Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay@yahoo.tr 26 BREZİLYA SEN JOZEF LİSESİ Eski, “damardan” Kadıköyler Sen Jozef Liseleri ile övünürler.. Nasıl övünmesinler, Sen Jozef Kadıköy tarafının en eski ve en seçkin öğrenim kurumlarından biri olmakla kalmaz, Fenerbahçe futbol takımının kuruluş öyküsünde de önemli bir yer oluşturur. Çünkü, kulübün “as” kurucuları arasında yer alan Ayetullah Bey, Ziya Songülen, Asaf Beşpınar ve Galip Kulaksızoğlu Sen Jozeflidirler. Fenerbahçe, Moda ve Kadıköy ile bütünleşmiş bir eğitim yuvası olup taşıdığı renkler sarı laciverttir. Osmanlı toprakları üzerinde Fransız diliyle eğitim veren çok kapsamlı eğitim kurumlarından biri olan Sen Jozef, kapılarını ilk defa 1847 yılında Beyoğlu İmam Sokağı‘ndaki bir binada açmış, ancak geçen yıllar içinde artan öğrenci sayısının ardından, bilhassa yatılı öğrenciler için 1864 yılında açtığı Moda’daki ikinci binasını da hizmete sokmuştur. Sen Jozef Fransız Lisesi’nin kurucuları, “Frer” yani “kardeş“ olarak adlandırılan Fransız rahiplerdir. Eğitime başladığı daha ilk yıllarda itibarlı bir okula dönüşen Sen Jozef, geçen yıllar içinde Rum, Ermeni, Musevi ya da Levanten vatandaşların yanı sıra aydın ve seçkin Müslüman ailelerin de çocuklarını göndermiş oldukları elit okullardan biri haline dönüşmüştür. 1870’te Beyoğlu’nu kasıp kavuran ve o dönemin resmi rakamlarına göre üç bin kadar binayı yakıp yıkan büyük yangında, İmam Sokağı‘ndaki okul binası da mahvolmuş; bundan böyle, okuldan sorumlu Fransız rahipler, Kadıköy Yoğurtçu Çeşme’de satın aldıkları büyük arazinin üzerine, yeni okul binasını inşa etmeye başlamışlardır. Kaynakların da belirttiği gibi gece gündüz çalışılarak, 70 gün kadar kısa bir süre içinde bitirilen bina, günümüzde de eski güzelliğini korumakta; saygın, disiplinli ve kapsamlı eğitimini sürdürmeye devam etmektedir. Sen Jozef Lisesi, 1902 yılında bünyesinde açtığı Türkiye’nin ilk ticaret enstitüsü ile de eğitim tarihimize geçmiş, bu paralelde Yüksek Ticaret Enstitüsü’nün temelini oluşturmuştur. Sen Jozef geleneklerine bağlı kalabilmiş nadir okullardan biri olarak ilk açıldığı günlerden bu yana, çok değerli eşya ve demirbaşlarını korumaya özen göstermiştir. Öyle ki, okulun fen, kimya ve tabiat bilimleri laboratuarlarındaki değerli eşya ve aletler, başlı başına bir müze niteliğindedir. Nitekim, bir zamanlar, okulun tabiat bilimleri laboratuarı için uzman frerler tarafından içleri doldurularak hazırlanmış hayvan koleksiyonu yakın bir zamanda, okul bahçesinde hazırlanmakta olan müze binasında sergilenmeye başlanacaktır. Sen Jozef Lisesi, her mayıs ayının son pazar günü kutladığı “Pöti Pen” adı verilen geleneksel “Küçük Ekmek” gününde, mezunlarını bir araya getirmekte, Türkiye ve dünyaya değerli, deha insanlar yetiştirmeye devam etmektedir.. kültesi öğrencisi olan Julieta ile tanıştım. O da tatilini geçirmek için uçakla Buenos Aires’ten Porto Seguro’ya gelmişti. Bu güzel Arjantinli plajda fotoğraflarını çekmek istediğimde dalgaların arasında yürüyerek bana poz verdi. Plajda futbol oynananlar, uçurtma uçuranlar, rüzgar sörfü yapanlar, ağaç altında ilkbahar kumruları gibi oynaşan genç çiftler arasında saatler çabucak geçiyordu. Öğleden sonra kaldığım otele yaklaşık 1,5 kilometre uzaklıktaki kasabaya yürüdüm. Kasabanın tepesindeki kilisenin önünde okyanus plajının manzarası bir başka güzeldi. 1970’li yıllarda hipi gençliği tarafından kurulan kasabanın meydanlarında kolye yapıp satan gençlerle sohbet ettim ve birkaç tane kolye satın aldım. Broadway ismi verilen sokakta sıralanan yöresel lokantalarda bizim şiş kebabı andıran churrascaro çok lezzetliydi. Yanında pilav, sebze ye mekleri ve salata da verilen zengin mönü üç yeni lira tutmuyordu. Taze hazırlanan enfes tropikal meyve suları da sudan ucuzdu. Arraial d’Ajuda’da yöresel lokantalarda hipi gençleri ile beraber yemek yemek ve onlardan kolye alışverişi yapmak kadar eğlenceli bir şey de pazar yerini gezmek. Oradan otel odamdaki buz dolabına koymak üzere bolca tropikal meyve aldım dönüşte. Doğa ile iç içe, sakin ve huzurlu bir yer düşleyen herkesi “burada ömür boyu yaşanır” diyebileceği bu kasabada tatil ?