23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
AMERİKA MEKTUBU Yurda dönen Gür denizaltısında 24 saat ISKANDINAVYA mthu Kuzey Norveç Fiyorları Yazan: Aydemir Balkan «Haakon Yarl» kuzey« dofru yoluna devam etmekte... Kaptan Hrensen yarumıza gelerek: tYarın «abah Sagnefiyor» giriyoruz, dedi.. Eğer bu fiyonı görmeseydiniz Norveç'i görmü| »ayılmazdinız.s Karabuda ile birbirimize bakarak: «Şimdiye kadar az ım fiyor» girip çıktık diye eevab verdik. Sayılarını Allah bilir. Hele o Hardanger fiyor! > Bergen yazılannda Norveç fiyorları ve Hardanger fiyorundan bahsetmiştim. Hardanger fiyor gördüğümüz ilk büyük tipik Norveç fiyonı idi.. Güzelliğini bir daha unutmamıza imkân yoktu. *** Buna rağmen ertesi sabah erkenden güvertede idik. Hava oldukça sakin... Sol tarafımızda Atlantik yavaş yavaş kıpırdıyor.. Deniz çok koyu lâciverd renginde. Hava oldukça serin. Gece ancak bir iki saat için kaybolan günej bütün aceleciliğine rağmen artık pek ısıtmamağa başladı.. Fakat gök buğulu mahmur bir aydınlık içinde parhyor. Radyo subayı Gerborg: «Asıl Norveç fiyorları kuzeyde olanlarıdır, diyor.. Bergen'den sonra kuzeye, kutub çemberinej Nordkapp'a doğru gittikçe en güzel fiyorlanmızı göreceksiniz..» Karabuda ile beraber üçümüz «Haakon Yarl» ın bas tarafına doğru y.ürüyüp duruyoruz.. Birazdan gemimiz Sagnefiyor hizalanna geliyor.. Bütün Norveç fiyorlannda olduğu gibi Sagnefiyorun denize uzanan ağzınm etrafında irili ufakh yüzlerce ada serpilip dağılmışlar. Bu adalarda çok mühim geçidler olduğu için balıkçılar ve avlanna pıntı azahyor, sahilin. dağların yüzü gülmeğe, renkler açümağa bajiiyorlar Fakat daima iasana tesir »den bir ıssızlık, yadırganan bir sessizlik var... Bu güzelim kıyılarda bazan saatleroe bir tek ev göremiyorsunuz.. Bu Norveçin ıssızlıjı.. Bu bir türlü alışamadığınuz garib yalnızlık; bu korkunç sessizlik.. (1) Sanki zaman durmuş gibi... Kendinizi her türlü zaman ve mekan hissinden kurtulmuş görüyorsunuz. Adeta kâinatın başka bir yerinde, ıssız bir seyyaredesiniz.. Bu sağınızdaki, solunuzdaki dağlarda sanki hiç insan eK ve nefesi dolaşmamıs.. Sagnefiyor içlerine girüdikçe denizin rengi değişnveğe başlıyor. Kâh gri, kâh yeşil, kâh siyah oluyor... Fakat insanın içine ürperti veren garib soğuk renkler... Fiyor bazan yamaçlardaki kayaların kızıllığını, bazan da tepedeki buzullarm soluk rengini aksettiriyor. Tehlikeli kayahklann ve hudud tamandıralannın üstünde daima çanlar çalıyor. Bu fiyorfarda denizin alb. da üstü gibi karmakan5 ık.. Karabuda bird?n hayretle: tŞuraya bakın, diyor, deniz âdeta simsiyah... Hiç böyle renkte görmemiştim... Kaptan Hrensen: «Sagnefiyorda derinük bin metreyi *ık sık geçer... Bu renkler altımızdaki uçurumlann karanlıgıdır.» diyor. Karabuda ile birbirimize bakıyoruz.. İkimizde d.= belli ki aynı ürpertiü düşünce hâkim: «Demek bu üstümüzdeki dağlar kadar altımızda da kuyular var..» Neden sonra Karabuda: 5 katlı apartımanı aldığı iddia edilen Romanm eski polis îüüdüîü Derleyen: Hâmi S. tMontesi hâdisesi» etrafındaki tahkikatin aldığı yeni şekıl, skandahn yayılması, İtalyan polisi üzerine de şüpheleri çekti. Wilma Montesi'nin cesedi bulunduğu sıralarda Roma polis müdürü olan Saverio Polito'yu itham edenler ortaya çıktı, onun ve Tor Viainica plâjmda ilk araştırmalan yapan muavini seyyar polis komiseri Barancco'nun Montagna markisinden «rüşvet» aldıkları iddia edildi. İlk ithamı savuran gene (Siyah Kugu) diye bilinen markinin eski metresi Anna Maria Cagiio olmuş • tu. Caglio'ya göre, Montagna mar! kisi Roma polis müdü'iine beş kat' lı bir apartıman hediye etmiş, bu «rüşvet» mukabilinde de Saverio Polito meseleyi kapatmış! Bu iddia ne dereceye kadar doğnıdur? Bilinen tek şey, Montesi hâdisesi hakkında ilk raporu imzalayan ve kadının «ayağını denize sokarken kazarâ boğulduğu» tezini ortaya çıkarıp müdafaa eden şahsın Polito olduğudur. Sonradan bu raporun yanhşlarla dolu olduğunun anlaşılması, sabık Roma polis müdürünün itham edilmesine yol açmıştır. 73 yaşmda olan Polito, Montesi hâdisesi ile alâkalı bu raporu hazırİstifa eden İtalyan Genel Emniyet Müdürü Dr. Pavone ladıktan kısa bir müddet sonra tehıristiyan demokrat partisinin lan anlaşıhr. Eğer Adliye Bakan» kaüde sevkedilmi|ü! prestijini sarsmak, itibannı düşür lığı mâni olmasaydı ben bu meseDiyorlar ki: «Musso'uni'nin polis kadrosu mek için bu skandalı fırsat saydı lenin bir çok karaniık noktaiarınl aydınlaürdom!» na mensub olmakla beraber Poii lar. Fakat Polito derhal bir tebliğ Komünistlerin, erkân umumiyeto'nun durumu, ikinci cihan harbi sırasında bozulmuştu, hattâ tevkif ji iktidardaki parti aleyhine çe neşretmiş ve hiç kimseye Montesi edilmesi tehlikesi de belınnişti. 0 virmek için başvurduJtarı tabiye davası ile alâkalı herhangi bir l>yanatta bulunmadığuu sarahatla nu, Alman polisinin elinden kur şu oldu: bildirmişti. taran şahıs Montagna markisidir. «Montesi hâdisesi kapatıldığı sıBu sebeble Polito'nun hamisine rada İç İşleri Bakanı olan şakıs *** karşı minnettarhk besliyerek onu, şimdi Başbakan olan Mario ScelbaMontesi meselesini kapatarak mem dır. Şüpheli şahıs diye gösterilen Montesi vakası artık tam mvmpolis müdürü Polito, genel emni siie bir «devlet davası» haiıne ge t nun etmek istediği söyleniyor!» yet müdürü Pavone ve etrafında mişti. Komünist gazeteler, e?r...*** Montesi'nin cesedinin bulunduğu kiler ise 1953 yıhnda en yüksek keşlerin reisi, kaçakçı, katil ve yere ilk giden ve tahkikatı idare âmir olarak Scelba'yı tanıyorlardı. benzer daha bir çok sıfatlau hsiz, eden Roma seyyar polis komiseri Demek ki Scelba da şüphelidır! görülen Montagr.a markisi ile şimBaranco da «şüpheliler» arasına Diğer yandan itham edilen Pie;'O diki Başbakan Scelba'mn yanyana girdi. O da faşist polisi kadrosu riccioni, iktidar partisinin Ueri ge çekilmiş bir resmi nesrcuüer. Fakat iktidar partisinin buna cevabl içinde uzun zaman vazife gönnüs gecikmedi ve bir sabah gaîttîier, biridir. Montagna markisuıin İtslvan koYalnız anlaşılmıyan nokta şudur: münist parüsi ileri gelenleri iı« Baranco mu, âmiri Poiito ya münaoebetlerine dair geniş taiâi«Montesinin ayağını suya sokarken lât ve resim yayınladüar. kazarâ boğulduğu» yolundaki tezi kabul ettirdi? Yoksa Polito mu, Ortaya çıkar.lan resmi zabıtlar emrinde çalışan Baranco'ya böyle gösteriyordu ki, halen İtalyan s e * bir tezin doğru olacağını ihsas natosunda komünist lider olaa ederek, onu, tahkikatı böyle bir Scoccimarro, ikinci cihan harbi so« safhaya dökmeğe mecbur etti? nunda faşistlerin tasfiye3İ yapıhrken Montagn* markisinin «hııBu sual sorulduğu sıralarda, metlerLniî öven bir nutuk söyleİtslyan genel emniyet müdürü mişti. Tanmmış faşistlerin harb Pavone'nin de istifa ettiği haberi sonund* tasfiyesinde komünistler verildi. Anna Maria CagÜo onu da mühim rol ovnamışlardı. Bunlana [ Montagna markisinden rüşvet alo tarihte, Montagna markiîi ile makla, esrar kaçakçılarma yardım elele yürüdükleri, bu zatın temas etmekle itham ediyordu. ettiği şakıslar arasında bir çok taİtham edilen Rouidutıı esni İtalyan genel emniyet müdürü, nınrruş komünistlerin bulunduğuPolis Müdürü Polito bu iddiaîan şiddetle reddetü ve nu münakaşa götürmez şekilde ismüdafaasını yapabilmek için serbest kalmayı doğru bulduğunu, bu lenlerinden Dış Bakan Piccioni'n'n pat ediliyordu. 45 milyon İtalyan şaşkına dönmaksadla da. istifasuu verdiğini a ogludur. Demek ki o da {üphelidir.» müş, pusulayı faşırmişa. Sabah, çıkladı. Komünist gazeteler yalan haber akşam gazeteler ekmek gibi kapı*** «Montesi hâdisesi» nin mill! bit lerle de ortahğı karıştırmağa baş şıhnağa başlandı. Bunlarm satış^ skandal" halini alması üzerine İtal ladılar. Bir sabah eski Roma polis kısa zaman içinde snizde 30 ile 40 yan komünıstleri de harekete geç müdürü Polito'ya atfen şu beyana nisbetinde arttı. Daha da artacağj günler geliyordu... tiler. Avmpada en kuvvetli ve en tı yayınladılar: YABJNKİ YAZ1: Monteai ailed kalabalık komünist partisi İtalya«Eğer konuşmağa başlarsam, dadadır. Bunlar, iktidarda bulunan ha bir çok kimselerin suçlu olduk film çevîriyorl Gür denizaltımız Philadclphia deniz üssünden aynlırken Philatîelfia Gür denizaltımız, ! Köyünde bol su bulduğu gün ne da tamirinde bulunanlardan W. R. Eİtı aydanberi, Philadelphia denir I kadar mesud olacak Mehmedcik... Bowman ile W. Strong denizaltı makineleri mütehassısları... üssü tezgâhlarında bir tamir ve *** ı «Bu gemide vatandaşlannızla yeniiemte ameliyesinden sonra Torpido dairesinden geçerken asmemlekete gitti. Fakat hareketlerin subay Mehmed Tekin ile tanışıyo çalışırken onlan o kadar sevdik'ki den bir kaç gün evvel denizaltımı rum. Nereli olduğunu sormağa va I bütün bilgimizi seve seve onlara zın süvarisi kıdemli binbaşı Rauf kit bulamadım. Hemen dsiresi hak ı vermeğe çalıştık. Bu gemi bizim bir Atakan beni gemisinc davet etmek kında fazla da anlamadığım tekmk : çok doshımuzu uzaklara götüremalumat vermeğe .başladı. Tok ses cekn diyorlar. nezaketinde bulundu. SUâh subayı Samim Çağatay: New York'tan otokarla Phila li, ağırbaşlı. İşini ve torpülerini delphia'ya geldim. Bundan evvel sevdiğı muhakkak. Konuşurken «Onlardan ayrılacağımıza biz de okjuyor. çok üzülüyoruz. Bizimle ne kadar gelen harb gpmilerimizi de ziyaret onlan rutmuyor, adeta etmiş olduğum için üssü bahriye Kolay değil, sekiz senedenberi ge candan işbirliği ettiklerini hiç ugirerken formaliteler çabuk bitti. jmilerde imiş... Bilgi bakımından nutamayız.» *** Gemiden gelen genc bir subayımız fazla bir eksiğimiz yok, diyeceK Türk ve Amerikan denizcilerinin emniyet kordonunun diğer tarafın kadar kendine güveniyor. Yalnız da bekliyordu. Üs içinde de kısa Amerikalılann çahşma sistemlerin yalnız liman ziyaretlerinde değil, bir araba seyahatinden sonra sayı den çok istifade ettik. Bir ay kadar fakat iş sahasuıda da ne kadar iyi gız harb gemisi arasında Gür'den torpido kursunda bulunduk. İki anlaştıklannı bu konuşmalannı evvel, tatlı tath dalgalanan s«n haftahk bazı kurslan da bir hafta dinlerken memnuniyetle gördüm. da bitirmeğe muvaffak olduk, de*** caeı gözüme ilışti. Deniz üssünün bir çok yerlerine Gemide hummalı bir faaliyet var. dikten sonra ilâve ediyor: Giden, gelen, taşıyan, silen, çakan «Buraya gelmeden evvel bir konulmuş olan «faydah teklifler» bir çok er, gedikli, subay. Türkçe. müddet memlekette ingilizce kur kutuları da denizcilerünizin çok inîilizce ve ikisinin karışmasmdan su görseydik muhakkak burada hoşuna gitmiş. Memleketinızde yapacağınız en mürekkeb bir üçüncü dil işitili daha çok istifade ederdik. güzel hizmet ona faydah bir tekyor... *** Bir kaç er ve assubayla daha lifte bulunmaktır.» Güvertesine ayak basıp sancağıIbaresi yazılı olan bu kutulara konuştuktan sonra salona döndüm. m selâmladığım andan itibaren yurd hasretimin biraı dindiğini Paydos olmuş, işlerin de arkası .? amele, usta, mühendis, subat, veya hisseder gibi öldum. Daracık mer lmmıştı. Subaylanmız temiz elbi herhangi bir memur çalıştığı yerdiveninden aşağı indik, minimini selerini giyip teker teker salona de tatbik edilen sistemden daha pratik, daha kolay veya daha vesubay salonuna girdik. Süvari ve gelivorlar. Komutan Atakanm vazlfe arka rimli olan bir şekil yazıp atar. Bu subaylarm çoğu ile evvelden tanısmıştık. İkinci kaptan Adil Heper, daslannı, en küçüğüne kadar, ev teklifler incelenir ,kabul edilenleri elektrik subayı Salâhaddin Özgür. lâd gibi sevdiği hemen anlaşılıyor. teklif edenlere derecelerine göre topçu subayı Mehmed İncedayı, Onlardan bahsederken yüzünün mükâfat verilir. Bu suretle her vamuhabere subayı Oğuz Gülşeni sa aldığı tatlı ifade bunu gösteriyor. tandaşa işi ile daha yakmdan ilgilondan ayrılmak istememelerine Arkadaşları da onu «baba» gibi | lenmesi de temin edilmiş olur. Çok rağmen akıllan fikirleri hep işle seviyorlar. Bu güzel aile havası defa küçük bir vazifesi olan vatandaşm çok faydah usul ve şekiller rinde... Hele çarkçıbaşı İbrahim ferahlık veriyor. Komutan, gemisini de evlâd gibi bulduğu görülmüştür. Pekin hiç rahat değil.. Kolay değil, bir iki gün sonra Atlantiğe açıla seviyor. Yedi NATO manevrasınDenizcilerimizin dikkat nazarını dan galiba altısına «Gür» ile işti çeken şeylerden biri de üs'de alıoeklar. Bir müddet konuşup istirahat et rak etmis. Kıymetii denizaltıcamız nan emniyet tertibatıdır. «Evvelâ emniyet» ihtarı yazıh levhalara tikten sonra, biraz da onlan rahat diyor ki: oEvvelce tefbit edilcn tamir adım başmda rastlanıyor. Her babırakmak için ben de dışan çıktım. Geminin içi de »rı kovanı gi ve yerıüeme tahsisatım aştılar. A kımdan emniyet. Kaza, yangın, cabi... İlk bölmenin önünde bizim merikahlar gösterdiğimiz noksan susluk... Cankurtaran arabalan, gediklilerden biri biraz da an» lan tamamlamak icin o kadar dost yangın ekipleri ve polis teşkilâtı dilinin yardımı ile elindeki bir ça hareket ettiler ki. Gür şimdi en her an tetikte. fileti gösterip Amerikahya ingilizce modern bir şekilde yurda döne*** bir şeyler anlatıyor... İşini bozma cek.» Bir hafta evvel sefaretimiz deBu sözlere elektrik subayı şöyle niz ataşesi Fahir Karayel deniz üsmak için durmadan geçtim... Derdlerini anlatacak kadar, hattâ bir iştirak ediyor: sü erkânına, amiraliara ve Philadaha fazlasını hepsi altt ayda becer «Tamir ve yenileme sırasında delphia'nm ileri gelenlerine Gürün mişler, muhtelif yollarla ingilizce öğrenmişler. Biraz nefes alan şu erle konuşayım dedim. Tesadüf benim öz hem şerim çıkmaz mı? Canakkaleli imiş. Kadir Çevik 18 aydır asker. Bir senedenberi de Gür'de, Memlekette çiîtçi imiş. «Insanları cana çok yakın buranın» diyor. sokakta kas ketimizde T. C. G. Gür görüp bize ilşi ile bakınca biz de hemen «Turkish navy» yi basıyoruz. Eh cndan sonra ellerinden kurtulmak ne mümkün. Nasıl ikram edectklerini bilemiyorlar. Onlar da bızi çok geviyorlar anlasılan. Hakikaten Philadelphia'lılar denizcilerimizi çok seviyorlar. Bunu bir çoklarmdan bizzat dinlîdim. Nasıl sevmesinler onlan? Dünyanıi kırk milletinin denizcisini âören bu limanda da, her liman gibi, va'.adan gecilmez. Bizimkilerin seb'biyet verdiği bir tek vaka olmsmış. En nihayet bunlar da ayağı karaya basmış denizci değil mi? Fakat her biri ruhlanndaki asaleti bilhassa yabancı diyarda gösteriyor. Hangi milleti burada temsil ettiklerini müdrik... Hemen hemen iki senedenberi bu liman Türk harb gemisiz kalmamış. Her defa gelenler. gidenlerden daha çok kendilerini sevdiriyor. Mehmedcik, malum ya sıkılgandır. Subayının yanında rahat konuşmaz. Onun için tekbaşına geminin içinde bölgeden böimeye geciyorum. Yolunu kaybetmek J i yoktur denizaltıda... Karşıma Ayvalıklı Şaban San çıkıyor. Memlekette peynircilik ya parrruş. Ya gemideki vazifesi? Serdümen... Şaban da Amerikalıiarı daha yakın buluyor... Tabiî, temas ettikleri Amerikalılann yüzde dok sanı denizci. Denizciler de birbirlerile çok çabuk anlaşıyorlar. sevişiyorlar. Bizim Şaban bir de Amerikalılann dürüstlüklerine hayran... Becermiş de New York'u boylamış... Ne büyük binalar onlar, efendim, diyor. Nerede bizde öyle*i? Ne yapacaksm o kadar uzun büyük binayı, diyorum. Hafifçe: O da do$ru ya. diyor ve zekice lâkırdıyı çevirip: Fakat efendim çok da temiz, diyor... ve tabiî mat olurovum. ' Süvarinin anlattığına göre erprimizin deniz üssünde en sevJikleri şeylerden biri de temiz [atakhaneleri ile dusları. kolalı ve Itülii elbiseleri imiş. Bir çokiarı ,|ünde iki üç defa duga giriyonnus. Bergen fiyorundan rağbette onlardan aşagı kalmıyan deniz kuşlan oturuyor.. Sagnefiyorun toplam uzunlugu 250 Km. yi buluyormu}. Size Sagnefiyor'u nasıl anlatmah? Norveç fiyorlarmm ihtişamı kuzeye doğru çıktıkça artıyor.. Güzellik'.erin.» bir asalet, bir vakar, bir ağırbaşhhk geliyor.. «Tabiatto de bunlar olur mu?» demeyiniz. Kuzey Norveç fiyorlannda öyle vakur, öyle asil bir duruş, belki biraz gamh, biraz düşünceü, fakat öyle mağrur bir güzellik var ki... Henklerde mi, nisbetlerds mi bir değişiklik, havada, denizde mi bir başkalık, yoksa kuzeye çıktıkça sizin içmizde mi bir kıpırdama var ki bu kuzey Non'eç fiyorlannın sıhrinden kendirüzi bir türlü kurtaramıyorrun uz... «Haakon Yar!» Sajmafiyorun ag zmdan süzülerek giriyor. İki yanımızda yüzlerce mstre yükselen som kaya dağlar... Fiyor ağızlan daima böyle başin, vahşi oluyorlar. Fakat ekseriya içeriye dogru gidildikçe kıyılar • tatlılaşıyor, rüzgâr ve çırgörseydiniz... Yenildi, içildi, güzel heyecanlı veda konuşmaları yapıldı. Bu sırada soğukkanh Amerikahların bile durmadan gözleri yasardı... Bereket Karadeniz uşaklarına... Yedi kişilik kemençeji takım ortaya çıkıp oyunlar başladı... Sinirli ve çevik Karadeniz çocuklarını zevkle seyrettik, alkışladık. Nazar değmesin Gür'ün kadrosu her bekımdan tamam. Ortaya bir er geldi. Yılmaz Yoleri... Giresunun haşarj bir ocuğu olduğu belli.. Yanımda Komutanm anlattığına göre pek ele avuca sığar takımdan de2İİ imiş. Fakat bu yabancı topraklarda o kadar vszifesine bağlanmış, o da arkadaşları gibi o kadar iyi hareket etmiş ki, onu da Amerikaya getirdiklerine hiç pişman olmamışlar... Üste de amatör hokköbazmış. Dünyada herkes bu işin bir türlüsünü yaparken o neden amatör ka'.mış, bilmem... Her ne ise.. işte bu Yılmaz. günde on, on iki saat çalışan arkadaşlarını mendil, jilet ve daha bilmem bir çok oyunlarla eğlendirir ve yorgunhıklarrını unuttunjrmuş. Karadeniz oyunlarmdan sonra o da bize oyunlarını, hünerlerini gösterdi ve misafirlerimizi eğlendirdi. Bu güzel ak?amdan sonra gemimize geldik. Geceyi, en muhteşem yatak odalarından daha sıcak ve şirin olan minimini komutan kamarEsında geçirdim. Sabah erkenden uyandık. Geminin içi gene bir arı kovanına dönmüştü. «Gel a§ağıda bir şey içelim.» diyor *•* Geminin bannda gedikli mfişteriler olan Norveçli dostlarımızı buluyoruz.. Leikansen ve Öyebakke. Ikisi de Narvik'e gidiyorlar.. Biri kara yüzbaşısı. diğeri tüccar... Günün ve gecenin hemen bütün saatlerini barda geçiriyorlar. Ekseriya da onlara geminin telsiz «ubayı Gerborg iltihak ediyor.. Bazan üç sişe birayla üçü ds sarhoj olup Kor\eç havalanna başlayıp herkesi bıktırıncaya kadar devam ediyorlar.. Norveçliîerin bu kadar çabuk sarhos olmalarına Karabuda ile daima hayret edip durduk.. Hakikaten Norveçli içip keyiflenmeğe karar verdi mi onun için bir şişe bira da kâfi geliyor.. Bir nevi telepati... Hele iki şişeyi buldular mı öyle çakır keyif falan değil, tam mânasile zcm... Arkasmdan hep bir ağızdan Noneç havalannı ver yansın ediyorlar... Bize de öğretip durdular: «Der var en gud gummel bunde man, Sam skülle ütetter öl ..» Bu şarkı Norveçte âdeta milli bir marş... Bilmeyen yok gibi... Hele kafaları çektiler mi, rütbe, smıf farkı filân raten aramaymomuz omuza verip sallanmağa başhyorlar.. Bütün Norveç şarkılan gibi bu da yan vals, yarı polka havasuıda neşeli. canlı bir şey: «Der var en gud gumm.sl... Tabiî biz de onlara uyup nakaratı rutturuyoruz... Mânası da aşağı yukarı şu: «Vaktile iyi ihtiyar bir köylü vardı, Mahzene bira aramaya inmisti.» Velhasıl şarkı bu mınval üzerine devam edip gidiyor ve kıssadan hisse çıkararak şu öğütle bitiyor: «Karmız genc ise sakm onu yukarda bırakıp mahzene bira peşine gitmeyin. » *** Gür denizaltımızda hareket hazırlıklan dönüşü münasebetile bir veda kck teyli vermişti. Her gemimizin dönüşüncle buıanın güzel subay kulübünde verilen Türk denizcilerinin veda kokteylleri bir anane halini aldı. Gemilerimizin ahçıları tarafmdan hazırlanan köfte, dolma ve börekciklerini Amerikan miss ve missisleri şişmanlamağı bile göze alarak iştiha ile atıştırıyorlar. İşte bu gece de Gür'ün centilmen süvarisi gemisini yenilemek için bizzat çahşan mütehassıs. usta, mühendis ve işçibaşılara bir akşam yemeği veriyor... Erlerimizden gemimizin komutanına kadar l^ütün kadirbilfr denizcilerimizin Amerikalı meslekda$larına nasü ikram ettiklerini bizden daha tltiz davrandıklan zaman oldu. Hio bir şey esiıeemediler. hakikî mürtefîk gibi hareket ettiler.» Salona Amerikalılardan bazıları da gelmişti. Bunlardan elektronik mühendisi Robert Faust söylenenleri tamamen anlamam'akla berabcr bir »«yler sezmişti. «Sizin subay ve erlerinizle çalışmak hakikaten zeTktir» diyor. Başmakınıst K. Planka da ilâve ediyor: «Vazifelerini ciddiyet ve soğukkanlılıkla yapıyorlar, her soylediğimizi iyi niyetle kabul ediyorlar. Yazmızda bizden ziyade onlardan bahsetmeniz lâzım.» Bundan evvelki denizaiulaıuruzın Bir gün ikisini de ayık zamanlannda yakaladık: «Yahu Leikansen, dedik, şu iki fişe birayla nasıl da fitıl gibi oluyorsunuz?. Şunun tılsımını bize de anlatsana... Hem vakitten, hem de nakidden kazanmış oluruz!.» İkisinin de gözlsri ha\ijtle açıldı.. Tam bam tellerine dokunduğumuz belli idi Leikansen, sesi öfkeden ve aceleden tıkanarak: «Siz ne zannediyorsunuz ki, dedi. İçtiğimiz âdi bira değil ki... Bu hususi ihrac birasıdır... Ya... Export beer... Export beer!. Hem *** kaç derece biliyor musunuz?. Tam Denizcilerimizle vedaia^tım, san on bir derece!.» cağımızı selâmladım ve emniyet (1) Norveç'in rassahasırun înirtibat subayı CMD. H. Watson'un ofisine gittim. CMD. Watson em giltere veya İtalyadan daha geniş niyet kordonunda kendisinden ay olmasına rağmen üzerinde üç milnlırken: yondan ancak biraz fazla nüfus «Çok*«yEkmda yeni gemileri yaşadığını düşünürseniz, hele kunizi bekliyoruz. Kokteyllerden ev zey taraflarmdaki bu ıssızlığn vel de gorüşelım.» dedi. n a h ı r i | hıılmng OİUT5U11UZ. Ankara Mithatpaşa caddesbde kaloriferli APARTIMAN DAİRESİ I I Ekim 1954 PazarUi akşamına kadar açfaracağuuz 150 SUMERBANK liralık bir hesabla sizin olabilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear