16 Eylül 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kuş gribi, çalışanların koşullarını da gündeme taşıdı Sezai KAYA (Tarım OrkamSen Genel Başkanı) amu emekçilerinin 15 yıldan bu yana vermiş olduğu sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinin 2001yılında yürürlüğe giren 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile yeni bir sürece girdiği bilinmektedir. Toplu sözleşmeli, grevli sendikal haklarımızın eksiksiz güvence altına alınması talebimiz, bütün tepkilerimize, uluslar arası hukuki dayanaklara karşın dönemin koalisyon hükümetince görmezden gelinmiş, kendisine destek veren güdümlü sendikal yapıların! omuz vermesi ile de sendika üyeliğini darlaştıran, sendikaların iç işleyişine müdahale eden, mücadeleyi sınırlandıran 4688 Sayılı Yasa 2001 yılında çıkartılmıştı. Taleplerimizi karşılamayan, ülkemizin onayladığı ILO sözleşmelerine önemli ölçüde aykırılık teşkil eden bu yasanın, Toplu görüşmeler sonrası son sözü Bakanlar Kuruluna bırakması ile de hükümetlere büyük avantajlar sağladığı ve kamu emekçilerinin haklarını elde edebilmelerinde engeller oluşturduğu bilinmektedir. İktidarların siyasi tercihleri ve yasanın sınırlamalarına karşın kimi mali kazanımların elde edilmesi söz konusu olmuşsa da toplu görüşmelerdeki mutabakat metinleri içinde yer alan maddelerden önemli bir bölümünün hayata geçirilemediği, en önemlisi de toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarına ilişkin somut adımlar atılmadığını görmekteyiz. Hükümetler her toplu görüşme döneminde 4688 sayılı yasanın kendilerine tanıdığı geniş olanakları bu şekilde kullanarak ve IMF ile yapılan anlaşmalara atıfta bulunarak kamu emekçilerinin ücretlerini sürekli baskı altında tutmaya ve toplu görüşmeleri işlevsizleştirmeyi başarmışlardır. Yoksulluk sınırının altında tutulan kamu emekçilerine bütçe kalemlerinde ayrılan payın 1992’lerde yüzde 42’lerden bugün yüzde 20 düzeylerine indirilmesi ve bu oranın giderek daha da azaltılması, yoksulluğun sürdürülmesindeki politik tercihin ısrarla bundan sonra da sürdürüleceğinin açık bir göstergesidir. Konfederasyonumuz KESK bütün bu verilerin doğrultusunda; 2005 yılı toplu görüşme döneminde toplumun bütününe hizmet üretmeye çalışan kamu emekçileri için 4 kişilik bir ailenin geçim standartlarını dikkate alan ve asgari geçim düzeyini yakalamayı amaçlayan 950 YTL’lik bir TEMEL ÜCRET önerisi yapmış(kira, yakıt, çocuk ve aile yardımı hariç) ancak bilindiği gibi kamu emekçilerine reva görülen rakamlar bu önerinin çok uzağında kalmıştır. Kamuoyunun yakından izlediği gibi bu önerilerin yaşam bulmasını sadece AKP Hükümeti değil, kamu çalışanlarının haklarını savunduğunu iddia eden KamuSen, MemurSen gibi Konfederasyonların emekçi karşıtı tutumları engellemiştir. Toplu görüşmelerin son gününe yaklaşıldığında(bir gün önce) AKP Genel Merkezinde sözünü ettiğimiz sendikalar ve AKP yetkililerinin yapmış K olduğu satış görüşmelerinde, 5 YTL tutarındaki sendika ödentilerinin devletçe karşılanması karara bağlanmış, karşılığında yüzde 2. 5 ve 40+40’lık hükümet önerileri kapalı kapılar ardında kabul edilmiştir. KESK’in kamu emekçileri için önerdiği rakamlar bu nedenle gerçekleşme olanağı bulamamış, KESK kamu emekçilerini masa başında daha doğrusu perde arkasındaki oyunlarla iktidarların oyuncağı yapan sahte sendikaların bu tutumlarını da teşhir edilerek yüzdelik artışlara ve 5 YTL ’nin devletçe ödenmesi maddelerine şerh koymuş ve imzalamamıştır. Kamu çalışanlarının haklarını savunduğunu iddia eden bu yapıların 2005 yılı toplu görüşmelerindeki emekçi karşıtı bu tutumlarını açık bir şekilde ortaya koymaları, çalışanların kendi gelecekleri ile ilgili kararlar alınmasında, sorumluluğu kimlere bıraktığını ve yıllardan beri aynı kararlılık ve inançla kamu emekçilerinin gerçek temsilcisi olan emekten yana bir tercihin en doğru yol olduğunu göstermiştir. KESK bünyesinde önemli yeri olan ve örgütlü olduğu Tarım, Ormancılık ve Çevre alanında faaliyet gösteren sendikamız TARIM ORKAMSEN üyelerinin ve bu alandaki kamu çalışanlarının almış oldukları ücretler ve yoksullukla ilgili yukarıda çizdiğimiz genel çerçevenin dışında değerlendirilmesi mümkün değildir. Buna karşın; Tarım, Ormancılık ve Çevre çalışanlarının bugün verdikleri kamu hizmeti ile tüm ülke düzeyine seslendikleri ve kırsal ve kentsel tüm ülke insanı ile doğrudan bir ilişki içinde oldukları açıktır. Bugün 55 bin civarındaki Tarım, Ormancılık ve Çevre çalışanının her türlü olumsuzluğa karşın halkın bütününe kamu hizmeti verebilme ve ellerinin altındaki en önemli doğal varlıkları koruma, geliştirme ve gelecek kuşaklara aktarma sorumluluğunu taşımaktadırlar. Bugün, kapılarını aşındırdığımız ve girmek için hazmetme kapasitesini beklediğimiz AB görüşmeleri kapsamında da en önemli başlıkların Tarım ve ilgili başlıklar olduğunu görüyoruz. Bu derece önemli bir yer tutan Tarım, Ormancılık ve Çevre alanında bu hizmetleri vermeye çalışan az sayıdaki kamu çalışanının durumu bu öneme denk düşen bir konumda değildir. Genel olarak bir mağduriyeti zaten taşıyan Tarım. Ormancılık ve Çevre çalışanlarının kurumlar arası dengesizlik nedeniyle ayrıca mağdur edilmesi kabul edilebilir değildir. Aynı işi yapan ve aynı formasyona sahip olan kamu çalışanlarının ücretleri arasında kurumlara göre çok ciddi sıkıntıların ve farklılıkların olduğu bir gerçektir. (Örneğin, Çalışma ve Sosyal GüvenlikSanayi ve TicaretSağlık Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığı’nda 8/1’ndeki bir memur 850 YTL alırken aynı memur Tarım ve KöyişleriÇevre ve Orman Bakanlığı’nda 563 YTL almaktadır.) KESK’in mevcut ücret sisteminin değiştirilip asgari bir temel ücreti esas alan talebinin dikkate alınması söz konusu olana kadar kurumlar arası bu dengesizliğin giderilmesine yönelik tazminat, ek ödeme gibi bazı düzenlemelerin yaşama geçirilmesi noktasındaki haklı taleplerimizi sürdürmekte ısrarlı ve kararlı olacağımız açıktır. Siyasi iktidarlar bu dengesizlikleri giderme ve çalışanlara insanca yaşam şartlarını sağlama yerine, emperyalizmin bizim gibi ülkelerde DTÖ; IMF; DB, AB gibi emperyalist aracı kurumlarının talimatları ile kamu hizmetlerini özelleştirme, kamu kurumlarını tasfiye etme, kamu çalışanlarının sayısının azaltılmasının hesaplarını yapmakta ve birçoğunu da uygulamaya sokmaktadır. Bugüne kadar birçok kurumu ve birimi tasfiye ederek Tarımsal kamu yönetimini delik deşik eden ve etkisiz bırakan bir anlayış neticede ölümcül kuş gribi salgınında paniklemiştir. Hastalıkla mücadele, etkin bir kamu yönetimi yapısını gerekli kılmaktadır. Yıllardır sektöre bütçe ayırmayan, kamu yönetimi yapısını kıran, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nü 1984’te kapatan, Manisa Aşı Üretme İstasyonu’nu zarar ediyor gerekçesi ile devre dışı bırakan, 1989 yılından bu yana Bakanlık kadrolarına olağan yollardan teknik eleman almayan anlayış, hastalığın zamanında tespit edilemeyerek yayılmasından asıl olarak sorumludur. Televizyonlardan kamuoyuna yansıyan görüntüler, perişan köy ortamlarında tavuk itlaf etmek üzere koşuşturan kamu görevlilerinin içler acısı durumunu ortaya koymaktadır. Bunun yanında, aynı anlayışın, "Köy tavukçuluğu bitirilmelidir" söylemi ile adeta doğal tavuk nesline karşı savaş açan tutumu, entegre tesislerde üretim yapan sermayenin lehine yeni bir açılımı teşkil ederken, ülkenin kırsal insanının protein açığını ve mütevazı gelir olanağını elinden almaya yöneliktir. Sendikamız, bu konuda, bilim, halk sağlığı, emekten yana olan tutumunu her zaman olduğu gibi bu olayda da göstermiş ve çalışanlarının haklarını savunurken ülke gerçeklerinden kendini soyutTelevizyonlardan kamuoyuna yansıyan lamadan halkın geleceğini etkileyen görüntüler, perişan köy ortamlarında yaşamsal gelişmelere tüm birikimi tavuk itlaf etmek üzere koşuşturan ile müdahale etme tavrını var kamu görevlilerinin içler acısı gücüyle sürdürecektir. durumunu ortaya koydu. 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle