23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHTJRİYET 2 Birincikânun 1936 rrKUçük hikâye ouvarı O •• • Bibliyoğrafya Balkanlar ve Türklük Uulus Basımevi. Ankara 1936. Fiatı 100 kuruş Bu değerli eserin müellifi Yaşar Nabiyi romanlan ve Varlık mecmuasile Ulustaki güzel yazılarile tanınz. Ken disi geçen sene bir tetkik seyahati yapmış, Balkanlarda Türklüğün inkişafı, sonra gerilemesi sebeblerini araştır mıştı. Çocukluğunun bir kısmını Makedonyada geçirmiş olması «duyma ve dü şünme hassalarının yavaş yavaş uyanmıya başladığı anlarda daha yeni kaybedilmiş bu toprakların, hâlâ, yağmur dindikten sonra da bir müddet duyul makta devam eden taze toprak kokusu gibi Türk hâkimiyetinin izlerini dipdiri taşıyan havasını hissetme» sine tabia tile yardım edecekti. Balkanlar ve Türklükte «mevzua en yabancıların bile tecessüs ve merakını tahrik edecek kadar karışık, esrarlı ve cazib» olan bu mesele hakkında Yaşar Nabi bize, vasıtasız olarak edindiği, görüşlerini naklediyor. Eserin yalnız 250 sahifelik olduğunu söylemek bile yapılan tetkiklerin öyle sathî olmadığını kâfi derecede meydana ıkarır. Eserde, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan ve Bulgaristan Türklerinin vaziyeti ve bugünkü hayat şartları tama mile ve etrafile anlatılmıştır. Belki biraz muhtasar, fakat müfid olmak üzere bu mevzuu canlandıracak bütün teferrüat hakkında da malumat vardır. Eserin yazılış tarzı da çok güzeldir. Hem eseri anlattığı, hem de üslub hakkında bir fikir verdiği için size ön sö ;ünden bir kaç satır nakledeyim: <Doğduğu ve içinde büyüdüğü vatanda, vatan nostaljisi duymanın ne de mek olduğunu bütün göçmüş olanlar bilirler. Öz çocukları için gurbet hali ne gelmiş olan yerlerde milyonlarca Türkün gözlerini hâlâ ana yurda çevrili tutan kuvvet, bu histen başka bir şey midir ki? Gene bütün göçmüş olanar bilirler ki uzakta bırakılmış olan eski vatan, günün türlü derdleri ara smda hatıra gelmediği zamanlarda bie, içimizde tamiri imkânsız izler bırakarak kapanmış bir yara gibi daima sızlıyacak ve bunca hatırası kalbe dol muş o yerlerin bugününe değil, ancak mazisine karşı bir hasret ve orada olup bitenlere karşı bir alâka ölünciye ka dar eksilmiyecektir.» Dul Bayan Kristin Panciri, Bay ve Bayan C. Eliasco (Atina) Bay ve Ba yan S. Botsari ve çocukları (Atina), dul bayan Justin Alvarez (Malta) ve bütün akrabalan, zevçleri, pederleri, büyük pederleri ve biraderleri. O gece, And dağlannın ıssız, karlı yollannı bekliyen kulübede, yol bekçi sinin iki misafiri vardı. Tipinin önüne katıhp bir limana sığmır gibi, yanm saat fasıla ile bu kulübeye iltica eden bu iki konuktan biri, dağ yollarmm her zamanki bir yolcusu, genc bir adamdı. Öteki, uzun boylu, altmış yaşmda kadar görü nen, kır sakallı, zinde bir ihtiyardı. Dışardaki soğuğun dondurduğu vü cudlerini, yol bekçisiain kaynattığı çayla ısıtmağa çalışırken konuşmağa başladı lar. Başka başka istikametlerden gelen bu iki yolcu, ertesi günü, ayni istikamete doğru gideceklerdi. Sabahleyin, şafakla beraber, birlikte yola çıkmağa karar ver diler ve yol bekçisinin serdiği kebelere uzandılar. Yol bekçisi, ertesi sabah, ilk gelen yolcuyu: Senor Estevez! Saat dokuz oldu. Diye seslenerek uyandırdığı zaman, ihtiyar yolcu çoktan çıkıp gitmişti bile. Estevez uyandı, gözlerini uğuşturarak etrafına bakındı ve yol bekçisine: İhtiyar nerede? Diye sordu. İhtiyar, gün doğmadan kalktı, gitti. O ayazda yola çıkmanın doğru ol madığını söyledim amma dinlemedi. Zaten alelecaib bir adam. Beygir üstünde uyuklarmış. Kendini sıkı sıkı beygire bağlattı. Estevez bir küfür savurarak ayağa kalktı. Sabahleyin erkenden yola çıkmaga karar verdikleri halde ihtiyar yolcu nun onu uyandırmadan çıkıp gitmesi fena halde canını sıkmıştı. Acele, hayvanını hazırlattı, bindi ve yola düzüldü. Estevez gece yatacakları sırada, ihtiyar yolcunun, kaputunun şişkin cebini yokladıktan sonra bu kaputu sıkı sıkı ilikleyip uykuya öyle yattığına dikkat et miş, ertesi gün tenha dağ yollarında bu şişkin cebden istifade etmeği aklına koymuştu. Şimdi, ihtiyarın, kendisini uykuda bırakıp erkenden savuşması şişkin cebin manasım onun gözünde büsbütün büyütüyor; ötekinin, en aşağı dört saat evvel yola çıkmış olmasına rağmen, peşirr den yetişmek karannı büsbütün kuvvet lendiriyordu. Atına binip dört nala seğirtmeğe başlayınca, dağlann soğuğu, Estevezi, bir buz parçası içine dalmış gibi kavradı. Elleri ve yüzü, iğnelenir gibi acıyor, bütün vücudü, gitgide artan bir ağırlığın altmda eziliyor, parmakları dizginleri kavramaktan, ayaklan üzengilere basmaktan âciz kalıyordu. Soğuk, sanki vücudünü dışarıdan kavramıyor da, içinde teşek kül edip dışına çıkıyordu. Estevez, harmaniyesinin cebinden bir konyak şişesi çıkardı, dört beş yudum konyak içti, sonra, şişeden midesine inen mayiin orada tutuşturduğu ufacık ateşi soğutmamak ister gibi, harmaniyesini sıkı sıkı göğsüne örttü. Şimdi, Estevezin beygiri, And dag lannın bir sathı mailini tırmanıyordu. Yol üstünde, birdenbire, taze ayak izleri pey da oldu. Estevez, bakışlan bulanmağa başhyan gözlerini bu izlere dikkatle çevirince, bunlann nal izleri olduğunu arr ladı ve yüregi ferahladı. Artık soğuğu ünurmuştu. İhtiyar yolcunun, fazla uzakta olmadığı anlaşılıyordu. Nal izlerinin, yüreğine verdiği cesaretle hayvanını mahmuzladı ve yüzünün, avuç avuç serpilen cam kırıklarile kesilir gibi acımasına rağmen, dört nala koşmağa başladı. Orta lık karanyordu. Safaktanberi at üstünde idi. Yanm saat sonra, ileride bir hayal belirdi. Yaklaştıkça, bu hayal keskin çizgiler halinde barîzleşti ve nihayet bir uv san ve bir beygir şekli aldı. Bu, ihtiyar yolcunun, bembeyaz karlar ortasmda, bu beyazlığa simsiyah irtisam eden şekliydi. Estevez yolcuyu tanıdı. Fakat, süvari, bu saatte, böyle bir havada ve böyle bir mevkide hiç münasebet almıyacak derecede aheste bir yürüyüşle gidiyordu. Estevez, yolcuya yaklaştıça, hayvanın gitgide ağırlaşan adımlarla ilerlediğini görüyordu. Nihayet, ihtiyarla bir hizaya gelip durduğu zaman onun hayvanı da birden durdu. Estevez: Hey! Arkadaş... Diye seslendi. İhtiyar cevab vermedi. Bir daha seslendi. İhtiyarda gene cevab yoktu. Kaputunun başlığını burnunun \r cuna kadar indirmiş, yüzünü örtmüş, hayvanın üzerinde öylece duruyor; ne kı mıldıyor, ne cevab veriyordu. Bir ara lık, bir rüzgâr sağnağı, ihtiyar süvarinin yüzündeki başlığı sıyırdı. O zaman, Estevez, olduğu yerde donakalmıştı. İhti yarın, başlığın altından meydana çıkan gözleri, sert, mağrur, hiddetli bakışlarla onun yüzüne bakıyor, neredeyse ters bir cevab verecek gibi görünüyordu. Bu vaziyet, Esteveze, bitmez tükenmez gibi gelen beş dakika devam etti. Sonra, Estevez, yavaş yavaş aklını başına top ladı. İhtiyar, ya ölmüş, ya bayılmıştı. Bu seferlik, bu kaskatı duruş başka rürlü tefsir edilemezdi. Şu halde harekete geçmenb tam zamanıydı. ı Estevez elini uzattı, ihtiyann kaputunu çözdü, hatta aradı. Orada, dışarıdan gö ründüğünden daha şişkin bir cüzdan duruyordu. Estevez cüzdanı aldı ve titreyen ellerile kendi cebine yerleştirdi. Başını kaldınp ihtiyarın gözlerine bir daha baktığı zaman, göz kapaklannın iki defa açılıp kapandığım görür gibi oldu. Estevezin vücudünü bir ürperti kapladı. A caba ihtiyar ölmemiş miydi? Eğer ölmemiş te sadece bayılmışsa, ayıldığı zaman işin farkma varacaktı. O vakit, başına büyük bir belâ olacağını düşündü; rövelverini çıkardı ve ihtiyann göğsüne yak • laştırarak üç el ateş etti. Hayret! İhtiyar, biraz evvel, cebinden cüzdanının alınmasma nasıl kaskatı bir sessizlikle mukabele ettiyse, şimdi göğsüne sıkılan kurşunları da ayni sükutla karşılamış, beygirinin üstünde sarsılmamıştı bile. O zaman, Estevezin yüreğine müthiş bir korku çöktü. Tam kalbine isabet eden kurşunların bile yerinden sarsamadığı bu ihtiyar mutlaka insandan başka bir mahluktu. Göz alabildiğine uzayıp giden karlann ortasmda, sesten bir çığ gibi büyüye büyüye yuvarlanan rövelver sesinin ürküttüğü beygirini çevirdi ve dört nala bu uğursuz yerden uzaklaştı. Estevez, arasıra dönüp suratını kam* çılıyan deli rüzgârı önüne katmış, tıpkı onun gibi başıboş, şuursuz bir saldmşla mütemadiyen koşuyordu. Belki bir saat koştu. Soluyan beygirini biraz dinlendir mek, sızlıyan yüzünü avuçlannın hara retile biraz ısıtmak için durduğu zaman, gözlerinin önünde hâlâ ihtiyarın çizgi leri bir maske gibi sertleşmiş yüzü durır yordu. Dizginleri çekti, kulak kabarttı. Karla örtülü yer, nereden geldiği belli olmr yan muttarid bir ses getiriyordu. Etrafına bakındı. Gitgide yaklaşan bu sesin ne olduğunu anlamağa çalıştı. Tam o sırada arkasında bir n#l sesi işitti. Dönüp baktığı zaman, tırısa kalkmış beygirinin üs tünde, kaputunun eteklerini uçurarak, dimdik duruşile, ihtiyar yolcunun geldiğini gördü. Estevezin mahmuzları, beygirinin karnını delecek gibi dürttü. Şimdi, beygir ve süvari, ayni hırs ve ayni telâşla, kaçmak, insan mı, hayal mi ne olduğu anlaşılamıyan bu sessiz gölgenin takibinden kurtulmak telâşile çırpmıyordu. Estevez, ihti yar yolcuyu çok geride bıraktığına emin olacak kadar, bir saat, belki iki saat, alabildiğine kaçtı. Durduğu zaman, civa rında, gökteki yıldızlardan ve yerdeki kardan başka birşey görünmüyordu. Al" nında biriken ter damlalarını yenine sildi. Gayriihtiyarî kulak kabarttı; fakat, tam bir sessizlik içinde olduğuna hükmedeceği sırada, uzaktan bir beygir kişne mesi kulağına çarptı. Artık, takibin aman vermez bir hale geldiği anlaşılıyordu. Estevez, sonu gelmez bir koşuya başladı. Arasıra, altındaki at, yorgunluktan sendeler gibi olup, düşmemek için yavaşladıkça, Estevez arkasına bir göz atıyor ve her defasmda, ihtiyar yolcunun, bir gölge gibi peşine takılan beygirini ve beygirin üstünde de, onun dimdik, pürvakar ve pürazamet hayalini görüyordu. Biraz evveline gelinciye kadar âsabr nı donduran, vücudünü hissizleştiren soğuğun yerine, şimdi kanını damla danr la alnından akıtan bir hararetle yanmağa başlamıştı. Sırtındaki gocuk ağır geli yordu, onu, bir hamlede sıyırdı attı. Şapkası, terli alnmı rahatsız etmeğe başladı, onu da çıkardı. Yüz adım sonra ceketi fazla geldi, çıkardı. En sonra, gömleğini, vücudüne yapışan bir ateş parçası atar ibi fırlattı, attı. Şimdi, mahmuzların paraladığı karnından kanlar akan beygirinin üstünde, elindeki şişkin cüzdandan başka hiçbir şey olmadığı halde rüzgâr gibi, fırtına gibi, kasırga gibi uçuyordu. Bir boğaza gelmişlerdi. Sağında, k a r İ! tepeleri gözle görülemiyecek kadar yüksek yalçm kayalar sivriliyor, solunda, kıyılarında kabaran karlar kadar beyaz köpüklerini yuvarlıyarak akan bir nehir koşuyordu. Estevez, bir kere daha arkasına baktı; ihtiyar yolcu, beyaz karların ortasmda heybeti artan o dimdik duruşile, kapkara gecenin ortasından fırlamış, mücessem bir vicdan azabı gibi hâlâ peşinden geliyordu. O zaman, mustarib ve mütekallis bir hançereden kopan, çığlık gibi keskin, ır zun bir kahkaha havayı kamçıladı; kayalara çarptı, karlarda sürtündü ve yıldr rım gibi koşan bir atm nal seslerine ta kıhp bir müddet sürüklendikten sonra kesildi. Bir saniye sonra, ondan daha keskin bir kahkaha gürledi; nehrin coşkun suları, köpüklü, kuduz bir ağız gibi açıldı ve kapandı. Şafak, And dağlarınm beyaz sırtla rmda uyanırken, köpüklerini yuvarlıya yuvarlıya akan nehrin kıyısında, başıboş bir beygir gidiyor; arkasından bindiği ata kayışlarla sıkı sıkı bağlanmış ihtiyar süvarinin hâlâ dimdik duran ölüsü geliyordu. Çeviren: HAMDİ VAROĞLU îstanbulda Ankara caddesinde Cihan Kütübhanesi sahibi Mihranın vefatı münasebetile gerek mektub, tel yazılaMeşhur M. Prust'un çok rile ve gerek ziyaretlerle beyani tesli nefis bir hikâyesi yet lutfunda bulunan ve cenaze mera siminde hazır bulunarak taziyet beyan Haydar Rifatın tercümesi eden zevata ayrı ayrı teşekkürümüzü 30 kuruş bildirmeğe teessürümüz mâni old ığundan muhterem gazetenizle alenen arzı ölüm şükran eyleriz. Zevcesi, evlâdları, kardeşleri Emniyet Umum müdür muavini Bay İzzeddinin babası ordunun yetiştirdiği ölüm ediblerden emekli albay Muhiddin Mekki dünkü salı gecesinde rahmeti Sabık Bern maslahatgüzan ve hâlen rahmana kavuşmuştur. Cenazesi bugün Belediye Sular îdaresi mütercimi Mussaat on ikide Şişlide Çocuk hastanesi tafa Şükrü Karsan düçar olduğu haskarşısında Akdeniz apartımaru ittisa talıktan kurtulamıyarak vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 11,30 da Şişlide lindeki 3 numaralı hanesinden kaldırılacak, Feriköy Askerî mezarına defne Osmanbeyde Afitab sokağında 5 numadilecektir. Kederdide ailesine Cenabı ralı hanesinden kaldırılarak namazı Teşvikiye camisinde kılındıktan sonra Haktan sabırlar dileriz. Feriköy aile makberine götürülecektir. YENİ ÇIKTI VİKONTUN ÖLÜMÜ Teşekkür Radyo programımız Bugün 7 nci sahifemizdedir. ALKAZAR s i n e m a s ı Bugünden itibaren tstanbulda ilk defa olarak «Gangster» filimler mümessili PRESTON FOSTER tarafından B İ Z DE İNSANIZ Korku bilmiyen, ölümden kaçmıyan bir polisin halk düş manlarile korkunc mücadelclerini gösteren büyük Gangs ter filmi. CUMA akşamından itibaren TÜRK sinemasınd» ÇOCUK ÇİNGENE ORKESTRASINA GİDECEK Siz de bu zevkten mahrum kalmamak için hemen TEPEBAŞI 25 ARANYOSSY RAJKO BU GECE HERKES GARDEN'nin 42690 No.lı telefonunu açarak masalarınızı ayırtınız. Ayni programda MEKSİKALI sinema yıldızı LU PERKİNS Fiatlara zam yoktur. ÇÖLDE BİR TÜRK GENCİİ Türkçe sözlü, Türkçe musikili I • ™ Yarın akşam S U M E R ^ sinemasmda "^« s { STENKA RAZIN Alex. Volkoff tarafından vücude getirilen ve Hans V. Schletov ile Wera Engels tarafından harikulâde bir surette yaratılan Meşhur Rus filmine başlıyacak ve salon seyre koşacak İstanbul halkına dar gelecektir. Bir aşk hikâyesi... Kürek mahkumlari... Kanlı ihtilâller... Deniz muharebeleri... Rimsky Korsakowun musiki parçaları... meşhur DON KAZAKLARI HEYETİ MUGANNİYESİ. FOX JURNAL : de Atinada matemli bir cenaze töreni, Bahrisefidde bahrî faaliyet vesaire, vesaire... A N N E M A S I Yataklı Vagonlar Kontrölörü Danielle Darieux GiZLi SEVDA Irene Dune SARAY MÜNİR NUREDDİN K O N S E R İ 9 BİRİNCİKÂNUN Yeni program SİNEMASINDA Aleksandr Panciri TÜRK DONANMASININ YUNANİSTAN ZIYARETI Kahraman denizcilerimize FALER'de yapılan muazzam karşılama törenleri Amiral Şükrünün Atinada Meçhulasker abidesine merasimle çe'enk koyması vesaire... Filmi Istanbula geldi. nin vefatı dolayısile duçar oldukları derin elemi teessürle bildirir ve 3 ilkkânun 1936 perşembe günü saat 11,30 da Taksimde Ayatiryada kilisesinde icra edilecek âyinde hazır bulunmanızı rica ederler. İstanbul, 29 teşrinisani 1936 tsbu ilân davet yerini tutar. Cenaze marasimini idare eden: Pistoff Yarın akşamdan itibaren: Teşekkür Zıyaile elim teessürler içinde kaldığımız zevcim Kızılay mümessili General Dr. Ali Çalımlınm ölümüne karşı çok yüksek ve asil alâka ve himaye izhar buyuran Cumhuriyet hükumetimize ve Sağlık İşler Bakanı ve Kızılay umumî reisi Dr. sayın Bay Refik Saydama, cenaze merasimine gelmek, çelenk, mektub, telgraf göndererek taziyet lutfunda bulunmak suretile elemlerimizi paylaşan Kızüay cemiyeti şubelerine ve Verem Mücadele ve Etibba Yardım cemiyetlerine ve kıymetli dost ve meslektaşlar ve aziz talebesine ve Şirketi Hayriyeye ve içten neşriyatile kadirdanlık gösteren sayın gazetelerimize minnet ve şükranlarımızı sunarız. General Ali Çalımlı eşi Naciye Çalımlı M E L E K A S R Î ve İ P E K ^ sinemalarında programa ilâveten gösterilecektir. Ş A R L O Bugün M İ L L Î Bütün İstanbul halkı, sinemamızın muhterem müdavimleri ™ A Z A K sinemalar«da CHARLİE Sıkıcı düşünceleri unutmak kolay degildir. Fakat bu filmi görürken hissedeceginiz zevk karşısında her şeyi unotursunuz. Tecrübe bir isabettir. Bugune kadar bu derece komik bir film görmek nasib olmamıştır. (CHARLİE CHAPLİN) bu fflmde ilk defa olarak konuşuyor. senenin büyük Ayrica ilâve ' U d• Geçen senenin en fazla A » Ayrıca llftve M İ T T î ' olarak 1V1 1 lu L. 1 Olarak rağbet bulan şaheseri fillmlerinden Mümessili herkesin tanıdığı ve sevdiği Z A M A N L A R CHAPLiN K GARY COOPER I R I K ANN HARDiNG R U Y A 8 O K Senenin en şalrane ve sehhar yıldırların ruhlan yüVselten unutulmıyacak bir filmi Ba; rolde FRANZISKA GAAL Başdan aşağı neşe ve aşk filmi MHHHHHHİ A K Ç i Ç E G i Fransızca dersleri Kış mevsimi yabancı dillere bol bol çalışmak için en müsaid devredir. Pratik bir metoda malık diplomalı bir Fransız bayanı müsaid şartlarla, ders ver mektedir. Gazetede (F) rümıızuna tahriren müracaat edilebilir. BUtiin dünya sinema yıldıziarının diktetörü : G I N G E R DANS.... VE.... Şimdiye kadar yaptıkları, Karyoka, Kontinantal ve Robertayı çok gerllerde bırakan ve bugün tekmil dünya sinemalarında çılgınca alkışlanan en son eserlerf : R O G E R S F R E D A S T A I R ŞARKI KRALLARI: • Bu akşam TURAN tiyatrosunda« NAŞiD,HALiDE,FAHRi top uluğı Yarın akşamdan itibaren fevkalâde müsamere İle T O P H A T LOKMAN Z A DE Vodvil 3 perde Varyete, düet. solo, caz Loca 200160100 kuruş, birinci mevkı 35 ikinci mevki 25 Parabdi 15 jl S A R A Y Sinemasmda • Yarın akşam M E L E K V 6 S A K A R Y A sînemalarmda birden Senenin en güzel ve en NEFiS OPERET filminin ilk gösterilmesi münasebetile büyük G A L A ROS Filmini yaratanlar : JEANETTE MACDONALD • ARi NELSON EDDiE Baştan başa ZEVK GÜZELLIK NEFıS BİR MEVZU UNUTULMAZ ŞARKILAR Yarın gecenin biletleri şlmdlden satılmaktadır. Te!. Sakarya : 41341 Melek : 40868
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear