Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
964 1965 fUNUS NADİ armağanl 1 DÜŞUNCELER 1 DENİZCİLİK İŞLETMESİ M/S MUĞLA 28/10/1964 18/11/1964 tarihleri arasuıda Rotterdam, Hamburg, Bremen. Londra, Ajıvers limanlarından Türkiye için yük alacaktır. îöbuslu geceler Yazan: Lütfiye CARGANA «KÜÇÜK HİKÂYE» llllEllllllllllllMIIIIIIIIIIIIIIIIINIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIlllllllllllllllllllllllllllllllllllüllllllElllı rfizlerlnden akan yaşlar solgun kendini şırak diye yere atmıştı, sünde iz bıratoyordu. îçten ge bayılmıştı sözde. Eh vallahi gizli bıçkınklarla orauzlan Sophia Loren bile böyle rol yaparsılıyor, dudaklarından bazı tna«fr Aman yarabbi .ablasmdaimeler nefretle dökülüyordu. ki, işçi kızlardaki o telâşı halâ Aiiah belânı versin, geber unutamıyordu. Hafifçe güldü. :tım illâllah be... Yandald odadan çocuk sesleri, o iaşını büyük bir üksintiyle çekartoloş anasının haykınşlarını ü, babası olacak, o deli heri duyuyordu. Bacaklannı duvara arkasından baktı. Göz yaşla dayadı Ayaklarının değdiği yerı narin parmaklariyle yanak den iki parça sıva gürültüyle yeına doğru sıvazladı, artık ağ re düştü. Babasını hatırladı biruyordu. Koyu kahverengi göz den, o bunak da böyle göçseydi i kızarmış göz altlan şişmiş öbür dünyaya. Vücudü gerildi, Bakışlarını odanın perişanlı kasıldı, o adamı hatırlamak bile da, sıvaları yer yer dökülmiiş onun midesini bulandınyordu. rarlarda, camı kınk pencere Sarhoş herif, ayyaş herif, elini ie dolaştırdı. Ani bir ürperti gayri ihtiyarî yanaklarına götürçelimsiz zayıf vücudü ütredi, dü, o tokatlarken niye durmuştu Udi. ama çok korkardı ondan, içkiden leli olmak işten büe degüdi. kan çanağına dönen o yılan gözına ayyaş babası geldi; göz leriyle nasıl bakardı ona. Tüü... tekrar yanmaya başladı, ağ Midesi bulanrmştı yine. Dayak ordu. Şu Allahın belâsı, ah yemesine sebep yoktu. Hiç ama, Allahın başına musallat et hiç sebep yoktu. Babası, annesi babası olmasaydı. ölseydl, Zerrinle konuşsun istemiyorlarlerini kelepçe glbi birbirine dı, o ne yapmıştı? Birlikte bafcirerek vallahi de mum yakar kala gitmişler ve eve gece gelbillâhi de. Tiksinti Ue yüzünü mişlerdi. Evdekiler sofrada ek•uşturdu, ne olmuştu yani, mek bekliyorlarmış. Ona ne. DüTinle konuşmuşsa, geç eve şUncesinin burasında hafif göğüs nişse, yaylan bozulmuş, içe geçirdi. Yolda tesadüfen (ne te5 çökmüş eskl kanapenin ü sadüfen ya) Zerrinin arkadaşı Ho inde kedi gibi kıvnldı. Akşa roza rastlarruşlar, çene çalmışı karanlığı sis gibi mahalle lardı, Horoz bu lâkabı kendi tak çökerken o kendi aleminde mıştı Oguza. Kırmızı saçlı, çil1 ı memnun, kfih asi düştinü 1 olduğundan. tşte bundan eve geç kalmışlardı. Babası ne didu. yordu, illâ konuşma onla, yok Çalışıyordu bir asprin kutu efendim Zerrinin annesi yurttande haftada 30 40 lira alıyor ki gençlerle geziyormuş da filân, bu haftalığmı annesine veri ayıp mı yani, gezsln anasından du. Düşündü, göğüs geçirdi. kızına neymiş, mahalle arkadaşı daha ne yapabilirdi? bir Zerrin vardı. Başka kimse Jtı kardeşi vardı. Dördü kız, yoktu ki. Arkadaş deyince aklı> oğlan. 8 yaşmdan tutun da i na diğer kızlar geldi. Hepsi güyedisine kadar. On yedi de zel elbiseler giyiyorlardı. Düzine ce aklına Sıdıka geldi. Dogru düzine modaya uyan pabuçlar, ya ablasından da hoşlanmı danslar, sinemalar ve evet kendi • u Sanki Allah onu hep de düşüncesini duyan olmuşaçsına d. rin arasına atmıştı. Aynı yer başını yastığa gömdü, sevgüiler iş yapıyorlardı. Biri dizici, bi Bunu düşünmek bile henüz on de yapıştırıcı idi. İşi rahattı beşinci bahannı süren bu körpe a ah şu fcör olası ablası olma ruhta heyecan uyandırmaya yedı. Aklına sabahki sahne gel terdi bile, gençti, güzeldl. Giyigözleri yanmaya başladı, ne nip kuşansa her erkek peşinde ;eyse hıçkıra hıçkıra ağlıya koşacaktı. :tı yine. Sahi sabahleytn ne Şimdi bile Osman, ayva suratauştu? Yarabbi şu elleri kını babası onun aklını alacaktı lı dediğl Kâmil nasü peşindey•edeyse. Kaslamu hafifçe çat diler. Güldü, elini heyecanla kalzihninl toparlamak için bir e bine bastırdı. Ne matrak çocuke siyah saçlarını çekiştiriyor tu şu Sedat da ne demişti bir yandan da kanapenin kena gün ona. Kulak kabarttı, öbür odaki yırtıktan öbür elini so dadan Nihadın feryadı geliyorpordu. Dudaklannda bir tebes du, kimbilir çocuk ne iş yapmışn belirerek doğruldu, hatırla tı. Arkasından annesinin sesi: Ulan ben yapma demedim ştı. Kalktı esnedi, gerindi. Kırıtılardan yapılmış divazıın ü It... Annesinin başüca hitabiydi bu. lne Maüin Morjjpe j»ibi iizanKırmîzj eteidjgi "asîlrnış, be Ne pis ağızh kadındi yarabbi. O ı bacakîan meydana çıkinıştı, anda kendini onlardan, o muhitbacaklar değnek gibi çelimsiz ten farklı görtiyordu. Hafifçe doğ layıftı, fakat bir bakılsa çok ruldu, yarın günlerden cumartesel olurdu. Gözlerini ayak slydi, haftalığını alacaktı. On H rmaklarından ayırarak sabah rasıru manifaturacıya, 10 lirasını hadlseyi hatırlamaya çalışu. pabuççuya, geri kalanını eve veolmuştu yani. Ablasiyle o ca recekti. Her ay bir elbise yaptıloz Sıdıka ile bir hiç yüzün nyordu, onlann taksiti vardı. En kavga etmişlerdi. Hem de ve para veriyordu, üstelik bir de yerinde. tşçi kızlann çığlıklan o sarhoş adamdan, geberesice ba ısında kedi köpek gibi birbi basmdan dayak yiyordu. Gözleıe saldırnuşlar, saç saça baş rinde ısıklar parladı. Zerrinie ko şa kavga etmişlerdi. Sonra ne nuşacaktı, işte, inat olsun diye nuştu?. îşte bu ne olmuştu? Öbür odaya yürüdü, kalbi verrusuna dudaklarmdan tebes diği kararla mutluydu. Dudakla | mle cevap verdi. Neredeyse rından abidik gubidik tvisin der j hkaha atacaktı, tam ablası o me çatma melodileri dökülüyor ( ! n saçını yakalamış, çekerken du. Bileşik bir isim olan «şecekondu> Şehirdeki turistlk tesislerin sayıkelimesinin «Türksını çoğaltmak ve kurulu bulunanları da izlâh etmek araacı Ue ça çe Sözlük»teki kar şılığı «Belediyeden lışmalara başlanılmıştır. Turistik izinsiz olarak hetesis kuracak olanlara her türlü kolaylık gösterilecektir. Ancak iş samen bir gecede çatılıveren yapı»hipleri, tesislerin nlteliklerini gösdır. (Bk. Ankara 1955, 2. b.. 279 ı. teren plânları, Belediye ile Turizm Hayatımıza «93 muhacirleri. (1877 Bakanlığına vereceklerdir. Plânlar göçmenleri) ile «Teneke mahallebir kurul tarafından incelenecek si» adıyla giren gecekondular, buve beynelmilel nornüara uygun olgiin, bütün büyük şehirlerimizi duğu takdirde de kurulmasına izin çepeçevre kuşatan sosyal bir meverilecektir. sele olarak dikkati çekmektedir. Bu amaçla, Heybeliada'da DeğirBaşta konut meselesi olmak üzemenbumu, Büyükada'da Yürükal re köy ve şehir hayatının çeşitii plâjı modem hâle getirilecek ve meseleleri «gecekondu» mihveri et motel ile gazinolar inşa edilecektir. Bunu Florya Sirkeci yolu takip rafmda dönüp durur. edecektir. Burada da küçük, temiz Resmî yayınlarda, dört özelliğive ucuz turistik tesislerle, lokantane işaret edilerek, üzerinde durular kurulacaktır. lan tanım şudur: .Ğecekondu, ken disine ait olmayan yerde imar mevzuatına aykırı gayri sıhhî ve «Ata» tankerinde kaçak gayri fennî olarak alelacele yapıleşya ele geçit mış olan barınaktır.» (1) Bize kaDış hattan limanımıza dönen Armalırsa, bu tanımda ele alınan dört törlere ait cAta» tankerinde yurda kaözelliği ikiye indirerek, başkasına çak olarak sokulmak istenen 500 kar ait yerde alelacele yapılmış olan ton Amerikan slgarası, 16 çuval glyim barmak üzerinde durmak yeter. eşyası ve 10 kasa da viski ele geçirilÇünkü öteki iki özellik bir netice miştlr. Sahibi çıkmayan mallar Gümolarak kendiliğüıden ortaya çıkrük Muhafaza memurlan tarafından maktadır. îlim ve idare adamlannı, müsadere edilmişür. politikacıları çeşitii yanlariyle ilgi Memuriyet görevi dışında iş lendiren bu konunun edebiyatı da etkilemesi olağandı. Brezilyada yagörenler için kovuşturma yınlanıp 14 dile çevrilen, bu araaçılacak da «Çöplük» adıyla Türkçesi de ya tçişleri Bakanlıgı, VUâyeUere birer yınlanan bir <günlük>, yazarı Carogenelge göndererek, ticaretle meşgul olina ile birlikte ortaklaşa yönleriy lan veya tlcaret maksadıyla memuriİe bir dünya meselesi görünüşünyet görevi dışında bir işle meşgul olde olan Brezilya gecekondularını duğu tesbit edilen amir ve memurlar da edebiyata kazandırmaktadır. (2) hakkında koğvtşturma açılmasını isteArtık, Sao Paulo şehrinin Favela miştir. denilen ğecekondu mahallesinin Bakanlık, son günlerde memurların beş yılhk yaşayışı edebiyatın malı ticaret veya memuriyet dışı görevlerle olmuştur. ilgilendiklerini ve bu suretle işlerin aksadığını belirtmistir. Genelge memurlara du>urulmuş, daha dikkatli olEseri bir «Önsöz. ile okuyucula maları istenmijtir. ra sunan Audalio Dantas, yazann içinde yaşadığı çevreyi şöyle anla Zekeriya köyünde plâtin tır: «Dışından bakarsanız, onu ötearanacak ki gecekondulardan farksız bulur Bir firma. Sarıyer Uçesine bağlı Zesunuz. Pis ve sefildir. Tahtalan bi keriya köyünde plâtin anyacaktır. Eİe yer yer çürümüştür. A. sokağın nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıgı, dan geçerken ona dikkat etmezsifirmaya arama izni vermiştir. Buna niz bile. Su birikintisinden kıvrıparalel olarak maden aramak lstiyen lır kıvrılmaz, bir sürü çıplak co43 kişi gerekli izni alımştır. Bunlarcukla karşılaşırsmız. Her hangi dan 30 u manganez, 8 i demir. 3 ü kur bir kulübenin karanlık odasından sun. 1 1 pirit, biri de grafit arıyacaktlr. bir küfür işitilir. Birkaç kulübenin önünden daha geçersiniz. SoPangaltı cinayeti faili 15 kağın sonuna gelince korkunç bir yıla mahkum oldu sefaletle karşılaşırsmız. Insan o za man kulaklarını tıkamak ve göz«Pangaltı cinayeti» faili. dün yapılan duruşması sonunda 15 yıl ağır hapse lerini yummak ihtiyacını duyar. mahkum edilmiştir. Gerçi bu biraz da alçakhktır... Geçen yıl Pangaltıdaki bir kahvede 3 A. sokağmdaki 9 numaralı geçocuk babası Yaşar Ertekin adındaki cekonduda oturan Carolina Maşahsı, bıçakla öldüren Hasan Akyol. ria de Jesus işte bunları kaleme dün yapılan duruşması sonunda 15 yıl hapis cezasına mahkum olmuştur. Mah almıştır. Kalın mürekkebi ve eğri büğrü yazısı ile, Favelaların iç keme bu arada, kaatilin kardeşi Hüseyüzünü etrafa duyurmağa çalışyin Akyola verdiği 7 gün hapis cezasını ise, tecil etmiştir. mıştır. Bir şey ilâve etmeksizin kendi sefil hayatını târif etmeğe Ekkn 18 . CemaTİvelâhır 12 çalışmıştır. Carolina kızkardeşimız ve meslekdaşKnızdır, eym aamsnda. Bundan daha mükemmel bir röpor6 taj tasavvur olunamaz... a Carolina: (Fevela şehrin çöplüğüo ! 5 dür) diyor. (tşe yaramayan, kulla V. j 613 n.59| 5.01 17.25 18.55! 4.31 nılmayacak eşyalan, çöpleri ve in sanları bir arada oraya atarlar E. 112.47 6.33' 9.35H2.0O 1.31 11,05 Şehrin pisliğidir Favela). • Bir zenci kadını olan «Çöplük»ün yazarı ğecekondu meselesinin de, pek çok benzerinde görüldüğü ESES ÇAĞLI gibi, dünyamn dört köşesindeki Ue ortaklaşa yanlı bir mesele özelliRVHİTtRKMEN ğinde olduğunu bize düşündürüyor. Şaşırtıcı benzerlikler karşıNlşanlandılar sında insamn «Brezilya neresi, TürI r 1Ş.10.1964 kiye neresi?. diye sorası geliyor. Gecekondulara bakarak, «Bence dünya tekâmül edeceği yerde, ilk İlâncılık: 3046 12711 Turistîk tesisler şoğaltılacak Ğecekondu L. r Yazan: Coç, Dr. Cavit Orhan TÜTENGIL çağlara dönüyor» diyen Carolina bir yaraya parmak basmaktadır. Carolina'nm notlarında yer alan ortaklaşa çizgiler arasında şunlar ilgi çekicidir. Politikacı. «Bir politikacı nutuk verirken, halkla beraberim der. Ha yat seviyemizi yükseltmek için politikaya atıldığmı ileri sürer. Bizden oy isterken. fiyatlan donduraca ğını vâdeder. Bu önemli meseieye temas etmekle seçimi kazanacağ;ndan yüzde yüz eraindir. Seçild'kten i\) M. Gençay, Ğecekondu Probsonra, halkı boşar. Kapalı gözlerle lemi, Ankara 1962, s. 5. onlara bakar artık. Hem öylesine <2i Carolina Maria da Jesus. bir gururla, bizi hiçe sayar ki, en hassas yerimizden yaralar.» <s. 44) Çönîük. İstanbul 1954. (Çeviren: B. Öztoprak). Halbuki, «Ne maksatla poliükaya atılıyorsunuz?» diye sorduğu bir baydan, çevrenin çok paralı adamını hedef tutan şu cevabı alacaktır: €Adhemar kadar zengin olmak Su kuyruğu. «Beş buçukta kalktım.. Su getirmeğe gittim. Şimdiden kuyruğun ucu görünmüyordu. Çeşme başında beklemek kadar fe ci bir şey olamaz. Birbirlerinin ya şayışını merak ederler, sonunda kavga çıkar.» Bazan da kovalar kuyrukta bırakılır: €Su almağa gittim. Ne kuyruk, ne kuyruk. Kova ların dizildiğini görünce, yaşamak tan beziveriyorum. Kovaları yerine bıraktıktan sonra kahve pişirmek için eve döndüm. Sonra çeşmeye döndüm. Sırasını beklemeden araya girenler olduğu için, kavga edi yorlardı.» (s. 97 ve 123.) Çocuklar. «Çocuklar, burada olan biten her şeyi bilirler.» (s. 51> Kadınlar. «Kadınlar musluğun etrafına toplanıp sıralarını bekler ken neler konuşmazlar, neler. Kadının biri şişmanlasa, hemen gebe derler. Biraz zayıflasa verem diye kalkarlar.» Nikâhsız yaşayan kadınlarm yani sıra kötü yola sapanlar da vardır. Yıkma. «Bugün vilâyetten müfettişler gelmiş diye duydum. Dev letin arsalarına izinsiz ğecekondu yaptıranların kulübelerini yıkacak İarmış.... (S. 78) Zehirlenme korkusu. «Jose Carlos, çöplükte bulduğu bir torba bisküvi ile geldi. Çocuklar çör çöp yerken, zehirlenecekler diye korkuyorum her seferinde. Onlar açlığa dayanamıyorlar.» (s. 52). Kavga. «Iki Kuzeyli kavga ettiler. Işleri güçleri küfür. V. F. yalancı pehlivanın biridir. V. E. iyice hakkından geldi. Herkes sevindi buna, çünkü V. F. Favela'da derebeyi olmak sevdasında.» (s. 101) İçki her derde deva. «Araba tabutu almağa geldi. L. ağîamaya başladı. Küçük kız gider gitmez, L. içki İçmeğe koştu. Şu Favela'lı lar beni hayretten hayrete düşürüyor. Neşeli olduklan zaman içerler. Kederli olduklan zaman içerler.. (s. 142« • însana kötümserlik veren ortakla şa çizgileri yanında ğecekondu me selesinin umut ışığı sayılabilecek bir yani da yok mudur? Başını so kacak bir çatı altı bulabilmek için, güç koşullar altında bile saygıya değer bir çaba gösteren insanoğlu bizim ilgimize ve desteğimize lâyık değil midir? Devletin yol gösterici ve düzenleyici çahşmaları sonunda gecekonduların şehirlileşmenin ilk basamağı olması hem mümkün. hem de zorunludur. • ••••••••••*>! Bir yani ile «Ge cekondu edebi>"Etı> içinde yer alan «Keşanlı AH Destanı»n:n yazarı Haldun Taner, • Sineklidağ bir ırklar karışımı, bir diyalektler panayırıdır. însanları hep diken üzerinde otururlar. Yıkıldık yıkslacağız, sürüldük sürüleceğiz. Bu kayalıklarda, kertenkeleler gibi, yazın yanar, kışın donarlar. Herbirinin gönlünde bir ys lan yatar. Kursaklannda boğurr boğum özlemler. derken Favelayı da an!?.tır. Edebiyatın gözü evresıe çevrilidir çünkü. « İtÇffOH<4* 1b(,3 . i95670. BANKALAR CAPDESİ, B02KURTHAN KAT 5 GALATA , " TElÖtAf.'KOÇTUĞISTÂNBUL Reklâmcılık 3806/1268S ENCYG^ÛPÂEDIA BRITANNICA DUNYANİN EN BÜYÜK ESERİ. MAHOUT MİKTARDA GELMİŞTİR AMERİKAN NEŞRİYATI BÜROSU 24 CİLTLİK İSTANBUL. Lion Mağazası yani Galaiasaray Tel. 442636 ANKARA, Mithal paşa Caddesi 61 • Tel.: 127318 3 SORU 2 CEVAP 1. 2. 1 # ^ S V Q D wOTU Birikmiş paranızı hangi bankaya yatırırsanız ikramiye kazgntna sansinız ^ a h a .b ü y ü k oiur? ıl i ~ Birikrhîş paranızı e n b 0~y ü k ikramiyelerden faydalanabilmeniz için hangi bankaya yatırmalısınız? •*• Birikmiş paramzı h a n g i bankaya yatırırsanız yatırınız, hangi bankada toplarsamz toplayınız, gerek i s a b e t „ gerekse en b ü y ü k ikramiyelerden faydalanma şansınız d e ğ i ş m e z .] ÇÜNKÜ : Banka Kredilerıni Tanzim Komitesi kararı gereğince h i ç b i r banka, kendisinde biriken tasarruf mevduatının binde altı)sının ü s t ü n d e ikramiye dağıtamaz. YIL SONU ÇEKILİŞİNDE TEŞEKKÜR Kymetll aile büyüğümüz. sevgıll annemiz YANİ: İkramiye kazanma şansının nispeti ve miktarı b ü t ü n bankalarda a y n ı d ı r . CEVAHİR KALKAN'ın vefatı dolayıslyle cenazesınde hazır bulunan, evlerünlze gelen, telefon, telgraf ve mektupla acımızı paylaşan saym akraba, dost ve arkadaşlanmızın yakın al&fcasma teşekkür ederlz. AİLESİ Cumhurtyet 12694 68 TÜRK TİCARET BANKÂSI Reklâmcılık 3802/12684 BU SEBEPLE : İkramiye miktarının büyük yekunları müşterilere f a r k l ı menfaatler sağlamaz.. Cl'MHHKIVKT'Jn l>frik»B: Bir aci şarkı Yauni Â. J Cronin 242 BtR AC1 SARK1 BtR AC1 SARKJ Her bankada şansınız ancak yatıracağınız para ölçüsünde artabilir. 243 244 BtR AC1 ŞARKI O HALDE : beri doğru geldi, kolunu çengel yaptı, herke«tn sevinçle kahkahaları arasında haykırdı: « Sizi piyano'nun başına kadar göturmek ferefini bana bahşeder misiniz, hanımefendl?» Açikça soyleyim, artık bizim bu yeni ahbabın hallerinden sıkılmaya başlamıştun. Yemekte anneme gösterdiği aşın ilgi herkesin gözüne çarpmıştı; şimdi de ba yılışık tavn annemin ondan kork makta haklı olduğunu gösteriyordu. Anneme gönlünü almak ister gibi baktun ama, jaşırdım: Annem adama hiç de kızmış gibi görünmüyordu. Kalktı, hiç naz etmeden, üstelik gülümseyerek, bu densizin koluna girdi, piyanonun başına geçti. Önce Chopin'in bir prelüdiinü çaldı, sonra •Başörtülerin Oyunu«na büyük bir ateşle giristi, alkışlar arasında bitirdi. Herkes, aşırı bir coşkunluk göstermemek için, alkışlarken kendini tutuyordu. Sommen'i de ilk defa olarak şaşkın gördüm: Hiç beklcmezken, birden bire kendisine bütün bütün yabana bir seyle karşılaşmı; çibiydi. Büyük bir saygıyla: «E, bu basbayağı üstün bir sanat!» diyordu. Sonra, kendini toparlayarak soluk aldı. «Kesin olarak, üstün bir piyanist. Tam Albert Hall'da konser verebilecek bir piyanist^ Annem: «Hiç de değil» diye güldü. Sonra, onunla alay eder gibi: «Hadi bakalım, sıra sizin şimdi. dedi. «Sizden şarkı dinleyelim. Şarkı sbylersiniz, değil mi? Ben de sfae piyanoda eşllk ederim.. Bir hayli nota çevirdlkten sonra, en sonunda •Denizkızı seçildi. Üzülmedim dersem yalan olnr: Ada*~>ın sesi hiç de kötü değildi; hafif tenor bir sesi ardı, söylediklerine de büyük bir yanıklık katıyordn: Işıktan bir ok gibi «nlara daldı. Sonunda bir denizkızına vardı, Derin mavi denizin tâ en dlbinde. Birbiri »rkasına, böyle, kabiliyetli iki kişi ile karşılaşmak odadakileri öyle coştnrmuştn ki, ikisinin birlikte şarkı söylemesi için bir yaygaradır koptu. Benim buna pek canım sıkılmıştı. tçimden: «Annem elbette buna yanaşmaı, ayak direr, çekilir» diyordum ama, ne gezer! Gene o canlı, meydan oknr gibi haliyle, diyebilirim büyük bir «evinçle, çoktan seçmişti söyliyecekleri parçayı: «Telkenbezi Ceket». Bu sarkının ilk satırı, «üzun boylu gürbüz bir mızraklı siivari yatmış ölüyor...» bana öyle bir ürperti verirdi ki, bn şarkıyı ben pek benimsemiştim. Başladılar. Kulaklarımı tıkamak istiyordnm ama, bnnu yapamazdım. Onun yerine, göz • lerimi tavana diktim, sonunda da herkes nzun uznn alkışladı, ben bu alkısa katılmadım. Bu şarkılar, konusmalar, çülüşmeler, gittikçe artan ahbaplık, hele şu köylü özentisinin alkışlan, aşırı nezaketi, farkında olmadan, beni öyle sıkmıştı ki, boynnm ter içinde kalmıştı. Bu iş çok sürmüştü artık, sona ermeliydi. Pek seyrek rastlanan bir sessizlikten yararlanarak, anneme seslendim: «Ben yukarı çıkacafım, anne.» Bunun nzerine o benimle gelir sanıyordum ama, ner'de! Sommen'le birlikte notanın nzerine efilmi.şti, başını bile çevirmedi. «Evet, git, oğlum» dedi. «Senin uyku vaktin çoktan geldi. Ben de birazdan (reUrorum.» Zaten ayaktaydım; onun için, gitmekten baska yapacak bir şey kalnuyordu bana. Annem hiç dr hirazdan telmedi. Cok geç &e'o"i. nın dan çok geç. Oyleyken, içimdeH acı duygulan dökmek istediğim için, uyumamıştnn. Yatakta doğrulnp oturdum. «Sahi, hakkın varmış, »nne. Çok baş belası bir adam o, değil mi?» Bana bakarak gülümsedi. Gözleri ışıl ışıl yanıyordu, yanaklarına d» renk geunişti. «Bilmem vallaha, yavrum. Bir bakıma çok eğlenceli oldu, Tann biliyor ya, çoktandır ikimiz de eglence nedir pek bümedik.» «Ama, anne, pek.. şey... pek bayağı, çirkin bir eğlenceydi bu.» «Ya, demek öyle?» «Eğlence değilse bile o adam söyledi, şu ciçara fabrikatörü.» «E, biraz şatafatı seven bir adam ama, bence kötülük yok içinde. Pek knsuruna bakmıyalım. Unutmıyalım ki biz buraya dört yıldanberi ilk defa olarak bir yaz tatili geçirmeye geldik, elimizden geldiği kadar eğlenmeye bakalım.» Annemden beklediğim sözler bunlar değildi. Yanıma döndflm, aert bir aesle: «AUah rahatlık versin» dedim. * * * Ertesi sabah içimdeki yaranm stzısı geçmişti. Kahvaltıdan gonrs, oltamı aldıro, öğle yemeği çıkuıınu aldım, Baillie NicolTa, Spean'a doğru yola koyuldum. Annem, bizi kapıdan uğurlarken: «Bir saate kadar ben de gelirim» diye söz verdi bana. Baillie'nin beni götürdfiğü göl ırmağın üst başından pek uzak değildi. Çamlar arasında, çamur renginde derin bir ufak göldfl, suyunu bir çaflıyandan ahyordu, çevresini kayahklar ku•»tmıştı. (Arkası var) 3. 2. Birikmiş p a r a l a r ı m ı h a n g i bankaya yatMTnalıyım? En çok güvendiğiniz ve size bütün banka işlerinizde en iyj hiımet eden bankaya : YAPI ve KREDI BANKASI ro