26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 15 İkincikânun 1937 Hurr Tarihî tefrika : 2 Yazan : M. Turhan Tan f Şehir ve Memleket Haberlerij Siyasî icmal Karakış şiddetle devam ediyor Soruyoruz! Şişhane faciası ne çabuk unutuldu? Muallim karilerimizden B. Bal cıoğlundan aldığımız mektubda deniliyor ki: «Geçenlerde Beledıye mühendislerinden bir arkadaşla Tepebaşmdan Aksaraya son postayı yapan bir tramvaya bindik. Ben ömrümde bu kadar süratle giden tramvayla yolculuk yapmamıştım. Aksaraya kadar dört beş yerde is tasyon yaptığımız halde seyahat müddeti «on altı» dakika sürdü. Yolcu olarak bulunan sekiz on kişi bilhassa Beyazıddan sonra tramvayın süratinden çok ürktüler. Vat manı ikaz etmek mccburiyetinde kaldık. Şişhane faciası ne çabuk unuldu?» Kariimizin teşrih ettiği derd o kadar açık ki bizim ilâve edeceğimiz bir tarafı yok. Seri bir otomobilin bile on altı dakikada zor gideceği Tepebaşı Aksaray yolunu tram vayla bu kadar kısa zamanda al mak için insanın deli değilse, hayatından bıkmış olması lâzım. Birçok vatandaşın hayatı da eline verilen vatmanlann, her an tehlikeye ma ruzmuş gibi ihtiyath ve tedbirli hareket etmeleri icab ederken ve beklenirken, bu kadar facialardan sonra da uçan davranmalan halkın emniyetini büsbütün selbeden bir vakıadır. Alâkadarlann dikkatini bir daha çekiyor ve kariimizle be raber «eski felâketlerden ders de mi alınmadı?» diye Anadolunun birçok yer Hemen emir verdi: «Küçüğün ayrı odası, kalfası ve lerinde münakalât durdu Kış her tarafta olduğu gibi şehrimizlalası olacak, iistüne toz kondurulmıyacak! de de bütün şiddetile devam etmektedir. Dünkü tefrikanın hulâsası tKınmdan Topkapı sarayına bir halayık gönderilmiştir. Sultan Süleyma • nın annesi bu kızın pek alımlı bir şey olduğunu söyliyerek oğlunun hırsını tahrik ediyor. Haseki Mahıdevran ise Valide Sultanm bu hareketinden hırslanıyor ve dairesine çekilip ağlamıya, biraz sonra da oğlu Küçük Şehzade " Mustafa ile oyalanmıya koyuluyor. O sırada Kınmdan gelen halayık ta Valide Sultanm odasına getirilip Sultan Süleymana gösterıliyor. Hünkâr. kızı görür görmez adeta gaşyolmuştur. Hayran hayran onu süzmektedir. Kız, böyle bir hayret uyandıracak kadar güzel midir?.> Görünüşe göre hayır. Kırmızı Rusyanın bir köyünde doğmuş, papaz olan babasının îsa namına verilegelen basit sadakalara müstenid dar bütçesine ağır bir yük teşkil ederek yan aç ve yarı çıplak yaşamış, kilise ile kulübesi arasında sü rünen kısa yoldan başka bir ufuk gör memiş, yazma ve okuma öğrenmemiş olan bu genc kız, üzerinde uzun uzun durulacak hiçbir güzel nokta, hiçbir güzel hat vc hiçbir güzel cephe taşımıyordu. Çirkin değildi, fakat şahane güzellerden de sayılamazdı. Çok beyazdı, etine dolgundu, endamlıydı. Burnunda garib bir hususiyet vardı, yüzüne çevrilen bakışları daha uzaktan yakalamak ister gibi kal kıktı. Şahlanmış bir gurura. canh ve duygulu bir kıskaca benziyordu. Saçlan kalın ve açık kumraldı. O gün, iyi taran . madığı için bu saçlar, henüz çile haline konmamış bir ipek kümesini andırıyor du. Kalınca dudaklarında hırçm bir kıv rılış, koyu mavi gözlerinde bulutlanmıya müstaid gamlı bir sema hali vardı. Ustüne başkalfanın zorile, Bursa işi hareli kumaştan bir kısa kaftan, onun altına sır • malı kaüfeden bir yelek giymişti. Ne bu yelek, ne ipekli ve üç yırtmaçh kerrakesi, gümüş göğsünün lekesiz beyazlığını örtmüyordu ve omuzlarından bu yarı açık göğse doğru dökülen saçlar, olgun bir aya sarılmış hafif ve çok hafif kehkeşan gölgelerine benziyordu. O sırada henüz kırk beş yaşında bu!unan Hafsa Sultanla bu on yedi ya şındaki Moskof kızı yanyana konulursa geçkin kadın iyi tıraş edilmiş elmas bir top, genç kız da toprak altından yeni çr kanlmış ve yamrılığı yumruluğu gideril memiş bir yakut parçası gibi görünebi lirdi. Biri o kadar olgun, öbürü o kadar hamdı. Fakat Rus kızında anlaşıhnaz bir hayat sırrı, nereden ve ne suretle fışkırdığı rbelli olmıyan bir cazibe vardı. O darda| f an saçlara, o gamh gözlere, o kalkık buma, o kıvrık ve kalın dudaklara, hatta o mühmel kıyafete rağmen bu sır, bu cazibe işte Sultan Süleymanı da büyülemiş, tatlı bir hayret içinde bırakmıştı. Belgradın genc fatihi, dar görünüp te geçid vermiyen berrak, fakat esrarlı bir dere önünde bulunuyormuş gibi mütehayyirdi. Dalgasız, sessiz, hatta ensiz göründüğü halde böğründe aşılmaz, geçilmez bir derinlik saklıyan bu derenin sırrını yakalamak, özünü bulup ortaya koymak için zekâsını yoruyor, iradesini zorluyorğına inanan bu kafa uzun dakikalar sersem ve meczub iğili kalamazdı. Mutlaka uyanmak, kudretine ve azametine yakı şan durumu almak lâzımdı. Biraz geç olmakla beraber Sultan Süleyman bu lüzumu kavradı, görünmez bir sihir ocağından tel tel süzülüp kalbinde teşekkül eden meshuriyet ağından irade sini kurtarmıya çalıştı ve tatlı bir rüya dan sıynlır gibi gözlerini anasına doğru açtı: Hakkm var valide, dedi, küçük Rus çok alımlı şeymiş. Tülle örtülü el masa benziyor. Cirmi, biçimi pek belli olmuyor amma ışığı göz kamaştırıyor. Bu tülü yırtmalı, cevheri açığa çıkarmalı. Kınmdan gelme halayığı bir saray baltacısına lâyık gören ve bu fikrini açıkça da söylemiş olan başkalfanın korku dan rengi uçup dudakları titrerken Sü leyman şu emri verdi: Küçüğün ayrı odası, ayrı sofrası, ayrı kalfası ve lalası olacak. Sandığı sepeti, bir Haseki imiş gibi hazırlanacak, üstüne toz kondurulmıyacak. Ust tarafını validemle görüşürüm. •Başkalfa iliğine kadar yayılan korkudan kendini kurtaramamıştı, deminki patavatsızhğı için tayin olunacağmı umdu* ğu cezanın tebliğ edilmesini bekliyordu. Hünkâr, onun alık ve biraz da mustarib, bekliyedurduğunu görünce sesini sertleştirdi: Ne duruyorsun be eksiketek, dedi, küçüğü alıp götürsene! Beriki, yeniden hayat bulmuş bir ölü gibi sersem bir sevincle iğildi ve keke ledi: Ayak öpmesin mi efendim?.. Ummadığı lutfa erdi, dün gelmişken bugün kereminizi gördü. Süleyman omuzlarını silkti, Rusyalı kıza baka baka cevab verdi: El Öpmeği, ayak öpmeği ne bilsin yavrucak?.. Hele dinlensin, dillensin, tanını yönünü öğrensin. Ondan sonra kendisini saray âdetlerine alıştınrız. Bugünden zavallıyı sıkmıyalım, ürkütmiyelım. Sürati saniyede 17 metroyu bulan şimal rüzgân görülmemiş soğuklara sebeb olmaktadır. Dün de fasılalı ve sulu bir halde kar yağmıştır. Hararet derecesi sıfırdan a şağı ikidir. Karadenizde şiddetli bir fırtma var dır. Henüz küçük vesaitin hiçbiri Karadenize çıkamamıştır. Zonguldak ve E reğli limanlannda faaliyet tamamen durmuştur. Kandilli Rasadhanesinin verdiği ma lumata göre dün rüzgâr poyraz ve yıldızdan esmiş ve bazan sürati saniyede 15 metroyu bulmuştur. Dün en fazla sıcakhk sıfınn üstünde 2 ve asgarî soğuk ta nakıs 1,8 idi. Soğuk dün gece de ayni şekilde devam etmiştir. Hava bugün de kapalı ve soğuk olacaktır. Kanuni büyülenmişti İhracat mallarımız sevkediliyor Bunun için 12 ecnebi vapuru kiralandı İhracat mallarımızın nakli için vesait bulunamamasından doğan müşkülât bertaraf edilmek üzefedir. Deniz ticaret müdürlüğü ile Türkofisin müşterek mesaisi neticesinde muhtelif iskelelere toplanmış olan binlerce ton malın sevki için haricden vapurlar tedarik edilmiştir. Tu tulan vapurlar ekserisi Alman ve Yunan bandıralı olmak üzere 12 tanedir. Bun ların hepsile mukaveleler yapılmış ve nakIiyata başlanmıştır. Son aylar içinde ihrac edilmek üzere vesait bekliyen mallanmızm en mühimleri kepek, buğday, tütün, kemik, krom ve elmadır. Bunlann başmda buğday gelmektedir. Başta Haydarpaşa olmak üzere bütün silo ve depolar sevkedilecek mallarla dolmuştur. Buğdaylanmızm biran evvel sevkine çalışılmaktadır. Bir haftadanberi Haydarpaşadan üç Alman vapuru sıra ile buğ day yüklemektedir. Kiralanan ecnebi vapurları îstanbul, Izmir, Samsun, Inebolu ve Hopa limanlarından mal yükliyeceklerdir. Bu va purların mallanmızı nihayet mart ortalarına kadar tamamen taşıyabilecekleri ümid edilmektedir. Hitlerle Edenin nutukları imalî Fas yüzünden Fransa ile Almanya arasında bir harb çıkması, son dakikada, Berlinde Almanyanın hem devlet hem de hükumet reisi olan M. Hitler ile Fransız büyük elçisi M. Poncet arasında teati olunan te* minat ile bertaraf oldu ve bütün dünya geniş bir nefes aldı. Filvaki, Fransız gazeteleri, Almanlarm, Şimalî Fasta, Alman askerî üniforması giymemekle beraber, iyice yerleşmiş olduklannı ve vaziyete hâkim bulunduklannı yazıyorlarsa da mesele artık vahametini kaybetmiştir. Tanca'daki Fransız ataşemiliterine Şimalî Fasta serbest dolaşması için General Frankonun valisi tarafından verilen müsaadeden dahi fena neticeler çıkmıyacaktır. Çünkü bu Fransız zabiti, yalnız îspanyol ordusu kıyafetindeki askerleri görecektir. Bunlann kısmı küllisinin Alman olması ataşemiliterin itirazını celbedemiyecektir. Çünkü Fasta Fransızların başhca askerî kuvvetini teşkil eden ec nebi lejyonları, adı üzerinde münhasıran Avrupalı ecnebilerden müte^ekkil oldu ğu gibi, buradaki İspanyoîların ecnebi lejyonları dahi ötedenberi Avrupalı ec nebi gönüllülerinden ve aylıklı askerler den teşkil edilmiştir. Meselenin vahameti, Fransanm Ispanyanın himayesindeki Şimalî Fası zaptetmeğe ve Almanyanın da burasını resmî kıyafetteki Alman kuvvetleri ve donanmasile General Frankonun müttefiki sr fatile müdafaaya hazırlanmış bulunma " lanndan ileri gelmişti. Berlindeki müte kabil teminat ile iki taraf ta Şimalî Fası zapt ve ilhak etmiyeceklerini taahhüd etmişlerdir. Berlinde, bu teminat teati edilmeden evvel, yeni yıl münasebetile M. Hitler ecnebi sefirlri kabul etmiş ve elçilerin kr demlisi olan Papalık sefirine vekâleten nutuk söyliyen M. Poncet'e cevaben M. Hitler bütün dünyayı alâkadar eden çok mühim sözler söylemiştir. Alman devlet şefi, kendi partisinin gayretile Almanyanın müsavat hakkını artık tamamile te min etmiş olduğunu, şimdi Alman milletinin siyasî nizam ve intizamını ve iktısadî kuvvetini temine çahştığım, lâkin bu mesaisinden Almanyanın diğer milletlerden ayn ve tecerrüd halinde yaşamak istediği manasının çıkarılmamasını, bilâ kis Almanya kendi siyasî ve iktısadî vaziyetini düzeltmekle bütün cihanın siyasî ve iktısadî vaziyetini sağlamlaştırmış olacağını, dünya ahvalinin düzelmesi mil " letlerin kendi hallerinin düzelmesine bağlı bulunduğunu söyledikten sonra, Al " manyanın mesaisi, dünya milletlerinin anlaşma ve uzlaşmalanna matuf bulunduğu kanaatinde olduğunu ilâve etmiştir. M. Hitlerin bu sözleri, Almanyanın, kendisine malî ve iktısadî yardımlar yapıldığı ve müstemlekeleri iade edildiği takdirde, Ingiltere ve Fransa gibi dev letlerle hakikî anlaşma ve uzlaşmadan çekinmiyeceğini anlatmaktadır. Alman îktısad Nazın Dr. Schacht'm, Paris ser gisi hazırlığı münasebetile Fransız devlet adamları ile görüşmeğe gitmek üzere bulunması Alman devlet şefinin sözlerine baska bir ehemmiyet izafe etmiştir. M. Hitlerin nutkuna îngilterenin ha • ricî politikasmı idare eden Mister Eden derhal cevab verdi ve Alman devlet şefinin sözlerine karşı mahzuziyetini ve fikirlerine iştirak eylediğini söyledi. M. Eden Avrupa işlerinin umumî surette tanzimi yolunda sebat etmeği.ve bu neticede amil olacak milletlerin fikir ve maksadlarını anlamağı şu sırada devletlerin ve bilhassa îngilterenin iş edindiğini, bunun bir delilini de Akdeniz hakkında Ingiltere ile Italyanın birbirine teminat vermiş olmalan teşkil ettiğini söyledikten sonra, Avrupanm siyasî mezhebler esası üzerinde iki cepheye ayrılmasına, îngilterenin muhalif olduğunu beyan etmiştir. Mister Eden îngilterenin her türlü mil" let ve ırklarla birlikte çahşmağa taraf tar olduğunu ve hatta iktısadî teşriki mesai sayesinde silâhlanma yanşına da ha" cet kalmıyacağı kanaatinde bulunduğu • " nu, binaenaleyh Almanyanın iktısadî di" leklerini tatmin etmek suretile uzlaşmak' istediğini söylemiştir. Bu iki nutuk garbî Avrupa devletleri arasında uzlaşma ve anlaşmanın, hangi esaslar üzerinde ola bileceğini ve iki büyük devletin uzlaş * mıya cidden taraftar bulunduklannı an* latmı$ oluyor. Inegolün yolları kapandı înegöl 14 (Hususî muhabirimiz den) Devamlı surette yağan kar bütün yollan kapamıştır. îki gündenberi Bursadan gazeteler gelmemiştir. Kendigüzel ismindeki otomobil Bursaya giderken Kazancıda karlara saplanmış, jan darma ve köylüler tarafından kurtanl mıştır. însanca bir zayiat yoktur. Burtada Bursa (Hususî) Şehrimize gene mebzul kar yağmaktadır. Bazı kazalarla münakalât durmuştur. Sedbaşı denilen şehrin en kalabalık bir mıntakasında ev velki gece Gökdereyi takiben gelen iki domuzun dolaştığı görülmüş, domuzlar tekrar dereye inerek dağa doğru gitaıişlerdir. MÜTEFERRlK Fakir çocukların himayesi için bugün bir toplantı yapılacak îlkmekteblerdeki fakir çocukların iaşelerini temin etmek maksadüe teşek kül etmiş bulunan himaye heyetlerinin mesailerini daha müsmir bir sahaya intikal ettirmek üzere mevcud 85 himaye heyetile Kızılay, Çocukları Esirgeme Derneği ve Halkevleri içtimaî teşkilât şubelerinin tevhidi mesai etmelerine lüzum görüldüğü yazılmıştı. Bu mak sadla bugün saat beşte Vali ve Belediye reisinin riyasetinde bir toplantı yapılacaktır. Bugünkü toplantıya bir hazırlık olmak üzere dün de Partide Maarif müdürünün nezareti altında bir toplantı yapılmıştır. Dünkü toplantıya yalnız himaye heyetlerinin 100 den fazla mümes sili iştirak etmiştir. Bu toplantıda bu günkü toplantıya iştirak edecek olan mümessiller seçilmiştir. Soruyoruz? 16 milyonluk kredi Bir Alman tütün tröstüne kredi açıldı Bu sene Alman sigara fabrikalan hesabına memleketimizden mühim miktarda tütün alınacağı anlaşılmaktadır. Bilhassa, Alman sigara sanayiinde pek büyük bir mevkii olan Remtsma tröstü için maruf Alman tütüncüsü Her Şunnr her zamankinden daha fazla tütün satm almak üzere tedbirler almıştır. Her Şunnr'un a damları memleketimize gelerek burada ki yerli firmalarla mukaveleler yapmış lardır. Hükumet te, bu büyük Alman alıcısına karşı memleketimizden yapacağı mübayaat için icab eden kolaylıkları göstermiştir. Bu teşekkülün alacağı tütünler için, memleketimizde bloke para Ian olmadığından iki taraf arasında ya pılan müzakereler neticesinde hükumet, bu tröst hesabına 16 milyon liralık bir kredi açmıştır. Merkez Bankası, bir Alman bankasile bir millî bankanın kefaleti altmda bu krediye mahsuben 4 milyon lirayı şimdiden vermiştir. Ankaraya giderek bu îstikraz işini hükumetle müzakere eden Alman heyeti Berline dönmüştür. lzmirde du. Bu kızm neresi ve nesi güzeldi?.. Niçin gözlerini ondan ayıramıyordu ve neden yüreği hızlı hızlı çarpmıya başlamıştı?.. Genc hükümdar bakışlarını Kınm dan gelme canh armağanın gamlı göz lerinden, kıvrık dudaklanndan ve bilhassa kalkık burnundan ayıramamakla be raber hep bu sırn araştırıyordu. Kızı güzel bulmamıştı, lâkin beğeniyordu, candan beğeniyordu, şu kadar ki beğenişinin sebebini anlıyamıyordu ve bu idraksizlik onu üzüyordu. Sultan Süleyman, bakışlarını büyülemiş, yüreğine eşini görmediği bir heyecan aşılamış olan §u körpe kızın sexuelle bir kudretten ziyade ruhî ve manevî bir kudret taşıdığına iman getirmek üzereydi. Çünkü o, cinsî cazibenin bütün eb'adını ölçmüş bir adamdı ve saraymda yaşıyan üç yüz kadın da bu eb adı kendisine her gün, her dakika hatırlatıyor lar ve yeni baştan öğretiyorlardı. Bu sebeble kırmızı Rusyanm şu kumral gülüne bambaşka bir kıymet veriyordu, onda sınanmış hakikatlerden de, hayalî haz lardan da üstün bir zevk kaynağı, bir neş'e pman, ilâhî deraguşlar püskürecek bir zekâ ummam buluyordu. Fakat bir şeyler söylemek te lâzımdı. Küçük bir mınldanışı kürenin her bucağmda sürekli akisler yapan şu ağız, genc bir esir kızm esrarlı cazibesi önünde uzun nrâraâ kapah fcfeîattıazrâ. Kîsîiıkîin, Imparatorluklan ve koca koca kıt'alan karşısında igilir görmek için yaradUdı Izmir (Hususî) Soğuğun şiddeti artmaktadır. Şehre de kar yağmış, fakat tutmamıştır. Civar dağlar karlara büriınmüştür. Kömür fiatı, 1 2 1 3 kuruşa kadar fırlamıştır. Yani ihtikâr başlamıştır. B«lediye d« bazı tedbirlere başvurmuştur. Bu meyanda kendi havagazi fabri kasmdaki kok kömürü fiatını indirmeği ve halka ucuz fiatla satmağı da karar laştırmıştır. Başkalfa bir kere daha iğilip Hünkârı Denizli ve havalisindeki şiddetli soğuk ve anasını ayrı ayrı selâmladıktan sonra ve kesif kar dolayısile civarla münakale esir kıza döndü, bir Haseki karşısında kesilmiştir. imiş gibi saygı ile kapıyı gösterdi: Elâzizde Buyurun efendim, dedi, gidelim, Elâziz (Hususî) On gündenberi odanızı hazırlıyahm. Türkçe anlamıyan kız, yapılan işaret derecei hararet sıfınn altmda on iki de ten maksada kısmen intikal etti, odadan receyi bulmuştur. Bilhassa Tunceli ve çıkmak icab ettiğini sezdi ve oraya gir Bingöl havalisinde kann irtifaı bir met diği dakikadanberi ilk defa olarak göz royu geçmiştir. Bu yüzden köylü şehre lerini Padişahın yüzüne çevirdi, uzun bir inememekte ve Elâzizde bariz bir dur bakışla o esmer çehreyi süzdü. Padişah gunluk göze çarpmaktadır. ta ona baktığı için gözler karşılaşmış, bakışlar çarpışmış ve yürekler selâmlaşmışÎNHÎSARLARDA tı. Kırmızı Rusyadan, Galiçyanm adı anılmaz, sanı bilinmez bir köyünden ya înhisarlar idaresinin piyasakalanıp Tatar akmcılannın haşin pençe ya çıkaracağı yeni maddeler leri arasında sürüklene sürüklene ovalar înhisarlar idaresi tarafından tzmir aşmış, dağlar dolaşmış ve denizler geç de Çamaltmda kurulan yeni tuz fabri miş olan küçük esir, yer yüzünde en bü kasının mamulâtı yakında satışa çıka yük kudret diye tanılagelen Türk gücü rılacaktır. Sofra ve mutfak tuzu olan iki nü şahsmda canlandıran muhteşem ta kaliteye ayrılmış olan yeni înhisar tuzcidarın bakışmda yarınki esir kalbin ebe ları yarım ve bir kiloluk paketler içinde satılacaktır. dî hayraniyetini ve Sultan Süleyman da înhisar idaresi, piyasaya önümüzde onun bakışındaki gönül selâmmda seh ki ay başmdan itibaren yeni bir rakı da har bir kudretin mukadder hakimiyetini çıkaracaktır. <Yeni rakı» ismini alan sezmişti. * * * İşte Hurrem Sultanm Topkapı sara yına gelişi, Sultan Süleymanla ilk karşılaşması böyle oldu. Hünkâr, Kınm Hanı Mehmed Giraydan gelen mektubun delâletile bu kızın Galiçya köylerinden Rogatino'da doğduğunu, babasınm papaz bulunduğunu öğrenmişti. Fakat bu hal tercümesinin dikkate değer yeri yoktu. Çünkü büyük oğlunun anası Mahıdevran Kafkasyalıydı, soy sop bakımından ki min nesi olduğu belirsizdi. Dalmaçyadan, Macaristandan, Almanyadan, Lehistandan, îspanyadan, Portekizden yakalanıp getirilmiş olan bütün öbür kızlar, sayılan üç yüzü bulan o renk renk halayıklar da aşağı yukan ayni vaziyette bulunuyor lardı. Bu sebeble Hünkâr, yeni ve pek körpe esirin nesebiyle, almış olduğu kilise terbiyesile ilgilenmedi, onun taşıdığı gizli hüviyete alâka gösterdi. Kızm gözden ziyade yurekle, ruh ile sezilen manevî güzelliği, büyüye benziyen ve eseri hissolunup ta mahiyeti sezilmiyen iç kudreti kendini bir lâhzada teshir etmiş gibiydi. [Arkası var] Ankara Emniyet müdürü şehrimizde Ankara Emniyet Direktörü Sadri Aka dün sabahki trenle Ankaradan îs tanbula gelmiştir. Dr. Orhan Tahsin Bir aydanberi rahatsız bulunan Ginekolog Dr. Orhan Tahsinin hastalığmı geçirerek hasta kabul etmeğe başladı ğını memnuniyetle haber aldık. ÜNtVERSÎTEDE Üniversite profesörleri tatili ecnebi memleketlerde geçirecekler Münhal meb'usluklar için pazar günü intihab yapılacak bu içki 45 dereceliktir. İdare, uzun bir zamandenberi hazırlamakta olduğu bu rakıyı piyasaya çıkardıktan sonra lüzum görürse gene kendi mamulâtından olan îstanbul ve Nazilli rakılarını piyasadan kaldıracaktır. Adana felâketzedelerine yardım listesi Adanada felâkete uğnyan kardeşlerimize yardmn için açtığımız listeyi neşre devam ediyoruz: Esami Kuruş Eski yekun 487,191 Bursa Acar İdman Yurdu 3,000 azalan Nazilli ortamekteb talebe 2,000 ve muallimleri Sapanca Hacımercan köyü 1,300 halkı Şlbinkarahisar mekteb 1,229 talebeleri İstanbul Erenköy 38 incl 900 ilkmekteb talebeleri 675 Osmanili İlkmekteb talebeleri istanbul Kadıköy 49 uncu 620 ilkmekteb talebeleri istanbul Halkevl Talebe 550 Yurdu tarafından Saray Büyükpatlka İlkmekteb 250 talebeleri Tavşanlı Fevzlpaşa İlkmekteb 3 üncü sınıf talebeleri Cumhuriyetin Üniversite profesörlerinden kısmı a zaml sömestr tatillerini başka memle ketlerde geçirmeğe karar vermişlerdir. Bunlardan Fen Fakültesi fizik profesörü Savar iki konferans vermek üzere Bükreşe gidecektir. Sınaî kimya profesörü Gros, yüksek riyaziye profesörü Fon y Münhal meb'usluklar için pazar Nezes Viyanaya, hay\ anat profesörü günü intihab yapılacaktır. General Şük Andre Navil Cenevreye gideceklerdir. rü Nailiden münhal kalan meb'usluk iECNEBt MEHAFtLDE çin pazar günü intihab yapılacağı îs Alman Başkonsolosu tanbul Parti merkezine bildirlmiştir. Yeni Alman Başkonsolosu M. Rudolf întihaba Üniversite konferans salo nunda sabahleyin saat 9 da başlana von Mentzingen'in şehrimize geldiği ve sabık Başkonsolos M. Toepke'nin Ber caktır. Mülhakatta ayn ayrı rey verilecektir. line gideceği haber verilmişti. Konso Serkis Karakoç isminde eski bir Ad loshaneden alman malumata göre yeni liyeci müstakil olarak namzedliğini gelen zat, başkonsolos değil, viskonso koymuş ve Dahiliye Vekâletine müra lostur ve M. Toepke de Almanyaya dönecek değildir. caat etmiştir. Üniversite Rektörünün verdiği ikinci çay Muharrem Feyzi TOGAY Cumhuriyet Nüshası 5 Kuniftnr Tashih ve itizar Dünkü tefrikanın ilk satırı yanlış bir kelime ile başlıyor ve bu yanlış, boyuna tekerrür ediyor: Hafsa nasılsa Hafasa dizilmiş. Buna benzer yanlışlar için şimdiden Hafa zansâiah diyerek okuyueularımm müsamahalanm dilerim. M. T. T. Dünkü çayda bulunatılar Üniversite Rekötörü profesör Cemil Bilsel tarafından fakültelerin son sınıf talebelerine verilea yıllık çaylardan ikincisi dün Hukuk ve Edebiyat Fakül teleri son sınıf talebelerine verilmiş tir. Bu münasebetle Rekötör Cemil Bilsel talebelerle bir konuşma yapmış ve memlekette hukukçuluğun ehemmiye tinden, hâkimlik mesleğinin yüksekliğinden bahsederek bütün talebelerine her zaman olduğu gibi doğruluktan asla aynlmamalarmı ve bunu kendilerine rehber etmelerini tavsiye etmiştir. şeraiti! Senelik 1400 Kr. Altı ayhk 7S0 Oç ayhk 400 Bir ayhk 150 Hariç 1700 Kr. 1450 yoktur 800
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear