23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE tKl 15 Aralık 1965 CDMHURİYET •••••••M DE GAÜllEcÜlügün ÇÖKÜŞÜNE DOĞRU Dr. Hıfzı TOPUZ (Parls) ransa'da son günler Fgücünü, eskl Gaulle'üniçinde birşeyler yıkıldı. General De üstün kişiliği artık eski etkisini kaybetmiş bulunuyor. ve sürprizler yaratmıştır. Fakat Fransa'da sağcılann oylan Lecanuet ile De Gaulle arasında bölündüğü için Katolik partisinln adayı bütün sağm desteğini îraMnamamı» ve seçimi kaybetmistir. Eğer Lecanuet adaylığım koymasaydı General De Gaulle birinci turda seçimi kazanmış olacaktı. ikinci tura gidilmesinin en önemli etkeni Lecanuet'dir. Ama başkanlık seçiminde Lecanuet tüm imkânlannı tüketmiştir. İkinci turda yalnız en çok oy alan iki aday karşılaşacağı İçin Lecanuet elenmiştir. Seçim savaşı De Gaulle İle Mitterand arasında olacak ve Katolik Partisi adayına verilen oylar General De Gaulle ile solcu partiler adayı arasında bölüşülecektir. İlk turda Lecanuefye oy veren aşın De Gaulle düşmanlan oylarım Mitterand'a verecekler, aşın sol düşmanlan ise De Gaulle'ü ya destekleyecek ya da çekimser kalacaklardır. Seçimlerin Ikincl turunda De Gaullc kazansa bDe De Gaulle'cülüğün çöküşü önlenemiyecek gibi görünüyor. De Gaulle adaylığım koyduğu halde seçimlerin ilk turunda yüzde 51 çoğunluğu sağlayamayan Yeni Cumhuriyetçiler 15 ay sonraki Meclis seçimlerinde herhalde yeni bir yenilgiye uğrayacaklar. Ilk defa televiıyonla yapılan seçhn kampanvasında Fransızlar tenlriüere, yermelere kızan, sinirli, yaşlı fakat kendi Ustünlüğüne güvenen ve herkesi küçümseyen bir general De Gaulle'Ie karşılaştüar. Öteki adaylar da dinledi. Her biri bir şeyler anlattı. Kimi şimdiye kadar söylenmeyen gerçekleri söyledi, ktai istatistlkler verdl, kiml duygulara seslendl.. Ve seçmenler oylarım vermeden önce düşünmeye başladüar. Halk oyu araştırmalan De Gaulle'ün alacağı oylann günden güne düştüğfinfi gösteriyordu. Tahminler doğru çıktı; seçmenlerin yüzde 56 sı oylannı öteki adaylara verdiler. •••• ••*• •••a C. H. P. DEN BEKLENEN /XI/1965 tarihli gazetenizde, Sayın Nadir Nadi'nin yazdığı makaleyi ilgi ile okudum. Sayın yazarın görüşlerine katılmakla beraber, ben de bir kaç noktaya değinmek istiyorum: Mazisi 40 yılı geçen bir siyasl partimizin yetkili organlarında, günlerdir «ortanın soln» koousu tartışılmıştır. Gazetelerden edindiğimiz bilgilere göre, bazı partililer ortanın soluna yüklenmekte ve seçimi bu yüzden kaybettiklerini söylemektedirler. Sayın basyazar gibi, ben de bu iddiayı kabul etmiyornm. Bana gfire, bn slogan ortaya atılmamıs olsa idi, yine CHP si «eçimi kaybedecekti. Seçimi kaybetmenin nedenlerini objektif açıdan araştıracak yerde, «ortanın solu» sloganına çatmak nedense bazı partililere daha kolay gelmektedir. Bütün bunlar da gösteriyor ki, ana muhale* fet partisi, meselenin temeline inmek yerine yüzeyde kalan me•elelerle vaklt geçirmektedir. V aldı ki, ortanın solu üzerinde " bu kadar fırtma kopanlmasına rağmen, ben bu metodla iktisadt kalkınmamızı gerçekleştire* bilecegimize de kani degilim. Şöy le ki: Ortamn aolunu ben sosyal «iyaset tedbirlerinin tümü olarak anlıyorum. Ne var ki, sosyal siyaset tedbirlerini, gelışmis bir kapitalizmin sonunda ortaya çıkmıstır. Burjuvazi bir takım tâvizler vermijtir isçilere. İşçiler de refah seviyelerini yükseltmiçlerdir. Bu Batı Avrupada böyle cereyan etmiştir. îşverenler, kendi isçüerine verdikleri zamlı ücretleri yoksul ülkelere sattıklan mamullerin fiatlannı yükselterek lazlasıyla karsılamıslardır. Ülkemizde ise kapitalizm güçlenmemiştir. (40 senedır güçlendirmek için elbirliğiyle çahsmış olmamıza rağmen) bu durumda sosyal siyaset tedbirleri de başarı sağlayamaz. Sayın Nadir Nadi de daha önce yazdığı «Bir çelişme» başlıkh makalesinde aynı konuya işaret etmişti. Işçilerimizin almıs olduğu zamlar yine onların ve köylü halkımızın sırtından çıkmaktadır. Böyle olması da normaldir. Zira dışarıda pazarlarımız yoktur. Bu hususta kıymetli hocam Prof Orhan Tuna'nın ve Sosyal Siyaset Kürsüsünün görüşlerini öğrenmek isterim. Bu durumda CHP nin yapacağı bir tek sey vardır. Yazann istediği gibi, CHP si kendisinden solda olanlara da saygı göstermeli ve onlara yapılacak her hukuk dısı davranısın cesaretle karsısına dikilmelidir. Bunu yapabilirae demokrasiye hitmet edecek ve tarihî görevini yapmış olacaktır. özcan KORKMAZ Î.Ü. Iktisat Fak. öğrencisi *** M İki önemli etken oldu bu değişiklik? De Gaulle'ctilütün yenilgisi nagıl hanrlandı? Bunun iki önemli etkeni var. Herşeyden önce solcu partilerin ilk defa tek bir aday çevreslnde toplanmalan olayı üzerinde dunnak gerek. Kimse solcu partiler adayı Mitterand'ln oylann yüzde 33 sini toplayabileceğini sanmıyordu. Komünist Partisinln desteğini kazandığı için Mitterand'ın ortanın hemen solunda bulunan çevrelerden oy alanuyacağı öne sfirfilüyordu. Hatta hiç değüse ikinci turda sosyalistlerin Mitterand'ı bırakıp Katoliklerin adayı Lecanuefyi desteklemeleri yolanda bir akım bile doğmak üzereydi. Ama öyle olmadı, Mitterand hemen hemen tüm solcu çevrelerin oylannı kazanma başansını gösterdi. Mitterand'a oy vermeyen solcu olmadı mı? Oldu elbette. örneğin son seçimlerde komünistlerin yüzde 6070 oy topladıklan bazı yerlerde Mitterand'ın ancak yflzde 4060 ölçüsünde oy aldığı görülüyor. Demek ki, bu kimseler ya De Gaulle' ün dış politikasmı tuttukları için, ya da Mitterand'a fazla güvenemedikleri için oyiannı Generale vermişler. Eğer sağcı katoliklerin adayı Lecanuet, Mitterand'a yakın oy alsaydı sosyalistler belki de Mitterand'ı bırakıp Lecanuefye yaklaşarak eski yıllarda olduğu gibi «orta sol • orta orta sağ» topluluğuna yöneleceklerdi. Ama solcu partiler adayının Lecanuet'den aşağı yukan İki kere çok oy alması bu alamı çökertmiş oldu. De Gaulle ne yapacak? General De Gaulle ne yapacak? Geneikinci turda seçimi kazanması her halde sürpriz olmıyacaktır. Fakat De Gaulle'ün politikasında bu sonuçlardan dolayı bir yumuşama, bir değişiklik beklenemez. General kendine oy vermeyenlere küsecek, belki daha sinirli, daha sert olacak, fakat tutumunu değiştirmeyecektir. Genel seçünlere kadar durumun böyle gideceği sanılır. Onbes ay sonra Mecliste De Gaulle'cüler çoğunluğu kaybederlerse Devlet Baskanıyla Parlâmento arasında bir çekişme başlayacak ve bu da yeni defisikliklere yol acacaktır. Şimdi Mitterand'ın çevresinde toplanan solcu partiler genel seçimlere kadar bir takım Ukeler üzerinde anlasıp aralannda bir birlik kurabilirlerse durum birden bire değişiverir. Böyle bir anlaşma kolay olmaz elbette. Çünkü Mitterand'a oy veren partiler arasında uçurumlar vardır. örneğin dış politikada Sosyalistler Atlantik Paktudan yanadırlar; Avrupa Birliğinin, Ortak Pazann gelişmesini isterler. Komünist Partisi bu konnlarda her ne kadar Sosyalistlere taviz vermlşse de dış politikada De Gaulle'den farklı bir yola yönelmiş değildir. Katolik okullara yapılan devlet yardırnında ve blrçok sosyal konularda komünistlerle sosyalistler ve radikaller arasında geniş görüş ayrılıklan vardır. Mitterand'ın adayhğı ve kazandığı başan solcu partileri yaklaştırmıssa da bir program üzerinde tartısmalar güçlüklere yol açabilir. mektedirler. Nail Uçar, zararlı çocuk yayınlarının yastıkların altına kadar evi sardığına işaret etmekte ve «Bir taraftan bu yayınlan, bir taraftan da bunlara paralel sinemalann, çocuklarımızın dimağlarını hallaç pamuğu gibi kanştırmakta, onlara kalemden daha iyi tabanca, bıçak tutmayı öğretmektedir» demektedir. llköğretim Müfettisi Ali Çakmak ise zararlı çocuk yayınlan için tedbir alınması hususunda Gülten Dayıoğlu ile birleşmekle beraber ortaya yeni bir teklif koyuyor. Şöyle ki: «Zararlı saydığımız bu yayınlar öğrencilerin psikolojik bir ihtiyacına cevap veriyor. Onlann mücadele arzularını doyuruyor. O kadar ki bn doyguntağun neticesi, Bğrencilerde muazzam denecek ksdar bir okuma a»kı gelişiyor. Ben dlyorum ki, zararlı saydıgımız yayınların bir faydasını yakalamıs bulnnuyoraz. öğrencilerin mücadele arzularını gelistirmesi. öyle bir yaym tipi geliştinneliyiz ki, öğrencilerin mücadele arznlannı yeliştlrsin ve onlan bn alanda doyursnn. Bunun için de prensipimiz: «tn•anın insanla mücadeleslne hayır. tnsanın tabiatla mücadelesinc evet olraalıdır.» Gtizel bir davıanış A nkara Üniversitesine mensup ** 38 Atatürkçü genç öğretim üyesinin Türk dıs politikasının bağımlılık \e uydnluktan çıkanlarak bağımsız ve gerçekçi bir dıs politika izlenmesini öngören ortaklaşa yayınladıkları bildiri, ynrt yflzeyinde olumln genis yankılar yapmış. Türk kamn oyunun gSzlerini finlversiteye çekmis, üniversitelerimiz davranışlariyle yitirdikleri prestij ve itiban bu gerçekçi ve soylu davranışlariyle haklı olarak tekrar elde etmişlerdir. Sayın llhan Selçuk toplumcu ve gerçekçi bir yazar olarak 30 kasım 1965 günkü penceresinde, «Ofizel bir davYanış» adlı degerli' yazısıyla bu temayı işlemiş, Atatürk Türkiyesinin içinde bulunduğu acı yurt gerçeklerini objektif ve bilimsel bir göriişle dıle getirmiştir. llhan Selçuk'la beraberiz ve konuda da, yalnız bir noktaya değinmek istiyorum. D atı deyince çokluk biz Batı 0 blokunun özellifcle Amerikanın nyduluğunu anlıyoruz. Bu uydulukla ulus olarak sahsiyetimizi yitirdik. Her işimiz Amerikanın verecefi yönergeye (talimata) bağlı. Bu uyduluktan ulus olarak kazancımız ne olmuştur? Bunun görünürdeki bilânçosu çok acıdır. Oysa biz batıyı coğrafik batı ve uyduluk olarak değıl, ileri ve hâkım uygarlığın ortak adı olarak kabul ediyoruz. Batılıhk, insan gibi yaşama, aklı ve bilimi üstün kılma, tüm sorunlarda çözüm yolu olarak kabul etmektir. Bizim durumumuz nedir? 31 milyonun 7 kaçı bugun insan gibi yaşıyor Kaçı olumlu düşünceye sahip? Kaçı okuma yazma biliyor?. Atatürk çağdas uygarlıktan ileri ve hâkim nygarlık olan batıhlığı işaret etmisti. Bir kaç batı ulusunun her şeyini taklit ediniz dememiştir. Olumln bilim ve düşünceyi her şaman ve her yerde üstün kılınız, dünyaya ve yurt sorumlanna bilimsel bir görüşle bakınız, demişti. Süleyman AKDAG îlköğretim Müfettisi Izmir *** masmda görev verilmediğini vt öncülük yapılmadığını belirttikten sonra sonuç olarak diyor ki: İş alanları belirtilsin, çabaya çağınlsın kadın. Hiç biri «Çalışmam, yapamam» demiyecektır. Ben bu konuda yazann görüslerini olumlu görmüyorum. Çünkü toplum kalkınması milletçe olan bir çabadır. Bunun için erkek de, kadın da bu işde görevlidir. Fakat kadınlar çok kez bu göreve katılmak istemiyorlar. Bazı kadınlar toplumun yaranndan ziyade kendi yararlarım dttşflnmektedirler. örneğin: Doğuda ilçe merkezlerine her yıl bayan öğretmen tâyin edilir. Fakat bir çoğu gitmek istemezler. Tâyinlerini il merkezine aldırma çabasına düşerler. Çünkü, il merkezinde rahat ve huzur içinde olaeaklarını ve bu arada makyaj yapıp derse girebileceklerini düstinmektedirler. llçeye ya da köye gittiklerinde ise, bu rahatlığı bulamıyacaklarını biliyorlar. Bunun için de il merkezinde bir yıl vekil öğretmen olarak çalışmayı tercih ediyorlar. Böylece ilçe merkez okuüarında her yıl bazı sınıflar öğretmensiz kalmaktadır. Dtt«ünelim bir kez, toplnm kalkınması yalnız il merkezlerinde mi olur? Toplum kalkınması denllince Sncelikle köy akla geltnelidir. İlçe merkezine gitmek istemlyen bayan Sğretmenler, köy okulnnda hiç çalışmak istemiyeceklerdir. O halde nerede kaldı kadınlann toplum kalkınmaıında çaba göstermeleri?. Haydar BAŞTÜRK llköğretim Müfettisi Diyarbakır *** ss* Eğitim ststemimiz ve kalkınma J Arahk 1965 tarihli Cumhuriyet 3azetesınde, Sayın Prof. Cahit Talas tarafından eğitim sistemimiz ve kalkınma adlı bir yazı yayınlandı. Sayın Prof. eğitim sistemimizi eleştiriyor, ve ahnması gereken tedbirlerden bahsediyordu. Bu tedbirler makul ve rasi!onel<jir. Ançalc Prof. .önemli bir tedbiri, yazısına ilâve etmemiştir. Bu da eğitimdeki adaletsizliğin önlenmesidir. Bilindiği gibi Anadolunun ücra köylerinde, orta öğretim gören genç kardeşlerimiz, öğrenim imkânları bakımından adaletsizliğin pençesi altında kıvranmaktadırlar.. Sayın Prof. yazısının diğer bir kısmında, bugün Tıirkıyede hukukçu ihtiyacm üstündedir, diyor. Profesdrle bu konuda hemfikiriz. Ancak, fen kolunda açılacak üniversiteler için yıllar yılı ister. Oysa ki, hukuk ve diğer sosyal ilimlerde, çifte tedrisat bugün dahi yapılabilir. Bunlar uzun vâdeli yatınmlar gerektirmez. Bunun tahakkuku için, ne lâboratnar, ne de araç ister. Hocalann fazla mesai yapmaları az da olsa yaralanmızı sarar ve üniversiteye bütün gençler girerek adaletsizliğin bir kısmı giderilmiş olur. Denilebilir ki Hukuk Fakültesinden mezun olacak bu binlerce kişi ihtiyacın üstünde olursa ne olacaktır? Bunlara nasıl iş bulunacaktır?. Buna şu şekilde cevap verebiliriz: Türkiye, fakir v e geri kalmıs bir ülkedir. Her fakülte bitirene döner bir koltuk ve telefonu üstünde camlı bir masa veremez. Bu zihniyeti artık bırakalım. Gerekirse bir hukuk mezunu Adlivede zabıt kâtipliği ile işe baslasın, başka dairelerde memur olarak çalışsın, ve kalkınabilmemiz için bu fedakârlığı gösterebilsin. Orhan ALBAYRAK Hukuk Fakültesi mezunu T»rtışma böIUmfine gönderilen yanlann mümkunse daktllo edilmesini, 250 kelimeyl ajmamasını ve yazarlua dejil, zırfm üzerine «Tartışma» ruınnzu yazüarak Tazı İşleri. ne postalanmasını rica ederlz. Muhtemel gelişmeler ecanuet'nin başkanlığındaki Katolik Partisi genel seçimlerde De Gaulle'cülerin ve sağcı çevrelerin oylannı toplamaya çalışacaktır. General artık yaşlanmıştır, daha kaç zaman iş başında kalabileceği bilinemez. Generalin partisi Yeni Cumhuriyetçiler Birliğinde De Gaulle'ün yerini alacak bir aday yok gibidir. De Gaulle'den sonra Yeni Cumhuriyetçiler tüm güçlerini kaybetmis olacaklardır. Sağcı çevreler De Gaulle'ün yerini alacak bir adam bulamamışlardır daha. Ama Amerikalılarla daha sıkı bir işbirliğine yönelen Lecanuet ileride, De Gaulle'den sonra büyük bir sağcı çoğunluğun desteğini kazanan bir adam olabilir. Sağcılar arasındaki Lecanuet De Gaulle bölfinmesi ortadan kalktıktan sonra Fransa ikili bir sağ • sol çatışmasına yönelecektir. Lecanuet Demirel benıerliği muhalefetin en önemli kişilerinden biri dıırumuna geldi. Bu bakımdan belki Lecanuet ile Süleyman Demirel arasında bazı benzerlikler bulunabilir. Her ikisi de dış politikada sosyalist ülkelerle fazla yakınlığa karşıdır. Her ikisi de Amerikalılarla daha sıkı bir işbirliğinden yanadır. Her ikisi de sağcı, gelenekçi ve tutumcu partilerin adayıdır. Her ikisi de büyük sermayenin desteğini kazanmıstır. Her ikisi de çok kısa zamanda parlamıs nereden Bir ay kaLecanuet yüzde 16 çıktı?toplayaraköncesinebire dar Fransa'da kimsenin adını duymadığı bir adam oylann sını birden Devlet Tiyatrosunun iç çatışmalanm gazetelerde okuyorsunaı. Damştaya kadar giden bn dedikodulu çatışmada şüphesiz her kafadan bir ses çıkabilir. Çok söz söylenebillr. Söylenenlerden bazüannı şöyle sıralıyalım: Devlet Tiyatrosu çiftlik defüdir... Tiyatroda demokrasi olmaz... Sanatçıdan sendikacı olmaz... Tiyatroda diktatörlük gereklidir... Sanatçı, ferdiyetçidir bunun için sanatçılar birbirini yerler... Sanatçı, kişilîğini ortak davranıslarda eritemez... Beyaz yakalılar grevi beceremezler... Vesaire... Aslmda dâva o kadar çapraşık değfldir. Çapraşık görünmesi, Hsisel bir takım Hlşmeleri ön pl&na çıkaranlann kafalannın kanşıklığından doğuyor. Her şeyden öuce sunu söylemek gerekir ki kafamızda bir 19 uncu yüzyıl sanatçısı yaratıp ona göre ahkâm kesmekten artık vazgeçmellyiz. Sanatçı denen kişi, sabahlara kadar içen, sağı solu belli olmıyan, romantlk, inatçı, heyheyli, delidolu adam ounak hikâyelerine çoktan AUahaısmarladık demiştir. Gerçi geçmiş çağın bohemini sürdürmek istiyenler yok değildir dünyada ve bizde... Ama onlar istlsnadırlar. Basanlan da çok kısadır. Sanat, güç, disiplinli, devamlı bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan, bilgi istiyen, kültür istiyen, enerji istiyen bir meslektir. Sanatçı kahvelerinde, meyhanelerde sabahlayıp provaya giden tlyatrocu... Afrikanın, Avustralyamn, Okjanu.sların ufuklarmda macera arıyan romancı.. Alkol, kokain, aşk pesinde koşan şair... Bütün bunlar başıboş ve toplum düzeninden mahrum çağların mlrasıdırlar. Yirmhıcl yüzyıl sanatçısı toplum düzeni içinde herkes gibi yasıyan insandır. Sefaletin ve serseriliğin sanatı beslediğini iddia edip ona göre fikirler bina etmek çagımıza yakışmıyan llkel düşüncelerdlr. Oyleyse sanatçı da toplumun ötekl insanlan gibi bugününden, yannından güvenli olmalıdır. Sanatçı sendika kuracaktır. Kendi kişiliğine ve geleceğinin güvenliğine arkadaşlariyle birlikte karar vermek imkânlannı kazanacaktır. Bir tiyatroda, bir operada sendika kurmak istiyen sanatçılann karsısına dikilmek, en hafif deyişle geri kafaülıktır. Sendikaya girmek, sendikacılık yapmak kişilikten vazgeçmek değildir. Kişiliğini kendinde insanüstü bir meziyet veya imtiyaz kesfederek tatmln edenlerin çağı çoktan bitti. Bunlann Batıdaki döküntülerine bakıp aldanmamalıyıl. Insanlar klşiliklerini öteki insanlarla eşit şartlarda ve omuz omuza yaşıyarak ortaya koymadıkça, kisilikten uzak toplum parazitleri ounaktan öteye geçemezler. Sanatçmm sendika kurmak hakkına karşı çıkmak olmaz. Sanatçı sendika kuracak, örgütlenecek, toplum içinde kendi yaşama koşullannı tâyin etmekte s8z sahibl olacaktır .. Bu bir. ikinci mesele «Tiyatroda diktatörlük» dâvasıdır, Bir rejisdr bir oyunu sahneye koyarken elbette meclis kurup oy hesabına giriştnez. Sonuna kadar yetkl ancak ondadır. Ama sanat çerçevesi içinde kalan bu diktatörlfik ile genel mttdür diktatörlüğünü birbirinden ayırmak gerekir. Sırtını siyasi iktidarlara dayamış genel müdürlerin diktatörlüğü, tiyatroyu ne hale getirir? Sanatçmm genel müdürlUğü... veya genel müdürün sanatçılığı Al birini. vur ötekine! Bugün Devlet Tiyatrosundaki olaylarm en açık ve seçik teşhisl şöyle yapılabilir: Devlet Tiyatrosunda iki grup vardır. Birinci grupta olanlar: Biz işçiyiz... diyorlar. İkinci grupta olanlar: Biz memuruz... diyorlar. llle de memur olduklannı iddia edetı sanatçılar: Biz memuruz, biz sendika kurmayız, biz sendika istemeyiz, biz halimizden memnunuz, biz kendi yaşama ve çalışma koşullanmız hakkında söz sahibl ounak istemiyoruz, bizi büyüklerimiz düşilnfir.. dlyorlar. Böyle söyliyenlere hayretle bakmak da yetmez. Devlet dairelerindeki kırk yıllık memurlar haklanm savunmak için sendikalaşmaya yönelirken, «sanatçıyıza diyen insanlarm kayıtsız şartsız memuriyet peşinde kosmalan akıl alacak iş değildir. Sanatçmm ferdiyetçi olduğunu, kişilik sahibi olduğunu, sendikalaşma davramşlarmdan uzak bulunması gerektiğini iddia edenlerin kulaklan çınlasuıl Bazı sanatçılarımız o kadar bireyci, o kadar kişilik sahibi ki bu kişiliklerini genel müdflrler, bakaruar ve başbakanlar karşısında el uğuşturarak tatmin ediyorlar. Bu dâvanm en açık yolu şudur: Biz işçiyiz diyenler sendika kurarlar. Sendikanm ve sendikalaşmanın içinde dSvalar çözfimlenmek yoluna gidilir. Sendika kunılmasına karsı durmak baskadır. Ve sendikanın yanhş görünen taleplerine karsı dunnak baskadır. Birincisl geri kafaülıktır... İkincisi ise bir haktır. işçi, memur, sanatçı... ••••••••••••••••••••••••••••••I MEVLİDİ ŞERİF Sevgili ve pek muhterem aile büyüğümüz İ MALTEPE NİMET TÜNA İle VRAL BİBAN'D Evlendiler BeyoJIu 14.xn.965 Zararlı Çocnk Yayınlan sorunu eşlektaşım Gülten Dayıoğlunun «Zararlı çocnk yayınlan sorunu» konulu yazı dızisini ilgiyle izledık. Önce çıkar yol olarak düsündükleri iki konu üstünde durmak istiyoruz. Bunlar yasaklama, diğeri güdümlü olarak hazırlanmış laydah yayınlar. Meşlektaşım birincisini bir tarafa itip ikinci çıkar yol üstünde durmuş. Biz birinci çıkar yolu yaym hayatınnzın diğer yönleriyle karsılaştırmak istiyorur: Bugün Batı ülkelerinde yayımlanan bir takım kitaplann ülkemizde yayınlanması ve okunması yasaklanmıstır. Bu yasaklamanın ne derece faydalı olduğu, etkisiz mi, yoksa zararlı mı olduğn ayrı bir konu. Şu var ki yasaklanan kitaplann zararlı yayınlar oldugn gerekçesi ileri sürülüyor. Meslektaşımın ele aldığı konu da adı başında «Zararlı yaym» lar. Hem de yazarlan geleceğin büyüklerini şimdiden etkileyecek güçle. öbür zararlılar yasaklanıyor da çocuklanmızın okndoğn zarsrlı y«ymlar neden yasaklanmıyor? Batı ülkelerinde de durumun aynı olduğu gerekçesi ileri sürülemez. Biz bu yolu düşünülmeye değer buluyoruz. nin ebedî istirahatgâhına tevdiinin 40 ıncı gününe rastlayan 15 aralık 1965 çarşamba günü (bugün) öğle namazını mütaakıp Fatih Camiinde İstanbulun tanınmış Mevlithanlarından HACI Hafız Halil İbrahim Çanakkaleli, Hacı Hafız Fevzi Mısır ve diğer tanınmış huffazın okuyacakları Kur'anı Kerim ve Mevlidi 3erifi akraba, dost ve din kardeşlerimizin teşrifleri niyaz olunur. AILESI Cumhuriyet 15373 Haftahk Fikir, Saaat ve Poütika Gazetesi YOL YOL YOL YOL M DÜBÜSTLÜĞÜN, AYDINLIĞIN HÜR DÜŞÜNMEYİ ARAYANLARfi ! 1 İLMİN GAZETESİDİR TÜRKİYEDE HÂDİSE OLACAK YEDİNCİ KOĞUŞ İLÂVESİYLE Yeni biııasmda emrinizde ve hizmetinizdedir. B U G Ü N Ç I K T I DAĞITTM: tstanbnl: Fuat BÜTE, Tasra: Hür Dağıtım Reklâmkol (Even): 377/15400 E V E T Değer/f Okuyucular Yılbaşı Piyangosu yılda birdir. Toplnm kalkınması vekadın Ç ayın Mufıde Z. Erkin 9 Aralık • 1965 tarihli Cumhuriyet gazetesinde kadınlara toplum kalkın NOT: , MILLÎ PİYANGO 55 MILYON 378 BIN LİRA dağıtacaktır. Büyük İkramiyeler: İdaresi de bu yılbaşında rekorunu kırarak tam 1 adet 2 MİLYON lira 1 » 1 » » 2 » 500 B İ N » 4 » 300 » » 10 » 200 » » 20 » 1 0 0 » » MİLLÎ PİYuNGO'ya yar olanlar er geç bahtiyar olurlar. Immedıote Openıng For Cıvıl Fıeld Engıneer American Company requires as english speaking experienced civil engineer for work at Etibank power plant site. Applicants are requested to report in person to M.W.K. sita office at Ambarh. Üâncüıkt 370/15405 (Basm 24063/15389) Reklâmcılık 4910/15378 D ir yasaklamadan sonra, tney** dana gelecek boşluğu elbette faydalı yayınlarla doldurmak gerekecektir. Ama bu iş de kolay değildir. Ülkemizde bu yoldaki çalışmalar yıllardanberi süregelmiş, hâlâ da devam etmektedir. (Bak. Ismet Kür 1896 dan bu yana çocuk ve gençlik dergileri. 2728 ekim 1965 Cumhuriyet). Yeterli sorunların alınamadığı, karşılaşılan güçlükler o yazıda belirtilmişti. Bu konuyu da etraflıca düsünmek zorundayız. Kanımızca bu volda ödevlerin büyüğü Millî etıtim Bakanhğına düşmektedir. Eğitimcilerden, yazarlardan yar dımcı olmalanm istemeli, yanşmalar düzenlenmeli, yerinde bir deyimse «çocnk yayınlannda reform» yapılmahdır. Bu konuya eğilenlere yalnız bizim değil, bizden sonraki nesillerin de şükranları sonsuz olacaktır. Numan DÖNMEZ öğretmen Yenice Çanakkale • Aynı konuya Ankaradan Nail Uçar, Bahkesirden llköğretim Müfettisi Ali Çakmak da değln YENlKÖY GAZİNOSUNDA MUHTEtŞEM YILBAŞI PROGRAMI MENU: Kokteyl, ordövr, istakoz salatası, kestaneli hindi, levrek veya piliç, işkembe çorbaa, meyva, kahve. Bütün yerli içkiler serbest, 4 kişiye bir şişe SKOÇ viski sorvis dahil bir kişi 175 TL. (Sabah kahvalüsı dahil) Orkestra ve fevkalâde zengin atraksiyon. REZERVASYON 62 40 01/125 MÜDÜBİYET (Basın 24042/15371) Reklâmcılık 4967/15407 SAR1KAM1Ş ASKERÎ SAT. AL. KOMtSYONVNDAN: Sankamış garnizonu ihtiyacı için kapah zarf osulü ile (10) ton tahin satınalınacaktır. Muhammen bedeli (75.000) lira olup geçid teminatı (5.000) liradır. İhalesi 3 ocak 1966 pazartesi günü saat H.OO dedir. Şartnamesi Ankara, Istanbul Levazım Amirliklerinde ve Komisyonumuzda g5rülür. Ticaret belgeleri kapalı zarfa komılacaktır. Teklif mektuplan Ihaleden bir saat önce kabul edilir. (Basın 2225 23807/15370) • " * , „ . • . ' ••:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear