Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CTJMHURtYET 7 ETtîm İŞÎN ŞAKA TARAFI MAKİNE Kadıri fotografçıya: «Resmim takasından da tavuk söğüşü ile dana Inamen bana benziyecek mi?» c i f evenford'un tıyatrodan yana hıç tı; her taraftan ''.ıklar. tağırrca6 nasibi yoktu. Yalnız, seneden lar, küfürler yağıyordu. Doggy p°k dili. O zaman Doggy, bu gibi şeyye sordu. • A %seneye, panayır zamanı. seyyar Lir memnundu. Fınlay'm koluna yapıler. çck iy> bıien bir kjmse tavrile. Fotografçı cevab verdi: bir şişe şampanya açtı ve pek ho «Benzemesin istiyorsunuz tiyatro kumpanvası gelır, at cifiı şıyor, kahkahadan kırılı; oriu. Ttazan varda bir halle Letty'nin bardağını değil mi? Fakat msalesef bu Köbii bazhanesile güres meyc'anının aıa ı'Bayıldım doğrusu! Ne harıC R O N İ N doldurdu. değil, hanımefendi. Malum ja ; *sına tezgjhmı kurardı. Burada, ek kulâde kadın! Boylesi görüımüş Çeviren: makine gördüğünü çe>e~ • > C;i bir karpit kckusile portakal ka değildir'l» Aktris bu hareketin sahteliğini VAHDET GÜLTEKİN buğu kokusunun biıbirine karı^ğı Fakat Finlay k&hkahayla şülnck muhakkak faıketmişti ama, belii ağır bir hava içinde, on kuıuşa, şöyle dursun, gulümsemiyordu oietmemek nezaketin: gösterdı v« •Bir genc kız nasıl düstü?" ve3 a | le. İçir.de ihtiiâl vardı: Bir ins^rjn şampanyadan bir yucum aıdı: . Kırrnızı samanhk cinayeti» gıb., I bu derece düşmüş olmasın! aör «Şampanyanız çok güzell» r yuksek e^ebî değeri haiz tem :!ier dukçe vicdanı isyan ediyordu. Doggy yine alaylı bir tavır.a. «O! seyre'.lebilirdiniz. Alaylı bir alkış tu'aru aras:a'ia o! Miss Le Brun,» dedi, «BakıyoŞimdi, bir kânunevvel sabah:. perde kapanırken Dı Finlay Hjsrum şampanyadan gayet iyi anlıSaint Sylvester yoıtusu günundtn ]cp rahst bir nefes alarak «ohlo diyorsunuz. Zıyafetlerde çok buluniitıb&ren bir !p.fta müddetle t^msj'. ye havkıracaktı. Fa'cat Doggy ^adunuz muhakkak. Vaktıle şerefinize •^vermek üzere b.r pandomima kum J ha tatmın oimamıştı. kuruîan sofraları anlatın bakalım ypanyasınuı Sehır Konağuıı kiraîaGoz kırparak: «Şimdi de ?.eKn bize o %â,:ğı haber alnır.ca halkın dujcu kul'slerı r'ulaşahm,» dedi. Letty evvelâ. cevab vermecen, oğu heyeoanı tasavvur edersımz S^.nFrkârlan şimdi çürük yucaktaki alevîeri dalgm dalgın seyBeledıye reisinin oğlu Dcgşy | murta bombardımanından daha za Neye bu kadar keyifsiz görü retti ve. sanki biraz hararet almak tıiııcsay bile panacm ııaya kcrşı j nf, daha zengin bir hiciv bekiı/orBiiyorsun? ister gib:. el'enni ocağa doğru uzattı Sonra, hüiyaya dalm'.ş gibi Karım bir ay annesinin yanm duyduğu alakayı gizlemeğe 'ÜZUTI |du. *** «lçak sesle: «lEvet.n dedi. cÇok zigitmeye karar verdi. Kej'ifli görü görmüyordu. £rgen!ik içindeki yüLetty üzeri pek dolu bir masanm vafetlerde bulundum Romanov'da.. nürsem kararından vazgeçcr diyı zü biraz fazlaca etli bir delikanh olan Doggy yaradıhş itıbarile çok önür.e oturmuş, bütün g=ı>retine Gatte'de .. Cafe Royai"da.» korkuyorum. neşeliydi ve bu huyu onu ban taş rağmen, gene yavsş yavaş soyunuDoggy nin dudaklarında alaylı bir İÇKİ kmlıklara kadar sürüklerdı. yordu. Ypkmdan bakılınca horttebessüm belirdi. Eh, hayli eğleneDoktor mütereddiddi: Bununla beraber, zerre kadar ! laktan farkı yoktu. Yüzündeki bocekleri anlaşılıyordu! Sersem kadın «Vallahı, hastalığınıza kat' kötü ruhlu bir insan değildi Son yalan sılrrişti. Elmacıkkomikleıincltaya kendi koşuyordu. Bir iki dabir tevşhis koyamadım. Biraz mup derece zengın bir babayla çok deki birer kınnızı lekeyle gözlcrilcikaya kadar, masanın üzsrine sıçhem bir vaziyet. İyi kestiremedim. müşfik kalblı bir annenin oğluydu, nin aitındaki derın mor halka sıhrayıp onlara nutuk verecektı. Doggy Belki içkiden ileri geliyor.» sıhhatçe de pek iyi değildi. Bütün hatınin hiç de iyi olmadığını gosgöz kırparak kadınm kadehını tekHasta: «Zarar yok, doktor bey,» bunlara bir de ahaliye kendini âr teriyordu. rar do'.durdu. dedi. «Beklerim. Ayıldığınız zaman ve hayâ tanımaz bir çapkın gibi Evvelâ, bir şey söylemeden, ıni eLcndradayken, değıl mı?» tekrar bir muayene edersiniz.» göstermek azusunu ilâve edin, safırlerini şöyle bir gözden geçır «Evet, Londradayken.o Doggy Lindsay'ı gözünüzün önün di. Odayı sıkıcı bir sessızlik I.apla cHerhalde bundan daha .. dade tamamile canlandırabilirsiniz. rmştı. Nıhayet, biraz azarr.etlı bir ha müh:m pandorr.imalarda da oy*** tavır takmmayı da ihmal etmeden, namışsınızdır. Sizin gibi de^erh bir Temsiller başladıktan iki akjaTi sordu: eanatkâr ı «Teşrifinizin sebebini öğrenesonraydı, belediye reisinin oğlu Doggy'nin bu pek kaba düşen aYukan Yolda Dr. Finlay'e rastla bilir miyim, beyler?» layı karş:sında Finlay dişlerıni gıdı. Hemen Doggy Lindsay atıldı. cırdattı ama, lakırdıya kanşmasına hevesındeydi Doggy: «Nasılsın, azizim?» diye Çapkın görünmek kalmadan Letty başını yuknn doğhaykırarak selâm. verdi. «Pandoy çünkü. ru salladı: gidiyor musun?» Hafıfçe gülümsiycrek: «Miss Le «Yo, yanılıyorsunuz. Bu benim Finlay: «Hayır,» diye cevab ver Bruns dedi, «oynayış tarzınız bizı pandomimada ılk ..» Burada yan hayran bıraktı. Onun için, sıze tebdi. «Değer mi?» yan doktora baktı: «ve son tecrü Affedersiniz, doktor. Ben de Doggy başmı arkaya atarak gül rıklerimizi sunmaya ve bu aKşam bem. » başka bir gey sanmıştım... bızimle beraber yemek yemek lutmeğe başladı. Kahkahadan boğ".ıDoggy hafıfçe kaflannı çatıp gözfünde bulunmaruzı ricaya geldık.» lacak gibiydi: UYKU lerini süzerek: «Operada meşhur bir «Değer de söz mü! Pek pis, «Gelemem, beyler. Çok yortki şahane tembel konuşuyordu: «anatkârdınız herhalde,» dedi. «Uzun kış geceleri başladı aşağılık, iğrenc, feci bir şey, azi gunum.» Letty bu sefer başını aşağı doğru zim. Fakat gülmekten kınlırsın! «Yazık, Miss Le Bnın! Şöyle, Ne yapacaksın?» salladı: Hele Dandine rolündeki <adını sizinle hafif tertib bir yemek yesek «Geçen seneki gibi gene saat «Evet, Covent Garden'tle oymuhakkak gör. Bu zevkten kenli çok iyi olurdu! Sizin gibi sahne haonda yatar uyurum.» nardım.» ni mahram edemezsin 3 ü t ü n «.ın yatında uzun tecrübeleri bulunan «Ona kadar ne yaparsın?» «Daha nekadar ömrüm var, Yo. atıyordu. hem de fazla atıyorsiller için en öndeki sıralan kapat bir sanatkâr bu derece yorulur mu ctDivanda uyurum.» sizden bunu öğrenmek istiyorunı.s du bu kadm! Opera! Aşağı kurtarbm. Gel bu akşam beraber gidelim. hiç!» Doktorun nekadar şaşırdığını yü mıyor! Weir «pöf!» yaptı. Jackson Peter Weir'le Jackson da gelecek » Pandomimanın ikinci aktrisi bu Finlay, birbirine zıd hisler için alayı mahzun bir sükunetle karşı zünden anlamış olacak ki Miss Le soğuk soğuk güldü. Fakat Doggy Brun evvelâ tath tatlı gülümsedi, alayın sona ermesinden korkarak. de, Doggy"ye uzun uzun baktı. Bu ladı: sonra anlattı: gülmerrcye çalıştı. genc arkadaşı bazan hoşuna gıder, «Eğer bu kadar istiyorsanız, c İnce hastaVığa tutuldum Den... «S:z onların kusuruna bakmabazan da sinirine dokunurdu. Ev davetinizi yann akşam için ka'oul Affedersiniz, sizin dilinizle verem yın, Miss Le Brun. Şampanyaya avelâ, davetini reddetmek 'ste li, edebilirim.» demem lâzım ealiba. Evet, ciğerle lışık değildırier. Bu ılâhî içki onlasonra merakı galebe çaldı. Doggy sevincinden fırladı: rimi bir muayene edın. Sonra, bu rın derhal baş:na dokunur. OperaKısaca: «Vakit bulursam geli «Mükcmmel! MükemmeÜ!) bahsedıyordunuz. Miss Le rım,» dedi. ctSen bana bir koltuk Züppe beyimiz hangi lokantada feci hayatı daha nekadar çekece dan Brun... operalardan.» ayır.» ve saat kaçta buluşacaklarını da ğim, lutfen söyleyin » Letty o sakin ve mahzun bakışlı Finlay. dinlemesini bitirince, bir Sonra, maden suyile konyak gibi kararlaştırdı. gözlerıni delikanhnm yüzüne dikşey söylemedi. pek cömerdce bir ikramı reddedeİHTISAS *** Letty: «Söyle. doktor,» dedi. Ba ti: Müdür bey biraz teşrifiniz rek ayrıldı, hastalannı ziyarete Ertesi sabah, kahvalbda, Dr. h'Mnna hakikati söylemekten çekinme.n lica ediyon Kasanın anahtann: devam etti. «Ne olur, Miss Le Brun diye lay"e bir pusula geldi. Miss Le Brun Dr. Finlay ne yapacağını şaşır hitab etmeyin bana. Bu gülünç i*** ka\ belmiş. derhal doktor istiyordu. mıştı: sim sadece pandomima aktrisinı ifaDr. Finlay içeri girip usulca yeFinlay bir yandan garib bir meDOĞRU SÖZ «Beiki altı ay daha yaşarsmız,» de eder. Benim asıl adım Letty'dir... rine oturduğu zaman, perde yeni rak duyarken bir yandan da, sePostanede işitilmiştir: diyebildi. Sonra bütün gayretine Letty Grey.o cBiı mektub ağır. Bir pul da açılmıştı. Fakat, ekseriyetini tersa bebini anlamadan, utanır gibi olu rağmen, gene hislerini açığa vurdu: Ortaya tuhaf bir sessızlik çöktü. nede çalışan çırak'ıarın teşkıl ettiği yordu. Hemen, kâğıddaki adrese: ha yapıştırmak lâzım.» «Bu akşam yemekten vazgeçin. seyirciler daha şimdiden gürdltü Kilise Caddesi 7 numaraya koştu. Nıhayet. hafızasma pek güven «Peki ama, o zaman daha ağır Öyle, yemeğe falan gidecek halde mekle öğünen ve meşhurlar tarictmeğe başlamışlardı. Hislerini biraz belli etmiş olacak j olmaz mı?» hini çok iyi bilen Jackson birdenHakikaten, çok feci bir temsildi ki odadan içeri girer girmez Letty değilsiniz.» «Yo! gitmek isterim. Ne za bire alaylı alayb uzun bir ıslık çalbu. Aktörlerin pek acemice oyna onu teskin etmek ister gibi gülümmandır beni kimse yemeğe çağır dı. ma]arı ve ikide bir şaşırmalan o sedi: yunu gayet gülünc bir hale soku «Letty Grey ha! Yoksa Letty «Merak etmeyin,» dedi. «Blr madı. Allah bilir bir daha da nezayordu. En kötü oynayanlardan biri şeyim yok. Dün gece benden aynl man çağıran olur.» Grey mi olduğunuzu iddia ediyorFinlay: uAnlamıyorsunuz...)) dedi, sunuz?» de baştan ikinci rol olan Danaine dınoz ya, hep sizi düşündüm. Ç'lrırolündeki kadındı. Finlay elin.leki kü aranızda benimle alay etmiyen durdu. «İnanmıyabilirsiniz.» programa baktı: Bu rolü Letty Le bir siz vardınız » «Anlıyorum. Fakat mademki «Peki ama, Letty meşhurdu. Brun oynuyordu. Aman Allah! ne Yataktaydı... Başı ucundaki ma o delikanlılar alay etmesinı, şaka Avusturalyadan Londraya Covent isim! Ne kadın! Vücudü çökmüş, sada Finlay'in gözüne bir iki biblo laşmayı seviyorlar, niye mani ola Garden'de oynamak üzere gelmişti. göğsü göçmüş, yüzü kara derilere ilişti: Ihtimal kadınm bütün ser lım? Zaten hayat nedir?.. Ufak ter «Tristant'la Isolda», «Aida», «La sanlmış, bir karış boya içinde pek veti bunlardan ibaretti. Aynca gü tib bir alay.» Bohemes gibi operalarda baş rolzavalh bir kadın! Sıska kalçalannı müş çerçeveli küçük bir fotograf. leri oynamıştı. Bundan on sene evbiraz dolgunca gösterebilmek üze İçinde biraz kolonya bulunan ufak Kilise caddesinde, William Scott vel Letty Grey Londranın gözbebee külotunun içine kıtık doldurcl bir şişe, aslmda meşhur marka bir admda birinin yeni açtığı küçük bir iğiydi.B muş olduğu açıkça belliydi. Fransız malı elmakla beraber lokanta vardı, o gece saat onbirde | «Bugün de Levenford'da panFakat kadınm gözleri bizim dok şimdi hurda haline gelmiş bir çalar orada bu'.uştular. domima oynuyor.» Sen biitün erkeklerden o ka toru büyülüyordu. Vaktile hariku saat vardı. Letty Le Brun'un arkasında gaJackson kadına inanmıyormuş dar farklısın ki! âde güzel olduğu anlaşılan bu iri Tuhaf değil mi, bu külüstür oda. yet sade fakat son derece zarif lâ gibi bakmakta devam ediyordu. rr.avi gözlerde bugün derin bir nü içinde sırf bu kadın bulunduğu civerd bir e'bise vardı. Şüphesiz o Hiç çekinmeden: «Yalan,» dedi. ANLAŞMA zun, acı bir alay vardı. Ne zaman için, bambaşka mahiyet almi|tı. gün öğ.eden sonra istırahat ettiği «Letty Grey büyük bir sanatkârdı. Kadın, söylediklerini kocasının ^ülecek olsa bu mahzun gözleri Finlay bunu gayet derin bir şekıl için biraz kendıne gelmişti; yüzün Siz dünyada bir opera parçası söydinlemediğinden şikâyet ediyordu. kısılıyor, yüzünün hatları gerili de hissediyordu. Miss Brun'a ken de bir gün evvelki o dalgın ifade liyemezsiniz.» Erkek bir teklifte bulundu. T ; ordu. Bol icabı da sık sık gülmcsi disini niçin çağırttığım sorarken, yoktu. Letty kadehi bir yudumda boşalt «Gel seninle bir aniaşma yaâzım geliyordu. bütün gayretine rağmen, heyecanıYemeğe derhal başladılar. Evvelâ tı. Şampanya başma vurmuştu; gözpalım: Ben senin anlattıklannı soOj'un ilerledikçe gürültü de art m sesinden genel belli etti: domatesli nefis bir çorba geldi, ar leri parlamış, yanaklan kızarmıştı. nuna kadar dinliyeceğim. Fakat 1 sen de buna mukabıl hiç kon ışmıyacaksın.» Ufak Tertib Bir Alay HÎKAYE Fen âleminde Î «Siz beni şsrkı söylerkon hiç dinlemedıniz,» dedi. Sesinde karşısındakini küçük gorür gibi bir ed? vardı. «Senelerdenberi söylemiyorum çünkü.» Burada başile Finlay'ı işaret etti: «Sebebini size doktor anlatsm. Fakat bu gece şarkı sövlemek arzusunu duyuyorum. Evet, soyliyeceğim. Bu suretie size yemek borcumu ödemiş o'.urum Şimdi köylü kısmı karşısında bir kıralıçe gibi konuşuyordu. Doggy'le Weir, ağızları bir karış açık, öyle bakarlarken kadın kalktı. pıyanoy." eittı. Kapağı açtı. parmaklarını tuş!ar üzerinde gezdırmeye başladı. Sonra durdu. Uzun bir müddct bekleme heyecanıle geçti. Nihayet, bsşını arkaya atarak, ciğerlerıni şişirdi, şarkıya başladı. Almanca söylüyordu: Schubert'ın (iLiedo lerinden biri. Sesi, uzun müddet kullanıimamış bir musik âleti gibi bir an duraladıktan sonra ocanın içinde ilâhî bir safhkia yukseldi. Dört ahbab çavuşlar hayre ve hayranlık içinde donup kalmıslardı. Letty şarkısını bitirdiği zarr.an d odayı bir ölüm sükutu kapladı. Jackson. hayaiet görmüş bir kimso ; rib , olcuğu yere mıhlanıp kalmıştı Weir"in gözıerinde de utanç ve ne.:met okunuyordu. Fakat Letty 1 Grey bu taşralı delikanlılan unı/tmuştu bile. Nefesi kesilmiş bir halı de. hafıfçe öne doğru iğilmiş, piyanonun başında oturmaya devam e1 diyordu. Uzak bir hüiyaya aalm:; gibiydi. Sonra, sırf kendısı için. «Tristan'la İsolda» nın (tAşk Şarksı» nı söylemeye başladı. Finlay kadınm yüzünden ateşınır. çıktığım anlamiftı. Nefes nefese ol1 duğunu da farkedince ayağa fırla| dı. «Hayır, hayır!» diye bağırdı «Allah aşkına .. baçka şarkı soylemeyin!» I Fakat bu ihtan dmlemeden, bil| lur ses tekrar yükseldi. Letty Grey şimdi insanın içini titreten blr heyecanla, bir İskoç şarkısı söyiüyor' du. Eski bir halk havasıydı bu. Fa| kat kelimeler onun dudaklarında, yepyeni bir mana alıyordu: «Atlan kıyılannda Bahar bizi bekliyor...» Finlay'in gözleri dolu dolu oldu. Doggy başını ellerinin arasına almıştı. Onlar, bu baş döndürücü nağme.erin sihri içinde, kendilerinden geçmiş dinlerlerken kadınm tatlı sesi yavaş yavaş yükseldi ve ikinci mısrada çok tiz bir perdeye çıktı. Letty Grey birdenbire durdu, sallandı. Dudaklan kırmızımtrak bir köpüğe bulandı. Kadıncağız, şaşkın şaşkın, delikanlılara baktı, sonra yan tarafma yıkıldı. *** Kâinatın merkezindteıt sonsuzlttğun kapısına Araba Cottage Hastanesinin kapısı önünde durduğu zaman Letty kendine gelmişti. Ondan sonra birkaç kere sıhhati düzelir gibi oldu. Fakat sonra, görünürde hiç bir sebep yokken, birdenbire fenalaştı. Gittikçe halsizleşiyor, günden güne çöküyordu. Doggy kadıncağızın bir isteği kalmasın diye elinden geleni yapıyordu. Her gün koca koca demetlerle çiçek getiriyor, buna mükâfat olarak da hafif bir tebessümle karşılaşıyordu. Gençliğinde Londranın gözbebeği olan meşhur sanatkâr Letty Grey'in son dakikalarında Doggy Lindsay yanından ayrılmadı. O soğuk kânunusani günü hastaneden çıkarken yüzüne bambaşka bir ciddiyet gelmişti. Letty Grey'in ölümü rahat oldu. Levenford mezarhğına gömdüler. Şimdi Doggy her hafta onu ziyarete gidiyor. Yine elinde o gümüş başlı bastonu. ağzında da her gün başka pipo var; fakat o gürultülü kahkahalarını, aptal aptal sırıtmalarını bırakmış; maden suyuyle konyak ibtilâsı eskisi kadar değil. Buna mukabil. üzerine biraz daha erkekçe bir hal gelmiş bulunuyor. Bir gokyuzüne yalın gozle bakan adamı düşünün, bir de bu karanhklar içindekı topiuiğne başlarım birer kcca yu\ arlak haiınde gören teleskopları. O adam eskı günlerin n=anı ıdi. Bugunkü teleskop Adem 'ğîunun kâinatı kesif işinde son .•ardığı merhaie. Bir gece hele şu berrak sonbair gecelerinden birinde Gökyüpe baktığınız vakit gorduğünıız îoy, koyu mavi bir atlas yastık üeerine sapianmış altın iğnelerden ibarettir. Fakat rasadhaneye gidip de teleskop denen ılim ve fen dürbıni le baktığınız takdirde karşınızda yuvarlak bir yastık değil, alabildiğine giden bir derinlik görürsünüz. Fakat bu derinlik henüz kâinatın merkezıdir ve ondan daha ötesi de vardır ki bunu bugün «dünyanın en büyük B sıfatım kazanmış ve Amerikalılann dilinde «Kocagöz» diye meşhur olmuş bulunan Palomar teleskopu ile gorrbihrsiniz. Şımdıye kadar: «Bundan daha ötesi yok» sanılan hududlar artık aşılm'ş ve kâinatın merkezmden =onsuzlupun kapısma kadar varılmıştır. Ondan daha ötesi de yok mu? Olabilir. Belki bir gün Palomar teleskopundan daha güçlüsü yapılacak ve şimdi son denilen hudud da açılacak. Fakat şimdiki halde bile yeni teleskopla görülenler ve keşfedilenler insanı şaşırtacak derecededir. Amerikanın Kalifomiyanuı Palomar Rasadhanesinde bulunan bu muazzam teleskopun adesesi elli metre kutrundadır. Teleskopun dayandığı tesısat ve teçhizat başlıbaşuıa bir bina teşkıl etmektedir. Onun yanmda insanlar bir koltuğun dibinde dolaşan karıncalardan fark siz kalıyorlar. Palomar teleskopunun bize öğret tiği şeyler, asırlardanberi kâinat hakkında edinmiş olduğumuz malümatın yekununa muadıl, hattâ belki de geçiyor Meselâ, şimdiye kadar gök boşluğundaki yıldızlar (güneşler, gezeğenler, oydular, samanyollan vs.) gözle görülebildiğinden çok daha büyük görünmekle beraber, gene berrak bir şekıl arzetmezdi. Meselâ, gözle bir karaltı halinde gördüğünüz uzaktaki bir insanı orta derecede kuvvetli bir dürbinle nasıl görürsünüz? Onun kadın mı, erkek mi, hattâ ihtiyar mı, genc mi olduğunu farkedebilirsiniz; fakat yüzünün hatlannı iyice seçemezsiniz. Işte, şimdiye kadar gökyüzü sakinleri de söyleydiler. Şimdi en ince hatlanna kadar çehreleri o derece bariz bir şekilde görülüyor ki onlann hüviyetlerini tesbit etmek kabil. Meselâ artık biliyoruz ki gökyüzünde dünyamızm belki bir kaç misli büyüğü olmakla beraber, havası ile, suyu ile tıpkısı olan benzerleri vardır. Bunlann üzerinde insan var mı, nKocagöz» henüz bunu göremiyor. fakat ihtimal bir gün onu da göreceğiz. Bu suretie. baska yıldızlar da canll mahluk olup olmadığı, artık hesaba, kitaba dayanan bir takım faraziyeler veya iddialar olmaktan çıkacak, gözle görülür bir hakikat ! haline gelecek. Kara cümleniz belki kuvvetlidir, fakat sekstilyonu gözünüzün önune getirebiür mısiniz? En önüne dokuz tane sıfır koydunuz mu milyar olur. onu biliyoruz. Sekstilyonu yaz mak için 1 in önüne tam 21 tane sıfır koyacaksınız. Şimdi bunun iki, üç mıslini alın iki veya üç sekstilyon: Işte, «KocagözD le tetkık edildikten sonra gökyüzünde sayılan yıldızların yekünu budur! Bu yıldızlar küme gümedir ve hep bir arada teşkıl ettıkleri saman yollan birbirinden ne kadar uzaktır, bilir mısiniz? Bunu da havsaîanın alması kolay değildir: Bir kümeden çıkan ışık diğerine ancak bir milyon sene sonra vanr. Işığın baş döndürücü sürati ise malum. Şimdi ona göre varın kıyas edin! Bu yıldızların dönmesi de göz karartacak derecededir. Her biri saniyede 200300 kilometre gibi bir süratle döner. Hele parlaklıkları! Bu hususta verilen rakam da göz kamaştıracak kadar mürhiştir: Güneşin parlaklığı malum. Fakat şimdiye kadar sayısı tesbit edilen 100 milyon küme yıldız içinde öyleleri vardır ki parlaklıklan 60 bin tane güneşe bedeldirü Palomar teleskopunun bize öğrettiği diğer mühim bir hakikat daha var: Kâinat yaratılmış bitmiş ' değildir, halen yaratılmakta devam 1 etmektedir. Dünyamızm güneşten kopup bir toparlak haiinde dönüp durmayî başlaması hâdisesi hemen her gün. tekerrür etmektedir. Bu bakımdan kâinat daima kaynamakta ve kabarcıklar doğurmakta olan bir kazan suya benzetmsk kabildir. Bir nazariyeve göre kâinat içi boş bir küredir ve biz bu kürenin ortasında bulunmaktayız. Şu garib dünya! I Tokyo hayvanat bahçesınde bir ] timsah, bir tavşan, bir kaz ve bir kaplumbağa arasında yarış olmuş, Müsabakayı tavşan kazanmıştır. İkinci olarak timsah. üçüncü kaplumbağa, dördüncü kaz gelmıştir. * * * John Broun admda bir Amerikalı, fazla kanh olduğu için, «Kan Bankasıo ne 200 litre kan satmış, hastaneden çıktıktan iki saat sonra otomobil kazasına uğrayarak kan kaybetmiş, hastaneye kaldırılarak kendisine kendi kanı geri verilmiştir. *** San Diego'da bir kadın, okuduğu gazeteleri elinden alıp yaktığı ıçın, kocası aleyhine boşanma davası açmıştır. *** Wa!ter Perry adında ve 21 yaşında bir Amerikalı delikanh, yatacak yeri olmadığı için, bir kolayını bulup hapisaneye girmiş, dört gece orada kaldıktan sonra keşfedilince bir ay hapis yatmaya mahkum edilmiştir. NewYork'taki bir yaymevi on sene azrfında bir lirahk ucuz kitablardan 260 milyon tane satmıştır. *** George Oliver adında bir Ingiliz şimdiye kadar 1,30 boyunda iken otuz yaşuıdan sonra kendisme }"apılan bir ameliyat neticesmde boy atmaya başlamıştır. Doktorîar George'un 1,60 boyunda normal bir adam olacağmı söylüyorlar. BOŞ VAKTIMZI İIOŞ GECİRMEK İÇİ1S Sherlock Holmes'in meselelerinden: Romaııda jazıyor: Evlenme piyangoya benzermiş. Doğru mu acaba? Bilmem. Piyangoda sen kazandın... Daha iyi bilhsin. BAL AYI Cevriye nuriyeye sordu: «Bal aym nasıl geçîi? Anlatsana? » «Ne anlatayım, kardeş! 8ah Bir adam 5 taresi 20 kuruşa 600 yedim, ayı ile beraber döndüm gel kutu alıyor. Sonra kutulan gene dim.» 5 tanesi 20 kuruşa ge'mek üzere satıyor. Hesabca hiç kâr etmemesi lâzım, değıl mi? Halbuki 600 kutuyu satıp bitirdiği zaman 100 kuruş kâr etmiş bulunuyor. Bu nasıl olur? kişiden hangisi katil? Şehir dışmda bir birahanede beş kişi vardı. Gece saat birde bunlar gittiler. Birahane sahibi de dük kânı kapayıp üst kattaki odasına çıktı. Yanm saat sonra korucu, demiryolu ile şosenin birleştiği noktada ışıkları yanan ve motörü işlemekte olan bir otomobil gördü. içinde kimse yoktu; yalnız şoför yerinde kan lekeleri vardı. Bunun üzerine korucu, elindeki ceb fenerile etrafı araştırdı, hendekte bir cesed buldu. Adam sırtından vun.ılarak öldürülmuştü. Biıahane sahibi bunun, o geceki beş kişiden biri olduğunu söylüyordu. Mesele Sherlock Holmes'e havale edildiği zaman polis hafiyesi evvelâ otomobil tekerleği izlerini gözden geçirdi ve arabanın daha önce birahanenin önünde durmuş olduğunu tesbit etti. Sonra şu malumatı topladı: 1 Birahaneden ilkönce pipolu adam çıkmıştır. 2 A ile B beraber çıkmışlardır. 3 Adamlardan ikisi aynı otomobile binip gitmişlerdir. Halbuki daha evvel A otomobilini tamir için pprka bırakacağını söylemişti. 4 Birahanenin karşısmda bir keçi yolu vardır. Arka kapısından na otomcbil parkma çıkılır. 5 J. ismindeki adam topaldır, Amerikanın New Jersey eyaletinin Cresskill şehrinde kedilerin boynuna çıngırak takılması mecbuıridir. Bu kanun, kedilerin kuşları yakalamaması ıçın konulmuştur. *** Pina Jorio adında bir Italyan kıza, tek başma bulunduğu eve giren bir hırsıza cucutso (Japon güreş usulü) tatbik etmış ve adamı vere sermiştir. Bunun üzerine hırsız, af diledikten sonra, kızdan kendisine cucutso dersi vermesini teklif etmiştir. »** Soktuğu insanı öldürebilen hir örümcek nev'i Avrupada senelerdenberi gdrü'imezken geçen ay Fransada ortaj . çıkmış ve bir köylüyü bacağından sokrnuştur. * sS % işli bir mesele Texas (Amerikada) bir adamı :sıran yılan. derhal zehirlenerek cîj müştür. Yapıian tahkıkatta adamm bir vernik fabrıkasında çahştığı ve elbısesinin üzerinde sodyum siyanürü bulunduğu anlaşılmıştır. *** Afrikadaki Fransız müstemlekesinden Fildişi Sahıhnde köy »re propaganda yapmaya giden bir KOmünist zenci mebusu Yamyam ar yemişlerd;r. Yukandaki dişlilere dikkatle 5jî İ)C Sjî \ bakın. Şimdi size bir sual soruEdward Theker adında bir Ingiliz yoruz: binbaşısı 2218 çeşid iskambil oyıı1 numaralı dişli sağdan sola nu olduğunu ve bunlarrn hepsini döndürüldüğü takdirde ciğer diş bildiğini iddia ediyor. liler hangi istikamette dönecektir? Yedi kırk beş treni geldi. Kocam nerfîejse ç:k^ge';ir... FİL3Î 3U YA .. ı.t/.5Ör yeni film: için artist anycrd.! tıYİTmi beş senelik sanat lecrübesi olan on sekiz yaşında b.:" kız istıyorum.. » Bunun üzerine, otuz senelik lecrübesı o'ıli'ğunu siyieyen on %eJi yaşında Kr kız müracaat etti ve rolü aldı. On metre uzunluğunda bir sırık vardı. Oduncu çırağına: «Bunu destere ile kaç defada birer rastrelık on parçaya bolebilirsin?» diye sordu. Çırak zeki bir çocuktu: «Dokuz kerede» diye cevab verdi. j Yalan da değil. Çünkü dokuzuncu desterede iki parça birden kesilmiş olur: Biri desteıenin sağmda kalan parçadır, biri de solunda. Fakat oduncuyu bu cevab mem nun etmemişti. «Daha kısa zamanda kesemez misin?» diye sordu. Kaç çırpida? Bakkal, çuvalın dibinde kalan toz şekeri ortadan kaldırmak için, küçük küçük beş pakete ayırdı. Bu paketlerden hiç biri diğerine denk değildi. Yalnız beşinin yekunu her birinin ağırlığı ile taksim edilebilirdi. Bu hesaba göre, bakkal ije koyulduğu zaman çuvafc dibinde kaç kilo şeker kalmıştı ve paketlerin her birinin ağırlığı nedir? uzun yol yürüyemez ve bir yere giderken daima otomobılile gider. 6 Adamlardan kurşunî elbiselisi şehre dönemiyecek halde olan kahve rengi elbiselisini alıp kendi evine götürmüştür. 7 Siyah şapkalısı kimseyi kenMeselelerin halledilmiş di otomobiline almak istemez. Pipolu adam ise otomobil kullanmaşekilleri gazetemizin sını bılmez. Bu vazivette suçlu kimdir ve 4 üncü sahifesindeH'r |Sh«rlock Holmes kimi yakalayacak? , ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ | Tath bir iş Bilir misiniz ki... Siz ne dersiniz? ... Mılâddan bu yana 1 m.ıyar 25 •jç H ç bır şey söyiemedığinız nalmilyon 494 bin 900 dakika gtçmiş de her şey söylemiş olmak istersetir. niz dedıkodu yapın. ...Birer liradan mürekkeb olmak •jr Bır kadın zekâsını ancak hisüzere, yekunu bir milyar lira tutan lerini haklı çıkarmak için kuilaparayı saymak için ömür kâfi gel nır. (Chesterhon). mez. •jf Göz kırptığınız kız gözünüze ... Dünya üzerinde 1 kilo geler bir şey kaçtığı için kırptığınıza Hük bir şey ayda 166 gram, güneşte 28 mettiği gün. ihtiyarlamışsınız dekilo çeker. mektir. ... Ortalama bir hesabla Avrupa•jç Bir kadın bir erkekle kavga da kadınlar, erkeklerden 11.5 sanmu tim kısadır, ağırlıkları da 6 kilo etmekten vazgeçtiği zaman 750 gram eksiktir ve yedi sene da sevmeHiğme hukmedebilirsiniz. Ka ha fazla yaşarlar. Ka'blerı trkek Hınlar sevdiklerini hırpalarlar. •Jf Bir kadırun başmı döndurmek lerınkırden rlasikadn 8 deıa dah tıvorsamz ona: «Çehreniz yandan fazla a'ar. Gunde 500 kalon dah (ne guzel gorünuyor!» deyin! az sariederler.