Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Temmuz 1955 CUMHURtYET SS9 LÂR Lindbergh feci bir şekilde aldatılmıştı, omuzları çökük eli bos evine döndü Yazan: Tevfik Sadullah Saat 21 dvannda idi. Lindberghle Doktor, derhal. Urif edilen çiçekcı dükkâmna dogru yoia çıktılar. Orada masa alünda bulunaii pusulaya göıe, tıpkı birinci randevuda olduğu eibı. civardaki mezarlığa eidilmesı bildiriliyordu. Doktor. tekbasına tarif edilen istikamete doğru ilerledi Otomobilden biraz uzaklaşmıştı ki, otomobilde bekleven Lindberah'in de duvHueıı bir =es: «Hev Doktor'» dıye çağırdı Doktor sesin eeldiği tarafa vnneldı Bir iki adım atmıştı ki avnı ses tekrar duvuldu: «Hey Doktor. para »etirdi?» Doktor paranın otomobilde olduJunu sövledi. «Havdi Çabuk gidiyor, bana para getiriyor.» Doktor çocuğun nerede olduğunu öğrenmeden evvel bir metelik vermek niyetınde değildi Ayrıcs hâlâ 70 bin doların çok olduğunda musirdi. Bu durum karşısında «John» elli bin dolara razı oldu ve mezarlıkta beklıyen asil feillerden, çocuğun nerede ojdueunu öğreneceğini sövledi Bovlece, doktor Condon paravı almak üzere otomob le giderken «John» da mezarlığm karanhklarında kayboldu. Doktor Condon. Lindbergh'in y« nma gelir gelmez: «Albay, Mze yirmi bin dolar kazandırdım!» dedi. Biri elli. diğeri yirmi bin dolar ihtiva eden iki kutudan ell: bin dolarlığını ahrken: «Döndüğümde. oğlunuzun da nerede saklanrfığını öğrenmiş olarak geleceğim'» dedi. Ve biraz »vvel vabancı ile konuşmuş oldugıı yere doğnı ilerledi. Bir kaç dakika sonra, vabarıeı tekrar gdründü ve doktora bir DUrula uzattı. Doktor da içi para t.olu kutuyu verdi. Yabancı, kutuvu açıp gerçekten içinin para dolu olduğunu tesbt ettıkten sonra dok tora teşekkür ederek süratle karanlığa daldı Condon'un onrnoan verdiği ifadeye göre 2 nisan «ec>Mİ k e n d l s i n d e n parayı alan Kİam. ilk Söz Aramızda Büyük işler başarmak Yazan: A. Hidayet Reel «Şehname» müellfi Iran şain Firdevsi «epopedâsitan» lar »Usi lesı olan kıtabınuı başında göyle der: Besi renç Bürdem derin talisi, Acem zinde kerdem bedin Parisi. Merhuiıu turkçe dıie getırecek olursak bu beyitten »u manayı çıka rabiliriz: «Otuz sene zarfında çok guçluk çektım Fakat yarattığım farsça dili ile bütün Acemıstanı kalkındırdım.» Evet, Firdevsi «Şehname> ye aid çalışmalannı ancak otuz yıl içinde tamamlayabılmiştir. O da ne güçlüklerle.. Lâkın, kendi de »Fahriye» smde goğsünü ve koltuklarını kabartarak haykırdığı gibi komşumuz tlran» m asırlar boyunca ve hâlâ ayakta durabilmesmi »ağlayan kava ve beton temellerden birtni atmıştır. Michel Angelo «Musa> ya taş üzerinde şekil vermek ıçm daha az bir sabır ve tahammul mü göstermıştir. Bakı. «Kanunî» mersiyesinin satırlaıı üstune acaba kaç gün ve gece beyın fosforlan ve göz nurları dokmuştur? Yukarıdaki üç misalı sanat sahasından ve tek eser üzerine aldık. Isa, hıristiyanlık uğrunda hayatını feda etti. Muhammed islâmlığın kok salması için gazalarda aldlğı yaralarından kanlar akıttı Iskender, Sezar, Atillâ, Yavuz, Fatih, Napoleon fetihlerini tahtları üzeıine kurup nargıle fokurdatarak mı, yoksa at üstünde diyar diyar dolaşıp, hudud boylarında, ateş içerisinde kılıç gallayarak mı yaptılar? Charlemaene koca imparatorluğu, Bismark Alman birliğini bir «seh1ımumteni» kabilinden mi vucude getirdi? Ve nihayet Atatürk. parçalanmıs ve yer yer çeşidli düşman baskısı altında mleyen son vatan parçasını bütün mazisini, şanını şöhretini tehlikpye koymadan ve yıllarca bin bir mahrumiyet içinde didinmeden m' istiklâle kavuşturdu? Demokrasi liderleri, yeni Türkiyedeki veni hürriyet rejimini, koltuklannda keyif çatarak, sıgara tellend rerek mi, yoksa bozkırlarda, dere kenarlarında, dağ vamaçlannda başlannın altına taşlan yastık edıp, bulurlarsa üzerleııne yalın kat battanıye çekerek mi tesis ettiler? Sanatta kütle uyanıklığının, Renaisssnce ve benzerleri toplu «intibahn ların, dınlerin yayılmasında, fetihlerın, inkılâbların muvaffak olmasında başta bulunanlar kadar, onların etrafını çeviren milletlerin de rolü yok mudur? Rus hudud nöbetçileri bizden geçen sığırı kovalıyorlardı, Nehmedcik: "Zaten o taraf a hayvandan başka ne geçer?,, dedi Röporlajı yapan: Ömer Sami Coşar Deniz üzerinoys de Demir Perde kurulacak değıl ya? Sarp köyünde Karadeniz sahillerine kadar indırdıkleri tel örgüleri, kuleleri denize doğru yürütmenin yolunu bulamamışlar. Fakat güneş batarken, karanlık çökerken Batumdan hareket eden bir kaç hücumbotu Rus Sarpı açıklanna gelıyor, sabaha kadar projektörlerile sağı solu aydınlatarak dolaşıyor, nöbet bekliyor, güneş doğup etraf aydınlığa kavuşunca da kaybolup, yerlerıni "çelik kulelerdeki dürbünlere, tel örgülere bırakıyorlar, Hatıi ya, Rus topraklarmı cennet diye tarif ediyorlardıya... Oyle ise bu görülmemış tedbirle" pe ne lüzum var. Cenned bırakıp da kim kaçar? YerÜlerden biri anlatıyordu: « Biz gazeteleri geç ahrız. on günde, on beş günde. Fakat bazı hâdiselerden, sizlerden çok daha evvel habeıdar oluruz. Bir gün baktık ki 3 torpido ile bir kruvazör Batum açıklannda demirlemiş dunıyor! Kafkasya ile alâ" kah bazı mühim hâdıselerin cereyan ettığıne derhal kanaat getirdik. Bunun kokusu hemen geldi. Eski Polis Şefi Beria'yı Moskovada azletmişler, kurşuna diz mişler ve Batum ile bölgesinde de çok taraftarı bulunduğundan, muhtemel kanşıklıklan bastırmak üzere harb gemilerini »evk«tmişler. Bunlar uzun müddet Batum önünde demirli kaldılar. Ancak tasfiye tamamlandıktan sonradır ki demir alıp gittiler.» mesine ve dönmesine mâni olanuyorlarmış. * * * Tam Sarp'tan ayrılaeağım «!• rada Rus tara&nda plâjın kumlan üzennde koşufan Rus askerleri gözüme çarptı. Bize doğru geliyorlardı. Baktık ki 3 sığın kovahyorlar. Hayranların sahile yakın bir yerde biten tel Srgulerin boş bıraktığı küçük boşluktan karşıya geçtikleri anlaşıhyordu. Mehmedcik durdu, durdu ve: « Hayvan ne bilsin .. Zaten o tarafa geçse geçse hayvan ge, çer,» dedi. * * * Sarp havalisinde hudud nöbetçılerinden birinm evindeyiz. Sadeliği, güzelliği ile bağdaşmış. Kendiliğind«B biten ortancalar etrafı kaplamış, askeri birlik de evın hemen yanıbaşmda, her an şılihbajı yapmağa ha»r, muhabere vasıtaları 24 saatte 24 saat çahjıyor, hiç bir yerde telefonu telsiz makınesir.den ve telsiz makinesini de telefondan ayn göremedim, her ikisi de ayn ayn faaliyette. Esasen buralarda herkea, ve her ş.sy, her an vazife başmda; aakeri de, gubayı da, makinesi de... Gene yüzbaşı yedi aylık ikiz çocuklaruıı kucaklayıp yanııruza oturdufcu zamac makineli tabaneası da boynunda asılı idi. Ondan belki uykuda da aynlmıyor. Biraz ileride Rus topraklan, tel örgüleri, kuleleri .. Bu yüzbaşı, ikizleri, yedi yaşmdaki kızı. eçi ile birlikte hududda, hepsi birlikte nöbet tutuyorlar, vazife yapıyorlar. Her biri isimsiı birer kahraman. Gösterilen tedskSrhğın, vatana olan borç yansıda teraziye vurulamıyacak kadar değersiz bir şey olduğunu söylemekten zevk duyuyorlar. Onlar belki vatanm olan borç» lannı ödeyemezltr, çünkü bu borç hiç bir zaman ödenmez. Fakat bizler bu isimsiz kahramanlara her geçen gün biraz daha borçlanmıyor muyuz? Bunun farkmdamıyız acaba! randevuda park bankosunds yanyana oturarak görüşmüş ve kendisıne «John» ismile hitab etüiış olduğu adamdı Otomobile döndüğü zaman Lındbergh'lere 20.000 dolar kazannlrmış olmanin memnunıvetıle .loktor elindekı pusulavı albava uzattı Ta van lâmbasının soluk ışısı aitınoa sonsuz bir helecanla okuduıdan pusulada şu atırlar yazlhvJl: «Çocuk Kodra Nelly de bu küçük bir kodra uzunluk 28 kadem var. çocuk beraber iki kişi daha var kodrada. onlar mansum Kodravı Elizabeth Ada yakında Horsneck Bech ile gay Head arasinda bulunuyor.» Bu pusulada, imza yerine kullanılan mahud ışaretler yoktu. Hiç vakit kaybetmeden tarif edilen yere gitmeyi düşünen Lindbergh, derhal doktorla birlıkte şehre döndü Gerekli telefon muhaverelerinden sonra, albay Lindbegh'le birlikte albay Breckenridge, doktor Condon ve yukarıda sözü eeçen Malive Vekâletı İstihbarat Şubesi şefi Elmer İrey'den müteşekkil kücük kafıle gecevaıısına doğru Connecticut eyaletinin sahil şehri Bridgeport'a hareket ettı Oradan da. «ahahın alaca karanlığında, albay Lindberghin bizzat idare ettiği biı denı/ »ayyaresile tarif edilen bölgevi tarıdılar saatlerce "Kodra Nelly.ı yi s . radılar. Butün t»ün süren bu rama esnasında. gayet alcaktan ucmak sur°tile Horoneck Teach'in de Elizabeth adasının da, Gay Head jahillerının de göz atmadık bir g rintisi, voklama'dık bir koğuğu bırakılrna~ı Bıına rağmen Ke bir «fl MHI KJYET» in EUKBf Çahlığa girdıği zaman tesadüfen karşılastığı manzara fecidı: Hemen avağının dıbınde, yerde, üzerı alelâcele biraz toprakla ancak kısOndan sonraki günlerde Lind men örtülmuş bır çocuk cesed' var bergh'ler deli gibi idiler. Doğnı dı. Yüzukovun vere uzatılıvermiş vanlıs. kim ne derse, nerede en: olan cesed çoktan taaffün etmış, öufak bir ip ueu göriirlerse onun I tesı berisi kopmuş, tanınmaz bir pesinde kostular Bu durumda bir hale gelmişti. Neye uğradığını şaşıran siyahî ana ile babadan para sızdırmak hevesine kapılanlar da eksik değildi. apar topaı kamyona koşmuş, yolBunların en meşhuru muhakkak ki culuk arkadaşına hâdiseyi anlatmış bir vakitler komisyonculuk. detek ve ikısi birhkte soluğu en vakın Hududdaki Rus subayları ve tiflik de vapmış oUn Gaston Means karakolda almışlardı. Bulunan cesiyasî komiserleri, sık sık taktik sedin Lindber«.h'!erin çocuğuna aid i«im!i bir dolandırıcı idi. Yalnız değişıklıklerine tâbi tutulan SovMeans, «akıllıcai) hareket ederek olması ıhtımalıni düşünen polis de yet pohtikasmın sadık birer ayderhal albayı buldurarak onu sürbizzat Lindbergh'i sızdırmaktan nası halinde imişler. Moskovadaki atle vak'a mahalline çağırtmışlardl dolavısile vakayı kolavca ele verdeğişıklik derhal bunların yüzün Günlerdenberi süren boş, yersız, mekten ise, dünyanm en meşde belli oluyormuş. Vukua gelen hur mücevherlerinden Hope elma lüzumsuz araştırmalann müsebb bi ufak tefek mevziî hâdiseler her Curtis'i neden bunu yaptığı sorulsının sahibi Bavan Evalyn Walsh iki tarafın hudud subayları ara* duğu zanan: «Her halde aklıml MrLean'i kötü taba"isine âlet etsında müşterek toplantı icab etkaçırmış olmalıvım!» diyen «rauTieği kurrnuşru Böyleee. çocuğun teber» kotra inşaiveci^ini Tanrıva tırdiği zaman bunu belli ed:yorfidvei neoatını ödemek bahanecile havale edip söylenılen mahalle kolarmış. Moskova gene bıze karşı B^van McLean'dan 104 bin dolar şan Lindbergh, yüzü gözü, şekli tehdıdler savuıuyor. bızdcn topCPkmeâe muvaffalc n]r>u Fakat 'r>şemail: kalmamış küçücük cesedin rak istıyorsa somurtuyor, yok zv bununla da dovmavıp «merhakendi yavrucuğuna aid olduğunu Molotof bize gülmeğe velteniyormeti Hol aklı kıt bir kadın buldum kabul etmekte en ufak bir tereddüd sa onlar da aynı maske ile orva1» îimi'Jüe veriden bir 35 bin gostermedi. *aya çıkıyorlarmış .. dolar daha istevipce zenşin kadtBu yazı serisinin başlarında da n!i aklı b»=!na eeliverdi ve poüse ihhsr edüen Means on bes seneye belıı ttığım gibi. bugün dahı Hautmann'ın suçlu olup olmadığını mü mptikflm edüdi. nakaşa edenler mevcuddur Bunla«Yol gösterici» lerden bir diğe rın en başında bu çocuk cesedinin rinin macerası da epev komik, aynı hüvıyetınin tesbıti meselesi üzer.ndereoede hazindi: Virffinia eyaletl de duranlar gelir. Bu görüşe bağlaTkincı Cıhan Harbinde galib onin muteber kotra. sandal in»alye n»n hukukçulann iddiasına göıe, lan faM»t bitab düşen Ingiliz milellerinden John HuRhe» Curtls, eğer Hauptmann'ın avukatları «ta let". m^lub ve perişan, yerlere ?eLindbprsh'in kayın pederini tanı nınmasına maddeten imkân olmı rilen AÎrnan milleti on yıl zarfında yan bir kâtib ve bizzat Albayı ta yan bir çocuk cesedinin küçük nasıl zinledeşti ve dirildi? nıvan emekli bir Amira! delâietile. Charles'a a'd olduğu iddiasının da Idare ^denlerin bitmez tükenmez coouöi! bulabilecegini iddia etmekt? pek tabiî kabu! edilemiyeceğini ile gayretleri ve idare edlenlerin saidi. Curtis'e göre nsazcı» lâkabile ri sürselerdi esas deli] ortadan kalk bır ve mctar.etleri ile.. 1951 yılında anılan Sam isminde bir sabıkab ile mış olur ve muhakeme daha baş Ingilterede idık. Her taraf temiz, onun iki eördesi. göğü'îlerinin iri lamadan sukut ederdi » demekte her iş muntazam. her çehre beşuşbiz hikâvem:zde üsile söhretli Hilda ile Inez Uimli dırler. Dana tu. Dışandan gelenler Büyuk Briiki asiftenin baslık ettikleri bir Hauptmann'ın kim olduğunu, bu tanyanın hiç bir derdı ve ada halçete vardı Çocugu kaçıranlar bun j hâdise ile alâkasmın nasıl tesbıt kının hiç bir sıkıntısı bulunmadılardı ve küçük Charles, Mary B. ! edildığinı öğrenmıs değıl'z Şu hal ğına hukmedebilirlerdi. Halbuki Morse isimli bir balıkçı gemisinde de, şımdilik Hauptmann'ı bir kena memleket bin bir kriz içinde kıvraidi. Mesele bu gemiyi bulmaktan ra bırakahm ve bulunan cesedin nıyordu: Mesken buhranı, gıda ibarettii. Zavallı Lindbergh. giin gerçekten küçük Charles'ın cesedi maddelerı ve giyim maddeleri taholup olrmdığını araştıralım. lerce Curtis'in peşinde koştu. dıdleri, neler de neler... Sıgara saTarıhın en büyuk heylânına G2rçi, kara talihli yavrucuğun yı ile dağıtılıyor.. ıçki gramla veriDeniz tarahndan Neüy isimli mevsahne olan yerler, bugün b r tehhum kotra bulunamavınca dört gün cesedi bir bakışta. tereddüdsüz ta liyordu. lıke ile daha karşı karşıya bu1953 te Almanyayı ve Italyayı zi lunmaktadır. Amenkanın kuzeüst üste NewYork gazetelerinde [ nınacak halde değildi ama, gene «Jafsie» imzasile «beni aldattın | de bu etfen ziyade kemık yığınının yaıet ettık. «Harcıâlem» konfor yınde 900 metre yükseklığınde mı?» sualini soran ve bu suale Charles Lın ibcrgh Jr' a aid oldu ve ıhtiyaclardan yüzde ellisini bu Kaplumbağa dağları vardır. Kap insanhk bu ya cevab; ümid eden ğunu kat'ıystle tesbit etmek münv lamadık. Ama, ne Alman milleti, ne lumbağa dağlarının eteklerınde Italyan halkı şikâyetçı değildi. In oturan halk, her an müthış bır ilânlar çıkmıştı. Bu ümidle de Al I kündü. 1 . gilteredeki tahdidler vesika usulü dağ kayması tehlikesı içerısindebay Breckinri^ge tekrar doktor (Devamı varî j n e tâbi olmaktan kurtarılmış.fı. l â dır kin hiç bir Ingiliz muayyen günKaplumbağa dağlarının üzerin lerde verilen bir tavuk yerine iki tavuk, bir yumurta yerıne iki yu de. 1300 metre yükseklikte Cro ] murta, bir kilo et yerine iki kilo et wsnet geçıdi vardır. Bu ?eç:d, j almaya kalkışmıyor. hattâ her uğ Alberta ile Brıtanya Kolombıa j radığı dükkândan ayrı ayrı onar sını bırleştirır. Kanada transit yolu ve Pasifik treni 20003000 sigara alnak 'mkânı mevcudken metre yükseklıkteki tepeleri dö24 saatıni ancak hakkı olan on sine döne aşar. gara ile geçırmeği vazıfe bildiği Yüksek tepelerde, rüzgâr ağacOrtakhğımızın ^ 50 si ödenmiş bulunan sermaye hissesikadar da zevk telâkki edıyordu. ne ilâveten 3 ncii % 25 nisbetindeki kısmının. ana sözAlmanyada Amerıkan sigarası hem ları eğmiştir. Uzun zaman kann leşmemizin 10 ncıı madöesi hükmü gereğince ödenmesi 24 bol, hem de ucuzdu Fakat hiç bir altında kalan kalın koklu otlar Hazıran 1955 tarihlf idare meclisi toplantısında kararlaştıAlman bir buçuk marka o nefis pek çabuk büyur. Daf çiçekleri rılmıstır Savın his«edarlarımızın taleb edilen mr 25 hissekokulu Amerıkdn sıgaralarını al halısını andıran toprakların uzelerini 15 ağustos 1955 gunü aksamına kadar Tiirkiye Gamıyor, iki mark vererek tatsız bir rınde yer yer çakıl taşları ve kd••anti Bankası A O. Istanbul şubesi nezdimieki 596 numaralı ot lezzetmdekı Alman sigaralarıru mürler göze çarpar. Kaplumbağa hesabımıza makbuz mukabilinde yatırmaları rica olunur. tercıh edıyordu Şordum ve bütün dağlarında kömür çok mebzulmuhatablarımdap şu cevabı aldım: dür. Urafta tarif edilen kotraya benzer bir kotraya rastlıyamadılar ve akşama doğru, çaresiz, aramadan vazgeçtiler. Ertesı günü, albay Lindbergh. tjp kı tarihî uçuşunda olduğu gibi. vapayalnızOkyanuslara açıldı: "Ne olur, ne olmaz» ünrdıle, tâ cenublarda Virginia sahillerine kadar indi. Denizlerde, deniz kıyısınia bakmayı ihmal ettiği mendil kad ır yer dahı bırakmadığı halde. hic hiç bir şey bulamadı. Feci bir e kilde a'.datılmıştı. Cocuğuna sağ a1 m kavutabilmek ümidi tek ve ÎOH iiimidi de bövlece boça çıkmıştı î !i bos. omuz'arı cökiik. vüreği yarah. gÖ7İeri dolu Hopewell'e. evıne döndü ve kendisi gibi günierce ürridle yaşıyan eşine kötü hane.i verdi. Condor'un evine yerleşmisti. Aradan otuz sekiz gün geçtiğı halde, onlar da orada hâlâ ümidle bekliyorlardı. Nihayet bütün ümidler, topyekun yıkılıverdi. 12 mayıs günü, Lindbergh bilmem kaçıncı dcfa Curtis'in muhayyüesindeki koyu ararken yavrucağının cesedinin bulunduğunu haber aldı: O gün, siyahî bir kamyon şoförü. Hopewell'den Princeton'a giden ana yol üze'rınde, Lindbergh'lerin evinden 56 kilometre mesafede, tabıî ihtyacını aidermek lüzumunu hissetmiş ve volun ağaclıkh, çalılıkll bır kenarını bularak kamyonunu durdurmuştu. Demir Perdenin hemen yanıb aşında yedi aylık ikizleri ve 7 yaşındaki kın İle birlikte nöbet bekliyor Gene hudud ahalısinden biri dedi ki:. t Moskovanın yeni bir mi" n«vraya başladığını deıhal anlıyoruz. Bekliyoruz, haberi arkadan geliyor. Hiç şaşmıyor!» Yalnız iyi niyet maskesini taktıkları zamanlarda bil« sinirlendikleri bir şey varmış. Bizimkılerden biri sorulan bir suale: « Ne bıleyim. Allah bilir,» deyınce derha! somurtmağa başli" vor, Allahtan bahfedümiş olmapına tahammül edemediklerini belli ediyorlarmış. * * * T'lâm duiva c ı nın ku7ew? doSnı çıkarken son ibadet yerini nerede rastlarsınız suali sorulursa tereddüd etmeden oavab veriniz: « Türk Sarpmda». ( Bu hudud boyu köyünün bize aid yakasında minarenin goll« sinde otururken devam edegeltn Sovyet propagandasına, Arab dür.yasın» sızmağa çalışan Bolşevik taktiklerıne nasıl olup da kapılanlar bulunduğunu kendi kendıme soruyordum. Elektrikli tel örgülerin gerisinde ne minare ve ne de cami var. Ezan sesi bizden oraya ya" yılıyor. akialer yapıyor, Demir p«rdeyi aşıp tekrar dönüyor... Ruslar işte yalnız bu sesin geç Dünya Hâdiseleri YURUYEN DAGİAR Kanada pasifik treni yolcularını her an bir tehlike bekliyor! E L K A Elyaflı Plâka Sanavii Türk ünonim Ortakfığı İtfare Meelisindsn: Arkcısf Sn 7 Su \ .e ASJLMl Lorar.s, bugün. onun, yalnız düjüncelerinden, fikırlerinden, manevî mevcudiyptınden mahruro değildi Aynı zamanda, Adnanın sesinden, onu saran kollarından, ona sokulmanın verdiği saadetten de mahmmdu. Ona kalbi ile olduğu kadar vücudü ile de muhtac" dı. Bu bir küldü. Birbirinden ayrılmasına imkân yoktu. Adnan ona her hususta sahibdi. Benliğine, rüyalarma, kalbine hâkimdi .. Ona hdyatın manasını. yaşamanın gayesıni öğretmişti... Ona elini uzatrr.ış. bo§ ve kısır geçen günlerıne renk. hayatiyet, heyecan ve xevk getirmişti. Ona yaklaşmıştı. Onu anlamağa çalışmış, ve etrafını aa. ran şeffaf duvarı yıkmak istemişti. O duvarın ötesinde bambaşka bir âlemin mevcudiyetini ona öğretmişti. Lorans, işte o âlemi tanımak için bütün ömrünce çabalanııstı. Fakat tecrübesiz ve acemi, o dünvaya doğnı attığı ilk adunlarda, daha onu keşfetmeğe vakit bulmadan, bastoasuz bir kor gibi. Kaplumbağa dağlarının kuzey gün mağlub olmuştu. Bu mağlübıyet, bir kadın ıçın azami nısbette idi. O nisbette de cesaret göster* mesı icab ediyordu. Ağır hareketlerle yerinde doğruldu. Başını bir demir çerçeve gibi saraT. ağrıyı uzaklaştırmak istiyordu. Banyoya geçtı. Soğuk su ile yüzünü yıkadı. Ince parmakla" rını goziermın ustunden geçırerek onlardaki acı manayı sılmeğe çalıştı. Ümid ettiği müddetçe hâkim olamadığı sinirleri, şımdı gerilmış, taş kesilerek ona yardım ediyorlardı. Aşağı mdıği zaman, biraz durgun. fakat içındeki yarayı kimseye sezdiremiyecek bir ifade taşıyordu Çektiği üzüntü belli olmuyordu. Bunu ancak çok hassas birisi, bakışlarmdaki uzaklığı. kırgınlığı o" kuyarak tahmin edebılirdi. Nitekim, salonda ailesile beraber oturmakta olan Jen Dubois. geçırmekte olduğu korkunç buhranı, sarfettiği gayreti ve gösterdigı cesareti bilen yegâne insandı. Gözlerinden, duyduğu dostluk okunu* yordu. Fakat şu anda, Lorans'a yapacağı en büyük yardımın, nazarı dıkkati ondan uzakla=tırmak olduğuna inanıyordu. Muhaverevi idare ediyor, uzun uzun konuşuyordu Lorans, bu yardımı anla mı^tı. Or.a müteşekkirdi. (Devaıııı \ar) yüzünün baktığı vadi, şimdı her bır apartıman veya konak büyüklükte kaya parçalarıle doludur. Biraz ılerıde şu ılân göze çarpar: «Frank Heyelânı. Muth.15 felâket 29 nısan 1903 günü sabahın 4,10 unda olmuştur.» 1901 senesınde Kaplumbağa dağları eteğındekı sahada, bır buçuk kilometre dermlğınde büyuk maden ocaklan kazılmıştır. Ocaklar dan günde 1000 ton kömür çıkartılsyordu. Ciğer hastaları dağdaki hususî sanatoryumda tedavi ediliyordu. Kazadan bir $ece önce, 18 ışçi madene indi. O gece bır yük treni madenin önünde durdu. Fakat sabaha karşı büyük bir homurtu lle yürüyen dağlardan dökülen kayalar trencılern aklını başına getirdi. Lokomotifın harekete geçmesile, sağ kalanlar merdivenlere sıçrtdı. Bır iki sanıye sonrs, lokomotifin henüz geçtıği köprü. kayalarla örtülmüştü. Gürültü elli kilometre öteden ışıt lmıştı. Müthiş bir toz bulutu etrafı büsbütün kararttı. Dağ mı kaydı, yoksa bu kaymanın başka bir sebebi mi vardı. hâlâ çözülememıştır? Muhşkkak olan bir şey varsa, bu alelâde bir heyelân değüdir. Çünkü, Kaplumbağa dağlarında meyilli bır arazı yoktur. 600 metre yükseklığınde 150 metre kahnlığındak. muazzam kayalar, bır ıkı sa nıye içerisinde etrafına ölüm saçmıjtı. Frank kasabası, heyelândan çok zarar gördü. Tren memurları vazifelerını yaptılar. Doğudan bir yolcu treni gelecektı. Sürtünme neticesınde ateş gibi olmu$ kayaları 3^arak treni durdurmağa muvaffak oldular. Madende buîunan işç.ler ocağın kapısının kapanması üzerine yenı yollar aramağa başla:nış:ardı. Kazdıkları ilk yolun ağız kısmının kayalarla dolu olduğunu görünce, ıkinci bır yol açaıak kurtuldular. Resmî kayıdlara göre, dlerlenn sayısı 120 idi. Fakat Frank bir göçebe kasabasıydı. Yabancı memleketlerden çalışmağa gelenlerin çoğu resmî makamlara muracaat etmemiş olabilırdi. Frank kasabasmın başına gelen bu belâ, felâketlerin başlangıcı idi. 48 saat sonra incelemede bulunan jeologlar, dağda büyük çatlaklar olduğunu ve kasabamn boşalması gerektiğıni bıldırdıler. Bir hafta sonra, başka bır ^rap jeolog, tehhke olmadığını naber verdi ve kasabaiılar gerı dondüler. Heyelân olmuş. bır çok kışı ölmuş, insanhk yılmaz. Nıtekım, bır kaç gun sonra madencıler tek rar ise başladılar. Kazadan tam o tuz gun sonra ınaden ocsğma varıldı. Komür arabasmı çeken at, ıçerıde kald'ğı halde, hâlâ ysç:yordu. Fakat dışarı çıkarıldıktan ık' saat sonra oldü. Yeni kömür ocaklan kazıldı. Üstus*e iki yangm ve kazılan yer lerden fışkıran su'.ar kömür çıfc'ina ısını sona erdırdı. Pasifik tren yolu aylarca >Irow sneıst geçidmde'i ıstifade e d e n e dı Onun yerme posta arabaiarı yolcuları bir taraftan d'ğer tarafa nakledıyordu. Frank heyelânı, tarminden korkunc dağ kaymalarından bırid r. Öyle olduğu halde bu 'leyelândan ansiklopediler bahsetmâz. Pasifik treni şirr.dı dızel motörlerıle işlemekted r. Kamlurr.beğa dağlarından geçerken mışıl mışıl uyuyan yolcular, yürüyen dağları akıllarına dahı getırmıyoriar. Sirfettıği her gayretin Da şında, nihayet. muvaffakiyete varmak üzere olduğuna kani, ıuhunr'a yenı bir kaynağm uyandığı Jı farketmişti. Her attığı adım saiıımî, heı hareketı hüsnıi nıvete dayanıvordu. Fakat, hayat, onun kuvvetinı son damlasına kadar tecrübpden gpçırmek ıster gibi, karşısına bit kore bıle. zengın ben!ığinı, ruhunun kıvmetinı takdir ed«;cek bir muhatab çıkarmamıştı. Lorans sisarasından vükselen du manlara bakarak, hayatınj gözden geçır yordu Eskiden, bazan kabahatı kendınde bulur. belki ben şan sıma yardım edemedım belki ben, kendımden bekleneni veremedim. karşıma çıkan tesadüfleri ürküttüm, derdi Fakat bu def8.. fakat Adnan. tsmmi değıl söylemek, aklına setirdieı vakit bile içinden bir şevin kootııeunu, kaibinin sızladlğını hıs«edivordu Ondan uzak kalmak. onu biı daha görmiyecpğini bilrrek vufudünde açılabilecek en biivfik yaradan fazla ıstırab veriyordu başka zannettığı Adnan da her erkek gıbı hodbince hareket etmışti. Gende bıraktığı acıyı, perişan olmuş kalbı. boşalan hayatı düşünmemışti. Lorans, Jean Dubois'ya sual sormadan ayrılmıştı... O dakıkada bir tek arzusu vardı: Yalnız kalmak, kapah odasmda ağlamak. kendmi harab etmek... İşte şımdı. günlerlazan: BERİfi BÜRTAŞ dir bir başına olmakla beraber. ısI tek bd§ına, yardımsız bırakılmıştı. . tırabını dışarıya vuramıyor, ona I Şimdi ne gerıye ddnmek, ne ileri belki biraz sukunet getirebılecek gitmek cesaretmi kendinde bula. gdz yaşlarını akıtamıyordu .. Tımıyordu. Bir harab?nin kapısında, kanmış boğazrndan ses çıkmıyordu. yabancı bir diyarda. felce uğramış Vücudü donmuş, başı yastığma bir insan kadar âciz. darmadağınık gömulü kalmıstı... ruhu ile başbaşa kalmıstı. Yorgun bakışları maziyi takib «Adnan .» diye inleyerek, yaU" ettıkçe, muvaitak olduğu tek bir ğının üstüne yığıldı. Göğsünden hıçkınklar taşıyor, gözlerinden nokta üzermde durabihyordu. Kal" bir damla yaş akmıyordu. Kaskatı binden geçenleri içine atmak, şıkâkesilmiş vücudü bile, bu derin ıstı yet etmeden ıstırablarım hazmetrabında ona yardım etmek iste mek... Me6ud olmakta değil, acı çekmekte mahir olmuştu. miyordu. Mağrurdu. Çocukluğundanberi Paristen donen Jean Dubois'ya hayatının güç anlarında zuhur eilk bakışta, delice bir gayretle yap den sıkmtılarla yalnız mücadele mış olduğu teşebbüsün de oetice etmeğe kendini alıştırmıştı. Onları siz kaldığını anlayıvermşiti. Bütün yenmeğe çalışmak. gizlemek, nefkadınlık gururunu ayak altına sine hâkim olmak .. Parmağını alarak o ricayı söylemek de fayda. kesse bütün evi velveleye veren »ız kalmıstı. Adnan bir daha dön Lorang, ehenuniyetli bır hâdise memek üzere uzaklaşmıştı.. Dön karşısında hislerıne hâkim olmayı se bıle... Bu bağı kopardıktan son bir vazife edinmişti. Bugün önr ra... Müphem korkuları, marazî rünün eo büyük tecrubesini geendişeleri galib gelmişti Selâmeti çirraekte idi... Attığı adımın mesukaçmakta bulmustu... Hsrkesten livetini tasımasını bilm'Sİı idi. Bu"