24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 19 Mayıs 1937 Ankara bölgesi bu maçların hükümsüz addeBaşvekilimiz Londrada Sovyet Rusya Hariciye dilmesini istiyor Komiserile de uzun bir mülâkatta bulundu Ankara 18 (Telefonla) Öğrendi Ismet Inönü Londrada görüşmeler yapıyor Pariste mühim konuşmalar oluyor Avrupada myhjm temaslar Güneşin Ankarada En son sistem olan bu ki son maçları uçak Ankaraya gidecek Dün, Yeşilköy Tayyare istasyonuna, bir İngiliz tayyaresi gelmiştir. Smith Air Croft enstrument müessesesinde yapılan bu tayyare Haviland Dragon sisteminde olup en son sistem havacılık aletlerile mücehhezdir. En büyük meziyeti ve marifeti, «pilot otomatik» denilen ve tayyareyi havada kendi kendine sevk ve idare eden aletlerle teçhiz edilmiş olmasıdır. Bu aletlerle mücehhez tayyareler, havaya çıktıktan sonra, istenilen istikamete doğru, istenilen yükseklikte, pilotun müdahalesi olmaksızın muntazaman seyrederler. Haviland Dragon tayyaresinde ay rıca havada kaç saat kaldığını, bu müddet zarfında kaç kilometro uçtuğunu ve hangi irtifalara çıktığmı kontrol eden otomatik aletler de vardır. Tayyare, Fransada ve İtalyada çok muvaffakiyetli tecrübe uçuşları yaptıktan sonra, Eskişehire ve Ankaraya giderek orada da tecrübe uçuşları yapmak üzere Yeşilköye gelmiştir. Ankaradan dönüşte Bük reş tarikile avdet edecektir. Tayyare bir pilot, bir telsiz muhabere memurundan başka dört yolcu da alabilir. İki motörlüdür ve sürati saatte 200 kilometrodur. Süratinin binnisbe azlığı bir antrenöman tayyaresi olmasından ileri gelmektedir. Bir İngiliz tayyaresi geldi Seyircisi kaldığımız facia Türkcemize hakaret, bir suç değilmidir? Tabelâcılık yapanlarda bir takım şartlar aranıyor, fakat türkçe bilip bilmediği sorulmuyor bile... Beyoğlu sokaklarında, şiveleri, imlâIarı, ifadeleri bozuk levhalarla türkçe mize yapılan katliâmı haber veren yazılarımız üzerine İstanbul karilerimiz, bize yeni yeni bozuk levhalar bildiriyorlar ve: «Yazın, bunları da yazın, öz yurdumuzda öz dilimize hakaret edilmesine mâni olunmıya kadar yazın, ne susuyorsunuz?» diyorlar. Taşra karilerimiz de; «Ne oldu, İstanbul sokaklan bu kirden temizlendi mi, öyle ise neden müjdelemiyorsunuz, öyle değilse, neden susuyorsunuz?..» diyorlar. Susmak mı? Fakat görmediniz mi ki; dilimizde tüy bitinciye kadar söyledik, bağıra bağıra söyledik. Az mı? Daha mı söyliyelim? Dinleyin öyle ise: Vaziyette bir te beddül yoktur. Eğer sağdan soldan tü reyen yeni yeni, birbirinden beter levhalan hesaba katmazsanız, hayır, vaziyette hiçbir tebeddül yoktur. Henüz kimsenin gidip te hiç kimseye; «kapının önüne astığın şu levha ile türkçeye hakaret ediyorsun, kaldır bunu buradan!» dediği görülmemiştir. Bugün de, hem de, karilerimden bir kısmınm mektublarla haber verdiklerinı değil fakat gene bizzat gördüklerimi yazıyorum: Dün Beyoğlunda bir tabelâcıya uğradım ve kendime bir ecnebi müşteri süsü vererek: Bana, dedim, bir tabelâ lâzım. Anadoludan ahbablarım ısmarladılar. Ve, levhanın şekli, rengi, boyu bah sinde, nihayet pazarlıkta da mutabık kaldıktan sonra: Yazar mısınız, diye, adamm önüne kâğıdı sürdüm. İşinin ehli bir kâtib edasile kaleme davrandı ve ben, hem de yavaş yavaş, teker teker, doğru dürüst söyledim, o da işte böyle yazdı: yanıklan önüne toplıyan şerbetçinin lev« hasına gözüm ilişiyor: Ayiran şira lımonâta portikal. Ya şu: Menşur lur$uci Ye ne buyurulur? Onun karşısındaki arsanm duvanna da koca bir mukavva parçası üzerine itina ile yazılmış: Bu Assaya ilam yapUlirmak ıjas • sakur! Evet bu arsaya ilân yapıştırmak ya * saktır amma, bu arsanm duvannda türkçeyle alay etmek, türkçeye hakaret etmeÜ sevabdır! Sade orada mı? Şu süslü, pırıl pınl camekândaki, çizgileri usta, fakat hıyaneti, kınlası bir el« den çıkmış yazıya dikkat edin: Haslalan içün tussus ekmeki Ve bitişiğinde: Günlik yomoria Daha ortada: Kardeniz postalari Nihayet bir Yussek kaldirim.... Bunlar ne saymakla, ne anlatmakla, ne yazmakla biter.. Fakat birçok değil, bir tek, bir tanecik bu çeşid levha bile, Türk yurdunda, herhangi Türkün kanma dokunmak ve bunu diline bir hakaret saymak için kâfidir. Anlamak istediğimiz budur. Acaba.. Anlatabildik mi dersiniz? IBaştarafı 1 inci sahifede] Paristeki görüşmeler Litvinof Parise hareketinden evvel Paris 18 (A.A.) Başbakan Blum Başvekil Inönü ile uzun süren bir mülâ bu sabah İspanyanın Paris elçisile ve mükat yapmış ve bu mülâkattan iki taraf teakiben de Sovyet Hariciye komiseri Litbeşuş bir sima ile ayrılmıştır. vinofla görüşmüştür. Türk elçisinin ziyafeti Londra 18 (A.A.) Türkiyenin Paris 18 (A.A.) Gazeteler, LonLondra büyük elçisi bu akşam Ba|vekil îsmet İnönü şerefine bir ziyafet vermiş dradan sonra, biıkaç gün için Parisin dipve bu ziyafette Hariciye Nazırı Eden de lomatik faaliyet merkezi olacağını kaydetmektedir. hazır bulunmuştur. Excelsior gazetesi diyor ki: ttalya Kralı hareket etti Roma 18 (A.A.) Havas ajansı «Bu sabah Delbos, Hariciye Nezaremuhabirinden: tinde Litvinof'u kabul edecektir. Öğle üKral ve Kraliçe ile Prenses Maria, be zeri Hariciye tarafından verilecek ziyafet raberlerinde Kont Ciano ve kalabalık biı esnasmda da devam etmesi muhtemel olan maiyet olduğu halde bu sabah saat 10,30 bu görüşmelerde İspanyada vaziyetin inda Budapeşteye hareket etmişlerdir. kişafları ile Fransız Sovyet paktı mevGazeteler, Budapeştede İtalyan hü zuu bahsolacaktır. Fransız Sovyet pakkümdarlarını kabul için yapılmakta olan tı etrafında, muhakkak olan cihet, Franmuazzam nümayişleri tasvir etmekte, es sayı Sovyetler Birliğine bağlıyan bu anki ve an'anevî İtalyan Macar dostluğu laşmanm halen, yapılmakta olan beynelhakkında mütalealar yürütmekte ve Ro milel görüşmeler çerçevesi dahiline ne sumanın Macar davasına göstermiş olduğu retle girebileceğinin ve yahud hiç olmazkuvvetli müzaheretten dolayı Macaris sa iki numaralı Lokarno misakının akdine tanın İtalyaya medyunu şükran olduğu ne suretle engel olamıyacağının görüşüle v noktasmda ısrar eylemektedirler. ceğidir. Bununla beraber Budapeştede müza Delbos, yann sabah da Avusturya kere edilecek olan meselelere bir guna Hariciye Nazın Guido Schmitd'i kabul telmihte bulunulmamaktadır. edecektir. Sanıldığına göre, Avusturyanın Tribune gazetesi diyor ki: bugünkü vaziyeti, bu fikir teatisini mecbu«İtalya, sulha nasıl ihanet edilmiş ol rî bir hale getirmiştir. Bu görüşme esna duğunu yavaş yavaş anlamıştır. Harbso sında, orta Avrupayı ve Tuna havzasını nunun elim hâdiseleri ve Macaristamn alâkadar eden bütün meseleler mevzuu parçalanması karşısında İtalya «Macaris bahsedilecektir. Diğer taraftan, evvelce tan için adalet» diye acı acı bağırmış Avusturya ve Macaristan devlet adamlan br.» arasındaki görüşmelere mevzu teşkil etmiş Siyasî müşahidler, îtalyan gazeteleri olan bir Avusturya Macaristan yakın nin şimdiye kadar Romanın pek mergubu laşması ihtimalinin de, bu görüşmelerin olan «Macaristan için adalet mevzuunu» devamı ve bunların yerinde olup olmadığı sükutla geçiştirmelerini Maçaristanın ahi bakımmdan, müzakere edileceği muhak ren Belgradla akdetmiş olduğu muahede kaktır.» name ve Bükreşle mukarenet vücude geJournal gazetesi diyor ki: tirmesi ihtimalleri dolayısile Macarista «Pancermanizmin taarruzlanna mâni nm araziye müteallik metalibatı üzerinde olmak ve orta Avrupanın müessir bir topısrar etmenin Roma hükumetince mev simsiz telâkki edilmekte olmasına hamlet lantısını hazırlamak için bir tek kombinezon vardır ve o da, Ingiltere, Fransa ve mektedirler. İtalya arasında yapılacak bir işbirliği tngiliz îtalyan temasları dir.» Londra 18 (A.A.) Son Ciano Dnımmond mülâkatından bahseden TiHumanite diyor ki: mes gazetesi diyor ki: «Çekoslovakya ve Küçük Antant, Tu«Bu görüşme esnasmda iki memleket na havzasının yeniden teşkilâtlandırılması gazetelerinin vaziyeti tetkik edilmiştir. eserini genişletmek bahsinde Londra ve Sanıldığına göre, birçok meselelerde ve Paris kabinelerinin müzakerelerine nail ezcümle garb paktı meselesinde anlaş • olmahdır. Guido Schmidt, yann, Delbosa malara da vanlmıştır. Garb paktı müza Avusturyanın istiklâl azmini bildirdiği kerelerine yakmda yeniden başlanması ü zaman, Fransa Hariciye Nazın bu hu mid olunmaktadır. İki devlet adamı Ha sustaki karannı kat'î surette almalıdır.» beşistamn Milletler Cemiyetinden uzak Figaro diyor ki: laştınlması ve İtalyan İmparatorunun ta«Habsburg'ların yeniden tahta çıkmanmması hususlarını da ayrıca görüşmüşlan hususundaki ümidlerinin sönmesi üzelerdir.» rine, cenubdan müzaheret görmiyen, şi Çekoslovakya Başvekilinin malden tehdid altmda bulunan ve anti beyanatı demokratik devletlerin ideolojik blokuna Londra 18 (A.A.) Çekoslovak muhalif bir vaziyet gösteren Avusturya ya Başvekili Hodza Reuter ajansı munm, Tuna federasyonunun kendisine te habirine §u beyanatta bulunmuştur: « Londrada sulh lehine ve Tuna min edeceği kuvvetli çerçeveye ihtiyacı, muvazenesinin takviyesine doğru çok bugün, her zamankinden daha ziyadedir. Bu federasyonun vücude getirilmesi ise nıüketamel işler görülmüştür.» Fransa ve Ingilterenin yapacaklan bir Lebrun de Litvinof'u kabul etti Paris 18 (A.A.) Cumhurreisi Leb müdahale ile pek ziyade kolaylaştırılabirun bugün Sovyet Hariciye Komiseri Lit lecektir. Avusturya, bunu ümid etmektevinof'u kabul etmiştir. dir.» Pariste cereyan edecek konuşmalar Karabük Demir ve Çelik fabrikalarında çalışmak üzere üç mühendisten müİkinci itiraz noktası, hakem tarafın dan verilmiş olan tecziye kararlan hak rekkeb bir teknik heyet daha dün sakındadır. Hakemin ihtar bile yapmadan bah şehrimize gelmiş ve akşam Kara büke hareket etmişlerdir. sahadan çıkardığı iki oyuncu hakkmdaki Sanayicilerin muamele müteakıb maçta oynamamak kararının ref'i de taleb edilmektedir. vergisi Sanayi Birliği Umumî kâtibi Halid Üçüncü nokta, evvelce de takarrür eU miş olduğu veçhile maçın diğer mıntaka Güleryüz dün Ankaraya gitmiştir. Halid ya mensub bir hakem tarafından idare e Güleryüz, Maliye ve İktısad Vekâletledilmesi lâzımgeldiği halde böyle yapıl rinden muamele vergisi hakkında istemamış olmasıdır. Genclerbirliği bu mü nen malumatla diğer yeni kanun lâyihalarına aid malumatı da beraber götürracaatinde hakem Nihadın tecziyesini de müştür. Ay sonuna kadar orada kalacak istemiştir. ve bu müddet zarfında icab ettikçe muhAnkarada spor mehafilini ve sporse telif sanayi gruplarını temsil eden müvenleri meşgul eden bu vaziyet etrafında messiller Ankaraya gideceklerdir. tetkiklere geçildiği anlaşılıyor. Çay buhranı zail oldu 18/5/937 tarihli gazetenizin 7 nci sahifesinin 2 nci sütununda şahsıma atfen yazılmış bir yazıyı hayretle gördüm. Kimseye hiçbir beyanatta bulunmadığımı muhterem gazetenizin ayni sahife ve sütununda tekzib etmenizi rica ederim. Nihad Bekdih CUMHURİYET Biz, zaten Bay Nihadın beyanat verdiğini yazmış değiliz; sadece cmaçlan dürüst ve iyi idare ettiğini, fakat gökten hakem inse gene kendini beğendiremiyeceğini» söylediğini yazdık. Bu sözlerin beyanat şeklinde vaki olmadığmı, emektar sporcumuz Nihadı memnun etmek için ayrıca tekrar kaydederiz. ğıme göre Ankara mmtakası Güneş kulübünün burada yaptığı son iki millî küme maçı neticelerinin hükümsüz adde dilmesini ve maçlann yeniden oynanmasmı temin hususunda başkanlık vasıta sile Federasyon nezdinde teşebbüslere girişmiştir. Diğer taraftan Gencler Birliği de Türk Spor Kurumu başkanı General Ali Hikmete müracaat ederek Güneş Genclerbirliği maçmın baştanbaşa gayri nizamî şekilde cereyan ettiğini iddia etmiştir. Kulüb, bu iddiasını dört noktaya istinad ettirmektedir. Bu dört noktadan bıri, Genclerbirliği aleyhine verilen ilk golden önce bir ofsayd olduğu ikinci golden evvel de bir hendbol cezası verilmesi icab ettiği halde hakem Nihadın bu cezalrı vermemesidir. Sarih ofsayd vazi yetinin, alâkadarlar gibi, bütün bitaraf seyircilerce de görüldüğü ve Genclerbirliği oyuncularımn ellerini kaldırmak suretile hakemin nazarı dikkatini celbettikleri, ve hakem Nihadın da bunları gördüğü halde kasden müdahale etmediği ileri sürülmektedir. tngiliz mühendisleri Karabüke gittiler Başmüdürlük vekâleti Vekâleten İstanbul Gümrükleri Baş. müdürlüğünü ifa eden Gümrükler Tetkikat müdürü Mustafa Nurinin ikincikânuna kadar bu vazifeyi ifa etmesi tensib olunmuştur. Ankarada bulunan Mustafa Nuri birkaç güne kadar şehrimiza dönecektir. Nihadın bir mektubu Ingiltere, Norveç millî takımını yendi tngiliz millî takımı Oslo'da Norveç millî takımile karşılaşmış ve Norveçin olimpiyada gönderdiği takımla yaptığı maçı 6 0 gibi büyük bir sayı farkile kazanmıştır. Cuma günü yapılan bu maçta 30 bin seyirci bulunmuştur. İngilizler çok süratli oynamışlar, müdafaalan bilhassa Norveç hücum hattına göz açtırmıyacak kadar güzel oyna mıştır. İngiliz takımı ilk golü sağ açıkları Arsenalden Kirçinin kuvvetli şütile yap mışlardır. İlk devre 2 0 bitmiş, ikinci haftayımda İngiliz takımı dört gol daha yapmıştır. Tenis için antrenör getiriliyor Tenis federasyonu memleketin her tarafında yavaş yavaş rağbet görmeğe din. Ben de senelerdenberi yüzünü görmediğim halde ondan her zaman haber alıyorum. Bu bir kadındır. Benim annenden evvel sevdiğim ve kendisile altı sene yaşadığım bir kadın... Bu kadın nasılsa bana ihanet etti. Onu bıraktım ve annenle evlendim. Fakat o beni bırakamadı. Beyruttaki babası onu reddetmişti. Benden ayrıldıktan somra babası ölünce o müthiş bir servet sahibi olduğu halde kimse ile evlenmedi. Kimseyi sevemedi. Beni unutamadı. Ben gene onu affetmedim. İsmi Fitnattır, Mühürdarda otu ruyor. Herkes onu tanır... Ben ölürsem.. îhtiyarın sesi birdenbire o kadar zayıfladı ki yalmz dudaklan kımıldıyor sanılırdı. Hiçbir şey anlaşılmıyordu. Bundan sonra söylediklerini yanıbaşındaki değil, kendisi de işitememişti. Büyük bir yeis ve ıstırab içinde, hiç sesini çıkaramıyarak onu dinliyen kızı bir ara: Yeter artık baba, kendini y^prma... İstirahat et, hele sabah olsun..» Demek istedi. Fakat ihtiyar gene dudaklarmı kıpırdatarak: Olmaz, diye ısrar etti. Hemen anahtarı bul... Artık ölüyorum. Son zamanlarda memleketimize çay Esnaf dispanseri yarin ithalâtı imkânları bulunmuş ve bu şekilde zaman zaman hissedilen çay sıkmaçılıyor tısı tamamen ortadan kalkmıştır. DünEsnaf cemiyetleri tarafından hazır * ya çay piyasalarında bir fiat yükselmesi lanan esnaf dispanseri cuma günü saat * ' ""•" Yıldırtm Pazan olmasına ve bu yükselme yüzde kırkı 15 te merasimle açılacaktır. Gerek TürBenzin yaklan, kaz yakları ve her bulmasına rağmen yükseklik bizim mem bedeki yeni esnaf cemiyetleri merkezi» nevii motor lavazımati.. leketimizde hissedilmemektedir. Buna ni, gerek dispanseri görmek üzere o gün Beğendiniz mi?.. sebeb, Hindistana yeni yapılan ihracat bütün İstanbul esnafı davet edilmiştir. Bu vatandaşa hiçbir şey söylemiye dolayısile takas primlerinin düşmemecektim, fakat tutamadım kendimi ve: sidir. Siz dedim, türkçe bilmiyorsunuz.. başlıyan bu sporu teşvik etmek maksa Bu halde nasıl tabelâcılık ediyorsunuz? Bugünlerde sizi pek düşünceli g3« dile büyük şehirlerde tenis kurtları açO, (türkçe) yazmak için türkçe bil rüyorum azizem, neniz var? mağa teşebbüs edecektir. mek lâzım geldiğini ilk defa işiten biri Nasıl düşünmiyeyim; kızımı on beş Federasyon, tenis için iyi bir antrenör gibi şaşkmdı. güne kadar evlendireceğim. Hâlâ ciha» aramaktadır. Viyanadan getirilmesi düKaldırımlarda düşünüyorum: Demek zını hazırlıyamadım. şünülen antrenörün genc bir oyuncu olki rasgelen, keyfi isterse bir dükkâncık masına ehemmiyet verilmektedir. Bütün düşüncen, üzüntün bu muaçıp, içine Cim Londos îskenderiyeye yerleştirincede iki kutu boya ile bir fırça dur? Bunun tedariki bir günlük iştir. tabelâcı oluveriyor. Bu sanhareket etti atı yapabilmesi için adamda resmî ma Hemen yarın sabah Beyoğlunda, GalaAtina 18 (Hususî) Cim Londos dün kamlar elbette bir takım şartlar arıyor tasaray Lisesi karşısında 178 No. lı îskenderiyeye hareket etmiştir. İsken dur, sade, türkçe bilip bilmediği sorul DAVİD mağazasını ziyaret et, yatak deriye stadyomunda bu yaz Kanada muyor, bu noktaya aldırılmıyor bile. takımları, sabahlıklar, gecelikler, komşampiyonu Kambel'le güreşecektir. ONiçin aldırılmıyor? binezonlarm en güzel ve en müntehab radan da Kıbrısa gidip müteaddid gü çeşidlerini seçerek alırsın; işin de um« Bırakın şimdi bunu ve bakın... reşler yapacaktır. (Sağın) müşterilerini davet eden bir duğundan âlâ bitmiş olur. Bandırmada büyük güreş (Kazino) düble biranın bilmem kaç (gumüsabakaları ruş) a indirildiğini (mucde) liyor. Halkevi, Sosyal Yardım şubesi taraYanındaki mağaza, tuluat kumpan Büyükdere ve ••• esarburnu arasında fından tertib edilen yağlı pehlivan güreş yalarının tiyatro kapılarını hatırlatan renk deniz kenan, cadde üzerinde onmüsabakaları 30 mayıs pazar günü Pirenk, boy boy ilânlarında, zengin olmas beş odalı, bahçeli, ormanlı ve morenlik mevkiinde yapılacaktır. istiyenlere yol gösteriyor ve nihayet şöybilyah kâr^ir bir ViLLA Satılıktır. Başa 120, başaltına 60, büyük ortaya Taliblerin Galata Tünel caddesi 48 40, küçük ortaya 25, desteye 20 lira mü le diyor: • ••Bahtinlzı, klsmetınızı cıgneyıp gec • Dumarada Mihran Gesar oğulları kâfat verilecektir. Ticarethanesine muracaatleri. İkramiyelerin %20 si de yenilenler a meynız! Telefon : 40308 rasında taksim edilecektir. Köşeyi dönerken, hararet basan bagn Bir Mükâleme Satıhk Villâ = HACI RAŞİD «Cumhuriyet» in milli sergüzeşt romanı : 2 nenden sana kalan mirastır. Ben ölünce onları al, sonra... Durdu, yüzü birdenbire takallüs etti. Kireç rengindeki dudaklan titredi. Her tarafı kaskatı kesildi. Adileyi çağırayım mı?.. Morfin yapılsın... Hasta kaşlannı kaldırdı. İstemiyor du. Bütün vücudünü kemiren acı ile mücadele etti ve ağrı geçmemiş olmakla beraber bu ağrıya alışmış olarak devam edebildi: Hayatta yapayalnız kalacaksın; kimselerin yok. Eline geçecek para seni bir iki sene ancak koruyabilir.. Ondan sonra nasıl yaşarsm? Hatta yarın, kimsesiz, hâmisiz, evsiz, barksız nasıl yaşarsm? Dünkü tefrikamızın hulâsası Ahmed Şevket Bey isminde ihtiyar bir hasta ölüm döşeğinde ıstırablar, kâbuslar, sayıklamalar arasında bir aralık gözlerini açıyor. Hizmetçisini çağırıyor. Ona evvelâ küçük lâmbayı söndürmesini söylüyor. Hizmetçi Adile lâmbanın üstünü bir bezle örterek ziyaı daha ziyade hajifletmekle iktifa ediyor. Tam çıkacağı sırada ihtiyar hasta ondan kızını çağırmasını istiyor. Geceyansı, kızı nerede bulunabilir? 19 yaşındaki kız bir Fransız mektebindedir. Adile sesini çıkarmıyarak dışan çıkıyor ve hasta kendinden geçiyor. Gözlerini açtığı zaman bir tikırtı işitiyor ve kapıda genc bir kız hayali görüyor: Kendi kızı, onunla fconuşuyor ve ona kendisi öldükten sonra bir müddet geçinmesini temin edecek küçük bir servetin saklı olduğunu haber veriyor. Cümleleri değil, kelimeleri bile büyük fasılalarla birbirine bağlıyan ihtiyar gözleri kapalı olarak sözünü tamamlıyordu: O gözde bazı tahviller, paralar ve birkaç Leylâ, bu dünyada seni benim kamücevher vardır. Bunlar rahmetli an dar seven birisi var, ki sen onu hiç görme Bu yan karanlığa gözleri alışan hasta, kızının, kendisine itaat ederek duvardaki eski saate uzandığını, kapağını açtığım, içinden anahtarı çıkanp aldığmı gördü. Köşede duran yazıhanenin kilidli gözü de açıldı: İçi kâğıd para dolu küçük bir cüzdan, bir deste tahvil ve dört mahfaza çıktı. Bu mahfazalarda yüzük, küpe, bilezik ve saat vardı. Genc kız hayret ve tereddüd içinde: Buldum, dedi, şimdi bunlan alayım mı baba?... Evet; hemen al. Odana götür... Yalnız... Daha gitme. Peki amma... Sen de artık çok yoruldun baba... Biraz istirahat et. Ben gideyim, hemen gelirim. Hayır!.. Evet, evet babacığım, hemen gelirim... İhtiyar Şevket Bey, kızının kapıya doğru gittiğini görerek son bir cehdle: Leylâ, dinle beni! dedi. Kızı, onu işitmemişti. Belki de baba sının sözünü yerine getirmek ve onu müsterih bırakmak için bir an evvel gidip gelmek istemişti. îhtiyar hasta bekledi. Hafızasını kurcalamak ve anlatmak için sarfettiği gayret biçareyi son derece yormuştu. Baş dönmeleri ve acılar gözünü tekrar karartraağa, müfekkiresini dondurmağa başlamıştı. Kızının içeri girmesile zail olur gibi olan hezeyan yeniden başgösterdi. Midesindeki ıstırab gittikçe artıyor, harareti gittikçe yükseliyordu. Bir müddet daha iradesine sahib olmak, birkaç kelime daha söyliyebilmek için yaptığı gayret, onu nekadar sarsmıştı!... Buna rağmen biraz sonra kafası gene düşünebiliyordu. Gözlerini açtı. Odanm müphem gölgeleri içinde kızının hayalini hatırladı. Kızı orada ayak üstünde kendisini dinIemiş, istediğini yapmış, sonra çekilip gitmişti. Fakat giderken tekrar geleceğini vadetmişti. Geldi mi acaba? Evet, hiç şüphesiz, gelmiş olacaktı. Babasını dalgm bir halde görünce gene çekilip gitmiş olmalı... Amma, artık hayatının son dakikalannı yaşadığım söyliyen bir baba, bu halde bırakılıp yatılabilir mi? Muhakkak üç beş dakikada bir kızı gelip kendisini yokluyordu. Bekledi, bekledi..* Dakikalar geçiyor ve her dakika has* taya saatlerden uzun geliyordu. Bu sırada, kendisini son derece heye « cana düşüren kısa konuşmayı iyice vu a zuhla hatırladı. Kızına söylediği sözleri düşündü: Evvelâ, kızının hemen gelişinden mütevellid sevinci.. Kızını, şu öleceği anda yapayalnız, hâmisiz, parasız bırakmak endişesi onu birdenbire o derece harab etmişti ki ya * nında görünce duyduğu inşirah düşün • mek ve söz söylemek iktidarını ona vermişti. Hele son servetini ona teslim etmek..% Düşünebilmişti ki eğer kızı yanında olmadığı bir sırada ölüm gelip onu alacaK olursa kızı belki on parasız kalacak, beU ki şu üç beş kuruş başkalarının elinde ka« lacaktı. Kendi kendine: «Allaha şükür, diye düşündü.. Kızım anahtarı buldu ve gözü açtı. İçindekileri alarak odasma götürdü. Fakat ona daha söyliyeceklerim vardı. Neden beni din •* lemedi? O kadar aceleye ne lüzum vardı? Belki beni daha fazla yormamak, uyumağa terketmek istiyordu... (Arkası var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear