23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8AHİPK tKl 1 Arahk 1965 CUMHURİYET ••••••••••••a UNİVERSİTEIER VE ÖĞRENCİ PROBLEMİ Prof. Dr. Ali Rıza BERKEM niversitelere öğrenci kabnlii işi, biiyiik bir dost olarak uzun yıllardır devam edegelmektedir. Gelecek için esaslı katarlar aluımadığı takdirde bu ıstırab verici durumun bundan böyle de devam edeceği muhakkaktır. Bugüne kadar derdln gerçek tarafmı tesbit edip lüzumlu tedbhier alınacak yerde hep geçici tedbiılerle isin idare eihetine gidilmis olmasmdan nâhos durnmlar yaratılmıs ve memleket enerjisl beyhude yere harcanmıstır. EKONOMİ Hayırdır inşallah! Şirazeden çıkmak diye bir deyim vardır. Şiraze'yi tnücellitler tyi bflirler. Kitapların kapağa ba|landiklan yerdeki örgiilü ibnsim şerit 5 şirazedir. Bir kitap şirazesinden çıktı mı sayfa sayfa, forma forma • dağUır. Türkiye, işte sanki böyle çirazesinden çıkıp dağılmif ı»y falar gibi gazetelerde dökülüyor. Bir yanda Devlet Bakanı konuşuyor Ezarnn Arapça okunması hoşuma gider. Ayasofyanın Ibadete açüması muvafıktır. Dünya boks şampiyonu Clay'in başansında Müslüman oluşunun rolü vardır... diyor. öte yanda sevimli arkadaşımız Atillâ Bartınüoğln 7 yıl î ay hapse, 2,3 yıl sürgüne mahkum ediliyor. Suçu ne? 18 inci yüzyılda yaşamıs bir Fransız yazanndaa parçalar vaymnl. I' •••• » • • « ••*• A z Ö Şüphesiz her memlekette her Üniversitenin esaslı bir tetkikten geçirilmiş olarak tesbit edilmiş olan âzamî bir öğrenci kapasitesi vardır. Bu miktarı asmak muhakkak kl kaliteyi düşürür. Buna meydan vermemek lazımdır. Ünlversitelere ginnek isteyen adaylann fazlalığı ve buna karşılık üniversltelerüı öğrenci kontenjan sayısmın sınırlı oluju karşısmda gecen yıllarda olduğu gibl bundan sonraki yıllarda da birçok öğrencinin açıkta kalma tehlikesi vardır. Bir soru ve cevabı Şimdi şu mukadder soru lle karşı karşıyayız. Ünlversitelerimizde de çift, gece veya yaz öğretimi yapılamaz mı? Bunıın aksini iddia etmek haklkate uymaz. Buna gerçekten katî lüzum duyulursa, gerekll şartlar önceden sağlandığı takdirde bu pekâlâ mümkündür. Bilhassa lâboratuar çalışmaları olmayan fakülte ve dallarda bu çok daha kulaylıkla sağlanabilir. Esasen bugün bile Üniversitemizin bazı Fakültelerinde çift öğretlm yapılraaktadır. Hukuk Fakültesinde bir ikl yıldır çift öğretim yapılmakta, bu yıl da İktisat Fakültesi aynı yola girmis bulunmaktadır. Fen Fakültemiı için çift öğretiml an cak gece öğretiml olarak düşünülebilir. Zira uzun yıllardan beri biitün kürsülerln lâboratuarlan ak•ama kadar faaliyette bulunmakta ve 67 11 öğretim yapılmaktadır. j i niversitelerimiz şimdiye kadar ikili ve gece öğreI I timi tekliflerini olumlu karşüamamıslardır. ŞüpV hesiz bir ise teşebbüs etmek ve onu tatbik mevkilne koymak için her jeyden önce o isin lüzumuna inannus olmak IğnmH'r, Üniversitelerimiz, baska sebepler yanında, evvelâ böyle bir dâvâya inan mıs gözükmemektedirler. Üniversiteye fazla müracaat gerekçesi çok zayıf gözükmektedir. Bir Üniversite, ikili, iiçlü öğretim yapan ne bir ilk veya ortaokul ve ne de günün yirmidört saatinde çalıjan bir imalâthanedir. Üniversitelerin başlıca ikl fonksiyonu vardır. Öğretim ve araştınna. ÜniverBinaenaleyh, Üniversitelerin bu normal fonksiyonlarmı aksatacak her tfirlü zorlamalardan kaçmmak lazımdır. Bu sebeptendlr ki ikili veya gece öğretimine gidilmeden önce gerekli sartlann sağlanması lazımdır. Fen Fakültesi Dekanı hassa gelecekteki eleman ihtiyacmı iyice hesapladıktan sonra ancak tedbir yoluna gitmek en yerinde bir harekettir. Bir defa memleketin elemana olan ihtiyacı iyice tesbit edilir de bugünküne nazaran üniversitelere daha fazla öğrenci alınması zarureti kendini gösterirse ancak o zaman lüzumlu ve esaslı tedbirlere başvurulabilir. Kanaatanızca, yeni ünJversite veya fakültelerin açılması, ikili, ge ce veya yaz öğretimi yapılıp yapılmaması hususları ihtiyacm aşağı yukan tesbitlne bağlıdır. Bu ihtiyaç duyulursa o zaman üniversitelere de büyük vazife düşer ve bunlar bugün yapıldığı gibi «Ben ancak şu kadar öğrenci kabul edebilirim» diyip işin kolay tarafma gitmezler ve duruma mttı pet bir hal çaresi bulmak için yardım ederler. izce fazla müracaat mucip sebebi ile ne gecekondu gibi üniversite açılması ve ne de zorlayıcı başka tedbirlere gidilmesi katiyen doğru değildir. Memleket bakımından temel öğrenim orta ve lise öğrenimidir. Üniversite öğrenimini herkesin yapmasuıda ne bir mecburiyet ve ne de bir lüzum vardır. Artık gelişigüzel ve geçici tedbirlerle duruma bir hal çaresi bulunabileceğini sanmak büyük bir hatadır. tşi esastndan alıp tetkik ederek çözflm yo Iuna gitmek en uygun yoldur. O Her seyden önce memleketin gelecekteU elemana olan ihtiyacmı tesbit edip, ondan sonra yeni üniversite, fakülte veya yüksek okullar açmak suretiyle eleman ihtiyacmı karşılamak; & Gösteriş için lise açmamak. Tam kadrolu ve tesisath liseleri muhafaza edip geri kalanlan ya kapatmak yahut ıslah etmek. Çünkü bir lise, kapısında bir levha taşıyan bir blna değildir. Kalifiye öğretmeni olmayan, lâboratuan bulunmayan liseler açıp bunlan devam ettirmeye çalışmak fenalıktan başka bir sey sağlamaz. ülkeler ve Türkiye Prof. Dr. Besim ÜSTÜNEL» ünya nüfusunun üçte ikisinden fazlasının yaşadığı «fakir ttlkeler» de kalkınma bilinci, hayat seviyesini yükseltme heves ve gayretleri, genellikle 1948 50 yıllarında kendini göstermeye başlamıştır. Bugünün «zengin ülkeleri» sayılan sanayileşmiş ülkelere nazaran 150 yıllık bir gecikme ile başlıyan bu yeni kalkınma gayretleri bu sene ilk 15 yılını doldurmuş bulunmaktadır. Fakir ülkelerin bu süre içinde ekonomik gelişmelerini sağlamak için sarfettikleri gayretler ne derecede başarıh olmuştur? Gelişmiş fllke lerle az gelişmişler arasındaki gelir farklan 1950'den bu yana ne oranda azaltılabilmiştir? «VarIıklılar» ve «Varlıksızla» diye iki kampa aynlan dünys milletlerinin hayat «eviyeleri arasında mevent uçurumu kapamak bu gidisle mümkün olacak mıdır? Olacaksa, ne zaman ve hangi yoldan giderek olacaktır? §? eli en D B beklenenden daha iyi başarılar gösterdiler», «az sermaye yatınmı ile nispeten çok iş başarıldı» veya «son on yılda hiç olmazsa kalkınma prosesi üzerinde birçok şeyler öğrendik, bu da önemli bir kazanç sayılabilir» gibi iyimser havanın devamını sağlıyabilecek teselliler aramaktadırlar. Oysa rakamlar hakikatleri bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Adam başına düşen millî gelir miktarlan ve bunların değişmeleri ile ilgili Birleşmiş Milletlerin hesap v e tahminleri Tablo l'de özetlenmiştir. misalinde bu car» kapama gayreti» %1'lik bir gelişme hızı farkı elde etmeden ibarettir. Yani, Türk ekonomisi yılda ortalama c /o7 geliştirilebibrse, bu, adam başına gelirin Vo4 srtışı demek olacaktır; OJI.C.D. ülkeleri o/o3 gelişme hızı sağlamayı hedef aldıklanna göre biz her yıl °,İ>1 daha hızlı gelişerek aradaki gelir farkını nispi olarak azaltırız diye düsünülmüştür. ysa, gelir seviyeleri arasındaki mutlak farkların rok büyük olduğu hallerde, daha yüksek nispî gelişme hızlan sağ O TABLO. 1: ADAM BAŞINA MİLLÎ HASILA Tıllar Sanayileşmiş Ülkeler 1957 Dolâr değeriyle 1.113,5 1.345.4 1.713,8 Endeks 1950 = 100 100.0 120.8 153.9 Az Gelişmiş Ülkeler 1957 Dclâr 107 .C 124.6 149.2 Endeks 100.0 116.4 139.4 Halk Başbakanm ağzından çıkan «Gecekondular yıkılmaz» sözfinfl teminat sayıp tapulu araziyi parselliyor. Bfiyük kentlerin yüzde elli nüfusu gecekondularda yaşıyor. Baskentin yüzde 60 ı gecekondularda yaşıyor. Şehirlere göre gecekondu nüfusu değil, gecekondulara göre şehir nüfusunn hesap etmek gerekiyor artık... öğrenciler üniversite kapılarına dayanmıs. On binlercesi içeride... Ve on binlercesi dısanda: Okuroak istiyoruz... diye bağınyorlar. Tekniker okullan için dâvalannı yürfiten öğrenciler: Eğer bu dâva çözümlenmezse 22 bin kişi birden vazifeye hannz... diyorlar. Toplumun en yetkili koltuklannda oturanlar en hayatî memleket meselelerinde halka yalan söylemek mesleğinden bir türlü vazgeçmiyorlarr Konsorsiyum üyesi devletler ise ne diyorlar bize: Yardım ederiz ama, kalkınına yolundaki projelerinizi de biz tayin edip çizeceğiz... diyorlar. O.E.C.D. Genel Sekreteri tarafından Türkiye için hazırlanan rapor Türkiyenin iç işlerine müdahale küstahlığı sayüıyor. O.E.CJ). deki Türk temsilcileri ve raporu inceliyen Plânlama nzmanlannus bnnu protesto ediyorlar. O^.CJ). yetkilisi ise soğukkanlılıkla: Aşırı derecede hassassınız. Belki hükümettnlz alzin etbi düşıinmüyor... diyor. Ve... İnanılmıyacak bir şey ama, SUvanda halk yürüyüs yapıror. Hnkumet Konağını sanyor. Saat sabah 8 de Hükümet Konağını kusaton halk, başta Kaymakam ve Savcı olmak üzere devlet memurlannı Hukumet Dairesine sokmuyor. Jandarma ve polis kuvvetleri Hükümet Konağını kordon altına ahyor. Diyarbakır Valisi olay yerine geuyor ve ancak öğleden sonra memurlar daireye girerek çalısmaya Bu ne âsayişsizlik!.. demeyinlz. Halk âsayiş istediği için Hükümet Konağını sarmıştır. Bu paradoks, ancak Türkiye gibi şirazesinden çıkmıs ülkelerde gorülebilir. Halk, bükümet istediği için hükümet kuvveüerine kafa tntuyor. Halk, âsayiş istediği için âsayişsizlik yapıyor. Gerçekten SUvanda soygunculuk, hırsızlık, haydutluk halkın nefea almasma imkân bırakmıyor. Biz İstanbulda asma köprüler knrarken Doğunun kuş uçmaz kervan geçmez dağUnnda olan blteoden haberli miyiz? Bir yanda fikir suçlanndan dolayı insanlar yedi yıl, on yü, on IM yu hapse mahkum edilirken, öte yanda eşHva koUannı sallaya sallaya gezlyor. Aydmlan ve yazarlan hapsedip haydutlan serbest bırakmak; Şeyh Saadi'nin söylediği gibi taşları bağlayıp köpekleri çozrnek Batı uygarlığınm ünlü fildr adamlan, bilginleri. filozofları pesme poüs jandarma takibi koyup, Doğu illerinde eşkiyaya öt&utste yirmi yıllık demokrasimizin bilânçosu! Şimdi diyelim ki: Kimbilir, belki Silvan halkını da solcular ktstartnuştır. Kimbilir, belki aşın ve tehlikeli akımlara merak sardıklan Biz Batının kitaplanna tarmın ve Doğunnn eşkiyasma yesfl ısık yakıp nurlu ufuklara kanatUnmışız.m Daha da aydınlannmın ve avdın k0Dn: 142 oteun w mı. Tehlikeli akımlar olsun mu olmasm mı? Yazarlar hapsedilsin mi hapsedurnesın mi? Fikirler kovalansın mı kovalanmasın mı? B IZ 1 3 . . « « P " okumaktan ve okutmaktan korkanlann yönetiminde yırmıncı yuzyıl uygarlığına katılıp da Batılı olacağız ha! Insan rüyada görse inanmaz. 1950 1957 1965 (Tahmin) değeri»le 1950 = 100 €} Ortaokulu bitiren gençleri kabillyetierine göre lise veya sanat okullarma yöneltmek. O Üniversitelere ancak sıkı bir baraj Imtihanında başan sağlayan kabiliyetli ve istidatlı gençleri kabul edip bunlar» her türlfi maddî va manevî imkânlan sağlamak. Orta öpretimde durum S S niversitelere iyl öğrenci almak hususu bahls I I konusu olunca orta öğretimdeki duruma temas V etmemek elden gelmiyor. Fen kolundan pek lyi derece lle mezun olup kimya mühendisliğine tâJip bazı adaylann diplomalaruıda «Kimya öğretmeni bulonmadığından kimya notu verilememiştlr» kaydma rastlanmıştır. Bir kimya mühendisi bir iki bln Iiraya kolaylıkla 1? bulurken öğrenimlerinde pek büyük fark olmayan bir kimya lisanslyesine iki üç yüz lira aylık verilirse bu sartlarda tabiidir ki kimya öğretmeni bulunamaz va mevcutlar da aynlmak zorunda kalır, ve Üniversite Kimya Mühendisliği bölümüne de kimya okumadan mezun olan öğrenci girer. Maalesef diğer derslerin hocalan arasında da içlerl sızlaya sızlaya pek sevdikleri şerefli mesleklerini sırf geçim endişesiyle bırakıp başka sahalara geçenler olduğu gibi bu mesleğe istekli de bulunamamaktadır. Bu durumu önlemek Iâzundır. Çünkü lisede öğretmenlik hem kültürlü vatandaş yetiştirmek ve hem de üniversiteye öğrenci hazırlamak gibi Maarifimizin ve kültür Istikbalinin kilit tası sayılacak kadar önemli bir hizmettir. Bir lise öğretmeni sadece bir kadro boşluğunu dolduran bir müfredat halledicisi değildir. O, üniversite kafası ile yetişmiş, ihtisas bilgisine sahip, kendi kendine araştırma ve hakikatlar bulma ruhunu taşıyan aynı tamanda bilgisiyle birlikte talebesine bilgi edinmek usullerini de öğretebilen bir ilim adamı ve müreb bidir. Böyle ideal öğretmenlerin elinde ancak iyi Öğrenci yetişebilir. Bu kalitede öğretmen bulabil. mek için lise öğretmen liğini daha câzip bir hale getirecek bir statü hazırlamak memleketimizin kül tür geleceği bakımından hayatî önemi haiz bir iştir. Bu hususta yapılacak her tiirlü maddî fedakârlık yerindedir. s:» •••• •••• •••• • ••a • «•• Bunlar, başta Birleşmiş Milletler uzmanları olmak üzere bugün birçok iktisatçımn üzerinde önemle durduğu problemlerdir. Bu konuda yapılan araştırmalar ve özellikle Birleşmis Milletlerin raporlannda açıklanan bilgiler insanı iyimser olmak gücünden yoksun bırakacak niteliktedir. Çünkü, rakamlar açıkca göstermektedir ki, son 15 yıllık dönemde «selişmiş ülkeler» fakir filkelere nazaran daha hızlı gelişmisIer ve dolayısiyle iki grnp ülke arasındaki gelir farklan mntlak seviye itibariyle azalacağına artmıstır. u durum, diğer Önemli etkileri bir yana bırakılsa bile, bu ülkelere verilen adların yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılabilir. Bilindiği gibi «fakir filkelere» bundan 15 yıl önce «geri ülkeler» veya «gelişmemi» ülkeler» («back ward», veya <undeveloped countries») adı veriliyordu. Sonralan «aı gelişmiş ülkeler» dendi. Son beşaltı yıl içinde ise fakir ülkelerin ahnganlıklarını da hesaba katarak Batılı iktisatçılar «gelisen Ukeler» (developing countries) terimini, «gelişmis ülkeler» (developed countries) teriminin karşıtı olarak kul lanmağa başladılar. Bu terimler zengin ülkeleri «gelismls» ve sanki bundan sonra gelişmesi durmuş ya da yavaşlamış gibi; fakir ülkeleri de «hızls gelişmekte olan» memleketlermiş gibi gösteriyordu. Oysa, son 15 yıllık gelişme sonuçlannın karşılaştırılması durumun böyle olmadığını ortaya koymaktadır. Bu sonuçlara bakarak fakir ülkelere, «az gelisen», veya «yavaş gelisen» ülkeler, zenginlere ise «çok gelişen» veya «hızlı gelişen» ülkeler («less developing» ve «fast developing» countries) demek daha doğru olacaktır sanınm. B Münevver işsizlij>i lmdi bir de problemin öteki cephesine bakalım. Lise mezunu sayısmm seneden seneye gittikçe artacağı bir vâkıa olduğuna, oldum olası bizde yüksek öğrenlme ve hele, birçok sebepten. ünlversite diplomasma biiyiik bir rağbet olduğuna ve nihay» yenl yedek subay kannnıın muvacehesinde h .lmazsa bu hakkı kazanmak düsüncesi ile Ünivenltelere tehaccümün daha da arttığına göre, yenl üniversitelerin açüması halinde de biitün müracaatlan karşılayabllmenin güçlüğü daima kendini gösterecektir. O halde biitün memleketi ilgilendiren umumî bir problemle karsı karsıya bulunuyoruz. Bizce, her seyden önce halli icap eden husus her lise mezununun behemehal bir üniversiteye veya bir yâksek okula yerleştirilmeslnin lüzumlu olup olmadığmm tesbitidir. Şahsi kanaatımıza göre, üniversite mezunu enflâsyonuna gitmemek, kaliteyi sayıya hiç bir zaman feda etmemek lazımdır. Münevver işsiıliği kadar bir memlekete fenalık getirebilecek bir işsizlik düşünemiyoroı. Ç ablodan açıkça g ö r ü l ü y o r ki, fakir ü l k e l e r 1950 y ı l ı n d a ort a l a m a 107 doISr o l a n a d a m başına gelir seviyesini 15 yıl içinde ancak Ş39.4 çevresinde artırabildikleri halde, zengin ülkelerde bn artış »'.535 oranında olmnş ve adam başına gelir 1.1134 dolârdan 1.713,8 dolâra çıkmıştır. Böylece, iki blok arasındaki gelir farkı hem nispi olarak, hem mutlak miktarlar olarak artmıştır. Zengin ülkelerde adam başına gelir, fakir ülkelerdekinin 1950 yılında 10.4 misli iken, 1957'de 10.8 misli, 1965'te 115 misli olmuştur. Aynı karşılaştırmayı Lâtin Amerika ülkeleri ile Amerika Birleçik Devletleri, ya da Türkiye ile Avrupa Ortak Pazar ülkeleri arasında yaparsak, yine benzer sonuçlar elde ediyoruz. Meselâ, 1940 yılında Amerika Birleşik Dev letlerinde adam başına millî hasıla Lâtin Amerikadakinin sadece 6 misli iken 1957'de 8 misline yükselmiştir. Türkiyede adam başına düşen millî basıla 1950'de Avrapa Ortak Pazar ülkelerindekinin •/'•^7'sine eşit iken 1957 de '/iZZ'sine dttşmfiştfir. Türkiyenin Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânında olduğu gibi birçok «az gelişen ülkelerin» kalkınma plânlannda da sanayileşmiş ülkelerle aradaki «mesafenin kapatılması» gayretlerine yer verildiği görülmektedir. Türkiye T Ianabilse bile hız farkı belirli bir büyüklükte olmadıkça aradaki gelir farklannı kapamak mümkün olmıyaeaktır. Bunu bir misalle açıklıy&lım: Meselâ, Amerika Birleşik Devletlerinde adam başına düşen gelir seviyesi bugün 3.000 d o l i n aşmıştır; dünyanın en kalabalık az gelişmiş ülkelerinden (en fakir değil) Hindistan ve Pakislan'da ise adam başına gelir 7080 dolâr civanndadır. Hindistan ve Pakistan başarıh bir plân uygulaması ile o.'o6 üretim artışı sağlayınca, adam başına gelir arüs: %33.5 olmakta ve halkın hayat seviyesinde yılda azami 3 dolârhk bir artış kaydedilmektedir. Oysa, Amerika Birleşik Devletlerinde %3'lük bir gelişme hızı S0 dolânn üstünde bir artışı ifade etmektedir. Bir ülkede gelirin S3dece her yıl artan kısmının diğer ülkelerdeki gelir seviyesinin tamamından bile fazla olması gibi bir durum karşısında «arayı kapama» gayret lerinden bahsetnaenin ne kadar anlamsH olacağunı bu misal açık' ça göstermektedlir. ss zszısszr "* Mk>"oımdıumr? zszısszr* ™ " SFZSZ^^***" n,u^«m^ YARIN Dış YardınHn Etkileri ve Ülkelerin Gelişme Farklan L^........:^ Harika Plâstik Parke Vernigi Satışa arz edilmiştir. FERMENECİLER CAD. No: 82 Tel: 44 21 86 KARAKÖY Cumhuriyet 145S3 Üniversitelere gellsi güzel öğrenci kabulü yerine, her şeyden önce memleketin bugünkü ve bil KİTAPLAR ::•: •••• •«•a •••• •••• •••• •ııı •••a • aaa :::: • ••• •aaa • ••a • aaa • ••a »••a • aaa • ••a • •«a • ••a • ••« aaaa Sainf joseph Fransız Erkek Lisesi Kadıköy İstanbu] 1 arahk 1965 den itibaren okulumuzun numarası SATILIK ARSA Zeytinburnunda Nuripaşa caddesi ile 14 üncu sokağm birleştığı köşede üç parseli Nuripaşa caddesinde cephesi olan ve iki parseii de bu parseller arkasmda kalan cem'an beş parsel satılıktır. Depo da olabilir. Tel: 22 70 54 Cumhuriyet 14609 36 52 20 te^efon santra) olarak değişmiştir. Cumhuriyet 11584 DUHYA ROMANURI Türker ACAROGLU • COUSİN PONS (1964). Fransu yazan Honore de Balzac'm (17991850) romanının ikind cfldi , Vahdi Hatay'm çevirisiyle, Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan (Dünya edebiyatından tercü meler. Fransu klâsikleri) dizisinde Paris'te yazılmış olan eserin Türkçe çevirlsi, ilkin 1949 da basılmıştı. Her şeyden önce tek bir konu üzerinde toplanan eser, unutulmaz bir karakter çizmektedir. Insan ruhunun her türlü kötülüğünü içine alan bir dünya tasviri karşısındayız. Bir töre romanı olan eserin kişileri pek canlıdır. • EVLlLÎK fl965). Italyan yazan AJberto Moravia'nın (doğ. 1907) romanı, Tahsin Yücel'in çevirisi olarak, (Varlık büyük cep kitapları) dizisinde yeniden basıldı (96 s., 2 lira). Kitabın ilk basılışı, 1956 da yapılmıştı. Yazann üç eseri. daha önce Varlık yayınlan arasında çıkmıştı. Yazar, «Evlüik mutluluğu» adını verdiği bu kısa. romanda kankocalık psikolojisini ele ahyor, pek çok islenmiş olan bu konuda bize yeni bir şeyler söylemenin yolunu buluyor. Yazann. genel olarak, insan yaradılışı üstündeki göriişü pek iyimser değildir. Üsîup bakımından bir özelliği yoksa da anlatma yeteneği vardır. • FARELER VE İNSANLAB (1965). Kuzey Amerikah yazar John Steinbeck'in (doğ. 1902) romanı, Muzaffer Reşit takma adıyla Yaşar Nabi Nayır'm çevirisi olarak, (Varlık büyük cep kitapları) arasında 7. kez basıldı (88 s., 2 lira). Asıl adı «Of mice and men» olan eserin Türkçesi, ilkin 1951 de yaymlanmıştı. Amerikanca aslı ise, 1937 de basılmıştı. İki gezgin çiftlik işçisinin hikâyesi olup yoksun kaldıklan yuvayı arayan bir smıfın tragedyasıdır. Yazar. bu eserini, basanyla dram haline de koymuştur. Nobel armağanını da kazanan (1962) ünlü yazann bu oyunu sahnelerimizde de gösterilmişti. Romanı daha canlı, daha kuvvetlidir. • GARP CEPHESİNDE YENİ BİR SEY YOK. (1965) Alman yazan Erich Maria Remarque'ın (doğ. 1898> en ünlü romanı, Behçet Necatıgil'in çevirisiyle, Varlık Yaymevinin (Büyük eserler kitaplığı) dizisinde 3. kez basıldı (168 s., 4 lira). Çevirinin ilk basılışı, 1956 da yapılmıştı. tç kapakta yazann şöyle bir notu var: «Bu kitap; ne bir şikâyettir, ne de bir itiraf. Harbin yumrugunu yemiş, mermilerinden kurtulmuş olsa bile, tahriplerinden kurtulamamış bir nesli anlatmak istiyen bir deneme, sadece.» Asıl adı «Im Westennichts neues» olan kitap, Almanya'da yayınlandığmda bir bomba etkisi yapmıştı. Birinci Dünya Savaşını anlatan yazann öteki romanlan, bu eserinin elde ettiği başanya ulaşamadı. Gerçekçi üslubu, insanı, çektiği acılan çok iyı hikâye eder. • HARB VE SULH 1 (1965). En büyük, en ünlü Rus yazan Lev Tolstoy'un (18281910) en tanınmış romanı, Zeki Baştımar çevirisi olarak, Millî Eğitim Bakanlığmca çıkanlan (Dünya edebiyatından tercümeler, Rus klâsikleri) dizisinde yeniden 4.000 sayı bastınldı (355 s., 710 kr$). Eserin Buıça u l ı «Voyna i mir» adını taşır. 186269 yılları arasında yazılmıştır. Napolyon savaşlan sırasında Rusya'daki hayatî anlatan bu şaheser, yaşayışın anlamını arayan, yazann ahlâkçı davranıjmı gösteren gerçekten muhteşem bir eserdir. Dünya edebiyatının da en büyük eserlerinden biri sayılır. Bir yandan Fransa Rusya savaşınm tablolannl gözler önüne sererken, öte yandan Andrey Bolkonskiy gibi, Bezuhov gibi güçlü kişilerden, Nataşa gibi tatlı kızlardan meydana gelen bütün bir ailenin hayatî, insana şaşkmlık verir. • HULYA. (1965). Fransız yazan Emile Zola'nm (18401902) romanı, Hamdi Varoğlu'nun çevirisiyle, Millî Eğitim Bakanlığmca yayınlanan (Dünya edebiyatından tercümeler, Fransız klâsikleri) dizisinde yeniden 5.000 sayı bastınldı (270 s., 5 lira). Asıl adı «Le Reve» olan kitap, yazann en «yumuşak» iki eserinden biri sayılmaktadır. 1888 de yazılan eser, sokakta bulunmuş Anjelik adında 1 bir kız çocuğunun hikâyesini anlatır. Kız, aşkın hulyasını kurar, umulmayan bir biçimde ona yak laşırken ölür. «Rougon Macquart» dizisinden bir parça olan eser, orada «La Terre» ile «La Bete Humaine> arasında yer alır. Zavallı Anjelik, Rougon' lardan birinin meşru olmayan çocuğudur; Bulunmuş Çocuklar Yurduna bırakılmıştır. Fransada Ikinci Imparatorluk döneminde bir ailenin bize burada verilen tasviri, bu küçük eseri, Zola'nın en eşsiz, en şaşılacak eserlerinden biri durumuna getirmiştir. Zola'nın bu romanından, bestesini Alfred Bruneau'nun (18571934), livresini Louis Gallet'nin (18351898) hazırladıklan dört perdelik, sekiz tabloluk bir lirik dram vücuda getirilmiştir. Konusu kadar «şairane» olan bu müzikli eser, Paris Operasında oynanmıştır (1891). • HYPERİON (1965). Alman yazan Hölderlin'den (17701843) Melâhat Togarın dilimize çevir diği bu romanın ilk cildi, Millî Eğitim Bakanlığmca çıkanlan (Dünya edebiyatından tercümeler, Alman klâsikleri) dizisinde yeniden 5.000 sayı bastı nldı (122 s., 280 krş.) 1797 de yazılan eserin önsözüııde yazar: «Bu kitabı Almanlann seveceğinl umuyorum... Bir karakter zıt duyulardan sıynlmıs olarak karşımızda beliriyorsa bu, ne yalnız düşün dürücü ve ne de şöylece göz oyalayıcı bir jeydir...» diyor. İyi bir ozan da olan yazann en büyük romanı budur. • ŞAKAYIK (1965). Kuzey Amerikalı kadın yazar Pearl S. Buck'un (doğ. 1892) romanı, Vahdet Gültekinin çevirisiyle, Güven Yayınevinin (Şaheser romanlar) dizisinde çıktı (288 s., ciltli. 12.5 lira). Çin'de büyümüş, Çin Üniversitelerinde profesörlük yapmış olan romancımn bütün eserleri Çin üzerine olduğundan, bu da Çin'le ilgilidir. Pulitzer ve Nobel ödüllerini almış bulunan yazar, «Peoney Şakayık> adını verdiği bu rotnanmda, sevgisi, sevgilisi için kendini feda eden 61mez bir kız portresi yaratmış. Bu kızın Çin'in sırlı havası ıçinde yaşadığı acıklı hayaü, gizli sevgisinin gözyaşlan, en sonunda katlandığı fedakârlık, kadın romancımn benzersiz sanatçı kalemiyle, yepyeni bir aşk destanı haline gelmistir. aaaaaaaaaan • ••••••••••II !•«••••••••• • ••a • III • ••a • BBB •ııı • ••• • ••• aaaı Bu yazı serisinde, genellikle Birleşmiş Milletlerin rakamlanna dayanarak, sosyalist ülkeler dışındaki iki grupun son 15 yıllık dönemde sağladıklan basanları ve basarısızlıklan karşılastırmak ve bn arada Türkiyenin durumunu ortaya koymak istiyornm. Öyle sanıyorum ki, yeni Meclis dönemine girerken ve yeni bir parti iktidar sorumluluğunu yüklenirken, bütün aydınlanmızm. poIitikacılanmi7in ve özellikle yeni devlet adamlarımızm bu karsılaştırmalardan önemli sonuçlar çıkarmalan mümkün olacaktır. GALERI POROTEKS Sanayi ve Ticaret A.Ş. Fabrikalannı: BOMONTİ Fınn Sokak 35 No. daki daha genlş imalât ve işletme imkânlanna haiz yeni tesislerine naklettiğini sayın halkımıra duyurmakia şeref ve iftihar duyar. UCUZ ÇiMENTO ve Yüksek Evsaflı kendi imalâtınuz 8101*1 Mermer ç= Karo çinileti MAHMUT GÜCER Firması Tel: 21 45 64 21 47 72 TELEFON: 48 03 00 Reklâmcıhk 4719/14580 Cumhuriyet 14582 SOFOR ALINACAKTIR Belediyemizde açık bulunan mühendislik kadrosuna yevmiyeli personel yönetmeliği gereğince müktesep hakkı üzerinden azamî ücret verilmek üzere bir İn^aat Y. Mühendisi, Mühendis veya Mimar Mühendis ahnacaktır. İstekh'lerin Belediyemize müracaatlan duyurulur. • ••ı • •aı • •aı Artan gelir farkları akir ülkelerin son 15 yıllık iktisadi gelişmelerini inceliyenlerin en iyimserleri bile «varlıklılar» ile «varlıksızlar» (Haves and HaveNots) arasındaki mesafenin tehlikeli bir şeküde açılmakta olduğunu kabul etmektedirler. Bunlardan bazıları, <mamafih, 1950 ile 1960 arasında az gelişmiş ülkeler kendilerinden F ::!: aaaa •ı ıı •aaa • ••• :::: • III (Basın 23337/14602) aaaa •aaa •••• • ••• • ••• •III • III •••• •••c •«•• • III • ••• :::: ••>• •*aa • III :•:: •••• •••• •••• ••aa iiii: : : : • ••a • ••a • ••• •*•• Bulmacah ve İkramiyeli aaaa aaıa TÜRK TARİHİNDEN YAPRAKLAR Programt Bugün Saat: 22.10 da Istanbul radyosunda :::: •••• aııa • ••a • aaa • *•• aaaa aaaa aaaa • aaa • aaa • II! :::: :::: • ••• ••a* İİİİ ••• !••• •••• \ YAP1 ve KREDİ BANKASI 3ŞaS^rŞ&«c5<S^^^ L Otobüs İşletmemizde ihtiyaç zuhur ettikçe tâyîn ve istıhdam edilmek üzere yapılacak amelî ve nazarî iıntihanla soför almacaktır. İMTİHANA GİREBİLME ŞABTLARI: 1 T C. vatandaşı olmak. 2 Askerliğini yapmış bulunmak, 3 Sabıkası ve mahkumiyeti buiunmamak, 4 6085 sayılı Trafik Kanun ve Nizamnamesinde belirtilen cezalardan 25. TL. dan fazlasını almamış olmak, 5 Yapılan Emniyet tatbikatı sonucunda bir sabıkası olmamak, 6 Okur yazar olmak, 7 23 yaşından (23 dahil) aşağı ve 40 yaşmdan (40 dahil) yukan olmamak, 8 Sıhhî Kurulca yapılacak muayenede şoförlüğe mâni bir haü görülmemek, 9 Gözle görülen kusuriarı bulunmamak, 10 Boyu 1.60 Cm. den (1,60 dahil) aşağı olmamak, U Devamlı çalışma şartı ile, hususf ehliyetinin bir yıldan aşağı olmaması; 12 Evvelce çalıştığı yerlerden varsa hizmet vesikası getirmek veya İşçi Sigortalan numarasmı bildirmek, TÂYİN EDİLECEK ŞOFÖRLERE: 1 7244 sayılı kanuna göre üst derece aylık, 2 Yılda iki aylık tutannda flâve tediye, 3 Her çaJıştığı gün için 175 krş. yemek bedell, 4 Elbise, palto, gömlek. kravat. ayakkabı, 5 Fazla mesaî yaptınlması halinde mesaJ ücreti. 6 Çocuk başına aidat 10. TL. çocuk zammı verüecektir. 7 Ayakkabı boyatmak. banyo ve tra? fle otobüslerimizde seyahat bedavadır. Imtihan her hafta pazartesi günö Otobüs tşletmesi Müdürlüğünde yapılacaktır. Taliplerin tercümei hallerini belirten fotoğraflı bir dilekçe üe Otobüs İşletmesi Müdürlüğüne müracaatlan. Ankara Elektrik, Havagazı veOtobüs İşletme Müeşsesesi Umum Müdiirlüğiinden: a (Basın 23253 A. 14968/14599)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear