Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir adımda Büyükada Yazı ve fotoğraflar: Yıldız Çelik azın başladığı şu günY lerde, araba gürültüsünden, egzoz dumanından uzak, yeşilliklerle kaplı, bir yer düşününce aklımıza ilk gelen adalar oluyor. Biz de yaz sezonunu, Büyükada’ya giderek açmaya karar verdik. Erguvanların, güllerin, yaseminlerin açmasıyla kış uykusundan uyanan ada, ziyaretçilerini karşılamaya başlar. Kış günlerinde de farklı bir çekiciliğe sahip olan Büyükada’nın yolunu, biz yazın başlamasıyla tuttuk. Bostancı’dan başlayan deniz yolculuğumuz Büyükada da bittiğinde, iskelenin sağında bulunan kahvelerin birinde denize karşı kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra çevreyi biraz dolaşmak isteyince, saat kulesinden Nizam tarafına doğru yürümeye başlıyoruz. Splendid Oteli’ni ve 1858 yılında yapılan Asdvadzadzin Ermeni Katolik Kilisesi’ni geçtikten sonra Ada’nın en yüksek tepesi olan İsa tepesinde bulunan Aya Yorgi Kilisesi’ne çıkmak isteyince yoldan ilk gelen faytona bindik. Ben çok sportmenin derseniz, adada tur yapmak için bisiklet de kiralayabilirsiniz. Doyasıya doğa Kuzey rüzgarlarından korunduğu için İstanbul’dakinden daha yumuşak bir havaya sahip olan adada, çam ağaçları, süpürgeotu, kocayemiş, taşmeşesi, herdemtaze, katırtırnağı ve daha pek çok yüzlerce tür maki var. Ayrıca yasemin, mimoza, begonvil, zakkum, hanımeli, şebboy, glayöl ve karanfilde adada hem renkleri ile hem de kokuları ile zamanı geldikçe adanın güzelliğine güzel katmak için sıralarını bekliyorlar. Adaya farklı zamanlarda her gidişiniz de farklı koku ve renkle karşılaşırsınız. Bütün bu güzelliklerin arasından geçerek, arada önümüze çıkan bisikletleri uyarmak için ya da selam vermek için faytoncumuzun çalmış olduğu zil sesi ise ayrı bir hoşluk katıyordu gezimize. Aya Yorgi’nin dik yokuşunu ise yürüyerek çıkmaya başladığımız da yol üzerinde dilekler için ağaç dallarına bağlanan bezler arasından yolumuza devam ettik. Tepede bulunan kü çük lokantada, sümbüllerin altında öğle yemeğimizi yerken Yassıada ve Sivriada’ya Marmara Denizi’nin uzaklarını izlemenin keyfine varmadan, Aya Yorgi’den ayrılmıyoruz. Dönüş yolu Dönüşümüzde ise Dil Burnu’na doğru yürümeyi tercih ediyoruz. Biz ada gezimizi Haziran ayı başladığında yaptığımızdan denize mevsimi henüz başlamış değil. Dil Burnu’nda manzaranın keyfi ise bir başka. Biz, yürürken bazı gençlerde adayı bisikletle geziyorlardı. Arada onların sevinç çığlıkları