Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KADIN ağzına dayayıp öldürene verilen müebbet hapis cezası 25 yıla indirildi. 16 yaşındaki çocuğu kaçırıp tecavüz etmekten yargılanan 8 uzman çavuş 10–32 yılla yargılanıyorlardı, 17 yıl arasında ceza aldılar. Üstüne, 2 yılın altındaki cezalar da ertelendi. CANAVARCA HİSLE ÖLDÜRMENİN İYİ HALİ Örnekler gerçekten bitecek gibi değil ve her geçen gün bir yenisine uyanıyoruz. Bir mahkeme heyeti, aynı karar metninde “canavarca bir hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçu” ile ‘iyi hal’i yan yana kullanılabiliyor. Ancak erkek sanıklara bol keseden dağıtılan bu indirimler, sıra kadın sanıklara gelince unutuluveriyor. N.Y. onlardan biri. Öldürdüğü adam kendisini silahla tehdit ederek tecavüz eden akrabası. Öldürmeden önce adı çıkacak, ailesine zarar verecek diye çok korkması, defalarca intiharı denemesi, kasabanın yazısız ve acımasız kurallarıyla ezilirken çıkış yolu bulamaması, yargıyı hiç bağlamadı. Öldürülmüş kadınların erkek sanığı aldatığına kolayca inanan mahkeme, N.Y.’ye inanmadı. Onu bu suça sürükleyen hiçbir olayı dikkate almadı, indirimsiz, müebbet hapis cezasını dayadı. Çok değil, birkaç gün arayla benzer bir kaderi başka bir kadın da paylaştı. Oysa ikisi de indirim uygulamak için erkek sanıklarda bulunan her özelliğe sahipti; mahkemede saygısızlık yapmamışlardı. Oysa Türkiye’deki cezaevlerinde çok sayıda kocasını/sevgilisini öldürmüş kadın var. Onları bu suça sürükleyen nedenler hiç araştırılmadı. Devlet, görevi olmasına rağmen kadın vatandaşlarını bu şiddeten koruyacak mekanizmaları hayata geçirmedi. Mahkemelere düştüklerinde, yıllarca şiddete işkenceye maruz kalmaları, tehditlerle korkuyla yaşamaları, kaçma girişimleri, kurtulamamaları, şikayetleri, hiç dikkate alınmadı. Öldürmemiş olsalar, şimdi kabarık kadın cinayetleri çetelesinde bir rakama dönüşmüş olacaklardı, hesaba katılmadı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2014 araştırmasına göre, kadınlar yüzde 62 oranında erkeklerin her türlü şiddetine maruz kalıyor. Ama kadınlara karşı işledikleri suçlarda haksız tahrik ya da iyi hal indirimi yine onlara uygulanıyor. Birileri yargıya Themis’in gözlerinin bağlı olmasının adaletin körlüğü anlamına gelmediğini söylemeli artık. 5 NİSAN 2015 Şu kadın canilerinin iyi hallerine bakın! Evrensel hukukta adaleti temsil eden Themis, mitolojik bir tanrıça. Kadın yani. Bir elindeki kılıç, cezaların gücünü ve caydırıcılığını, diğer elindeki terazi, adaletin dağıtımında dengeyi simgeliyor. Gözünün bağlı olması ise tarafsızlığa atıf yapıyor. Gelgelelim Türkiye’nin bu konuda kafası karışık: Temsilcisi kadın olan adalet, erkek zihniyetinin güdümünde. Oldukça tarafgir, dağılıyor ve caydırmıyor. Tersine, hemcinslerine ödül gibi cezalarla yeni suçlara teşvik ediyor. İngiltere’de bir yargıç, parkta bir kızı taciz eden adama 7 yıl 7 gün hapis cezası verir. Zanlı kıza dokunamamıştır bile. Neden bu kadar ağır ceza verdiğini şöyle açıklar: “7 gün kızı korkutuğu, 7 yıl ise İngiliz kızlarının parkta dolaşma özgürlüğünü ihlal etiği için!” Türkiye’de efsane gibi dilden dile anlatılan bir anekdot bu; bizler için gerçek olamayacak kadar uzak. Türkiye, tecavüze uğrayan kadını o saate, o parkta olduğu için sorgulama aşamasında henüz. Bu sorgulama mekan ve saatle bitmiyor; belki tecavüzcüye saati sormuştur, sorarken gülümsemiştir, yoksa iki bira da mı içti, eteği kaç santimdi… Ola ki kot pantolon giymiş olsun, ne çıkar, “E pantolon giydiysen, tecavüz zor, bunu engelleyebilirdin! Niye bağırmadın?” Tüm sorular aynı yere çıkmak için: Rıza. Yeşilçam ilmlerinin bir türlü unuturulamayan karakteri Tecavüzcü Coşkun’un bağırlara basılan özlü sözüyle, “Sen de istiyorsun!” 14 En kanlı ya da kan dondurucu suçlardan açılan davalara bakın; kadın mağdur da olsa suçlu, erkek suçlu da olsa a edilesi… KENDİLERİNE TECAVÜZ ETTİREREK… Türkiye’nin adaleti, küçücük çocukların bile kocaman adamlarla cinsel ilişkiye girmeye istekli olabileceğine inanırken, “sokaklarda özgürce dolaşabilen” kadınlar için ne düşünsün! Hayır, onlar ya kendi istekleriyle tecavüze uğruyor ya da tecavüzü hak ediyorlar. Kısaca, kendilerine tecavüz etirmek suretiyle suç işliyorlar. Aynı bakış açısı, kadın cinayetlerinde de geçerli; öldürülen kadın, kendini artık savunamayacağı mahkemede yerden yere vuruluyor. Ya aldatmış oluyor, ya erkeklerle gezmiş ya da kocasının/eski kocasının/sevgilisinin “erkekliğine hakaret” etmiş… Bu doğruluğu şüpheli iddialar, bazen sadece gece dışarı çıkması, makyaj yapması, kıyafetinin rengi, tayt giymesi, yüksek sesle gülmesi bile, “haksız tahrik” sayılabiliyor. Ve mahkemelerde mağdur kadına ilişkin her soru ya da cümle, suçlu erkeğin cezasından bir tık inmesi anlamına geliyor. Buraya kadar Emel Armutçu olanların yetmediği durumda ise devreye, kravat, bükük boyun, “efendim”ler giriyor. Türkiye’nin yargıçları, kendisine efendim diye hitap eden takım elbiseli canilere hiç kıyamıyor. Cani, lafın gelişi değil; işlediği suç ne kadar kanlı ya da kan dondurucu olursa olsun yargı, tecavüzcü ya da kadın katili erkeğe hep şekatli. Son yıllarda “iyi hal” indirimi uygulanmış davalara şöyle bir göz atmak, bu sonuca varmak için yeterli: Sevgilisini parçalara ayırıp çöp konteynırına atmak, öğrencisine cinsel istismarda bulunmak, öldürmeden önce yıllarca dövüp, öldürdükten sonra yakmak, elini kesmek; küçücük çocukmuş, boşanmak isteyen karısıymış, fark etmiyor. Ve en vahimi, bu kararların münferit değil, çok yaygın olması… Ç.Y. 12 (Yazıyla on iki) yaşındaydı, 7 kişinin tecavüzüne uğradığında. Hamile kaldı. Sanıklardan biri yargılama boyunca tecavüzü inkar eti ancak DNA testiyle, doğan çocuğun babası olduğu ortaya çıktı. Üstelik mahkeme, tüm sanıkların mağdurenin ruh sağlığını bozduğuna ve olayı zincirleme işlediklerine hükmeti. Ne var ki, duruşmalardaki tutum ve davranışları çok ‘iyi’ydi. 17 yıl hapis cezaları, 14 ve 8 yıla indi. E.A. da 12’sindeydi ve boncuk almaya gitiği 49 yaşındaki tuhaiyecinin cinsel istismarına uğramıştı. Ama dava sonuçlanmadan, E.A.’nın psikolojisinin tedaviyle düzeldiğine dair bir rapor geldi. Mahkeme cezayı 10 yıl indirdi; 2,5 yıl! Boşandığı eşini sekiz yerinden bıçaklayıp sonra da üzerinden otomobille geçerek öldüren adam için, ağırlaştırılmış müebbet yerine 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sevgilisinin başına poşet geçiren, mutfak tüpü hortumunu da zorla