Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Mart 2017 Çarşamba Akademi 15 >> sen. Senin için çıktı bu dergi. “Bizimkiler böyle şeyler yapamıyor yaaa” diye mızmızlanmaman için çıktı. (Sayı 1, editör yazısı) Cins, ünlü İslamcı yazarlardan, Twitter fenomenlerine, Melih Altınok gibi ithal AKP’lilere dek geniş bir kesimi bünyesinde barındırmasından ve karşıtlarıyla “aynı sahaya” çıkmasından ötürü kendisini kültürel iktidarla mücadelede öncü bir konuma oturtmaktadır. İslamcı yayıncılıkta ironinin ve birinci tekilden konuşmanın önünü açan, 1990’larda yazmaya başlayan, İslamcı kuşağın8 ve onlardan etkilenen genç kuşağın buluştuğu dergide, yazıların önemli kısmı Kemalist, solcu, “beyaz Türk” ikinci tekile seslenen bir retorikle kaleme alınmıştır: “Tamam, ‘bağzı’ şeyler kahroldu. Travestiler, teröristler, İslamcı eskileri elbirliğiyle devrim yapıyorsunuz, tamam.” (E. Safi, sayı 7) l‘ELİT VE HALKINDAN KOPUK KÜLTÜREL İKTİDAR’ Cins’in kültürel iktidar söyleminin en önemli unsuru yabancılıktır: “Batı köpeği ‘köpek’ değildir, batı köpeğidir. Aslını inkâr etmiştir. Kendisine aslını hatırlatacak her şeyden nefret eder [...] Kendisini yenileyemez. Sahiplerinin kendi ülkelerinde icat ettiği ve piyasaya sürdüğü fikirlerin, felsefelerin, tartışmaların karikatürünü bilir sadece” (M.N. Pesen, sayı 6). Kökü dışarıda muktedirlere karşı İslamcı kültür yerli ve millidir: “Türkiye’nin bir adresi var. Yeri belli, öyle kolayca taşınabilir değil. Türk aydını denilen şey, yıllardır özenle Türkiye’nin adresini başka yerde göstermeye, güçleri yettiğince başka yere taşımaya gayret eden canlı türüdür mesela.” (Y. Genç, sayı 2) Yerliliği “kendinde değerli” bir olgu olarak kodlayan bu söylem, içdış, bizsiz ayrımlarını sabitleme derdindedir. Kökü dışarıda kültürel iktidarın üyeleri aynı zamanda elit ve kendi halkından kopuktur: “Fakat ülkemizde aydın, halkı aşağılamanın onu yok saymanın göbek adıdır. Halkın maslahatını gözetmek, aydın lakabını kendine yakıştıran karanlık zevatın kibirden mamul nefsine hakarettir.” (M. Mülteci, sayı 5) Kültürel iktidar gemisine binmenin yolu ruhunu Batı’ya satmaktır: “Müslümana hakaret etmeyeni bırakın aydını, sanatçıyı insandan saymayacaklar.” (H. Arslanbenzer, sayı 3) Milletinin kültüründen uzak olan aydınlar, milletten de sayılmamaktadır: “Akademisyen maaşıyla mâbâdı rahat yaşayan birkaç halkımsının bu hareketi, halkın tam da göbeği olan bu abimizi çıldırtıyor. [...] Onlar millete dahil değil, milletin dışında bir yerde konumlanmış bir grup insan, halkımsı, plastik halk, ne dersek artık.” (R. Ulaş, sayı 4) Burada karşımıza çıkan, AKP siyasetinin millet kurgusunun kültürde tecelli etmiş halidir. Kültürel iktidar solun ve burjuvazi Meksika Sınırı adlı televizyon programı Cins ve benzeri dergilerin yeltendiği kültürel iktidar mücadelesinin işaret fişeğiydi. nin buluştuğu bir yerdir aynı zamanda: “Sol’un edebiyat ve sanat ilişkisini pazarlayan bir tarafı merkez medyalarında yankı uyandıracak reklam bolluğu var. Kült yayınevleri sayesinde pişirip ne sunarsan alıcısını bulur.” (T. Kaplan, sayı 3) Sol, liberal ve “İslamcı eskisi” aydınlar AKP’yi devirmek için, Aydın Doğan önderliğinde, didinip durmaktadır: “Batılı beyazlardan bir parça itibar ekmeği dilenmek için tefeci sermaye oligarşisinin alacakaranlığına el uzattınız.” (S. Yusuf, sayı 1) Ancak bütün bu imkânlara rağmen Türk aydını cahil kalmayı başarmış, birikim kazanmak yerine popülizme bulanmıştır: “Hem belki Marksizm indirim reyonundadır. Hayek içinse sağ alt tarafa LDP etiketi yapıştıracaksınız. Merak etmeyin düşünmeniz gerekmiyor, yalnızca aldıklarınızı kasaya okutacaksınız.” (M. Taşçı, sayı 2) lkültürü Devletle terbiye etmek Toplumsal hayatın bütün alanla rı birbiriyle eşzamanlı olarak değişmemekte, siyasal alanda gerçekleşen bir değişimi kültürel alan aynı şekilde takip etmemektedir.9 Bu açıdan bakıldığında, siyaset alanında hegemonyayı ele geçiren siyasal İslamın kültürel alanda aynı gücü ele geçiremediği, kültürel sermaye bakımından yoksul kaldığı bir olgudur. Bunun temel nedenini iddia edildiği gibi tahakküm kurumlarında ya da dış mihraklarda değil, sınıf ve eğitim farklarında bulabiliriz: Kültürel bir ürünü, örneğin bir şiiri, resmi ya da senfoniyi, beğenerek tüketmek, onu somut hale getiren kültürel kodun, uygun sermaye biçimiyle çözümlenmesini gerektirir ki, bu meziyet aynı zamanda kültürel ürüne ilişkin malumata ve tüketim terbiye sine (habitus) sahip olunursa kendini gösterir. Kültürel ürüne ait kodun çözümlenmesine ilişkin böylesi bir malumat ve terbiye, ya aileden miras kalan doğal bir aşinalık sayesinde ya eğitimle elde edilebilir.10 Kültür alanı, birçok farklı akımın birbiriyle mücadele ettiği, birbirlerini dönüştürdüğü karmaşık bir alanken, Cins örneğinde karşımıza çıkan söylem, İslamcı kesimin temsil ettiği sahici ve kendiliğinden bir kültürün karşısına ithal ve imal edilmiş, yabancı, tahakküme dayalı homojen bir kültürel cephe koyar. Aydın Doğan’la Fazıl Say, Nâzım Hikmet’le Orhan Pamuk, Cem Boyner’le Ece Ayhan aynı iktidarın ortaklarıdır bu söyleme göre. Kültür alanı yerli ve milli İslamcı kültür ile kökü dışarıda, elit ve vesayetçi Batıcı/laik kültürden ibarettir. İslamcıların üniversite eğitimine kitlesel olarak ulaştıkları 80’ler ve 90’lar, İslamcı kültürün geliştiği, daha görünür hale geldiği, kısmi de olsa kültürel sermaye kazandığı dönemlerdir. Bu gelişme kültürün bütün alanlarını etkilemiş, İslamcı olmayan sanatçıların ürünlerinde bu etkileşimlerin sonuçları görülmüş, en basitinden 1980 öncesi sinemasında, edebiyatında karşımıza çıkan dinci/dindar temsili dönüşüme uğramıştır. Onur Ünlü’nün İtirazım Var, Reha Erdem’in Kosmos filmleri bunun örnekleridir. Bu kültürel alan içerisindeki mücadelenin bir sonucudur. Cins’te karşımıza çıkan kültürel iktidar söylemi, Bourdieu’cu anlamda kültürel alan içerisinde bir mücadeleyi değil, siyasal alan içerisinde kültürün araçsallaştırılmasını ifade etmektedir. Karşısındaki kültürel sermaye yönünden güçlü rakiplerine karşı sağlam ürünler ortaya koymak yerine, kolaya kaçarak, güçlü olduğu siyaset zemininden kültür alanına ses lenen devletin aygıtlarını bu alanın aktörlerine karşı göreve çağıran bir konumdur bu İslamcı aydınlarınki. Bundan dolayı Cins ve benzerleri üzerinden verilebilecek bir kültürel mücadelenin niteliği, ancak üniversiteleri KHK’ler ile dönüştürebilenlerin niteliğini yakalayabilir. Bu nitelik Tanıl Bora’nın dediği gibi “Beyaz Türklere kahredip durmak yerine; hasmını bile okumaya, bakmaya, düşünmeye, derununa dalmaya cezbeden ‘eser veya eserler’ konması”11 ile arttırabilecektir. “Milletin kültürünün de tek temsilcisi biziz, siz bu millete yabancısınız” kampçılığıyla değil. n 1 S.T. Demir, Türkiye’de Mizah Dergileri: Kültürel Hegemonya ve Muhalefet (İstanbul: SETA Yayınları, 2016), 64. 2 Aktaran N. Gürbilek, Sessizin Payı (İstanbul: Metis Yayınları, 2015), 85. 3 H. Gülalp, Kimlikler Siyaseti: Türkiye’de Siyasal İslam’ın Temelleri (İstanbul: Metis Yayınları, 2003), 29. 4 B. Ayvazoğlu, “Türk Muhafazakârlığının Kültürel Kuruluşu”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Muhafazakârlık içinde, Cilt 5 (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009), 530. 5 E.T. Keten, “İslâmî Makyavelizmin medya cephesi: Çevreden merkeze İslâmcı medya”, Birikim 328329 (AğustosEylül 2016), 47. 6 K. Çayır, Türkiye’de İslamcılık ve İslami Edebiyat (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008), 46. 7 G. Aymaz, “Kültürel isyan zayıflığın göstergesidir”, Gazete Duvar, 10 Ağustos 2016, http:// www.gazeteduvar.com.tr/analiz/2016/08/10/kulturelisyanzayifligingostergesidir. 8 T. Bora, Cereyanlar: Türkiye’de Siyasi İdeolojiler (İstanbul: İletişim Yayınları, 2017), 467. 9 Aymaz, “Kültürel isyan zayıflığın göstergesidir”. 10 L. Wacquant, “Pierre Bourdieu: Hayatı, eserleri ve entelektüel gelişimi”, Ocak ve Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi içinde, der. G. Çeğin, E. Göker, A. Arlı ve Ü. Tatlıcan (İstanbul: İletişim Yayınları, 2007), 65. 11 T. Bora, “Kültürel Hegemonya”, Birikim Haftalık, 15 Şubat 2017, http://www.birikimdergisi.com/haftalik/8174/kulturelhegemonya#. WLLlkxD8k0I.