanlıkta sevişmek iıt'yorsıın? Bilinçaltına o kadar işlemis ki bana az daha Nilüfer. diyecektin, yutkundun. Böyle mi öperdin Nilüferi de? Sarışın hayali aramızda hiç eksik olmuyor. Bizimle yaşıyor. Kaçtır soruyorum, cevap vermiyorsun Yin« onu düşünüyorsun. Her gördüğün sarışınla ügilenmenin sebebi, Nüüfer'i hatırlattığı için. Nilüfer ağaçları çok sever değil mi? En colc sevdiği ağaç hangisi? Bir türlü benimle olamıyorsun, Selim Kolla "VınTın arasmda bile. Hele on beş günlük tâtili Reçirmek üzere P s ris'e gittikleri o sonbahar... Opera meydanına bakan orelde. sabah vakti Yıldızın bir sevinç forya dıyla Nüüfer'in evlendiğini haber verişindeki hain lik... O sabah... O uğursuz sabah... Mavi kadife lizözüyle yastıklara dayanmış. yatağırı içinde otururken açtığı o mektup... Selim, elleri güveylik robdöşambrının ceplerinde. tül perdenin ardından rüzgârh meydana balc maktaydı. Sonbahar vaoraklarının havada dolanı» larını seyrediyordu. Kansımn: Aaasa. Nilüfer evlenmiş. diye bağırdığını duymuş. .Evlenmiş>i. dalgınlığı arasında «Ölmüş. anlayarak o da ayakta ölmüş dirilmişti. Dehşetle Yıldız'a dönmüstü Yıldız. yüzü sevinc kırmızıa. çıplak ayak. elinde mektubu sallayarak mavi ipek geceliğivlp (ırla mıştı ksryoladan. S"l;m'in boynnna atılmıştı: Halam yazıvor. Nüüfer'le Ömer Bozk'r'ı evlenmişler. Karikatürist Ömer. Hapisten çıkar çılc maz evlenmişler. Sen de kurtulursun artık vicdan azabmdan. Sevinçt»n çılgma dönmüstü. Gülüvor. Selimin boynunu. duöaklarını rastgele öpüyordu. Cok ?evindim evlenm»=ine. diyordu Nilüfer artık arami7fian silindi. Hem nihayet ikimizin de arkadaşıydı. Evlenmesine elbette sevineceğiz. di yordu. Ve sonra. ilk w i n c krizini izleyen zulüm.. ZuIüm ypnmak arzusu Yıldız'ın. Işkencesi: B»n i!k oeldieim (riin Konva'da sana sö'iemiştım: Omer Bozkırh mııtlaka N'iîüfer'e âsık. âsıic olmavan bir resme öylesine ruhunu koyamaz demiştim. Dans figürleri yacar eibi gecelieinin bni etfklerini 5avurarak odada dolsşıyor. sonra yine Seiim'in önünde duruyor: Bir kez gördüm. Ömcr çok yakı^ıklı adara. Birbirlprıne uvmuslardır. diyordu. SeH'n'in yi'izü inccHvordu: Ne o ' c w s r ı yıizfin. Selim. \Şl=ıvacsk Bİbi hir halin var. thtiyaç Hujnayorsan vanımHa rahatça Ve bxı işkenceye dayanamayıp Seüm i?yan etmişfu OrrlrtTi fıviamı*. bir süre rerseri dolasmıştı Paris sokak'armda Havatia ilk körkütük 'srhoj oldıığu gündür o gün. Her uğradığt kahvpde: (Arkası var) «•••••••••••••••• ! • • • • • • • • • • • • • • • • IIIIIIIIIIJIIIIII Botıcf MOSS~Y KOLUU ', J^ 8EMİ AfELtSİMİ DOCt RÜLTJO.. • . KABAHAT ÇOCUKTA DEĞİL, TOPLUMDA Ayağa kalkmıştı ama, zangır zangır titriyordu. Tekrar oturtmak, teselli tmek için çok uğraştık. Fayda etmedi. Sonra âni bir kararla k?pıya yöneldi. çıkrı ve gitti. Dirk ve ben de kendi odamıza çekildik. «Kahahat şu çocukta defil» dıye nunldandım. «Kabahat bizim tophımda. Birbirle • rini seviyorlardı, dayanamadılar... O yaşta sarmaş dolaş olnıaktan ve koyun koyuna yatmaktan daha tabiî bir şey tasavvur edilemti. Fakat biz bu davranışı ayıp sayıyor, utanç vesilesi şeklinde yorumluyoruz. Böyle onları bu çeşit bir âkıbete itmiş, kızı çocuk düşür MODESTY BLAISE •n * • • • • • • • • • • •«•••••••••••••a •••••••••••••••a •••••••••••••••a ••••••«••••••••a /, 4 (S ülfet yolu üzerinde bulunar. mülkiyeti bankamıza ait 141 beygir ku\T,etinde NATtON marka dızel mo".oru i!e rr.ütehamk un fabrıkası bütün depo, lojman, arsa, tesis ve yedek aksamı ile 27 £ylul 1969 Cumartesi günu saat 10 da banka btnasır.da aç:k arttırma suretıyie satışa çıkarılacaktır Muhammen bedelı 735.IJ00 liradır. Arttırmada bankanın münasıp göreceği fiat oulunmadığı takdirde en ço!ı arttıranın taahhüdü baki Kalmak üzere ikinci arttırraa aynı saatte 7 Ekım 1969 Salı günü yapılacaktır. tkinci arttırmada dahı münasip değer bulunmadığı takdirdc banka fabrikayı ihale edip etmemekte serbesttir. Arttırma bedelinin 1/4 U peşin, bakiyesine de normal ticari faız ve banka muameleleri vergısi uygulanmak kaydıyle 5 yıl vade ve oeş müsavi taksitte ödenmesi Kaydıyla takside bağlanabilecektir. Satış şartnamesi bankanın açık olduğu gün ve saatlerde bankada görülebileceği gibi isteyenlere posta üe gönderilir. Taliplerin satış gününden önce bankamıza müracaatla yüzde yedibuçuk tutarındaki pey akçasını veya milli bankadan aiacakları teminat mektubunu bankamıza tevdi etmeleri ilân olunur. ŞıMDI ZIUM T E MECkOJZ ETTİCMEV •••••••••«••••a •••••••••••••«a ••••••••••••••a •>••••••••••••• Tiffcıny Jones lll.lllllllllllflllllllliailllllliailllllialtflllllllflllllllllllllHIII llııııcıııııılllllllıllılllliniıllltllllllllllflllllltıııııııiııııııııı tltllıIIIKIIIIIIIIIlllllliailllltlllılllllflflllHIHIIIIIIIIHIHItm •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••(•••llııtıııııı lııııtıııııııııııııııııııııtııılııııııtııııııııııııııııııııııııııııınıı /IFFANY JONES GÖSTEtîDl'NİZ. Biz o e ıcızı UİVEOFOOL'i» GÖTİİBELİM Konu ve resim: AYHANBA;OGLUtl TUHA CASUSU Türkiye Cumhuriyeti ZİRÂAT BANKASI Nizip Şubesi (Basın : 22388) 11268 Fotoroman bütün ımkanlarını kullanarak ve erişilmez kalitesini bozmadan arfık HAFTADA İKİ DEFA CİKIYOR 19 Eylül'den ifibaren her Cumg ve Sgjı günü çıkacak Fotoroman yine 1 Liradır FOTOROMAN Cumhunyet \i2oi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear