Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Finiş’i olmayan yarışlar Pınar Öğünç Belki şehre getireceklerdi. At arabasıyla hurda taşınabilen dış mahallelerde dolanacaklardı bütün gün. Arkaya, kentsel dönüşümün ufaladığı apartmanların beton ilizleri yüklenmiş giderken, kaldırımdan birinin dikkatini çekecekti belki. Genelde çocuklar görür böyle şeyleri. “Evet, bu atlarda bir tuhalık var” diyecekti anneleri. Bir tuhalık var ama ne? İzmit’in Kartepe dolayları bir güzel tabiatına serpiştirilmiş otelleriyle, pansiyonlarıyla, bungalovlarıyla meşhurmuş, bir de senelerin senesi İngiliz cins atların yetiştirildiği haralarıyla. İki hata evvel üç kişi, bu haralardan birine girdi, iki sakan İngiliz atını çaldı. Jeanne d’Arc ve Mona, haradan hipodroma geçen hayatlarında ilk kez dışarısını gördüler böylelikle. Biriki güne kalmadan jandarmanın yakaladığı şahıslar hırsızlığı reddeti, “Bu atlar hastaydı” dedi, “zaten biz de hurda arabasına koşacağız” diye ekledi. Baba ismi giriniz. Anne ismi giriniz. Atın adı. Türkiye Jokey Kulübü’nün böyle bir hizmeti var: At sorgulama. Çimde handikapı var mı ya da kumda? Babasının var mıydı? Böyle bir âlem bu. Herkesin ailesinde yok mudur kimi sakanların üç göbeğini, kendi dayı oğlundan, amca kızından daha iyi tanıyan, “Ah sağanak yağmurda hiç koşamaz” diye bazı atlar için hayılanan biri? Vardır. İşte böyle yarıştırılarak sahibine şimdiye kadar 100 bin lira kazandırmış olan Jeanne d’Arc, onu çalanlar yakalanmasaydı, bundan sonra bilmediği bir kulvarda koşmaya başlayacaktı. Aklına pist kamçıları geldiğinde, bayıltılana kadar yiyebileceğini bildiğinden, daha yemeden Tav şantepe’nin sokaklarında sebepsiz hızlanmaya başlayacaktı belki. Arkadaki davlumbaz boruları, demir yatak başları iplerinden çözülecekti. Yolun karşı “kulvarından” hurda arabasına koşulmuş hiç de sakan olmayan başka bir atla göz göze geleceklerdi. Böyle şeyler olabilirdi. Jeanne d’Arc, erkek kılığına girmiş hakiki Jeanne d’Arc gibi, derme çatma bir ahırda uyuzlu, frengili atların arasında başka bir hayatın ortasında bulacaktı kendini. Ama hiçbiri ne 100 bini, ne hurdayı bildiğinden, hangisinin insandan daha çok çektiğini kestiremeyeceklerdi. İnsan yakıştırması olan soydan, sınıtan, asaleten konuşmayacaklardı. Finişi olan yarışla olmayanı, iki hayatı karşılaştıramazlardı. Gelir adaletsizliğinden, eşitsizlikten bahsedemezlerdi, her şeyin müsebbibi insana birlikte küfredemezlerdi. Böyle şeyler olmazdı. Olursa reality şov çıkardı zaten. Az sonra... 100 bin TL ederindeki sakan bir İngiliz atının hurda arabasındaki hayatı... İnsanlar böyle şeyleri severdi. Bir hikâye kesin çıkardı. Sahibine şimdiye kadar 100 bin lira kazandırmış olan Jeanne D’arc, onu çalanlar yakalanmasaydı, bundan sonra bilmediği bir kulvarda koşmaya başlayacaktı. Dünyanın sonu özel yayınınız hazır mı? 15 MART 2015 23